Gözler Yalan Söylemez.

By Efsaxwq_07

435 34 368

"Şaşırıyorum." "Neye?" "Bu sigara dudaklarının arasında çok sakin. Ben olsam çakmağa gerek kalmadan çoktan ya... More

TEKLİF
GÖREV
PANTER
ESİR
BABA
ÇÖZÜLEN DÜĞÜMLER
YEŞİLLER
SİGARA.
MUTLU ANLAR
KAOS
CEZAEVİ.
KİMLİĞİ AÇIKLAMA.

GARA PRENS

30 2 34
By Efsaxwq_07

Yazım yanlışları için özür dilerim.

Yorum yazmayı unutmayın..

Keyifli okumalar.

...

Duyduğum cümleyle yüzümde masum bir şaşkınlık oluşmuştu. Fazla sürmemesi için uğraşsam da Aaron bana bakana kadar bu ifade yüzümü mesken tutmuştu. Arkamdan esen soğuk rüzgar ile tüylerim diken diken olmuş, saçlarım uçuşmaya başlamıştı.

"Benimle dalga geçmeyi bıraksan iyi edersin." Cümlemle yüzünde hafif ve samimi bir tebessüm oluşu.

"Yaklaşık 1 haftadır beraberiz ve benim dalga geçen hallerimi gördün." Doğruydu, özellikle ilk gün tanıştığımızda benimle çok dalga geçmişti ama dayanabilmiştim.

Boşta olan eli, uçuşan saçlarımı tutup kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Şu bakışlarından vazgeç çünkü beni korkutmak yerine daha fazla dikkatimi çekiyorsun." dediğinde kaşlarımı çattım.

"O gün yediğin tekmede kulağından beynin aktı heralde senin." dediğimde güldü. Sigarasından uzun bir nefes çekti ve kafasını çevirip soluma doğru üfledi.

"Vanessa." Aaron'un arkasından Rusian'ın gelmesiyle ikimizde gözlerimizi ona çevirdik. Soran gözlerle ona baktım. "İçerdeki şu kız," dedi saçlarını düzelterek. "seninle konuşmak istiyor." dediğinde önce bir tereddütte kaldım, gözlerimi boşluğa çevirip biraz düşündüm ardından tekrar Rusian'a baktım. "Konuşabiliriz."

İçeri girip kızın yanına gittiğimde gözlerinde çözemediğim bir düşünce vardı. Her adımımdan, her nefesime kadar beni inceliyor, hiçbir hareketimi gözünden kaçırmıyordu. Yanında olan adam için aynı şeyi söyleyemezdim, belki sadece bir kere bana bakmış bir daha asla göz teması kurmamıştı.

İkisinin durduğu köşeye gittiğimde kız duruşunu dikleştirdi. "Konuşmak istiyormuşsun?" dediğimde kafasını salladı. "Tek konuşalım." diye yanındaki adamı kast ettiğimde kaşlarını çattı. "Bir katilin yanında kendimi savunmasız hissetmek istemiyorum, siz katillerin ne yapacağı belli olmaz." dediğinde sırıttım. "Biz katiller en azından erkeklerin arkasına saklanacak kadar düşmedik." dediğimde derin bir nefes aldı.

"Neyse, çekişmeye gerek yok. Darcy ben. Bu da Elvis, öz abim." dediğinde kafamı salladım. "Vanessa." dediğimde Elvis kollarını bağladı ve konuştu. "Bilmeyen yoktur heralde." Yüzüne bakmaya bile zahmet etmedim ve sustum.

"Sana bir soru sormak istiyorum, Adrian Carlos diye birini tanıyor musun?" diye sorduğunda Elvis hareketlendi ama Darcy kolundan onu tuttu. Gözlerim Elvis'e kaydığında arkamda bir yere baktığını fark ettim.

"Hayır." dediğimde Elvis sinirli gözlerini Darcy'ye çevirdi. Elvis sinirle kolunu silkeleyip Darcy'den kurtuldu ve hastaneden çıktı. O sırada Aaron yanıma gelip gözlerini Darcy'nin üzerine diktiğinde Darcy'nin dişlerini sıktığını fark ettim.
Gözlerim bir saniyeliğine Aaron'a kaydığında ise Darcy sinirli adımlarla abisinin peşinden gitti.

"Gerçekten samimi soruyorum. Biz buraya neden geldik?" dediğimde Aaron kafasını benden aksi yöne çevirdi. Merdivenlerden bize doğru gelen, yaklaşık 24 yaşlarında bir adam vardı. Onu gördüklerinde Rusian, Noris ve Andrei de yanımıza geldi. Adamın yere sabitlenmiş gözleri Aaron'a çevrildiğinde yüzünü gördüm ve gözlerim fal taşı gibi açıldı.

Yıllar önce küçüklüğümden beri benimle olan, iyi veya kötü günümde bana sahip çıkan, bir abiden bile öte olan ama Vanessa olduğumdan beri ona zarar gelmesini istemediğim için onunla iletişimi kestiğim arkadaşım hatta abim. Araf.

Saçları her zamankinden daha dağınık, göz altları şişmiş ve morarmış. Fazlasıyla zayıflamış, gözleri her zamankinden yorgun bakıyordu.

Tabiki beni, yani Vanessa'yı gördüğünde gözleri Belinay'a bakar gibi parlamadı, gülümsemedi veya şaşırmadı. Çünkü şuan tüm dünyanın nefret ettiği o kadındım. Bana boş gözlerle baktığında kalbimde bir çatlak oluştuğunu hissettim.

"Araf Akyürek," Aaron'un sesiyle kafamdaki düşünceleri dağıttım ve duruşumu dikleştirdim. "Ben Aaron, bunlar da ekip arkadaşlarım. Sana bir kaç soru sormaya geldik bilyorsun." dediğinde Araf belli belirsiz kafasını salladı.

"Öncelikle, Belinay'ın küçüklük arkadaşısın ama bir süredir hiç beraber görüntülenmediniz, bunun sebebi artık görüşmemeniz mi?" Araf kafasını hafif arkasına yatırdı ve derin bir nefes aldı.

"Ona ulaşamıyorum." diye kısa ve net bir cevap verdiğinde kalın ve soğuk sesi beni ürpertmişti.

"Babasıyla en son ne zaman görüştün?" Araf'ın gözleri bana döndü. Gözlerindeki soğukluğa aynı şekilde karşılık verdim. Bir süre düşündü ve gözlerini benden çekmeden cevap verdi. "Dün gece."

Aniden yüz ifadem değiştiğinde Araf gözlerini üzerimden çekti ve tekrar Aaron'a baktı. "Ona nasıl ulaştın, nerede olduğunu biliyor musun?"

"Nerede yaşadığını söylemedi ama onu sahilde buldum." diyedin geceyi anlatmaya başladığında gözleri boşluğa sabitlendi. "Onu gördüğümde şaşırdım ve ne yapacağımı bilemedim, sonra yanına gittim. Belinay'ı sordum." Yutkundu.
"Belinay'ın artık onun kızı olmadığını, onunla ilgilenmediğini, ona yeterince yardım ettiğini söyledi." dediğinde nefesimi sesli bir şekilde verdim. Gözlerim Araf'tan ayrılıp Aaron'a döndü.

O sırada Araf lafına devam etti. "Yeni bir aile kurmuş." Yutkundum. "Belinay'a söylememi istedi, tamam dedim ama bunu yapmadım. Belinay'ın kalbine onun yüzünden bir bıçak saplamak istemiyorum. Gerçekten gereksiz biri." Derin bir nefes aldım.

"Araf abi," Araf'ın arkasından gelen genç kız sesiyle gözlerimi o tarafa çevirdim. Araf arkasını döndü ve bize doğru yavaşça gelen benim boylarımdaki kıza baktı. "Geliyorum, Yazgı, yukarı çık." dediğinde kız önce bizi süzdü ardındn tekrar Araf'a baktı. "Yazgı, hadi." diye tekrar ettiğinde Yazgı yavaşça arkasına dönüp yukarı çıktı.

"Belinay'a ulaşmak istiyor musun?" Sorduğum soruyla Aaron ve Araf yüzlerini bana çevirdiler. "Evet ama ulaşmasam da, onu uzaktan bir kere görüp, mutlu olduğundan emin olsam da yeter." dediğinde kafamı salladım.

"Belki kanlı canlı göremezsin ama ulaşabilirsin." dedim ve telefonumu cebimden çıkarttım. "Yaz." dedim ve ekranda kendi numaramı açtım.

Araf, tereddütle telefonunu çıkarttı ve not etmeye başladı. Numarayı söyledikten sonra telefonu tekrar cebime koydum. "Teşekkür ederim."

...

Aaron ve ben Araf'ın numarasını aldıktan sonra hastaneden çıkmış ve Rusian ve Noris'e ait olan bir malikane denilecek büyüklükteki eve yerleşmiştik.

Noris'in bana kalabileceğimi söylediği odaya girdiğimden beri üzerime değiştirip yatağa yığılmaktan başka bişi yapmamış ve sadece aklımda birbirini kovalayan iki düşünceyle ilgilenmiştim.

Birincisi; Araftı. İkincisi ise; Aaron'un bana aniden ve ansızın söylediği o cümle.

Elime telefonumu aldığımda sessizde kaldığını fark ettim. Ekranda, bir numaradan düşen cevapsız aramalar ve mesaj vardı. Ve bu kesinlikle Araftı.

-Konuşmamız gerekiyor.

Mesaja tıkladım sadece yedi dakika önce yazılmıştı. Belki de yazmaya cesaret bulamamıştı.

-Kimsiniz?

Mesajımı gönderdikten sonra hemen Timur'un mesajlrına girdim ve hızla mesaj yazmaya başladım.

-Kimi gördüğümü tahmin edemezsin.

Mesajı tam gönderdikten sonra başımdan kaynar sular döküldü. Timur, bana trip atıyordu ve ben bunu unutmuştum. Silsem bile mesajı okuyabilecekti çünkü telefon ajanlığında ondan iyisi sadece Kemaldi.

O sırada Araf'ın mesajı yukarıdan ekranıma düştü. Hemen üzerine tıkladım.

-Kim olduğumu öğrenince mutlu olacağını sanmıyorum.

Yazıyor...

-Sadece iyi olup olmadığını öğrenmek istiyorum.

Gülümsedim.

-İsim verir misiniz?

-Tanımadığım birine iyi olup olmadığımı söyleyemem.

Anında mesajımı görmüştü.

-Engellemeyeceksen söyleyeceğim.

-Kim olduğuna bağlı.

-Engellersen başka yerden ulaşırım.

-Söyle.

Yazıyor...

-Nasılsın Gara Prensesim?

Okuduğum mesajla gülümsemem kulaklarıma kadar ulaşmış, gözlerim dolmuştu. Telefonu yatağa bırakıp ellerimle yüzümü kapattım ve bir süre tavanı izledim.

Bu lakabı uzun zamandır duymamak psikolojik olarak beni kötü etkilemiş olmalıydı.

Araf, bu yaşıma kadar beni en çok destekleyen, merak eden, iyiliğimi düşünen kişi olmuştu.

Tekrar mesaj sesi duyduğumda telefonu elime aldım.

-Engellenmediğim için kurban keseceğim.

-Şuan en çok ihtiyacım olan kişiyi engellemek, aptallığın kaçıncı seviyesi olur?

-Soruma cevap istiyorum.

-İyiyim, Gara Prensim. Hemde hiç olmadığım kadar.

-Neye borçlusun bunu ya da kime?

-Gara Prensime.

Mesajıma cevap beklerken birden kapımın çalınmasıyla irkildim.

"Vanessa," Aaron'un hem sorgulauıcı hemde gergin geliyordu. "aşağıda dört erkek, bir kız var ve hepsi seni bekliyor."

Ayağa kalktım ve telefonumu cebime koyduktan sonra kilitli kapının kilidini açtım. Aaron'un çatık kaşları ve sırtını duvara yaslamış duruşuyla karşılaştım. "Kim gelmiş ki?" dedikten sonra Aaron'u arkada bırakıp merdivenlere yöneldim.

Büyük ve sadece salona arkamda Aaronla geçtiğimde karşımdaki manzaraya ağlasam mı, gülsem mi, sinirlensem mi bilemiyordum.

Vahşet. 2 üyesi eksik bir biçimde karşımdaki salondaki siyah koltuklarda oturmuş hepsi bana gülümsüyordu. Timur ve Afra hariç hepsi burdaydı.

Salonun bir diğer tarafında oturmuş olan Noris, Rusian ve Andrei'ye baktığımda Noris'in bana baktığını fakat Andrei ve Rusian'ın Vahşet'i izlediğini fark ettim. Anderi'nin bakışları ruhsuzken, Rusian'ın bakışları hepsini keseceğini gösteriyordu.

Tekrar Vahşet'e baktığımda Tomris'in gülmemek için zor durduğunu fark ettim.
"Niye geldiniz lan?" dediğimde hepsi birden Batu'ya baktı. Batu hepsine tek tek Sizi sikeceğim. bakışları gönderdikten sonra bana döndü.

"Şimdi Vanessa'cığım." diye lafa girdiğinde kollarımı göğüsümde bağladım. "Bizim bu Türkiye'de bi' tane andaval kardeşimiz var. Adı lazım değil, baş harfi Timur. O gönderdi bizi."

Batu cümlesini bitirdiğinde Tomris birden ayağa kalktı ve elinde telefonunu Batu'ya gösterdi. "AHA SIÇTIN. SES KAYDI ALDIM. ANDAVAL DEDİN, SIÇTIN." diye heyecanla bağırdıktan sonra telefonu cebine koyup Batu'ya sert bir el hareketi çekti. Ses odada yankılanmıştı..

Sesi duyan Kemal anında kahkahalara boğuldu. Batu ayağa kalkıp Tomris'in üzerine yürümeye başladığında, Tomris hemen yanıma koşup arkama saklandı.

Elimi anlıma bastırıp ofladığımda Noris'in yüksek sesi odada yankılandı. "Yeter." Noris'e kafamı yavaşça çevirdiğimde oturduğu yerden, kendi evinde gibi eğlenen Vahşet'e bakıyordu. Hemde fazlasıyla haklı bir şekilde.

"Ne istiyorsanız alın, gidin. Daha fazla gevezeliğe tahammül yok." Gözlerim Vahşet'in üzerinde gezinirken, Tomris'in tekrar hareket çektiğini duydum. Dirseğimi sertçe karnına geçireceğim sırada kolumu tuttu. "Acıtıyorsun kopek."

"Hadi." Beren oturduğu yerden kalktığında hepsi ayaklandı. Ayağa kalkanBeren özgüven dolu adımlarıyla yanıma geldiğinde gözüm onun üzerinde kaldı. "Geliyor musun?" Beren'in sorusuyla gözlerim Aaron'a kaydı. Onun gözleri ise Tomris'in hâlâ kolumu tutan eli ve aramızda ki mesafe arasında gidip geliyordu.

Batu, Beren'in arkasından çıkıp elini enseme yapıştırdı ve beni yan tarafımdaki kapıya itti. Hâlâ ensemde olan elini iki elimle tutum ensemde uzaklaştırdım, kendi eksenimde bir tur attığımda Batu aniden elini çekti ve benden kurtuldu. "İyi denemeydi." diyip pis pis sırıttığında gözlerimi devirdim.

Gözlerimi tekrar Beren'e çevirdim. "Hadi, çıkalım." dediğimde Beren gülümsedi ve yanımdan geçip girdikleri kapıya yöneldi.

...

Continue Reading

You'll Also Like

32.2K 2.2K 41
people read the book trust me on this one
236K 9.8K 25
"မောင် မဆိုးစမ်းနဲ့ကွယ်" "ကျုပ်ကိုမချုပ်ခြယ်နဲ့"
179K 4K 29
𝐎𝐫𝐩𝐡𝐚𝐧𝐞𝐝 𝐚𝐭 𝐚 𝐯𝐞𝐫𝐲 𝐞𝐚𝐫𝐥𝐲 𝐚𝐠𝐞, 𝐘/𝐧 𝐡𝐚𝐝 𝐭𝐨 𝐡𝐢𝐝𝐞 𝐡𝐢𝐬 𝐬𝐭𝐫𝐚𝐧𝐠𝐞 𝐚𝐫𝐦 𝐟𝐫𝐨𝐦 𝐨𝐭𝐡𝐞𝐫𝐬. 𝐁𝐮𝐭 𝐚𝐟𝐭𝐞𝐫...