İMKANSIZ +18 ( yarı texting)

By Meva_deSen

53.6K 3.8K 1K

"Sana karşı sabrımın sonuna geldim!" diye fısıldadıktan sonra sanki olabilecekmiş gibi bana biraz daha yaklaş... More

BÖLÜM 1: Cesaret
BÖLÜM 2: Vazgeçiş
BÖLÜM 3: Kafa karışıklığı
BÖLÜM 4: ADİN
BÖLÜM 5: Bataklık
BÖLÜM 6: TAHRİK
BÖLÜM 7: Sevgisizlik
BÖLÜM 8: SÜRPRİZ
BÖLÜM 9: Ateş abi
BÖLÜM 10: İlgi
BÖLÜM 11: Pembe gül
BÖLÜM 12: AYAZ
BÖLÜM 14: Kıskançlık
BÖLÜM 15: Karşılaşma
BÖLÜM 16: Ateş saçmak
BÖLÜM 17: ÖPÜCÜK
BÖLÜM 18: Ateşin Arzusu
BÖLÜM 19: Alev Alev
BÖLÜM 20: KÜL|+18
BÖLÜM 21: İKİ AY
BÖLÜM 22: DİLEK
BÖLÜM 23: ÖLÜM
BÖLÜM 24: Paramparça
BÖLÜM 25: Yürüyemeyeceğim!
BÖLÜM 26: Uçurtma+18
BÖLÜM 27: İlk adım
BÖLÜM 28: Geç kalınmış itiraf
BÖLÜM 29: Teni tenime +18
BÖLÜM 30: Ateş Akbulut
BÖLÜM 31: Geçmişin izleri +18
DUYURU 50K

BÖLÜM 13: Ayaza İtiraf

1.3K 137 10
By Meva_deSen

Başlamadan yıldızı parlatır mısın?🌟

Ayaz etrafı incelediğimi görünce karizma akan sesi ile "Bu saatlerde burası boş oluyor. Akşama yakın baya kalabalıklaşıyor. Ama yinede mükkemmel bir yer, çok seviyorum ben."

Hayranlık dolu bakışlarımı etrafta süzerken "Bende çok sevdim" diye mırıldanmakla yetinmiştim sadece.

"Nereye geçelim?"

"Farketmez, denizi hissetsem yeterli"

"Bu kadar çok mu seviyorsun denizi?"

"Kim sevmez ki?"

"Deniz senden birini alsaydı yine severmiydin?"

"O ne demek?"

"Boş ver, Meva. Hadi şuraya geçelim" diyerek köşedeki masaya elini uzatmış ve oraya geçerek karşı karşıya oturmuştuk.

Anlatmadı, merak etmedim.

Gözlerimi denizden ayırmazken bana sorduğu soruyla gözlerimi bu sefer karşımdaki denizlere çevirdim.

"Açmısın?"

"Daha değil"

"Çay?"

"Olur"

Elini havaya kaldırarak daha onsekiz bile olmayan çocuğu yanına çağırmış ve "Bize iki çay, koçum" demişti.

Çocuk "Hemmen, Ayaz abimm" diyerek yanımızdan ayrılmıştı.

Üç dakika sonra çaylarımız gelmişti ve ben avucuma alarak biraz ısınmaya çalışmıştım. Deniz kenarında üstümde kazak altımda ise sadece çorap ve minicik etekle oturuyordum. Üstelik daha Mart ayındaydık ve doğal olarak hava baya soğuktu.

"Üşüdün mü?"

Giydiği deri ceketini çıkarınca "Keşke kapalı bir yere götürseydim seni." demiş ve ayağa kalkarak çıkardığı ceketi omuzlarıma doğru bırakıvermişti. Daha sonra "İzin verir misin?" diyerek saçımın ceketten dolayı içeride kalmış kısımlarını dışarı çıkartmış ve sonra tekrar yerine geçerek oturmuştu.

Her şeyi o kadar hızlı yapmıştı ki ağzımı açıpta gerek yok bile diyememiştim. Üşüsem bile bunu kabul edemezdim çünkü Ayazın bu kibarlığı onu hasta edebilirdi ki, benim yüzümden kimsenin hasta olmasını istemezdim.

Omuzlarıma konulan ceketi almak için hamle yapmış ve dudaklarımı aralayarak "Teşekkür ederim ama gerek yok. Senin üstün daha ince." demiştim gözlerimle giyidiği beyaz tişörtü işaret ederek.

"Ben üşümem, merak etme"

"Al şunu, hava buz gibi hasta olacaksın. Kibarlığın sırası değil, Ayaz."

"Onu bana geri verirsen seni buradan götürürüm."

"Tehditini siksinler." Bir anda ağzımdan çıkan küfürle ben bile şaşırmış ve hemen boğazımı temizleyerek "Yani şey, afedersin." demiştim. Keyif aldığı her halinden belli olurken benim bu halimi yüzündeki muazzam gülümseme eşliğinde izliyordu. Utanma duygusundan yoksun olan ben sanırım biraz utanmış ve mahcup olmuştum. Kendimi toparlayarak yanaklarımdaki kızarıklığı yok saymış ve"Yani üşümüyor musun sen şimdi?" diyebilmiştim sadece.

"Hayır, dokun elime bak sıcacığım." diyerek elini uzatmış ona dokunmam için bekliyordu salak.

Bu itici hareketini kaşlarımı çatarak izlemiş en sonunda dayanamayarak yüzümü buruşturmuş ve içimdekileri yüzüne doğru söyleyivermiştim.

"Yavşak mısın sen oğlum? Şimdi burdan bi' dokunacağım sana!" diyerek elimin tersini göstermiştim. Ama o beni hiç siklemişe benzemiyordu açıkcası.

Hâlâ havada olan eline gözlerimi devirdikten sonra elini geri çekerek "Tamam Minimal, sinirlenme hemen." demiş ve sonra çayından bir yudum almıştı.

O sırada yanımızdan pamuk şeker satan bir amca geçmişti. Canımın çektiğinden değilde mavi ve pembe rengi görünce daha fazla dayanamadan bakmaya başlamıştım.

Herhalde Ayaz bunu farketmiş olacak ki oturduğu tabureden kalkarak amcanın yanına gitmiş ve iki tane pembe pamuk şeker alarak masaya geri dönmüştü.

"İkisininde pembe olmasını neye borçluyuz?"

"Sana!"

"Derken?"

"Bence pembe seni temsil ediyor."

"Nasıl yani?"

Saf, bebeksi ve güzel. Senin gibi"

Yüzümdeki gülümseme bi' anda solarken sıkıntılı bir nefes vermiş ve "Beni siyahtan başka bir rengin temsil ettiğini sanmıyorum!" demiştim.

Bu ani ruh değişimlerim Ayaza tuhaf gelmiş olacak ki kaşlarını çatarak beni izlediğini görmüştüm. Daha sonra ise burun kemerini sıkmış ardından "Bana yolda 'Arkamdan gelme, ayaklarında kirler birikir!' demiştin. Ne demek istedin orda?"

Elimdeki bardağı dolgun ve pembe glosslu dudağıma yaklaştırarak bir yudum almış ve çayın içimi ısıtmasına izin vermiştim. Çok garip bir şekilde karşımda oturan sadece adını bildiğim, bana bu denli yabancı olan bu yakışıklıya detay vermeden hayatımı anlatmak geçmişti içimden. Belki de tanımadığım birinden hayatımla ilgili fikir alırsam bazı şeyleri -Ateşi- daha çabuk yoluna koyardım diye düşündüm.

İçime derin bir nefes çekerek bir kez daha emin olmak istedim kararımdan.
Evet, kesinlikle bu çocuğa kendimi anlatacaktım.

"Sana bir şeyler anlatırsam beni dinler misin?"

"Her zaman!"

"Ama sonunda bu masadan kalkıp gideceğine adım kadar eminim. Hazır ol bence duyacaklarına."

"O kadar mı kötü?"

"O kadar kötü."

"Bence sen yinede bu kadar emin olma. Her kes hata yapar."

"Benim yaptığım şey hata değil."

"Ne o zaman?"

Gözlerimi denize dikerek dudaklarımı aralamış ve anlatacaklarımı ilk önce beynimde tartdıktan sonra derin bir nefes vermiş ve lafa koyulmuştum.

"Ben dışarıdan göründüğü gibi pembe değilim Ayaz.
Hiç bir zaman olmadım.
Hani dedin ya safsın bebeksisin.
Bana yakıştırılacak en son sıfatlar bile değil bunlar biliyor musun?"

"Niye?"

"Ben yıllardır evli bir adama aşığım." cümlem ağzımdan çıkar çıkmaz Ayazın tepkisini görmek için yüzümü ona çevirmiş ve bozulmuş yüz ifadesiyle karşılaşmıştım.

Tamda tahmin ettiğim gibi!

Yüzünü işaret ederek alay kokan sesimle "Demiştim işte gideceksin diye. Daha ilk cümlemden yüzünün geldiği hale bak."

Sözlerimden sonra kendini toparlamış ve çökük olan geniş omuzlarını tekrar dikleştirmişti. Daha sonra boğazını temizlemiş ve "Evli bir adama aşık olman seni kötü biri yapmaz." demişti.

"Peki ya evli olduğu halde onunla konuşmam yapmaz mı?"

Sözlerim karşısında dumura uğramış ve bir kaç kez dudaklarını oynatmıştı. Sanki cümle kurmak için doğru kelimeleri arıyormuşta bulamıyormuş gibi.

Sessizliğini farkedince gözlerimi yine denize çevirmiş ve "Gördün mü rezilliğim karşısında seninde söyleyecek sözün yok." demiştim.

"Çok mu seviyorsun onu?"

"Bilmiyorum."

"Ne zamandır konuşuyorsunuz?"

"Bir kaç haftadır. Ve kendimi inanılmaz bir şekilde kötü hissediyorum. Kurtulmak istiyorum ama olmuyor. Yapamıyorum, söz geçiremiyorum kendime."

Sakın ağlama Meva.

Ama gözlerim çoktan dolmamışmıydı zaten?

Başımı yukarı kaldırarak dolan gözlerimi gökyüzüne dikmiş ve kendimi sıkarak ağlamamı önlemek istemiştim ama gözlerimden yaşlar çoktan süzülmeye başlamıştı bile.

Sikeyim! Başkalarının yanında ağlamaktan nefret ederdim!

Ağladığımı görünce ellerini dağınık saçlarına geçirmiş daha sonra ise hafif çıkmış sakallarını sıvazlayarak "Bilinçli yaptığın için mi hata değil demiştin?"

"Evet." Onun konuşmasına izin vermeden yine söze ben başlamış ve "Canım çok yanıyor, Allah kahretsin. Kurtulmayı çok denedim. Ama duygularım bir lanetmiş gibi hiç bırakmadı peşimi." demiştim.

"Onu elde ettiysen niye yanıyor canın? Neden mutlu değilsin peki?"

"Bazen konuşmak bile istemiyorum. Yanlış olduğu için herhalde."

"Hayır, Meva. Yanlış olduğu için değil, onu sevmedğin için böyle hissediyorsun."

"Anlamadım, ne demek istiyorsun?"

"Bak şimdi, sen onu sevmiyorsun. Sadece onu takıntı haline getirmişsin. Kafanda onu ulaşılmaz biri olarak kodlamışsın, bu yüzdende ona sahip olman için beynin sürekli seni öyle yönlendirmiş. Yani sen onun sevgisini değil, ona sahip olmak nasıl bir duygu onu tatmak istemişsin. Bu yüzden şimdi kendini kötü hissediyorsun. Ama hissetme, geçmişte ne yaşadın bilmiyorum ama ona kapılmanı sağlayacak şeyler yaşadığın belli. Sadece uzaklaşmana bak, emin ol bir kaç ay sonra ismini bile hatırlamazsın."

"Peki ya hep etrafımdaysa?"

"Görmezden gel, kendi hayatına odaklan. En basitini söylüyorum başka birilerini tanı başka şeylerle ilgilen. Kafanda onun kapladığı yeri başka şeylerle doldur ki ona alan kalmasın."

"Onu sevmediğimden emin misin?"

"Eminim, hoşlanmış olabilirsin ama asla sevmemişsin."

"Psikolog musun?

"Daha değil, bir senem var."

"Teşekkür ederim"

"Ne için?"

"Her şey için"

"Ben bir şey yapmadım , sadece farkında olmadığın gerçekleri söyledim."

Sustum.

Sustu.

Daha fazla dayanamayarak etraftaki kasvetli havayı dağıtmak için pembe pamuk şekerimi açmış ve bir parça kopararak Ayaza uzatmıştım.

Almadığını görünce "Hadi alsana! Karizmanı zedelemez merak etme!" demiş ve uzanarak dudaklarına doğru bastırmıştım. Ayaz benden önce davranarak bileğimi yakalamış ve elimi geri çekmemi engellemişti. Benim parmaklarımda olan pamuk şekerli midesine indirmiş daha sonra ise parmağımda kalan sulu kısımlarını almak için parmaklarımı bir bir emip şekerleri yalamıştı. Gözlerim bu davranışıdan ötrü şokla açılırken iri elinde kaybolmuş bileğimi kendime çekerek ondan kurtarmayı başarmıştım.

"Aslında böyle hareketler yapmasan çok düzgün çocuksun biliyor musun?" demiştim alaylı sesimle.

Hemen kaşlarını çatmış deniz mavisi gözlerine suçluluk duygusu eklemiş ve "Rahatsız ettiysem özür dilerim." demişti.

Aklıma gelen sinsi planımla "Seni bir şartla affederim" demiştim.

Continue Reading

You'll Also Like

YUVA By _twclr

Teen Fiction

763K 37.3K 50
Amelya 20 yıl sonra aslında ailesinin gerçek olmadığını intikam için bebeklerin karıştırılmasına nasıl bir tepki verecek gelin hep birlikte okuyup öğ...
1.1M 80K 58
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
21.2K 450 8
"Seni sattım Lidya. Evleneceksin."
388K 3.4K 28
‼️ilk bölümler biraz kötü yada sevilmeyebilir ama devam bölümler o şekilde değil hemen bırakmayın kitabı 🖤 "Senin sularında boğuluyorum ve hiç pişma...