ELZEM

By beyninikullandostum

61 4 25

Karıştırılan bebekler klasiği. Bir tarafta el bebek gül bebek büyüyen Elzem; bir tarafta aile sevgisi görmem... More

1. Bölüm

61 4 25
By beyninikullandostum

Aynadan kendime öpücük atıp odadan çıktım. Mutfağa gittiğimde babamı her zamanki yerinde yani baş köşede otururken gördüm. "Günaydın en sevdiğim babam." Yanaklarını öpüp sol kısımdakı sandalyeye geçtim. Neden mi sol? Çünkü ben onun kalbiyim.

"Senin benden başka baban mı var bücürük?" dedi, babam gözünü kısarak. Şımarık bir kıkırdamayla hayır anlamında başını salladım. Bakışlarını yumuşatarak saçlarımın üstünde kokulu bir öpücük bıraktı. Bu sırada küçük abim Erim içeri girdi.

"Günaydın baba, günaydın güzellik." deyip burnuma işareti parmağıyla hafifçe vurup yanıma oturdu. Onun da yanağını öpüp Yekta abimi soracakken içeri girmesiyle sözlerimi yuttum. Erim abime ve babama günaydın deyip babamın sağ kısmındaki sandalyeye oturdu.

Yüzüme bakmamasıyla suratımı asıp boş tabağıma bakmaya başladım. Babamın hafif boğazını temizleyip afiyet olsun demesiyle kahvaltımıza başladık. Masada sadece babam ve Yekta abimin konuşma sesleri vardı.

"Bugün o suratsız abin seni götürecek okula ama aranız bozuk olduğu için bu görevi şu an ben üstendim." dedi, Erim abim kulağıma yaklaşıp. Yekta abimle olan durumumuzu göz önünde bulundurunca mantıklı bir fikir olduğu için onaylamak amacıyla gözlerimi açıp kapadım.

Erim abim bana göz kırpıp babama döndü. "Biz bugün Elzemle abi kardeş günü yapmaya karar verdik. Okula ben götüreceğim. Akşam yemeğini de beraber yeriz, bizi beklemeyin." Demesiyle şaşkınlıkla ona baktım. Ama Yekta abimin kıskanması için dediğini anlayınca babama bakıp başımı salladım.

Babam abimin yapmaya çalıştığını anlamış olacak ki bıyık altından gülüp onayladı. Bakışlarımı Yekta abime çevirdiğimde kaşlarını çatmış, bir Erim abime bir de bana baktığını gördüm. Böyle kıskanırsın işte abicim.

Sırıtmamı saklamaya çalışıp "Seni çok sevdiğimi biliyorsun değil mi abicim?" dedim, Erim abimin kulağına yaklaşıp.

"Biliyorum cimcime." deyip yanağımdan makas aldı. Önüme dönüp yemeğime devam edecekken Yekta abimin sert bakışlarının radarına girdiğimi fark edip aynı şekilde ona bakmaya başladım. Yanlış anlaşılmasın sinirli bir bakış değil benimki, aksine yumuşaması için yavru köpek bakışlarımdan atıyorum. Kendileri dayanamaz da bakışlarıma.

Daha fazla bakarsa yumuşayacağını düşünmüş olmalı ki bakışlarını çekip ayağa kalktı. "Ben çıkıyorum baba. Şirkette görüşürüz." deyip mutfaktan çıktı. Normalde hep beni öpüp giderdi ama iki gün önce yaşananlardan dolayı son günlerde öpmeyi bırak yüzüme dahi çok nadir bakıyordu.

İki gün önce ne mi oldu? Hemen anlatayım: Benim yaklaşık iki aylık bir sevgilim vardı; Çağrı, iki gün önce ayrıldık kendisiyle. Ben, beni çok seviyor diye düşünürken aslında beni abimlerin gireceği ihalelerde ne kadar vereceklerini falan öğrenmek için kullanıyormuş. Bunu da abisiyle yaptığı bir telefon konuşmasında öğrendim. Rakip şirketimizin gelecekteki varisiymiş meğerse. Beni seviyormuş gibi davranıp kendisine bağladıktan sonra bunları öğrenmem benim için biraz yıkıcı oldu ama bunu da atlatırım.

Eğer sevgili olduğumuzu ve duyduklarımı Erim abime anlatmasaydım kim olduğunu tam anlamıyla anlayamayacaktım. Yekta abime anlatmayıp Erim abime anlatma sebebim de Erim abimin, Yekta abime göre sevgili konularında daha az kısıtlayıcı olması. Her iki abimden de gizli saklım olmasa da sevgili konusunda Yekta abimden çekiniyorum biraz.

Erim abimin, sevgili yaptığımı ve Çağrı'nın kim olduğunu Yekta abime anlatmasıyla ortalık biraz karıştı. Biraz  dememe bakmayın bayağı bir karıştı. Yekta abim gidip Çağrı'nın abisiyle kavga etti ve Çağrı'nın abisi şikayetçi olduğu için bir gün nezarette kaldı. Zar zor ikna etmiştim abisini şikayetini geri alması için.

Yekta abim nezaretten çıktıktan sonra da evde büyük bir fırtına koptu. Neymiş efendim sen nasıl tanımadan sevgili yaparsın da aman efendim neden ondan önce Erim abime söylemişim de... Kavgadan sonra da bir daha yüzüme bakmamaya gayret gösterdi abim.

Beni kırmak için uzak davrandığının bilincindeyim, konu ben olduğumda gözü -konuya bağlı ben de dahil- hiçbir şeyi görmez, ne yaptığının farkına sonradan varır. Bu nedenle de uzak durur ki daha fazla zarar vermesin. Ne kadar abimin karakterini böyle olduğunu bilsem de kendimi üzmekten vazgeçemiyorum.

Erim abimin seslenmesiyle birlikte düşüncelerimi bir kenara bırakıp ayağa kalktım.  Babamın yanaklarını sulu sulu öpüp veda ettim.

Erim abimle geçen eğlenceli araba yolculuğumuzun sonunda okula geldim. Sınıfa gidip yerime oturdum. Birkaç dakika sonra zilin çalmasıyla hoca sınıfa girdi ve derse başladık. İkinci teneffüs zilinin çalmasıyla birlikte Osmanla kantinin yolunu tuttuk. Osman benim ortaokuldan beri en yakın arkadaşım. Ailelerimizin ortak olmasıyla tanıştık ve o gün bugündür en yakın arkadaşlarız.

Osman'ın emrivaki konuşmalara sinir olduğunu bildiğim için bilerek "Bana iki karam bir de kahve kap koçum." dedim ve boş masalardan birine oturup beklemeye başladım. Yaklaşık iki dakika sonra gelip karşıma oturan Osmanla çikolatanın birini açıp yemeye başladım.

Biz heyecanla geçen günki olayları konuşurken yanımdaki sandalyenin çekilmesiyle oraya döndüm. Gördüğüm Çağrıyla birlikte sinir katsayım arttı. Kaşlarımı çatıp 'senin burda ne işin var' dercesine bakmaya başladım. Geri zekalı olduğu için tabii ki anlamadı.

"Ne hakla gelip buraya oturabiliyorsun sen? Yaptığın şeylerden sonra kendinde buraya gelecek yüzü bulman çok şaşırtıcı." dedim, sinirle yüzüne bakıp.

"Elzem, lütfen konuşalım." dedi, sanki hiçbir şey dememişim gibi. Yüzsüzce gelip konuşmasına daha çok sinirim bozulurken ayağa kalkıp Çağrı'nın tişörtünü tutup kaldırmaya çalıştım. Tam olarak başarılı olamasam da daha fazla üstelemeyip ayağa kalktı.

"Defol git yanımdan. Bir daha da sakın karşıma çıkma. Yoksa abinin başına gelenler bu sefer senin başına gelir. Ama Yekta abim tarafından değil, tam olarak benim tarafımdan."

Alayla gülüp "Ne yapabilirsin ki? Omzuma bile zor yetişiyorşun. Bu boyla biraz zor gibi." dedi.

Aynı onun gibi gülüp "Boyum kafana yetişmiyor olabilir ama başka yerlerine çok güzel yetişiyor." deyip bacak arasına dizimi geçirdim. Kantindeki bütün erkekler vurmamla birlikte acı sesleri çıkarırken Çağrı gittikçe kızaran yüzüyle yere çöktü. Kısalan boyuyla artık ben ona yukarıdan bakıyordum. Saçlarından tutup bana bakmasını sağladım. Gözlerinden ateş çıkacakmış gibi sinirle bakarken kırmızı yüzüyle ve seğiren çenesiyle çok komik göründüğü için gülmemi bastırmaya çalıştım.

"Bir daha yanıma yaklaşmaya tenezzül edeyim deme. Boyum yetmese de elim kolum uzundur bilirsin." deyip yanağına yapabildiğimin en sertinden bir yumruk attım. Tam bu sırada da nöbetçi hocanın teşrif etmesiyle kendimi müdür odasında buldum.

Velilerimizin gelmesini beklerken Çağrı'nın sinirli bakışlarına -morarmaya yakın gözüyle ne kadar sert olabilirse- alayla bakıyordum. Yarım saate yakın bir süre sonra içeriye giren Çağrı'nın mor gözlü abisiyle müdür hocamız ayağa kalkıp karşıladı. "Hoş geldiniz, Çağlar Bey." Adını da müdür hocam sayesinde öğrenmiş oldum. Biz abi kardeş diğer abi kardeşi çok güzel morartmıştık anlaşılan.

Çağlar denilen şahıs müdüre baş selamı verip Çağrı'nın kızaran gözüne ters bir bakış atıp yanına oturdu. Bakışlarını bana çeviren Çağlar'ın dudağının kenarında hafif alaylı bir sırıtış belirdi. Aynı şekilde ona bakıp bir kendi gözünü bir de Çağrı'nın mora yakın gözünü işaret ettim. Anlamış olacak ki alaylı bakışlarının yerini sinirli bakışları aldı. Sinirlenmesiyle keyfim artarken kollarımı göğsümde birleştirip arkama yaslandım. Bu sırada da Yekta abim içeri girdi.

Abim içeri girer girmez gözleriyle beni tarayıp bir şey olmadığına kanaat getirince derin bir nefes verdi ve yanıma oturdu. Bu haraketiyle tebessüm ettim.

Müdür hoca aynı şekilde abimi de karşılayıp konuşmaya başladı. "Bakın efendim iki ailenin de yeri bizde ayrı ancak okulumuzda böyle şeyleri hiç tasvip etmiyoruz. Eminim bizi anlayışla karşılayacksınızdır. Ayrıca Yekta Bey ilk hamleyi Elzem yaptığı için suçlu konumundaki kişi şu an o. Bundan önceki kavgalarını alttan almış olsak da artık sınırı aştı. Takdir edersiniz ki bir ceza vermemiz gerekiyor artık."

Abim de müdürle aynı şekilde düşünüyor olacak ki başını olumlu anlamda salladı. Bundan cesaret alan müdür "O halde Elzem'e bir hafta, Çağrıya da üç gün uzaklaştırma veriyorum." dedi.

Abilerimiz gerekli şeyleri hallettikten sonra hep birlikte odadan çıktık.  Ortamın zıtlığına bakar mısınız. Her an herkes birbirine girebilir şu an. Çağrı ve Çağlar üst kata çıkarken biz bir alt kata inip benim sınıfıma doğru yol aldık.

Abim, sınıfıma geldiğimizde bana dönüp "Git çantanı al burda bekliyorum." dedi. Başımı onaylamak için salladım. Kapıyı çalıp sınıfa girdim. Hocaya açıklamamı yapıp çantamı toplamaya başladım. Hazır olunca iyi dersler deyip sınıftan çıktım. Abimin yanına gidince sırtımdaki çantamı aldı ve yürümeye koyulduk.

Arabaya binecekken "Kardeşin de aynı senin gibi Yekta, serseri gibi davranıyor." diyen Çağlarla durduk. Abim Çağlar'ın üstüne yürüyecekken önüne geçip durdurmaya çalıştım.

Çağrıya dönüp "Al şu abini burdan yoksa ben bile engel olamam, bu işin sonu abim için karakolda; Çağlar için de hastanede biter." dedim. Dediklerimin Çağlar'ın hoşuna gitmemiş olduğunu sinirle bakan gözlerinden anlayabilirdiniz.

Tekrar abime dönüp "Aynı zamanda da saygısız. Bu kız tam olarak senin bir kopyan." dedi.

Abim tekrar üstüne yürüyecekken engel oldum. "Eğer sen ve kardeşin saygıyı hak etseydiniz yüzleriniz bu halde olmazdı. Bugün bu halde olma sebebiniz bizim saygısızlığımız değil de sizin yaptığınız şerefsizlikten kaynaklı." dedim, Çağlar'a dönüp.

Sözlerimin bitimiyle abimin elini tutup bana bakmasını sağladım. Biraz daha ateş saçan gözlerle baksaydı gerçekten etrafı yakabilirdi. Kıyamadığı bakışlarımdan atıp arabayı işaret ettim. Derin bir nefes alıp gözlerini kapattı. Kendini sakinleştirmeye çalışıyordu. Gözlerini tekrar açınca bakışlarının yumuşadığını görüp gülümsedim. Gözleri gülüşüme takılınca kendisi de ufak bir tebessüm etti. İki uyuz kardeşin abimi tekrar sinirlendirmesine izin vermeden arabaya doğru yürüdüm. Abimi de peşimden sürüklüyordum. İstese gelmez hatta hareket bile ettiremezdim ancak belimi zorlamamam için peşimden geldi.

Arabaya binip gaza bastığında derin bir nefes verdim. Çok şükür tekrar kavga etmeden ayrıldık yanlarından. "Ben Erim abime haber vereyim gelmesin boşuna." dedim. Maksat ses olsundu.

Tam telefonu çıkaracağım zaman "Haberi var." dedi, abim. Başımı sallayarak onayladım onu.

Birkaç dakika sonra abimin telefonunun sesi doldurdu arabayı. Telefonu arabaya bağlayıp cevap verdi. "Efendim baba,"

"Elzem yanında mı?" diye sordu babam.

Abimle kaşlarımız aynı anda çatıldı. "Evet, baba. Bir sorun mu var?" Yine ne yaptım acaba?

Babamın oflama sesinden sonra sıkıntılı sesini işittim. "Karaca hastanesine gelin çabuk. Ne olduğunu orada anlatırım." deyip telefonu suratımıza kapattı. Zaten gergin olan ortam daha da gerildi bu sayede.

Yaklaşık yirmi dakika sonra hastaneye geldik. Arabayı park edip indik. Abim babamı arayıp nerde olduğunu öğrendikten sonra hastaneye girdik. Başhekimin odasının önüne gelince abim kapıyı tıklatıp içeri girdi. Peşinden de ben. Odaya girdiğimizde babam, babam yaşlarında bir kadın, bir erkek ve benim yaşlarımda duran bir çocuk gördük.

Babamın yanına geçip oturduğumuzda ne oluyor dercesine bakmaya başladık. Babamın bir şey demesine kalmadan doktor konuşmaya başladı. "Efendim öncelikle hepinizden çok özür dileriz. 13 ağustos 2006 yılında yapılan doğumlarda bir karışıklık olduğunu fark ettik. Karaca ailesinin oğulları ve Kılıç ailesinin kızlarının karışmasından şüpheleniyoruz.  Bunun için kim sorumluysa öğrenmeye çalışıyoruz. O yıllardaki başhekim ve çoğu hemşireler görevden ayrıldı. Hepsinin izini sürüyoruz ancak bu karışıklığı çözmemiz için sizin DNA testi yapmanız gerekiyor."

Gözlerimi şaşkınlıkla açıp doktora bakıyordum. Ne dediğinin farkında mı bu! Bir de özür diliyor. "Şakayasa hiç komik değil." dedim doktora bakıp.

Umutsuzca başını iki yana salladı. "Maalesef efendim, çok ciddiyim."

Gözlerim dolarken babama ve abime baktım. Babamın da hafif gözleri dolarken abim ifadesizce karşıdaki bana çok benzeyen kadına bakıyordu. Eminim ki içinde fırtınalar kopuyordu. Karşıdaki adam doktora "Yapalım testi." dedi.Ama ben istemiyorum ki. Ben ailemle mutluyum.

"Bir erkek ve bir kızın karışmış olma olasılığı çok saçma değil mi? Ailelerin cinsiyetten fark etmesi gerekirdi." dedim, doktora.

"Ultrasonda cinsiyetler yanlış görünebiliyor bazen bu da bunu açıklayabiliyor." dedi.

"Baba ben istemiyorum. Ben sizinle çok mutluyum. Kadınla olan benerliğimize baksana kesin onların çocuğuyum. Ama ben sizi bırakmak istemiyorum." dedim ağlamaya başlarken.

Abim iki adımda yanıma gelip beni göğsüne yasladı. Abimle olan küslüğümüz ve bunlardan sonra sarılması daha çok ağlamamı sağladı. Birkaç dakika abimin kollarında ağladıktan sonra gözlerimi  silip başımı kaldırdım.

Diğer ailenin annesine baktığımda gözlerinin ağlamaktan kızarmış olduğunu gördüm. Gözlerim dışında kadının resmen bir kopyasıydım. Koyu kahve saçları, buğday teni ve kahverengi gözleri vardı.

Karısının elinden tutmuş destek olan adama baktığımda gözlerimi ondan aldığımı anladım. Oysaki ben hep ölen annemin gözlerini aldığımı sanardım. Onun da kumral saçları ve teni vardı. Gözleriyse benim gözlerim gibi yeşilin en koyu tonlarındandı.

Karıştığım çocuğa baktığımda annemin ve Yekta abimin karışımı olduğunu fark ettim. Onun da bana bakmasıyla babama dönüp gözlerimi açıp kapadım. Anlatmak istediğimi anlamış gibi doktora döndü. "Testi yapalım."

Doktor telefondan hemşireyi arayıp odaya gelmesini istedi. Hemşire gelip sıra sıra babamdan, benden, diğer babadan ve çocuktan kanları aldı. "Sonuçlar yarın elinizde olur efendim." demesiyle odadan çıktık.

Babamın beni kolunun altına alıp yürümeye başlamasıyla diğer ailenin babası "Murat Bey bir yerlerde oturup konuşalım mı?" dedi.

Babamın bana sorarcasına bakmasıyla gülümseyip onayladım. Babamın da onaylamasıyla ortak bir kafede buluşmak üzere hastaneden çıktık. Ben babamın arabasına binerken abim de kendi arabasına bindi.

Babamın arabayı çalıştırmasıyla "Baba beni bırakmayacaksınız değil mi?" diye sordum dolan gözlerimle.

Birkaç saniye için hüzünlü gözlerini bana çevirdi "Güzel kızım benim seni bırakma şansım var mı hiç? Sen benim can parçamsın. Annenden sonraki kalbimsin. Kan bağımız olmasa da sen benim kızımsın. Beni bu hayata bağlayan tek şey sen ve abilerin. Bunu unutma olur mu sol yanım?"

Sözleriyle daha çok duygulanıp ağlamaya başladım. Kafeye gelene kadar babam beni sakinleştirmeye çalıştı. Araba durduğunda bana dönüp yüzümü ellerinin içine alıp alnımı öptü. "Seni bırakmaya da unutmaya da hiç niyetim yok bal kızım."

Gözyaşlarımı silip arabadan indik. İnmemizle abim de yanımızda bitti. Sol tarafımda babam sağ tarafımda abimle Karaca ailesinin yanına gittik. Yanlarına varınca ailenin annesi hafif tebessüm edip eşiyle birlikte kafenin girişine doğru ilerledi. O değil de ben hala isimlerini bilmiyorum. Aman boş ver öğrenirim illaki.

Cam kenarında bir masaya geçince abim sağ, babam sol tarafıma; karşıma karıştığım çocuk, onun sağ tarafına babası, sol tarafına da annesi oturdu. Kimseden ses çıkmazken garson masaya gelip menüyü bıraktı ve uzaklaştı.

Abim "Çikolatalı pasta isteyelim mi balım?" diye sorunca gözlerim tekrar doldu. Onlara bu denli bağlıyken nasıl bırakabilirim ki? Gözlerimin dolduğunu gören abim baş parmaklarıyla göz altlarımı sildi. "Makyajın aktı hep pasaklı."

Gözlerimi şaşkınlıkla açıp "Şaka yapma bana. Rimelim de aktı mı? Ay abi bu şimdi mi söylenir ya!" dedim. Ayağa kalkıp tuvalete gidecekken kolumu tutup gülmesiyle sinirle ona baktım.

Kolumu elinden çekip trip atarcasına arkamı döndüm. "Baba senin bu büyük oğlun benimle uğraşıyor. Bir şey der misin?" dedim şımarık bir kız çocuğu gibi.

Babamın abime dönüp kızmasını beklerken "Bir şey..." demesiyle abim kahkaha atarken ben bir sahte kırgınlıkla ona baktım.

"İkinize de küstüm. Konuşmayın benimle." deyip önüme dönerken diğer aile üyeleriyle bakıştık. Ben onların burda olduğunu unutmuşum bile. Boğazımı temizleyip düz bir şekilde karşıma yani karıştığımız çocuğa baktım. Bana kaşlarını çatmış bir şekilde bakıyordu. Hayır yani ne bu sinir sanki ben karıştırdım bizi.

Aklıma isimlerini öğrenmem gerektiği gelince "Kusura bakmayın lütfen ancak ben sizin isimlerinizi hala bilmiyorum. Rica etsem söyler misiniz?" dedim.

Ailenin annesi heyecanla tanıtmaya başladı. "Kızım ben annen Şafak."  Yanındaki eşini gösterip "Bu eşim yani baban Tarık," son olarak da oğlunu gösterip "Bu da oğlum Akın." dedi.

Tarık Beyi tanıtırken baban demesiyle babamın yanımda gerildiğini hissettim. Daha DNA testi belli değilken annen baban demesi beni de biraz gerse de yumuşamaya çalıştım.

Ufak bir tebessümle "Memnun oldum." dedim. Aynı şekilde karşılık veren Tarık Bey ve Şafak Hanım'ın aksine oğulları Akın bana çok sinirli bir şekilde bakıyordu. Ben de ona aynı şekilde karşılık verirken Tarık Bey'in konuşmasıyla bakışlarımı ona çevirdim.

"Murat Bey, bu durum her iki aile için de çok zor biliyorum ama biz Elzem'i tanımak istiyoruz. Bizim kızımız olduğu çok açık. Bunu anlamak için üstün zekalı olmaya gerek yok. Aradaki benzerlik her şeyi açıklıyor bence. Elzem bizim kızımız ve onu tanımak bizim en büyük hakkımız. Aynı şekilde de Akın sizin oğlunuz. Ailelerin kendi çocuklarını alması bence en uygunu olacaktır."

Dedikleriyle şok içinde onu dinlerken Akın'ın gözlerinden geçen hayal kırıklığını çok net görmüştüm. Ben olsam ben de aynı şekilde hayak kırıklığına uğrardım. Bu adamı şimdiden sevmemiştim. Oysaki dışarıdan iyi birine benziyordu.

Babam kaşlarını çatıp "On yedi yıldır büyüttüğünüz çocuğunuzdan ne kadar çabuk vazgeçtiniz Tarık Bey. Kusura bakmayın ama ben kızımı, on yedi yıldır büyüttüğü evladından bir anda vazgeçen bir adamın evine güvenip de yollamam. Ha yanlış anlaşılmasın tek sorun güvenmemek değil ben sizin aksinize çocuğumdan vazgeçmem." dedikten sonra önümdeki sudan birkaç yudum alıp devam etti.

"Akın'a gelirsek, onu daha yakından tanıyıp evimde bir odası olsun isterim. Göründüğü üzere sizin evinizde pek rahat olamacak bu saatten sonra."

Babamın dediklerinden sonra sinirden kızaran Tarık Bey az kalsın kahkaha atmama sebep olacaktı ki kendimi zar zor tuttum. Babamın onu istemesi Akın'ın hoşuna gitmiş olacak ki gözündeki hayal kırıklığı silinmiş yerine hayranlik gelmişti. Babama büyük bir sevgiyle bakıyordu. Bu durum tebessüm etmemi sağladı.

Ben dalmış Akın'a bakarken Yekta abimin ağzımı kapatmasıyla şaşkınlıkla ona döndüm. Kulağıma yaklaşıp "Kardeşim falan demem vallahi alırım ayağımın altına seni bücür. Kimseye böyle güzel gülerek bakma. Hem de o kişi de kardeşimken." diye fısıldadı. Bu koca adamın kıskançlıkları hiç bitmeyecekti anlaşılan. Gözlerimi kırpıştırıp başımı salladım. Elini ağzımdan çekmesiyle tekrar önüme döndüm.

"Murat Bey, kızımızı tanımak istememiz çok doğal değil mi sizce de? Ayrıca Akın'ı bırakma gibi de bir niyetimiz yok. O bizim oğlumuz. Her iki aile de çocuklarını tanıma hakkına sahip." dedi Şafak Hanım. Ama gözlerinde Akın'ı istemediğine dair pırıltılar vardı.

Ortamın gerildiğini hissederek "Bence herkes aynı evlerde yaşamaya devam etmeli. Çocuklarınızı çok tanımak istiyorsanız dışarda da tanışırsınız. En azından benim açımdan öyle. Akın isterse gelip bizimle de yaşayabilir kendi tercihi ancak ben büyüdüğüm yeri bırakmaya niyetli değilim. Kusura bakmayın." dedim. Ortamı yumuşatmaya çalışırken daha da germiş olacağım ki Tarık Bey daha da sinirlendi.

"Henüz reşit değilsiniz hatırlatırım. İstersem seni mahkeme yoluyla ailenden alırım. Hatta görüşmenizi bile yasaklayabilirim güzel kızım." dedi ukala birşekilde sırıtarak. Dedikleriyle kaşlarım çatılırken abim ve babam da benden farksız değildi.

"Beni tahdit mi ediyorsunuz şu an?" diye sordum hayretle.

"Hayır güzel kızım, olacakları söylüyorum. Ya güzellikle gelirsin ya da zorla."

Dedikleriyle iyice sinirlenen babam Tarık denilen herifin yakasına yapıştı. "Sen kimin kızını tehdit ediyorsun lan?" 

Şaşkınlıkla olanlara bakarken abim olayların mahkeme kısmını düşünmüş olacak ki babamı geri çekti. Babamın böyle bir şey yaptığı mahkemeye giderse eğer beni Karaca ailesine verme olasılıkları artardı ve bunu hiç istemiyordum. Abim babamı sakinleştirmeye çalışırken ben Tarık'a döndüm

"Bakın beyefendi ben sizinle yaşamak istemiyorum. Ben yıllardır bu aileyle büyüdüm ve büyüyorum. Bir anda gelip ne bizim ne de kendi huzurunuzu bozmayın. Mahkemeye gerek yok. Çok tanışmak isterseniz dışarıda da görüşürüz, tanışırız. Ben ailemle mutluyum. Size de tavsiye ederim. Ancak korkarım ki sizinle yaşanan bir evde mutluluk yoktur. On yedi yıllık çocuğunuza sevgi göstermemiş, sanki çocuğunuz değilmiş gibi hemen bırakan bir insansınız siz. Gelip de sizinle yaşamamı istemeyin benden."

Neden mi bu kadar rahat ve kaba konuşuyorum? Ben bana nasıl davranılırsa öyle davranırım. Ayrıca Akın'a davranış şeklinden haklı olduğumu da düşünüyorum. Belli ki haklıyım çünkü gerçekten elinde olsa beni öldürürmüş gibi davranıyor. Yeni ailemden ilk nefretimi de kazandığıma göre rahatça yaşayabilirim.

Şafak Hanım da kocası gibi sinirle bakarken ondan da hayır gelmeyeceğini anlamış oldum. Akın'a baktığımda umutsuzca yaşananları izliyordu. Büyük ihtimalle yıllardır öz sandığı babasının onu istememesi onun hayallerini yıktı. Sonuçta kimse babasından böyle bir darbe yemek istemez.

"Daha fazla uzatmadan ayrılalım. Yoksa hiç iyi olmayacak." diyen abimle onaylarcasına başımı salladım. Ben de git gide şu kamyon önlerindeki köpeklere döndüm. Dakika başı kafamı sallayıp duruyorum.

Abime bakıp Akın'ı işaret ettim. Sıkıntıyla nefesini verip kulağıma fısıldadı "Şu anlık yapacak bir şey yok. Daha test sonuçları çıkmadı." Demesiyle içime büyük bir sıkıntı doğdu. O evde güvencesi olduğunu sanmıyorum.

Kimsenin bizimle ilgilenmediği anda Akın'a dönüp numarasını istedim. Sorgularcasına bakınca 'öylesine' dercesine omuzlarımı silktim. Numarasını kaydedip göz kırptım. Babamlara dönüp bakınca babamın Tarık'a ters ters baktığını gördüm. Abime bakınca göz göze gelmemizle şirince sırıttım.

Ayakta olan babamın elini tutup kısıkça gidelim dedim. Etkilendiğimi düşünmüş olmalı ki bakışlarını yumuşatıp elini tuttuğum elime bir öpücük bıraktı. Kimseye veda etmeden çıkacakken Akın'ı işaret etmemle ona veda edip çıktık.

Eve kadar olan sürede kimse konuşmadı. Abim zaten kendi arabasındaydı. Eve geldiğimizde bu konuyu Erim abimin gelmesiyle konuşacağımızı bildiğim için odama çıktım.

Abilerimin çok dalga geçtiği ama babam ve benim çok sevdiğimiz civcivli pijamalarımı çıkarıp giyindim. Kulaklıklarımı takıp yatağa girdim ve rastgele slow bir şarkı açıp gözlerimi kapattım. Bir süre sonra da uyuyakaldım.



İlk bölüm sonuuuu🥳

Umarım beğenmişsinizdir. Yazım hataları ve noktalama işaretleri konusunda hatam varsa affola.

Beğenmediğiniz kısımları belirtip yorum yaparsanız çoookkkk seviniriimm.

Vote vermeyi unutmayın lütfenn.

Kendinize çok çok iyi bakın ve unutmayın ki hayat önemsiz şeyleri kafaya takmak için çok kısa sizi seviyorumm sağlıcakla kalın.

Continue Reading

You'll Also Like

18.1K 3.9K 22
Setelah menyimpan sakit hati yang begitu lama, Aradhea Puspitha harus dipertemukan kembali dengan Ethan Arkachandra Wisnu Patria yang kini menjelma m...
158K 7K 41
New Years, the celebrations of new beginnings, People starting diets, homes, careers the list goes on. For Seirra and Julian it was something big fo...
5.4M 138K 27
Natalia comes home to find her husband and sister in bed together after her husband tell her they have been sleeping together for 1 year .what is sh...
1.7M 63.9K 48
I beg to differ that.", I sassed and got out of his grip ready to move out of the room when he pulled me by my elbow and the next second I was pushed...