Dolunay'ın Laneti

By LeylakVeBektasiUzumu

22.6K 876 82

June, ailesinin ölümüyle aile dostlarının yanına Northwille'e taşınır. Ama burada kurt adamlarla tanışıp, Hen... More

0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.5
1.6
1.7
1.8
1.9

1.4

703 31 2
By LeylakVeBektasiUzumu


İyi okumalar...

Medya; Bahjat - Hometown Smile


JUNE

   Gözlerimi açtığımda tüm bedenimde bir bitkinlik hissettim. Ağzımda acı bir tat vardı. Etrafıma bakındığımda Madison'ı ve kolumu tutan elini fark ettim. Sonra anılar yavaş yavaş zihnime dolmaya başladı.

   Sonunda dönüşmüştüm. Tüm o acı, sancılar, kırılan kemikler, bedenimdeki hakimiyetimi kaybedişim... Hepsini hatırlıyordum. Dönüşümümün başından sonrası benim için bulanıktı. Bilincimi kaybettikten sonra hatırladığım ilk şey bedenim üzerindeki gücümü yitirmiş olmam ve bir çift pençeydi. Dönüştükten sonra sanki bir mağraya hapsedilmiş gibiydim. Olan biteni görsem de ne konuşabiliyor ne de hareket edebiliyordum. Sanki bedenim bir cin tarafından ele geçirilmiş gibiydi. Yaşadığım dehşetin haddi hesabı yoktu.

   Daha sonra istemsizce ormana doğru koştuğumu ve Eric'in beni bulduğunu hatırlıyorum. Ona hırlıyordum. Daha sonra ilk defa onunla iletişim kurabilmiştim. Bana kontrolü ele almamı söylüyordu ama nasıl yapacağımı bilmiyordum. Tamamen çaresiz hissediyordum. Beni ele geçiren şey her neyse Eric'in üstüne atladığında paniğe kapıldım. Ve nasıl yaptığımı bilmiyordum ama kontrol artık bendeydi. Hala içimde beni bastırmaya çalışan bir gücün varlığını hissetsem de sonunda kurt formumdaki hakimiyeti ele geçirmiştim. Yine koştuğumu ancak bu sefer bunu bilinçli yaptığımı hatırlıyorum. Sonra Eric'le olan bulanık anları ve eve gelişim...

   Tüm bunları hatırladıktan sonra Madison'a bir daha baktım. Burada ne işi vardı? Yatağımın kenarında yorgun bir şekilde bana bakıyordu. Muhtemelen Eric beni yatağıma taşımıştı.

   Eric aklıma gelince onun nereye gittiğini düşündüm. Ben aklımdaki sorulara yanıt ararken Madison sorularımı cevaplamak için konuştu.

"Nasılsın? Sanırım dönüşmüşsün. İlk sefer zordur. Yorgun olmalısın."

"Eric nerede? Yani en son biz... eve gelmiştik... sonra ben..."

"Eric yanında kalacaktı ancak sürüyle ilgili bir sorun var bu yüzden dönmesi gerekti. Onun yerine beni çağırdı."

   Kaşlarım çatıldı. Hafifçe yerimden doğrulup yatak başına yaslandım.

"Sorun mu?"

   Madison yorgun bir şekilde başını salladı.

"Saldırıya uğradık. Henüz kim olduklarını ve amaçlarını bilmiyoruz."

"Saldırı mı? Herkes iyi mi?"

"Maalesef. Yaralılar ve kayıplar var. Tam olarak kimler olduğunu ya da kaç kişi olduğunu bilmiyorum."

"Peki nerede? Yani insanlar güvende mi? Tanrım Eric! O iyi mi? Nerede?"

   Madison paniklemiş halimi görüp beni yatıştırmaya çalıştı.

"Sakin ol. Herkes güvende. En azından şimdilik. Saldırganların icabına bakıldı. Eric'de babasıyla durumu değerlendiriyor ya da yaralı ve ölülerle ilgileniyordur. Korkmana gerek yok. Son görüşümde her yeri tamdı."

   Duyduklarım biraz olsun rahatlamama sebep olsa da tüm olan biteni kaçırmıştım ve haklı bir merak içerisindeydim. Eric'i ve diğerlerini kendi gözlerimle görmeliydim.

   Üstümdeki örtüyü kenarı atıp ayaklarımı yataktan aşağı sallandırdım.

"Ben Eric'i görmeliyim."

   Madison ayaklanmama karşı kolumu tutup beni durdurmaya çalıştı.

"Daha yeni dönüştün. Gücünü toplamak için dinlenmelisin."

   Madison'ın beni durdurma çabalarına aldırmadım.

"Bunca olaydan sonra hiçbir şey yokmuş gibi yatayım mı yani? Üzgünüm ama öyle bir niyetim yok."

   Hızlıca hazırlanıp aşağı indim. Madison beni kalmaya ikna etmeye bir süre daha çalıştı ancak faydasız olduğunu görünce vazgeçip benimle gelmeye karar verdi.

   Bir süre sonra sürü evine yani Bay Henderson'ın evine gelmiştik. Bir sürü insan vardı. Bunun saldırıyla ilgili olduğunu anlamak zor değildi.

   Madison ve ben birkaç tanıdık görüp kısa bir şekilde konuştuk. Sonra Bay Henderson'ın odasına doğru ilerledik.

"June bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum. Bay Henderson önemli bir toplantıda falan olmalı. Böyle bir surumda onu rahatsız etmek ne kadar doğru bilemiyorum. Ayrıca Eric seni burada dikilmiş bulursa beni öldürür."

   Madison'a bakıp gözlerimi devirdim.

"Merak etme Eric hiçbir şey yapamaz. Tüm sorumluluk benim. Ayrıca Bay Henderson'ı rahatsız etme niyetinde de değilim."

   Ardından telefonumu çıkarıp Eric'e mesaj attım.

June

   Babanın odasının önündeyim. Neredesin?

   Çok geçmeden telefonum titredi.

Eric

   Neden geldin? Evde kalıp dinlenmen gerekiyordu.

   Göremeyeceğini bilsem de gözlerimi devirdim.

June

   Eğer cevap vermezsen babanın odasına girmem gerekecek.

Eric

   Bir yere ayrılma.

   Eric birkaç dakika bile geçmeden hemen yanımızdaki kapıdan dışarı çıktı. Yüzünde hafif sinirli ve biraz da endişeli bir ifade vardı. Bana bakmadan önce direkt olarak Madison'a yöneldi.

"Buraya gelmesine neden izin verdin? Dinlenmesi gerekiyordu."

   Madison cevap vermek için ağzını açsa da o konuşamadan ben lafa girdim.

"Ben istedim. Ayrıca kimsenin bana bakıcılık yapmasına ihtiyacım yok."

"Burada olduğuna göre var."

   Öfkemi bastırmaya çalışıp cevap vermek için ağzımı açtığım sırada Eric'in t-shirtündeki leke dikkatimi çekti. T-shirtüne yayılmış olan kırmızı lekeyle gözlerim fal taşı gibi açıldı.

"Aman Tanrım, yaralısın!"

   Hızlıca Eric'e doğru yaklaşıp yarasına dokundum.

"Bir şeyim yok. Ufak bir sıyrık."

   Ona kaşlarımı çatarak baktım. Nasıl bu kadar sorumsuz olabilirdi?

"Kanın akmaya devam ederken daha fazla konuşmasan iyi edersin. Bir ilk yardım setiniz var mı?"

   Yarası pek derin görünmüyordu. Muhtemelen dikiş gerekmezdi. Kendi başıma temizleyip sarabileceğim bir şey gibi duruyordu. Sonunda annemin baskısıyla gittiğim o ilk yardım derslerinin faydasını görebilirdim.

"Buna gerçekten gerek var mı?"

"Evet."

   Eric oflayarak pes etti. Ardından ilk yardım çantasını almaya gitti. Kısa süre sonra elinde küçük bir kutuyla geri döndü.

"Ben diğerlerine bakayım. Herkes panik halinde değil mi?"

   Madison biz cevap veremeden yanımızdan ayrıldı.

"Yarana bakabileceğim bir yer var mı? Belki daha az insan olan bir yer?"

   Burası sürü eviydi. Yani en azından Eric'lerin evinin bir kısmı sürünün merkezi olarak herkese açıktı. Saldırı sonrası çoğu kişi ya güvende olmak için, ya neler olduğunu anlamak için ya da başka bir sebepten buraya gelmişti. Bu sebeple de biraz kalabalıktı.

"Odama gidebiliriz."

   Başımı onaylar anlamda sallayıp onu takip ederek odasına gittim. Odaya girdiğimde burada uyuyakaldığım günü anımsadım. Henüz yeni çıkmaya başladığımız zamandı.

"Evet?"

   Daldığım anılardan çıkıp şimdiki zamana döndüm. Eric bana sorgularcasına bakıyordu. Ona yatağı işaret ederek "Otur." dedim. İkiletmeden yaptı. O otururken ben de ilk yardım çantasını yatağa koyup içinden gerekli malzemeleri seçtim.

"Üstünü çıkarmalısın."

   Elimdeki pamuğa biraz tentürdiyot damlattım.

"İki kere söylemene gerek yok."

   Alaycı ve flörtöz sırıtışını görmezden geldim. Ardından üzerindeki t-shirtü tek hamlede çıkarıp yatağının üzerine attı. Eric'in vücudunu ilk görüşüm olmasa da dikkatimin dağılmasına engel olamadım. Yine de işime devam ettim.

   Eric'in tepesinde durup yarasına baktım. Göğsü neredeyse boydan boya iki çizgi şeklinde çizilmişti. Biraz daha derin olsaydı Tanrı bilir ne olurdu.

"Bu nasıl oldu?"

"Saldırıdan haberin var sanırım. Bugün yanına gelmekte gecikme sebebim de buydu. Lanet bir kurt sürüsü herkese saldırdı. Öylece bırakıp gelemezdim. İşleri yoluna koyduğumdan emin olmalıydım. Ben gelemediğim için yanına Deavon'ı gönderdim. Bir süre sonra da bir kurt gördüm."

   Bu sırada elimde tentürdiyotla ıslanmış pamuğu yavaşça Eric'in yarasına bastırdım. Hafifçe inlese de anlatmaya devam etti.

"Normal bir kurt değildi. Bu... bu senin bahsettiğin kurttu June. Senin dediğin gibi gri kürklü bir alfaydı. Onunla baş başaydık. Eğer kaçmasaydı onun işini bitirecektim. Pençe izi de o sırada oldu. Ben de maalesef o lanet olası köpeği elimden kaçırdım."

   Duyduklarımla ani bir şok yaşamıştım. Bu eğer doğruysa o beni dönüştüren kurttu.

"Üzgünüm. Seni hayal kırıklığına uğrattım. Bir anda kayboldu ve ben onu takip edemedim."

   Elimdeki pamuğu bir kenara bıraktıktan sonra Eric'in kafasını tutup bana bakması için yukarı doğru kaldırdım.

"Özür dilemene gerek yok, Eric. Hayal kırıklığına uğramadım. Bir gün onu bulacağız. Birlikte."

   Eric bana samimi bir tebessüm bahşettiğinde içimde kelebekler uçuşmuştu.

"Şimdi ne olacak peki? Bu saldırı sonrası ne yapacağız?"

   Eric derin bir nefes verdi.

"Bilmiyorum. Saldıranları bulmayı ve sebebini öğrenmeye çalışıyoruz. Aynı zamanda yaşayan herkesi canlı tutmaya çalışıyoruz."

   Elime bir sargı bezi alıp Eric'in üzerinde kullanmak için hazırladım. Bu sırada Eric konuyu değiştirmek için çabaladı.

"Bunu yapmayı nereden öğrendin?"

   'Bunu' derken elimdeki sargı bezini ve yarasını göstermişti.

"Annem biraz fazla endişeli biriydi. Benim ilk yardım dersi ya da her ne ise ondan almam için beni sıkıştırmıştı. Zor durumlar için falan işte."

   Sargı bezini yavaşça Eric'in arkasından doladım.

"Gereksiz olduğu için gitmek istememiştim ama..."

   Bakışlarımla onu işaret ettim.

"Şu işe bak ki faydasını gördüm."

   İşin geri kalan kısa sürede bitmişti. İkimiz de sessiz kalmıştık. Eric'le ilgilenirken vücuduna birkaç kaçamak bakış atsam da neyse ki beni yakalamamıştı. Eğer yakalasaydı kendini beğenmiş gülümsemesini takınacağından emindim.

   Elimdeki fazladan kalan sargı bezini kutuya geri koyup yatağa, Eric'in yanına oturdum. İkimiz de karşımızda duran duvara bakmaktan başka bir şey yapmadan bir süre oturduk. Ne düşündüğü hakkında hiçbir fikrim yoktu. Kendimin bile ne düşündüğünü bilmiyordum.

   Tüm bu yaşananlar, saldırı, yabancı kurt, benim dönüşümüm, eş bağımız... Eric'le tanıştığımızdan beri tüm olaylar birbirini takip etmişti. Bu ikimizin suçu da değildi. Bunun farkındaydım. Sadece tüm bunlar olmasaydı belki biraz daha 'normal' bir hayata sahip olsaydık, o zaman ikimizin ilişkisi nasıl olurdu diye düşündüm. Belki birbirimize daha çok zaman ayırabilirdik. Tüm bunlardansa kendimize, birbirimize odaklanabilirdik. Ama içinde bulunduğumuz durum bunu zorlaştırıyordu.

   Ben düşüncelere dalmışken Eric, birden bana dönerek konuştu.

"June, bilmeni istiyorum ki seni her zaman seveceğim ve seni korumak için elimden gelen her şeyi yapacağım. Ne olursa olsun, dünya değişse de ben yine de seni seviyor olacağım."

   Birden bunu bana neden dediğini anlayamasam da samimi konuşması gülümsememe sebep oldu.

"Ne olursa olsun mu?"

   O da gülüşüme karşılık verdi.

"Ne olursa olsun."

   Gülümsemeye devam ederken Eric'e sarıldım. Rahatlatıcı kokusunu içime çekerken gözlerimi kapadım.

"Ben de seni seveceğim. Ne olursa olsun."

   Eric bana sıkıca sarıldı. Birbirimize sarılmış bir şekilde ne kadar kaldığımızı bilmiyordum. Tek bildiğim ikimizin de buna son vermek istememesiydi. Tüm sıkıntılardan, sorunlardan, bizi bunaltan her şeyden uzakta gibiydik. İşin aslıysa hepsi kapının hemen dışında bizi bekliyordu. Yine de Eric ve benim birlikte olduğumuz süre boyunca hepsinin üstesinden gelebileceğimizi düşünerek kendimi rahatlattım. İşler zor ve karmaşıktı, ama yine de birlikteydik.



Continue Reading

You'll Also Like

ANAHTAR By Orion

Mystery / Thriller

501 72 13
Neva 29 yaşında kızıl saçları rüzgarda savrulan başarılı bir öğretim görevlisi. Bu gece diye geçirdi içinden hayatımın en güzel gecesi. Neva öğretme...
407K 27.4K 23
Ruh eşim vahşi bir alfaydı. omegaverse | mini fic
170K 17.2K 46
Savaş nedeniyle başka evrene gönderilen elli genç. Bu evrende hiç beklemedikleri bir türle karşı karşıya kalmak durumda kalırlarsa, ne olur? Kurtad...
519K 23.7K 41
Eşini ilk kalp atışlarında bile hissetmişti Marcos Vidal. Peki mühür onları bir arada tutabilecek mi? Bunca zaman normal bir insan olduğunu düşünmüş...