Mueva : İntikam Lordu

By TunaTuracan

1.5K 957 871

İnsanlar ve şeytanların düşman olduğu bir dünyada İlaisis adlı bir kız doğar. Şeytanlarla savaşabilmek için y... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm

7. Bölüm

109 84 9
By TunaTuracan

"Eee Kaien. Sorunu cevapladığıma göre soru sorma sırası bende. Dixitle nerde karşılaştın ve neden dövüştün? Ayrıca konuştuğun birşey var mı? " Kaien soru soracağımı tahmin etmiş gibiydi ve hızlıca cevap verdi.

"Dixitle Sefalet Lordu Lurina'nın yaşadığı Hiçlik Kulesi'nin yakınlarında karşılaştım. Ona ilk saldıran bendim çünkü çok şüpheli birine benziyordu. Yanından öylece geçip gitmek istemedim. Onunla savaştığımda çok zorlanmıştım. Belirli şok dalgaları gönderip kısıtlı olarak uzay zamanı kontrol edebiliyordu."

Endişe verici bir durumdu. Dixit uzay zamanı kısıtlı olarak kontrol edebiliyorsa çok güçlü olmalıydı. Benimle ve Northwestle kısa süreli olsa da savaştığında sadece fiziksel olarak hamleler yapıyordu. Yinede Dixit'in Oktagon yakınlarında yavaş yavaş kaybolup gitmesi bununla ilgili olabilirdi.

"Uzay zamanı kontrol edebilmesine rağmen ölmedin demek, tebrik etmek lazım. Bir lord değilsin sonuçta ama sadece havaya uçurulmuşsun ve yaralanmamışsın. "

Kaien gülümsedi. Gülümsemesinde biraz utanmışlık vardı. İltifat olarak algıladı sanırım.

"Teşekkür ederim, yinede onun karşısında pek birşey yapamadım."

Dixit hakkında bildiği pek şey olmaması kötü olmuştu. Ayrıca tanımadığı birine öylece saldırması da mantıklı değildi.

"Kaien, oldukça geç oldu. Bu gecelik sarayda kalmak ister misin?"

Tereddüt ederek sorduğum soru hâlâ düşündürüyordu. Söylediği her şeyin yalan çıkma ihtimali olan tanımadığım birine sarayda kalmak ister misin diye sormak riskliydi ama kendime engel olamamıştım.

"Teklifini ne kadar kabul etmek istesem de doğru bir hareket olmaz, üzgünüm. Kimse gecenin köründe odasının balkonuna inen birini sarayında tutmaz. Sen de istemiyorsun, sadece nazik olduğumu düşündüğün için teklif ettin değil mi? Kabul etsem gözünü uyku tutmazdı ama yinede kibarlığın için teşekkür ederim."

Sözlerini duyduğumda çok garip hissetmiştim. Ruh hâlimi ve düşüncelerimi çözmüş gibi konuşmuştu. Duygusal anlamda her ne kadar aşka kapalı biri olsam da beni etkileyebilecek biri gökyüzünden öylece odama mı inmişti? Hayır, saçmalıyordum. Ailem öldürülmüşken böyle aptalca şeyler düşünmekten vazgeçmeliydim.

"Sen bilirsin, umarım birgün tekrar karşılaşırız."

Daha fazla ısrar etmemiştim. Kendimi ve krallığı tehlikeye atamazdım.

Gülümsedi. "Karşılaşacağımızdan eminim. Hoşçakal İlaisis. "

El salladım ve güler bir yüzle veda ettim. "Görüşmek üzere Kaien. "

Kaien balkonumdan girdiği gibi çıkmıştı. Kuvvetli bir şekilde zıplayarak havada süzüldü ve krallığın dışına indi. Giderken onu izlemesi zevkliydi.

- - -♡ ⚝ ♡- - -

Sabaha karşı uyandım. Çok geç yatmama rağmen uyku tutmamıştı. Birden kapımı bir muhafız çaldı. "Majesteleri! Uyanın, krallığımız tehlike altında." Koşarak kapıyı açtım.

"Neler oluyor?" Muhafız endişeli ve korkmuş görünüyordu. "Hemen balkonunuzdan yukarıya bakın majesteleri!"

Hızlı adımlarla balkona çıktım ve havaya baktım. Gözlerim faltaşı gibi açılmıştı. Kalp atışlarım hızlanıyordu. Krallığın üstünde devasa bir kaya vardı. Belki de meteor demeliyim. Krallığın üç katı kadar büyüktü. Doğruca buraya geliyordu. Krallığın çok üstünde olmasına rağmen görünebiliyordu. Yaklaşık birkaç dakikaya krallığa düşer gibi duruyordu. Krallığa kurduğum bariyerin engellemesi imkansızdı.

"Derhal durduracağım, krallığa telaşa kapılmamasını söyle."

Muhafız koşar adımlarla halka söylediklerimi iletmeye gitti.

Meteoru parçalayabilirdim ama düşen parçalar da doğruca krallığa düşerdi. Bunun arkasında kim vardı?

Hızlıca krallığın en tepesine çıktım. Meteor gitgide yaklaşıyordu. Yayımı çıkardım ve nişan aldım. Yüzlerce ok oluşturup birleştirdim ve Oktagon'da Laura'nın durduğu oku tekrar yaptım. Güçlü bir şekilde fırlattım. Önceki seferki gibi aşırı ışık saçıyordu ve gittikçe büyüyordu. Halk endişeli bir şekilde beni ve okumu izliyordu. Birden okumla meteor çarpıştı ve sağır edici bir ses çıktı ve kör edici bir ışık yükseldi. Meteor parçalanmıştı. Etrafa tüm parçaları dağıtıyordu. Bariyerin engelleyemeyeceği parçaları nişan aldım ve okumla yok ettim. Tek seferde yüzlerce parçayı nişan alabilsem de uzun sürmüştü. Krallıkta olmasaydım neler olurdu düşünmek bile istemiyorum.

Krallığın paniği sonunda biraz azalmıştı. Artık kaya yağmurlarının ve bu dev meteorun sebebini öğrenme zamanı gelmişti.

Arkamı tam dönüp aşağı ineceğimde halktan çığlık sesleri geliyordu. Herkes havaya bakıyordu. O an ne olduğunu anlamıştım. Arkamı tekrar dönüp havaya baktığımda bulutların arasından görünen çok daha büyük bir meteor vardı. İçimden çığlık atmak geliyordu. Bu öncekinden iki kat daha büyüktü.

Hızlıca nişan aldım ve tekrardan aynı atışı yaptım. Okla meteor çarpıştığında, tekrar o sağır edici ses ve kör edici ışık çıkmıştı. Meteora tekrar baktığımda ikiye ayrılmıştı. Önceki meteordan iki kat büyük olduğu için tek parçası onun kadar yapıyordu. İkisini aynı anda engelleyecek vakit yoktu. Hızlıca iki devasa parça düşerken çok çaresiz hissediyordum. Neden? Neden bu krallık? Neden benim krallığım?

Göz yaşlarıma engel olamamıştım. Tekrar nişan aldım ve vurdum. Bir yarısı tekrar parçalanmıştı. Tekrar sağır edici bir ses ve kör edici bir ışık yükselmişti. Hızlıca tekrar nişan aldım ve tekrar ve tekrar ve tekrar. Hızlı davranıp sonunda tamamen durdurabilmiştim.

Çok yorgun hissediyordum. Bu yok edici gücü ard arda çok kez kullanmıştım. Bir tane daha gelirse ne yaparım diye düşünüyordum ve bir tane daha göründü. Ellerim titriyordu. Öncekiyle aynı boydaydı. Benim gücüm devasa şeyler yok etmeye uygun değildi. Yapabildiklerim bu kadardı. Yinede canımı dişime takıp tekrar nişan aldım. Meteor neredeyse hiç hasar almamıştı, yaklaşıyordu. Krallık yok oluşa sürükleniyordu. Böyle bitemezdi. Kendimden umudumu yitirmiştim. Buna kalan tüm gücümü harcasam belki işe yarayabilirdi ama kalan parçaları her yere saçılırdı. Ayrıca arkasından tekrar gelme ihtimali vardı. Krallığın en tepesinden gelişini izliyordum. Sinirden çığlık atıyordum.

Ta ki Myron gelene kadar.
Myron'u krallıkta gördüğüm an inanılmaz bir sevinç bedenimi kaplamıştı. Eliyle büyük bir alev kütlesi oluşturdu ve kolunu geriye çekti. Alev kütlesini büyük bir hızla fırlattı ve büyük bir patlama oldu. Meteor dağılmıştı. Neredeyse yarısı kül olmuştu ve diğer yarısı etrafa dağılıyordu. Myron tekrar harekete geçti ve diğer parçaları da yok etti. Krallık kurtulmuş muydu yoksa bunlar sadece başlangıç mıydı bilemiyordum. Myron'a borçlanmıştım. Halk büyük bir coşkuyla krallık kurtulduğu için seviniyordu ve Myron büyük bir sıçramayla yanıma geldi.

"Lord İlaisis iyi misin? Çok bitkin görünüyorsun." Gülümsedim. Yine birinin beni kurtarmasına kalmış, başarısız olmuştum ama krallığımın kurtulduğuna çok sevinmiştim.
"Çok teşekkür ederim Myron. Sana ne kadar minnettar olduğumu anlatamam."
Myron benim için üzülmüş gibiydi.

"Lafı bile olmaz. Bunun sorumlusunu bulucam ve doğduğuna pişman edicem."
Myron'un kanatları yoktu ama melez olduğu için çıkarabiliyordu. Kocaman, koyu kırmızı kanatlarını çıkarıp krallığın üstüne doğru uçtu. Bulutların arasından geçmişti ve göremiyordum. Bu tamamen benim ve krallığımın sorunuydu. Onun oraya gitmesi beni huzursuz ediyordu. Krallığın üstünde, bulutların yukarısında biri vardı. Buna emindim. O devasa kaya yağmurları ve meteorlar kendi kendine gelmiyordu. Myron'un başına orada kötü birşey gelirse kötü hissederdim ama çoktan gitmişti bile.

Bulutların üstünden sesler geliyordu. Oldukça yüksek sesler. Birkaç dakika bile geçmemişti.
Bulutlardan adeta alev yükseliyordu. Bu meteor ve kaya yağmurlarından çıkardığım tek şey hep bulutlu günlerde olmasıydı. Birinin saklanabilmesi için ideal.

Sonunda alevler kesilmişti ve sağ sâlim Myron geri geliyordu. Yanıma varır varmaz soru yağdırmıştım.
"Myron, kimle savaştın? Amacı neymiş? Sağ sâlim döndüğüne göre öldü mü yoksa kaçtı mı?"
Myron gülümsedi. "Yavaş olun majesteleri. Herşeyi hallettim. Bunları yapan kişi siyahlarla kaplı yüzü görünmeyen biriydi. Muhtemelen Dixit olsa gerek. Elimden kaçırdım ama bir daha geleceğinden şüpheliyim. "
Şaşırmamıştım. Böyle bir saçmalığı sadece Dixit yapardı.
"Dixit demek. Herşey için teşekkür ederim. Bana ve krallığıma çok yardımcı oldun. Krallık bu iyiliklerini unutmayacak."
Myron sözlerime çok sevinmiş gibiydi.
"Hiç sorun değil ne zaman yardıma ihtiyacınız varsa çekinmeden beni çağırın."

Myronla vedalaşmıştık ve hâlâ bu kadar kısa sürede yaşananları aklım almıyordu. Sabah birden kalkmıştım ve ard ardarda bir sürü meteorla karşı karşıya kalmıştım. Ayrıca krallık yok oluşa sürükleniyordu ama Myron geldi neyseki. Aklıma takılan şey Dixit'in neden tüm meteorları bir anda gönderdiği olmuştu. Amacı krallığı yok etmekse benim olmadığım bir günde atması daha mantıklı olurdu ama sanırım amacı krallığı içinde ben varken yok etmekti. Yani krallığı ve beni aynı anda yok etmek istiyor olabilirdi.

Aradan birkaç saat geçti. Halk sonunda sakinleşebilmişti. Krallığa bir mektup geldi. Mektupta yazanlar şunlardı:

Sayın Lord İlaisis,

Yarın Cehennem Lordu Charlotte ile lordlara katılacak Yusha'nın yeterli olup olmadığını kontrol etmeniz için iki gün sonra Evenar'da bekleniyorsunuz. Gelmeniz oldukça önemlidir ve gelemeyecekseniz mesajın ulaştığı gün iletmeniz rica edilir.

-Kral Lord Ezreal

Yusha lord olmayı kabul etti demek. Umarım düzgün bir karaktere sahiptir.

Sonunda gece olmuştu. Aşırı yorgun hissediyordum. Yatağa yığılmış tavanı izliyordum. Teyzemi özlüyordum. Birkaç gün önce yolculuğa çıkmıştı. Onun için endişeleniyordum. Yanında muhafız götürmesini söylemiştim ama kabul etmemişti. Teyzem gittiğinde onun değerini daha da iyi anlamıştım.

- - -♡ ⚝ ♡- - -

Odamın camlarından saçılan ışık beni uyanmaya zorluyor gibiydi. Yorgunluğumu hâlâ tam olarak atamamıştım. Kahvaltı edip güçlenmek ve antrenman yapmak için Lurina'nın yaşadığı Hiçlik Kulesine doğru yola çıkmıştım. Amacım Lurinayı ziyaret etmek değil, yolda karşılaşacağım şeylerle kendimi geliştirmekti. Hiçlik Kulesi'nin etrafında hep suçlular ve şeytanlar olurdu. Oktagon'da ise tam tersiydi. Laura ve Lurina arasındaki fark burdan bile çok belli oluyor. Güç farkını bilemiyorum ama otorite farkı diyelim.

Yarın Evenar'a gidecek olduğum için bir gece dışarıda kalacaktım. O kadar yol gelmişken krallığa dönüp yarın tekrar o yolu çekmek istemiyordum. Evenar sahipsiz topraklardı. Sadece engebeli topraklar ve boş bir araziden oluşuyordu. Önceden Evenar çok daha iyi bir yerdi ta ki şeytan kral Astro ve Cehennem Lordu Charlotte orada savaşana kadar. Ben o zamanlar lord değildim ve ilk kez bir şeytan kralı önceki toplantıda görmüştüm. Charlotte ve Astro sonuna kadar savaşıp berabere kalmışlar. En azından bana anlatılanlar bunlar ama ikisinin de sağ olduğu kesin.

Yolda birden mavi alevlerle kaplanmış bir şeytan gördüm. Oldukça asil ve kendi hâlinde duruyordu. Savaşacak gibi görünmediği için onu es geçmeyi düşünüyordum ama beklenmedik bir anda saldırdı. Geriye atıldım ve okumu çıkardım. Ard arda çok hızlı şekilde oklar fırlattım ama yinede hızıma yetişebiliyordu. Birden bir kılıç çıkardı ve kılıcı savurmasıyla büyük bir alanı mavi alevler kapladı. Yukarı zıplayıp elimdeki oku büyüttüm ve mızrak hâline getirdim. Elimle hızlıca fırlattığımda kurtulabilmişti ama mızrak yere büyük bir hızla çarpmıştı. Ardından en hızlı şekilde yanına gelip bacağımla iyi bir darbe indirmiştim. Okumu düzgünce kullansaydım şimdiye yenerdim ama amacım kendimi geliştirmekti. Şeytan tekrar bana doğruldu ve hemen altımdan alevler püskürdü. Böyle şeyler artık basit geliyordu. Ortalama bir şeytandan çok daha güçlü olmasına rağmen her hamlesini savurabiliyor ve okum olmadan bile iyi darbeler indirebiliyordum. Tekrar bana kılıç savurmuştu ve o anda elimle göğsünde delici oklar oluşturmamla yere yığılmıştı ve kazanmıştım. Başlangıç için fena değildi.

❀♡⚝❀♡⚝❀♡⚝❀♡⚝♡❀

Bölüm sonu...

Umarım keyfiniz yerindedir.
Diğer bölümde ilginç şeyler olabilir.

Hepinize iyi okumalar dilerim. ♡

Continue Reading

You'll Also Like

3.1K 1.3K 21
Ailesini sebepsiz yere büyük bir yangında kaybeden bir kızın, intikam uğruna girdiği ve her gün dahada dibe çeklidiği bir yoldu burası. Bir canavar g...
922K 21K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...
7.7M 452K 85
Fantastik #1 Siz hiç bir ruha aşık oldunuz mu? Gülüşünden bihaberken ya da öfkelendiginde nasıl baktığı bilemeden sonsuz bir melankoninin içine düştü...
24.2K 2.5K 20
Vampirler ve cadılar yüzyıllardır birbirinden nefret eder ve birbirlerine yaklaşmazlardı İki kişi bu geleneği bozana kadar #Elf 1🥇2024:04:26 #Vampir...