Asiller ve Çıraklar | Devam E...

By rmyanp

81.3K 6K 9.8K

Altı elementin bulunduğu bir okul. Bu okula her şeyden habersiz, bir gece yarısı zorla kaçırılıp getirilen bi... More

Karakterler/1
Karakterler/2
1 - Davetsiz Misafirler
2 - Elementler Okulu
3 - Çıkar Anlaşması
4 - Oyun/1
5 - Oyun/2 - İlk Gün
6 - Kütüphane/ Kırgınlık
7 - Özür
8 - Saklı Gerçekler
9 - Bir adım kala
10 - Seçim / Yeniden
11 - Hain Plan
12 - Fedakarlık
13 - Beklenmeyen İtiraf
14 - Plan
15 - Hainlere Karşı İlk Adım
16 - Tutsak Kız / İtiraf
17 - Kuleye Hapsedilen Pamuk Prenses
18 - İlk Temas
19 - Yanlış Hamle
20 - Dost
21 - Dostun Gerçek Yüzü
22 - Yüzleşme
Yeni Sezon Duyurusu💕
23 - Arayış
24 - Tehlike
25 - Şifacı
27 - Ceza
28 - Normal Zaman Dilimi
29 - Uyuyan Tehlike
30 - "Sonra benim olacak mısın?"
31 - Tatlı Anlar
32 - Digoflar Diyarı
33 - Digoflarla Anlaşma
34 - Özel An
35 - Balo

26 - Yasaklı Büyüler

930 93 201
By rmyanp

Yeniden hellüğ 🤭😺💝

Beğeneceğinizi ve keyif almanızu umduğum bir bölümle yeniden sizlerleyim, keyifli okumalar dilerim ☺💕🧚‍♀️

Canlarım, hala bölümleri telefondan yazmaya devam ediyorum o yüzden yazım yanlışlarım olabilir, bunun için kusura bakmayın lütfen😅🌼💕

...💚💚...

Yazardan

Hızlı adımlarla gecekondudan çıkan genç kızın kalp atışları kulaklarında atıyordu.

İki genç de bulundukları yerden tamamen uzaklaşmadan konuşmamaya yemin etmiş gibi sessizlik içerisindeydiler.

Gecekondudan çıkan kız kendine daha fazla hakim olamayıp "Adiran.." diye mırıldanarak yanındaki adama dönmüştü.

Muhafızın bakışları yanındaki kızı bulduğunda "onlara güvenmeyi düşünüyor musun" diye karşılık vermişti.

Gecekondunun görüş açısından çıkan kız yorgunlukla kendini kaldırıma bıraktığında Adrian da onun yanına çökmüştü.

Ellie ellerini yüzüne kapatarak yüzünü sıvazlayıp ağlama isteğini bastırmaya çalışmıştı.

"Uykuda ki biri yalan şeyleri sayıklamaz. O çocuk adımı biliyor Adrian... kim bunlar?"

Ellie'nin yenilgiyle sorduklarına karşılık Adrian onu omuzlarından tutarak kendisine çekmişti. "İstersen öğrenebilirim."

Ellie kollarını Adriana sararken "lütfen" diye karşılık vermişti.

Odanın kapısından çıkarken adını duyan kız kısa süreliğine duraksasada tanımadığı o insanlara güvenememişti.

Ya onlarda kötü amaçları için kendisini arıyorlarsa?

Belki de o çocuğun adını bilmesi de bundandı diye düşündü genç kız. Hemen ardından da o çocuğun yanına çöken kız gelmişti aklına. Gerçekten de kendisini bulamadığı için üzgün görünüyordu.

İlk baştaki tavırları her ne kadar kendisini korkutsa da endişesi ve üzüntüsü oldukça samimi görünmüştü gözüne.

Ne yapmalıydı bu durumda?

🍏

Emma'dan

"Bu o"

Aynı anda konuşan Elvis ve Drake ile bakışlarım onları buldu.

İkisi de içeriye girerek kapıyı kapattıklarında "Aron'un elinden kurtulmuş olması mümkün mü?" diye sordum.

Elvis Herman'ın ayak ucuna otururken "Aron yıllardır hapisti. Işık asilleri de sarayda olduklarına göre kızın başına muhafız dikmiş olmalılar. Yani kurtulması olası" diye açıkladı.

Onun ardından Drake söze girerek "aura'sını saklamayı beceremiyor. Güçleri yeni aktif olmuş olmalı. Yanındaki adam normal biri ama neyin nesi bilmiyorum. Yanında tutuyorsa güvenilirdir" diye açıkladı.

Hızla yerimden kalktığımda "madem o Ellie'ydi neden gitmesine izin verdiniz?" diye sordum endişeyle.

Yanına gelen Drake beni de kendiyle beraber ikinci yatağa oturtturduğunda Elvis araya girmişti "Ellie olduğunu boşa saklamıyor ya bu kız. Bize güvenmiyor, ona zaman ver"

Drake'de "geri dönecek" diyerek onu onayladığında karşımdaki ikiliye güvenerek beklemeyi seçtim.

"Nancy ve Darrel neredeler?" dediğimde "Darrel Nancy'yi hava almaya çıkarttı" diye yanıtladı beni Elvis.

Anladığımı belli ederek yaşlı gözlerimi sildiğim sırada başımı onaylarcasına sallamıştım.

Tam o sırada şifreli bir şekilde çalan kapıyla gelenlerin Nancy ve Darrel olduğunu anlayıp yerimden kalktım.

Kapının yanına ilerleyerek kapıyı açtığımda tam da beklediğim kişileri karşımda bulmuştum.

Darrel'in bakışları elalarımı bulduğunda kaşlarını çatarak "kim ağlattı pamuk prensesi?" dedi sorgulayan bir ifadeyle. Hemen ardından da "cücelere güven olmuyor zaten" diye devam etmişti alayla.

Onun aksine içeriye giren Nancy "şifacı gitti mi?" diye sormuştu merakla.

Elvis ve Drake, Darrel'in imasını görmezden gelerek Nancy'nin sorusuna cevap vermişlerdi.

"Gitti"

Nancy Drake'n yanına ilerleyerek yatağın boş tarafına otururken "bu kadar hızlı mı?" diye sordu.

Onlara açıklamak yapmakla uğraşmak istemediğim için "ben öğrencilerin yanına gidiyorum. Onları fazla boşladık. Ellie'den haber alırsan bize de haber verirsin maviş" dedim naif bir sesle Elvis'e yönelik.

"Tamamdır şirine" dediğine ona hafifçe gülümseyerek Drake'e döndüm.

"Ellie'yi buldunuz mu?"

Nancy'nin sorusuna cevap verme işini Elvis'e bırakmıştım.

Yerinden kalkan Drake yanıma geldiği sırada yeniden saçlarımı toparlayarak kapşonuma hapsetmiştim.

Yanına gelen Drake ile beraber odadan çıktığımız da Darrel'in "göle düşmeyeceğinizden emin olun" dediğini duydum.

Yüzümde hafif bir gülümseme oluşurken Drake'in gülüşü kulaklarıma ilişmişti.

Drake elini sırtıma koyarak arkamızdan kapıyı kapattığında "o başka sefere artık" diye yanıtlamıştı Darrel'in duymayacağını bilerek.

Karşılık vermek yerine "bırak şimdi başka seferini. Yemek almamız lazım" diye hatırlattım. Dakikalardır öğrenciler ölmüş olabilirlerdi.

"Alırız güzelim" dediği sırada merdivenlerden inerek çıkışa yönelmiştik.

Kapıdan çıktığımız sırada gecenin esintisi bedenlerimizi sarmıştı. Herman'ın iyileştiğini bilmenin rahatlığyla rahat bir nefes aldım.

En kısa zamanda da Ellie'ye kavuşabilmesini umuyordum.

"Sanırım bu saatte yemek bulamayız"

Yüzümde hissettiğim esintiyle kapadığım gözlerimi Drake'in sözleriyle geri açmıştım.

"Bir öğün atladık diye ölmeyiz değil mi?" diye bir fikirde bulundum. Gecenin bu saatinde açık bir yer bulmamız zor olurdu.

"O zaman kahvaltıya kaldık" diyerek elimi tuttuğunda bakışlarımı yüzüne çevirdim.

Normalden daha yavaş bir şekilde ilerlemeye başladığımızda "önce seni bırakayım" dedi.

"Centilmen prensim" diyerek ona takıldığımda gülmüştü. "Normalde hiç huyum değildir" dediğinde neyden bahsettiğini anlamadığım için yüzüne bakmaya devam ettim.

Bakışlarımı fark ettiğinde "centilmenlik" dedi. "Gerçi kaba biri de değildim."

Benden önceki Drake'den bahsediyordu. Açıkçası sanırım ilk defa kendisi hakkında konuşuyordu. Sessiz kalarak onu izlemeye devam ettiğimde anlamış gibi konuşmaya devam etti.

"Genelde Harold'la beraber takılırdık. Yine alaycıl bir yanım vardı ama sana karşı olduğu gibi değildi. Yani flört eder gibi değil de daha çok birileriyle uğraşmak içindi. Bir nevi Darrel'in başka bir versiyonu diyebiliriz."

Kıkırdayarak "tahmin edebiliyorum" dedim.

Şu kısacık anda zamanı yavaşlatmış gibi yürürken birbirimiz hakkında bir şeyler dinlemek çok iyi gelmişti. Acaba böyle bir anı bir daha ne zaman yakalayabilirdik?

Drake'in bir anda üzerime doğru eğildiğini gördüğümde, boşluğa dalan bakışlarım onu buldu. Bir an beni öpeceğini sanmıştım ama o, bunun yerine dudaklarını kulağıma yaklaştırmıştı. Dışarıdan bakan birisi muhtemelen öpüştüğümüzü düşünebilirdi.

"Belli etme ve ani tepki verme." demesiyle kaşlarım çatıldı. "Ne oldu?" diye sordum endişeyle.

"Az önceden beri peşimizde birileri var. Saydığım kadarıyla yedi kişiler ama daha fazlası da olabilir"

Pozisyonumuzu inandırıcı kılabilmek için bir elimi ensesine götürmüştüm. Oda aynı şekilde bir eliyle yüzümü kavramıştı. "Ne yapacağız?"

Az önceden beri takip edildiğimizin farkındaysa mutlaka bir şeyler düşünmüş olmalıydı.

Kısa bir an düşünmek için susutuktan sonra "geri gideceğiz. Nereden çıktığımızı biliyorlar, diğer gecekonduları ele veremeyiz." diye açıkladı. "Elvis'e ulaşamıyorum. Şerefsizler büyü kullanıyor olmalı, gecekonduya yaklaşmamız lazım"

Drake'in dediği mantıklı bir yoldu. "Tamam" diyerek onu onaylamamla benden ayrılarak yeniden elimi tuttu ve bu sefer de bizi geriye doğru yürütmeye başladı.

Kalbim endişeyle atarken, kendime onlardan daha güçlü olduğumuzu hatırlatarak rahatlamaya çalıştım.

Ama eğer Elvis'le Darrel'in söylediği gibi bunlarında hepsinin güçleri varsa bu bizi zorlardı. Özellikle de yedi kişiden fazlaysalar.

"Üç tanesi çatılarda dolanıyor. İki tanesi sokak aralarında." diyerek adamların yerini göstermeye başlayan Drake'le göz ucuyla söylediği yerlere bakıyordum.

"Bizim olduğumuz yöne doğru gelen iki tane adamı görüyor musun? İçmiş gibi olanları?"

Bakışlarım etrafta dolanırken söylediği iki adamı da anında görmüştüm. O ikisi dışında tek tük bir iki kişi daha vardı ama onların halktan oldukları belliydi.

Kısık tutmaya çalıştığım sesimle "evet" diyerek onu onaylamıştım.

"Çatılarda dolananların güçleri var. Diğerlerinden emin olamıyorum"

Drake bilgilendirmesine devam ederken, gittikçe yaklaşmaya başladığımız gece konduyla yavaş yavaş rahatlıyordum.

"Sence ne zaman harekete geçerler?" diye sormamla düz bir sesle "biz gecekonduya yaklaşmadan" diye cevap verdi.

Ve dediği gibi de olmuştu. Önce sarhoş gibi görünen adamlardan biri bize yanaşmaya başlamıştı. Sarsak adımlarla yanımıza yaklaşan adamla istemsizce gerilmiştim.

"Hişt, baksana bi' " adamın Drake'e yönelik söylediği şeyle hafifçe elini sıktım.

Drake boşta kalan elini adama doğru uzatarak bize yaklaşmasını engellemeye çalıştı. Elimi tutan eli beni bir adım geriye çektiğinde aslında ikimiz de o adamın sarhoş olmadığını biliyorduk ama yine de içmiş gibi kokuyordu.

"Gece gece belanı arama, defol git." diyen Drake hafifçe adama doğru yaklaşmıştı "yoksa olacaklardan ben sorumlu olmam" dediğinde alttan alttan mesaj verdiğini anladım.

Burnuma dolan iğrenç kokuyla yüzümü ekşittiğim sırada adamın sesi yeniden duyulmuştu. Kelimeleri öyle ustaca kullanıyordu ki, ağzını yaya yaya konuşmasıyla gerçekten sarhoş olduğunu düşünebilirdim.

Adam yarı baygın gözlerle Drake'e bakarken anlamamazlıktan gelerek bir eliyle beni işaret etmişti. "Kullanmıyorsan ödünç versene"

Dişlerimi sıktığım sırada Drake'in adamın üzerine atılacağını anlayarak onu engellemek için elini daha sıkı tuttum.

- Yapma, beni kullanarak seni kışkırtmaya çalışıyor

Drake sözlerimi umursamadan elimi bıraktığında anında adamın yakasına yapışmıştı.

"Sakın, sakın bir daha benim yanımda kadınıma o pis dilini uzatmaya kalkma!"

Sinirle adamın yakasında olan sağ elini çekmiş ve yüzüne sert bir yumruk geçirmişti.

"Yanımda değilken zaten söyleyemezsin çünkü mezarda olursun it herif!"

Gözlerim sonuna kadar açılırken "Drake!" dedim uyarıcı bir sesle. Beni duymazdan gelerek yere kapaklanan adamı yeniden kaldırarak ikinci kez yumruğunu geçirmişti.

"Duydun mu beni!" dediği sırada adamın çenesini kırarcasına kavramıştı.

Bakışlarım panikle etrafıma döndüğünde tek tük olan insanların kaçmaya başladıklarını ve ikinci sarhoş rolu yapan adamında bayık gözlerle bizi seyrettiğini gördüm.

Gözüm diğer adamları aradığında hiç birini görememiştim.

"Sana da mı vermiyor?" diyen adamla bu söyledikleri son sözleri olmuştu.

Drake ard arda yumruklarınu adamın yüzüne indirirken "Drake! Kes şunu" diye bağırdım yumruğunu tutmaya çalışarak.

- Adamlar gitmiş!

Dayak yiyen adam bu sefer gerçekten de yarı baygın gözlerle bakarken Drake zihninde ki sözlerimle duraksamıştı.

- Dikkatini dağıtmaya çalışıyorlar. Aptallık etme!

"Bu iş burada bitmedi! Eğer hayatta kalırsan daha sonra seninle özel olarak ilgileneceğim!"

Yumruk yaptığı elini bıraktığımda ikimiz de çöktüğümüz yerden doğrulmuştuk.

Yerimizden doğrulduğumuz an yaklaşmakta olan tehlikeyi sezmeye başlamıştım.

Drake'in elini kavrayarak zihnine girdim.

- Işınla bizi

İşlerini bitirmeden kaçamayız. Diğerlerini de riske atmış oluruz

- Bu şekilde de bizi yakalarlar. Gördüklerimin gerçekleşmesini istemiyorum Drake

Bir planım var, güven bana

İkimiz beraber koşmaya başladığımızda önümüzde beliren adamlarla Drake bizi onların ilerisine ışınlamıştı.

Görüş açılarından çıkacağımız kadar uzağa ışınlamıyordu bizi.

Karşımızda yeniden beliren adamlarla Drake yine aynı şeyi yaparak onlardan kurtulmuştu.

Koşarken ona yetişmekte zorlanıyordum. Onun kadar hızlı değildim ve şimdiden nefes nefese kalmıştım.
"D-dra-ke" hızlı nefeslerimin arasından adını söylediğimde "az kaldı" dedi biraz daha dayanmamı istercesine.

İki adım daha atmamıza kalmadan bizi çembere alan adamlarla geriye doğru savrulmam bir olmuştu.

Drake ile ellerimiz ayrılırken geriye savrulup yere düşmüştüm. Düşmekle kalmayıp bir de yuvarlandığımda hasar almıştım.

Bedenim yavaşlayarak duraksadığında acıyla inlemiştim.

"Emma!"

Bedenimde açılan yaraları hissedebiliyordum. Sızlayan kemiklerimde kendilerini hissettirirken düştüğüm yerden kalkamamıştım. Sanırım kemiklerim incinmişti.

Etrafımızı saran gölgeleri gördüğümde Drake düştüğüm yerden kalkmama yardım etmişti.

İkimizde hızla sırt sırta verdiğimizde yeniden "iyi misin?" diye sordu endişeyle.

"İyiyim" dedim dikkatinin dağılmaması için ama canım acıyordu.

Posizyon aldığımızda karşımda bize doğru yaklaşan adamı görmüştüm.

Burnundaki kanları silerken yüzünde iğrenç bir ifade oluşmuştu.

Bu Drake'in dövdüğü adamdı.

"Demek ele başları sensin" dedim yüzümde onu öldürmek istediğimi belli eden bir ifadeyle.

Gülerek bize doğru daha çok yaklaşırken "sanırım tahminlerim doğruydu. Sevgilin bu kadar sinirlendiğine göre" dediğinde Drake'in sesini duymuştum.

"Seni öldürmeliydim adi piç kurusu!"

Karşımdaki adam kahkaha attığında "ah evet, öldürmeliydin" diye karşılık verdi.

"Merak etme, bu isteğini gerçekleştirmek için buradayım"

Sözlerimin hemen ardından ellerimi birleştirdiğimde adamların hepsinin hareketlendiğini görmüştüm.

Hiç birini umursamadan karşımdaki adamın ayakları altında oluşturduğum kara delikle düşmesini sağlayacaktım ki son anda ışınlanmıştı.

Bakışlarım etrafta dolanırken Drake'in boğuşma sesleri kulaklarıma ulaşıyordu.

Dibimde beliren adamla hızla arkasına ışınlanıp gölgelerimi bıçak misali kullanarak boğazını kesmiştim.

Adamlar gittikçe artıyordu.

Drake'i benden uzaklaşmış bir halde bulduğumda bunun bilerek yapıldığını anlamıştım. Bizi uzaklaştırmaya çalışıyorlardı.

Arkamda hissettiğim hareketlilikle adamın arkasına ışınlanmıştım ama onu öldürmeme fırsat kalmadan adamda ortadan kaybolmuştu.

Bakışlarım etrafı tararken karşımda beliren başka bir simayla kalbime darbe yemem bir olmuştu.

Acıyla bir elimi kalbime götürürken diğer elimle de hızla karşımdaki adamın boğazını kavramıştım.

Parmaklarım sıkılaşırken nefessiz kalan adam hareketleneceği sırada elimi çekip hızla boğazını kestim.

O kadar hızlı geliyorlardı ki ne Drake'i ne de o şerefsiz adamı kontrol edemiyordum.

Arkamda yeniden bir başkasını hissettiğimde acıyan kalbime rağmen hızla arkamı dönüp geriledim.

Kalbim daralıyordu ve nefes almakta zorlanıyorum.

Bir anda arkamdan "İkisi de canlı lazım!" diye bağıran adamla gölgelerimi çağırıp duman misali etrafa yaymıştım.

Bazı adamlar heykele dönüşürken bazıları ortadan kaybolmuştu.

Bakışlarım Drake'i bulduğunda kaybolan adamlarla beraber onunda bakışları beni bulmuştu.

Bedenim acıdan dolayı eğik dururken elim yeniden kalbimi bulmuştu.

Henüz bitmemişti, şimdi düşemezdim.

"Emma!"

Drake'in sesini duyduğum da bakışlarım onu bulmadan hemen önce bedenim yeniden savrulmuştu.

Bedenim sertçe yerle buluştuğunda acıyla inlemiştim.

Düştüğüm yerde kıvranırken bakışlarım Drake'i bulduğunda dizleri üzerine çöktürülmüş bir şekilde yakalandığını gördüm. İki tarafında da onu tutan adamlar vardı. Ellerini büyü yapamaması için sıkıca tutmuşlardı. Parmaklarının birleşmesine bile izin vermiyorlardı.

Arkasına da başka bir adam geçmişti. Bakışlarımı üzerinden ayıramazken "Drake..." dedim acıyla inleyerek. Yerimden kalkmaya çalışıyordum ama düşerken kafamı da yere vurduğum için sersemlemiştim.

Drake'in arkasına geçen adam pelerinin içinden çıkardığı kelepçeleri ellerine takmaya çalıştığında buna izin vermeyip direnmişti.

Önüne de başka bir adam geçerek karnına sert bir yumruk attığında kasılarak eğilmesine neden olmuştu.

Ellerimi yere bastırarak kalkacağım sırada dibimde dikilen adam buna izin vermeyerek hızla kapşonumu indirerek saçlarıma asılıp kafamı yere çarpmıştı.

"Ih!"

"Adi piç kurusu!"

Bedenim tamamen yere düşerken direnecek gücüm kalmamıştı. Drake'in ellerine takılan kelepçeleri gördüğümde çok geçmeden aynılarını dibimdeki adamda bana takmıştı.

Adamın iğrenç nefesini kulağımın dibinde hissederken kahkaha atmıştı.

"Kim kimi öldürüyor küçük hanım?" dediği sırada elinin tersini yüzümde hissetmiştim.

Başımda hissettiğim sıcaklık gittikçe yayılırken zor bela elimi kaldırabilmiştim. Adamın iğrenç elini tuttuğumda yüzümden itmek istemiştim ama başaramamıştım. Sadece tutmakla kalabilmiştim.

"Emma, bana bak"

Adama çevirdiğim bakışlarımı yeniden Drake'e çevirirken güçlerimi kullanmak istemiştim. Yapamadım. Beni engelleyen bir şey vardı.

Anladığım kadarıyla kelepçeler güçlerimi kullanmama engel oluyordu.

Drake'in bakışlarında korkudan çok güven verici bakışlar gördüğümde rahatlamak istedim. Ona güvenmek ve bu durumdan kurtulacağımızı düşünmek istedim.

Görüyü unutmak istedim.

Drake'i kelepçelemelerine rağmen bırakmadıklarında direnmeye devam etmişti. Kelepçeler birbirlerinden ayrıydı o yüzden el hareketlerini kısıtlamıyordu.

Önünde duran adam hafif yan bir şekilde durduğundan Drake'i görebiliyordum.

Dört kişi olmalarına rağmen onu zor tutuyorlardı. Yüzümde hafif bir gülümseme oluştuğunda canım acımıştı. Sanırım yüz hatlarımı hareket ettirmemeliydim.

Yüzümdeki el geri çekildiğinde, onu tutan elimde yere düşmüştü.

Zar zor açık tuttuğum bilincim kapanmaya başladığında daha fazla buna engel olamamıştım.

🍏

Yazardan

Dakikalar Önce

İki genç gecekondudan çıkan Emma ve Drake'i takip etmeye başladığında etrafta ki adamlar dikkatlerini çekmişti.

Anlaşılan karşılarındaki ikiliyi takip eden tek kişi kendileri değildi.

Ellie ve Adrian, iki gencin bu durumu anlayıp anlamayacaklarını merak ederek bir süre daha onları takip ettiklerinde iki gencinde duraksayarak birbirleri üzerlerine eğildiklerini görmüşlerdi.

Ellie utanarak "bunu sokak ortasında yapmaları şart mı gerçekten?" diye söylendiğinde Adrian "öpüşmüyorlar, konuşuyorlar" diye açıklamıştı yanında ki genç kıza.

Ellie bakışlarını kısa bir an Adriana çevirio yeniden önüne döndüğünde genç muhafız yeniden söze girmişti "bu bir tür gizleme numarasıdır. Muhtemelen takip edildiklerini anlamışlardır"

İki genç birbirlerinden ayrıldıkları zaman gerisin geri yürümeye başladıklarında Ellie, Adrian'ın ne demek istediğini anlamıştı.

Genç muhafız ve genç kız merakla olacakları beklediklerinde adamların hareketlendiğini görmüşlerdi.

Adrian, gençlerin mutlaka diğerleriyle bağlantıya geçip yardım isteyeceklerini biliyordu o yüzden olaya dahil olmamıştı. Zaten sıradan bir muhafız olarak yapabilecekleri sınırlıydı.

Adrian ve Ellie amaçları gereği karşısındakilerin kim olduklarını öğrenmeye gelmişlerdi.

O sırada "Drake!" diye bağırmıştı genç kız yanındaki oğlana.

Adrian şaşırarak duraksamıştı.

Asil olan Drake miydi karşısındaki oğlan.

Adını duymasına rağmen görme fırsatı bulamadığı asil Drake Foster mıydı?

"Tanıyor musun o çocuğu?" diye sordu Ellie.

Adrian odağını karşısındaki ikiliden ayırmadan "adı tanıdık ama o olup olmadığından emin olmam lazım" diye karşılık vermişti.

Ellie de onun gibi karşısındaki ikiliyi izlerken "yani? Kim?" dedi merakla.

Adrian kısaca "asil olabilirler" diye açıkladığında Ellie'nin aklında bir ton soru oluşmaya başlamıştı.

Kendisini aramaya mı gelmişlerdi?

Asillerin onunla ne işi olabilirdi ki?

Yoksa Adrian'ın anlattığı gibi ışık asilleri denen asillerle beraber mi çalışıyorlardı?

İkili, karşılarındaki iki gencin koşmaya başladığı gördüklerinde tek yaptıkları şey ikiliyi uzaktan izlemek olmuştu.

Neden tamamen kaçmak yerine belli aralıklarla ışınlanmışlardı ki?

Emma'nın savrulduğunu ve çok geçmeden de ikilinin savaşmaya başladıklarını gören Adrian bir şeylerin ters gittiğini düşünerek hızla harekete geçmişti.

"Bir sorun olmalı, diğerlerine haber verelim. Bu iş kötüye gidiyor"

Ellie de onu haklı bulduğunda ikili hızla dakikalar önce çıktıkları gecekondunun yolunu tutmuşlardı.

"Sence onlarda kötümüdür?"

Adiran düşünceli bir şekilde "bilmiyorum" diye karşılık vermişti. "Bence saraylarda bir şeyler dönüyor"

"Bir planın var mı?" diye sordu genç kız.

"Aralarından birini dışarıya çıkarıp sıkıştıracağız. Önce kim olduklarını öğrenelim, ona göre yardım ederiz"

İkisi içinde en mantıklı olanı şimdilik bu gibi görünüyordu o yüzden genç kız bir daha konuşmamıştı.

Yaklaştıkları gecekonduya girdiklerinde genç muhafız resepsiyondaki görevli kızdan istedi kalem ve kağıtla hızla 'gecekondunun arkasına gel, arkadaşların tehlikede' diye ufak bir not yazarak Ellie'ye dönmüştü.

Kısık bir sesle konuşmaya başlayan muhafız "burada bekle beni, hemen geleceğim" diyerek genç kızı uyarmıştı.

Ellie karşısındakş muhafızı onaylayarak beklemeye başladığında Adrian, önceden girdiği odanın kapısına ilerleyerek aceleci tavırlarla notu bırakarak kapıyı çalıp oradan uzaklaşmıştı.

Yeniden alt kata inen muhafız, Ellie ile beraber gecekondudan çıkarak notta yazdığının aksine gecekondunun arka tarafını görebilecek bir geçmişlerdi.

O sırada çalan kapıyla yerinden kalkan Nancy, kapıyı açtığında kimseyi göremeyince garipsemişti.

Kapıyı kapatacağı sırada yerde gördüğü notla eğilerek notu almış, ve kapıyı kapatarak arkasındaki genç adamlara dönmüştü.

"Not bırakmışlar"

Nancy katlanmış olan kağıdı açtığında sesli bir şekilde içindeki notu okumuştu.

" 'Gecekondunun arkasına gel, arkadaşların tehlikede' yazmışlar."

Elvis ayaklanarak "ben giderim. Bizi çağırmak için bahane üretiyor olmalılar" dediğinde "biz de gelelim mi?" diye sordu Nancy.

Elvis ikiliye kısaca göz atarak "gerek yok, Herman'ın yanında bekleyin siz. Bir şey olursa ulaşırım size" diye karşılık vermişti.

Nancy sıkıntıyla bir Herman'a bir de Darrel'e baktığında Darrel omuzlarını silkmişti.

"Seninle sevgili olduğuma inanamıyorum. Çok düşüncesizsin Darrel"

"Tek düşüncem sen olduğundandır"

Elvis ikiliyi arkasında bırakarak kapşonunu örtmüş ve önce odadan, hemen ardından da gecekondudan çıkarak temkinli adımlarla ilerlemeye başlamıştı.

Gecenin karanlığında gecekondunun arkasına ulaşan Elvis beklemeye başladığında onu gören Adrian Ellie'ye dönerek "birimiz gitsek daha iyi" diye uyarmıştı ancak genç kızın karşısındaki genci dinleme gibi bir düşüncesi yoktu.

"Ayağıma gelen fırsatı kaçıramam Adrian"

"Karşımızdaki adamlar kötü çıkarlarsa ve bu bir tuzak çıkarsa o zaman görürsün fırsatı. Bekle burada, bana bir şey olursa kaçarsın"

Ellie bakışlarını genç muhafızın gözlerine dikerken yüzünde üzgün bir ifade belirmişti. "Neden sana bir şey olursa kaçıyormuşum? Senden başka kimim var benim?"

Bu soru her ikisine de yetmişti.

Adrian sessizliğe bürünerek sesli bir şekilde nefesini bırakmıştı. "Sadece burada bekle beni. Geri geleceğim"

Genç muhafız karşısındaki kızı bırakarak ilerlemeye başladığında Ellie dikkatle onu izlemeye başlamışı.

Elvis tetikte beklerken duyularını etrafa açarak gelebilecek her türlü saldırı için hazırda beklemeye başlamıştı.

Kısa süre sonra duyulan adım sesleriyle, kendisine yaklaşan adam görüş açısına girmişti.

"Daha ne kadar bekleteceğini merak ediyordum doğrusu"

Adrian karşısındaki adamın kendisini gördüğünü şaşırmadığı fark etti.

"Geleceğimizi biliyordun öyle değil mi?"

Elvis rahat bir tavırla "konuya gir" diye karşılık verdi

Adrian Elvis'n karşısında durarak "kimsiniz siz?" diye sordu bir çırpı da

Su genci hiç çekinmeden kapşonunu indirerek "su asili Elvis Turner, ya sen?" diye sordu.

Adrian karşısındakinin gerçekten de asil çıkmasından gerilirken "sana güvenebileceğimi kanıtla" diye karşılık verdi.

Elvis konuşmakla vakit kaybedemeyeceğine karar vererek Aron'un ortaya çıktığı ve ışık asillerinin hain ilan edildiği günün anılarını göstermek için Adrian'a doğru adımlamıştı.

Genç muhafız hızla bir elini belindeki hançere attığında "anılarımı göstereceğim" diye açıkladı Elvis.

Gergince elini hançerinden çeken muhafız dikildiği yerde beklemeye başlayınca Elvis uzanarak elini muhafızın başına koymuştu.

Kısa süre içerisinde iki hafta öncesinin anıları Adrian'ın zihnine doluştuğunda kendine gelen muhafızla hızla tek dizinin üzerine eğilerel onu selamlamıştı.

"Muhafız Adrian efendim" diye açıkladığında Elvis bunu beklediği için şaşırmayarak karşısındaki muhafıza kalkmasını işaret etmişti.

Adrian yerden kalkarak yeniden su gencinin karşısında dikildiğindinde "fazla vaktimiz olduğunu sanmıyorum efendim. Arkadaşlarınız saldırıya uğramış durumdalar"

🍏


Yerde hareketsizce yatan Emma, bilincini kaybettiğinde Drake bir kez daha adını haykırmıştı. "Emma!"

Drake'in hemen önünde dikilen adam onu saçlarından tutarak kafasını dizine çarpmıştı. "Zor yollarla mı bayılırsın yoksa daha zor yollar mı bulayım senin için?" diye soran adam, bir anda boğazında hissettiği keskinlikle boğazının kesilmesi bir olmuştu.

Etraftakiler daha ne olduğunu anlayamadan, yere yığılan adamla "bu gece yeteri kadar yoruldum. Ben kolay yolu seçeceğim" diyen tanıdık bir ses duyuldu. Drake'in görüş açısına giren tanıdık sima ona gülümsemişti.

"Berbat görünüyorsun dostum"

Elvis üzerine atılan adamlarla bir anda ortadan kaybolmuştu. Drake ise arkasından "sende öyle!" diye bağırdı ona takılarak, ama o Elvis'in aksine gülümsememişti.

Şu an hiç olmadığı kadar öfkeliydi ve öfkesini çıkarmaya ihtiyacı vardı.

Emma'nın başında dikilen adam Elvis'in ortadan kaybolmasıyla birlikte anında Emma'yı kucaklamaya kalkmıştı ama yanmaya başlayan bedeni buna engel olmuştu.

Adamın çığlıkları sokakta duyulurken Darrel aniden dibinde belirerek adamın çenesini kavrayıp zoraki bir şekilde çenesini kapatmıştı. "Fazla ses yapıyorsun amına koyduğum. Çocuklar uyuyor"

Darrel'e saldırmaya kalkan adamlar gözleri önünde beliren ışıkla kör olarak kollarını gözlerine siper etmişlerdi. "Ona dokunmayı denemeyin bile" diyen Nancy'nin sesi her zamankinden farklı olarak tehdit vari bir şekilde çıkmıştı.

Adamlardan bir başkası Emma'yı alacağı sırada onun da boynu nereden geldiği bilinmeyen ufak bir hançer tarafından delinmişti.

Boynunu tutan adam yüzüne fışkıran kanlarla yere yığılırken ortaya çıkan Elvis Emma'ya yönelerek "onu ben alayım" demişti yerde yatan adama hitaben.

Elvis Emma'yla beraber ortadan kaybolurken Drake'i tutan adamlarda ne yapacaklarını bilemez bir şekilde aniden gelişen olayları izlerken Drake onların bu afallamış hallerinden yararlanarak ellerinden kurtulmuştu.

Üç adam anında Drake'in üzerine atıldıklarında birini Darrel yakalamıştı.

Nancy kör ettiği adamları bayıltarak sevgilisinin yanına gittiğinde bir diğer adamı da o alarak Drake'in yükünü azaltmıştı.

Drake boğazına yapıştığı adamı tek elle havaya kaldırırken diğer elini Darrel'e doğru uzatmıştı. "Darrel!"

Drake'in gür sesi evlerdeki insanları uyandırabilecek türdendi. Darrel kısa bir an bakışlarını ona çevirerek ne istediğini anladığında Drake'in elindeki kelepçeyi yakarak etkisiz hale getirmişti.

Drake elinden düşen kelepçeyle, havalandırdığı adamı hızla yere çarpmıştı. Tek dizini adamın karnına bastırdığında adamın güçlerini kullanmasına engel olan şey, Drake'in hamlesi olmuştu.

Drake serbest kalan elini adamın yüzüne yerleştirdiğinde Nancy bayılttığı adamla ona dönmüş, ve hiç iyi bir şey yapmayacağını anladığında "Drake! O büyü yüzünden ağır ceza yersin!" diye bağırmıştı uyarıda bulunarak.

Drake öfkesine yenik düşerek onu dinlememişti. Drake'in altında yatan adamın gözlerinden ve ağzından gölgeler çıkmaya başladığında kısa süre içerisinde ruhu bedeninden ayrılmıştı.

Bedenden ayrılan ruh Drake'in bedenine karıştığında Drake adamı bırakarak çöktüğü yerden kalkmış, ve koyu bakışlarını Nancy'ye dikmişti.

Nancy'nin korku dolu bakışlarını gördüğünde sonunda kendine gelerek ne yaptığının farkına varıp sendelemişti.

Kara büyülerin yasaklı listesinin başlarında gelen bir büyü kullanmıştı. Siniri, içindeki kötücül duygularını tetiklemiş ve ona yapmaması gereken bir şeyi yaptırmıştı.

Bunun için saraya dönünce ceza alacağının farkındaydı.

Darrel yanına gelerek Drake'in ikinci kelepçesini de çıkardı. "Fazla büyütme. Bende insanları yakmaktan ceza alacağım" dediğinde, sanki çok normal bir şeyden bahseder gibiydi ama kötü insanların bunu hakettiklerini düşünüyordu.

Darrel'in aksine Drake kendini şimdiden berbat hissetmeye başlamıştı. Bakışları Darrel'i bulduğunda "aynı şey değil!" dedi bağırarak. Bir yandan da ruhunu çektiği adamın cesedini göstermişti.

Ruhu çekilen beden iki büklüm olmuş ve zayıflamıştı. Neredeyse cesedin sadece kemikleri görünüyordu.

Birini yakmak ve birinin ruhunu çekmek arasındaki tek ortak yan yasaklı olmalarıydı.

Darrel her birini yaktığında sinirli ve acımasız yanını beslerdi ancak Drake, her birinin ruhunu çektiğinde kafayı yemeye ve kontrolünü kaybetmeye bir adım daha yaklaşırdı.

Nancy, Darrel ve Drake gecenin sessizliğine bürünürken teker teker ortadaki cesetleri kaldırmaya başlamışlardı.

Köyün biraz dışında ormana bir yere küçük bir mezarlık oluşturarak başlarına isimsiz taşlar yerleştirmişlerdi. Köylülerin bu olanları görmeleri hiç hoş olmazdı. Asillere olan güven kaybolabilirdi.

Ortadan kaldırılan delillerle üçlü, Herman'ın olduğu odaya ışınlanmışlardı.

Elvis, Ellie ve Adrian'ın bakışları anında üçlüye dönerken, Nancy ve Drake'in yüzünden pek hoş şeylerin olmadığı anlaşılıyordu.

Ellie ve Adiran'ın döndüğünü gören Drake bu konuşmayı sonraya ertelemişlerdi.

Elvis tedirgin bir şekilde "iki dakika da ne yaşamış olabilirsiniz?" diye sorduğunda cevap veren kişi Nancy olmuştu.

"İkisi de yasaklı büyü kullandılar. Özellikle Darrel uyarılarıma rağmen bir çok defa kullandı, onu zaten gördün."

Elvis'in bakışları ikili arasında gidip gelirken en sonunda Drake'in üzerinde duraksamıştı. "Darrel'i anlıyorum da sen neden Drake? Öyle bir hataya düşmeyeceğini umuyordum" diyerek konuştuğunda sesi oldukça düz bir şekilde çıkmıştı.

Drake sessiz kalmak yerine Ellie'nin iyileştirmek için uğraştığı Emma'nın yanına ilerleyip yatağın ucuna oturmuştu. "Çok düşüncesizce davrandığımın farkındayım ama Emma'ya olmayacak ithamlarda bulunarak sinirime oynadılar" dediği sırada içten içte kendini sorgulamaya başlamıştı.

Öldürdüğü adam belki onu yakalayanlardan biri olabilirdi ama kendisini asıl sinir eden adamı Darrel öldürmüştü. Ne diye aklını kaybedip birden o kadar yükselmişti ki?

Elvis Drake'i dinledikten sonra soracağı sorudan çekinmesine rağmen sessizliğini bozarak "hangi büyüyü kullandın?" diye sordu.

Drake bu sefer sessiz kalırken onun yerine Nancy araya girerek cevap vermişti. "Ruh çıkarma"

Elvis bu sefer sinirlenerek yüzünü sıvazlamıştı. "Aferin size!"

Darrel pek umursamasa da Drake suçluluğunun farkındaydı.

"Görevimiz sadece Ellie'yi bulup buradan gitmekti. Yasaklı büyü kullanmayacağımız konusunda hem fikirdik!"

Darrel itiraz edercesine araya girerek "adamları zaten öldürüyorduk. Ha yakmışım ha okla vurmuşum, ne fark eder?!" diye çıkıştı.

Darrel'in üste çıkmaya çalıştığını anlayan Elvis ona doğru bir adım atarak önünde durmuştu. "Savaş kurallarımız var bizim Darrel! Ne olursa olsun, sen kabul etmesende o adamların bir aileleri vardı ve cesetlerinin ailelerine gönderilmesi gerekiyordu! Ortada ceset bırakmadın!"

Verecek cevabı olmayan ateş genci sinirle söylenerek boş bulduğu bir köşeye geçip oturmuştu. Elvis onun köşeye çekilmesiyle bu sefer de Drake'e dönerek azarlanma sırasının ona geldiğini haber vermiş olmuştu. "Sana gelirsek Drake, ortada ceset bırakmış olabilirsin ama adamın ruhunu çektin! Çocukları görse korkmayacaklar mı? Ayrıca ruh çekmenin daha çok sana zararı olduğunu biliyor olmalıydın"

Sona doğru sesi alçaltan su genci sinirlerine hakim olmaya çalışmıştı. Bu Drake'in ilk hatasıydı ve o yüzden ona daha çok çıkışıyordu. Ondan böylesi bir hareket kimse tarafından beklenmemişti.

Drake oturduğu yerden kalkarak Elvis'in karşısında yerini aldı. Ona sinirli değildi. Haklı olduğunu biliyordu ancak bunu kendinde olmadan yapmıştı. "İlk defa sinirlerime hakim olamadan yaptığım bir şey için bu kadar üzerime gelmekten vaz geç Elvis. Haklıyım demiyorum ama zaten saraya dönünce göreceğim cezaya razıyım. Ne bekliyorsun benden? Gidip ölmüş adamdan özür mü dileyeyim?"

Su genci biraz bile olsun sakinleşirken "elbette senden öyle bir şey beklemiyorum. Sen zeki bir adamsın, en azından öyleydin. Emma'yı kullanarak seni sinirlendirmeye çalıştıklarını fark etmedin mi?" diye sordu.

Drake'in verdiği tek cevap ise "yanında sevdiğin kadın dururken biri gelip de sana, 'kullanmıyorsan ödünç versene' dese, üstüne gözlerinin önünde sevdiğin kızı öldürürcesine dövseler senin de fazla sakin kalacağını düşünmüyorum Elvis." Olmuştu. Sonrasında ise odada büyük bir sessizlik oluşmuş, ve en son duyulan iğrenç sözler duvarlara çarparak birer birer hepsinin kulağında çınlamıştı.

Sessizliğin hakim olduğu odada saniyeler dakikaları, dakikalarda saatleri kovalarken odadaki herkes düşünceleri arasında kaybolmaktan sonunda birer birer uyuyakalmaya başlamışlardı.

Bir kişi hariçti. Oda Drake'ti. Ellie bu gün içerisinde bir çok kişiyi iyileştirdiği için bedeninin yorulduğunu ve Emma'yı tam anlamıyla iyileştiremediğini söylemişti. Ağrıları olacağını da ekleyen Ellie, işini bitirdikten sonra yanından ayrıldığında Drake anında Emma'nın yanı başında bitivermişti ve saatlerdir yara almış yüz hatlarını izleyerek saçlarını okşamaya başlamıştı.

Ya gerçekten onu kaybetseydi?

Genç adam ne hale düşeceğini kendisi bile bilmiyordu

💚Devam Edecek💚

💚Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi alalım canlarım ~

💚Suikast hakkında ne düşünüyorsunuz? ~

💚Darrel ve Nancy hakkında ki düşüncelerinizi merak ediyorum ~

💚Yasaklı büyüler hakkında ne düşünüyorsunuz? ~

💚Sonraki bölümde görüşmek üzere, seviliyorsunuz💕☺💐

💚Yazılış tarihi: 15.03.2024

💚Yayın tarihi: 20.04.2024

Continue Reading

You'll Also Like

22.1K 2.4K 36
▪ Sen benim ruhumun bir tanesisin. ▪
392 85 25
Eski çağlarda yaşayan büyülü hayvanlardan büyü yapmayı öğrenen insanlar savaşa yol açar ve büyüler yasaklanıp mühürlenir. Lakin bu mühürleri çözüp ha...
254K 10.6K 41
Ayrı ayrı ıssız ve tenha iki mahallede biri Taşkıran biri Karataş lisesi,iki ayrı lise olursa aynı zamanda nefret,kavga,öfke,ihanet,aşk ve tutkunun o...
236 103 3
0507*** Yanlış numarayla başlayan aşk.