Asiller ve Çıraklar | Devam E...

Od rmyanp

80.4K 5.9K 9.7K

Altı elementin bulunduğu bir okul. Bu okula her şeyden habersiz, bir gece yarısı zorla kaçırılıp getirilen bi... Více

Karakterler/1
Karakterler/2
1 - Davetsiz Misafirler
2 - Elementler Okulu
3 - Çıkar Anlaşması
4 - Oyun/1
5 - Oyun/2 - İlk Gün
6 - Kütüphane/ Kırgınlık
7 - Özür
8 - Saklı Gerçekler
9 - Bir adım kala
10 - Seçim / Yeniden
11 - Hain Plan
12 - Fedakarlık
13 - Beklenmeyen İtiraf
14 - Plan
15 - Hainlere Karşı İlk Adım
16 - Tutsak Kız / İtiraf
17 - Kuleye Hapsedilen Pamuk Prenses
18 - İlk Temas
19 - Yanlış Hamle
20 - Dost
21 - Dostun Gerçek Yüzü
22 - Yüzleşme
Yeni Sezon Duyurusu💕
23 - Arayış
24 - Tehlike
26 - Yasaklı Büyüler
27 - Ceza
28 - Normal Zaman Dilimi
29 - Uyuyan Tehlike
30 - "Sonra benim olacak mısın?"
31 - Tatlı Anlar
32 - Digoflar Diyarı
33 - Digoflarla Anlaşma
34 - Özel An
35 - Balo

25 - Şifacı

789 83 180
Od rmyanp

Hepinize hellüğğ😺💝

Umarım iyisinizdir💕

Beğeneceğinizi umduğum bir bölümle yeniden sizlerleyim😚🤗🤭💕🧚‍♀️🌼

...💚💚...

Emma'dan

Aklımdaki soru işaretleriyle ilerlemeye devam ederken Drake'in grubuyla arayı fazla açmamaya özen gösteriyordum.

Bir yandan ise sürekli etrafı dinliyor ve olası bir başka tehlike için tetikte bekliyordum

"Eksik arkadaşınız yok değil mi?"

Sonunda sessizliğimi bozarak arkamdakilere yönelttiğim soruyla kendimi, çocuklarını toplamaya çalışan ilk okul hocası gibi hissetmiştim. Yine de bunu sormam gerekliydi.

"Yok" diyen kızla ona dönmeden onaylayan bir hareket yaparak ilerlemeye devam ettim.

Köye yaklaştığımızı gördüğümde Elvislerin çoktan gecekondulardan birine vardıklarını düşünerek rahatladım.

Artık Drake ve grubuyla da ayrılma vaktimiz gelmişti. Köye böyle kalabalık girmek dikkat çekerdi.

Drake'in zihniyle bağlantıya geçtiğimde beni hissetmesiyle anında gardını indirmişti.

- Köyü bilmiyorum. Onları nereye götüreceğim?

Beklemede kalın, sizi almaya gelirim.

- Daha mantıklı

Sen yanımda değilken daha mantıklı bir adama dönüştüğümü biliyor muydun?

- Ne alaka şimdi? Ne demeye çalışıyorsun kara prens?

Beni aptallaştırıyorsun, bundan şikayetçi değilim aksine seviyorum. Düşünmek zorunda olduğum zamanlarda beni beş dakikalığına bile olsa dinlendiren huzurlu durağımsın

İlk defa ciddi bir şekilde konuşarak bana iltifat ediyordu ve bu garibime gitmişti.

Dilim bağlanmış gibi bir süre ne diyeceğimi bilememiştim ama o iyice uzaklaşmadan ve bağlantımız kesilmeden önce yeniden konuşmaya geçtim.

- Sende benim için öylesin

Cevap vermemişti ama duyduğunu biliyordum. Sözlerimden sonra zihnindeki bağlantım kesilmişti. Uzaklaşmış olmalıydılar.

Adımlarımı köyün girişine yakın bir yerde durdurdum.
"Bir süre burada bekleyeceğiz"

Kimseden ses çıkmamış ve herkes anında bulduğu ilk yere oturmuştu.

Hepsinin aç olduğunun farkındaydım ve bu sorunu da halletmemiz gerekiyordu. Darrel ava çıkacakları sırada saldırıya uğradıklarını söylemişti.

Hala ayakta dikildiğim sırada etrafı gözlemeye başlamıştım. Bizi arayan bir grup daha vardı ve her an nereden çıkacakları belli olmazdı.

Üstelik şu an sayımız da oldukça azdı.

Etrafı kısaca taradıktan sonra Fiona'nın yanına ilerleyerek yanına oturdum.

Bakışlarım ona kaydığında düşünceli olduğunu gördüm.

"İyi misin?" diye sormamla hafifçe sıçrayarak bana dönmüştü. Kısa süre sadece gözlerime baktıktan sonra başını olumlu anlamında sallayarak "iyiyim, teşekkür ederim" diye karşılık verdi.

Başımı arkamda ki ağaca yaslarken "neden teşekkür ediyorsun?" diye sordum. Teşekkür etmesi gereken bir şey yapmamıştım.

"Kötü bir şekilde tanışmış olsak da bana kin beslemediğin ve son olanlardan sonra bana kendimi kötü biri gibi hissettirmediğin için"

Hafifçe gülümsedim. "Tek yaptığım şey doğruları söylemekti. Darrel bile kendini kötü hissetmiyorsa bence sen hiç öyle hissetmemelisin, zaten Drake adamları geri çevirdi yani artık bunu kafana takma. Ayrıca sana kin beslemem de saçma olurdu. Düştüğümüz durumu göz önünde bulundurursak bu sadece vakit kaybı olurdu." 

Darrel burada olsa bu sözlerim ona belki ağır gelebilirdi ama zaten burada olmadığı için söylemiştim. Amacım onu kötülemek değildi. Fiona'ya kendisinden daha kötü durumda olan birini gösterebilmekti.

İster özel güçleri olan biri olsun ister normal biri. İnsanların yapısı böyledir. Kendilerinden daha kötü durumda birini gördükleri an karşısındakine ne kadar üzülürse üzülsün, benden daha kötüleri de varmış diyerek vicdanı rahatlardı.

Fionaya da söylediğim gibi, Drake sonradan adamları geri çevirip ağaca bağlamıştı çünkü daha önceden de söylediği gibi o heykeller kırılsaydı Fiona ceza alırdı.

"Belki oda kötü hissediyordur. Sadece belli etmek istemiyor da olabilir."

Fiona'nın sözlerinin haklılık payıyla "olabilir" diye karşılık verdim.

Başka bir şey söylemedi. Bende bunu fırsat bilerek yorgun bir şekilde dinlenmek için kısa süreliğine gözlerimi yummuştum.

🍏

Kendimi bulduğum farklı mekanla bakışlarım anında karşımda oturan kıza kaymıştı.

Karşımda oturan kız bendim.

Dışarıdan kendimi izlerken bakışlarım karşımdaki benin yanı başında dikilen Aron'u buldu.

Dikildiği yerde beni izliyor, ve çizmekte olduğum resmi bitirmemi bekliyordu.

Anladığım kadarıyla onu bekliyordu çünkü ben halimden hiç de memnun gözükmüyordum.

Normal şartlardan daha yavaş bir şekilde elimdeki kalemi hareket ettirirken bir yandan da bu durumdan kurtulmanın bir yolunu aradığıma emindim.

Çizmeyebilirdim, ama bakışlarım çaresizliğini belli ediyordu.

"Acele et" diye uyardı Aron. Sözlerine zıt bir şekilde sesi sakin ve tok çıkmıştı.

Bakışlarım, sanki konuşmasını bekliyormuşum gibi yüzünü bulmuştu.

"Onu bırak" dedim son kez şansımı deniyormuş gibi. Bakışlarım arkama kaydığında dikildiğim yerde geriye doğru döndüm.

Drake, hemen bir adım önümde sandalyeye zincirlenmiş bir haldeydi. Zincirlerin normal zincir olmadığı belli oluyordu. Başı önüne düşmüş, bilinci ise yerinde değildi. Hemen arkasında ise alacağı emirle onu öldürmek için bekleyen bir adam vardı.

"Drake..." diye fısıldadım. Ona doğru bir adım atacağım sırada bunların gerçek olmadığını kendime hatırlatarak bundan vazgeçtim.

"Önce onu geri getirmeme yardım edersen neden olmasın" diyen Aron'un sözleri hiç güven vermemişti.

Aronla anlaşma yapacağıma ölmeyi tercih ederdim.

Arkamı döndüğümde sandalyede oturan ben bir hışımla yerimden kalkarak Aron'un karşısına dikilmişti.
"Benden kendimi feda etmemi istiyorsun!"

Aron'un yüzünde sinir bozucu bir ifade oluşurken "sevgilinin özgür kalması için değmez mi?" diye sordu.

Karşısındaki ben iyice sinirlenirken "sana güvenmiyorum. Onu bırakacağına beni inandırman gerekiyor." diye çıkışmıştı.

Aron'un ifadesi ciddileşirken "bunun güvencesini verirsem resmi tamamlayacak mısın?" diye sordu.

Neler olduğunu az çok anlayabilmiştim ama merakla vereceğim cevabı bekliyordum.

"Tamamlayacağım" sözlerinin dudaklarımdan dökülmesiyle yerimde dikilmeyi bırakarak çizdiğim resme bakmak için hareketlendim.

Sandalyeye bırakılan deftere yaklaşarak çizmekte olduğum resme baktım.

Henüz bitmemiş bir resimdi. Taslağından anladığım kadarıyla bir kadını andırıyordu.

Tanıdık gibi gelmişti.

"Sen yeter ki resmi çiz" dedi Aron. Ardından bana doğru iyice yaklaşmıştı "Onu bırakacağımı sana kanıtlayacağım, ve sende kendini feda edeceksin"

🍏

Sıçrayarak uyanmamla bedenime sıkıca sarılan kolları hissettim.

Kendime gelmeye çalışarak gözlerimi bir kaç defa açıp kırpıştırdım.

Burnuma dolan tanıdık bergamot kokusuyla gergin olan bedenim anında gevşemeye başlamıştı.

"Yine mi kabus?"

Çok geçmeden Drake'in konuşmasıyla yeşillerim elalarını bulmuştu.

Kucağından inmeye çalıştığımda direnmeden beni yere indirmişti. En son beklediğimiz yerde değildik. Muhtemelen uyuyakalmıştım ve Drake'de beni uyandırmak istemediği için taşımaya karar vermişti.

"Hayır" diye mırıldandım uykulu sesimle. "Ne gördüğümü hatırlıyorum. Kabustan çok... görü gibiydi" diye devam ettiğimde Drake'in durmasıyla diğer öğrencilerinde durduğunu fark ederek ilerlemeye başladım.

Yeniden yola koyulduğumuzda "görü mü?" diye sordu merakla. Merakının sebebini anlayabiliyordum. Geldiğimden beri kaçırıldığım gün gördüğüm görüden kimseye bahsetmemiştim. Haliyle kimse görü gördüğümü bilmiyordu. Annem dışında.

Başımı onaylarcasına aşağı yukarı salladım. Gerçekleşmemesi gereken bir görü...

Sessizliğim dikkatini çekmiş olmalı ki bir süre sonra "ne gördüğünü söylemeyecek misin?" diye sordu.

Detaylara fazla inmek ve gördüklerimi yeniden hatırlamak istemiyordum ama yine de "sanırım Aron'un amacını öğrendim" diye açıkladım.

Resim çizerek bir şeyleri canlandıra biliyordum ve Aron'da bu özelliğimi kullanmak istiyordu.

Resim... resim defterim... ilk geldiğim zamanlarda çizdiğim ama yarım kalan o kadın resmi...

Yeni yeni ayılmaya başlayan beynimle zihnimdeki taşlar oturmaya başlamıştı.

"Resim defterim..."

Sesli düşünmüş olmalıyım ki "ne?" dedi anlamaya çalışarak.

"Hani ben bir keresinde bir kadın resmi çiziyordum da yarım kalmıştı ya." diye açıklamaya başladığımda anında bahsettiğim şeyi hatırlayarak "evet?" dedi sorarcasına.

"Rüyamda Aron o resmi bitirmemi istedi benden. O kadın resmi kime ait bilmiyorum ama... Aron birini geri döndürmek istiyor"

Yanımdaki bedeni anında gerilirken duraksamıştı. Onunla beraber bende durduğumda "emin misin?" diye sordu.

"Eminim. Bizim peşimizde olmasının sebebi de bu. Beni istiyor çünkü o resmi tamamlattırmaya çalışacak. Seni istiyor çünkü seni bana karşı kullanacak"

Mantıklı bir plandı. Okuldan çıkmış olmamız da onun için güzel bir fırsattı.

Ama neden adam yollamak yerine kendisi karşımıza çıkmıyordu ki?

Bileğimden tutarak "gidelim buradan, sayıca azız ve şu an yakalanmamız hiç iyi olmaz" diye konuştu ve diğerlerine de işaret vererek bir öncekinden daha hızlı adımlarla ilerlemeye başladı.

Adımlarına ayak uydurarak ilerlemeye başlarken bir yandan da konuşmaya devam ediyordum. "Beni yakalaması sorun olmaz. Asıl sorun seni yakalarsa olacak, o yüzden ne olursa olsun hiç bir şekilde onun eline düşmemelisin Drake"

Çünkü seni yakalarsa o resmi tamamlamak zorunda kalırım, ve o resim tamamlanırsa kendimi feda etmiş olurum. Kendimi nasıl feda edecektim bilmiyordum ama mesele kendimi feda etmek değildi. Buradaki asıl mesele sonrasında olacak olanlardı.

Buna izin veremezdim.

"Seni yakalaması sorun değil öyle mi?" diye sordu. Sesi hoşnutsuz ve hafif sinirli bir biçimde çıkmıştı.

"Evet" dediğim de bakışları beni buldu. Konuşmasına fırsat vermeden sözlerime devam etmiştim. "Bir görü gördüm diye gördüklerimin yaşanması şart değil. Bunu değiştirebiliriz ama eğer beni yakalarsa... beni kurtaracağını biliyorum. Senden sadece onun eline düşmemeni istiyorum."

Onca şey söylememin ardından hiddetle "o şerefsiz seni almaya kalkarsa, o zaman o benim elime düşmese iyi eder" demişti.

Bu iyi değildi. Sakinliğini korumasına ihtiyacım vardı. Düşüncesizce davranması Aron'un işine gelirdi.

Bu yüzden önce benim peşime düşecekti.

Beynimde yankılanan gerçekle susmuştum. Aron'un Drake'i kullanmak dışında başka yollar da düşündüğüne emindim. Drake onun için ikinci planda olmalıydı.

Sessizliğim Drake'in dikkatini çekmiş olacak ki bakışlarını bana çevirmişti. Gözlerimde ne görmüştü bilmiyorum ama bu, farkında olmadan bileğimi ve dişlerini sıkmasına neden olmuştu.

Köye giriş yaptığımızda hepimiz Drake'in yönlendirmesi doğrultusunda ilerlemeye devam ediyorduk.

Yaklaşık on dakika yürümemizin ardından üç katlı ahşap bir gecekondunun önünde durmamızla nefesini bırakan Drake, kapıyı ittirerek bizi içeriye sokmuştu.

Resepsiyon bölümüne gelmemizle resepsiyondaki kadın anında "buyurun efendim. Nasıl yardım edebilirim?" diye sordu.

Drake ise kısaca ve düz bir ifadeyle "dörder kişilik iki tane oda" diye açıkladı.

Kadının bakışları teker teker hepimizi süzerken, Drake bileğimi bırakarak resepsiyon masasına kollarını yasladı. "Acele edersen sevinirim"

Kadının bakışları yeniden ona dönerken gülümseyerek "elbette efendim. Kaç gecelik olacaktı?" diye sordu bu defa da.

Drake yine kısa ve öz bir cevap vererek "bir" demişti.

Sonunda iki odanın anahtarları da uzatıldığında anahtarları alan Drake yeniden bileğimi kavramak yerine bu sefer elimi tutarak ilerlemeye başlamıştı.

Sekiz kişilik oda almıştı ama biz dokuz kişiydik.

Fark ettiğim detayla "Sen nerede kalacaksın?" diye sordum.

Unuttuğum bir gerçeği hatırlatarak "Kendi grubumla kalmam gerek" dedi

Yeniden sessizleştiğim sırada bakışlarım ellerimize kaymıştı.

Kırılacak narin bir şeyi tutar gibi tutuyordu. Söylediklerimden sonra bir anda dengesi değişmiş gibiydi.

Alaycıl, zevzek Drake gitmişti. Onun yerine morali bozulan ciddi bir Drake gelmişti.

153 numaralı odanın kapısında durmamızla Drake elindeki anahtarlardan birini deliğe yerleştirmiş ve bizim için odanın kapısını açmıştı.

Bakışları bizi bulduğunda önce bana ardından arkamdaki üçlü gruptan birine bakarak "siz bu odaya" dedi.

Geriye kalan grubu da karşı odamıza yerleştirdiğinde Fiona da onlarla beraber gitmişti.

Herkes odalara girdiğinde ben kapıda kalarak Drake'le konuşmak için fırsat beklemiştim.

Niyahetinde o fırsatı bulabildiğimde halen daha içeriye girmediğimden bir şey söyleyeceğimi anlayarak bakışlarını bana çevirmişti.

"Belki sırası değil ama hiç birimiz halen daha yemek yemedik" dedim hatırlatmada bulunarak.

Bana anladığını belli eden gözlerle bakarak "bir şeyler ayarlarım" dedi.

Gitmeye kalktığı sırada arkamdan odanın kapısını kapatarak peşinden ilerlemiş ve onu kolundan tutarak kendime çevirmiştim.

"Drake"

Adını söylediğim an siyahları yeniden gözlerime kenetlenmişti. "Yapma böyle, çok soğuk davranıyorsun"

Sözlerimle beraber bakışları yumuşarken sonunda kendini ele vermişti.

Bedenimi kendine doğru çekerek kapşonumu hafifçe aralamış ve  saçlarımın üzerine kısa bir öpücük kondurmuştu. "Sadece endişeliyim ve nasıl davranmam gerektiğini bilemiyorum."

Açıklamasının ardından "anlıyorum ama... bana soğuk yapma" dedim yalvarırcasına. Şu an bana soğuk yapmasına ihtiyacım yoktu.

"Özür dilerim"

İkimizde eş zamanlı olarak birbirimizden ayrıldığımızda "kaldığınız yeri görmem için beni de götürür müsün?" diye sordum. Herhangi bir durumda yanlarına gidebilmem için kaldıkları yeri bilmem gerekiyordu.

Başını onaylarcasına sallayarak arkamdan odaların kapılarını kontrol etti. "Tek başlarına çıkmazlar" dedim emin olabilmesi için. O kadar aptal insanlarla dolaşmadığımı düşünüyordum ki zaten önceden de bu konu da uyarılmışlardı.

"Tamam" diyerek yeniden elimi avucu arasına alarak ilerlemeye başladı.

Adımlarına ayak uydurmaya çalışarak ilerlesem de bir adım gerisinde kalıyordum. Yine de bunu sorun etmemiştim.

Merdivenlerden inip aceleci adımlarla dış kapıdan çıkarken, çıktığımız gecekonduya son kez bakarak kaldığım yeri zihnime kazıdım.

Yürümemizin üzerinden henüz beş dakika geçmişti ki elini kaldırarak bir yeri işaret etmesiyle bakışlarım o yöne dönmüştü. "Ben burada olacağım"

Anladım dercesine mırıldandığımda yeniden ilerlemeye devam etmiştik.

Bu sefer de yaklaşık beş dakika yürümemizin ardından başka bir gecekondunun önüne gelmiştik. "Herman ve diğerleri burada" dediğinde dayanamayarak içeriye girmek istemiştim.

"Yanlarına gidelim"

Elimi sıkıca kavrayarak gitmemi engelledi. "Şu anda bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Nancy ilgileniyor ama doktora ihtiyacımız var. Ya da en azından Conroy burada olsa iyi olurdu."

Haklıydı. Belki yapabileceğimiz bir şey yoktu ama Herman'ı görmek istemiştim.

"Buralarda hiç hastane yok mu?"

Bakışları yüzümde gezinirken "biz hastane demeyiz. Sağlık merkezleri olarak adlandırırız" diye açıklamaya başladı. "Ayrıca sağlık merkezleri genelde köy merkezlerinde bulunur. Biz merkeze uzağız" dediğinde açıklamasının bitmesiyle "ne?" dedim.

"İki haftadır yürüyoruz ve sen daha köy merkezine bile ulaşamadığımızı mı söylüyorsun?"

Şaşkınca sorduğum soruya karşılık başını sallamıştı.

"Ayrıca ne demek sağlık merkezleri genelde köy merkezinde bulunur? Bunca insan hastalanınca köy merkezine kadar nasıl dayanıyor?"

Akıl alır gibi gelmiyordu bu iş bana.

"Bu tür sorunlar için köyün her yerinde yaşayan şifacılar var. Seni bıraktıktan sonra onu bulmaya gidecektim."

Sadece bir şifacı ne işe yarayabilirdi ki?

"Git o zaman, ne diye benimle bakit harcıyorsun ki?" dedim endişeyle. Benim onların kaldıkları yerleri öğrenmem Herman'ın canından önemli değildi şu anda.

"Elvis zaten aramaya çıktı" diye açıkladı.

Onu iteklemeye başlayarak "olsun, git hadi" diye uyardım ama o beni de beraberinde sürüklemeye başlamıştı.

"Bu kadar hevesli olduğuna göre beraber arayabiliriz. Sonra da yemek işini halledelim."

Normalde ayak bağı olurum diye itiraz ederdim ancak yemekleri taşımasında yardım edebilirdim.

"Peki" dedim sonunda pes ederek. Elimi bir türlü bırakmak bilmiyordu. Açıkçası bu durum hoşuma da gidiyordu.

Elinin sıcaklığını avucumda hissetmek...

Sonunda köşelerden yürümeyi bırakarak tamamen köyün içerisine girdiğimizde gecenin geç saatlerinde olduğumuzdan olsa gerek etrafta pek insan bulunmuyordu.

Bir kaç çocuğun koşuşturarak evlerine gittiğini gördüğümde gülümsemiştim.

"Pişt"

Bakışlarım anlamsızca Drake'i bulduğunda elimi bırakarak çocuklardan birinin yanına ilerlediğini gördüm.

Küçük çocuk önce bize, sonra da Drake'in kime seslendiğini anlayabilmek için etrafına dönmüştü.

İşaret parmağıyla kendini göstererek "bana mı dediniz efendim?" diye sordu. Bu yaştaki bir çocuk bu denli saygılı konuşması beni şaşırtmıştı.

Bizim mahalledeki çocuklardan çöpü atmaları için iyilik istesem 'önce para' diyerek dolandırıcılık yaparlardı.

"Evet sana dedim ufaklık"

Drake'in sıcak yaklaşımıyla ben bile olsam yanına giderdim.

Çocuğun karşısına geçen Drake, eğilerek onunla aynı boya gelmişti. "Bana şifacınızın yerini söyler misin?"

Drake'in sorusu karşısında yaklaşık sekiz yaşlarında olan çocuk gülümseyerek "Normalde şifacımız yarım saatlik bir uzaklıkta" dedi.

Drake'in kaşları havalanırken ikimizin de aynı şeyi düşündüğüne emindim. "Normalde derken?" diye sordu. Tam da beklediğim gibi.

Çocuk kısa bir süre etrafına bakınarak Drake'in kulağına doğru yaklaşmıştı. "Bu aralar köyümüzde gizemli bir şifacının daha dolandığı konuşuluyor. Aslında ben o şifacıyı gördüm. Buraya yakın" diyerek geri çekildiğinde gülümsedi.

İyiden iyiye meraklanırken bu sefer de sevecen bir tonla ben araya girmiştim. "Bizi ona götürür müsün?"

Drake gibi bende yere çömelerek çocukla aynı boya gelmiştim.

Küçük çocuğun bakışları ikimiz arasında gidip gelirken "arkada kalan bir arkadaşımız var ve onun yardımına ihtiyacı var kahraman çocuk" diyerek onu konuşması için ikna etmeye çalıştım.

Gülümsemem büyürken uzanıp saçlarını karıştırmıştım.

"Ama bana kimseyi yanına götürmememi söylemişti."

Dudaklarımı büzdüğüm sırada bakışları yüzümde oyalanmaya başlamıştı. Drake'in sesi aramıza girdiğinde aynı anda ona dönmüştük.

"O zaman bizi ona götürmek yerine ona haber vermeye ne dersin? Biz burada bekleyelim ve sende ona yardıma ihtiyacımız olduğunu söyle olur mu?"

Bu fikir çocuğun aklına yatmış olacak ki hevesle başını salladı. "Aslında eve gitmem gerekiyor ama iki dakikadan bir şey olmaz" sondaki a harfini uzatarak yanımızdan ayrılacağı sırada Drake son anda onu kolundan yakalayarak avucuna para sıkıştırmıştı. "Teşekkür ederiz küçük kahraman"

Çocuğun yüzü daha çok gülerken hızla yanımızdan ayrılmış ve koşarak karanlıkta gözden kaybolmuştu. Onun gidişiyle biz de çöktüğümüz yerden ayaklanırken "sence geri gelecek mi?" diye sordum.

Ben kendi dünyamdaki çocuklara güvenmiyordum şahsen. Markete gitmeleri için para versem eminim ki borçlu çıkan taraf ben olurdum.

"Gelecek" dedi kendinden emin bir şekilde.

"Nereden biliyorsun?" diye sordum merakla. Nasıl bu kadar emin olabiliyordu?

"Halkımı ve çocuklarını tanıyorum" demesiyle 'vay be' dercesine bir ifadeyle bakmıştım yüzüne.

Yüzümdeki ifadeyi görmesiyle gülmüştü. "Niye bu kadar şaşırdın ki?"

Hiç dercesine omuzlarımı silktim. "Keşke benim halkımın, pardon sokağımın çocukları da bu kadar iyi olsalarmış"

Halkım kısmını bastırarak ve tırnak işaretiyle göstererek söyleyince gülüşü büyümüştü.

"Dönem sonu tatilinde ne yapmak istersin?"

Aniden sorduğu soruyla aklıma ilk gelen şeyle özlem dolu bir şekilde yüzüne bakmıştım. "Sanırım evime dönmek isterim."

Açıkçası burada dönem sonu tatili olduğunu bile şu ana kadar bilmiyordum.

"Aron'un bahsettiği ve her yıl olan partiyi hatırlıyor musun?" diye sordu.

Gözlerinin içine bakmaya devam ederken "evet?" dedim sorarcasına. Şimdi ne alakası vardı onun bu konuyla.

"O parti her yıl birinci dönemin dönem sonu tatilinde olur. Ve o partiye iki ay kaldı"

Konunun nereye varacağını merak ederek sabırla dinlemeye devam ettim.

"Aron'u en kötü ihtimalle o zaman yakalayacağımızı düşünüyorum, tahminimce bu fırsatı kaçırmaz"

Tek kaşımı kaldırarak "daha erken davranmayacağının bir garantisi yok" dedim.

Karşılık olarak bakışlarını etrafta gezdirmeye başlamıştı. "Gördüğün görü... dediğin gibi gerçekleşmek zorunda değil. Bunu engelleyebiliriz. O zaman Aron'un o partiyi kullanmaktan başka şansı kalmayabilir."

"Haklısın, bunu kullanabiliriz"

Aron başka bir yol bulmazsa bu yol üzerinden onu yakalayabilirdik.

Naif bir öksürük sesiyle ikimizde arkamızı dönmüştük.

Genç bir kız, gecenin karanlığında pelerininin içinde gizlenmiş, ufak duran bedenini iyice karanlıkta gizlemişti. Kafasındaki kapşonu yüzünden yüzünü pek göremiyordum.

Bakışlarım arkasında dikilen adama kaydığında kızın naif sesiyle "yardıma ihtiyacınız varmış" dediğini duydum.

Arkasındaki adam oldukça yapılı görünüyordu ama o da önünde dikilen kız gibi pelerininin ve gecenin karanlığına sığınmıştı.

Bu kadar gizlilik niyeydi?

"Sen gidebilirsin İdan"

Kızın arkasında ki adam eğilerek yanlarında gelen çocuğa bir şey vermişti. Ne verdiğini göremesem de Drake gibi onunda çocuğa para verdiğini düşünmüştüm.

Çocuk sevinçle "görüşürüz" dediğinde karşımdaki kızın bakışları onu bulmuştu. "Görüşürüz İdan"

Küçük çocuğun gidişiyle karşımızdaki ikilinin bakışları yeniden bize dönmüş ve bir cevap beklercesine bakmaya başlamışlardı.

"Arkadaşımız yaralı. Yardım edebileceğini duyduk" diyerek hızlıca konuya girmiştim.

"Nerede o?" diye sorduğunda buradan fazla uzaklaşmak istemediğini düşündüm nedense.

"Gecekondulardan birine götürmek zorunda kaldık. Fazla uzak değil" diyerek belirttim.

Bu sefer de "neyi var?" diye sorduğunda ister istemez yalan söylemek zorunda kalmıştım. Sonuçta kim peşinde katillerin dolandığı insanlara yardım ederdi ki?

Gerçi buradaki insanları da tanımıyordum.

"Hançer yarası. Kavgaya karıştı."

Arkadaki çocuğun sıkıntıyla nefes almasıyla onaylamamalarından korkarak "lütfen" diye ekledim.

Drake "istediğiniz ödemeyi yaparız" dediğinde anlamsız bakışlarım onu bulmuştu.

Tabi ya! Ödeme.

"Öyle olsun, gidelim" diyen kızla "teşekkür ederiz" dedim.

Hafifçe başını sallayarak yolu göstermemiz için elini uzattı.

Drake ile önden yürümeye başladığımızda hemen arkamızdan bizi takip etmeye başlamışlardı.

Sessizce geçen dakikalar boyunca sohbet açıp açmamak, neden gizlice insanları iyileştirdiği hakkında soru sormak istesem de sessizliğimi bozmamıştım.

Kızın yanında herhangi bir çanta göremediğim için güçleri olduğu kanaatine varmıştım.

Drake, köyün her yerinde yaşayan şifacılar olduğunu söylemişti. Bu kız da o şifacılardansa güçleri olması muhtemeldi.

Ama aklıma takılan bir şey vardı. Neden bu işi gizli yapıyordu?

Sanırım son yaşadığımız saldırıdan sonra paranoyaklaşmaya başlamıştım.

Drake'in zihnine girdiğimde, diğerlerine belli etmeden her zaman olduğu gibi yine beni anında zihnine kabul etmişti.

- Konuş benimle, yoksa aklımı kaçıracağım

Hayırdır güzelim?

- Ben mi fazla paranoyaklaşıyorum yoksa bu kız şifacı olduğunu gizliyor mu?

Kız gizliden şifacılık yapıyor

- Daha önce hiç sağlıkçı olduğunu gizleyen birini görmedim. Sen gördüysen lütfen bana da söyle de durumun normal olduğuna kendimi daha çabuk alıştırayım

Ödemeyle çalıştığını gizlemeye çalışıyor olabilir

- Ne? Bütün şifacılar ödeme almıyor mu zaten?

Bu diyarda şifacılar iyileştirme karşılığında para almaz, onun yerine bir ihtiyaçları olduğu zaman halk onlara yardım eder

- Keşke benim diyarımda da böyle olsa. İnsanlar kurtaracakları her can başına para alıyorlar. Sırf bu yüzden iyileşemeyen insanlar var.

Kızın yaptığı normalde hoş karşılanmaz ama varlığı kulaktan kulağa dolanmaya başladıysa bir çok kişiye yardım etmiş demektir

- Paraya ihtiyacı olabilir mi diyorsun?

Olabilir. Aksi bir durumda küçücük bir çocuk bile ondan iyi biri olarak bahsetmezdi.

- Ama çocuğu tanıyordu. Rüşvet vermiş olamaz mı?

Rüşvet mi? Onun ne olduğunu bilmiyorum.

- Dalga geçmenin sırası değil Drake

Dalga geçmiyorum güzelim. Normal dünyaya ait olan terimlerin hepsi ne yazık ki burada geçerli değil

Doğru ya, unutmuştum ben bunu

- Tamam. Diyelim ki o kız küçük çocuğa yalan bir haber yayması için para verdi. Buna ne diyorsunuz siz?

Çocuğa ya 'para almış' derler ya da 'casus' derler

- Bu mu?

Evet, ne bekliyordun ki?

- Ne bileyim. Rüşvet kelimesini kullanmayıp casusluk kelimesini kullanmanız garibime gitti. Ayrıca para almış ne ya?

Ben rüşvet ne ya diye soruyor muyum? Kullandığınız kelimelere saygım var en azından.

- Tamam demedim bir şey. Geldik hadi.

Drake'in gülüşü zihnimde yankılanırken zihninden çıkarak odağımı gerçek dünyaya verdim.

Gecekondunun önüne geldiğimizde arkamızdaki ikilinin bir anlığına duraksadıklarını hissettiğim.

Arkamı döndüğümde ikisinin de başlarını eğerek yürüdüklerini gördüm.

Fazla sorgulamadan önüme döndüğümde hepimiz teker teker içeriye girmeye başlamıştık.

Drake mervidenlere yönelerek bize yönü gösterdiğinde peşinden ilerlemiştik.

Bir üst kata çıktığımızda bir süre sakin koridorda ilerlemiş, koridorun sonundan sola dönerek 197 numaralı odanın kapısında durmuştuk.

Drake üç defa kapıyı tıklattığında kısa süre içerisinde kapı, Elvis tarafından açılmıştı. Bizi görür görmez söze gireceği sırada arkamızdakileri de görmesiyle susmuştu.

Üstündeki pelerini hala duruyordu. Hepimiz saçlarımızı gizlemeye özen gösterdiğimiz için köy dışında dinlendiğimiz mola zamanlarımız haricinde sürekli pelerinlerimizle dolaşıyorduk.

Şifacı kız beklediğimin aksine olan biteni öğrenmek yerine bir adım öne çıkarak "durumu nasıl?" diye sormuştu.

Kızın şifacı olduğunu anlayan Elvis, kapı eşiğinden çekilerek girmesi için yol verdi.

Hepimiz küçük odaya doluştuğumuzda Nancy'yi ağlarken bulmuştum.

"Aramızdaki en bilgili kişi o" diyen Elvis isimle seslenmek yerine işaret parmağıyla Nancy'yi göstermişti. "Ama onun bildikleri de sınırlı olduğu için müdehale edemedik."

Nancy'nin bakışları kızı bulduğunda dolan gözlerine ve ağlıyor oluşuna rağmen açıklama yapmaya çalışmıştı.
"On dakika önce bilinci kapandı... kanamasını elimden geldiğince yavaşlattım... ama... bu kadar yapabildim.."

Şifacı kız hepimizi geçerek Herman'ın yanına çöktüğünde kısa bir an yüzünü incelemişti.

Herman'ın pelerinini çıkarmamışlardı ve saçları kapalı olacak çekilde kapşonu onu gizliyordu.

Kız elini Herman'ın anlına doğru uzattığında hepimiz anında gerilmiştik.

Darrel hareketlenerek Nancy'yi çöktüğü yerden kaldırıp geriye doğru çekti.

"Odadan çıkmanızı isteyeceğim" diyen kızla bakışlarım Drake'i buldu.

Aynı saniyede yeniden kıza döndüğümde ilk itiraz eden ben olmuştum. "Üzgünüm ama odada en azından birimizin bulunması gerek"

Kızın bakışları bir beni bir de Herman'ı bulurken sonunda pes ederek "tamam, biriniz hariç hepiniz çıkın" dedi.

Darrel Nancy'yi alarak çıkışa yöneldiğinde Elvis ve Drake bakışmaya başlamışlardı.

Zihinler aracılığıyla konuştuklarını anladığımda ikisinin de bakışları beni bulmuş, ve bir şey demeden de dışarıya çıkmışlardı. Beni seçmişlerdi.

Kapı arkalarından kapanırken zihnimde hissettiğim Drake ile zihnimi açmıştım.

Hemen kapının dışındayım. Bir sorun çıkarsa anında haber veriyorsun

- Tamam

Bakışlarım Herman'ın terden ıslanan yüzünü bulduğunda içim acımıştı.

Daha kardeşini bulamamıştı ki. Şimdi bu halde onu nasıl arayacaktı? Kardeşini bulacağımıza dair ona söz vermiştim.

"Başını çevirir misin?" diyen kızla Herman'ın yüzündeki bakışlarımı ona çevirdim. "Neden?"

"Öyle gerekli. Başını çevirmen lazım, lütfen zorluk çıkarma" derken bir yandan da kıyafetine gizlediği değişik türde yapraklar ve otlar çıkarmaya başlamıştı.

"Kusura bakma ama başımı çevirmek için kalmadım ben bu odada"

Haklı isyanım karşısında sesli bir şekilde nefesini bırakarak Herman'ın yarasını kapatacak şekilde önüme geçmişti. Ne yaptığını göremiyordum.

Bu kız bir şeyler çeviyordu. Ya da bir şeyi gizlemeye çalışıyordu.

Gözlerimi kısarak bir kıza bir de yanında gelen adama baktığımda, adamın bakışlarını üzerimde buldum.

Odada duyulan metalik sesle bakışlarım anında kızı bulmuştu. Hançeri çıkarmıştı ve yere düşürmüştü.

Panikle bir adım atacağım sırada adamın önüme geçmesiyle hamlem etkisiz hale gelmişti. "Onu öldüreceksin!"

Endişeden dolayı yüksek çıkan sesime aldırmadan "ne yaptığımı biliyorum" diye çıkıştı. Yaptığı işten dolayı gergindi.

Bir adım gerilediğimde önüme geçen adam hala aynı yerde dikilmeye devam etmişti. Kendisine sinirli bir bakış yollayarak yeniden kıza döndüğümde bunu bölen ise yeniden önüme geçen adam olmuştu.

"Vücudunda kurt mu var? Yerinde dursana" diye çıkıştım.

Adam bana aldırmazken duyulan "bitti" sesiyle sonunda önümden çekilmişti. Bir adım atarak öne çıktığımda kızın son anda üstünü örttüğü yaranın çoktan iyileşmiş olduğunu ve tek bir çiziğin bile kalmadığını gördüm.

- Şifacılar hançer yarasını tamamıyla yok edebilir mi?

Saniyesinde Drake'e yönelttiğim soruyla anında cevap vermişti.

Yarayı kapatır ama izi kalır. Tamamen iyileşmesi zamanla olacak bir şey. Bana olduğu gibi

- Bu kız şifacıdan daha üst seviye. Yarayı tamamen yok etti.

Bu mümkün değil. Kendine özel gücü olabilmesi  için sadece asil kandan olması gerekir. Ya da asil... Emma, düşündüğüm şey mi?

- Hemen karar vermemekte fayda var ama öğrenmeye çalışacağım

Şifacı kız Herman'ın önünden çekildiği hırada tişörtünü kapattığını gördüm.

"Baksana"

Bakışları bana dönen kız kana bulanan ellerini silecek bir şey bulamadığı için konuşmamı beklemişti.

Amacım onu korkutmak değildi ama ona doğru bir iki adım atmamla yanında gelen adam anında hareketlenmişti.

"Buyur" demesiyle kendisini baştan aşağıya süzdüm. "Adın ne?"

Kız hiç çekinmeden "Rose" diye karşılık verdiğinde neredeyse hayal kırıklığına uğrayacaktım.

Ya yalan söylüyorsa? diyen iç sesime hak verdim.

Naif bir ses tonuyla "yardımların için teşekkür ederim Rose" dediğimde "rica ederim, başka bir şey yoksa geri döneceğiz" dediğine gerilmiştim.

Gitmesine izin veremezdim.

"Saçlarını görebilir miyim?"

Sözlerimle gerilen bedenini buradan bile fark edebiliyordum. "Neden böyle bir şeyi istiyorsun?"

Direniyor. Kesinlikle yüzünü ve saçını saklamak için çabalıyordu. Yüzünü bilmesem de Ellie'nin yeşil saçları olacağını biliyordum.

Onun Ellie olabilme ihtimali yüzde kaçtı ki? Aron onu kaçırdığını söylemişti. Karşımdaki kişi gerçekten de Ellie olabilir miydi?

"Tanıdığım ve kaybettiğim birine çok benziyorsun. O olup olmadığından emin olmak istiyorum sadece."

Emma, geleyim mi yanına?

- Şimdilik bekle

"Ben seni tanımıyorum"

Ona doğru bir adım daha attığımda aramıza girmeye çalışan adamı ayaklarından yere sabitlemiştim.

Yerinden kıpırdayamayan adamın bakışları ayaklarına döndüğünde, gördüğü gölgelerimle yeniden bana dönmüştü. Geldiğinden beri ilk defa sessizliğini bozarak "kimsin sen?" diye sordu.

Onu muhataba almadığımı belli ederek ısrarla kıza bakmaya devam ederken, kızın bakışları yanında gelen adamın ayaklarındaydı.

"Çok eskiden kaybettiğim birine benziyorsun. Beni hatırlayamayacağın kadar eski"

Bakışları yeniden beni bulduğunda beni kötü biri olarak düşündüğünü gözlerinden anlamıştım.

Gözlerimi kapatarak derince bir nefes aldığımda adamı serbest bırakarak gözlerimi geri açtım. "Üzgünüm. Son zamanlarda çoğu şey üst üste geldiği için anlaşamadan kaçmandan korktum " diyerek ellerimi kapşonuma doğru uzattım ve saatlerdir hapsedilen saçlarımı feraha kavuşturdum.

İkilinin bakışları anında beni bulurken aniden değişen tavırlarımı sorguladıklarına emindim. Elimde değildi, gitmesinden korkuyordum.

"İkiz elementsin" diyen adamla başımı onaylarcasına salladım.

"Kötü bir amacım yok. Sizi korkuttuğum için özür dilerim"

Sert tavrından ödün vermeyen kız "ne istiyorsun?" diye sordu. Anlayışlı görünmeye çalışarak "sadece saçlarını görmek istiyorum" dedim.

Saçlarını açmak yerine "kahverengi" diye yanıtladı.

Direterek "görmek istiyorum" dediğimde aramıza giren bedenle bakışlarım bedenin sahibini buldu. "Yeter bu kadar. Size yardım etti ve tanıdık birine benzettin diye üzerine gelme hakkını kendinde bulamazsın."

"Belki de haklısın, ama o düşündüğüm kişiyse hayatını kurtarabilirim. Kurtarabiliriz"

İçimdeki sadece bir umuttu ama hislerim oldukça kuvvetliydi.

Okula geldiğimden beri beni yöneten hislerde neydi böyle?

Adamın sert bakışları yüzümü talan ederken "sence tehlikede gibi mi gözüküyoruz?" diye sordu.

Hiç çekinmeden "evet" dedim. "Buraya gelene kadar kendinizi gizleme çabalarınızı görmediğimi mi sanıyorsunuz?"

"Birinden gizlendiğimiz falan yok bizim. Sen fazla paranoyaklaşmışsın"

Verdiği açığı fark ettiğimde "birinden gizlendiğinizi söylemedim ben" dedim. İma ettiğim şey birilerinin peşlerinde olduğuydu.

Karşımdaki kız anında "dediğinle aynı yere çıkıyor" diye karşılık verdi.

Sakin olmaya çalışarak "tamam" dedim. "Özür dilerim Rose"

Yenilgiyle köşeye çekildiğimde, kanlı ellerini umursamadan hızlıca eşyalarını toparlamaya koyuldu.

"Sırf birine benzettin diye üstüme gelip gelip sonra da özür dilemenin bir anlamı yok"

Haklıydı. Ama sadece Herman'ın artık kardeşine kavuşabilmesini istemiştim.

Yenilgiyle omuzlarımı düşürdüm.

Önce şüphelenmiştim - ki hala gizemli davranıyordu - sonra da onun Ellie olabileceğini düşünmüştüm.

Aron'un yanından kaçabilmek bu kadar kolay olamazdı. Neyi zorluyordum ki?

Eşyalarını toplayan kız odadan çıkacağı sırada son kez Herman'a dönerek "ateşi için de siz bir şeyler düşünürsünüz" dedi.

Yanındaki çocuğun kapıyı açmasıyla Herman'ın "Ellie..." diye sayıklaması  bir olmuştu.

"Ellie yok" diye mırıldandım içim acıya acıya. Yanına giderek yorgunlukla yere çöktüğümde bir elimle elini tutmuştum.

"Gitme Ellie..."

Alnımı yatağa bastırdığım sırada hayal kırıklığıyla dolan gözlerimi saklamaya çalışmıştım.

Koca iki haftadır nerede olduğunu bilmediğimiz bir kızın peşindeydik.

Kim bilir onu nerede ve ne halde bulacaktık. Bu bilinmezlik beni bile yormaya başlamışken Herman'ı düşünemiyordum.

Uzaklaşan adım sesleri beni daha çok hayal kırıldığına uğratırken elimden bir şeyin gelmemesi beni üzüyordu.

Gerçekten de yanılmış olmalıydım...

💚Devam Edecek💚

💚Bölüm hakkındaki düşüncelerinizi buraya alalım ~

💚Herman'cığıma geçmiş olsun 🤧

💚Emma'nın gördüğü görü hakkında ne düşünüyorsunuz? ~

💚Şifacı hakkındaki yorumlarınızı alalım ~

💚Hepiniz seviliyorsunuz, sonraki bölümde görüşmek üzere canlar😺💖

💚Yazım tarihi: 12.03.2024

💚Yayın tarihi: 20.04.2024

Pokračovat ve čtení

Mohlo by se ti líbit

5.7K 445 17
•Allison, her şeyden habersiz arkadaşları ile konser hazırlığı yapıyordu. Çarptığı kişi ile hayatı tamamen değişti. •Artk hiçbir şey eskisi gibi olma...
118K 16.7K 33
[TAMAMLANDI.] Kötüçocuk#1 [17 Eylül 2021] İsyan #1 [5 Nisan 2021] Dram #1 [28 Haziran 2021] Bilirsin, ben iyi bir adam değilim. Şehrim yıkık dökük...
2.6M 1.7K 12
Ev Kızı Evren'in maharetli ellerinin bilmediği bir tarif bile yoktu! Mesela kabarık bir kek yapmak için gerekenler; 3 yumurta, 1 su bardağı toz şeker...
321K 4.3K 23
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...