“SANA BAŞIMIZI BELAYA SOKMA DEMİŞTİM!” diye haykırdı David ayağa fırlarken. Sandalyesi geriye düşmüştü. Alex gözlerini yere dikmiş, dizlerinin üzerinde sıktığı yumrukları titriyordu. Meggy yumuşak bir sesle, “Alex... Biz seni uyarmıştık.” Dedi.
Jaz ise hiçbir şey yokmuşçasına kahve içiyordu. Hafif masaya dayanmıştı. Ağzını birkaç kez şapırdatarak kahveyi kendi içerisinde değerlendiriyormuş gibi bir hali vardı.
Giny “Kaptan haklıydı, her çiçekten bal toplayınca böyle oluyor.” Dedi saf bir öfkeyle. Her duygusunu en saf ve som haliyle, doruklarında yaşayan Giny için sakin bir tepki verdiğini bile söyleyebilirdim. Kendini tutmaya mı çalışıyordu?
Alex’in bal rengi gözleri doldu. Teo’da onlar gibi ayağa fırlamıştı. Kahve kaşları büzülmüş çene hatları belirginleşmişti. “Biraz sakin olun! Zaten yeterince pişman ve üzgün görünüyor.”
David “Ne bokumuza yarayacak üzgün olması!” Masada sadece dört kişi oturuyordu. Jaz, Elizabeth, Alex ve ben. Ellerimi birleştirmiş çenemi dayamıştım. Konuşmayı dinliyordum.
Bana eski günleri hatırlatmıştı, karakol aramaları falan...
Alex titreyen sesiyle mırıldandı. “Özür dilerim.” Giny öfkeyle kafasını iki yana salladı. Belli ki duymak istediği bir özür değildi. “Nihayetinde sadece bir çocuksun.”
Teo “Gençler, sonradan pişman olacağımız şeyler söylemeyelim.” Diye ikaz etti herkesi. Alex’e baktı. “Polisleri bekletme Alex. Kaçak gibi görünürsün. Bu mesele daha ciddi bir şeye dönüşmesin.”
Alex bana bakamıyordu fakat göz ucuyla beni süzdü. Soğuk gözlerle ona baktım. İşte, olgunluk bu işe yarıyordu.
Bende ayağa kalktım. “Gel Alex. Teo doğruyu söylüyor. Ben şahidin olurum.” Dolan gözlerle bana baktı. Bal rengi gözleri güneş misali parlıyor ve ışık saçıyordu. Kendini kasmaktan boynundaki damar belli olmuştu.
Tek kelime etmedi. Elimi omzuna koydum. “Nihayetinde öğrencimsin değil mi?” Ama aklımdan geçen şey, bu konularda fazlasıyla tecrübeli olduğum için onun yanında durmaktı.
Fakat bunu onlara söyleyemeyeceğimden böyle anlatmak daha kolaydı.
Alex ayağa kalktı. Adem elması titriyordu. Tek kelime etmedi. Kafasını salladı. Ama işçi tulumunun içindeki tişörtünü kaldırıp, yüzüne bastırdı ve bize arkasını döndü. Sesi titriyordu. “Özür dilerim. Gerçekten... Daha olmayan şirketimizi bile tehlikeye attım. Çok üzgünüm.”
Teo ona yürüdü ve sertçe sırtına vurdu. Ona bakmadı, sanırım ağlamasını görmezden gelerek nezaket ediyordu. “Hadi, arabaya binelim.”
Kaşlarımı çattım. “Siz de mi geliyorsunuz?” Giny de yürürken, “Çok güzel bir ismin heba olmasına izin vermeyeceğim.” dedi sinirli olduğu belliydi. David kapıya giderken “Bir daha boyundan büyük işlere kalkışma.” Derken o da sırtına geçirdi.
Alex öne doğru savruldu. David guruptaki iki erkekten daha yapılı ve uzundu.
Meggy jaz’ı tuttu. Jaz anında kamburlaşıp omuzlarını öne eğerken “Ben gelmek istemiyorum.” Diye homurdandı. “Hadi jaz, ne kadar şahit o kadar iyi.” “Hayır.” “Evet.”
Jaz son bir çaba “Hayır.” Dese de Meggy onu sürükledi.
Elizabeth endişe ile bana bakıyordu. Telefonumu elime aldım. “Merak etme, önemli bir durum olduğunu sanmıyorum.” Kafasını salladı. “Lütfen beni ara.” Kafamı sallarken Alex’in omzunu tuttum. “Gel bakalım Kazanova.”
Alex benim arabama diğerleri de birbirlerinin arabalarına binmişlerdi. Kar yağışı durmuş olmasına rağmen etraf oldukça karlıydı. Karlı ve karanlıktı. Etrafı sokak lambaları aydınlatıyordu.
Bu bana maziyi hatırlatınca derin bir nefes verdim. Halbuki ki karın her zaman için iyi şeyler hatırlatması gerekiyordu.
Alex bana konum atarken bende telefonumla kardeşimi aradım. Alex “Kim?” derken sesi hala titriyordu. Derin bir nefes verdim. “Kardeşim.” Kafasını sallarken kemerini sıkıca tuttu. Lakin kardeşim meşgule atmıştı.
Gazı kökledim fakat lanet akıllı sistem, kendi kafasındaki limite göre gitmeye başladı. Ekibe karakolun konumunu yolladık. Direk orada buluşmamız daha iyi olurdu. Telefonu tekrar çaldırdım.
Bu sefer açıldı. “Söyle abla?” “Bana bir avukat lazım.” “NE!?” diye haykırdı çığırtkanlı bir sesle. Gözlerimi ovuşturdum. “Alex mafyaya şoförlük yapmış. Poliste bunu yakalamış. Alex’i çağırıyorlarmış.”
“He.”
“Ne, he?”
“Şöyle söyleyeyim, Alex abiyim ne kadar şey biliyor ya da neler gördü?” Alex’e baktım. “Hiç.” Dedi. “Abi, emin misin bak?” “Evet, gerçekten. Tüm gün arabadaydım. Ondan sonra da bir daha beni aramadılar zaten.”
“Seni aramadılar mı? Üzerine suç mu bıraktılar acaba?” diye mırıldandı.
Alex bembeyaz kesilen yüzüyle dona kaldı. “Merak etme abi, önceden bir bağlantın olmadığını, sadece işe ihtiyacın olduğundan bilmeden girdiğini falan söyleriz. Bir arkadaşımı arayayım. İyi bir avukattır. Size yardımcı olur.”
“Sağ ol. Miri.” Dedim. “Gelişmelerden beni haberdar edin.” “Kapat Miri.”
Dakikalar sonra bize bir konum ve telefon numarası gönderdiğinde oraya doğru yola koyulduk. Avukat ve Alex’i önceden görüştürmek istiyordum. Belki karakola gitmeyi biraz daha geciktirin diyebilirdi.
Bu tarz avukat-mahkeme işlerine küçüklükten aşinaydım fakat kardeşimin hukuk okumasıyla konuya yetkinliğim biraz daha artmış olmuştu.
Site evlerinin oraya vardığımızda şehir adeta canlanmıştı. Ve uyanık şehir adını almaya hak kazanmıştı. Her yer ışıl ışıl lambalarla ve insanlarla doluydu. Gece bir başka oluyordu buralar.
Eve yaklaşırken Alex avukatı arayarak yaklaştığımızı haber verdi. Alex ile bir gökdelenin önünde durduğumuzda, arabanın ön camına eğilerek, yüksekliğine baktık. Teknik olarak birer mimardık ve böylesine yapılar ilgimizi çekiyordu.
“İçi nasıldır acaba?” diyerek Alex kafamdaki soruyu sesli dile getirdi. Arkama yaslanırken evlerin içini çaktırmadan dikizliyordum. “Senin biraz daha, kendi canının derdinde olman gerekiyor.”
Kafasını salladı. “Altıma yapacağım zaten. Sadece konuşarak kendimi rahatlatmaya çalışıyorum.” “Ben, sessiz olman kaydıyla, acı içerisinde ölmene razıyım.”
Bana bakınca sırıttım. “Dalga geçiyorum.” Dedim. Bu kişiliği bilakis lisede kullandığım kişilikti, bir anda hatırlayınca söylemeden edemedim.
Güvenlikten biri çıktı. Aklımda onunla ilgili oluşan ilk düşünce genç olmasıydı. Alex endişe ile sesli bir şekilde yutkunurken, zokayı yediğini hissettiriyordu.
Adam etrafına bakınca selektör yaptım. Uzun bir kaban giyiyordu. Hafif koşar bir tempoda yürümeye başladı. Alex’e baktım. “İstersen arkaya geç, daha rahat konuşursun.” Alex kafasını sallayıp indi.
Avukat yanına varınca ikisi tokalaşıp bir şeyler konuştular.
Merhabalaşmaya oranla uzun bir konuşma geçmişti aralarında.
Oturduklarında adam beyaz dişlerini göstererek sırıttı. “Merhaba ben avukat Harwick.” Arkamı dönüp ikisine baktım. Ardından elimi uzattım. “Merhaba avukat bey.” Adamın dolgun kızıl saçları oldukça dikkat çekiyordu. Hiç kızıl saçlı avukat görmemiştim.
Alex gergin bir şekilde konuşmayı sürdürdü. “Bu benim arkadaşım Eylül.” Kafasını salladı. “Miri bana üstün körü bahsetti fakat sizin ağzınızdan duyamam daha doğru olur.”
Parmaklarımı direksiyona vururken, dikiz aynasından avukata baktım. “Öncelikle prosedürleri konuşmamız gerekmez mi?”
O da aynadan bana baktı. “İlk önce davayı duymayı tercih edenlerdenim.”
Alex ona bütün gün olanları ve yaşadıklarını anlattı. Avukat kafasını salladı. “O halde seni klasik sorguya alacaklar. Endişe edeceğin bir şey yok. Dürüst ol ve ne yaşadıysan anlat. Sicilin temizdi değil mi?” Alex kafasını salladı.
“Tamam, bu zaten sorgudakilerin elindedir. Senin sicilini biliyorlar sadece gizlice karıştırdığın bir şey olup olmadığını veya bir şeyler öğrenip öğrenmediğini merak ediyorlar. Bir olasılık seni ön ayak kullanıp kullanamayacaklarını da ele alırlar. Elinden geldiğince panik davran. Asla beceremeyecekmişsin gibi. Günün sonunda bir şey çıkmazsa seni salarlar zaten. Dosyanda kapanabilir.”
“Bilir derken?” dedi Alex tedirginlikle.
“İleride dava tekrar açılırsa, nihayetinde senin de bir kaydın olacağından bir kez daha çağırabilirsin. Tabii bu çok düşük bir ihtimal. Asla gerçekleşmeyebilir de.”
Alex pişman bir şekilde bir kez daha nefes verdi. “Bu sicilimde yazılacak...”
Avukat kafasını salladı. “Tabii senin haklı çıktığın ve bulamadığın da yazar.” Alex gözlerini yumdu. Nihayetinde yine de yazacaktı. Avukat Alex’i süzdü, ardından tane tane konuştu. “Davayı kazandıktan sonra... bir miktar para verirsen yazmaz.”
“Efendim?”
Avukat hafif gülümsedi. “Devlet alanına sıçramadığı için olabilir. Günümüzde paranın çözemeyeceği konu çok az ne yazık ki. İş insanları bunu çok sık kullanır. Sabıka temizleme. Ama istedikleri parayı vermen gerekiyor.”
Alex “Bu iş te ortaya çıkarsa? yanlış bir şey yapmak istemiyorum.” “Endişe etme, tamamıyla yasal. Zaten durumdan aklandığın için temizleme işlemi yapılıyor bu kadar. Bütün müvekkiller yapar bunu. Hatta yapılması önemlidir.”
Alex “Ah, tamam o zaman. Ne kadar vermem gerekiyor?” “Genelde değişir ama cüzi bir miktar.” Alex yere baktı. “Cüzi bir miktarım olmayabilir.” “Hiç mi yok?” dedi avukat. Bana baktı, kafamı salladım. “Siz onu dinlemeyin.”
Alex öne atıldı. “Kaptan cidden... Zorunda değilsin! Zaten çok şey borçluyum-“ “Öğretmenler öğrencilerini korur, değil mi?”
Ona baktım. “Gelecekte beni geçtiğinde beni de hatırlarsın umarım.” Gözleri dolan Alex bir kez daha tişörtüne gömülüp sessizliğe büründü.
Avukata baktım. “Bize eşlik edersiniz umarım.” Kafasını salladı. “Memnuniyetle.” El frenini indirerek yola çıktım.