2 hafta sonra
Sakatlığımın üzerinden iki hafta geçmişti. Takımla çalışmalara başlamıştım, yarın maç vardı.
Antreman bitince herkes kendini çimlerin üstüne attı. Kana kana su içtim, çimlerin üzerine uzandım; nefesimin düzene girmesini bekledim. Yanımda yatan Cenk abi, "Akşam bizde toplanıyoruz." dedi.
"Kaçta?"
"Duş filan alalım geçeriz."
Oturduğumuz yerden kalkıp duşlarımızı aldık. Üstümü giyerken Cenk abi gülmeye başladı. Tişörtümü kafamdan geçirdim. 'Ne oldu?' der gibi bakıyordum.
"Şu soyunma odasına her girdiğimde aklıma o gün geliyor."
İki, üç dakika sonra jeton düşünce biraz utandım. Allah'tan odada sadece ikimiz vardık. Cenk abi ayrıntı vermeye başlamışken onu durdurdum. "Cenk abi," 'Abi' kelimesini bastırarak söyleyince konuyu değiştirdi.
"Sena da gelecek değil mi?" dedim Cenk abiyi beklerken. "Gelecek." dedi nefesini verirken.
Bugün Cenk abi getirmişti beni tesise, o yüzden onun arabasıyla gidiyorduk. Radyodan Fikrimin İnce Gülü çalınca sırıttım. "Deselerdi ki, Talha deli gibi bir kızı sevecek. Vallaha inanmazdım, oğlum." Ben hâlâ deli gibi sırıtmaya devam edince Cenk abi omzuma vurdu. "Ama bu abilik kurallarımı yapmayacağım anlamına gelmiyor."
Yalvarır bakışlarla bakınca omuzlarını indirip kaldırdı.
Bugünde benim için yakıyoruz.
»»——⍟——««
Sena'dan
Millet sohbetten sıkılmış olmalı ki ortama sessizlik çöktü. Bu sessizliği canım arkadaşım Melinim bozdu, sağ olsun. "Film izleyelim." Herkes onaylayınca ne izleyeceğimize karar vermek kalmıştı. "Sena'nın oynadığı filmlerden birini açın işte." dedi Aslı abla.
Herkes onaylayınca en son oynadığım filmi açtı Melin, televizyondan.
Talha tam karşımda ki koltukta oturduğu için arada göz göze geliyorduk; gözlerini kaçıran kişi genellikle ben oluyordum.
Film gayet güzel ilerlerken gelen öpüşme sahnemle gözlerim Talha'ya kaydı. Dişlerini sıktığı çenesinin gerilmesinden belliydi, dizini de sallıyordu. Hızla ayağa kalktı, burnundan soluyor gibi hali vardı. "Ben bi hava alacağım." diyerek evden çıktı. Derhal montumu giyip peşinden gittim.
Hızlı adımlarla sitenin çıkışına doğru gidiyordu. "Talha!" Arkasından seslensemde bakmıyordu. Siteden çıktı, peşinden gitmeye devam ediyordum. Adını birkez daha bağırarak söylediğimde durdu, bana doğru döndü. "Şimdi konuşmayalım." dedi dişlerini sıkarak. Benim de inadım inat işte ne yapacaksın. "Hayır, şimdi konuşacağız! Ne oluyor ya sana? Durduk yere burnundan soluyorsun, hızla dışarı attın kendini! Derdin ne, Talha?" Gece vakti etrafta kimse olmadığı için bu kadar rahat bağırabiliyordum.
Kaldırımın ortasında ikimizde burnumuzdan soluyorduk. Sokak lambasının ışığıyla gözlerinin koyu gözükmesi dikkatimi çekti, hemen kendimi topladım. "Bu tav-" Lafımı kesti, bana bir adım yaklaştı. "KISKANIYORUM, SENİ KÖPEK GİBİ KISKANIYORUM TAMAM MI? ROL BİLE OLSA BENİM DIŞIMDAKİ BİR ERKEĞİN SENİ ÖPMESİNİ KISKANIYORUM!"
İtirafıyla dona kaldım, ne tepki vereceğimi bilemedim. İkimizde bakışmaktan başka bir şey yapmıyorduk.
Gözlerini gözlerimin üzerine dikti. Sen bana o şekilde bağırırsan bende o şekilde karşılık veririm. "NEDEN YA, NED-" Benim gibi bağırarak lafımı tekrardan böldü. "ÇÜNKÜ SANA AŞIK OLDUM!"
Derince yutkundum, gözlerimi kaldırım taşlarında gezdirdim; Talha inatla gözlerime bakıyordu.
Elimi kalbinin üzerine yerleştirdi. Hasretinden yandığım yeşilleriyle buluştu kahvelerim. Kalp ritmini dinlememi sağladı. "Bu kalp varya," Eliyle belimi kavrayıp kendine doğru çekti, bedenlerimiz birbirine değiyordu. "Her gün senin sesini duymak, yeşillerim kahvelerinle buluşsun diye atıyor." Yüzüme yaklaştı, nefesini yüzümde hissediyordum.
Tam lafa başlayacakken dudaklarımda hissettiğim baskıyla dona kaldım.
Talha beni öpüyordu...
Bir anda öptüğü için karşılık veremedim. Kalbinin ritmi hızlanmıştı. Belimdeki elini sıktı, beni kendine daha çok çekti. İkimizinde gözleri kapalıydı, göğüs kafesim hızla inip kalkmaya başladı. Vücutlarımız tek beden olmuştu sanki...
Nefes nefese geri çekildi, alnını alnıma dayadı. İkimizde nefes nefese kalmıştık. Nefeslerimizin birbirine karışmasına izin verdik. "Ben karar verdim." dedi nefesini normale sokmaya çalışırken. "Neye karar verdin?" Dudakları yukarı kıvrıldı. "Cenk abinin evindeydik merdivenlerden aşağı inerken sen bana İstanbul beyefendisi demiştin." Çocukların odasında: bizi yakıştırmalarından rahatsız olup olmadığımı sormuştu. "Bende sana 'stoper, İstanbul beyefendisi sırada ne var?' demiştim." O anı hatırlayınca gülümsedim. "Ona da sen karar ver. demiştin ya," Yüzünü biraz geriye çekti, gözlerimin içine bakarak, "Bana sevgilim demeni istiyorum." dedi sırıtarak.
Hızla boynuna atladım, belimi sıkıca kavrayıp etrafında döndürmeye başladı. Beni yere indirince yanağını öptüm, sıkıca sarıldım; elleri belimi buldu, saçıma öpücükler kondurdu. "Sevgilim," dedim kelimeyi bastırarak. Dediğim ile kahkaha attı. "Hiç söyelemeyeceksin sandım." dedim alçak çıkan sesimle.
Az önce de hayvan gibi birbirimize bağırıyorduk.
Elleriyle belimi okşadı. "Ama artık söyledim." Başımı yasladığım göğsünden kaldırdım, geri çekildim. Hâlâ sırıtarak bakması yanaklarımın kızarmasına neden oluyordu.
Elimi elinin arasına aldı, yürüyerek eve geldik. Kapıyı çalınca strese girdim, birleşmiş olan ellerimize baktım.
Kapıyı açan Melin şoka girdi, kal geldi kıza. Gözleri ellerimizde kaldı, harekette haraket etmiyor bu kız. En sonunda tepki verdi. "OHA!" diyerek anırdı. Melin'in bağırmasının ardından koşarak Kerem geldi. "Melin, iyi misin?" Melin'e bir şey oldu sandı, birleşmiş olan ellerimizi görünce koşarak salona geri gitti. Bizde içeri girdik, salona girer girmez Kerem haberi müjdeledi. "İtiraf ettin mi lan?" Talha'nın sırtına vurdu.
İçim gitti.
Cenk abi ile göz göze geldiğimde şaşırmış şekilde bakıyordu. Herkes tebrik edince sıra Cenk abiye geldi. Bana sıkıca sarıldı. "Sen ne ara büyüdünde aşık oldun?" dedi baba şefkatiyle. Geri çekilip Talha'nın ensesine patlattı. "Bu kızı üzersen seni sürüm sürüm süründürürüm," Talha kafasını yere eğmiş dinliyordu, kendimi tutamayıp güldüm. "Ona göre, Talha efendi." dedi ve yerine oturdu.
Klasik Cenk abi işte, kıskanma modu yine açıldı abimin.
1 gün sonra
Art arda çalan telefonumla zar zor kalktım. Uyku sersemi kimin aradığına bakmadan direkt kulağıma götürdüm. "Ne var ya sabah sabah?"
"Sevgilim?"
Talha'nın sesini duymamla kendime geldim. Yatağın içinde doğruldum. "Talha sen miydin? Pardon." Samimi bir kahkaha attı. "Bugün maçım var. Gelmek ister misin?"
"Gelirim," Dolabıma bakış attım. "Acaba kimin formasını giysem ya?" Bozuntuya vermeden devam ettim. "Tayyip Talha Sanuç diye bir çocuk var; çok yakışıklı, gözleri yeşil, kaslı, fiziğine aşığım resmen. Onun formasını giyerim artık."
"O Talha sizi çok özledi yalnız."
Dudaklarım yukarıya doğru kıvrıldı, utanmıştım. "Güzelim, utandın mı?" Kahkaha atarak diyince kendime geldim. Boğazımı temizledim. "O zaman maçta görüşürüz sevgilim."
"Ne dedin sen?" Ses tonundaki sevince anlam veremedim. "Maçta görüşürüz dedim."
"Bir sonraki."
Şimdi salağa yatıyoruz, hazır olun. Anlamamazlığa vurarak, "Ne demişim ki?" dedim.
"Nede olsa duyarım ben." dedi kendinden emin sesle.
Biraz daha konuşup kapadık.
Dolaptan Talha'nın formasını çıkarınca gözlerim doldu; abimin formasıydı. Hemde üzerinde Talha'nın imzası vardı.
Ailemizi bırakıp beraber ayrı eve çıktığımızda kaçırmadan maçları izlerdik.
Anılar canlandı zihnimde...
2 yıl önce
Abimin içeriden bağırmasıyla koşarak salona geldim.
"Gol be! İşte bu!"
Elimi kalbime götürdüm. "Abi ödüm koptu!" diyerek söylendim.
Atılan gol tekrar tv'ye verildi; Röveşata'dan atmış. Baya da güzel atmış şimdi, Allah var. "Nasıl attı be onu?" diyerek Talha'yı hayranlıkla izledim.
"Bu varya adamın dibi! Evlenilecek adam!"
Abimin oyuncuya övgüler yağdırmasına kahkaha attım. "Ne gülüyorsun be kızım?"
"Abartma sende. Evlenilecek adam filan."
Abim bana sus işareti yapıp maça döndü, ezber yapmak için odama doğru adımladım.
(Sınır: 10 yorum🙏)
Not: Koyduğum sınıra ne zaman ulaşırsam o zaman bölüm atıyorum artık.