Ara Sokak

By Evim_kitaplar2

84 1 2

Bazen insan herşeye geç kalır.Bazen bir sevgiye bazen acı dolu duraklara bazen ise can yakıcı bir geçmişe...E... More

Yalan
Kaldırım
İnsancık
Uzatılan El
Yara
Ölüm
Yalvarış
Kulaklık
Kaçamak
Teşekkür
Acıma mı?

Ara Sokak

3 0 0
By Evim_kitaplar2


Daha batmamış güneşin altında yürüyordum.Ece'nin yanından ayrılalı bir saat oluyordu.Okul nihayet bitmişti fakat benim mesai bitmemişti.Ders çalışmam gerekiyordu.Bilgeli bir insan olmayı her zaman benimsemiştim.Bu yüzden kitaplar okur,şiirler yazardım.Belki de en iyi şairler acıyı en derinden yaşayanlardı.Onu bilmem fakat ben kendi çapımda yazmaya bayılan bir insandım.

Sırtımda kırmızı çantam,kolumda Ece'nin yapıştırdığı geçici yara bandı vardı.Adımlarım dershanenin yolunu tutmuşken bakışlarım adımlarıma kaydı.Eğer şu kaldırımdaki çizgilere basmadan kaldırımı bitirirsem dershanede boş masa bulacağım.Bu tür inançlarım vardı.Genelde mantıklı geliyor ve uyguluyordum.Önümdeki çizgili kaldırımlara gitti bakışlarım.İçimden tekrarladım cümlemi.Küçüklükten beri şansı kovalamak için böyle şeyler yapardım.

Derin bir nefes alıp parmak ucumda dikkatli bir şekilde ilerlemeye koyuldum.Kulaklığım halen yoktu ve kafamı dağıtmama ihtiyacım vardı.Beyaz sporlarımın ucundan çizgilere basmadan zıplayarak ilerliyordum.Dışarıdan belki deli gibi görünüyordum ama bu önemli değildi.Önemli olan şimdi önümdeki çizgilerdi.Karşıma çıkan insanları takmayarak tüm dikkatimi çizgilere verdim.Şuan dünya yansa bile ben o çizgilere basmamalıydım.

Gözlerimi kaldırıp önüme baktığımda kaldırımın uzunluğunu gördüm.Bu yol böyle bitmezdi.Ne diye girdiysem bu toplara sinirli bir şekilde oflayarak tekrar dikkatimi ayaklarıma yönelttim.Adeta bir ceylan gibi sekerek ilerliyordum batan güneşin altında.Adımlarım hafif sendelediği sırada omzumda bir el hissetmem ile irkildim.Adımlarımı yarıda bırakıp olduğum yerde durdum.Arkamı döndüğümde bana bakan toprağa benzeyen gözlerle karşılaştım...

Bu o çocuktu yani insancıktı.Hani bana çikolata veren.Ah neyse gene saçmalıyordum.Selam derse ne diyecektim?Ya da konuşmak isterse!Haah yoksa kafeye falan gitmek isterse ne diyebilirdim?Direk hayır desem çok kırıcı olurdu.Yok yok en iyisi bir bahane üretmekti.Ama bahaneye ihtiyacım yoktu ki benim zaten dershanem vardı.Ya benimle dershaneye gelmek isterse?İşte o zaman boku yerdim.Birşey düşün Elvin birşey düşün!

İfadesiz yüzüm ile aklımı okumaması için savaş verirken o yine suratındaki sırıtış ile bana bakıyordu.Ne söyleyecektim şimdi?Ya da o mu söyleyecekti?Ya ikimizde aynı anda söylersek?Off bu çocuk beni niye bu kadar çok geriyordu.Bende onun gibi gülümsemeye çalıştım.Suratımda yayılan ifadede ne gördüyse gülümsemesi daha çok yayılmıştı.Acaba gülümseme yolu ile konuşan biri miydi?

"Selam"dedi elini hafif havaya kaldırıp.Yüzüm soldu.Ergenler gibi eline çakmalı mıydım?Bana neden elini uzatmıştı ki?Tamam Elvin seni uzaylı sanacaklar sende selam ver.Tam selam vermek için elimi kaldıracağım sırada ağzının açılması ile geri düştü."Şey giderken seni gördüm de bir selam vereyim dedim nasılsın?"diye sordu kafeteryada yaptığı elini ensesine koyup kaşıma hareketini yaparken.

"Haaa"dedim anlamış gibi yaparak.Sanırım şimdi ona selam vermem gerekiyordu.Uzaylı gibi davranmayı kes Elvin!"İyilik senden?"dedim göz kırparak.Sanırım bu hakaret bana kafeteryadan beri alışkanlık olmuştu.Panikten ellerim terlerken bir yandan da sohbetin nereye gideceğini düşünüyordum.

"İyi bende nereye böyle okul bitmedi mi?"diye sordu hafif göz kırpıp göz ucu ile çantamı ve elimdeki kitapları işaret ederek.Bakışlarım elimdeki kitaplara kayınca yüzümde anlamsız sahte bir gülümseme oldu.

"Şey ya dershaneye gidiyordum"dedim.Tam ardından çıkış konuşmamı yapacağım sırada o araya girdi.

"Aaa öyle mi bende oraya gidiyordum ne tesadüf"dediğinde dona kaldım.İşte şimdi boku yemiştim.Benimle dershaneye gelmek isteyeceki!Günüm mahvolacaktı!Ve zaten yorgunken gerici sohbetine maruz kalacaktım!Acilen yalan bulmam lazımdı.Bir bahane üretip bu işin içinden çıkmam lazımdı.Filmlerdeki gibi kızın bir tanıdığı gelip onu bu durumdan kurtarmasını istedim hatta üstüne üstlük bekledim fakat hiçbir şey olmadı.Birşey anlamasın dire yüzümdeki gülümsememi sabit tutarken nihayet konuştum.

"Ya ya"dedim ve ardından istemesem bile "beraber gidelim mi o zaman"dedim baş parmağım ile yolun ilerisini göstererek.Bu teklifim onu memnun etmiş olacak ki gülüşü eski yerine yayıldı.Eli ile bana yön verirken ben önden o da hafif arkamdan yürümeye başladı.Saçını farklı bir şekilde kıvırcık yapmıştı.Çillero güneşin yüzüne vurması nedeniyle daha belirgin gözüküyordu.

Yol boyu konuşacak konu buldum fakat ben bir insancık ile konuşmaya hazır değildim.Korkuyordum.Hayır hayır korkmuyordum ne diyeceğimi düşünüyordum.Hayatımda alışveriş dışında kimseyle konuştuğumu hatırlamıyordum Ece dışında.Şimdi bu aniden çıkan adını bile bilmediğim çocuk ile ne konuşabilirdim ki?Dikkat çekmeden de olsa çizgilere basmamaya çalışıyordum.Şu kaldırım bir türlü bitmiyordu.Garip yürüdüğümü çaktırmadan çizgilere basmıyordum.

"Ha bu arada adım Cenk"dediği sırada ona döndüm.Sanki içimi okumuştu.Bana elini uzattığı sırada bir ona bir de eline baktım.Çak beşlik falan mı yapmalıydım.Tamam şaka yapıyorum filmlerden de biliyoruz yani.Gülümsemeye çalışarak elini sıktım.

"Bende Elvin"dediğim sırada ellerimiz ayrıldı.Umarım terlediğimi fark etmemişti.Hızlı bir şekilde yürümeye gayret gösterirken kaldırım şükürler olsun ki bitmişti.Ve ben bir tane bile çizgiye basmamıştım!Bu demek oluyor ki yer bulabilecektim.Neşemi gizlemeye çalışarak suratımı sabit tutmaya çalışırken Cenk denen çocuğun telefonu çaldı.Benden izin isteyip telefonuna baktığında adımlarım durmuştu.

"Bir saniye"telefonu kulaklarına götürdüğünde karşı taraftan yanıt beklemeden konuştu."Alo.....Evet yoldayım...."Karşı taraftan ne yanıt geldi bilmiyorum ama bana dönmüştü gözleri."Şuan-.....Peki tamam geliyorum"dedikten sonra gözlerimdeki ışıltıyı saklamaya çalışıyordum.Ne gidiyor muydu?Nolur gitsindi.Biliyordum.Şansımın bu kaldırımda olduğunu biliyordum.

İçimdeki patlayacak olan neşemi gizlemeye çalışarak ona doğru döndüm.Yüzündeki gülümseme silinmiş mahçup bir ifade ile ensesini kaşıyordu.Sanırım bu çocuğun tiki vardı.

"Şey kardeşimin bana ihtiyacı varda senin için....bir sorun olmaz değil mi?"Tam cevap vereceğim sırada hızlıca söze girdi."Hayır yani beraber çalışmak istiyorsan kalabilirim hiç sorun değil"dediği sırada gözlerime endişe hakim oldu.Hayır onu istemiyordum.Yani ben insancık istemiyordum.

"Hayır hayır hiç sorun değil sonuçta o senin kardeşin bu duyguyu çok iyi bilirim"Kardeşim yoktu.Gayet rahat davranmaya çalışarak konuşmuştum ki bir oh sesi geldi.Sanırım dert etmemi şüphe ediyordu.Omuzlarındaki gerginlik inmeden tekrar bana baktı.

"Ama unutma bu telafisini yapamayacağımız anlamına gelmez"diyerek göz kırptıktan sonra bende ona göz kırptım.Sanırım biz bu gidişle sürekli göz kırparak anlaşıcaktık.Bu bana onunla kafeteryada konuştuğumuzdan beri alışkanlık olmuştu.Sürekli onunla konuştuğumda göz kırpasım geliyordu.

Kısa bir görüşme faslından sonra gene tek başıma kalmıştım.Bu bence çok güzel bir histi.Sadece ben,sadece ben...Kulağa hoş geliyordu.Ergenliğimden sonra hep yalnız takılmak istemiştim.Bunun aslında ergenlikle bir alakası yoktu daha çok olgunlaştığım için artık çevremde insancığa ihtiyaç duymuyordum.Ne olgunlaşma ama insana insancık diyorum.

Küçüklükten beri gelen alışkanlıklarımdan biriydi bu da.Ha çocukluğum sizin bildiğiniz gibi bir beyaz atlı prensin beni kurtarması ile bütün kötülüklerimden falan arınmadım.Kuytu köşelerde herkesin bana acıyarak bakması fakat kimsenin ses çıkarmaması ile geçti çocukluğum.Bazen sokaktaki çocuklar terliklerimi alar kaçarlardı.Onların peşinden ne kadar gitsem bile bir süre sonra yorulurdum.Yalın ayak geldiğim sokakları hatırlıyorum.Sonra herkesin bana acınası bakışlarını...Yıllardır annemin çirkin bir çocuğum diye beni sevmediğini düşünürdüm.Oysa asıl çirkinlik ondaymış.Meğerse ben görememişim.

Fakat hâlâ o lanet 'beni neden sevmedi?'düşüncesi başımın üstünde dolanıyordu.Bazen kendimi düşünürken buluyordum.'Beni de sevseydi ne olurdu sanki?'Bu düşünceler,onunla güzel bir anne-kız olma hayallerime hep bela okuyordum.Zihnimden artık çıkarmak istediğim fakat oraya yuva yapmış düşünceler.Yoldan geçen tatlı bir anne kız gördüğümde suratımda istemsizce gülümseme olmaması lazımdı.Ya da gözlerimin dolmaması lazımdı fakat engel olamıyordum ki şu lanete.Yuva yapmış düşünceler gene devreye giriyordu'seninle böyle olabilirdik anne'derken buluyordum kendimi.Sonra aklıma geliyordu.Bana yaşattıkları,benden nefret edişi,gözünün önünde acı çekerken susması...Bana olan nedensiz kini aklıma geliyordu.

İçimdeki kuytu köşelere yer ettiğim o düşünceler peşimi bırakmazken bir de kendi sesimi dinlemem açıkçası zor oluyordu.Belki de bu yüzden yalnız kalmak istiyordum,belki de bu yüzden seslerden kaçmak istiyordum.Etraftaki sohbet sesleri gürültü kalabalığından başka birşey değildi.Yalnız kalmazsanız kendi sesinizi bile duyamazdınız.

Gene yalnız kalmıştım.Zaten her insancık er ya da geç yalnız kalırdı.Çevresindekiler gider,hatta bazen düşünceleri bile onları terk ederdi.Sadece kendiniz kalırdınız.Bu yüzden en büyük düşmanınızda en büyük dostunuzda hep kendiniz olsundu.Etraftaki sisler dağılır,yolun sonu görünürdü.Kimse sizinle mezara falan da girmeyecekti.O yüzden insancıkların kendini yıpratması saçmaydı.Yalnız kaldıklarında yanında olan tek kişi kendileriydi.Oysa onlar içlerini de çürütüp onu yok etmek istiyorlardı...

Başımı kaldırdığımda dershaneye çoktan varmıştım.Hızlı bir şekilde içeri girip boş masa aradım.Şansıma sadece birkaç tane masa boştu.Burası biraz kütüphane gibiydi.Etrafta kitaplar,masalar bulunur isteyende hoca anlatımı için sınıflara dağılırdı.Ben hoca anlatımını sevmezdim.Bana göre insancıklar birinin anlatımı ile dolaylı yolla değilde direk kendileri okuyup öğrenmelilerdi.Hızlı bir şekilde masama kurulup sandalyemi kendime çektim.Kırmızı çantamı açık renk kereste masanın üzerine koydum.Ardından kucağımdaki kitapları önüme serdim.Anlaşılan hızlı olmam lazımdı.

Derslerle pek aram olmasa bile arada sırada takılıyordum.Aslında bir muhabir olarak matematiğe nasıl ihtiyacım olduğuna hâlâ anlam verememiştim ama çalışıyordum işte.Yanımda Ece gibi sarı saçları olan bir kız vardı.Şuan kulaklığım olsa onları hiç dinlemeseydim ne güzel olurdu.Ama lanet gibi o bahçede düşüp bir de adımı çıkarmıştım.Zaten insancıklar sınav stresinden etraftan çıkacak en ufak bir dedikoduya açlar o salak adam da geldi bana yardım ediyor!Yine aklıma geldikçe sinirlerim bozulurken bu düşünceleri de fırlatıp atmak istedim.Aman ne de olsa ya bir gün ya da iki gün konuşurlardı sonra da bakıyorlar görüşmüyoruz hemen başka konuya atlarlardı.

Zaten o yangın merdiveni konusunu hâlâ gözlerimden atabilmiş değilken bir de bu travma çıkmıştı.Neyseki bu konular birkaç güne unutulacaktı da bende huzura erecektim.Düşüncelerimi bir kenara bırakıp dersime odaklanmaya çalıştım.Aklım hala yazdığım romandaydı.Aşk ile alakalı birşeyler yazmayı sevmezdim.Hayatımda hiç yaşamadığım bir duyguyu nasıl kağıda dökebilirdim ki?Sevgiyi de bilmezdim fakat sevgisizliği bir kağıda dökebilirdim...

Dersler nihayetinde bitmişti.Deli gibi çalışıp dört şık arasında kalma sorularını çözmüştüm.Sanırım beynime bu kadar fazlaydı.Saatin nasıl geçtiğini bile fark etmemiştim.Acaba saat şuanda kaçtı?Başımı kaldırıp pencereye baktığım sırada çoktan havanın siyaha büründüğünü gördüm.Telaşlı gözlerle gözlerimi masalarda gezdirdiğimde birçoğunun boş olduğunu gördüm.Bir masada taş çatlasın iki kişi vardı.Onlar da pür dikkat önlerine gömülmüş ders çalışıyorlardı.Büyük ihtimalle onlarında akşam olduğundan haberi yoktu.

Aceleci bir tavırla hızla ayağa kalktım.Bu ani tepkim ile çoğunun gözü bana dönse de sonradan önlerine dönmüşlerdi.Önümdeki defterleri çantama dizerken elime telefonumu aldım.Açtığımda saatin 21.30 olduğunu gördüm.Bitmiştim kesinlikle bitmiştim!Annem beni merak etmezdi.Zaten babamda işe geç gelirdi fakat ya Hatice teyze.Hatice teyze benim annemden daha çok anne olmuştu bana.Hatta içimden küçükken ona anne demek bile geliyordu.

Beni kendi çocuklarından hiçbir zaman ayırmamış sürekli şevkat göstermişti.Terliğim çalındığı zamanlar sürekli bana yeni terlik alırdı.Ya da düşüp dizimi kanattığımda 'anneee'diye ağladığımda ilk o yanıma koşardı.Kendi öz annem bile bana bakmazken o beni kollarının arasına almıştı.Sanırım ona bir hayat borcum vardı.Ayrıca çocuklarından ayırmadığı gibi tipik anne kuralları onun içinde geçerliydi.Şimdiye kadar polisi aramaması için içimden dua etmeye başladım.Hızlı bir şekilde masadan kalkıp çantamı sırtıma attım.

Şuan gelmezsem bu iş karakolda biterdi!

Koştura koştura dershaneden çıktım.Artık yıldızlar bile görünür olmuştu.Gece gün yüzüne çoktan çıkmış sokak lambaları bile yanmıştı.Banklar çoktan boşalmış,kediler bile kendilerine bir yatak bulmuşlardı.Azalan kalabalığın,işçilerin arasından var gücüm ile koşmaya çalışıyordum.Kırmızı çantam sürekli zıplamam nedeniyle popoma çarpıyordu.Olabildiğince hızlı olmaya çalışıyordum.

Derken bir ara sokak buldum.Bu eve giden kestirmelerden biriydi.Genelde Ece ile takılıp eve geç geldiğim sıralarda bunu kullanırdım.Hatice teyze genelde bu yoldan gözetlemezdi beni.Biraz karmaşık,labirent gibiydi ama olsun ise yarıyordu.İlk ara sokağa vardığım sırada artık daha hızlı koşabiliyordum.Kuşlardan bile hızlı koşma yeteneğim ile fare dolu sokaklardan geçiyordum.

Adımlarım bir anda durdu.Karşımdaki görüntünün ne olduğunu ilk başta kestiremesem de ışıktan dolayı kısa süre içinde görüş alanımı netleştirdi.Elim şaşkınlık ile ağzımı buldu.Issız yolun karşısındaki ara sokakta iki uzun boylu adam yerde birşeyi tekmeliyorlardı.Ne olduğunu ayırt edemiyordum.Faka kısa süre sonra yerde beliren bir çift bacak ile çığlık atmamak için kendimi zor tuttum.

Sokak lambasının aydınlattığı bölgenin hemen altında yerdeki adamı tekmeleyerek dövüyorlardı.Ne yapmam gerekiyordu?Yanlarına gitmeli mıydım? Saçmalama belalı tiplere benziyorlar Elvin.İlk başta sakin olmalıydım.Polisi falan mı aramalıydım yoksa?Hayır hayır o zamana kadar kim bilir nerede olurlardı.Şuan ne yapmam gerekiyor bilmiyordum fakat bildiğim tek şey vicdanımın birini böyle bırakıp gidecek kadar yerlerde olmadığıydı.

Tam ileri doğru adımımı atacağım sırada uzun boylu adamlardan birisi cebinden bıçak çıkardı.Adımım havada asılı kalırken zihnim şuan sadece olanları izlemek ile meşguldü.Uzun adamlardan birisinin saçı hafif kırlaşmıştı fakat ikisi de genç gözüküyorlardı.Kaslı ve fit bir vücutları vardı.Giydiklerinden taşan kasları ve uzun boyları ile sokak lambasını bile kaplıyorlardı.

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum...

Gelecek bir sonraki hamleyi beklerken bıçak çeken adam elindeki bıçağı yerde yatan adamın karnına sapladı.Çığlığım gene içime kaçsa da bu duruma müdahale etmem gerekiyordu.Şu vicdanını sustur Elvin nolur!Hayır cesaretimi toplamalıydım.Yerde yatan adamdan acı bir inleme kopunca hiç düşünmeden çantama sarıldım.Hızlı adımlarım adamların üstüne giderken ikisinin de gözü beni buldu.

Korku önceden kaybettiğim bir duyguydu.Ellerinde bıçak olması mühim bir konuydu fakat bende küçüklükten beri Hatice teyzenin oğlu tarafından geliştirilmiştim.Hızlı adımlarım adamlara doğru giderken önüme çıkan uzun boylu ve kalıplı dev adam ile durdum.Yakından daha ürkütücü gözüküyordu.Elmacık kemiğinde bir bıçak çiziği vardı.Onun bir hamle yapmasını beklemeden bacak arasına bir tekme attım.Dünyanın en güçlü adamını bile yere yığacak bir darbeydi ki karşımdaki uzun boylu dev de acı dolu bir inleme ile bacak arasını tutmaya çalıştı.

Yere yığılmasa bile açıdan duramıyordu.Diğeri üzerime dadanacağı an üzerine atladım.Bacaklarım boynunu salarken yumruklarımı suratına geçiriyordum.Kesinlikle çok Karate Kid izlediğimden değildi.Tamam bu kadarını tabikide filmlerden öğrenmemiştim.Dediğim gibi Hatice Teyzenin oğlu bana düzenli olarak boks dersleri veriyordu oradan biliyordum.Günün içimde kalan öfkemi sanki onlara kusuyormuşum gibi yumrukluyordum suratını.Bacaklarım boynundanki sabitliğini korurken arkamda hissettiğim bir beden ile kendimi geri attım.

İkisi tarafından sıkıştırılmadan önce şans eseri adamlardan birinin bıçağı yere düşmüştü.Emin olun o an bir seçeneğim yoktu ve hiç düşünmeden bıçağı aldım.Küçük olduğum için lisede de kaçtığım gibi bunlardan kaçabilirdim.Evet lisede bile kimseye bulaşmasak herkesi çıkışa çağırıyorlardı ve ben küçük boyumla bütün hepsinden kaçıyordum.Aslında sorun boyumda değildi çünkü gayet de uzun boyum vardı.Bana göre 1.68 kesinlikle kısa değildi.Fakat küçüklükten kalma zayıflığım beni sürekli her deliğe sokuyordu.

Elimdeki bıçağı hiç düşünmeden adamlara doğrulttum.İki uzun boylu adam da karşımda dikilmişti.Yavaş yavaş üstüme gelmeye başladıklarında köşeye sıkıştığımı anlamıştım.Sırtım duvarla buluşmadan hemen önce çantam varlığını hissettirmişti.Hızlı bir şekilde bıçağı onların üstüne atıp dikatlarini dağıttım.Bıçağı tutmaya çalışan adam bir darbe yememek için sekmeye başladı.Ardından çantamı alıp diğer adamın üstüne atladım.Bana ne oluyordu hiç bilmiyordum.Tek bildiğim bugünün acısını bu iki adamdan fena halde çıkaracağımdı...



Continue Reading

You'll Also Like

299K 21.8K 26
Avantika Aadish Rajawat Aadi, with his fiery nature, adds intensity and excitement to their relationship, igniting a spark in Avni. Avni, like the ca...
80.6K 3.6K 164
Mo Chen traveled to the Collapse World and obtained a character strategy simulator. In simulation after simulation, he conquered the conquerable char...
59.5K 1.4K 34
─────── you got me down on my knees it's getting harder to breathe out . . . ──────────────── 𝑰𝑵 𝑾𝑯𝑰𝑪𝑯 . . . 𝐜𝐡𝐫𝐢𝐬 𝐬𝐭𝐮𝐫𝐧𝐢𝐨𝐥𝐨 ha...
Gentle touch By K

General Fiction

66.4K 1.4K 33
It had been mere months after her eighteen birthday, when she was pulled from the safe haven of her life and forced into the fantasy the women had cr...