Holy Spirit

Por Greyanswer

459K 46.6K 18K

Okulun en güçlü alfası Kim Taehyung'un kurdu okula gelen yüzyılın deltasıyla birlikte tuhaf davranmaya başlam... Mais

1-Delta Jeon
2-Kurban omega
3-kader planları bozar
4-Kur yaptığının farkında bile değildi
5-Hoşuma Gitti
6-İptal olan planlar
7-Rota yeniden oluşturuluyor
8-Huzursuz kurt
9-Özel Bağ
10-Yeni arkadaşlıklar
11-Vita mı?
12-Kim bu lavuk?
13-Sinirlerine hakim olamayan alfa
14-Kontrolsüzlük
15-Bogum ve Doyeon
16-Dişime göre biri
17-Ne zaman söylemeyi planlıyordun?
18-Ya Hep Ya Hiç
19-Çok derin bakışları vardı Jeon Jungkook'un
20-Kremi sürmende yardımcı olabilirim, istersen...
21-Benim için...
22-Sussun kalp atışların, konuşmasınlar.
23-Sana yenildiğini söylemiştim
24-Yaş 20, sana güveniyorum Jungkook
25- Yeşil.
26-Yol Kaderimiz Oklar Seçimimiz
27-Gözlerde saklanan korku ve dehşet
28-Akrebin yelkovana olan muhtaçlığı
29-Saklanan Gerçekler Aslında Yanılgılar
30-Gözlerinin önüne getirdiği suret Vita'ya aitti
31-Yüzleşilen geçmişin intikamı ve getirdiği enkaz
32-Holy Spirit, Kairos.
33-Beni iki defa gafil avladın, sıra bende.
34-Bir bakmışsınız, ölüsünüz.
35- Arkadaşımın içindeki canavar
36-Çıkmaz sokaklarımın yıkılmaz duvarları
38-Enkazımın yüzünde maske
39-Onu öldürmek istedim ama o beni öldürdü
40-Yıldız Tozları ve Dolan Boşluk
41-Hilenin getirileri: Tüm Performansın Çeyreği
42-Kalp atışlarının sesini dinlemek (pt.1)
43-Kalp atışlarının sesini dinlemek (pt.2)
44-Ruhların tamamen bağlanması ve özel sürpriz
45- Unutulan iddia ve kendi ayağına sıkmak
-Final-

37-Ben tuzağın kurbanı sense hatalarının bedeli

6.3K 637 355
Por Greyanswer

Geçmişi okuduğunuzda lütfen yaşlarının normale oranla küçük olduğunu unutmayın.

İyi okumalar, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın✨

*•*•*

37.Bölüm:Ben tuzağın kurbanı sense hatalarının bedeli

-1.Kısım-

Herkesin hayatında sonsuz güvenmek ve sonuna kadar yanında olacağına inanmak istediği insanlar olurdu.

Geçmiş

O gece hava hiç olmaması gereken kadar bulutsuz; çıplak gözle baktığınız semada, yıldız okyanusunu ve yanında inci gibi parlayan dolunayı görebileceğiniz kadar berraktı.

Yüzeyi griye bulanmış dolunay, bu gece bir kalbin ritimlerini değiştirecek haberin bekçisiydi.

Haber, dostluğun bağlarını koparan ama sağlamlaştırmayı amaçlayan bir keskin bıçaktı.

O gece; Delta'nın, ruhunu ortaya serdiği ve kendini paylaştığı bedenin sahibine tanıttığı ilk geceydi.

Bıçak, Jungkook'un kalbine saplanmıştı.

Takvimler 1 Eylül'ü gösterirken siyah takım elbise giymiş adam elinde tuttuğu tableti masasında oturan Başkan'a doğru uzattı. Başı stresten dönüyor, elleri anın gerginliğiyle titriyordu.

Haberler hızlı yayılmıştı.

Keskin bakışlara sahip orta yaşlı adam tableti eline alıp orada bulunan fotoğrafa baktığında yüzünde şeytanı bile kıskandıracak bir gülümseme oluşmuş ve "Bak sen," diye mırıldanmasına sebep olmuştu.

Dikkatle inceledi fotoğrafı. Her ayrıntısını...

Kahkaha atmak istiyordu. Fotoğraftaki çocuğun cahilliğine ve toyluğuna bir kahkaha...

Bu kadar saf mıydı gerçekten? 20. Yaşını halka açık bir kafede kutlayacak kadar saf ve toy?

"İçinde yaşayan Delta'yı hissetmekten bile aciz bir ruh..." diye mırıldandı fotoğrafa bakarken. "Oldukça kolay bir lokma olmalısın."

Bakışlarını fotoğraftan çekerek yanındaki adamına yönelttiğinde "Nereden buldun fotoğrafı?" diye sordu.

Adam gerginlikle yutkunurken "Bir internet sitesinde efendim. Kutlama esnasında pasta üflenecekken göz rengi ortaya çıkmış, fotoğrafı da orada bulunan bir vatandaş çekmiş." diye mırıldanmış ve terleyen ellerini çaktırmadan pantolonuna silmişti.

Ayrıntılara takılmadı. Dikkatini çeken başka bir husus vardı.

Dudaklarını yalayan Başkan "Kafedeki arkadaşı..." diye mırıldanarak tekrardan fotoğrafa baktığında orada dikkatini çeken korku dolu bakışları yakaladı. "Şu turuncu saçlıdan bahsediyorum. Onu bana bul, her adımından haberim olsun. Üstelik Delta'yı da detaylıca araştır."

Planının en önemli parçası, bu turuncu saçlı çocuk olacaktı.

Değişen kaderin ağları bilinmezlikle parlarken gülümsedi Başkan. Planları kafasında şekillenmişti bile. En ince ayrıntısına kadar uygulanacak plan tüm hedeflerine ulaşmasını sağlayacaktı.

Fakat unuttuğu bir gerçek vardı.

Kasvetli odanın bir köşesinde yumruklarını sıkan ve onu nefretle izleyen oğlu, planlarını ters düze etmek için orada dikiliyordu.

Park Bogum, sıradaki başkan olmayı reddediyor ve kendisine gram sevgi göstermeyen bu adamdan ölesiye nefret ediyordu.

Ve intikamını onu devirerek almak istiyordu.

Delta, onun da kurtuluşuydu.

Babasını yenmek için can atan genç, o gün yemin etti.

İntikamını alacağına dair yemin.

*•*•*


Issız sokakların birinde yavaş adımlarla ilerleyen beden az önce yaşadığı baskılanmadan dolayı hala tam olarak nefes alamıyordu.

Boğazına kızgın ateş değdirmişlerdi sanki, öyle bir yangındı bu. Canını koparmak ister gibi canından can alır gibi...

Delta'nın gücü, Jimin'i korkutuyordu.

Dolan gözlerini kırpıştırdı. Kendine gelmeliydi artık. Bu şekilde davranarak Jungkook'u da kendinden uzaklaştırıyor ve aralarına mesafe girmesine sebep oluyordu.

Yorulmuştu.

Delta'nın gücünden korkup Jungkook'tan kaçtığı her saniye daha da yoruluyordu.

Bugün sinirlerine hakim olamayıp üstünde baskınlık kuran Delta, Jimin'i daha da çok ürkütmüştü.

Ondan korkmamalısın Jimin. O bizim dostumuz.

Gerçekten benim dostum bu kişi miydi? diye düşündü Jimin. Onun dostu onun üzerinde gücünü bu şekilde kullanmazdı.

Ama Jungkook bugün onun nefesini kesmişti. Feromonlarıyla yapmıştı bunu, hiç tereddüte düşmeden...

Arkadaşını kaybettiğini düşünüyordu ve bu ona dayanılmaz bir acı veriyordu.

Doğum gününü gerçekleştirdikleri geceyi düşündü. Delta'nın ortaya çıktığı zamanı... o kafedeki kargaşayı...

Elleri titredi.

O günün üzerinden çok geçmemişti ve Jimin, o günkü korkusunu çok net hatırlıyordu.

Daha fazla ilerleyemeyeceğini düşündüğünde yürüdüğü sokakta oturacak bir alan bulma umuduyla hafiften nemli olan gözlerini çevrede gezdirdi. Ve işte, şuradaki merdivenlere oturabilirdi.

Yavaş ve oldukça isteksiz olan adımları merdiven basamaklarına ulaştığında olduğu yere çöken beden artık gerçekten yorulduğunu hissediyordu.

Jungkook'la kavga ettikten sonra evden çıkmış ve bu saate kadar durmadan yürümüştü.

Ellerini deri ceketinin cebine koyduğunda tenine çarpan telefon tekrardan titredi.

Mesaj atanın Jungkook olduğunu biliyordu. Birkaç kere kontrol etmişti. Namjoon ve Jungkook'un nerede olduğunu soran soruları ve Jungkook'un özür mesajları...

Derin ve bir o kadar içli bir nefesi ciğerlerinde ağırlayan beden yutkunurken "İyi olacağız. Sadece alışma sürecinde. Evet, alışınca eski Jungkook olacak. Güce alışmalı sadece." diye mırıldanmış ve daha fazla endişelenmesinler diye telefonunu kavrayarak Jungkook'un mesajlarına tıklamıştı.

Hyungunun alfası olacak:
Jimin...
Özür dilerim
Ben kontrol edemedim
Feromon yaydığımın farkında bile değildim

Jimin...
Mesajlara bak lütfen

Endişeleniyorum artık...
Bak mesajlara

Tamam eve gelme ama
Nerede olduğunu söyle bari

Jimin...
Çok özür dilerim..
Lütfen eve gel

Park Jimin:
Birazdan eve geleceğim
Beni merak etmeyin
İyiyim

Anında görüldü olan mesaj ve yazıyor ibresi Jimin'i anlık telaşa sürüklerken mesaj kutusundan çıkmış ve telefonu da sessize almıştı.

Eve gidene kadar konuşmak istemiyordu.

Üstelik çekiniyordu. İster istemez Jungkook'la aralarına mesafe giriyordu.

Dalgın dalgın oturduğu merdiven basamaklarına vuran araba farı bakışlarının o yöne dönmesine sebep olduğunda markası Hyundai Equus olan bir aracın tam önünde durduğunu fark etti.

Bakışları aracı üstün körü taradığında umarım başıma bela almam diye düşünüyordu.

Şu an fark ediyordu. Bulunduğu yer çetin bir mahalle değildi. Çetelere falan bulaşmak da istemiyordu açıkcası.

Arabanın kapısı açılıp sürücü koltuğundaki takım elbiseli ve uzun boylu adam dışarı çıktığında içine dolan huzursuzlukla kaşlarını çattı. Bu da kimdi?

Adam Jimin'le göz teması kurduğunda gözleri kısılan Jimin'in aksine düz bir ifadeyle ve duygusuz bir sesle "Bay Park." diye seslenen adam Jimin'in iyice tedirgin olmasına sebep olmuştu.

Adımı biliyor. Diye düşündü Jimin. Siktir, adımı biliyor.

Fakat ses tonu zararsız gibiydi de. Tam anlayamamıştı derdini. Kaçmalı mıydı? Kaçma şansı var mıydı? Adamın belindeli silahı görmüştü.

Adamın silahı vardı. Gerçekten çeteye falan bulaşmak istemiyordu ama bu adam adını biliyordu. Elinin gerginlikle titrediğini ve nefeslerinin boğuklaştığını hissetti.

Tek kaşını kaldırırken korkusuz bir imaj çizmek istemiş ve "Anlamadım?" diye bilinmezliğe vurmuştu. Kendisinin kendi olmadığına ikna edebilir miydi karşısındakini?

Bakışlarında herhangi bir değişim olmazken "Lütfen arabaya biner misiniz Bay Park?" diye mırıldanan adama karşı yutkundu.

İkna edemezmiş.

Bakışları adamdan çekerek tekrardan arabaya yönelttiğinde "Siz kimsiniz?" diye mırıldandı.

O arabaya binmek istemiyordu. Ama lanet olsun, adamın silahı vardı! Arkasını döndüğü gibi değerli poposuna kurşunu yiyebilirdi.

"Size zarar vermeyeceğiz, efendim. Sadece arabada sizinle arkadaşınızla alakalı konuşmak isteyen biri var. Eminim siz de konuşmak isteyeceksiniz." Takım elbiseli adam tekrar konuştuğunda tedirgin bakışları tekrardan ona tutundu.

Jungkook hakkında... Jungkook'tan bahsediyordu.

İçi daha da huzursuz olduğunda Jimin, yapma diye mırıldanan kurdu sinirlerini bozmaya yetmişti.

Bu kurda da alışamıyordu. Hiçbir şeye alışamıyordu.

Ama arkadaşının durumu hakkında bilgi sahibi olan biri de olabilirdi arabadaki. Ne yapmalıydı?

Ah, hadi ama! Konuşmaktan başka şansı mı vardı sanki?! Adamın silahı vardı!

Soğuk tenini ısırıp geçtiğinde tüm uzuvları titredi.

Sonunda kararını vererek arabaya doğru ilerleyen bedenle aracın içindeki adam keyifle gülümsemişti. Bu veletleri manipüle etmek çok kolaydı.

Jimin attığı her adımın onu tuzağa çektiğinin farkında bile değildi üstelik.

Arabanın kapısını açarak içine binen kişiyle Başkan da bakışlarını ona çevirmişti. Keyfi yerindeydi. Kolundaki milyonluk saatine bakarken birazdan söyleyeceği her bir cümle için o kadar mutluydu ki eve gidince bir keyif sigarası yakacaktı.

Jimin bakışlarını karşısındaki adamın bakışlarına çıkardığında göz bebeklerinin büyümesine mani olamamış ve "Başkanım," diye mırıldanmıştı. Başkan'ı televizyonda birçok kez görmüştü. Bu nedenle yüzüne aşinaydı zaten ama onu karşısında görmeyi beklemiyordu.

Oyuncu maskesini yüzüne yerleştiren Başkan, "Merhaba Jimin." Dediğinde kalbinin huzursuzlukla dolmasına mani olamadı. Gerilmişti. Hiç olmadığı kadar gerilmişti. Tanrı aşkına... arkadaşının delta olması tüm hayatını değiştirmişti.

Jungkook deltaydı. Başkan Delta hakkında onunla konuşmak istiyordu.

Boğuluyordu. Neler oluyordu?

Göz bebekleri titreşirken kekelemesine mani olamayarak "Ne-neden buradasınız?" Diye sormuş ve karşısındaki adamın anlayışlı ama bir o kadar da tedirgin gülümsemesine tanıklık etmişti. Ellerini önünde kavuşturarak "Seninle bir konu hakkında konuşmam gerekiyor, Jimin." dediğinde dolgun alt dudağını ısırdı Jimin.

Tam o sırada Jungkook gerginlikle sokağın başına bakıyordu. Jimin'i bekliyordu. Ondan özür dilemeliydi.

Namjoon, Jungkook'u izliyor. Arkadaşlarının arasının nasıl bu hale geldiğini düşünüyordu.

Bogum ise sokağın köşesinde durmuş babasının arabasına bakıyor ve içeriye giren bedeni tanımaya çalışıyordu.

Jimin'in tuzağa düşmesi an meselesiydi.

Ama aslında Jimin, tuzağa zaten düşmüştü.

*•*•*

-2.Kısım-


Sap Halı Sahası

Namjoon:
Gerçekten...
Yapmanız gereken tek bir şey vardı
Tek bir şey
TEK BİR ŞEY

Seokjin:
😶

Hoseok:
Ama liderim
Suç benim değildi

Bogum:
Kimindi amk

Hoseok:
Bana bak bok böceği

Hoseok yazıyor...

Eunwoo:
Kavga etmesenize
Sizin yüzünüzden mekanla anlaşamadık zaten

Hoseok:
Ama ben ne yaptım???
Ben masumun
JİN BİR ŞEY DESENE

Seokjin:
Valla hobim
Adamın kafasında şişe kıran ben değildim

Hoseok:
SEBEPLERİM VAR

Bogum:
Ne lan sebebin

Namjoon:
Sen hiç konuşma Bogum
Tamam bu kafasında şişe kırdı
SEN NEDEN YANINDAKİ ADAMI BAYILTIYORSUN????

Bogum:
o öyle olmadı şimdi

Bogum yazıyor...

Eunwoo:
Size ben konuşayım demiştim işte

Bogum:
Adam seni yiyecek gibi bakıyordu?
Buna izin veremezdim pardon

Seokjin:
Atalım olum bunları gruptan
Saplığa hakaret bunlar

Eunwoo:
Ya hyung...

Seokjin:
Sus
Şirinlik yapma bana

Eunwoo:
...

Bogum:
Bana yapabilirsin şirinlik

Dört kişi gördü

Seokjin:
ATALIM BUNLARI GRUPTAN

Namjoon:
Off
Sizi bir araya getiren kafama sıçayım

Hoseok:
Bir şey sorabilir miyim?

Namjoon:
Sorma

Hoseok:
Görüldü
Peki sormim...

Seokjin:
Ben sorabilir miyim

Namjoon:
Owşsödnlaödndksmndd
Çıldıracağım şimdi

Seokjin:
Soruyorum o zaman

Namjoon:
SORMA

Seokjin:
BAĞIRMA LAN BANA

Eunwoo:
Ben sorabilir miyim acaba?

Namjoon:
Off
Sor

Seokjin:
LAN
ŞİRİNLİK YAPMA DEDİM BEN SANA
adamı manipüle etti...

Eunwoo:
Biz neden jiminle jungkook'u yan yana getirip
Birinin başını belaya sokup diğerinin onu kurtarmasını sağlayacağız acaba?

Namjoon:
Birbirlerinin değerini anlasınlar diye

Eunwoo:
Onun yerine konuşmalarını sağlayacak ortam yaratsak yeterli değil mi?

Namjoon:
Hayır
İki inatçı keçi
Üstelik jungkook konuşmak istemiyor
Olmaz o yüzden

Seokjin:
E birbirlerini kurtarsalar bile
Barışmayacaklar ya?

Namjoon:
Ama değerlerini anlayacaklar?
Bu da konuşmak ve arayı düzeltmek için gerekli olan tek şey

Hoseok:
Mekana adam bastırtacağız resmen yuh

Bogum:
Hedef Jungkook olsun lütfen

Namjoon:
Lan senin
Benim arkadaşlarımla derdin ne

Bogum:
Düşmanlık ruhu
Hoşuma gidiyor

Namjoon:
Atarım lan seni gruptan

Bogum:
Ben de gider Jungkook'a öterim

Eunwoo:
Ötemezsin?

Bogum:
Ötemezmişim

Seokjin:
Görüldü
ATALIM LAN BUNLARI GRUPTAN

Namjoon:
Tanrı canımı alsa da kurtulsam...

Hoseok:
Liderim

Namjoon:
Ne var

Hoseok:
Ben şimdi adamın kafasında şişe kırdım ya
Bu bana dava açar mı

Namjoon:
Açarsa beni taciz etti de
Ben kamera kayıtlarını silerim
Şahit olarak da bizi göster
Yırtarsın

Seokjin:
Oha
galiba aşık oldum

Namjoon:
Hoşt ulan

Hoseok:
İyi de ben alfayım
Neden bana taciz etsin

Namjoon:
Salak mısın Hoseok
Pasif alfasın sen
Üstelik taş gibisin

Hoseok:
Ağla seokjin
Bu bana aşık

Namjoon:
Yemin ederim ölmek istiyorum artık
Emekli olayım yeter

Seokjin:
Benimle evlendiğinde düğünüme gelirsin hobicim💅🏻

Namjoon:
Susuyorum artık...
Hiçbir şey demiyorum size...

Hoseok:
Mekanı ayarlayamadık yalnız
Ne yapacağız?

Eunwoo:
Ben bir mekan ayarlarım

Namjoon:
Lütfen...
Lütfen sen ayarla

Bogum:
BEN DE GELİYORUM O ZAMAN

Eunwoo:
Gel madem
Korumalığımı yaparsın
Ya da ben seninkini yaparım djaşmdhaşdmfn

Bogum:
Hmm
Demek beni korursun

Eunwoo:
Korurum tabii
Alfayım ben

Seokjin:
Görüldü
BENİ DİNLEYİN
ATALIM ABİ BUNLARI GRUPTAN

Bogum yazıyor...

*•*•*

-3.Kısım-


Jungkook

Hayat bazen seni seçim yapmaya zorlardı.

Ve hayatın sana sunduğu seçim senin sonunu getirebilirdi. Ya da kurtuluşunu...

Her şeyin daha da karmakarışık olduğunu hissediyordum. Nefes almanın bile bana battığını ve yüreğimin ızdırapla dolduğunu...

Bu durumun Taehyung'la alakalı olduğunu ise biliyordum. Ruh eşi çiçeklerim yanıyordu.

Arabayı evin önüne park ettiğimde bir süre olduğum yerde durdum. Daha çok geç değildi, havanın kararmasına belki de 1 saat gibi bir zaman dilimi kalmıştı fakat Taehyung'un evde beni beklediğini biliyordum. İşlerimi halletmek için dışarı çıkmıştım ve Taehyung tam yarım saat önce beni aramış ve acil eve gelmemi söylemişti.

Sesi buz gibiydi.

Olacaklar hakkında az buçuk bir tahminim vardı, beni neden çağırdını da biliyor gibiydim.

Sakladıklarımı bulmuş olmalıydı.

Başımı direksiyona doğru vurduğumda "Aptal." Diye mırıldandım. "Neden evde saklarsın ki?"

Fakat olan olmuştu. Taehyung 'un tam olarak ne tepki vereceğini kestiremiyordum ama kesinlikle kavga etmek de istemiyordum. Ona bir açıklama yapmalıydım, onun da bunu beklediğini biliyordum ama ne diyebilirdim ki? Her şey zaten ortada olmalıydı.

Derin bir nefes alırken başımı direksiyondan kaldırmış ve kapıyı açarak dışarıya adımımı atmıştım. Eve yaklaştıkça Taehyung'un duygularını daha çok hisseder hale geliyor ve daha da stresleniyordum.

Sinirliydi.

Kahretsin. Onu üzersen seni mahvederim.

Onu üzersem kendimi mahvederim.

Sonunda evin kapısına geldiğimde elimdeki anahtarla kilidi açmış ve sadece salon ışığının yandığı eve adımımı atmıştım. Taehyung orada beni bekliyordu. Kalbim daha da sıkıştı. İyi şeyler olmayacağını hissediyordum. Yutkunarak salona doğru ilerlediğimde ve içeriye girdiğimde gördüğüm manzara tahmin ettiğimden de beterdi.

Arandığı her halinden belli olan dağınık salonda dikkat çeken ve oldukça boş bakışlarla masanın üzerine bakan Taehyung ve masanın üzerinde bulunan birçok ilaç kutusu.

Yutkundum.

Oldukça tedirgin bir sesle "Taehyung," dediğimde kalbime kazık saplanmış gibi hissettim.

Geldiğimi fark eden Taehyung boş bakışlarını bana çıkardığında oradaki yangın tüm bedenimi kavurup kemiklerimi eritmeye yetmişti.

Daha da gerildiğimi hissederken sık nefes almaya başladım.

Vereceği tepki beni korkutuyordu.

Dudaklarımı yaladığımda "Sen..." diye mırıldanmış fakat cümlemin devamını getirememiştim. Harelerindeki sinir tüm hücrelerine yayılır gibi çenesini sıktığında "Neredeydin?" diye mırıldandı.

Stresten ellerim titriyordu. "Namjoon'un yanında."

Gözlerini kapatıp hayalkırıklığıyla başını eğdiğinde dişlerimi sıktım. Orada olmadığımı biliyordu. Belki nereden geldiğimi de biliyordu.

Başını kaldırmadan "Hala yalan söylüyorsun." Diye mırıldandığında alt dudağımı ısırdım. Sıkılı dişlerinin arasından "Bulduğum ilaçlara rağmen dozunu yükseltmesi için kendi doktoruna gittiğini inkar ediyorsun." Dediğinde karnıma bir sancı sağlandı.

Başını kaldırıp bakışlarıma tutunduğunda dolmuş gözlerini görmüş ve ben de ağlamak istemiştim.

Onu üzmekten başka yaradığım bir halt yoktu.

Çenesi titrediğinde bunu durdurmak için dişlerini sıkmış ve "Uyku ilacı aldığını benden neden sakladın?" Demişti. "Onu geçtim." Diyerek oturduğu yerden kalkarak karşıma geçtiğinde işaret parmağını kaldırarak göğsüme doğru vurmuş ve "Kendini öldürmeye mi çalışıyorsun sen?" Diye sormuştu öncekine oranla daha yüksek bir sesle.

Herhangi bir tepki vermediğimde bu sefer omuzlarımdan iterek "Yüksek doz kullanarak neyi amaçlıyordun!" Diye bağırmıştı.

Olduğum yerde sarsıldım. Hiçbir tepki veremiyordum. Utançtan başımı yerden bile kaldırmak istemiyordum.

Çenesinin titremesini durduramayan Taehyung'un gözünden bir damla yaş akarken "Bekledim. Anlatmanı bekledim. Kabus gördüğünü biliyordum, uyuyamadığını ve bu yüzden oldukça stresli olduğunu..." dediğinde daha fazla konuşamamış ve titrek bir nefes alırken "Bekledim. Gelip anlatmanı, çare olmayı..." demişti.

Titrek bir nefes daha...

Elini saçlarından geçirirken "Kahretsin, kendini öldürecektin. Fark etmeseydim kendini mi öldürecektin?" Dediğinde başımı iki yana salladım. Ona doğru ilerlediğimde ve omuzlarından tutmak istediğimde geri doğru adımlamış ve elini yukarı kaldırarak "Dur," demişti.

Durdum.

Gözlerim doldu.

Ağlamak istedim.

Bu kadar mı kırılmıştı bana?

Burnunu çektiğinde "Jungkook sen ne yapmaya çalışıyorsun?" Diye sormuş ve benden "Bu şekilde konuşmayalım. Sakinleş olur mu?" Cevabını almıştı.

Bu şekilde konuşursak her şeyi batırırdık. Beni dinlemeliydi ve ben de konuşmalıydım ama sakin bir kafayla.

Siktir, onu kaybetmek istemiyordum.

Hala sinirden elleri titreyen Taehyung "Peki." Diye mırıldandığında devamında gelecek cümleyi bekledim. "Madem açıklama bile yapamıyorsun, konuşmanın da bir anlamı yok."

Tüm vücudum uyuştu sanki.

Ne demişti?

Korkuyla başımı iki yana sakladığımda "Hayır açıklamam var. Sadece..." diye mırıldanmıştım korkuyla

Devam edememiştim çünkü onu kaybedecek olmam korkusu gözümden iki damla yaş akmasına sebep olmuş ve sözümü bıçak gibi kesmişti.

Ağladığımı fark eden Taehyung dayanamayıp bana doğru ilerleyerek elleriyle yüzümü avuçladığında "Ağlama." Demiş ve "Ağlama lütfen. Sadece kendine zarar verme istiyorum." Demişti.

Akan yaşları parmağıyla temizlediğinde "sorunları birlikte halledelim ama ağlama. Sana kızıyorum ama dayanamadığımdan bunlar. Jungkook bir sorun varsa bırak da çözelim. Bu ilaçlar sana iyi gelmeyecek." demişti.

Belinden tutarak onu kendime çektiğimde "Anlatacağım ama lütfen bana biraz daha zaman ver." Demiştim. "İlaçları da atalım. Söz veriyorum kullanmayacağım."

Derin bir nefes aldığında "Atacaktım zaten. Vereceğimi falan mı sandın?" Diye mırıldanmıştı.

Yüzümü boynuna doğru eğdiğimde "Birlikte uyuyalım tamam mı?" Diye sormuştum.

Cevap vermesine gerek yoktu. Birlikte uyuyacaktık.

O varken daha az acı vericiydi her şey.

Gerçekten de birlikte uyumuştuk fakat Taehyung derin bir uykudayken ve saat daha yeni 22.00 olmuşken telefonuma bir mesaj gelmişti. Sandalyeye bağlı bir kişinin fotoğrafı ve tehdit cümleleri... aynı zamanda Yoongi'den de mesajlar vardı.

Gizli numara:
Arkadaşın Jimin'le çok güzel vakit geçiriyoruz,
O biraz hırpalanmış gibi ama olsun...
Seni de aramızda görmek isteriz Jeon Jungkook
📍konum📍

Fotoğraftaki kişi Jimin'e çok benziyordu.

Min Yoongi:
Jungkook
Rahatsız ettiğim için kusura bakma ama
Jimin'e ulaşamadım da
Yanında mı acaba?

*•*•*


Jimin

Tutsağı olduğun duyguların seni alıp bir uçurumun dibine getirdiğinde öleceğini bilsen bile onlardan kurtulmak isterdin.

Benim durumum tam olarak bu muydu bilmiyordum ama Min Yoongi'ye olan tutsaklığım kesinlikle kurtulmak istediğim bir tutsaklık değildi.

Beni sırtımdan itekleyerek dış kapıya doğru yönlendiren Yoongi "Alman gerekenleri sakın unutma." Diye de ikazlarda bulunuyor, sıkı sıkıya tembihliyordu beni.

Canı abur cubur istemişti ve daha hava kararmamışken hemen alıp gelmemi istiyordu. Sevimliliği karşısında güle oynaya beni yönlendirmesine izin verdiğimden olsa gerek tam kapının önüne geldiğimizde beni iteklemeyi bırakmış ve çevremde dolanarak karşımda yerini almıştı. Ellerini beline çıkararak kaşlarını çattığında "Dinliyorsun beni değil mi? Mutlaka istediğim çikolatadan almalısın." Diye mırıldandı.

Bu haline kocaman bir gülümsemeyle karşılık verdiğimde elimle burnunu kıstırarak "Dinledim tabii. Hemen alıp geleceğim." Demiştim.

Belindeli ellerini çekerek burnunu kıstırdığım elime vururken "Kes şunu." Diyerek de sitem ediyordu.

Burnunu kıstırmaya bayılıyordum.

Üstelik bana istediği her şeyi yaptırmasına da bayılıyordum. Normalde şımarık biri asla değildi ama nazlanmaktan da geri durmuyordu. Min Yoongi, her haliyle beni kendine düşürüyordu.

Kapının önünden çekilerek geçmemi beklediğini belli ettiğinde ayakkabılıktan ayakkabımı almış ve onları giyerek kapıya doğru ilerlemiştim. Son dakika olduğum yerde durduğumda eğer yapmazsam içimde kalacağını düşünerek geriye dönmüş ve Yoongi'yi kendime çekerek dudaklarına hızlıca bir öpücük kondurmuştum.

Bu onu da beni de gülümsettiğinde eliyle omzuma yumruk atmış ve "Git artık." Diye mırıldanmıştı.

Son zamanlarda yanımda daha çok utanıyor gibiydi ve bu hali onu yemek istememe sebep oluyordu.

Bu sefer gerçekten de geri dönüp evden çıktığımda derin bir nefes aldım. Adımlarım markete doğru yöneldiğinde Yoongi'nin saydığı şeyleri kafamda tartıyor ve eksiklik olmasın diye de elimdeki telefonun notlar kısmına not ediyordum.

Evden uzaklaştıklığımda ve markete yaklaştığımda gerimde kalan bir sokaktan "Şşt." Sesi duyduğumda adımlarım yavaşlamış ve başım sesin geldiği yöne doğru dönmüştü.

Sokakta benden başka kimse yoktu. Seslenen kişi kimdi bilmiyordum ama yüksek ihtimalle torbacı falandı. Bu nedenle çok da umursamayarak bakışlarımı sokak arasından çektiğimde daha ne olduğunu anlayamadan kolumda bir sızı hissetmiştim.

Gözlerim yaşarırken bakışlarım koluma değdiğinde oraya sağlanmış olan iğneyi de görebilmiştim.

Siktir, tüm vücudum bir anda uyuşmuştu.

Zaten daha fazla dayanamadan bilincimi karanlığa teslim etmiştim.

Son gördüğüm şey ise bana doğru gelen üç çift ayaktı.

*•*•*

Birlikten İrene:
Namjoon
Nerdesin sen allah aşkına
Çok önemli bir şey oldu
Neden aramalarıma bakmıyorsun

Başkanın kendi adamlarına talimat
verdiğini duydum
Jungkook'un ölüm emrini vermiş
NAMJOON AÇ ARTIK ŞU TELEFONU
Jimin ve Jungkook'a da ulaşamıyorum zaten
Kafayı yiyeceğim...

Jungkook'un evine destek ekip gönderiyorum
Mesajları görür görmez bana dön.

-BÖLÜM SONU-

Aslında planda böyle bir şey yoktu... ne yaptıysa karakterlerin kendisi yaptı, bir baktım yazıyorum...

Ee nolucak şimdi...

Yine boku yedik...

Namjoon askim merak etme ben senin yerine planını gerçekleştirdim👍☺️

Kendinize dikkat edin, sizi seviyorum💜
-Satürn

Continuar a ler

Também vai Gostar

825K 66.7K 13
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
409K 27K 40
Kim Taehyung Jeon Jungkook'u kaçırmıştı. # 1 aşk # 1 vkook
171K 18.2K 49
"Toprak kadar."diye fısıldadı Min Yoongi sevgilisinin gözlerinin içine bakarken. "Canım pahasına." diye yanıtladı onu Park Jimin,bir öpücüğü paylaşma...
249K 23.7K 25
Jeon Jungkook, 20 yaşına gelen herkesin dolunay gecesi kurt cinsiyetini ôğrenmesi şerefine düzenlenen baloda, kardeşinin kurt cinsiyetini kutlamaya g...