shooting stars

By marywacky

30K 2.9K 2.3K

Jennie ve Taehyung, yedi kişilik arkadaş grubunun birbirine en uzak iki üyesiydi. düzyazı|texting a taennie f... More

0, start
1, in flip
2, tell everything
3, home
4, the walls
5, remember you
6, no reason
7, him
8, don't runaway
9, from me
10, for you
11, in flip with love
12, flu
13, secrets
14, his side
15, first sight after everything
16, your eyes tell.

17, i love you

1.5K 160 178
By marywacky

selam kizlar🎀

bu sefer biraz fazla gecikti, panodan aciklamistim ama buradan da soyleyeyim, bagirsaklarimda bir rahatsizlik cikti, sonrasinda hastalandim vs. vs.

bu bolum de biraz aceleye geldi, umarim begenirsiniz ve sacmalamamisimdir... ayrica biraz kisa cunku 100 oya anca bu kadar OWJSIWBSIWBSSKA saka saka gecis bolumu gibi bise bu ondan bide 1 saatte yazdim

sinirimiz 145 oy 150 yorum🎀🎀💞

inaniyorum kisa surede basaririz🫵🫵

keyifli okumalarrr

.

Sabah, Taehyung'un odasından çıktıktan sonra koştura koştura odama gitmiş zar zor, kafamdaki sesler ve görüntülerle yemek için hazırlanmıştım. Dün anlattığı her şey kafamın bir köşesinde detaylıca yer ederken, aklıma onun o küçük, savunmasız hali geldikçe darmadağın hissediyordum.

Dün ona bu konu hakkında fazla soru sormak istememiştim çünkü sordukça o günlere döneceğine, o anları tekrar tekrar yaşayacağına emindim. Yani en azından bende öyle oluyordu ve ona bunu yaşatmak istemiyordum. Anlatmıştı çünkü benden saklamak istemiyordu, bana güveniyordu, hayatıyla ilgili önemli şeyleri bilmem gerektiğini hissediyordu. Sorularla yarasını deşmenin bir anlamı yoktu.

Kahvaltı ise beklediğimden daha sessiz geçti. Taehyung ve ben biraz mesafeliydik, bunun nedeni ikimizin de bu şeye yeni yeni alışıyor olmasıydı sanırım, üstelik sadece biz değil, arkadaşlarımız da yeni yeni alışıyordu. Jungkook dışındakiler beraber yattığımızı öğrenince oldukça şaşırmış olmalıydılar ama en çok Taehyung'un benim tabağımdaki balığın kılçıklarını tek tek temizlerkenki yüzleri görülmeye değerdi. Jungkook gülmemek için kendini tutmaktan kızarmıştı, Yoongi ile Jimin'in ağızları şaşkınlıkla açılmıştı ve kızlar, onlardan bahsetmiyorum bile. Bütün yemek boyunca bana öldürücü bakışlar atmışlardı. Büyük ihtimalle sebebi Jungkook'un birlikte olduğumuzu bilip onların bilmemesiydi.

Sessiz sakin bir kahvaltıdan sonra, kızlı erkekli iki grup olarak ayrılmaya karar verdik. Güya sebebimiz kızlar mağaza gezip sahilde dolaşmak isterken erkeklerin biraz yüzüp akşama doğru da içmek istemesiydi, ama her şeyin altındaki gerçek sebep meraktı. Özellikle Yoongi ve Jimin'in Taehyung'dan büyük bir beklentisi var gibi görünüyordu. Aramızdakileri en başından beri bilmeyenler sadece onlardı. Ben de onlara karşı biraz mahçup hissediyordum.

Ayrıldıktan sonra, kızlarla biraz dolaştık, yerel pazarları gezdik -yaklaşık on dakika falan- sonrasında eve döndük. Şimdi de Lalisa'nın uğruna Jimin'e para ödediği iki kişilik kocaman yatakta daire oluşturacak şekilde oturuyorduk ve ben anlatıyordum onlar dinliyordu.

"Biraz konuştuk, bana bir şeyler anlattı, ailesiyle ilgili." dedim düşünceler içinde. Anlattıkları beni hâla yaralıyordu, içimde bir yerlerde bir şeyler kopuyordu. Kızlar beni anlayışla dinlerken, onun anlattıklarının beni etkilediğini anlamış olacaklar ki aynı anda ellerimi kavradılar. Onlara gülümseyip devam ettim, "sonrasında pek konuşmadık, çok soru sormadım. Ama bana evinin anahtarını verdi bakın!" çıglık atar gibi komodindeki çantama uzanıp pembe ponponlu anahtarlığı çıkardığımda Chaeyoung çıglık attı. "Bunu ben alacaktım, çalmış resmen!"

Lalisa ve ben gülerken o biraz daha şikayetlenmeye devam etti. "Senin alacağını ama seni vazgeçirip kendisi aldığını söylemişti." dediğimde, "bir de utanmadan söylüyor. Neyse mutlusun diye bir şey demeyeceğim." diye kendi kendine söylenirken Lalisa kavradığı elimi bırakıp bana kısa süreli sarıldı ve geri çekildi.

"Sen mutluysan biz de mutluyuz, aynı şekilde Taehyung mutluysa da mutluyuz. Aranızdakileri çözebilmenize ve yıldızınızın barışabilmenize çok sevindim." ona gülümsedim, biraz daha konuştuk, yemek yapıp yedik ve kızlar bugün sabah denize gitmek için saat beşte kalktıklarından -aslında üçümüzün gitmesini planlamışlar ama Jungkook onlara Taehyung'la olduğumu söyleyince ikisi gitmiş- akşam onbir gibi Chaeyoung'la benim odamızda uyuyakaldılar.

Ben ise atıştırmalık bir şeyler yapmak için mutfağa indim ve herkesin sevdiği kurabiyemden yapmaya karar verdim. Aslında kendimi mutfağa atma sebebim birnevi kafamın dolu olmasındandı. Merak ettiğimden Taehyung'a yazmak istiyordum ama şimdiden baskıcı veya çok meraklı gibi görünmek istemediğimden sürekli telefonu elime alıp alıp bırakıyordum. Nasıl bir imaj çizmeliyim bu konuda kararsızdım, daha önce hiç ciddi ilişkim olmamıştı ve kimseden bu kadar hoşlanmamıştım da.

İkinci tepsiyi de fırından çıkardıktan sonra evin kapısı açıldı. Aceleyle fırını kapatıp tepsiyi tezgaha bıraktım ve kapıdan kimlerin girdiğine baktım. Jungkook, Jimin ve Yoongi birbirlerine dayanarak zar zor yürüyorlardı. Beni farkettiklerinde "Taehyung nerede?" diye sordum. Yaklaşık yarım dakika kadar bakıştılar, "neredeydi?" diye fısıldadı Jungkook, "arabayı park ediyor salak." diye cevap verdi Yoongi.

"Sarhoş sarhoş araba mı sürdü yoksa!" diyerek yaslandığım mutfak kapısından doğrulduğumda Yoongi "içmedi o." diye mırıldanıp yanındaki iki salağı ensesinden tutarak yukarı çıkarmaya başladı. Aramızda sarhoşken bir şeyler hatırlayabilen ve kendinden geçmeyen tek kişi oydu.

Kısa süre sonra kurabiyeleri kontrol etmek için mutfağa döndüm ve dış kapının kapandığını duydum. Taehyung'da gelmiş olmalıydı. Ilıyan kurabiyeleri yanına gitmek için acele acele tabağa yerleştiriyordum ki arkamdan gelen hızlı adım sesleri ve belime dolanan kollarla donup kaldım.

Toplu saçlarım yüzünden enseme vuran sıcak nefesi bütün gün içimde biriktirdiğim tüm stresi ve kötü düşünceleri aklımdan uzaklaştırırken elleriyle beni kendine biraz daha bastırdı. "Leziz kokuyorlar," diye fısıldadı kulağıma. İçim titredi. Bu kadar kısa sürede, onu bu kadar özlemiş olmam şaka gibi geliyordu. Eskiden insanların abarttığını düşünürdüm, ama az bile söylüyorlarmış.

Karnımı okşamaya haşlayan ellerini kavradım ve biraz ittirip ona doğru döndüm. Loş davlumbaz ışığında, dağılmış saçları ve yüzündeki keyifli ifadeyle çok yakışıklı görünüyordu. Uzanıp dudaklarıma bir öpücük kondurdu fakat yetmemiş olacak ki tekrar ve tekrar öptü. Gözlerimi kapatıp anın tadını çıkardım.

"Canını sıkan bir şeyler var," diye mırıldandı öpücükleri çeneme kayarken. Gözlerim aralandığında son kez boynumu öptü ve doğrulup arkadaki tepsileri işaret etti gözleriyle. "Bu kurabiyeleri canın sıkkınken yapıyorsun." diye açıkladı. Gözlerim aralanırken tam nereden bildiğini soracaktım ki konuşmama izin vermeden beni tekrar öptü, "Kavga yüzünden karakola alındığımda, Jimin kaza yaptığında, vize ve finallerden önce... hep kendini mutfağa atıp bu kurabiyelerden yaptın."

Beni bu kadar iyi gözlemlemiş olması dumura uğramama sebep oldu. Onunla geçirdiğim her saniye hayranlığım artıyordu. Kafamı evet anlamında salladığımda beni belimin iki yanından tuttu ve hiç zorlanmadan boş tezgahın üzerine oturttu. Şimdi ben ona birazcık yukarıdan bakıyordum. Bundan yararlanıp ellerimle yüzünü kavrayınca gülümsedi. "Tahmin ediyorum ki, sıkıntının sebebi dün anlattıklarım. Yanılıyor muyum bebeğim?" kafamı hayır anlamında salladım. "Yanılmıyorsun. Sadece biraz... kötü hissetim."

Kafasını anlayışla sallayıp başını göğsüme yasladı. "Senin anlattıklarını dinledikten sonra, bana da aynısı oldu," dedi ve ellerimi tutup gözlerime baktı. "Ama Jennie, bunlar geçmişte kaldı. Sana anlattım, canın sıkılsın diye değil, bilmen gerektiğini düşündüğüm için anlattım. Canını sıkma sakın." dudaklarımı büzüp başımı salladım. Büzdüğüm dudaklarıma kuru bir öpücük bırakıp geri çekilecekti ki, siyah gömleğinin yakalarını tutup kendime çektim ve ağzı aralandığı an üst dudağını kavradım.

Kollarının birini belime, birini sırtıma koyup beni biraz daha kendine yasladığında mırıldanarak bacaklarımı beline sardım. Biraz öpüştükten sonra geri çekildi. "Özel bir an beklemeliydim, ama seninle her anım özel." diye kısık sesle konuşup elini cebine attı ve siyah, kare bir kutu çıkardı.

Kalbim ağzımda atarken kutuyu gözlerime bakarak açtı ve kutunun içindeki minik ışık, ışıl ışıl parlayan güzel kolyeyi aydınlatmaya başladı. Kolyenin ucunda elmastan bir çan çiceği vardı, minnettarlık ve sonsuz aşk.

Yutkunarak suratına baktığımda gülümsedi. "Bu, sana olan sonsuz sevgimin sembolü." diye mırıldandı. Kalbim hızlı hızlı atmaya başlarken Taehyung kutuyu tezgaha koydu ve kolyeyi çıkarıp boynuma taktı, köprücük kemiklerime bir öpücük bırakıp geri çekildi. "Seni seviyorum, Jennie. Dün söylemek istedim ama daha özel olması için-" sözünü bitiremeden ellerimi boynuna sarıp ona sıkıca sarıldım.

Biraz öyle durup güzel kokusunu içime çektikten sonra geri çekildim, elimi yanağına yerleştirdim. "Ben de seni seviyorum, Taehyung. Tüm kalbimle, her saniye daha fazla artıyor sevgim. Kimseyi böyle sevmedim, kimseye böyle dokunmak da istemedim, kimseyi bu kadar kısa sürede sankı yıllar olmuş gibi özlemedim..." dedim, bunları itiraf etmek beni utandırıyordu. Biraz gözlerimi kaçırıp etrafa bakarken derinleşmiş sesiyle, "bana bak." diye fısıldadı.

Gözlerimi ona çıkardığımda, beline doğru indirdiğim ellerimden birini tutup kalbinin üzerine yerleştirdi. "Hissediyor musun?" diye sordu, gözleri, yüzümün her bir köşesinde gezindi, dudaklarımda oyalandı ve tekrar gözlerimle buluştu. "hisset, beni ne hâle getirdiğini hisset." dedi. Kalbi çok hızlıydı, göğsünü delecek gibi atıyordu ve benim de ondan bir farkım yoktu. Alnını alnıma yasladı, ve bu an, benim için hayatımın en değerli anlarından birisi oldu.

Bir süre öyle durduktan sonra elleri kalçalarımı kavradı ve beni kucağına aldı. "Yatağa gidelim." bacaklarımı beline sararken başımı omzundan kaldırdım, "hangi yatağa?" yüzünde bir gülümseme oluştu. "Lalisa'yla konuştum. Çift kişilik yatağı bize vermeyi kabul etti." Dudaklarım o şeklini alırken, Lalisa'nın Taehyung'dan talep ettiği miktarı hayal ettim. Benimle uyuyabilmek için ciddi miktarda bir parayı gözden çıkarmıştı. "Ona çok fazla ödemiş olmalısın.."

Kucağında benle hiç zorlanmadan birer birer basamakları çıkarken "seninle olmak için değer." dedi. Zaten durduramadığım gülümsemem biraz daha büyüdüğünde omuzlarını okşadım. Çok sert ve gergin duruyorlardı. "Yoruldun mu?" diye sordum.

"Yorulmadım, bebeğim." dediğinde yalan söylediğini biliyordum. Kucağından inmeye çalıştım ama izin vermedi ve beni yatağa kadar taşıyıp oraya bıraktı. Kendisi de gömleğini çıkardıktan sonra yanıma uzandı.
Tam ona bugün yaptıklarımızdan bahsedecekken ellerini belime yerleştirip beni karnının üzerine oturttu. Birkaç saniye neler olduğunu anlamaya çalıştıktan sonra ilk defa böyle bir pozisyonda bulunduğumuz için utanıp kaçmaya çalıştım. Taehyung belimdeki elleriyle beni tekrar yerime bastırdı.

"Bir şeyler anlatmak ister gibiydin. Böyle anlat. Yüzünü göreyim." dedi. Sadece komodinlerin üzerindeki ışıklar açıktı bu yüzden kızardığımı görebiliyor muydu bilmiyorum ama yüzümü aşağı doğru eğmemden utandığımı anlamış olmalıydı. "Utanma bebeğim." dedi çenemi eliyle kavrayıp kaldırırken. Gülümsedim.

"Bugün neler yaptığımızı anlatmak istemiştim." dedim, ilgiyle kafasını salladı. "Kızlar neler olduğunu merak ettiği için pek gezemedik ama yerel bir pazara uğradık," anlatmaya başlayınca utancım kaybolmuştu sanki, "çok güzel el yapımı şeyler vardı, tatlı bir Ahjumma bize bileklik hediye etti bak!" bileğimdeki boncuklu bilekliği ona gösterdiğimde yüzümü izleyen gözleri kısa süreliğine oraya kaydı, sonra tekrar bana baktı. Yüz ifadesi çok güzeldi.

"Sonra taze balıkların olduğu kısma uğradık, biraz yerli somon ve istiridye aldık. Tanrı şahit hayatımda gördüğüm en büyük istiridyelerdi!" ellerimi istiridyelerin büyüklüğünde açtım, "bu kadar falanlardı, ama dayanamayıp yedik. Sana ayırmayı istedim ama kızlar hepsini yedi." dedim bu sefer dudaklarımı büzerek. Her hareketimi bir bir inceliyor ve sanki ona olağandışı şeyler anlatıyormuşum gibi dinliyordu beni.

"Sonra kızlar uyudu, ben de biraz kurabiye yaptım işte. Pek bir şey yapmadım yani." diyip kucağından inmeye çalıştığımda izin vermedi. "Hmm," diye mırıldanarak yerinde doğruldu, şimdi yüz yüzeydik, tamamen kucağında oturuyordum ve ona biraz yukarıdan bakıyordum. "Böyle heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatırken ne kadar tatlı olduğunun farkında mısın?" ani iltifatıyla gözlerimi ondan kaçırdım.

Çenemi öptü ve "gözlerini kaçırma, bana bak." diye fısıldadı. Beni etkilemek için fısıldadığının farkındaydım, nasıl çözmüştü bilmiyordum ama işe yarıyordu. Tekrar gözlerine baktım.

Bu sefer ilk hamleyi ben yaptım ve dudaklarını öpüp çekildim. Gözleri uzun süre kapalı kaldı, "bazen çok zorlaştırıyorsun," diye kendi kendine mırıldandı. Neyden bahsettiğini anlayabiliyordum, bu yüzden dudaklarımı birbirine bastırıp biraz geri çekildim, "üzgünüm." elleri bel oyuğumu okşadı. "Olma, hoşuma gidiyor."

Artık çok sıcakladığımı hissediyordum ki ben kucağındayken yatağa uzandı, onunla beraber ben de uzandım. Biraz üzerinde dinlendikten sonra yan tarafa bıraktım kendimi. Tek elim kolyeme giderken Taehyung yan dönüp tek eliyle tişörtümü sıyırdı ve çıplak karnımı okşadı. Kafası omzuma doğru düşerken "İyi geceler, bebeğim." diye fısıldadı. O kadar uykuluydu ki bunu uykusunda söylediğini bile düşünebilirdim.

Uzanıp yanağını öptüm ve fısıldadım, "İyi geceler aşkım."

.

1 saat icinde yazdim umarim guzel olmustur olcem

sinirimiz 145 oy 150 yorum🎀

ve size de iyi geceler asklarimmmmm❤️❤️

Continue Reading

You'll Also Like

198K 8.1K 37
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
17.9K 959 12
Sen benim için sadece öğretmendin... Ben senin için sadece basit bir öğrenciydim... Neden şimdi hayatımın başrolünde yer alıyorsun? Kısa hikaye de re...
1.1M 97.8K 79
Tayland'dan Kore'ye gelen Lalisa için üniversiteye para biriktirmek ve daha rahat bir yaşam sürebilmek için bir öğrenci evinde kirayı bölüşmek, bir ö...
350K 32.3K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...