20 DAYS / TAEKOOK

By Soleillune_

8.5K 824 757

"Pekala öyleyse iyi haber, bağışıklık taşıyan biri var. Kanında bu lanet virüse karşı antivirüs taşıyan biri... More

1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm

11. Bölüm

251 27 36
By Soleillune_

Merhabalar 20 Days kaldığı yerden her zamanki heyecanıyla devam ediyor.

Lütfen bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Bunlar beni motive ediyor.

Sizi seviyorum ve iyi okumalar diliyorum


---



Siktir, gerçekten siktir. Mark ın geri geri giderken beni görmeyip çarpması sonucu sendelemiştim ve sıktığım kurşun Hoseok un omzunu sıyırmıştı.

"Ne sikim yaptığını sanıyorsun sen!" Yoongi bir anda bağırarak bana bakıp hemen ardındansa Hoseok a doğru koşmuştu.

Onu ilk defa bu kadar kızgın görüyordum. Hem kızgın hem de oldukça endişeliydi.

O Hoseok ile ilgilenirken Mark zombilere ateş açmaya devam ediyordu.

Tam o sırada ise Jungkook ve Eponin de aşağı merdivenlerden hızla çıkıp yanımıza gelerek zombilere ateş açmaya başlamışlardı.

"Bu böyle olmayacak. Gittikçe çoğalıyorlar. Hepimiz aşağıya inelim." Mark ın hızlıca söylediği şeyle herkes onu onaylamıştı.

Yoongi yardım etmek amaçlı Hoseok un kolunu omzuna atmaya çalışmıştı fakat Hoseok iyi olduğunu söyleyip buna izin vermemişti.

Tam o sırada Hoseok la göz göze gelmiştik. Sadece iki saniye süren bu bakışma bana iki yıl gibi gelmişti.

"Ne duruyorsun? Gel hadi." Birden Jungkook konuşup kolumu tutarak beni aşağı doğru hızlıca indirmeye başladığında girdiğim transtan çıkıp ona ayak uydurmuştum.

Arkamızdaki zombi sürüsü bağırarak ve bir şeyleri yıkarak peşimizden gelirken biz durmadan aşağı iniyorduk.

En sonunda büyük demir bir kapının önüne geldiğimizde Mark kapının üstündeki kilit yerine tek el bir kurşun sıkarak kırmış ve kapıyı hızlıca açıp içeri girmemizi sağlamıştı.

Hepimiz içeri girdikten sonra ise Jungkook, Eponin ve Mark oldukça ağır görünen demir kapıyı geri kapatıp arkasına içerideki ağır eşyaları yaslamışlardı.

"Sikeyim..." Mark söylenip yorgunlukla kendini yere attığı sırada başımı kaldırmıştım.

Bana doğru sinirle gelen Yoongi ile göz göze geldiğim sırada yediğim sert tokatla başım yana düşmüş ve neye uğradığımı şaşırmıştım.

"Ne yapıyorsun sen?" Jungkook sinirle konuşup yanımıza gelerek Yoongi ye baktığında Yoongi de aynı sinirle bana bakmaya devam ediyordu.

"Bir dahakine ateş ettiğin yere dikkat et."

"Oh Hoseok! Vurulmuşsun! İyi misin?" Yoongi nin konuştuğu sırada Eponin Hoseok un vurulduğunu görüp birden konuşmuş ve Jungkook da onun dediği şeyle o tarafa bakıp kaşlarını iyice çatmıştı.

"Vuruldun mu? Nerenden vuruldun?" Mark da endişeyle konuşup oturduğu yerden kalkarak Eponin ile birlikte hemen Hoseok un yanına gitmişti.

Yoongi de son kez bana bakıp arkasını dönerek diğerlerinin yanına gittiğinde Jungkook bana doğru dönüp, "Onu sen mi vurdun?" demişti.

Yalandan hafifçe gözlerimi doldurarak ve ürkmüş gibi yaparak, "Yanlışlıkla oldu. B-ben zombiye sıkacakken Mark bana çarptı." demiştim.

Jungkook ise beni dinledikten hemen sonra aynı şekilde diğerlerinin yanına gidip onunla ilgilenmeye başlamıştı. Alt tarafı bir sıyrıktı.

Ne çok abartmışlardı böyle. Yoongi nin neden bu kadar kızdığını biliyordum. Hoseok a kör kütük aşıktı. Bunu anlamamak için salak olmak gerekirdi. Aynı şekilde Hoseok da ona karşı bir şeyler hissediyordu. Çok belli ediyorlardı.

"Tamam abartmayın, iyiyim ben. Alt tarafı bir sıyrık." Hoseok huysuz bir tonda konuştuğunda-her zaman ki gibi- Yoongi onu aldırmadan omzuna pansuman yapmaya devam etmişti.

"Biri bana artık tam olarak ne olduğunu anlatsın." Jungkook ise sinirle ve bir o kadar da soğuk bir tonda baskın bir şekilde konuştuğunda hafifçe yutkunmuştum.

"Taehyung yanlışlıkla silahını ateşledi. Sonrasında bütün zombiler bizim olduğumuz kata toplandı. Bu kadarını biliyorum.

Hoseok un vurulduğunu bile görmemiştim. Az önce burada öğrendim." Mark gergin bir şekilde Jungkook a açıklama yaptığında Jungkook gözlerini kapatıp sinirle burun kemerini sıvazlamıştı.

"Yanlışlıkla oldu. Yemin ederim." deyip gözümden akan yaşı hızlıca silmiştim.

"Eğer ona bir şey olsaydı-" Yoongi tekrar sinirle konuştuğu sırada Hoseok onun lafını bölmüştü.

"Yanlışlıkla oldu. Abartmayın artık. Bir şeyim yok zaten." Hoseok un dediği şeyle şok olsam da belli etmemeye çalışmıştım. Yanlışlıkla olmadığını biliyordu. Ama yine de öyle olduğunu söyleyip beni ele vermemişti.

Hoseok u kestiremiyordum. Ne yapacağı ne diyeceği belli olmuyordu. Belki de başka bir şey planlıyordu. Bu beni iyice tedirgi etmişti.

Bundan sonra ona bir şey yapıp üstünü yanlışlıkla oldu diyerek aynen bu şekilde örtemezdim. Aynı kişiye iki kez üst üste yanlışlıkla zarar vermek yanlışlıkla olacak bir şey değildi. Benden şüphelenirlerdi.

Yoongi Hoseok un pansumanını bitirdiğinde hep birlikte indiğimizin bodrum kattaki ikinci kapıdan çıkarak karanlık ve dar yerde yürümeye başlamıştık. Fakat bu sefer ki tek fark Jungkook en önde değil de benim yanımda yürüyordu.

Sanırım 'yanlışlıkla' Hoseok u vurduğum için onlardan biraz çekindiğimi düşünmüştü. Ama Jungkook un bilmediği şey ben burada sadece ondan çekiniyordum. Çünkü çok ciddi ve soğuk bir yapısı var.

Bilmem belki de... ondan etkilendiğim içindi.

"Korktun mu çok?" birden sorduğu soruyla yanağımın içini dişleyerek ona bakmıştım. "Hoseok vurduğun için yani."

Sessiz kalarak sadece başımı olumlu anlamda salladığımda bana bakmış ve elini kaldırıp saçlarıma atarak hafifçe okşamıştı.

O anı size nasıl tarif edebilirim bilmiyorum ama en basitiyle elini saçlarıma attığı anda kalbim yerinden çıkacakmış gibi oldu. "Merak etme, Hoseok güçlüdür."

"Öyle, ama bundan sonra Yoongi benden nefret edecekmiş gibi duruyor."

"Yoongi kin tutabilen bir insan değildir. Onun tepkileri anlıktır. Muhtemelen çok korktuğu için öyle bir tepki verdi."

"Öyle diyorsan..."


---


Uzun bir yürüyüşün ardından başka bir merdiven bulup hastanenin diğer tarafına çıkmıştık. Fakat çok yorulduğumuz ve acıktığımız için güvenli bir yer bulup orada gecelemeye karar vermiştik.

"Hoseokçuğum, kuzum benim, hadi bundan da bir lokma al, hadi canımın içi." Hepimiz bir köşede oturup karnımızı doyururken Mark Hoseok un dibine girmiş ona ekstra bir şeyler yerdirmeye çalışıyordu.

"Mark siktir git başımdan." Hoseok onu umursamadan konuştuğunda Mark kaşlarını çatarak kızar gibi ellerini beline çıkarmıştı. "Aaa, alınıyorum ama, bak bunu yemezsen arkandan ağlar sonra."

Onlar birbirleriyle uğraşırlarken ben sessiz bir şekilde yemeğimi yemeye devam ediyordum.

"Kim, bundan da denesene." Tam o sırada Eponin yanıma gelip elindeki yiyeceği bana uzattığında hafifçe gülümseyip başımı iki yana sallamıştım. "Teşekkür ederim, doydum ben."

"Ver." Jungkook ise Eponin in elindeki yiyeceği alıp benim önüme koymuştu. "Tekrar acıktığında yersin."

Başımı kaldırıp Jungkook a baktığımda o da bana bakmıştı. Kısa bir bakışmanın ardından ona da gülümseyip teşekkür etmiştim.

Gülümsediğimi gördüğünde ise daha yoğun bir şekilde bakmaya başlamıştı. Öyle bir bakıyordu ki içim içime sığmıyordu. Onu tanımasam bana aşık olduğunu bile düşünebilirdim.

Bir süre sonra herkes uyuduğunda ben odadaki koltukta uyumamaya çalışarak oturuyordum. Nöbetçi olarak ben gönüllü olmuştum.

Buna itiraz etseler de ben ısrar edip onlara kabul ettirmiştim. Sanki yaptığım hatayı düzeltmeye çalışıyormuşum gibi.

Fakat oturmaktan çok sıkılmıştım. Saat geçmek bilmiyordu. Bu yüzden kalkıp içinde bulunduğumuz odanın balkonuna çıkmıştım. Biraz temiz hava almaya ihtiyacım vardı.

Kollarımı balkonun demir yerine yaslayıp şehri izlemeye başlamıştım. Bazı yerlerde hâlâ elektrik vardı. Bazı yerlerde ise büyük yangınlar vardı.

Bizden çok uzak olduğu için sorun yoktu ama o kadar anım vardı ki bu şehirde. Şimdi böyle görmek beni mahvediyordu.

Güzelim şehir adeta savaş alanına dönmüştü. Çoğu bina yıkılmıştı. Arabalar yollarda birbirine girmiş bir şekilde duruyordu.

Derin biri çekip farkında olmadan gözümden gelen yaşı hızlıca silmiştim. Sikeyim neden duygusallaşmıştım ki birden?

Sen önce kendi haline ağla Kim. Seni arayan ekiple kendini arıyorsun. Bundan başka ağlanacak bir durum mu var? Üzücü olmasının yanı sıra aşırı sayko bir durumdu da. İnsanın gülesi de geliyordu. Ağlanacak hale gülüyordum resmen.

Düşüncelere iyice daldığım sırada balkonun kapısının hızla açılmasıyla ürküp gözlerimi kocaman açarak arkama dönmüştüm. Gelen Jungkook tu. Bayağı endişeli görünüyordu.

"Sikeyim..." Beni görmesiyle gözlerini kapatmış ve derin bir nefes verirken mırıldanmıştı. Ardındansa gözlerini geri açıp yüzüme bakmıştı. "Buradasın demek."

"Hava almak için çıktım. Bir şey mi oldu yoksa?" deyip tek kaşımı merakla kaldırdığımda balkona girip açtığı kapıyı geri kapatarak başını olumsuz anlamda sallamış ve bana doğru adımlamaya başlamıştı.

"Hayır. Sadece... seni birden göremeyince korktum." dibime kadar gelip durmuş ve benden biraz uzun olduğu için başını hafifçe eğmişti.

"Kaçtığımı mı düşündün yoksa?"

"Hayır tabii ki, sadece-sen ağladın mı?" Kendi lafını bölüp tek kaşını kaldırarak sorduğu şeyle önce bir afallasam da ardından toparlayıp başımı hayır anlamında iki yana sallamıştım.

"Yalan söylüyorsun, yalandan hiç hoşlanmam Taehyung." Birden ciddileştiğinde başımı tekrar hızlıca iki yana sallamıştım. "Hayır, yalan söylemiyorum."

"Söylüyorsun, gözlerinden belli oluyor." dediğinde ise, "Uykusuz kaldığım için öyle." demiştim.

"Bak eğer Hoseok olayını kafana takıyorsan söyle bana." diye direttiğinde ben de onun gibi kaşlarımı çatmıştım. Çok üsteliyordu. Kimsenin -hele ki onun- ağladığımı bilmesini istemiyordum.

"Öyle bir şey yok." diyerek ben de bu sefer çıkıştığımda iyice kaşlarımı çatmıştım. Benden böyle bir tepki beklemediği için şaşırmış fakat hemen geri kaşlarını çatmıştı.

"Neden ağladın o zaman? Anlatmıyorsun hiçbir şey, anlatsan aslında rahatlayacaksın. Ama yok, kapalı kutu olmayı çok seviyorsun sen-" sinirli bir şekilde ardı ardına sıraladığı cümleleri kesmiştim.

Nasıl mı? Dudaklarına yapışarak. Her şey birden gerçekleşmişti. Şu an dudaklarımız birbirine temas ediyordu ve heyecandan ölmek üzereydim. Neden yaptığımı sorgulamayın, çünkü ben de bilmiyordum.

Sadece o an susmasını istemiştim. Belki de ilk defa bu kadar uzun konuştuğu için ya da sinirli hali gözüme tatlı geldiği içindi, bilmiyorum. Bildiğim tek şey şu an pişman olduğumdu. Çünkü sikeyim ki hiçbir tepki vermiyordu.

Gözlerim de kapalı olduğu için tepkisini göremiyordum. O an ölmek istedim. Keşke hiç yapmasaydım. Ama kendime engel olamamıştım.

Daha fazla durmanın olayı daha da garipleştireceğini düşündüğüm için yavaşça geri çekilmiş ve aynı yavaşlıkla gözlerimi açmıştım.

Ona baktığımda ise şaşkınlıkla bana baktığını ve hafifçe yutkunduğunu görmüştüm.

"Bak ben çok özür dilerim. Neden böyle bir şe-" dediğim sırada ise Jungkook aniden yanaklarımı kavramış ve hızlıca dudaklarımızı birleştirmişti.

Bu sefer şaşırma sırası bendeydi. Asla böyle bir şey beklemiyordum. Ne kendimden ne de ondan.

Şaşkınlıkla kocaman açtığım gözlerim onun dudaklarını hareket ettirmesiyle yavaşça kapanırken ellerimi nereye koyacağımı bilemeyip kaldırarak onun güçlü kollarına tutunmuştum.

Heyecandan bacaklarım titriyor, düşecekmişim gibi hissediyordum.

Yavaşça ona karşılık vermeye başladığımda ise daha da hırslanmış ve yanağımdaki ellerinden birini belime indirerek beni iyice kendine çekmişti.

Öpüşü sanki lezzetli bir şey yiyormuş da tadını çıkarıyormuşçasına yavaştı fakat o kadar güzel hissettiriyordu ki koluna tutunuyor olmasaydım büyük ihtimalle yere kapaklanırdım.

Sabredemeyip ben de birden kollarındaki ellerimi onun ensesine çıkarıp aynı şekilde onu iyice kendime çekmiş ve onun aksine öpüşmeyi biraz kızıştırarak alt dudağını ısırmıştım.

Bunu yapmamla birlikte hafifçe mırıldanmış ve sert bir nefes alıp beni birden balkon demirinin önünden çekerek hızlıca duvara yaslamıştı. Sanırım yaptığım şey hoşuna gitmişti.

İkimiz de sonrasını düşünmüyor sadece anın tadını çıkarıyorduk. Belki bundan sonra birbirimizin yüzüne bakamayacaktık ya da bu olayı hiç yaşanmamış sayacaktık.

Belimi okşarken bir yandan da beni öpmeye devam ediyordu. Tabi ben de geri durmuyor, o beni öptükçe ona karşılık veriyordum. Fakat bir süre sonra nefessiz kaldığımız için durmak zorunda kalmıştık.

Jungkook geri çekilmek yerine dudaklarımız ayrı olsa da dibimde durmaya devam ediyor ve gözleri kapalı bir şekilde soluklanıyordu.

Yanaklarım utançtan kızarmış bir şekilde sadece gözleri kapalı olan bedeni izliyordum. Çünkü ne yapacağımı, nasıl tepki vereceğimi bilmiyordum.

Tamam bu benim ilk öpücüğüm değildi ama ilk defa bir öpücük sayesinde bu kadar heyecanlanmış, elim kolum birbirine girmişti.

Jungkook da yavaşça gözünü açtığında hemen bakışlarımı kaçırmış ve yere bakmıştım. Aşırı derece utanıyordum.

"Bana bak." Birden fısıldayarak fakat baskın bir tonda konuştuğunda bakışlarımı kaldırmayıp yere bakmaya devam etmiştim.

Buna karşılık olarak çenemi nazikçe kavramış ve yüzümü kaldırarak ona bakmamı sağlamıştı.

"Pişman mısın?" Gözlerimin içine bakarak sorduğu şeyle biraz afallamıştım. Ama belli ki bu sorunun cevabı onun için oldukça önemliydi.

Cevap olarak başımı sadece iki yana hafifçe sallamıştım. O ise, "Sesini duymak istiyorum Kim." diye diretmiştim.

Şu an yaşadıklarımız benim için çok fazlaydı. Jungkook tan böyle bir şey asla beklemiyordum.

Benim ona karşı bir şeyler hissettiğim aşikardı ama onun da bana karşı bir şeyler hissettiğini bilmiyordum. Ya da sadece anlık bir arzuydu.

"Değilim." Sorduğu soruya kısık çıkan sesimle karşılık verdiğimde istediği cevabı almışçasına gözlerinin içi parlamıştı.

"Güzel." deyip tuttuğu çenemi hafifçe okşayarak bırakmıştı. "Soğuk oldu. İçeri girelim." Bakışlarını kaçırarak benden ayrılmış ve önden yürüyerek içeri girmişti.

Ben de kısa bir süre arkasından baktıktan sonra hemen içeriye girip balkonun kapısını kapatmıştım.

Fakat omzumdaki fondöteni yenilemem gerektiği için ayaktaki bedene utangaç bir şekilde bakmış ve hafifçe gülümsemiştim.

"Banyoda biraz işim var. Sen uyu." Dediğim şeye cevap olarak sadece başını sallamıştı. Umarım farklı bir şey düşünmemiştir.

Çantamı da alarak karanlık banyoya girmiş ve ışığı yakmıştım. Çantamı kenara bırakıp suyu açarak üstümdeki kazağı çıkarmış ve aynanın karşısına geçerek sağ omzumdaki dağılan fondötene bakarak iç çekmiştim.

Yaram hâlâ aynı gözüküyordu fakat artık hiç acımıyordu. Neden iyileşmediğine dair en ufak bir fikrim bile yoktu.

Akan suyun altına elimi koyup yavaşça sağ omzuma götürmüş ve dikkatli bir şekilde üstündeki fondöten kalıntılarını temizlemeye başlamıştım.

Bunu sürekli yapmaktan çok sıkılmıştım ama yapmak zorundaydım. İç çekerek yaptığım işe devam etmiş ve kolumu bir güzel temizlemiştim.

Ardındansa havlu bulmak için banyodaki dolaplara tek tek bakmaya başlamıştım.

Sonunda bulduğumda üst üste dizili havlulardan birini elime alarak temiz mi değil mi diye kontrol etmiştim.

Temiz olduğuna kanaat getirdiğimde ise yavaşça ıslak kolumu kurulamış ve eğilerek yerdeki çantamı alarak lavabonun önüne koymuştum.

Fermuarını açmış ve içindeki fondöteni çıkarmıştım. Fakat tam o sırada beklemediğim bir şey olmuştu.

İçinde bulunduğum banyonun kapısı açılmış ve ben daha ne olduğunu anlayamadan uykulu gözlerle Eponin içeriye girmişti.

O kadar şaşırmıştım ki kolumu gizlemeye zamanım bile olmamıştı.

"Ah Taehyung, senin içeride olduğunu bilmiyordum. Çok özür dilerim, hemen çıkıyoru-Siktir! Taehyung ısırıldın mı?"

İşte şimdi sıçtın Taehyung.




Bölüm sonu



Bölüm hakkındaki değerlendirmenizi buraya yazabilirsiniz. Öpüyorum hepiniziii



Continue Reading

You'll Also Like

54.5K 4.8K 15
Bir gün küçük bir kediciği ölümün pençelerinden kurtaran Jeon Jungkook , kediciğin tasmasında yazan ismi seslice okudu yazan isim tek bir harften ol...
339K 5.5K 28
Kocam ve arkadaşımın inlemeleri koridorda yankılandı. Gabriel, "Bir saniye bekle burada," dedi, kapıyı açtı. Öne doğru hamle yapmak istedim, koluyla...
75.2K 2.2K 82
İşini ailesi gibi gören bi psikolog ve sinirlenince kimseyi tanımayan mafya aşka inanmayan adama aşkı öğreten kadın💖 Ateş ❤️ Ezgi
4.1K 252 10
Kore'nin en tehlikeli , en güçlü mafyalarından biri Jeon Jungkook. Sevgilisi Kim Taehyung ile ilişkisini herkesten saklamakta onu büyük bir özenle ko...