Servis 5

De liarbarbie

181 92 52

On sekiz yaşım bana güzelliklerle gelmesi gerekirken beni tam olarak intihara sürüklemişti. Psikiyatri servis... Mais

Teşebbüs
Geçmişin Paslı İzleri
Kopan Bağlar
İhanetin Işıltısı
Sükunetsizlik

Silik İzler

26 13 0
De liarbarbie

Günler günleri kovaladı. Çağrı'yla yine kavga ediyorduk. Onu aldatmıştım ve bunu sürekli yüzüme vuruyordu. Ben de abarttığını ve yine de uslu uslu benimle ilgilenebileceğini savunuyordum. Onun dediği oldu, ayrıldık. Umursamamış gibi yapıp bu tartışmaların sonunda çoktan Çağrı karşısında beni tercih eden yakın arkadaşı Arjen'e bir mesaj attım. Beni güldürecek yazılar, ses kayıtları ve emojiler yollayıp vicdan azabından kaçmamı sağlıyordu. Çağrı'yı tekrar aldatmamıştım sonuçta. Sadece çok üzerime geldiğinde ondan ayrılıp onu aldattığım çocuklardan birine dönmüştüm. İçimde zerre üzüntü kırıntısı yoktu. Biraz da istemsizce onu kendimden soğutmaya çalışıyordum. Malum gün kendime o benden tamamen ayrılana kadar ölmeyeceğime dair söz vermiştim. Biraz da bundandı bu acınası yüzsüzlüğüm.

Bir ay kadar konuştuk. Arjen tüm gün benimle görüntülü konuşuyordu. Onunla ilk konuşmalarımız ben ve Çağrı yine küstüğümüzde aramızı düzeltmeye çalışırken olmuştu. Yıllarca arkadaş kalmışlar ve bir kız yüzünden arkadaşlıklarını bitirmemişlerdi. Bazen görüntülü konuşurken hala Çağrı'nın yanında olduğu ve kıskançlık yaptığı veya kapattırmaya çalıştığı olurdu.

Arjen'e çok güveniyor her sırrımı anlatıyordum. Her sırrımı anlattığım hayatta güvendiğim diğer kişi olan kuzenim Ece'yle tanıştırmıştım. O da Arjen'lerin şehrinde yaşıyordu. Bir grup açmıştık. Grupta tüm tanıdıklarımızı zorbalayıp kendi aramızda eğleniyorduk.

Bir gün arabadayken onu görüntülü aradım, beklemeden açtı. Çağrı önde oturuyordu. Yanındaki çocuk telefonda başka biriyle konuşuyordu.

Çocuk "Sen sar biz geliyoruz. " derken Çağrı Arjen'e telefonu kapatması için bağırdı.

Ben cırlayıp onunla kavga ederken aklımda yanlarındaki çocuğun cümlesi dört dönüyordu. Kendimi daha fazla tutamadım. "Hem siz ne kullanacaksınız bakayım?" Çağrı Arjen'in telefonunu elinden alıp suratıma kapattığında cevabımı almış gibi yerime mıhlandım. Onun tekrar kullanmaya başlamasını istemiyordum ama dertlerini hafifletmek yerine artırmaktan başka bir şey yapmadığımın da farkındaydım. Çağrı beni bu halimle bile seviyordu. Belki ben de kullandığı boklara saygı duyup huzurlarını bozmamayı denemeliydim.

Arjen'le telefonda konuşarak gülüşerek aylarımı mutlu geçirdim yalan yok ama sonra bir şeyler değişti bende. Çağrı'nın benden vazgeçmesini ölebilmek için çok istiyordum aynı zamanda da beni tamamen bırakmasından ve mezarıma gül getirmeyecek kadar uzaklaşmasından korkuyordum. Bu düşüncelerimi intihar planlarım hariç Arjen'e anlattım. Çok sinirlendi. Onu bir piyon gibi oynattığımı söyledi. Aradan zaman geçince bu söylediklerini unutmuş bana pamuk gibi davranıyordu.

Her zaman ailevi problemleri olan biriydim. Bu kez Ece'nin babası bana iftiralar atmaya başlamıştı. Derdimi Ece'ye anlatmaya çalıştığımda beni dinlemeyi reddetti. Diğer yandan benim eski flörtümle çıkmaya başlamıştı ve utanmadan bunu bana anlatıyordu. Çok üzüldüm. Çaresiz bir çocuk gibi Arjen'i aradım. Saatlerce telefonda bana teselli verdi. Ona ailevi problemimin olduğunu ama beni üzen asıl şeyin Ece'nin beni geri çevirmesi olduğunu söylemiştim. Beni anladığını ve yanımda olabilseydi sarılacağını söyledi. Sonra beni kendi şehrine davet etti. "Sarılır uyuruz. Sabaha kadar dertleşir bizi üzenlere söveriz. " dedi. Aklımın bir köşesine yazdım. Ağlamam bittiğinde annemin yanına gidip İzmir'e gitmek için yalvarmaya başladım. Üzgün olduğumu bildiği için kıramadı.

Aradan iki üç gün geçti geçmedi. Fal kafesinden evime dönüyordum. Metrodaydım. İnternetin çektiği tek durakta bildirimlerime bakmak için telefonumun ekranını kaydırdım. Ece ve Arjen'le olan gruptan ardı ardına mesajlar sıralanmıştı. Ece Arjen'e davetkar bir biçimde evinin adresini tarif ediyordu. Açıktan davet ettiği mesajı okurken kalbim tekledi. Avuç içlerim terliyordu mesajları okurken. Metro ilerlerken "Arjen sakın gitmek gibi bir yanlış yapma bana." yazdım ama internet kesilmişti. Arjen'in attığı fotoğrafları hızlıca açtım sırasıyla kendi evine yakın bir yerlerde, köşedeki dönercinin önünde ve Ece'nin evinin önünde çekilmiş fotoğraflardı. Ece'den de bir fotoğraf vardı. Arjen'in omzunu çekip atmıştı. Sinirden deliye döndüm ama yapabileceğim hiçbir şey yoktu. Ece bana bunu nasıl yapardı? Arjen'e fazla mı sırtımı yaslamıştım?

Tam anlamıyla çaresiz kalmıştım. Kim beni üzse Arjen'e anlatırdım. O beni üzünce kime anlatabilirdim. Metrodan inip otobüs durağına yürürken aklımda bir parıltı yandı. Ya Çağrı'yı da kaybedersem? Daha fazla üzerine düşünmeden Çağrı'ya mesaj attım. Kuzenimi hatırlamadığını söyleyip fotoğrafını istedi. Tüm grubun fotoğraflarını attım. "Bunlardan biri sana yazarsa cevap verme, Arjen dahil." yazdım.

Birkaç dakika sonra cevap geldi. "Uyarman hata ben sana böyle bir şey yapmam."

Sonra güldü, "Arjen şimdi bu kızın evinde mi? FIISS." dedi.

"Evet, kalbim. Beni üzmek için." yazdım.

Egoistçe cevap verdi. "Bunlar benim seviyemde insanlar mı? Ayıp ettin." Haklıydı. Çağrı benden asla intikam almazdı.

"Haklısın aşkım. "

Alkol masası fotoğrafı attığında "Benim yerime de iç. " yazıp telefonu kapattım.

Eve gidene kadar ağlamadım ama anneme anlatırken tutamadım kendimi. Annem bana Çağrı'yı tercih ettiğimi söylediğim günü hatırlattı.

"Konuşmalarınızı kapıdan duydum. Arjen'e ne olursa olsun Çağrı'yı sevdiğini ve aldatsan da bir gün ona döneceğini söylemiştin. " dedi.

Yutkundum. Arjen'imin benden aldığı intikama inanamıyordum. Gece olunca ona mesaj attım. O da aynılarını anlattı. Anlam veremiyordum. Ne yapacağımı bilemedim. Beni aldatmasına rağmen Arjen'den açıklama bekliyordum. Bana küfürler savurdu, haklı olduğunu söyleyip duruyordu. Haklıysa bile ne yapmamı bekliyordu vicdansız. Arka planda sürekli Ece'den açıklayabilirim, aramızda birşey geçmedi mesajları geliyordu. Telefonumu aceleyle uçak moduna alıp gözlerimi kapattım. Bu gece de bitecekti. Sabah olacaktı, gün doğacaktı.

Sevginin ne olduğunu unutmuştum. Geri hatırlamam zaman alacaktı. Belki hiç tatmamıştım. Canım yanıyordu. Kalbimde markette hırsızlık yapıp abur cubur çalarken yakalanmış bir çocuğunki gibi bir sızı vardı. Rabb'ime sabah olması için dualar ettim.

Ertesi sabah uyandığımda daha gözlerimi yeni açtığımda incilerim benden habersiz dökülüyordu. Çağrı'ya mesaj attım. "Bitanem beni kendince teselli ettiğin için teşekkür ederim. Sen olmasan dün geceyi nasıl atlatırdım bilmiyorum."

Nihayet annem kahvaltı için seslendiğinde kendimi nasıl toparlayabildim bilmiyorum. Babamın karşısında ağlamaya devam edemezdim.

Günler günleri kovaladı. Kendimi geceleri sürekli barlarda, gece kulüplerinde içerken buluyordum. Mart'ın başından beri yaşadıklarımı kaçak alkolle dindirmeye çalışıyordum.

Bir gece yatağımda çığlık atarak uyandım. Rüyamda ne gördüğümü bile hatırlamıyordum. Ateşler içindeydim. Tüm gece uzak mesafe arkadaşım Didem'le konuştum. Beni rahatlatmaya çalışıyordu. O da korkuyordu benim gibi. Annem ne yapacağını şaşırmış telaş içinde gidip gelerek alnımdaki sirkeli havluyu değiştiriyordu. Bu gece asla unutamayacağım gecelerden biriydi çünkü ardı arkası kesilmedi. Çağrı'dan ayrıyken sürekli tekrarladı böyle geceler. Zaman bir şekilde geçiyordu.

Arjen son zamanlarda sürekli beni özür dilemek için arar olmuştu. Neden oldu, nasıl oldu bilmiyordum ve sorgulamak istemiyordum. Giden geri dönmüştü, bunun keyfini yaşayıp egolanmak istiyordum.

Bir akşam "Bana yazma artık yeter. Arama yemek yiyeceğim. " yazdığımda akşam yemeği boyunca sürekli görüntülü aramıştı. Babam sonunda "Bu ibne kim?" diye sorduğunda yemekten kalkıp telefonu açmak zorunda kaldım.

"Ne olsun istiyorsun? Yemek yiyeceğim dedim sana! Neden dönmediğimi merak ediyorsan bana küfrettiğin mesajları oku anlarsın."

"Bebeğim lütfen bana kızma ben hata yaptım. Anladım ama yokluğunda. Alya beni hiç üzmezdi, bana hiç zararı dokunmazdı dedim. Ondan bu ısrarım. Bana arkanı dönme eskisi gibi olalım."

"Peki." dedim sadece. Ben de geri dönmek, en yakin zamanda Sarp'ın vücudumdaki izlerini silmek istiyordum işte. Uzatmaya gerek görmedim.

Özürler dileyen Arjen'in yanında yaptığını asla kabullenmeyen Ece vardı. Olayı diğer dayılarıma anlattım. İlk başta beni suçlasalar da grubun ekran görüntülerini attığımda olay tümüyle anlaşılıyordu. Aslan Dayım ise bu ortamı tamamen bırakmam gerektiğini savunuyordu. Ona Çağrı'yı anlattım. Tek onun kalması için yalvardım ama kararı kesindi. Diğer yandan açık giyinmemin de bu ortamların getirisi olduğunu söylüyordu. "Tamam" dedim, "Bırakacağım."

Telefonu kapattıktan sonra kıyafetlerimi ayırmaya başladım istemeyerek. Ne alakası vardı anlamıyordum. Belki de haklıydı. Sarp olayını bilmeden böyle kesin konuşması biraz üzmüştü. Sırf bu yüzden onu haklı görüyordum çünkü kendimi suçluyordum.

Merak etmeyin dayımın bağnaz düşüncelerine boyum eğişim çok uzun süremedi. Ben buydum işte. Hiçbir zaman aileme ait olamadım. Onların bir parçası gibi davranamadım. Barlara üzerimde daracık açık saçık kıyafetlerle gitmeye, bayılana kadar içmeye devam ettim. Kendimi çok bunalmış hissedersem uzak mesafe sevgilim Arjen'e veya hala beni seven Çağrı'ya mesaj atıyordum. Onlarla saatlerce görüntülü konuşurken utançlarımı acılarımı bir süreliğine de olsa unutuyordum. Telefonu kapattığım anda aklıma tekrar geliyordu.

Kulüpte ağlardım bazen. Kendimi yerlere atardım. "Nasıl Çağrı'yı Efe'yle aldattım." der yabancı insanlara anlatırdım.

Gecelerden birinde karşı yakadaki kulüpte sarışın garsonun instasını istemiştim. İlk başta vermedi ama ben çok ağlayınca kıyamadı. Kimse ben konuşmadan neden ağladığımı anlayamazdı. Çoğu zaman bu yersiz ağlamalar işime gelirdi. İnsanlar bana acır, istediğimi yapardı.

Evden çok uzaktaydım. Bayılana kadar içtim. En son yan masadaki genç çift bana katılmıştı. Beraber sabaha kadar içtik. Hepimiz derbeder olmuştuk. Hesabı onlar ödedi. Kızıl saçlı kız beni tuvalette ayıltmaya çalışıyordu. O gitti, sarışın garson geldi. Beni öpmesini istedim. Sadece bedenimde o pisliğin izleri kalsın istemiyordum. Yerden kalkarsam öpeceğini söyledi. Kalktım.

Tuvaletin kapısına yasladı beni zar zor. Dudağımdan boynumdan öptü. Ben ise ellerimi ayaklarımı hissetmeye çalışıyordum. Çok içmiştim. Belimden tutup elini aşağı doğru indirirken bilincimi kaybettim. Kızıl saçlı kız beni ayıltmaya geldiğinde sarışın garsonun beni öptüğünü söyledim. Sinirlendi. "O benim sevgilim." dedi. Tokat attı. Sonrasını pek hatırlamıyorum.

Bir ara gözlerimi açtığımda kasanın olduğu odadaydık. Sarışın garson başını eğip "Ben hallederim. " diyordu.

Kustuğum yere bakamadım. Kulüp sahibi bağırdı. "Lan kız dolarların üzerine kustu al götür şunu artık. "

Soğuk hava yüzüme vururken yanağıma yediğim tokatlarla uyandım. Yanımızdaki diğer çocuk fısıldıyordu. "Onlara arkadaş olduğumuzu falan söyle, gitsinler. Reşit olmadığını söyleme sakın. Ben pansiyon tutacağım bu gece orada kalırız."

"Onlar kim?" diye mırıldandım.

"Polisler başımızda! Görmüyor musun? Kendine gel."

O ana kadar gerçekten fark etmemiştim. Bir ambulans başında üç polis memuru duruyordu. "Onlarla arkadaşım, bizi bırakın." diye seslendim.

Sarışın garsonun koluna girip binanın arkasına kadar ayaklarım sekiz çizerek yürüdüm. Beni yine öptü. Sonrasını pek hatırlamıyorum. Gözlerimi sıcak yatakta açtım. Yanımızdaki diğer çocuk benimle konuşmaya çalışıyordu ama anlamıyordum. Yorganı üzerime çekip gözlerimi tekrar kapattım.

Sabah boğazım yanarak uyandım. Yandaki yatakta tanımadığım bir çocuk yatıyordu. Kendimi zorla tuvalete attım. Defalarca dakikalar boyunca kustum. En son kendimi rahat hissedebildiğimde kapılara tutunarak yatağa kadar gittim. Şortumun düğmesini açarken tekrar bilincim gitti.

Gün ışığı perdelerin arasından sızarken ismini bilmediğim çocuk yanaklarıma vuruyordu. Gözlerimi araladım. Odaya boxerla giren sarışın garsonu biraz süzdüm.

"Emre miydi adın? Seninle öpüştük. "

Gözlerini devirip avcunu yüzüne sürdü. Yanımdaki çocuk mırıldandı. "Baran, benim ailem polise haber vermiş. Hemen eve gitmem lazım. Ben bir de bu sabah dükkanı açacaktım."

Sarışın garson ellerini yüzünden çekerek güldü. "Şaka yapıyorsun sen, ne polisi?"

Omzumu silktim. "Demek ismin Baran. Güzel isim."

Yan odadan gelen kızın üzerinde büstiyer vardı. Altındaki taytı yukarı çekiyordu. "Serkan, senin annen beni 34 kere aramış. Biz ne içtik?"

Baran etrafta pantolonunu ararken bir yandan bana bakıyordu. "Alkol komasına girdin gece. Biz de iyi değildik ama sen fenaydın. Kulüp kapısına ambulans geldi. Patron fena kızdı bana."

Ofladım. "Biraz daha uyusak olmaz mı?"

Baran başını iki yana salladı. "Hayır canım pansiyonu tek gecelik ödedik. Adam çıkmamız için sürekli kapıya vuruyor."

El mahkum şortumun düğmesini ilikledim. Serkan beni metrobüse kadar bıraktı. Metrobüste de hala kusuyordum. Eve geldim. Leş gibi alkol koktuğumdan eminken anneme arkadaşımda kaldım ne olmuş sanki yalanları zırvalıyordum.

Odama geçtiğimde küçük Nara ardımdan geldi. "İyy burası iğrenç kokuyor."

Güldüm. "Koku benden geliyor aşkım. Bana poşet getirir misin birkaç tane. "

Birkaç dakika sonra poşetleri verip odamdan koşarak çıktı.

Kuzenim Ece'yi arayıp heyecanla tüm geceyi anlattım. Sanki aramıza buzlu dağlar girmemiş gibi dinledi beni. Biz böyleydik işte. Didişir dururduk. Sonra birimiz arar hayatındaki heyecanlı olayları anlatırdı, barışırdık.

Komaya girmeme biraz üzülmüş olmalı ki tekrar bu kadar içmememi söyledi. Tabii ona ilginç gelmişti bu olaylar. İkimiz de reşit değildik ama benim ondan çok farklı bir hayatım vardı.

Karşı yakada yaşanan öyle bir geceydi. Onlarla bir daha görüşmedim.

Aradan bir hafta geçti. Beni artık gece kulüplerine almıyorlardı. Namım yayılmıştı. Hatırladığımdan çok daha fazlasını yapmış olmalıydım.

Bir akşam eve geldiğimde İzmir'e dayımların yanına gitme konusu konuşuluyordu. Tabi ki beni alakadar eden kısmı dayımlarla hasret gidermek falan değildi. Bir hedefim vardı. Önce bedenimden Sarp'ın pis izlerini temizleyecektim sonrasına gidişata göre karar verecektim.

Babama binbir yalvarışla yanında gitmeyi kabul ettirdim. Hep beraber İzmir'in yolunu tuttuk. Arjen şans eseri biz yoldayken de mesaj atmıştı. İlk başlarda trip atıp fazla uzatmadan buluşmaya sözleştik. Arkadaşının şehirden uzak bir evi olduğundan bahsetti. Ben de kabul ettim. Amacım cinsellikti. Büyük bir ihtimalle onun da öyleydi ama daha yeni barıştığımızdan bunu açıkça söyleyemiyordu. Bu da benim işime geliyordu.

İzmir'e vardığımızda Hakan dayım büyük bir öfkeyle kapıda bana bağırdı. "Bak sakın yaramazlık yapmak yok. Anneni babanı üzmek yok. Yoksa senin de Ece'nin de kafanızı kırarım."

Sesi duvarları titretiyordu. O an bana yapılan bu saygısızlığı nasıl atlatacağımı bilemedim. Dayımın kenarından geçip eve girdim. Umursamamış gibi göstererek hep dedemle oturduğumuz balkona çıktım. Gözyaşlarıma hakim olamadım. Dedemin vefatından sonra dayılarım bilhassa Hakan dayım çok üzerime gelmeye başlamışlardı. Kendilerini her konuda söz sahibi sanıyorlardı. İçeriden babaannemin ve dayımın bağırışları geliyordu. On beş yirmi dakika kendi başıma ağladıktan sonra yanıma Aslan dayım geldi.

Eve yeni gelmiş olmalıydı. "Ne oldu neden ağlıyorsun?"

"Boşver sen." diyip gözyaşlarımı sildim. Elini öptüm ve içeri geçtim. Ne kadar çabalasam da onların gözüne giremeyeceğime açıkça emindim.

Birkaç gün sonra Arjen'le buluşma zamanımız gelmişti. Telefonda beni geç kalırsam barışmamakla tehdit ediyordu. Islak saçlarımı havluya sararken "Bak Arjen, beni korkutamazsın böyle. Konuştuk anlaştık geliyorum işte uzatma. " dedim.

Güldü. "Tamam hadi gelirken etek falan giy."

"Ya yok öyle bir şey hayalinde görürsün. Eşofman giyiyorum, sen de öyle yap."

Telefonu kapatıp pembe dantelli takımımı bavulla aramaya başladım. Aynadan fiziğime baktım bir süre. Kendimle bir sebeple gurur duyuyordum ama neden bilmiyordum.

Annemin sesini duyunca ilk başta korktum. Ben banyodayken gelmiş olmalıydı.

"Kim seni tehdit ediyor bakayım? Zorla hiçbir şey yapmak zorunda değilsin."

Baş parmağımı damağıma koyup ittirdim. "Ayy yok be anne. Başak'la buluşuyorum şakasına dedi."

Annem üzerimde dantellileri fark etmeden hızlıca üzerime crop ve eşofman giydim. Üzerime de hoodie giydim. Evden çıkarken saat akşam beşe geliyordu.

Minibüse binerken içimde doğru zamanda eve varamayacağıma dair bir his belirdi. Yol bir türlü bitmek bilmedi. Sürekli Arjen'i arayıp ne zaman ineceğimi soruyordum. Boş laflarla beni oyalıyordu. Minibüste yolculuk etmek için gerçekten uzun bir süre geçtikten sonra minibüs şoförü "Son durak!" diye seslendi.

Minibüsten istemeyerek indiğimde epey sessiz bir caddede tek başıma kalmıştım. Arjen'i ısrarla arıyordum. Rüzgarın ağaçların kuruyan dallarında bıraktığı hışırtı içimi ürpertiyordu. Sonunda yolun köşesinde Arjen'in esmer çehresini gördüğümde içim rahatlayarak gülümsedim. Bu uzun seyahatten sonra eve dönmek gibi bir histi. Ona doğru gidip boynuna sarıldım. Ona ilk ve son sarılışım böyle olmuştu.

On dakika kadar beraber laflayarak ıssız sokaklarda yürüdük. Havadan sudan konuşuyorduk; belki de araya giren üçüncü kişilerden, bitmek bilmeyen kavgalarımızdan sonra hislerimizden bahsetmekten çekiniyorduk.

Eve vardığımızda fısıldadı. "Ekrem'in yanında çok sırnaşmayalım. Senin adın çıkmasın. Belki benden sonra biriyle görür seni, şehir küçük laf çıkar."

Başımı sallayarak Arjen'in tüm kış boyu öve öve bitiremediği yazlığa adımı attım. Ayakkabılarımı halısız koridorda çıkartıp her halinden eski olduğu belli olan ayakkabılığın üzerine bıraktım. Beraber salona geçtik.

Ekrem kalkıp bizi selamladı. Üzerinde bizim okuldaki herkesin giye giye gözlerimizi alıştırdığı Adidas'ın şeritli siyah takımı vardı. Bu haliyle olduğundan daha şirin görünüyordu. İçimden "Ece bu çocukla konuşmakta haklıymış." diye geçirdim.

Arjen ben yumuşacık koltuğa kendimi Ekrem'in yanına atarken sanki içimi okur gibi, "Ece'yi de getirecektik ama malum şu sıralar biraz tersoyuz. Alya sinirlensin istemedim." dedi.

Ayaklarımın ucunu Ekrem'e yaslarken gülümsedim. Bu kekoları seviyordum. İkisiyle de ilk buluşmamdı bu. Tabi daha öncesinde Ece'yle okulda ikisi hakkında da tonla dedikodu yapmışlığımız vardı. Yine biraz havadan sudan konuştuk. Sonra Arjen usulca, "Bizim Alya'yla yalnız konuşmamız gereken şeyler var, müsaadenle." dedi.

Onun ardından arkadaki odaya doğru gittim. Bir yatağın bile zar zor sığdığı küçücük bir odaydı. Üzerimdeki hoodieyi çıkartıp cropla kaldım. Yatağa kurulup Arjen'i bekledim. Kapıyı yakınlaşma ihtimalimizi göz önüne alarak kilitleyip bana döndü.

"Vay be! Gerçekten buluştuk seninle."

Gülümsedim. "Niye buluşmayalım ki?"

Düşüncelerinden kaçmak ister gibi başını iki yana salladı. "Yani b-ben bu kez de bir şekilde birbirimizi geçiştirir yüz yüze gelmeyiz sanmıştım..."

Lafının arasına girdim. "Küçük tehditlerin bu telaşın yüzündendi." Yüzünü avuçlarımın içine aldım. "Seni geçiştirmem."

Başını iki yana salladı. "Hayır, yani ben... Düşündüm ki..."

Baş parmağımı alt dudağına değdirerek sözünü tekrar kestim. Bozmak istemedi bir süre sessizce birbirimizi izledik. Kalp atışlarımızın sesi küçücük odayı dolduruyordu.

"Özür dilerim." diye fısıldadı sanki haftalardır telefonda aynı şeyleri konuşmuyormuşuz gibi.

Sessiz kaldığımız müddet boyunca gözleri yüzümde, dudaklarımda, göğüslerimde gezerken benimle ilgili hala hayallerinin olduğu parıltısıyla ışıldıyordu. Yatağa yasladığım elimi ona doğru götürüp kendimi ona yakınlaştırdım. Söyleyecek sözleri varmış gibi dudaklarını aralıyor sonra içinde ölçüp biçip vazgeçiyordu.

"Ece'nin evine gitmem konusunda haklıydın. Sen ona kırgınken yapmamalıydım. Hem sonra benim yüzümden işler daha da boka sardı."

Başımı sallayıp baygın baygın irislerine baktım bir süre. Söylenilecek söz yoktu. Affetmeyi çok istiyordum ama biz şu an hiç olmadığı kadar yakınken bile kuzenimle yaptığı hadsizlikten bahsetmesinden rahatsız olmuştum.

Gergin havayı dağıtmak için gülümsedi. Aylardır telefonda cinsel konuları açmak için söylediği cümleyi söyledi. "Hani, yok mu bi'şeyler?"

Dudaklarımı birbirine bastırıp gülüşümü gizlemeye çalıştım. "Bilmem, var mı?"

Biraz daha yaklaştı. "Vardır bence."

Sanki bir daha böyle bir samimiyet yakalayamayacakmışız gibi bir his uyandı içimde. "Arjen." diye fısıldadım.

"Buyur bebişko." Söyleyeceklerimi bekliyor. Affedip affetmeyeceğime emin değilmiş gibi gergin gergin dudaklarımı izliyordu.

Aynı şehrin insanları değildik. Kader bizi her affedişe rağmen ayırabilir, bir daha birbirimizi görmeyebilirdik.

Nefesimi hissedeceği kadar yakınlaştım. "Çok utanıyorum." diye fısıldadım.

"Utanma." dedi sadece.

Ben de gerginlikle ondan bir adım bekliyordum. Dudaklarını dudağıma bastırdı. Kaybetmekten korkar gibi sertçe emdi bir süre. Ondan ayrılıp yatağa uzandım. Yanıma uzandı. Tekrar tekrar öptü. Nefes almak için bile ayrılmama izin vermiyordu.

Ben ise Sarp'ı aklımdan silmeme habersizce yardım ettiği için minnettar olarak onun yönlendirmelerine uyuyordum. Neredeyse hiç tecrübem yoktu. Boğulmaktan korktum bir süre sonra. Kalkınca rahatsızca sordu. "Ne oldu?"

"Boğulacağız Arjen."

Ellerini yüzüne kavuşturup ovdu. "Nasıl öpüşmeyi bekliyordun?" diye sordu bıkkınlıkla.

Kaşlarımı çattım. "Yatarak değil!"

Güldü, güldüm. Gülüşümden öptü. Gülüşünden öpmek her kitaplarda okuduğum hayalini kurduğum bir düş gibiydi benim için.

Libido öldürücü biri olmaktan korktuğum için tek söz etmeden eşlik ediyordum.

Birkaç dakika sonra kapı tıklayınca panikle yatağın kenarından hoodiemi kapıp üzerime tuttum.

Arjen sırıttı. "Sakin ol, gitmesini söyleyeceğim."

Kapıyı araladı. Aralık kapıdan Ekrem'in bıkkın sesini duydum. "Kanka çarşafı nereye koymuştuk?"

Arjen kapıya yaklaşarak içerinin görünmesini engelledi. "Montumun cebinde." dedi.

Kapıyı kapatırken fısıldadım. "Herkesin derdi farklı, biz gelmeden uyuşturucu çekmemiş mi yeterince."

Kaşlarını kaldırdı.

Üzerime doğru eğilerek geldi. Beni altına aldı. Yanaklarımdan öpüp durdu. O bunları yaparken Sarp'ın izleri siliniyor diye Allah'ıma şükürler ediyordum. Arjen'le panik içinde zar zor birbirimize adımlar atttığımız anlar bana çok masum geliyordu, öyleydi de.

Dudaklarımdan öptü uzun süre daha.

Üzerimden yavaşça kalkarken yakasından tutup kendime çektim. Dudaklarımı dudaklarına bastırdım tekrar. "Canım, hiç bitmese bu anlar keşke."

Başını salladı. Biraz daha öpüştükten sonra kalktık. Bırakmak istemiyordum. Sarıldım dudağının kenarından öptüm. Çenesinden, boynundan öptüm. Emmeye başladığımda telaşla dünyanın en büyük yalanını ağzından çıkardı.

"İz bırakma ailem görür."

Geri çekilip sinirle güldüm. "Arjen başka kim var hayatında?"

Telaşla etrafına bakınarak kalktı. "Valla kimse yok. Aileme ne diyeceğim?"

Başımı salladım ağır ağır. Ellerini avuçlarımın içine aldım. Baş parmağını hafifçe öptüm. Sonra sinirim kadar sertçe ısırdım.

"Ya bıraksana deli misin Alya?"

İnatla dişlerimi bastırmaya devam ettim. Yanağıma hafifçe tokat attı.

"Lan bırak."

Bırakmayınca eliyle ittirmeye başladı. Ben hala ısrarla ısırmaya devam edince boğazıma sarıldı. Elini bırakıp tüm gücümle ona vurmaya başladım. İki karışlık yerde benden kaçmaya çalıştı. Sonra kaçmaktan vazgeçip beni bacaklarımdan yakalayıp yatağa attı. Üzerime eğilip şehvetle öpmeye başladı. Direnmedim. Gülümseyip kollarımı boynuna sardım. Belimden sarılıp ayağa kalktı. Beni yere koyup güldü.

"Hadi içeri geçelim."

Güldüm. "Evet yoksa burada birbirimizin katili olacağız."

Arkasından içeri geçerken dağılan rujumu elimle gelişi güzel sildim.

Yine Ekrem'in yanına kuruldum. Arjen tekli koltuğa geçip birine telefon açtı. "Alo Seymen. Kanka Ekrem'in yazlığına gelsene."

Ahizeden Seymen'in yorgun sesi duyuldu. "Valla hiç rahatımı bozup kalkıp da yazlığa gelemem."

"Ama burada senin için okulu yıkan kızları döven kız var." diyip güldü Arjen.

"Alya mı? Hani şu eski sevgilimi yerlerde süründüren?" dedi o da keyifle.

"Aynen hadi on beş dakikaya buradasın değil mi?"

"Eveet."

Telefonu kapatıp bize döndü. "Çakal gördün mü Alya diyince nasıl hemen geliyorum dedi."

Güldüm ben de keyifle. Geçen sene okulumu İzmir'e taşıdığım zamanlar İstanbul'a dönmeye yakın Ece okulda eski flörtünün eski sevgilisiyle tartışmıştı. Ben de kuzenimi yedirmem mantığıyla olaya baya bir dahil olmuştum. Kızlarla kavga ettikten sonra bir de bahsi geçen çocuğu arayıp onların dedikodusunu yapmıştım, beni sakinleştirmişti bana bunların yakışmadığını söylemişti ve bir daha kavga etmememi tembihlemişti. Seymen'le tanışmamız böyle olmuştu.

Ekrem cigarasını bitirirken gerçekten de Seymen yanımıza varmıştı. Koşup çocuklarınki gibi bir hevesle kapıyı açtım. "Hoşgeldin." diyip boynuna sarıldım.

Ağır ağır içeri girdi. Tekli koltuğa oturup sigara yaktı. Bir ara konu Ece'ye gelince herkes gerildi. Bunu fark edip keyiflendim. "Hepinizle bir muhabbeti vardı. Değil mi?" diyip kıkırdadım.

Seymen başını eğdi. "Evet. Arjen'le olan olayı anlattınız da, Ekrem seninle de mi konuştu?"

Ekrem sessizce yerinde kıpırdandı. "Ben iyi saf bir kız sanmıştım."

Güldüm. "Lan bırak Arjen'i bile kaptı benden."

Gülüştük. Saat akşam on buçuğa gelirken çocuklara kahve yapmaya içeri girdim. Kahveyi çekmeceden bulduğum cezveye koyup içeri seslendim. "Şeker nerede?"

İçlerinden biri geri seslendi. "Parmağını batır."

Gülüp dolaplara şekeri aramaya koyuldum. O sıra tezgahın üzerinde duran telefon titreşmeye başladı.

Eğilip arayan kişiye baktım: ÇAĞ

Tüm vücudum titremeye başladı. Heyecanla yerimde kıpırdandım. Üçüncü çalışta artık elimi kimin olduğunu bilmediğim telefona attım. "Alo aşkım?"

"Ekrem?"

Terbiyesizce kıkırdadım. "Ne Ekremi? Ben Alya. Tanımadın mı? Hem Ekrem sana aşkım mı diyor bakayım?"

Sesi sinirden titriyordu. "Sen ne yapıyorsun gecenin bu saati o evde Alya? Hemen çıkıyorsun kendi evine gidiyorsun."

Huysuzca reddettim. "Gel de çıkart o zaman."

"Hayır, sen kimsin ki ben senin ayağına geleyim?"

Cırladım. "Çık evine git deme o zaman!"

Bir an duraksadı. Haklıydım, o da bunun farkındaydı. Sadece ona yaptıklarımı sindiremiyordu bu yüzden sinirle ağzına geleni söylüyordu. Ağzından bir küfür çıktıktan sonra küçük bir pişmanlık hissetmiş gibi tekrar duraksadı. Bir yıldır tanışıklığımız boyunca bana ilk kez küfür etmişti. Yutkundum.

"Ver şu telefonu Ekrem'e hadi. İşim var seninle uğraşamam."

Konuşmak için daha fazla ısrar etmedim. Usulca telefonu içeri götürüp Ekrem'e uzattım. Çocuklar kalkıp merakla bakınca, "Çağrı aradı ben de dayanamadım açtım." diye mırıldandım utançla.

Arjen'in yüzünde hayal kırıklığı görünce kendimden daha da utandım. Saate baktım. 22:45'i gösteriyordu. Bir an önce eve gitmek istedim. Huzursuzca yerimde kıpırdandım. Sonunda Ekrem telefonu kapattığında merakla ona döndüm.

"Sahile çağırıyor ya."

"Ee ne dedin?"

"Alya burada biz takılıyoruz gelemeyiz dedim."

Benimle ilgili kötü konuşmadıklarından içim rahatlayarak içeri geçtim. Kahveleri getirip önlerine koydum. Seymen tek seferde kafasına dikti. Ekrem, "Falıma bakacak mısın?" dedi. Gergin havayı dağıtmaya çalışıyordu.

Ekrem'in fincanını elime aldım. Kocaman bir C harfi çıkmıştı. "Burada C var görüyor musun?" diyerek döndüm Ekrem'e. Başını salladı.

"Çağrı olabilir mi acaba?" dediğimde Seymen ofladı.

"Ben sana söyleyeyim Çağrı'yla kafayı bozmuşsun."

Gözlerimi Arjen'e çevirdim. Kayıtsızca bizi dinliyordu. Ona çok ayıp olmuştu.

"Arjen hayatım içsene kahveni."

Kaşlarını kaldırdı. "Yok içmem."

Sonunda köşedeki koltuğa kurulup kahvemi yudumladım. Tadı çok yoğun olmuştu. Yüzümü buruşturdum. "Seymen sen bunu nasıl öyle tek seferde içtin? Tadı berbat."

Omuz silkti. "Öyle zaten. Ayıp olmasın diye içtik." dedi kendinden ödün vermeden.

Artık kalkma vaktimin geldiğini anladım. "Ekrem beni durağa bırakabilir misin?" dedim.

Yağmur üzerimize inatla yağıp bizi ıslatırken Ekrem'le durağa kadar lafladık. Biraz ondan biraz bundan konuştuk. Konu Çağrı'ya gelince, "O aldatılmaya karşı çok hassas. Bana telefonda onu niye aranıza alıyorsunuz dedi de çocukların yanında söylemedim sana ayıp olmasın diye." dedi.

Başımı eğdim. Usulca kabullendim. Kendi kendime güzel giden bir hikayeyi mahvetmiştim. Bir de bu yetmezmiş gibi çocukça panikle davranıp Arjen'i de kaybetmiştim.

Dolmuştan inerken Zişan'a olayları özet geçen bir mesaj yazdım. Dayımların telefonu elimden alma ihtimaline karşı mesajları silip bina girişindeki merdivenleri çıktım. Eve geldiğimde geç saatte içeri girdiğimden dayımlar büyük kavga kıyamet koparmıştı. Hakan dayım beni azarlarken halı desenlerini izliyor, bir yandan bugün yaşananları kafamın içinde değerlendiriyordum.

Continue lendo

Você também vai gostar

4.8M 255K 34
Those who were taken... They never came back, dragged beneath the waves never to return. Their haunting screams were a symbol of their horrific death...
Steamy Ones De Vile Vampire

Ficção Adolescente

78.2K 263 11
As the title says
43.8M 1.3M 37
"You are mine," He murmured across my skin. He inhaled my scent deeply and kissed the mark he gave me. I shuddered as he lightly nipped it. "Danny, y...
9.9M 501K 199
In the future, everyone who's bitten by a zombie turns into one... until Diane doesn't. Seven days later, she's facing consequences she never imagine...