Next Step | Kim Seungmin

By adoyyakli

18.7K 3.1K 4K

"Yol ne kadar uzun olursa olsun ilk adımı atmaktan çekinme." Kim Seungmin, stajyerlik yapacağı şirketin sahib... More

☆.𓋼𓍊 1 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 2 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 3 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 4 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 5 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 6 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 7 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 8 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 9 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 10 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 11 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 12 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 13 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 14 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 15 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 16 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 17 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 18 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 19 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 20 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 21 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 22 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 23 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 24 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 25 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 26 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 27 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 28 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 29 𓍊𓋼𓍊.☆

☆.𓋼𓍊 FİNAL𓍊𓋼𓍊.☆

338 66 112
By adoyyakli

Yirmi altı yaşıma girmiş olmanın verdiği buruk bir mutluluk ile ayna karşısında kravatımı düzeltirken derin bir iç çektim. Yine kafamın içinde iğne atacak yer yok, beynim dopdolu. Ama bu sefer çaresiz ve çıkmazda hissetmiyorum. İyiyim, kelimenin tam anlamıyla iyiyim.

Bence insanın çıkmazda hissettiği iki an var; birincisi, çalışmaktan başka çaren olmadığını fark ettiğin an. İkincisi ise aşık olduğunu fark ettiğin an, ki bu en kötüsüdür.

Az bi' çalışmayla bile insan motive olabilir, bu sayede devam edebilir ve çok iyi işler başarabilir. Başaramasa bile hiç çalışmadım diyemez, işin içinde bir çaba vardır çünkü. Vicdan rahattır.

Ama aşık olduğunda durum değişir. Aşk insanı tek yönlü bir uçak yolculuğuna uğurlar. Ne zaman döneceğin, nasıl döneceğin senin elindedir.

Eğer şansın varsa aşkların en güzelini yaşarsın. Açıkçası bu düşük bir ihtimaldir ama imkansız da değil. Artık bunu daha iyi biliyorum.

O çok şanslı insanlardan biri değilsen, yaşayacağın üç tip aşk hikayesi var; yeni neslin çok iyi bildiği toxic aşk, platonik aşk ve basit aşk. Basit olduğu için buna aşk denemez gerçi ama genelde lise yıllarında yaşandığı için o yaştakiler için anlamlı büyüktür.

Platonik aşk tatlıdır, insana hayatı yaşamak için bir sebep verir. Karşılık alamadığın için daha çok tutulursun, onun her şeyine hayran olmaya devam edersin ve her bir hareketinden anlam çıkarırsın. Geceleri uyumadan önce onunla ilgili hayaller kurarken yüzünde en güzel gülümseme oluşur, sen fark etmezsin.

Toxic ise... Ah bundan bahsetmek bile istemiyorum. İnsana hatalar yaptırır. İnsanı berbat bir hayata sürükler. Aşk kelimesini hak etmeyen tek ilişki türüdür. Umarım kimse bunu yaşamak zorunda kalmaz.

Tüm bu aşk türleri arasında benimkisi yoktu. Çünkü ben o düşük ihtimalin içindeydim. Karım sayesinde.

Aşkların en güzelini yaşıyorum diyebilirim. İki ay önce Anna ile evlenmiş, kendimize yepyeni bir hayat kurmuştuk. Ha yok, New Zeland'a yerleşip küçük bir kulübede tatlı tatlı yaşamıyoruz. O kadar da değil. Ama kararlarını bizim verdiğimiz hayatı yaşıyoruz.

TecDesingner'ın ikinci ceosu olduğum günden beri iş dünyası benim için bambaşka bir boyut almıştı. Şimdi Anna'yı çok daha iyi anlıyorum. Çünkü artık daha büyük sorumluluklarım var. Ama bu işi sevdiğim için Anna kadar yorulmuyorum günlük hayatta, iyi idare ediyorum.

Ama hala yazılım departmanı üyesi gibi hissediyorum kendimi! İlk hafta yanlışlıkla oraya gitmeye devam ederek hyunglarımı üstüme güldürdüm. Olsun canım o kadar...

Jungkook hyungla daha da yakınlaşmış, abi-kardeş gibi olmuştuk iyice. Birlikte projeler yapmak, toplantıları yürütmek, yurt dışına çıkmak derken artık gerçek iki ortak olmuştuk. Ayrıca Jungkook hyung baş ceo olduğu için eskisine kıyasla daha bi' olgunlaşmıştı. E tabii bunun baba olacak olmasında da katkısı vardı.

Baba demişken; ailem için de elimden geleni yapıyordum. Geçen hafta onları güzel bir Busan tatiline gönderdim kafa dinlemeleri için. Emekli hayatını dolu dolu yaşamaları gerektiğini düşünüyorum. Ama basit bir Busan tatilinin yetersiz kaldığını düşündüğüm için onlara bir sürpriz daha yapacaktım. Babamın, mest olmuş gibi fotoğraflarına baktığı Kapadokya, yani Türkiye'ye göndermeyi planlıyorum.

Sanırım ceo olduktan sonra çevremdekileri öncekinden daha fazla düşünmeye başladım. İmkanım varken herkes için bir şeyler yapıyor olmak beni mutlu ediyordu.

Kravatımı bir türlü istediğim gibi yapamadığım için çatılan kaşlarım, Anna yatak odasından içeri girince düzelmişti. Yanıma gelip omuzlarımdan tutarak beni kendisine çevirdi ve kravatımı düzeltmeye başladı.

"Yine gereğinden fazla yakışıklı olmuşsun, şirketteki kızları işinden etmek istiyorsun anlaşılan."

Yazılı olmayan bir kural; Anna her daim TecDesingner'ın ceosudur. Hisselerini bana devretmiş olması hiçbir şeyi değiştirmez.

"Jeon Kim Anna'nın kocasına yan gözle bakmaya kim cüret edebilir?" dediğimde hafifçe güldü, "Aferin."

Kravatımı düzeltmeyi bitirdiğinde aynaya baktım, çok güzel olmuştu. Tekrar Anna'ya dönüp ellerimi beline koydum.

"Bugün okula gitmiyor musun?"

"İzinliyim."

Ah doğru ya, hastalanmıştı. İki gündür ateşi vardı ve halsizdi. Ona izin almasını söylesem de cumaya kadar beklemekte ısrar etmişti. İyi, en azından üç gün dinlenebilecekti.

Elimi alnına götürdüm, ateşi biraz düşmüştü ama yüzüne bakınca halsiz olduğunu görüyordum.

"Ben de gitmeyeyim bugün, evde kalıp seninle ilgileneyim."

"Buna gerek yok Seungmin, yeterince yoğunsun zaten. Dün yaptığın çorbayı ısıtıp içerim, sonra biraz uyurum, hiçbir şeyim kalmaz."

Kafamı iki yana salladım, "Hiçbir şey senden önemli değil. Jungkook hyunga haber vereyim." telefonumu almak için arkamı döndüğümde izin vermeyerek ellerimi tuttu ve parmak uçlarında yükselip dudaklarıma hızlı bir öpücük bıraktı.

"Gerçekten gerek yok. Bak bugün toplantınız olduğunu biliyorum, Jungkook'u tek bırakma. Eğer çok kötü olursam arar haber veririm, tamam mı?"

Hiç içime sinmese de ona karşı gelemeyeceğimi bildiğimden kafamı salladım ve kollarımı dolayıp sıkıca sarıldım. Yeni evli olmanın zorlukları: yanından ayrılmak istemiyorsun. Hele ki hastaysa...

𓍊𓋼𓍊

Toplantıdan sonra direkt odama geçip Anna'yı aradım ama açmadığı için telaşa kapılıp odamdan çıktım ve şirket içinde volta atmaya başladım. Bu halimi fark eden Jeong In beni durdurana kadar bir o yana bir bu yana gittiğimin farkında bile değildim.

"Seungmin, ne oluyor? İyi misin?"

"Jeong In... Ben iyiyim de, Anna telefonlarımı açmıyor."

Kaşları çatıldı, "Ee? Oğlum manyak mısın sen? Siz artık evlisiniz evli! Flörtün trip atmış gibi ne bu panik?"

"Lan kız hastaydı! Endişe ediyorum."

"Ah... Uyumuştur belki ya, niye endişe ediyorsun?" yani evet, uyuyacağını söylemişti ama ben bir türlü rahat edemiyorum işte.

"Yok, ben en iyisi eve gidip bakayım." hızla kolumdan tutup durdurdu, "Saçmalama! Anna Hanım sık boğaz edilmekten hiç hoşlanmaz, bilmiyor musun? Hem bir sürü işimiz var bak-"

"Alt tarafı bi' bakıp geleceğim Jeong In, ne sık boğaz etmesi. Hem evimiz şirkete yakın, yürüyerek gitsem bile on beş dakikadan fazla sürmez."

"Olmaz! Olmaz kardeşim olmaz, geç şöyle sen." beni arkamızdaki koltuğa oturtup kaş göz işaretleri ile holdeki Chan hyungu çağırdı.

"Ne oluyor?"

Jeong In beni işaret ederek, "Tutturmuş eve gideceğim diye!"

Chan hyung koluma girip beni ayağa kaldırarak, "Aaa çok ayıp sen işten kaytarıyor musun? Hadi bak daha şu veri analizini kontrol edeceksin, o kadar çalıştık." beni çekiştirmeye başladığında isyan çığlıklarımı atıyordum.

"Ben ceo değil miyim ya!? Sizin benim sözümü dinlemeniz gerek!"

𓍊𓋼𓍊

Saatler sekizi gösterirken yorgunluktan ağrımaya başlayan gözlerimi açık tutmak için büyük bir çaba sarf ediyordum. Evime, karımın yanına dönmek ve sarılıp uyumak istiyorum ama önümdeki dosya yığını buna izin vermiyor. Tüm günler çuvala girmiş gibi bütün imza işlerini bugüne ayarlamışlardı. Böyle şansın...

İki aylık evli insan eşiyle birlikte olur, tatilde olur, balayında olur, evinde olur. Mavi dosyalardan oluşmuş bir dağın arkasında olmaz!

Çok sevdiğim işimi ilk defa söve söve yaparken odamın kapısı açılmış ve Jungkook hyung içeri girmişti.

"Nasıl gidiyor?"

"O kadar çok imza attım ki imzam kabuslarıma girip bana saldırırsa şaşırmam."

Jungkook hyung güldü, "Hadi git sen, gerisini ben hallederim."

"Az kaldı zaten, bitirip çıkarım."

"Mürekkep sende kafa yaptı galiba? Eve gitmek için direnmiyor muydun? Hadi git işte, hem belki Anna'dan da ses yok. Git bak bakalım karın iyileşmiş mi, nasıl olmuş?"

Normalde şu üç koca dosyaya rağmen ısrar eder, işimi bitirip çıkardım ama Anna diyerek beni hassas noktamdan vurmuştu. Mesajlarıma da dönmediği için iyice endişe etmiştim zaten. Eğer hala uyuyorsa bile yanında olmam gerekirdi. Bu yüzden fazla diretmeyip eşyalarımı toparladım ve şirketten ayrıldım.

Bilerek şirkete yakın bir yerde ev almıştık. Şehir merkezinde olmasına rağmen sessiz sakin bir semtteydi. Özel bir sitede kalıyorduk. Anna'nın çalıştığı okula da yakındı. Bu yüzden günlük hayatta trafik bizi çok zorlamıyor ama şehir dışına arabayla çıkmak istersek vay halimize...

Eve vardığımda arabayı park ederken evin ışıkları açık mı diye bakıyordum ama ışık falan yoktu. Gerçekten hala uyuyor mu? Anna loş ışıkta oturmayı severdi ama onlar açık görünmüyor. Arabadan indiğim gibi eve koşup anahtarla kapıyı açtım. İçimdeki endişe git gide artarken bir patlama sesi ile korkudan duvara yaslanıp ellerimi yüzüme siper ettim.

Işıklar açılınca olan biteni anlamış, rahatlayarak derin bir nefes almıştım.

Konfetiler havada süzülürken tüm arkadaşlarım alkışlamaya başlamış, arkamdan gelen Jungkook hyung da beni videoya aldığını anladığım telefonu ile kahkaha atarak içeri girmişti.

"Sürpriz yapalım derken adamı kalpten götürüyorduk lan!" Jisung kahkahalarının arasından konuşunca umutsuzca kafamı iki yana salladım, "Sizden normal bir sürpriz beklemek hata olurdu zaten."

Bugünkü dosya yığınının ve beni şirkette tutma çabalarının sebebi belli olmuştu...

Changbin, "Aa sürpriz dediğin manyakça bir şey olacak ki hep hatırlansın."

"Bunlar benim planımı mahvetti aşkım." Anna yanıma gelerek saçlarımdaki konfeti parçalarını temizlemeye başladı, "Benim bambaşka bir sürprizim vardı ama bu canım(!) ekip, illa birlikte bir şeyler yapmak istediler."

"Niye öyle diyorsun yenge ya? Bak ne güzel hep beraber kutluyoruz." diye sitem eden Min Ho'ya Yoko cevap vermişti, "Hadi be oradan, doğum günü pastasını annem yapmasa hiçbiriniz gelmezdiniz."

Hyunjin, "Aha iyi hatırlattın, hadi pastayı yiyelim!"

Aryeol, "Durun bi' mumları üflesin!"

Gahyeon sönen mumları tekrar yaktı ve yanıma gelip pastayı Anna'ya verdi. Anna da bana dönünce gülümsedim ve üfledim.

Azul heyecanla "Dilek tuttun mu?"

"Tüh ya tutmadı, yoksa kesin gerçek olurdu değil mi? Doğum günü pastası kutsal ya zaten." diye dalga geçen Jeong In ile gülmemek için kendimi zor tutup Anna'ya baktım. Benim dileğim gerçekleşmişti zaten.

"Şu sürprizi merak ettim." dediğimde heyecanla televizyon ünitesine koşup çekmeceden bir şey alarak yanıma döndü. Elindekini bana uzattığında şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım.

"Fransa'ya gidiyoruz!"

"Ciddi misin sen?" elimdeki pastayı Gahyeon'a verip biletleri aldım incelemek için. Yarına m?

"Yarın mı?!"

"Hem de sabah uçağı!"

Düğünden sonra doğru düzgün bir tatil yapamadığımız için ikimizin de çok istediği bir şeydi bu. Paris'e gitmek hakkında da konuşmuştuk, gerçekten çok iyi olmuştu.

"Huhuu! Aşıklar şehrine gidiyorsunuz, bi' çocuk yaparsınız artık?" Jisung yine kendini belli ederken Yoko onun omzuna sertçe vurdu, "Ramenin yanında pilav mı yapıyorsun salak?!"

Onları boşverip Anna'ya sarılarak sevincimin doruklarını yaşadım içimde. Sanırım bugün onca işin gücün ardından oluşan yorgunluğum tek seferde uçup gitmişti.

𓍊𓋼𓍊

Geziyor, eğleniyor, fotoğraf çekiyor ve sokak lezzetlerini tadıyorduk. Yani uzun lafın kısası; tam bir turist etkinlikleri yapıyorduk ama bundan şikayetçi değilim. Paris'in her yerinden görünen Eyfel Kulesi'nin önünde yüzlerce fotoğraf çeksem de sıkılmam. Özellikle de kameramı getirmem çok iyi olmuştu.

Bizi çekmeleri için birinden rica etmiştik. O çektikten sonra teşekkür ettim ve kamerayı alıp Anna'yı tek çekmeye başladım her ne kadar o birlikte çekilmek istese de. Ama bilmiyor ki tek olduğu fotoğraflarda bir kartpostal gibi görünüyor...

Bu fotoğrafları çıkartmayı aklıma not ederek Anna'ya göstermeye başladım, "Çok iyi görünmüyor mu?"

"Hm, güzel olan ben miyim Eyfel Kulesi mi acaba?"

"Eyfel Kulesi." diyip ilerledim.

Bunu yapacak cesareti nereden aldığımı sormayın, ben de bilmiyorum. Ama Anna 'Ya!' diye bağırarak peşimden koşmaya başladığında tüm cesaretimi bırakıp kaçmaya başladım. Evlensek de değişmeyen bazı şeyler vardı...

Otele dönünce üstümüzü değiştirip yemek için alt kattaki restorana indik. Anna yemekten sonra otelin barına gitmek istemişti ama şansımıza bar bugün açık değildi. Biz de içeceklerimizi odaya söyledik. Telefonumdan slow bir parça açıp Anna'yı dansa kaldırdığımda kahkaha atarak elimi tutmuştu. Şaşkınlığını görebiliyordum.

"Odada eğlenmek konusunda ciddiydin yani?"

"İkimiz olduğu sürece önemi var mı?"

Düşünür gibi yapıp kafasını iki yana salladı, "Yok."
Oldukça yavaş bir biçimde dans etmeye başladık. Buna dans denilmez gerçi. Hafif ritimle sallanırken birbirimize sarılmıştık. Kollarım Anna'nın ince beline dolanırken başımı omzuna yasladım.

"Anna-yah..."

"Hm?"

Derin bir iç çektim, tuhaf hissediyorum. Sarhoş da değilim ama bilmiyorum, fazla huzurlu olduğum için mayıştım sanırım.

"Ben her zaman bir sonraki adımımı düşünüp plan yapan bir adamdım, şimdiyse akışına bırakmaya çalışıyorum ve böylesi daha iyi hissettiriyor. Sence bunun evliliğimizle alakası var mı?" yorgun ses tonuyla konuşmam Anna'yı güldürmüştü. Kolları boynumdan çekmeden uzaklaşıp yüz yüze gelmemizi sağladı.

"Bu evlendikten sonra değil, uzun bir süredir yaptığın bir şey aslında."

"Öyle mi? Bunu nasıl fark ettin?"

"Belli başlı hedeflerin vardı, hepsine ulaştın. Yeni hedefler belirledin, onlara da ulaştın. Bir şeyleri başarma hissi böyledir, kaygıları azaltır. Sen de bunu yaşayarak öğrendin."

Doğru, aslında herkes hayatının her döneminde kendisine hedefler koyar; kimisi ulaşır kimisi ulaşamaz. Ama ulaşamamış olmak pes etmek gerektiğini anlamına gelmez. Hedefler her zaman orada bekler, ne zaman ulaşacağın kadere kalmış.

İstediğim üniversiteyi kazanmak ilk hedefimdi, sonra okulumu başarıyla bitirmek ve işe girmek. Ardından staj dönemim başlamıştı. Aileme şu anki evlerini alabilmek için çok çalışmıştım o zamanlar. Sonra Anna'yı tanıdım. Onun hedefi ile arasında bir duvar olduğunu fark ettim. O duvarı kırmak için çabaladım. Projelerimizden bahsetmiyorum bile, onlar günlük ufak hedefler.

Anna ile tanıştıktan sonra bir şeyleri başarmak, bir sonraki adıma ulaşmak için stres yapmanın faydası olmadığını gördüm belki de. Stres sadece başarısızlık getiriyordu. Somut anlamda değil, soyut anlamla yani ruhen başarısızlık getirirdi insana stres.

Ben bunu başardım ama neden hala yeterince mutlu değilim diye düşünürken fark eder insan; madem başaracaktım neden çektim o acıları?

İşte bu yüzden sonraki adımı fazla düşünüp plan kurmamak gerek. Her şey en sonunda olacağına varıyor ve biz bir önceki adımda çektiğimiz acı için üzülmeye başlıyoruz. Böyle olmamalı, sonraki adımı atarken kendimizi zihnen yormamalıyız.

"Sonuçta bir kere yaşıyoruz." değil mi?

Anna güldü, "Evet, bir kere yaşıyoruz. En güzel şekilde olmalı."

Çok güzeldi... Kakülleri uzamaya başladığı için iki yana taramaya başlamıştı, biraz kilo almış ve yüzü iyice oturmuştu sanki. Sevdiği işi yapmaya başladığı için eskisine göre daha zindeydi. O her şeyi ile mükemmeldi.

Gözlerimdeki hayranlığı fark etmiş olacak ki kaşlarını kaldırdı merakla, "Niye öyle bakıyorsun?"

"Şirkete ilk geldiğim günü hatırlayınca şu anki halimize inanmak güç geliyor. Ayrıca artık her adımımda yanımda olduğunu bilsem bile sana doyamıyorum. Değişik bir his."

Şımarıkça güldü, "Beni biraz fazla özlemiş olabilir misin?"

"Bilmem, olabilir miyim?"

Kıkırdayarak ellerini yüzüme götürdü ve dudaklarıma kapandı. Hiç tereddüt etmeden ona karşılık verirken içimdeki değişik hissin anlamını çözmüştüm sanırım:

Anna benim bundan sonraki tüm adımlarım, planlarım ve hedeflerimin merkezi olacaktı. Benim merkezim olacaktı.

Bir kurgunun daha sonuna geldik 😭

Seungmin kurgusu yazdığım için gerçekten çok mutluyum, çok istediğim bir şeydi. İlk başta bu kurgunun konusu hakkında emin değildim ama sizin destek yorumlarınız sayesinde o kadar hevesli bir şekilde yazdım ki final yaparken içim sızladı desem yalan olmaz.

Okuduğunuz için çok teşekkür ederim!!!

Yeni yayımladığım Chan kurgusuna da bakmayı unutmayın~

SİZİ ÇOK SEVİYORUM
♡♡♡♡♡♡

26.02.2024

-Vasabi

Continue Reading

You'll Also Like

8.7K 379 55
Canım çok sıkılıyo ne yapmami istersin
163K 17.1K 53
Jungkook, erzağının bitmesiyle kendine yiyecek birşeyler ararken, Taehyung'un liderlik yaptığı bir küçük bir şehirle karşılaşır. Jungkook, açlığını d...
77.4K 8.1K 32
Bir deniz fenerini izleyerek hayallere daldık. Bir gün bu evden, bu cehennemden kurtulacağımıza inandık. Başta yardım istedik o fenerden. Ama tüm umu...
21.4K 2.1K 15
❝ Areum'un erkek arkadaşı yoktu fakat birisi, erkek arkadaşıymış gibi davranıyordu. ❞ , !¡ by younwina²²? fanfiction, fluff, mini fic ⌗hyunjin × girl...