Bu Sefer ki Başka

By blackblair67

4.3K 164 117

Okula yeni gelen öğretmene yakınlık hisseden ve bir geleceği olduğuna inanan Karya'nın dostluk , aşk, sevgi... More

Chapter 1: İlk Görüş
Chapter 2: Tanışma
Chapter 3: Barışma
Chapter 4: Kardeşlik
Chapter 5 : Çaresizlik
Chapter 6: Söz
Chapter 7: Mucize
Chapter 8: Aşk Tesadüfleri Sever
Chapter 9: Yanlış Anlaşılma
Chapter 10: Rönesans Tablosu
Chapter 11: Sözcüklerin Büyüsü
Chapter 12: Bilinmeyen Bağlar
Chapter 13 : Gönül Davası
Chapter 14: Gönlünün 'Sultanı'
Chapter 15: Hakan Koca-Hocam
Chapter 16: İtiraf
Chapter 18: İlk Adımı Sen At
Chapter 19: Hatalardan Doğan Felaket
Chapter 20:Fri(end) s

Chapter 17: Kaderin İzinde

152 10 3
By blackblair67

🤍 Oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın 🤍

"Yaa Asrın söylesene artık nereye gideceğiz biz ya?"

"Karya az dayan çatlayacak mısın?"

"Karya çatlamazsa ben çatlayacağım. Dersler bitene kadar zor dayandım."

"Bu niye her yere bizimle geliyor acaba?"

"Karya bende sana bayılıyordum zaten."

"Bayılıyorsun tabi yanımdan ayrıldığın yok."

"Off başlamayın küçük çocuklar gibi kavga etmeye. İnsanda keyif bırakmıyorsunuz."

"Sende çatlatmada söyle artık nereye gidiyoruz acaba?"

"Falcıya"

"Neciye"

"Falcıya ya. Fal baktıracağız."

"Bizim fal baktıracağımızdan haberimiz var mı?"

"Yok."

"Sağol ya biraz erken oldu ama söylemen falan. "

"Ya Asrın bırak ne falı ne falcısı. Her şeyimiz tam dı bir falcımız eksiti zaten. Ne işimiz var orada. Ben gelmeyeceğim eve gidiyorum."

"Beni dinle Karya. Ne bu halin kızım pardon da salak mısın sen? Kendini üzdüğün şeye bak ruh gibisin. Şu gözlerinin hali ne mesela. Bütün gün sadece uyudun. Ne sınıftakilerle konuştun ne başkasıyla. Değer mi cidden. Ben bir şeyler yapalım kafan dağılsın diyorum sen eve gideceğim diyorsun"

"Bebeğim kız depresyonda ya başka ne yapacak. Girecek yorganın altına açacak yıkık şarkıları ağlayacak. Yani bende red yediğimde az girmemiştim depresyon- Yani Asrın haklı Karya. Tıç tıç bu hal ne böyle kendine gel."

"Of kurtuluş yok mu abi sizden"

"Yok. Falcıya gidiyoruz diyorsam gideceğiz bitti."

"İyi de ben gelmek istemiyorum dedim."

"Gelir misin diye soran olmadı. Geleceksin."

"Öyle miymiş?"

"Mert al şunu sırtına gidelim hadi. Birde laf mı anlatacağız."

"At mıyım ben Asrın?"

"Yok Mert olsa olsa senden eşek olur."

"Ayıp. Gerçekten çok ayıp sevgilim."

"Rahat bırakmayacaksın değil mi Asrın?"

"Yuh nasıl anladın öyle şipşak. Çok zekisin gerçekten."

"Ya sevgilim şimdi kafa dağıtma işi hoş iyi de falcı ne alaka lan? Karya'nın kafasını dağıtacak bir yer bulayım diye çok düşündün mü sen?"

"Falcı da kafası dağılır işte. Ya lütfen çok güzel bir falcı buldum. Kadın ne diyorsa çıkıyormuş. Herkes gidiyor. Çok sıra vardı zar zor aldım. Günlerdir bekliyorum."

"Off Asrın falcıya inanan mı kaldı. Ne saçma işler bunlar."

"Hem senin falcıya ihtiyacın mı var kızım. Bulmuşsun işte hayatının aşkını ne istiyorsun daha."

"Katil olup hapise girecek miyim diye baktıracağım Mert sen biraz daha konuşmaya devam edersen. Hem ne olur benimle gelseniz. Siz beklersiniz sadece ben baktırırım. Hadi ya kırmayın beni. Yalvaralım mı illa."

"Mert sen ne yaptın bu kıza bozulmuş bu saçma saçma işlerle uğraşıyor. Senden önce zekiydi bu. Neyse gelirsem işimiz bittikten sonra beni rahat bırakacak mısın?"

"Bırakacağım söz. Hadi hızlı yürüyün çabuk. Otobüsü kaçırıp geç kalmayalım. Ayıp olmasın"

"Asrın bu kadın büyü de yapıyor mu?"

"Ne yapacaksın büyüyü Mert?"

"Şu Karya'ya bir kısmet açma büyüsü yaptıralım. Evde kalacak bu gidişle. Baksana kim giriyorsa hayatına ya aldatıyor ya reddediyor."

Üşenmeden sırt çantamı çıkarıp şiddetle Mert'e fırlatırken kıl payı kurtulmayı başarıp hayvan gibi hönkürerek kaçtı. Ben koşup onu yakalardım da şimdi koşmasın kalbi falan var arkadaşın.

Asrın kafasını iki yana sallayıp havada takla atıp yere düşen çantayı aldı ve bana verdi.

"Sen bakma şu boşboğaza. Dönünce bu konuyu konuşuruz tamam mı. Şimdi biraz olsun düşünmemeye çalış. Ve en önemlisi Hakan Hocayı da anlamaya çalış. Mantıklı düşününce aslında ona hak vermeliyiz. Sonuçta birileri tarafından duyulsa ikiniz içinde sorun yaratabilecek bir konu."

"Biliyorum Asrın. Hem hak da veriyorum sevmek zorunda değil. Sevilecek bir insanda değilim hem ben."

"Karya saçmalama istersen. Ne demek sevilecek bir insan değilim. Kızım sevgiyi en çok sen hakediyorsun. Senin kadar iyi kalpli, değer veren, anlayışlı, birazcık cadı, dünyalar güzeli, doğal, samimi, tatlı, şapşal biri mi var sanki."

"Asrın sende bana yürümeyi mi bekledin. Sevgilin olmasa sorgulayacağım bizi."

"Salak. Demek istediğim takma kafaya. Yani tabiki bu konu seni üzecek ama iyi tarafından düşün."

"İyi tarafı mı varmış"

"Var tabi. Mesela Kadirle senin aranızı yapabili- Şaka kanka vallahi şaka. Karya dur. Tamam vurma"

"Ulan varya al birini vur ötekine. Siz insanı çıldırtırsınız."

"Tamam hadi kızma gidelim artık gerçekten otobüs kaçacak yoksa."

Asrın ile kol kola girip durağa ilerledik. Salak Mert korkusundan bizden önce gelmişti. Duraktan kafasını uzatıp sinirli olup olmadığımı kontrol ettikten sonra bize yaklaştı. Harbi mal bu çocuk.

Asrın'ın bineceğimizi söylediği otobüs bir saatte bir geldiği için bir ömür durakta bekledik. Sonunda otobüs gelince de binip tamamen Asrın'ın yol önderliğinde yolculuk yapmaya başladık. Asrın'a güven olmaz aslında ama bakalım hayırlısı. Umarım kaybolmayız.

"Oğlum bu arada sormayı unuttum ama matematik dersiniz vardı bugün. Ne yaptın Hakan Hocayı görünce."

"Gelmedi ki derse. Hoş gelse de ne önemi var. Sıradan hocam olarak takılacağım işte söyledim ya. Artık eski samimiyetimi sunmayacağım. Uzak duracağım ve diğer hocalar ne ise Hakan Hoca da bundan sonra o benim için."

Söylerken ben bile inanmadım ama neyse dur bakalım.

"Tamam kanka sen öyle diyorsan"

Aslında bugün okula hiç gitmek istememiştim çünkü ne yalan söyleyeyim Hakan Hocayı görmek istemiyordum. Dünden sonra nasıl hala ona samimi davranabilirim ki hem? Gelmediğini öğrenince alışılmışın aksine neden gelmediğini merak etmedim. Gelmediği için daha rahat hissettim. Hakan Hocaya söylediklerimden sonra okula denk gelmek garip hissettirecek buna eminim. Bu duruma alışmam gerekiyor. Nasıl yapacağımı bilmesem de artık Hakan Hocayı düşünmemem başka şeylere odaklanmam lazım. Böyle söyleyince gerçekten de uzun zamandır tek düşündüğüm şey Hakan Hoca. Artık biraz da kendime zaman ayrımam gerekiyor. Tamam Karya sen yaparsın kızım. Ne var ki bunda. Alt tarafı evlenip 2 çocuk yaptığın hayallerinde ki adamdan vazgeçeceksin. Gayet basit.

Otobüsten indikten sonra yine Asrın önden ilerleyip oradan buradan bulduğu tüm sokaklara soktu. Arkasından Mert ile birlikte birbirimize bakıp durduk. Kesin kaybolduk da bize çaktırmıyor.

"Ya Asrın niye bizi tenha tenha yollardan götüyorsun sen."

"Korkma prenses namusuna el uzatmaz Asrın delikanlı kızdır. Ama seninde gönlün varsa bu işte bilemem."

"Karya seninde sevgilin seni falcı bahanesine ıssız sokaklara soksa sende işkillenirsin yani."

"Niyeti olsa beni getirmezdi oğlum."

"Ulan yine başladınız boş yapmaya bir susun be. İşte geldik burası."

"Euzu bismillah nereye getirdin bitanem sen bizi. Ayin falan mı var içeride. Satıcan mı parçalarımızı."

Asrın korku filminden fırlayıp buraya yerleşmiş gibi olan evin önünde durup bize geldiğimizi söyleyince Mert ile bakışıp sesli bir şekilde yutkunduk. Ev o kadar ürkütücü gözüküyor ki tek başıma böyle bir eve denk gelsem arkama bakmadan kaçarım. Hatta ben niye şimdi kaçmıyorum ki.

"Kaçmak yok Karya. Biricik kardeşini burada tek mi bırakacaksın."

"Aklımı mı okuyon lan"

"Yok hem bakışlarından belli hem de bende aynı şeyi düşünüyorum. Arkamıza bakmadan 3 diyince. "

"Abartmayın isterseniz. Hadi içeri girelim."

"Dışı böyleyse içerisi kim bilir nasıl? Girmesek olmuyor mu?"

"Geldik o kadar hadi ya."

"Bu arada baştan söyleyeyim ben inanmıyorum bak. Boşuna paramız gidecek."

"Karya ilk defa doğru söyledi. Bende gram güvenmiyorum."

"Baş belasısınız."

Asrın'ın ısrardan çok tehditleriyle bahçeli evin bahçesine girip kapısına ilerledik. Günün bu saatine havanın bu kadar kararması normal mi acaba?

Asrın zili çaldığında açmalarını bekledik. Kapıyı orta yaşta bir kadın açtı. Bu mu bakıyor acaba fala.

"Hoşgeldiniz gençler. Randevu var mıydı"

Abla çorapları da çıkarıyor muyuz. Nasıl soru o tövbe tövbe.

"Var abla. Telefonda konuşmuştuk dün."

"Tamam geçin bakalım. Füsun Teyze içeride"

"Hani günlerdir sıra almaya çalışıyordun yalancı seni."

"Kanka buna mı takıldın. Hadi yürü."

İçerisi dışarıdan pek farklı sayılmaz. Eve sahip olan borda ve siyah renkte ki eşyalar mümkün olduğunca boğucu gösteriyor. Ayrıca her bir yerden fırlayan kediler de her ne kadar sevdiğim hayvanlar olsalarda evin ürkünç olmasında yardımcı oluyor. Yani iki bilemedin üç kedi neyse de en az 10-15 tane kedi var. Ayrıca bu sayabildiklerim.

Kapıyı açan abla dümdüz ilerleyip bizi yönlendirerek bir odaya soktu. Oda da yanan tütsünün tüm kokusu etrafa mis gibi yayılmıştı. Gözlerimle hızlıca odayı taradım. Aslına bakarsanız merak uyandırıcı bir oda. Çok fazla kitap kağıt biblo mum var. Garip bir şekilde insana huzur da veriyor. Tabi sadece insana. Mert insan olmadığı için korkup kolumdan tuttu. Yani Nil bile bundan daha olgun ne diyeyim.

"Burada oturup bekleyin tamam mı Füsun Teyze gelir şimdi."

Kadın odadan çıkıp üçümüzü baş başa bıraktı. Mert tabi hemen söylenmeye başladı

"Nereden buluyorsun böyle yerleri anlamıyorum ki. Kim giriyor senin aklına. Şimdi gider bir güzel yemek yerdik. İşimiz gücümüz macera. Tanımıyoruz etmiyoruz. Ne belli kadının cadı olmadığı ırzıma geçmeyeceği."

"Mert ciddiyim Nil senden daha az çocuk. Biraz sus. Al tarafı fal baktıracağız. Sanki ne var bunda"

Ben demiştim

"Hoşgeldiniz çocuklar"

Elinde kahve fincanlarının olduğu tepsi ile kapıdan giren yaşlı kadın bize yaklaşıp gülümsedi. Beynim benimle mi uğraşıyor yoksa yanlış mı görüyorum. Kadın baya baya göremiyor. Her iki gözlerindeki dikiş izi kadını gerçekten çok korkunç gösteriyor. Harbi nereye geldik biz.

"Lütfen ayakta kalmayın oturun"

Şaşkınca birbirimize bakıp kadının dediğini yaptık ve oturduk. Aksini yapmak biraz sıkardı zaten burada öldürülsek kimin ruhu duyacak. Elindeki tepsiden fincanları alıp bir damlasını bile dökmeden önümüzdeki masaya bıraktı. Yanılıyor muyum? Hayır kadın gerçekten kör. Ee nasıl bakacak kahve fallarımıza o zaman. Dolandırıcı mı bu kadın. Paramı geri istiyorum. Paramı geriii istiyorum.

"Merak etme kahve falına bakmıyorum. İkram bu kahveler. Malum gözlerim kahvenin falını göremez. Ama gönlüm senin el falını çok iyi görür."

"Ama siz nasıl?"

"Yıllar benden gözümü aldı ama onun yerine gönül gözü verdi. Senin şaşırmanı, anlamsız ve bana inanamayan şaşkın bakışlarını görmem için gözlere ihtiyacım yok."

"Çok ilginç"

"Ee ilk senden başlayalım mı?"

"Aslında ilk ark-"

"Yoğun hayatın var. Sıkıntıların. Üstüne çöken kara bulutu hissediyorum. Ver bakalım elini"

"Aslında ben değil arkadaşım şey-"

Kadın ikinci kez söylediğimi takmayıp konuşmamı bitirmeme izin vermeden nazikçe elimi eline yerleştirip parmağını avucumda gezdirdi. Dokunuşu ile vücudumu ürperti sararken bir kaç dakikanın aksine neler diyeceğini çok merak ettim.

"Geçmişin kolay değilmiş ama geleceğin de pek kolay olacak gibi durmuyor."

"O ne demek"

"Kızım sen geçmişte çok değer verdiğin birini kaybetmişsin. O öyle biri ki seni eksik bırakmış. Yarım kalmışsın. Ama pes etmemişsin."

Ağzından dökülen kelimeler ile şaşkınlıktan öylece kalakaldım. Babamdan bahsediyordu. Ama nasıl.

"Şaşırmak için çok erken"

Bu kadın görmüyorsa şaşırdığımı nasıl anlıyor. Çok gizemli cidden.

"Bir kadın görüyorum. Büyük korkuları olan bir kadın. Sana çok değer veriyor ama korkularıyla başa çıkmaya çalışırken sana zarar da veriyor. Fazla sorun yaşıyorsunuz. Daha büyük sorunlar da yaşayacaksınız bu gidişle"

"Annem mi?"

"Bunu ben bilemem. Hayatında olan bir kadın"

"Başka peki"

"Daha yoğun duygular hissediyorum. Bu bir erkeğe karşı olan duygular. Seni son zamanlarda üzmüş gibi. Kırılmışsın ona karşı. Çekinmişsin. Hazır ol kızım çünkü bu adam her kimse daha da zor günleriniz olacak. Daha çok üzüleceksin. Ama geleceğinizi aydınlık görüyorum. Her şey bittiğinde çok mutlu olacaksınız."

"İşte bu söylediğiniz imkansız"

"Olsun mu diye sormadım. Dinle"

Başta inanmıyorum düşüncesi ile gelmiştim. Ama kadının ağzından çıkan her bir kelime... Sanki nokta atışı yapıyor. Babam annem ve büyük ihtimalle Hakan. Gerçekten nasıl biliyor bunların hepsini. Tahmin etmesini aşmaz mı bu kadarı?

"Saf duygular besliyorsun bu adama karşı. Sanki görüntüsü canlanıyor gibi. Uzun boylu, renkli gözlü çekici bir delikanlı bu."

"O gördüğünüz kişi bana karşı bir şeyler hissediyor mu?"

"Karışmış. Aklı, duyguları. Diller yalan söylesede gözler asla. Bunu senin çözmen lazım ,gözlerine bak. Aradaki perdeyi kaldırman ve ısrarcı olman gerekiyor."

Neden yalan söylesin ki. Bence gözleri de doğruyu söylüyordu. Hayır Hakan ile ihtimalimiz yok bizim.

"Yakında seni büyük bir bela bulacak. Sana tavsiyem kendine sahip çıkman. Eğer kendini tutamayıp pişman olacağın şeyler yaparsan sonuçları daha da kötü olacak. Dediğim gibi üstünde kocaman bir karabulut var. Şansızlık mı dersin kadersizlik mi bilemem. Ama şimdi olmasa da seni gelecekte çok güzel günler bekliyor. Birde seni bu yolda yalnız bırakmayacak arkadaşların var. En azından tek değilsin."

Kadın elimi bırakıp geri çekildiğinde ben olduğum yerde hareket bile edemedim. Bu kadarı bünyeme fazlaydı ayrıca. Eğleniriz diye geldiğim için ciddiye almamıştım ama kadının her anlattığı şey kafamda dönüp duruyor. Ve en önemlisi gerçekten de Hakan Hoca ile aramızda bir şeyler olacak mı? Off saçmalama Karya. Tamam kendine gel böyle şeylere inanacak halin yok. Adam seni reddetti nasıl bir ilişkiniz olacak sanki. Aferin Asrın kafam dağılacaktı birde sözde.

"Yuh lan. Bu kadarı da pes. Teyzeciğim lütfen benimde falıma bak. Para var mı? Kavuşacak mıyım bir gün paraya?Çok çok zengin olacak mıyım? Böyle arkamdan parayı buldu değişti diyecekler mi?"

Benim kadar şaşırmış olan Mert heyecanla beni ittirip elini uzatarak kadına yaklaştı. Tekrar ve tekrar söylüyorum bu çocuk harbiden mal.

Füsun Teyze gülümseyip Mert'in de el falına baktı. Söylediği şeyler Mert'i memnun ettimi bilmiyorum ama onun hakkında söylediği şeylerin de gerçek olması onunda aklını karıştırmışa benziyor tek kelime bile etmedi.

"Sağol Füsun Teyze"

"Ne demek çocuklar. Umarım kötü gördüğüm herşey benim yanılmam olurda hep yüzünüz güler. Pek rastlamadım ama yine de sizin için çok iyi dileklerim olacak."

"Teşekkürler"

"Sen baktırmayacak mısın Asrın?"

"He yok kanka ben baktırmayacağım. Hadi gidelim artık."

"Çakala bak ya. Hem sadece ben diyip bizi buraya getirdi. Hemde sadece kendi baktırmadan gidiyoruz"

Asrın söylediklerime kulak asmayıp odadan çıktı ve gerekli ücreti kapıyı bize açan kadına verdi. Ardından evden çıkıp geldiğimiz yolu geri yürümeye başladık.

"Ne somurtuyorsunuz bedavaya fal baktırdınız daha ne istiyorsunuz"

"Kadının söyledikleri. Başımızda ki baba belasını bildi. Ölen abimi ,yaşadığımız sıkıntıları. Oğlum birde gelecek hakkında söyledikleri. Ruh eşimi çoktan bulmuşum. Asrın seninle evleniyoruz."

"Ruh eşinin ben olduğum ne belli Mert."

"Ne demek ne belli. Senden daha ruh eşim olan mı var?"

"Mert hem salaksın hem cümle kurmayı bilmiyorsun ya."

"Sen çok biliyorsun Karya. Şu tipine bak sudan çıkmış balık gibi bakıyorsun."

"Ne alakası var ya. Ben inanmıyorum ayrıca. Kadın öyle bir şeyler salladı gitti. Yalan bunların hepsi. Sizde inanmayın."

"Nasıl inanmıyorsun oğlum. Hakan Hocaya kadar herşeyi bildi kadın."

"Ya ne Hakan Hocası Mert? Neymiş gelecekte mutlu olacakmışız. Aynen adam olmaz diyor kadın bir şeyler salladı gerçek olacak sanki."

"İnanmazsan inanma Karya. Sanki sen kabul etmeyince olmayacak."

"Sen hiç konuşma. Bizi kandırdın. Niye baktırmadın hem sen."

"İnanmıyorum ben kanka"

"Siz birlikte takıla takıla beyin hücrelerinizi öldürmüşsünüz. Ben eve gidiyorum ya. Rahat bırakırsınız artık beni."

"Ne evi kızım. Çok acıktım ben gidip bir şeyler yiyelim."

"Acıktıysan git Mert ben niye geliyorum?"

"Sen olmayınca iştahım kaçıyor. Sen gelmeyince ben kimin yemeğine musallat olup sinir edipte keyifleneceğim?"

"Asrın ile uğraş."

"Yok ona kıyamıyorum. Birde o yemeğini yediğimde laf etmiyor keyfi olmuyor. Sen malum vatan savunur gibi savunuyorsun patateslerini."

"Sus tamam gelicem. Yeter ki sus."

Mert fazlasıyla acıkıp başımıza bela olmaya başladığı için en yakın restoranta gittik. Bilen bilir Mert'in karnı acıkmış ise hemen yemek yemelidir. Yoksa rivayetlere göre yaratığa dönüştüğü söyleniyor.

Masalardan birine oturup garsonun menü getirmesini bekledik. Asrın ile Mert kesinlikle boş bir konu üzerinde tartışmaya tutuşurken benim gözüm yan masaya takıldı. Genç bir çift romantik bir şekilde yemek yiyordu. Ve onların arkasında ki masada aynı şekilde. Birde ilerideki masa. Her yer çift kaynıyor. Bütün ülke sevgili yaptı da bana haber vermeyi mi unuttu bu ne böyle ya.

"Karya , Karya"

"Ha?"

"Garson siparişini bekliyor."

Başımda bekleyen garson ile kısa bir bakışma yaşayıp yarım saattir baktığım ama asla bakmadığım menüye çevirdim gözlerimi. Menüye bakarken de dalıp gitmezsin be. Bu arada ben ne ara menüyü aldım da incelemeye başladım. Kendimden bile haberim yok. Sap halim yüzümden sevgilileri izlemeye dalmışım.

Menüden rastgele bir şeyler sipariş ettikten sonra garson yanımızdan ayrıldı.

"Nereye daldın öyle"

"Hiç. Herkes sevgili olmuş ona bakıyorum."

"Ayy senin sevgilin yok diye sen evde kaldın diye üzüldün mü. Kıyamam ben prensesime."

"Asrın şunun kafasına vurur musun lütfen benim yerime."

"Mert bir cıvıma. Karya sende Hakan Hoca Hakan Hoca diye tutturmasaydın seninde şuan sevgilin olurdu. Malum Hakan Hoca yüzünden kör olup etrafındaki nimetleri görmediğin için."

"Nimet? Hayırdır kimmiş o nimetler. Gelsinler bizde bir görelim."

"Ohoo okuldan biri sürü çocuk var buna yürüyen. Yakışıklısı ayrı boylu poslusu ayrı çekici olanı ayrı. Taş gibi çocuklar"

"Taş gibi? Aman Asrın seninde ne ilgini çekmiş bakıyorum. Yakışıklı çekici falan hayırlı olsun."

"Ya Mert trip atmanın sırası mı şimdi? Ben burada kızı şey yapmaya çalışıyorum senin dediğine bak."

"Yok ben anladım seni. Ayrıca ben okuldan bir kıza aynı şeyi söylesem ki asla sizden başka güzel yok şuan dakikasında ölmüştüm."

"Mert bir yürü git psikolojik destek al ya. Bu ne böyle. Hayır kızı da deli edeceksin."

"Bence sende gel Karya birlikte gidelim. Ben yetersizim derim. Malum sevgilim taş gibi çocukları düşünüyor. Sende şizofrenim dersin hocam ile ilişkim olabileceğine inandım diye."

"Aa Hakan Hoca"

"Bende ondan bahsediyorum işte. Bizim Karya Hakan Hoca ile-"

"Hakan Hoca burada!"

"Burada mı?"

Kafamı çevirir çevirmez Hakan Hoca ile göz göze geldim. Ne işi var bu adamın burada. Ne işimi var? Restoranda ne işi olabilir acaba Karya? Adam yemek yemeğe gelmiştir. Off iyi de sanki başka yemek yiyeceği yer mi kalmadı. İlla denk geleceğiz ya zaten. Ulan ben böyle kaderi de şansı da.

"Selam nasılsınız?"

"Selam hocam. İyiyiz siz nasılsınız?"

"Bende iyiyim. Karya sen nasılsın?"

Yanımıza yaklaştığından beri inatla bakışlarımı masadan kaldırmadım. Hakan Hoca benimle konuşmaya çalıştığında ise duygusuz bir yüz ifadesi ve yapmacık bir gülümseme ile Hocaya baktım.

Sıradan matematik hocama.

"İyiyim Hocam sağolun."

"Ee hocam biriyle falan mı buluşacaksınız?"

"Yok önemli bir işim vardı buralar da. Derse de gelemedim bu yüzden. Neyse bir şeyler yemek için geldim."

"Hocam yalnızsanız bize eşlik eder misiniz acaba?"

"Yok Hakan Hoca tek yemek yemeği tercih eder bence Mert. Rahat bırakalım hocayı."

"Hayır Karya tek yemek istemem. Aksine çok mutlu olurum."

Hakan Hoca ısrarla gözlerimin içine bakıp dostça gülümsemeye çalıştı. Tabiki yüz vermeyeceğim. Hem sen gel beni NAZİKÇE reddet hemde yakınlık kurmaya çalış. Sonuçta eski samimiyetimizin olmayacağını söyledim dün. Bir günde unutacak hali yok ya.

"Bizde çok mutlu oluruz hocam."

Mert'e sinirli sinirli bakıp iç geçirdim. Sanki olanları bilmiyorlarmış gibi davranıyorlar. Tahammülüm bile yok gelin bizimle yemek yiyin diyor birde

Hakan Hoca boşta olan yanımdaki sandalyeye oturup kafasını bana çevirdi. Bir kaç saniye yakından göz göze gelince hızlıca başımı çevirdim. Ben düşünmemek için uğraşıyorum adam gelip dibime giriyor.

"Mert yer değiştirsek olur mu?"

"Neden Karya?"

"Herşeyi sorgulamasan mı canım arkadaşım?"

"Tamam nasıl istersen."

Mert ile yer değiştirdiğimde Hakan Hoca çaprazımda kaldı. Böyle olması da daha iyi oldu.

Yemek boyunca pencereden dışarıya baktım ya da sadece yemeğimle meşgul oldum. Hakan Hoca sürekli konuşulanlara beni de katmaya çalıştı ama pek başarılı olduğu söylenemez.

"Sen ne düşünüyorsun Karya bu konuda?"

"Bir şey düşünmüyorum hocam. Düşünsem de öğretmenimin olduğu bir ortamda belirtmem zaten."

Hakan Hoca'nın yüzü bir kez daha düştü. Ona soğuk yapmam hoşuna gitmiyor belli ama benim başka yapacak bir şeyim yok sonuçta böyle olmasını kendi istedi. Beklediği samimiyeti bir daha bulamayacak.

Yemeklerimizi yedikten sonra hala Hakan Hoca ile muhabbet eden arkadaşlarımın pek kalkmaya niyetleri yok gibiydi. Nereden geldi bu Hakan Hoca sevgileri anlamış değilim.

"Artık kalksak mı. Ben sıkılmaya başladım."

"Olur saatte geç oluyor zaten annemler merak eder."

"Ben sizi eve bırakayım."

"Gerek yok Hocam zahmet etmeyin boşuna. Biz kendimiz gideriz"

"İnat etme Karya arabayla bırakayım. Akşam iş çıkış saati otobüsler kalabalık olur."

"Gerek yok Hocam dedi-"

"Hoca ne yalan söyleyeyim çok iyi olur. Yani otobüs ile uğraşmayalım biz şimdi"

Ulan Mert ben sana bunun hesabını sormaz mıyım sonra. Gerçekten deli edecek bu çocuk beni.

"Hadi gidelim"

Restorandan çıkıp Hakan Hoca'nın arabasına ilerledik. Mert'e fırsat vermeden Asrın'ın yanına arka koltuğa oturdum. Ne kadar uzak o kadar iyi. Mert öne Hakan Hoca da şoför koltuğuna yerleştikten sonra yola koyulduk.

Yol boyunca herkes sessiz kaldı. Hakan Hoca'nın dikiz aynasından sürekli bana baktığını farketmiş olup tepki vermediğimde Asrın da dürtüp uyarmak istedi. Ama keşke elinin ayarı olsa. Dürteyim derken tikime dokununca bu huzur verici sessizliği okkalı küfürümle bozmuş oldum. Öndekiler eş zamanlı şaşırmalarıyla bana baktılar. Asrın kıkırdamaya Mert ise *ayıp ayıp bakışlarını atmaya başladı.

"Kusura bakmayın"

Yine bir şekilde kendimi rezil ettiğim için sinirlerime hakim olmaya çalışıp camdan dışarıyı seyrettim.

İlk Asrın'ı sonra da Mert'i bırakınca Hakan Hoca ile arabada baş başa kalmış olduk. Neyse ki sadece bir sokak süresince. Bizim eve gelince teşekkür edip arabadan indim. Hızla eve ilerleyecekken Hakan Hoca seslenerek durdurdu.

"Karya"

"Noldu?"

Arabasından inmiş bana yaklaşıyor. Ne istiyorsun hocam benden. Bir bırakta eve gidip olmayan ihtimalimize ağlayayım.

"Konuşabilir miyiz?"

"Ne konuşacağız Hocam?"

"Yapma böyle Karya. Lütfen."

"Benim yaptığım bir şey yok. Asıl siz Hocam. Size söyledim eski samimiyetimi beklemeyin diye. Siz daha dün beni tam da burada reddettiniz. Bunu henüz kabullenememişken şimdi sizinle samimi olmamı mı istiyorsunuz? Kusura bakmayın ama hayır. Artık benim için sıradan bir matematik öğretmenisiniz hepsi bu. Konuşacak bir şeyimiz de yok zaten. Size iyi akşamlar. Ve bıraktığınız için tekrar sağolun."

"Karya bir dinle-"

Arkamı dönüp hocayı dinlemeden eve ilerledim. Annem evde olduğu için iki saat anahtarlarımla uğraşıp oyalanmadan içeri girdim. Moralimin bozuk olduğunu gören annem yine bir ton soru sordu. Ayrıca kapıya kadar gelen Hakan Hocayı da. En iyi olduğum yeteneğim yani yalan ile bir şeyler söyleyip odama çıktım. Bugün dünden daha zordu sanki. Falcıda ki bir ton saçmalık sonra Hakan Hoca. Yok. Bana bir tane rahat normal gün yok.

1 hafta sonra

"Bıktım sizden ya. Sürekli eve tek gidiyorum"

"Kanka gel diyoruz gelmiyorsun ne yapalım sevgilimle gezmeyelim mi?"

"Aman gezin Mert eksik kalmayın. Sus ayrıca konuşma. Gidiyorum ben tek başıma yalnız sefil bir şekilde. Bir başıma. Belki artık görüşemeyiz yolda falan tır çarpar hık diye giderim."

"Oldu sonra görüşürüz"

Kendimi acındırmam bir işe yaramayınca Mert ile Asrın gitti. Bende çantamı toplayıp sınıftan hatta okuldan son çıkan insan olarak yavaş yavaş yürümeye başladım. Kaplumbağa hızında. Bizimkiler yine bir yerlere gidince eve tek başıma dönmek zorunda kaldığım bir gün daha . Canım otobüse binmek istemeyince de yürümeye devam etmeye karar verdim.

Kulaklığımı çıkarıp telefona taktım. Kesinlikle evrende hala kablolu kulaklık kullanan nadir kişilerdenim. Neyse ben zaten kablosuz olanı kaybederim. Kırk saat şarkı aradıktan sonra 'Semicenk Playlist' ime girip 'Batık Gemi' şarkısını açtım. Yok canım ne alaka asla şarkılarınım hayranı değilim ne münasebet. Şarkı dinleyerek yürümeyi sevdiğim için yalnız kalmışken kafa dinlemek istedim. Tam kulaklığı kulağıma taktığım anda hayran olduğum ama duymak istemediğim ses ile olduğum yerde durdum. Hadi ama. Bir hafta geçmesine rağmen hala duygularımda bir değişim yok. Hatta soğuk davrandığım için daha da aşık oluyorum.

"Karya"

"Hakan Hocam bir şey mi oldu?"

"Oldu. Artık konuşmamız gerek. 1 haftadır kaçıyorsun benden bir türlü konuşamıyoruz"

"Konuşacak bir şey olmadığını söylemiştim size."

"Var. Konuşacak çok fazla şeyimiz var. Bu böyle devam edemez Karya."

"Hiçbir şey anlamıyorum Hocam"

Yo anladım diyeceği şeyi sadece salağa yatmak hoşuma gidiyor. Muhtemelen soğuk davranma yine eskisi gibi olalım diyecek. Gönder gelsin aslan parçası.

"Bana daha fazla böyle davranma. Rica ediyorum. Benim eski Karya'ya ve samimiyetine ihtiyacım var"

"Hocam?"

"Karya ben..."

Oylamayı ve Yorum yapmayı unutmayınn🤍

Continue Reading

You'll Also Like

5.1M 239K 52
"Ulan bari Polat de." dedi. Sesi yalvarır gibi çıkmış gözleri beklentiyle doluydu. "Mirza demiyorsan deme ama en azından Polat de." "Sen yengeye Eli...
118K 11.7K 20
Geçen yıllar yaşanılan her şeyi unutturur muydu? Akan giden zaman, aradan geçen onca gün birbirini seven iki kişinin içindeki aşkı bitirir miydi? Y...
327K 26.5K 40
*Asker Kurgusu* Güneş Milan Aksu, annesinin günlüğünü okuyarak babası hakkında herhangi bir bilgiye ulaşarak onu bulmak ister. Fakat günlüğü okurken...
SİRİUS By Yağmur N.B.

General Fiction

276K 14K 81
"Ben Adel Rana Arın, bugün düştüğüm yerden kalkacaktım. Yaralarımın üstüne, basa basa kalkacaktım. Acımayan yara iyileşmezdi." Bu hayata defalarca y...