Ormandaki Avcı 1: Vampir'in A...

By ladymelkw

200K 13.1K 4.5K

Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin... More

Giriş | Doğan Çocuk
1. Bölüm | Veronica
2. Bölüm | Kan Kokusu
3. Bölüm | Güven Bana
0.5 -Beni Kurtaran Adam-
0.6-Yabancıya Veda-
0.7-Cehennem-
0.8-Geçmişin Kadını-
0.9-İlk-
1.0-Mektup-
1.1-Esir Gibi-
1.2-Cehennemin Dibini Görmek-
1.3-Aynı Yaşam Farklı Hayat-
1.4-Harita-
1.5-Yaşam-
1.6-Karahindiba-
1.7-Uçuşan Yapraklar-
1.8-Yara-
1.9-Sevgi Ve Gözyaşı-
2.0-Izdırap-
2.1-Oyun-
2.2-Acı-
2.3-Katil-
2.4-Kurtuluş-
2.5-Vampir Ve Elf-
2.6-Av-
2.7 -Beyaz-
2.8-Küçük Şövalye-
2.9-Kardan Adam-
3.0-Gökyüzü-
3.1-Şeker-
3.2-Dans Edelim Mi?-
3.3-Pasta Ve Yangın-
3.4-Tutsak Ve Tutku-
3.5-Ez Ve Geç-
3.6-Seninle Yanmak-
3.7-Bitti mi?-
3.8-Gece Ve Gündüz-
3.9-Ses-
4.0-Mutlu Yaşamak-
4.1-Şarkı Söyle-
4.2-Güneş Ve Karanlık-
4.3-İşkence-
4.4-Boşluk-
4.5-Veliaht-
4.6-İmkansız-
4.8-Vicdan-
4.9-Altıncık-
5.0-Biz-
5.1-Bana Ait-
5.2-Şefkat-
5.3-Deniz Kokan Menekşe-
5.4-Yanan Yıldızlar-
5.5-Şarap Ve Mum-
5.6-Arkadan Bıçaklayan-
5.7-Derin Tutku-
5.8-Bilinmeyen Kral'a Mektup-
5.9-Kalp Acısı-
6.0-Veronica Honaker-
Duyuru

4.7-Yeşil Gözler-

1.6K 135 117
By ladymelkw

Ormandaki Avcı'nın kırk yedinci bölümüne hoşgeldiniz umarım beğenirsiniz bol bol yorumlarınızı bekliyorum şimdiden iyi okumalar dilerim 💫

"Birkaç gün böyle kalsın. Şükredin ki çok büyük bir kırık değil."
"Peki dikişleri? Onlar ne olacak?"
"Karnındaki dikişler çok fazla. Ama omzundaki dikişler birkaç güne alınır. Anormal bir durum olduğu zaman haber verin." Kız sesi olduğuna emin olduğumda gözlerimi açtım. Kız Salver ile mi konuşuyor?

"Ne oluyor?" diye sordum.
"Ben bu sarayın doktorlarından biriyim efendim." dedi hemen yan tarafımda duran sarışın kız. "Yaralarınıza bakmam için Prens Salver çağırmıştı. Umarım rahatsız etmemişimdir." Gözüm Salver'a kaydı kıza değil bana bakıyordu.

Tehlike yok. Kız dost.

"Teşekkür ederim ilginiz için." diyerek tebessüm ettim. Yaralarım hakkında birkaç bilgi verdikten sonra odadan çıkıp gitti. Salver ile yalnız kalınca gülmeye başladı.
"Senin bu kıskanç hallerini ne yapacağız Altıncık?" dedi gülerek. Bende güldüm. İtiraz etmeyecektim çünkü hiçbir işe yaramayacaktı.

"Baban ne karşılığında orduyu topladı?" diye sordum. Tanıdığım Kral Albert elflere ölümüne düşmandı. Sağlam bir fikir olmadığı sürece asla beni kurtarmak için orduyu toplamazdı. Bu yüzden Salver'dan karşılık olarak birşey isteyeceğine emindim.

"Ben seninle bu konuyu konuşacaktım." diyerek yanıma oturup elimi tuttu. "Hiçbir şeyi yapmakta zorunda değilsin." diye gevelemeye başlayınca kaşlarımı çattım.
"Ne istedi Salver?"
"Kral olmamı." Bunda birşey yoktu. Neden bu kadar geveliyordu? "Kral olmak için de evli olup ortada bir çocuk olması gerekiyor. Evet kabul ettim ama senden direkt bunları istemeyemem Veronica. Zorunda kaldım." Yüzünde o kadar tatlı bir ifade vardı ki gülümsedim. Ancak o ellerime baktığı için bunu görmedi.

"Yani benimle evlenmek zorunda değilsin. Yanlış anlama ben seninle evlenmeyi çok isterim ama sen isteme- diyordu ki ben konuştum.
"Düğünü sarayda yapalım mı? Açık havada yağmur falan yağarsa düğünümüzün mahvolmasını istemiyorum." dediğim cümle ile şaşkınlıkla bana baktı. "Ne bakıyorsun? Yoksa benimle evlenmek istemiyor musun?" Hala şaşkınca yüzüme bakmaya devam edince ayağa kalkıp banyoya koştum. O bana yetişmeden kapıyı kilitledim.

"Veronica?" diyerek kapıya vurdu. Gülmemek için zor tuttum kendimi. "Hayatım bak ben şaşırdım sadece hadi aç kapıyı." Elimle dudaklarımı bastırıp kahkahamı engelledim. "Söz herşey senin istediğin gibi olacak."
"Seninle evlenmeyeceğim Salver." dedim sesimi sert çıkararak. "Ne? Hayır kabul etmiyorum az önce evleneceğiz demiştin!" Sessizce güldüm. "Zorla mı evleneceksin benimle?"
"Hayır ama benimle evlen işte." Kahkaha attım. "Bana güzel bir evlenme teklifi etmediğin sürece seninle evlenmeyeceğim Salver."

"Sen yeterki iste Veronica. Teklifin kralını yapacağım sana güzelim." dediği cümle ile kapıyı açtım. Karşımda bana masumca bakan Salver görünce güldüm.
"Ben Veronica. Gelecekteki adım Veronica Honaker!" dedim heyecanla. Gülümseyerek ellerini belimde birleştirdi. Alnını alnıma yaslayıp gözlerime odaklandı. "Seni çok seviyorum Veronica."
"Ben de seni çok seviyorum Salver."

"Bugün ailemle tanışman gerekiyor. Hatta yemek saatlerinde salonda olmalıyız." Başımı salladım. "Aileni gerçekten çok merak ediyorum."
"Ben olsam merak etmezdim Altıncık. Hepsi yapmacık." Buruk bir şekilde gülümsedim. "Yine de onlar olmasa sen olmazdın. Biliyor musun? Anneni çok merak ediyorum."
"Sen niye bu kadar tatlı konuşuyorsun?"
"Bilmem. Sen niye benim konuşmamı inceliyorsun?" Güldü. "Bilmem." diye taklit etti beni.

Burnuma sıcak yemek kokuları gelince kendimi Salver'ın kollarının arasından kurtardım. "Yetişmemiz gereken bir yemek var!" diyerek gardolabın yanına gittim.

"Hey! Beni öylece bırakacak mısın?" diyerek yanıma geldi Salver.
"Ne istiyorsun?"
"Öpmedin beni." Gülerek burnuna dokundum. "Öpücük yasak sana yaramaz çocuk."
"Neden ki?"
"Canım öyle istiyor." Dudağının kenarı kıvrıldı. "Benim canım seni öpmek istiyor ama onu ne yapacağız?"
"Git sabahki doktoru öp!" Kahkaha patlattığında yanaklarımın kızardığını hissettim. "Öpme sakın şakasına söyledim." İki elini havaya kaldırdı. "Ben bilmem. Laf ağızdan bir kere çıktı." Gözlerim fal taşı gibi açıldı. Ellerimi yumruk yapıp göğsüne vurdum. "Seni gerçekten öldürürüm!" Kahkaha atmaya devam etti.

"Ben de başka adamı öperim o zaman." dedim. Kahkahası anında durdu. Bu sefer ben kahkaha patlattım. "Birilerinin işkence çekerek ölmesini istiyorsan yapabilirsin." Söylediğine şaşırmış gibi yüz ifadesi takındı yüzüne. "Yapma. Yani öyle birşey yaparsan demek istedim." Güldüm.
"Laf ağızdan bir kere çıktı." Eğilip beni kucağına aldı. "İn bakalım inebiliyor musun?" diyerek etrafında döndü. Bende onunla dönerken gülerek ellerimi boynuna sardım. "Salver tamam indir beni!"

"Canım indirmek istemiyor."
"Salver!" diye bağırdım. Durdu.
"Efendim Altıncık?"
"İndir beni."
"Hay hay efendim." dedi ve yere indirdi.

Gülerek dolaba geri döndüm.

Kapağı açtığımda dolabın iki tarafa bölündüğünü fark ettim. Bir tarafta Salver'ın kıyafetleri varken diğer tarafta benim elbiselerim vardı. Çoğunlukla hepsi beyazdı. Salver'ın kıyafetleri ise simsiyahtı. Aralarda koyu kırmızılar vardı.

Ortaya ise özel davetlerde giyilmesi için özel yapım olduğunu düşündüğüm kıyafetler vardı.

Katlanmış elbiselerin arasından beyaz tülden kolları olan elbiseyi seçtim. Çok hoş duruyordu. Beyaz yeşil taşlı topuklu ayakkabıyı da aldım. Elbiseyi ve ayakkabıyı yatağın üzerine koydum. Bu sırada Salver dolaba yaslanmış beni izliyordu.

Salver'a ise tamamen siyahtan oluşan bir takım seçtim. Birkaç parçadan oluşan eşyaları kucağıma alıp yatağın üzerine koydum
"Bunları giyiyorsun."

Başını sallayıp yatağın yanına gitti. Bende elbisemi kucağıma almıştım ki üzerindekini çıkarınca şok içinde donup kaldım. Çıplak göğsü göz kırparken elbiseyi göğsüme bastırıp arkamı döndüm.

"Söylesen arkamı dönerdim." dedim sitem dolu sesimle. Güldü. "Benim için sorun yoktu." Yanaklarım kızarırken boğazımı temizledim.

"Bitti mi işin?"
"Hıhı." Ona döndüğümde hala yarı çıplak olduğunu fark edince bayılacaktım.
"Dön arkanı! Bende döneceğim ikimiz de giyineceğiz." diye bağırdım. Gülerek döndü. Bende tekrardan arkama dönüp elbiseyi çıkardım. Yerine beyaz elbiseyi giydim.

Eteklerimi düzelttikten sonra Salver'a döndüm. O da giyinmiş ve kusursuz olmuştu.
"Of geri çıkar onu olmadı!" dedim. Kaşlarını çattı. "Nesi olmadı? Oldu bence." diyerek aynaya baktı. "Baksana çok güzel olmuş." Başımı iki yana salladım.
"Fazla Salver bu! Banane kabul etmiyorum bu sanat eserini benden başkası görmesin." diyerek omuz silktim. Güldü. "Sende çuval giy." Biraz düşündü. Ellerini arkasında birleştirip yürümeye başladı. "Bir farkı olmayacak gerçi kız ne giyse yakışıyor ki!" Gülerek makyaj aynasının karşısına geçtim.

Beyaz, zarif taşların işlendiği tarağı alıp beyaz saçlarımı taradım. Hafif nemli oldukları için fazla kabarmamışlardı. Yüzümdeki morlukların göze batmaması için olabildiğince fazla fondöten sürdüm. Biraz da olsa kapatmıştım. Daha ilk tanışmada gözlerine aciz biri olarak görünmek istemiyordum.

Önümdeki perçemlerimi de düzeltip ayağa kalktım. Salver'ın yanına gittim. Kırık koluma sarılmış sargıyı elbisemin kolları ile kapattım.

"Ne olursa olsun yanımdan ayrılma. Burası benim krallığım olabilir ama her yerde vampir olduğunu unutma." diyerek elimi tuttu. "Bir kez daha senden ayrı kalamam." Gülümseyerek elini daha sıkı tuttum. "Sen dışında kimseye güvenmiyorum Salver. Merak etme." Onaylarcasına başını salladı ve kapıyı açtı.

Dışarı çıktığımızda sarayın geniş koridorunda ilerledik. Saray odamızın aksine simsiyahtı. Her yerde ürkütücü heykeller vardı. Öte yandan burası Elf ülkesindeki saraydan kat ve kat büyüktü. Bulunduğumuz yerin diğer ucu oldukça uzaktı. Bu da sarayın fazla geniş olduğunu gösteriyordu. Fayanslar siyahtı ve aşırı parlaktı.

Geniş büyük kapılı bir odanın önüne gelince durduk. Salver yutkunarak bana baktı. Ben ise ona sıcak bir gülümseme yolladım. Biliyordum korkuyordu. Ama burada mutlu olmamız için bazı şartları yerine getirmemiz gerekiyordu.

Kapı açılınca kocaman odanın tam ortasında bulunan büyük masaya kaydı gözlerim. Topuklu ayaklarımın çıkardığı sesle birlikte masaya doğru ilerledik.

İlk gördüğüm yüz Salver'ın babası olduğunu düşündüğüm adamdı. Beyaz saçları ve buruşmuş yüzü fazla yaşlı olduğunu gösteriyordu. Yüz hatları Salver'ın birebir aynısıyken annesi olduğunu düşündüğüm kadına baktım. Simsiyah saçlarını annesinden almış olacaktı. Annesi çok güzeldi. Üstelik babasına göre oldukça gençti. Yüzünde kırışıklık bile yoktu.

Simsiyah saçlarının üstünde kırmızı taşlı taç vardı.

Annesinin yanında oturan siyah saçlı mor gözlüklü kızın oldukça değişik bir tarzı vardı. Dudaklarına mor ruj, gözlerine ise mor far sürmüştü. Elbisesi de mosmordu. Bu değişik tarzını oldukça tuhaf bulmuştum.

Salver'ın annesinin diğer yanında oturan esmer kız dikkatimi çekmişti. Salver bir tane kız kardeşinin olduğunu söylemişti. Öyleyse bu kız kimdi? Diğer kız Salver'ı andırırken bu kız hiç benzemiyordu.

"Hoşgeldiniz oğlum ve sevgili gelinim." dedi Salver'ın babası. Tebessüm ederek bize bakıyordu. Salver tek kelime etmeden annesinin karşısına otururken bende yanına oturarak Kral Albert'a tebessüm ederek karşılık verdim.

"Eşim Violet." diyerek kadını gösterdi. Kraliçe Violet'e bakıp tebessüm ettim. O ise tek kelime etmeden tek kaşını kaldırmış bana bakıyordu. Sanırım kayınvalidem benden hoşlanmamıştı.

"Sevgili kızım Della." diyerek mor gözlüklü hatta -Mor Renginin Tanrıçası- olarak ilan ettiğim kızı gösterdi. Ona da tebessüm ettim. Yüzünü buruşturup önündeki etten bir ısırık aldı. Bu sevgi gösterisine karşılık rahatsız olmuştum. Tamam elftim ve beni sevmiyorlardı. Ama elf olmam benim suçum değildi.

"Ve sarayımızın en genç mimari Fiona." diyerek esmer kızı gösterdi. Kız bana gülümsedi. Fazla yapmacık gülümsemişti.

Bende ona gülümsedim. Bakışlarını Salver'a çevirdiğinde refleks olarak masanın altından elini tuttum. O da sıkıca elimi kavrayınca zafer kazanmış edayla Fiona'ya baktım.

"Veronica gelinimiz." diyerek beni tanıttı Albert. Fiona başını sallayıp bana kısa bir bakış attıktan sonra tekrar Salver'a döndü. Gözlerini oyabilir miyim Fiona? Önümdeki tabağa bakınca herkesin önünde et varken benim önümde kırmızı yemişler vardı. İçecek olarak da kırmızı bir sıvı vardı. Sıvı büyük ihtimalle kandı. Yada tadı ona benziyordu. Benim önümde ise portakallı meyve suyu vardı.

"Kaç yaşındasın Veronica?" Soru Kraliçe Violet'ten gelince başımı kaldırıp ona baktım.
"Yirmi. Hatta yirmi bir. Yakın zamanda doğum günüm." Gülümsedi.
"Salver da yirmi dört yaşında. Üç yaş. Fazla değil mi?" Salver boğazını temizledi.
"Albert ile aranızda on iki yaş var." Tek kaşını kaldırmış annesine bakıyordu. "Hatırlatırım."

"Abim hiç değişmemiş." diye mırıldandı Della. Bakışlarım Della'ya dönünce gülümseyerek bana bakıyordu. "Hiç korkmuyor musun?"
"Neyden?"
"Bu kadar vampir arasında olmaktan." Hafifçe tebessüm ederek Salver'a baktım. O da bana baktı. Gözlerinin içi parlarken konuştum.
"Korkmuyorum."

"Fazla cesaretli olmak pek iyi değildir." diye mırıldandı Fiona.
"Ama cesaretli olmayınca da istediklerimizi alamayız değil mi?" dedim dudaklarımdaki tebessümle. Salver'ın dudakları yana doğru kıvrılırken elini sıktım.

"Oğlum ile nasıl tanıştınız?" diye sordu Albert heyecanla. Her defasında oğlum kısmını vurguluyordu.

"Ormanda tek başımayken vampirler tarafından saldırıya uğradım." O anı hatırlayınca yutkundum. "Benim hayatımı kurtardı."
"Sende aşık oldun." diyen Della'ya baktım.
"Evet."

Violet ellerini birleştirip dirseklerini masaya koydu. Çenesini ellerine yaslayıp bana baktı.
"Neden ormana tek başına çıktın?"
"Çiçek koleksiyonum için." Della kahkaha attı. "Çiçek koleksiyonu mu?" Tekrar güldü. "Çiçeklerden nefret eden sevgili abim çiçek aşığı kız bulmuş!" Salver dişlerini sıktı. "Lanet çeneni kapatacak mısın Della?"
"Birşeyi yapmam için üç kişinin bir araya gelmesi gerekiyor abi." Fiona merakla Della'ya döndü. "Kim onlar?"

"Ben, keyfim ve kahyası." Bu iğrenç espriye Fiona ve Della kahkaha atarken ben sadece nezaketen gülümsedim.

Salver nefretle kız kardeşine baktı.

"Duyduğuma göre Altın Elfsin. Neden sarayda harika bir hayat yaşamak varken buradasın? Elf ülkesindeki sarayın içinin çok hoş olduğunu duymuştum. Orada yaşayan herkes kendini huzurlu hissetmiyor mu?" diye soran Fiona'ya baktım. "Harika hayat zenginlik değildir." Gülümseyerek Salver'a baktım.

"Harika hayat sevdiğin kişiyle yaşarsan harikadır." Tek kaşımı kaldırdım. "İçi güzel gözüken heryer de huzurlu değildir." Portakal suyundan bir yudum aldım. "Belki de bunu en güzel sen bilirsin. Kral Albert mimar olduğunu söylemişti." Başını salladı. "Doğru." diye mırıldandı.

Uzun süre boyunca Violet ve Fiona ile sohbet ettim. Violet kesinlikle benden nefret ediyordu. Fiona da öyleydi ama Violet kadar belli etmiyordu. Fiona buradaki en sinsi olabilirdi.

Della ise fazla açık sözlüydü. Yemek boyunca Violet sürekli dirseğini karnına geçirerek susturmuştu. Öte yandan herşeyi alaya alıyordu.

Albert ise bana yapmacık gelmişti. Kesinlikle çıkarları için bana iyi davranıyordu.

Konu Salver ile evlenmemiz konusuna gelince sebepsiz yere streslenmiştim. Salver bunu farketmiş ve elimi okşayarak rahatlamamı sağlamıştı.

"Tamam. İkiniz evlendiniz. Ancak bir vampir ile elfin evlenmesine halk ne diyecek?" diye sordu Violet. Albert gülümsedi. "Halkımın bana ve kararlarıma büyük bir saygısı var. Aynı zamanda herkes Salver'ı çok sever." Bakışları Salver'a kaydı. "Oğlumun mutlu olduğunu gördüklerinde bu evliliği destekleyeceklerine eminim."

"Ya desteklemezlerse? Kimse vampir ve elfin evlenmesini doğru bulmaz Albert!" diye bağırdı Violet. Sürekli vampir ile elfin evlenmemesi gerektiğini vurguluyordu.
"Sayın kraliçeme katılıyorum." diye mırıldandı Fiona. Salver artık dayanamamış olacak ki konuştu.
"Sarayın mimarı olabilirsiniz bayan Fiora. Ancak aile meselelerimize karışmanızı doğru bulmuyorum." Gülümsedim. "Sadece mimar olduğunuzu unutmayın." Şuan diğerleri olmasa kahkaha atabilirdim. Ama sustum. Fiona dudaklarını araladı.
"Fiora değil Fiona."
"İsminiz benim içim önemli değil."

"Eğer bu masada oturuyorsa karışabilir Salver." dedi Violet.
"Öyleyse kalkıp gidebilir Violet. Veronica ve benim meseleme yabancılar karışamaz."

Dolaylı yoldan, kapa çeneni ve defol buradan demişti.

"Vampir ve elf evlenemez konusuna gelecek olursak da ne konuştukları umrumda değil. Veronica ile evlenecek miyim evleneceğim. Ben burayla ilgileniyorum."
"Yakında kral olacaksın Salver! Bu kadar umursamaz olamazsın!" diye bağırdı Violet.
"Beni Veronica ilgilendiriyor Violet!" diye bağırdı Salver. Ayağa kalktığında bende ayağa kalktım. Sıkıca elimi tutarken birşey demeden odadan çıktık. Kapıyı kapattığımızda duvara yaslanıp bana baktı.

"Hepsinden nefret ediyorum." Elimi yanağına koydum. "Biliyorum. Ama bunu yapmak zorundayız Salver."
"Zorunda değiliz. Kaçabiliriz Veronica." Başımı iki yana salladım. "Nereye gideceğiz? Kaçmaktan yoruldum Salver." Gülümsedim. "Burası kötü bir yer olabilir ama ikimiz burada kendimize harika bir hayat kurabiliriz."
"Yapabilir miyiz?" Kaygıları vardı. Yine beni kaybetmekten korkuyordu ama artık bitmişti.

Elini tuttum. "Sen elimi tuttuğun sürece dünyayı ikiye bölüp ortasında yaşarız Salver. Biz, biz olduğumuz sürece herşeyi yapabiliriz."

Gülümsedi. "İyiki Veronica. İyiki o yeşil gözlerle karşılaştım ben. İyiki beyaz saçlı kızla tanıştım." Gülümseyerek sıkıca sarıldım. Kısa süre sarıldıktan sonra mırıldandım.
"Fiona'dan uzak dur." Güldü.
"Hadi odamıza gidelim." Bende güldüm ve el ele odamıza geçtik. Akşama kadar şöminenin önünde oturmuş sohbet etmiştik. Çok fazla hayal kurmuştuk. Kahkalarımız gökyüzüne yükselirken şükür ettim. Huzur buydu işte. Sevdiğinin yanında olması mutlu olmana yetiyordu.

💫

"Şuan acıyor mu?" diye sordu kırık koluma bakarken. Başımı iki yana salladım. Neredeyse gece yarısı olmuştu. Doktorun verdiği kremleri yarama sürüyordu. Yaklaşık iki hafta boyunca bunları yapmamız gerekiyordu. Yeterli ot olsaydı birkaç güne hallolurdu ama otlar sadece ölüme yakın hastalar özellikle askerler için kullanılıyordu. Salver her ne kadar istese de kabul edilmediğini söyledi.

Elbisemin yakasını omzuma doğru sıyırdı. Yavaşça yaranın sargısını çıkardı. Dikiş dikilmiş yarama baktım. Çok büyük değildi ama derindi. Bu yüzden içten sızlıyordu.

Hemen dizinde duran küçük kutudaki kremden biraz alıp omzumdaki yaraya sürdü. Soğuk olduğu için irkilmiştim. Yatağın ortasında oturmuş tam karşımda duruyordu.

Krem yarayı yakınca dişlerimi sıktım. Fena yanıyordu. Salver hemen dudaklarını yakınlaştırıp üflemeye başladı. "Dayan hayatım." diyerek üflemeye devam etti.

Krem biraz kuruyunca yeni bezlerle tekrardan yaranın üzerini kapattı. Narin dokunuşları ile omzumu kapattığında gülümseyerek ona baktım. O da gülümsedi.

Bakışları yüzümde gezinmeye başlayınca kaşlarını çattı. Yüzümdeki fondöteni yıkamıştım. Bu yüzden bütün morluklar gözüküyordu.

Elini kaldırıp dudağımın yanındaki yaraya dokundu. Buraya bile krem sürmekten çekinmemişti.

Bir süre yüzümü inceledikten sonra üzerime doğru eğildi. Dudağımın kenarında duran yaraya küçük bir öpücük kondurdu.

Gülümseyerek ona baktım.

"Sırtındakilerine de bakalım." dediğinde arkamı döndüm. Fermuarı mı çekince elbise omuzlarımdan dirseklerime kadar süzülmüştü.

Sırtıma dokunduğunda ürperdim. Parmakları sırtımda gezerken konuştu.
"Hiç mi kıyamadılar sana?" Gözlerimden bir damla yaş akarken nefesi sırtıma çarptı. "Çok acıdı mı?" Başımı iki yana salladım.
"Dayanılabilir kadardı."

Söylediğim cümleye karşılık birşey söylemedi. Sırtımda soğuk birşeyler hissedince krem sürdüğünü anladım. Bu yakacaktı. İkimiz de bildiğimiz için sürdükten hemen sonra üflemeye başladı. "Bir an önce geçecekler." diye mırıldandı.

Krem kuruduktan sonra elbisemin kollarını giydirip fermuarı çekti. Saçlarımı da düzelttikten sonra ellerini karnımda birleştirip çenesini  omzuma yasladı. Siyah saçları benim üzerime düşerken , "Özür dilerim." diye mırıldandı.
"Senin suçun değil Salver."
"Seni daha iyi koruyabilirdim. En azından başına bunlar gelmezdi." Başımı iki yana salladım. "Sen beni en iyi şekilde korudun. Salver sen benim için koca bir orduyu topladın." Ona doğru başımı çevirip burnuna öpücük bıraktım. "Yapamadıklarına değil yaptıklarına bak biraz da." Gülümsedi. "Hep böyle dünyamı güzelleştirecek misin sen?" Kıkırdadım.

"Bilmem ki. Güzelleştiriyor muyum?" Burnunu boynuma götürüp derin nefes aldı. "Hemde çok..."

"Veronica?"
"Efendim?"
"Sana bunları yapanlardan kendi ellerinle intikam almak ister miydin?" Güldüm. "Yoksa onları elime verip ne istersen yap mı diyeceksin?" dedim gülerek. "Tabiki isterdim. Ama sakın onları bulacağım diye saraya falan gitme."
"Yok. Seni burada bırakmam, seni oraya da götüremem. Bu yüzden bende gitmem." Başımı anladım dercesine salladım.
"Dışarı çıkalım mı?" Sorduğum soru ile birlikte kaşlarını çattı. "Bu saatte mi?"
"Evet. Hem herkes uyumuştur. Sadece ikimiz oluruz."
"Olabilir ama yürüyebilecek misin?"
"Tabiki!" diyerek ayağa kalktım. 

O da ayağa kalktı ve askılıkta duran beyaz pelerinimi alıp bana verdi.
"Giy bakalım Altıncık." derken kendisi de siyah ince bir pelerini kafasından geçirdi.

Beyaz paltoyu giyince odaya göz gezdirdim. Çoğunlukla beyaz renk vardı burada. Saray bu kadar siyahken odaları beyaz mıydı? Yoksa sadece burası mı beyazdı?

Odamızdan çıktığımızda zaten sessiz olan sarayda ölüm sessizliği vardı.

Adım seslerimiz etrafta yankılanırken Salver elimi sıkıca tutmuş yürüyordu.
"Çocukluğun burada mı geçti?"
"Sayılır. Ergenlik yıllarımda kalede yaşamaya başladım." Başımı anladım dercesine sallarken merdivenlerden iniyorduk.

"Baban, yani kral Albert neden senin kral olmanı bu kadar istiyor?" diye fısıldadım.
"Halk her zaman Matthew'i zayıf gördü. Gloria ile aşkı ortaya çıkınca ise bütün herkes nefret etti." Dudağının kenarını ısırdı. "O gidince tahtın başına çıkacak bir ben birde Della kaldık. Della'yı asla tahtın başına koymaz. Yakışıklı bir prens için anında ülkeyi satar." dediği cümle ile güldüm. "Cidden mi?"
"Erkeklere ilgisi olduğu kadar zekası olsaydı keşke." Tekrar güldüm. Ne kadar ondan nefret etse de abisi olduğu için biraz da olsa kıskanıyordu.

"Kardeşini kıskanıyorsun." Gülerek başını iki yana salladı. "Ben sevdiklerimi kıskanırım."
"Yine de abilik duyguların kıskanmana sebep oluyor."
"Abilik duygusu ne bilmiyorum. Della beni hiç abi yerine koymadı." Büyük kapıya gelince iki muhafız selam verip kapıyı açtı.

Arkamızdan kapı kapandığında sarayın bahçesine baktım. Devasaydı. Kenarlarda güller vardı. Işıklandırmalarla bahçe çok güzel süslenmişti.

"Sana abi diyor ama." Güldü. "Sadece abi diyor. Üç harften oluşan basit bir kelime." Bana kısa bir bakış atıp ellerini cebine koydu. "Herkes diyebilir."

Sarayın arka tarafına gelince ışıkların burada daha fazla ve daha hoş olduğunu farkettim. Çok hoştu. Fazla gotik bir görüntüsü olsa da hafiften huzur veriyordu.

"Peki sen. Senin neden kral olmanı istiyor?"
"Çünkü tek seçeneğim. Benden başka hiçbir kimseye bu görevi veremez şuan. Umarım sürpriz kardeş çıkar da onu kral yapar." dedi gülerek bende güldüm.

Bastığım yere bakınca çimenlerin tertemiz olduğunu farkettim. Aklıma gelen fikirle Salver'a döndüm.
"Arkana dönsene bi. Sana sürpriz yapacağım." Kaşlarını çatıp yüzüme baktı. Ancak lafımı ikiletmeden arkasına döndü.

O dönünce yere eğilip birkaç çim kopardım. Hepsini birbirine bağlayıp yuvarlamaya başladım. Önceden hep çimlerden kendime yüzük yapar takardım. Bunu yıllardır yaptığım için Salver'a yapacağım yüzük hemen oldu. Ona ben evlenme teklifi edecektim!

Elimdeki çimden yapılmış yüzüğü avuç içime koyup Salver'a döndüm. Ancak gördüğüm görüntü ile şoke oldum. Gözlerim faltaşı gibi açılırken o bana gülümsedi. Kalbim deli gibi çırpınırken heyecandan titrediğimi hissettim.

Önümde diz çökmüş adama baktım.

Güzel, ince dudaklarını araladı.

"İlk kokunu aldım senin. Takip ettim. Takip ederken içimde değişik bir his vardı. Anlamadım. Ne olduğunu anlamadım. Kalbim yıllarca taştan ibaretti. İçinde sevgiye dair en ufak bir kalıntı yoktu." Yutkundu. Elleri titriyordu. O da çok heyecanlıydı.

"O gün seni kaleme aldım. Sabaha kadar sana zarar vermeye çalıştım ama yapamadım. İçimdeki his seninle benim arama duvar örmüştü sanki. Ve yavaş yavaş anladım. Kalbimdeki taşlar parçalara ayrıldı ve Veronica adındaki beyaz saçlı kız yeniden bir kalp inşa etti. O kız çok özeldi. Gülünce gözünün yanında küçük bir çizgi oluşuyordu." Gülümsedi. Sanki okuduğu romanı anlatır gibi anlattı.

"Yeşil gözleri baktığı yerlere mutluluk dağıtıyor, hafif kırmızı dudakları beni çileden çıkarıyordu. O rahatlatıcı sesi ise duyulmaya değerdi."

"Kalbini durduracaktım ama sen geldin kalbimi iyileştirdin. Seni öldürecektim ama sen geldin beni yaşattın. Canını yakacaktım ama sen geldin yaralarımı sardın. Beni hayata döndüren, ruhumun ilacı olan uğruna imkansızı gerçekleştireceğim tek kişi olan kız. Benimle evlenir misin?"

<><><><><><><><><><><><><><><><>

Selamm yeni bölüm ile geldimmm 🙃

Bölüm nasıldı??

Salver'ın teklif etmesine sevindiniz miii?

Gelecek bölüm tahminlerniz?

Sizi seviyorum iyiki varsınız iyi okumalar dilerim 💫

Continue Reading

You'll Also Like

165K 7.2K 15
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...
1.7K 204 14
"Bende inancımı kaybettim. Diyor ya şarkıda, bizden olsun isterdim, diye. Ben o şarkının, bizden olmadı, kısmıyım Rüzgar." #imkansız 115 (16.1.2024) ...
3.3K 964 72
Peygamberimiz Hz. Muhammed Sav'in hayatını ezberden siyer anlamında bilmek yetmez. Onun yaptıklarını nedenleriyle, nasıllarıyla irdeleyip bunlardan k...
753K 17.4K 56
"Madem çok ısrar ettiniz, o zaman artık bey diyebilirim." deyip gülümsedim, bandı yapıştırdıktan sonra yutkundu. "Boşver beyi." deyip dudaklarıma yap...