GÜVENLİK (Tamamlandı)

Von cokdeger

26.9K 7.1K 2.8K

Battal ailesinin güvenliğini sağlayan ekibin başına gelen umulmadık olayla hayatları değişir. Bu değişime aya... Mehr

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
.Bölüm 16.
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25

Bölüm 17

871 279 108
Von cokdeger

Tarık tek gecelik ufak çantasını hazırlarken sessizdi. Neva'nın bir gece de olsa tek başına ne yapacağını merak ediyordu. Her an yanında olamazdı, tek başına idare etmesini bilmeliydi fakat hala içinde acısı vardı. Geldiği günden beri onu bırakmamaya özen göstermişti. Belki bugün sınav olacaktı.

Neva işe gitmek için hazırdı. Bu sabah Tarık'ın onu bırakmasını kabul etti. Akşam düşünmemeye çalışsa da aklına geldikçe derin nefesler alarak kendini rahatlatmaya çalışıyordu. Neva makinesinin başına geçerken Tarık anne ve babasını görüp gidecekti. Melek hanım, oğlunu görünce hemen kollarını kaldırıp sıkıca sarıldı.

"Ah günümü aydınlatanım, hoş gelmiş"

"Annemm..."

Her erkek, aşkı annesinden öğrenirmiş. Herkes için geçerli olur mu bilinmez ama Tarık kesinlikle annesinden öğrenmişti. Şehir dışına çıkacağını söyledikten sonra atölyenin kapısına yanaştı. Neva'nın dikkatini çekmeye çalışıyor fakat kız başını makineden kaldırmıyordu. İçeri girip direk yanına gidebilirdi fakat bu dikkatleri üzerine çekerdi. Zaten kızın bu konuda sıkıntısı vardı. Biraz daha oyalanırsa geç kalacaktı. Neyse ki Neva'nın arkadaşı ondan önce görüp kızın kolunu dürttü. Neva şaşkınca arkadaşına bakarken o, Tarık'ı işaret etti. Neva sakince yerinden kalkıp kapının önüne çıktı.

"Bir şey mi oldu?"

"Gidiyorum da..."

"Hm... Tamam... İyi yolculuklar"

"Müsait olunca seni arayacağım. Yalnız kalma, Ela'nın yanına git"

Neva kolunu sıvazlayarak "Merak etme" dedi.

"Ediyorum"

Bir süre göz göze kaldılar. Sıkıca sarılıp vedalaşmak isteseler de ellerini arkada birleştirerek birbirlerinden uzak kalmaya çalıştılar. Son bir görüşürüz dedikten sonra ayrıldılar. Neva işinin başına, Tarık arabasına.

Günün yoğun geçeceği daha sabahtan belli olmuştu. Ercüment bir dizi toplantıya girecekti. Cüneyt ve Tarık bir adım ardında, keskin bakışları çevrede onu takip ediyorlardı. Yamaç ve Duru ise arkalarından ilerliyordu. Duru daha öğlen olmadan bacaklarının ağrısından şikâyet etmeye başlamıştı.

"Benim sizin gibi uzun bacaklarım yok. Neden bu kadar hızlı yürüyorsunuz? Yetişemiyorum!"

Yamaç ciddi ifadesini bir anlık bozarak hafifçe tebessüm etti. Duru, Ercüment'in her işini görebilen bir asistandı fakat arıza vermesi kaçınılmazdı. Ercüment tez canlı olması ve eline aldığı işi hemen bitirmesiyle tanınırdı. Bu da hızını eksik etmiyordu. Yer değiştirmeler, toplantılar bittikten sonra otele gelebildiler. Önce yemek yediler ardından da Ercüment'in süit odasına çıktılar.

Çalışma masasında Ercüment ve Duru'nun bilgisayarları açık çalışıyorlardı. Diğerleri de kendilerini koltuklara atmıştı. Cüneyt, Ela'ya attığı mesajları Yaman'dan saklamaya çalışıyordu. Canı sıkılan adam kendine eğlence Cüneyt'i belirlemişti. Tarık'ın ise aklı Neva'daydı. Gün içinde aramaya fırsatı olmamıştı. Burada herkesin içinde konuşamazdı. Bir an önce odasına gidip aramak istiyordu.

Ercüment saatine bakıp ona geldiğini gördü.

"Çocuklar bu saatten sonra dışarı çıkmayacağız. Odalarınıza gidip dinlenebilirsiniz"

Hepsi aynı anda ayağa kalktı. Duru da kalkmıştı fakat Ercüment'in şaşkın bakışlarıyla olduğu yerde kaldı.

"Sen nereye?"

"Ben mi? Hiç... Eteğimi düzelttim sadece" diyerek yerine oturdu. Kendisine sırıtarak bakan üç güvenliğe gözlerini şaşı yaptı. Ortaya döktüğü yalana kimse inanmamıştı. Duru'nun kendisini kurtaramamasına gülümseyerek odayı terk ettiler.

Duru önündeki deftere not alıyordu. Bir elini çenesine yaslamış robot gibi çalışıyordu. Geç vakte kadar çalışmak alışkanlık haline gelmişti. Ercüment iş adamı olarak oldukça yoğundu bir de parti işleri eklendiğinde kendine ayıracak bir anı bile kalmamıştı. Şikâyetçi de değildi. Çalışmayı seviyordu. Bir gün 'Bir kişi için bile faydalı olabilsem, ne mutlu bana' demişti. Bu çalışkanlığı sayesinde sevilen bir adamdı. Genç milletvekilleri arasındaydı bu da onu özel yapıyordu. Kendinden büyük ve deneyimli diğer vekillere kafa tutabiliyordu.

"Duru bir kahve içelim mi?"

"İçmeyelim"

"Neden?"

Duru başını defterinden kaldırmadan cevap veriyordu.

"Uykunuz kaçarsa sabaha kadar çalışırsınız. Sabah erken toplantınız var"

Ercüment başını eğerek yüzüne bakmaya çalıştı.

"Sen bana laf mı attın?"

"Ne haddime?" derken bile adama bakmamıştı. Aslında sabaha kadar çalışmak istemeyen kendisiydi. Çalışmayı ne kadar severse sevsin gece uykusunu almak istiyordu. Duru çalan telefonuna baktı. Babası arıyordu.

"Canım babam arıyor"

"Kurtarıcı babana selam söyle"

Duru kıkırdayarak yerinden kalktı. Bir süre babasıyla konuşup salona geri geldiğinde telefonu Ercüment'e uzattı.

"Sizinle konuşmak istiyor"

Ercüment gülerek telefonu kızın elinden alırken "Beni, babana mı şikâyet ettin?" dedi. Duru sadece sırıtmakla yetindi. Ercüment her zaman Duru'nun babasıyla saygılı ve samimi bir şekilde konuşurdu. Pencerenin önüne gidip konuşmaya başladı. Sıradan bir sohbet ettiler, gülüştüler ve birbirlerine saygılarını ileterek kapattılar. Masaya gelip yerine oturduğunda Duru kısılmış gözlerle bakıyordu.

"Hiç uğraşma. Babanla aramıza giremezsin"

"Fark ettim" diyerek derin bir nefes aldı ve çalışmaya devam etti. Babasına 'Ercüment Beye biraz dinlenmesini söyle' demesi bir işe yaramamıştı. Hiç arkadan iş çevirmeyi beceremiyordu.

Yamaç duş alacağını söyleyerek banyoya girdi. Tarık üzerindekileri çıkartıp yatağın içine girdi ve Neva'ya mesaj attı. Cevap beklemesine gerek kalmadan hemen geldi. Birkaç günlük yazışmanın ardından Tarık görüntülü aramak istediğini söyledi. Ekranda Neva'nın yüzü belirince onun da yüzünde yakışıklı gülümsemesi vardı.

"Evde yalnız mısın?"

"Ela ve Balın'ın yanındaydım ama uykumuz gelince eve geldim"

"Uyuyabilecek misin?"

"Deneyeceğim"

"İstersen uyuyana kadar kapatma telefonu. Belki işe yarar"

"İsterim ama bana gününü anlat"

"Masal mı istiyor canın?"

Neva gülerek başını salladı. Telefonunu yastığa dayayıp yattı. Elleri yanağına yaslı Tarık'ın anlattıklarını dinliyordu. Tarık önemli, önemsiz bir sürü ayrıntı anlattı. Neva'nın gözleri yavaşça kapanmaya başladı. Uyuduğuna emin oluncaya kadar anlatmaya devam etti. Neva uyumuş ve oda sessizleşmişti ama Tarık telefonu kapatmamış, Neva'nın uyumasını izlemeye devam ediyordu. Teknoloji ne güzeldi. İnsan sevdiğinin yüzünü ekrandan bile olsa görebiliyordu. Neva'nın sıkıntı yaşamadan uyuyabilmesi içini rahatlatmıştı. Karşısında o gün yaşadığı atağı yaşamış olsaydı çıldırırdı.

Yamaç gürültüyle banyodan çıktı. Üzerinde sadece çamaşırı vardı. Tarık "Şşt!" dedi ve ekranı eliyle kapattı. Sesi hiddetli ama kısıktı.

"Sessiz ol Yamaç! Hem neden çıplaksın?"

"Donum var" diyen adam şaşkınca bakıyordu.

"Gir çabuk yatağına! Neva uyuyor"

Elini ekrandan çekince Yamaç uzanıp ekrana baktı ve kocaman açılmış gözleriyle "Bu nasıl aşk ya?" dedi.

"Yamaç çeneni kapa ve yat. Ayrıca ağzından ve kıçından çıkan seslere de hâkim ol"

"Uyurken mi?"

"Evet!"

Yamaç örtüyü kaldırıp içine girdi. Dirseklerinin üzerinde doğrulup şüpheyle Tarık'a baktı.

"Sen hâkim olabiliyor musun?"

"Tabii ki" dedi Tarık kendinden emin bir şekilde.

"Aşka bak be... Adamın ağzını da götünü de tıkayabiliyor"

"Yamaç!"

"Of keşke amirimle aynı odada kalsaydım ben. Şimdi her çıkardığım seste azar işiteceğim"

Tarık kaşlarını çatıp arkasını döndü ve Neva'yı izlemeye devam etti. Yamaç dayanamayıp tekrar doğruldu. Uzanıp ekrana baktı. Neva derin uykudaydı.

"Siz nasıl böyle âşık oldunuz?"

Tarık bir süre olduğu gibi durdu. Aklında Yamaç'ın sorusu vardı. Kendi cevabını biliyordu ama ya Neva?

"Kendimi biliyorum, duygularımı yorumlayabiliyorum ama Neva ne düşünüyor bilmiyorum Yamaç. Sence belli etmeli miyim?"

"Ben kızlarla çıkmayı, güzel zaman geçirmeyi severim ama aşk bildiğim bir konu değil. Yani o duyguyu bilmiyorum ama gördüğümü de anlarım. Bence Neva da sana boş değil"

"Belki sadece sığınacak limanımdır"

"Limanlar güvenli ve korunaklı yerlerdir. Kadınlar huzur buldukları yerden ayrılmak istemezler abi. Bence Neva senin yanında çok huzurlu. Ayrıca karşımdaki manzara huzurdan fazlasını içeriyor"

Tarık derin bir nefes verip başını yastığa yasladı ve gözlerini tavana dikti. Yamaç'ın söylediklerinin doğruluk payı çoktu. Belki de döndüğünde duygularını belli etmeliydi. Tarık'ı düşünceleriyle baş başa bırakan Yamaç yorgun bedenini uykuya bıraktı. Yastığına sıkıca sarıldı yerine yerleşti.

"Yamaç..."

"Hı?"

"Ben gece osurup kızı uyandırmış mıyımdır?"

Yamaç yüzünü yastığa gömüp kahkahalarla gülmeye başladı. Bu defa Tarık da onunla gülüyordu.

**

Sabah Yamaç odadaki konuşma sesiyle uyandı. Başını arkaya çevirdiğinde Tarık'ı kulağında telefonla gördü. Göz göze geldiklerinde Tarık sırıttı.

"Yamaç da günaydın diyor Neva"

Yamaç gözlerini devirip kalktı ve banyoya gitti. Dişlerini fırçalarken Tarık kapıda belirdi. Elleri belinde yüzünde saçma bir sırıtmayla duruyordu. Yamaç ağzını çalkalayıp sırıtık adamın karşısında durdu.

"Rica ederim bana bunu yapma. Akşam yeterince âşık haline maruz kaldım ama sabah olmaz"

"Her şeye sen şahit oldun. Kiminle paylaşayım?"

"Cüneyt! Amirim en yakın arkadaşın değil mi? Senin bu halini çekmeye mecbur"

"Ama sen, kolum kırıkken donumu bile topladın"

"Evet ama bu donunla karşıma geçip sırıtarak aşkını anlatmanı dinlememi gerektirmiyor! Hem de sabahın yedisinde!"

"Çok sıkıcısın Yamaç"

"Evet, sıkıcıyım, gece osuruyorum ve âşık değilim."

Yamaç duruma nokta koyup takım elbisesini giymeye başladı. Şimdiye kadar hep erkekçe muhabbetler döndürdüğü abileri şimdilerde aşk kuşu olmuş uçuyorlardı. Önce Cüneyt şimdi de Tarık... Kendisine ne zaman sıra gelecek belli değildi.

Önce Duru'yu odasından aldılar ardından Ercüment'in kapısına gelip çaldılar. Kapı hemen açıldı. Ercüment erkenden kalkmış ve hazırdı. Gün kadar aydınlık gülümsemesiyle baktı.

"Günaydın gençler! Hadi önce iyi bir kahvaltı yapalım"

Her biri günaydın diyerek asansöre yöneldi. Ercüment yan gözle Duru'ya baktı.

"Uykunu aldın mı?"

"Aldım tabii... Bugün kimse beni yıkamaz"

Ercüment arkadan gelenlere bakıp "Dedi yarım saat sonra bacaklarım ağrıdı diye söylenmeye başlayacak kadın" dedi. Asansörde de Duru'ya gülmeye devam ettiler. Dört iri adamın arasında minicik kalmış kadın kaşlarını çatmış, dudaklarını kabartmış duruyordu. Asansör alt kata gelip kapıları yana açıldığında kendisine öncelik verdiler. Yeterince damarına basmışlardı. Şimdi gönül alma zamanıydı.

Dolu kahvaltı masasında karınlarını doyurmaya başladılar. Ercüment "Duru..." dedi çünkü her cümlesi kadının ismiyle başlıyordu.

"Hah! Günün ilk Duru'su geldi. Vira bismillah"

Ercüment gülümsedi. Bu sıralar daha fazla gülümsemeye başlamıştı. Arkadaşlarını kaybetmeden önceki zamanlarına dönüyordu. Arada dalıp gitmeleri vardı. Özellikle Balın'la konuştuktan sonra ama yine de iyi idare etmişti.

"Oğuzhan'la konuştun mu?"

"Konuşmadım. Saat daha erken, henüz aklına bir soru gelmemiştir."

"Anlamadım"

Ercüment çatalı havada kalmış bakıyordu. Gerçekten de Duru'nun ne demek istediğini anlamamıştı. Duru fark edince açıklamaya geçti.

"Şöyle ki; Oğuzhan'ın ne zaman aklına bir şey gelse ya da sizden izin alması gerekse önce beni arıyor. Galiba beni, kendisinin de asistanı sanıyor"

"Bu rahatsızlık veriyorsa onunla konuşurum"

"Sakın! Ben Oğuzhan'la sohbeti ve yardım etmeyi seviyorum. Engellemeyin lütfen"

"Sonra yorulup arıza veriyorsun Duru"

"O daha sizin potansiyelinize ulaşmadı Ercüment Bey. Siz her cümlede Duru diyorsunuz. O arada bir"

Ercüment gülerek üç güvenliğe döndü. Bir yandan doymayan karınlarını doldurmaya çalışıyorlar bir yandan da ikilinin eğlenceli atışmalarını dinliyorlardı.

"Sizce de dili fazla uzun değil mi?"

Tarık "Sadece boyu kadar" diyerek kızın kısa boyuna atıfta bulundu. Gerçi Duru çok kısa değildi, kendileri fazla uzundu. Duru tereyağ bıçağını tehditkâr şekilde elinde çevirmeye başladı. Yamaç ufak bıçağı indirdi.

"Kendisi aşk sarhoşu Duru, kusuruna bakma. Akşamdan beri ne dediğini bilmiyor"

Yamaç'ın açıklamasıyla dikkatler Tarık'a döndü. Masanın konusu hemen değişti. Ercüment de meraklanıp yönünü Tarık'a çevirdi.

"Şu seninle kalan kız mı? Duru neydi adı?"

"Neva, Ercüment Bey"

"Hah! Neva mı?"

Tarık avcunu alnına vurdu. Yamaç'ı nasıl öldürse? Cüneyt de güldüğü için yardım etmeyeceği belliydi. Zamanında can arkadaşıyla çok dalga geçmişti. Şimdi masaya yatırılıp portakalla süslenen kendisi olmuştu.

**

Akşama doğru seyahat sona ermiş eve dönme zamanı gelmişti. Önce Duru'yu eve bıraktılar. Cüneyt, Duru'nun kapısını açmak için arabadan çıktığında Ercüment, Duru'ya döndü.

"Teşekkürler Duru"

"Rica ederim Ercüment Bey, işimi yapıyorum."

"Hayır, çok daha fazlasını yapıyorsun. Ailene saygılarımı ve teşekkürlerimi ilet lütfen"

Duru mahcup olmuştu ve yanakları kızardı. Ercüment her zaman takdir etmeyi severdi fakat bu defa ses tonu daha yumuşak, naifti ve içine işlemişti. Boğazı düğümlenince cevap veremedi. Sadece başını salladı ve arabadan indi.

Görevlerini layıkıyla tamamlamanın rahatlığıyla evlerine dönen iki adam aceleci davranıyorlardı. Sıcak yuvalarında onları bekleyen sıcacık insanlar vardı. Tarık'ın heyecanı biraz daha farklıydı. Neva'nın nasıl karşılayacağını merak ediyordu. Yaman'dan da gazı almıştı ama fos da çıkabilirdi.

"Cüneyt... Neva'yı görünce sarılsam yanlış anlar mı?"

Cüneyt sinsice sırıttı.

"Gün olur devran döner. İlişki gurusu Tarık Efendi, kuyruğunu kıstırmış korkak bir kedi gibi yardım mı dileniyor benden?"

"Ben sana böyle mi yaptım?"

"Yoo... Sen tüm ekibe anlatıp, toplu yardım girişiminde bulundunuz."

"Benden sakladıklarını saymaya başlayayım mı Cüneyt?"

"Sarıl Tarık"

Evin önüne gelene kadar Tarık dizini sallayıp durdu. Cüneyt sinir olsa da söylemedi. Ne dese karşısına farklı bir atakla çıkıyordu. Yorgunluğunu arkadaşı ile kavga ederek değil, sevdiklerine sarılarak atmayı tercih etti.

Evde de farklı olmayan bir bekleyiş vardı. Balın gelecekleri saati öğrendiğinden beri camın önünden ayrılmamıştı. Ela'nın merak etme 'az kaldı' demesi bile kızı pencereden ayırmadı. Ayrılıkların en acısını yaşamış yüreği daha fazlasını hala kaldıramıyordu. Abisini görünce tüm sıkıntısının uçup gideceğini biliyordu. Bu nedenle de gözünü yoldan ayırmadan bekledi. Araç köşeyi döndüğünde ise yerinden fırlayıp "Geldiler" diyerek kapıya koştu.

Karşı dairede de pencere kenarında bekleyen biri vardı. Ela'nın 'Gel bizde bekle' demesine karşı gelmiş eve gidip güzel bir masa kurmuştu. Özenmiş, süslemiş, mis gibi yemekler pişirmişti. Bir önceki geceyi az sorunlu atlatabilmişti. Tarık aramadan önce evin tüm ışıklarını yakmış ortada dönüyordu. Ne yapacağını bilmeden, atak geçirmemek için oyalanmaya çalışmıştı. Tarık her zaman olduğu gibi iyi gelmişti. Bu eve geldiği ilk günden itibaren onunla yaptıklarını düşündü. Her birinde komik bir yan vardı. Tarık eğlenmeyi seven bir adamdı. Evine bağlıydı, yardımseverdi. Bazen içli içli gözünün içine bakıyordu ki bu Neva'yı bulutların üzerine çıkarıyordu. O bilinçsiz ilk öpücük bile tartışılmaz şekilde mükemmeldi. Yumuşacık öpmüştü.

Karşı kapının açıldığını duyunca beklemeden Neva da kapıya çıktı. Balın kendini Cüneyt'in kollarına atıp sıkıca sarıldı. Sanki bir gece değil binlerce gece ayrı kalmış gibi sarılmıştı. Cüneyt kendine koala gibi sarılmış kızı kollarının arasında tuttu. Sevdi, öptü, kokladı. Sevgi sözcüklerini eksik etmedi. Sonra bir kolunu açıp Ela'yı yanına çekti. Şimdi tamamlandılar.

Tarık yanlarından geçerken sevgiyle bakıp Balın'ın saçlarını okşadı. Hala bu görüntü burnunun direğini sızlatıyordu. Dağılmamak için evine yöneldi. İşte onu bekleyen de kapıda, elleri önünde bağlı duruyordu. Kocaman gülümsediler birbirlerine. Tarık'ın beklemediği oldu. Neva kollarını kaldırıp boynuna sarıldı. Sıkıca sarıldı, havaya kaldırıp bıraktı. Kollarını ayırmadan başını geri çekerek yüzüne baktı.

"Nasılsın?"

"İyiyim. Hoş geldin"

"Hoş buldum"

İçeri girip çantasını kenara koyan Tarık, ayakkabılarını çıkartırken evden gelen mis gibi kokuyu aldı. Özendiği her an bir bir önüne geliyordu. Evde kendisini bekleyen güzel bir kadın. Havaya yayılmış mis gibi yemek kokusu. Sevgi dolu bir karşılama.

"Karnın aç dimi?"

"Şu kokuyla tok olsam bile acıkırdım"

Yemeklerini yerken Neva iş yerindeki yeni ustabaşını anlattı. Herkesin beklediği dışında atölyenin tecrübeli çalışanlarından biri seçilmişti. Melek Hanım bugün herkese ilan etmiş ve yeni ustabaşını tebrik etmişti. Neva üzerinden kalkan yükle memnundu. O Çiler denen kızın insanlara attığı yalanlar ortaya çıktığı gibi kendisi de aynı konumda kalmıştı. Bir ara arkaya gidip ağladığını duymuştu diğer kızlardan ama umursamadı. Çiler onu üzmüş ve haksızlık etmişti.

"Benim zaten ustabaşı olacağım yoktu. Daha neyim ki başa geçeyim ama Çiler de bence hak etmiyordu. Melek Hanım çok doğru bir karar verdi. Hem deneyimli hem de herkesle güzel ilişki kuran birini seçti. Ben memnunun valla, gerisi düşünsün"

"İşini seviyorsun"

"Çok seviyorum. Melek Hanım aynı adı gibi. Sami Bey de bizi çok güldürüyor. Aramızda dolaşıp şakalar yapıyor. Günümüzü güzelleştiriyor. Orası sanki eşinin iş yeri değil de oyun alanıymış gibi"

Tarık da gülümsedi. Babasının şakacı yönünü bilirdi. Gülmeyi eğlenmeyi çok severdi. Neva'nın onların yanında mutlu olması daha da gurur vericiydi. Ailece Neva'yı sarmalamış olmaktan memnundu.

"Oh! Artık seni işe bırakıp alabilirim. Dedikodularda bittiğine göre sorun kalmadı."

"Yani... Dediğin gibi dedikodular bitmez ama onları duymamaya çalışacağım"

Tarık uzanıp burnundan makas aldı ve "Aferin sana" dedi. Etrafın sözleriyle hareket etmesini istemiyordu. Kendi yaptıkları ve yapacakları önemliydi. Her ne kadar yanında olsa da Neva'nın canı istediği gibi yaşamasını istiyordu.

Tarık duş alıp geleceğini söyleyerek masadan kalktı. Neva mutfağı toparladıktan sonra koltuğa yayıldı. Şöyle bir etrafına baktı. Burası evi olmuştu. Artık kabullenmişti. Tarık'la yaşamayı sevdiği gibi komşuları da çok tatlıydı. Ela iyi bir arkadaştı. Dinlemeyi seviyordu. Arada verdiği heyecanlı tepkiler eğlendiriciydi. Balın ise minik bir ceylan gibiydi. Bazı zamanlar dimdik durup herkese kafa tutan laflarını cesaretle savuruyor bazen de ürkek bir şekilde güvendiği kollara sığınıyordu. Ürkek hali can sıkıcıydı, üzüyordu ama daha çok gençti. Yaşadıkları ağırdı.

Tarık hızlı bir şekilde giriş yaptı.

"Ee... Bu gece ne yapıyoruz?"

"Benim planım yok"

"Canın medeni kalça kıvırma istemez mi?"

Karşılıklı gülüştüler. Salsa'nın yeni adı medeni kalça kıvırma olmuştu. O mu bu mu derken kuvvetli bir gök gürültüsüyle elektrikler gitti. Ortalık zifir karanlık oldu. Burunlarının ucunu bile göremezken Tarık bir anda sarsıldı. Neva ışıkların gitmesiyle kendini Tarık'ın yanına attı. Yıldırımının anlık ışığı sayesinde yüzlerini görebiliyorlardı.

"Yıldırımdan korktuğunu söyleme sakın"

"Yıldırımdan değil, karanlıktan korkuyorum"

"Yok artık"

Tarık gülmeye başlayınca Neva sinirlenip çimdirmeye başladı. Tarık daha çok gülüyor Neva şiddete devam ediyordu. Tarık'ın canı yanmıyor aksine gıdıklanıyordu. Bir süre sonra kızın ellerini tuttu.

"Tamam, dur yapma. Gülmekten çatlayacağım"

"Gül diye yapmıyorum. Sinir etme beni"

Tarık arada gördüğü çatık kaşlara dayanamayıp kızı kollarının arasına aldı. Neva'nın aksine onun yüzünden gülümseme eksik olmadı. Neva'yla yan yana olmak, uğraşmak hoşuna gidiyordu. Elini yanağına koyup parmağıyla okşadı. Anlık çakan şimşekle burun buruna geldiler. Neva için tanıdık bir andı. Uyurken öpmüştü. Peki ya şimdi? Kalbi hızla atmaya başladı. Nefeslerini birbirlerinin yüzünde hissediyorlardı. İkisi de farkındaydı olacakların ama ilk cesaret gösterecek kim belli değildi.

"Neva" dedi Tarık kısık ama yoğun bir tonlamayla.

"Ben cesaret edemiyorum Tarık ama sen bir daha yapabilirsin"

O an Tarık'ın düşünceleri bir anda karıştı.

"Ben... Daha önce seni hiç öpmedim"

"Öptün... Uyurken"

Tarık hafif geri çekildi. Gözleri karanlığa alıştığı için biraz da olsa Neva'nın yüzünü görebiliyordu.

"Neva yemin ederim seni uyurken hiç öpmedim"

"Ben değil, sen uyuyordun Tarık. Geçen gün hani beni sıkıştırmıştın neyin var diye. O gün işte"

Adam bir anda gülmeye başladı.

"Ne yani ben uyurken seni öptüm mü?"

Neva, onun inanmadığını sanıp endişelendi. Kendini nasıl inandıracağını bilmiyordu. Yalnızlardı ve tek uyanık olan kendisiydi.

"Ya ben uyurken ne güzel şeyler yapıyormuşum"

Son cümle kızın içine su serpti. O su, kısa zamanda alevlere dönüştü. Tarık yanaklarını avucunun içine aldı ve dudaklarını kendine almak ister gibi öptü. Öyle kısa ve minik bir öpücük de değildi. Sahiplenmişti. Tüm duygularını aktarmak ister gibi öptü. Aldığı karşılık tam istediği gibiydi. 

Weiterlesen

Das wird dir gefallen

7.6K 2.7K 19
Fatih ile Yasemin'in çocuklukları aynı yerde geçmiş okul okumak için gittikleri yerlerde ayrı düşmüş iki gencimiz. Zehra kuzeni Fatih' e büyük hayra...
13.5K 1.5K 15
Baekhyun uçan balonun ipine dileğini bağladı ve annesine gülümseyerek gökyüzüne saldı. Balon ,o sırada gökyüzü diyarında babasından azar yiyen, kana...
Meneviş Von ⠀ོ

Kurzgeschichten

122K 7.9K 31
Kasabaya tanıdık bir yabancı geldi, bir menekşeyi hoyrat rüzgârıyla yeşerdiği kayalıktan söküp yolunun üzerine düşürdü. İlk yayım 11Haziran2021 Bitiş...
Menesa Von Aydeniz_2

Spirituelles

1K 103 3
Bir Yusuf hikayesi... Züleyha kimdi peki?