GÜVENLİK (Tamamlandı)

By cokdeger

28.1K 7.3K 2.8K

Battal ailesinin güvenliğini sağlayan ekibin başına gelen umulmadık olayla hayatları değişir. Bu değişime aya... More

Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
.Bölüm 16.
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25

Bölüm 15

1K 279 83
By cokdeger

Tarık kapıda duran Yamaç'ın yanında durdu.

"Asayiş berkemal mi Yamaç"

"Evet efendim"

"Cüneyt nerede?"

"Ercüment Bey'in yanında"

"İyi"

Bir süre sessizce yan yana durdular. Tarık etrafa bakarken arada Yamaç'ın kendisine attığı kaçamak bakışları yakaladı. Aklından her ne geçiyorsa belli ki söyleyemiyordu. Yamaç'la araları iyiydi, her konuda konuşabiliyorlardı fakat bu defa sorun neyse adamın kıvranır bir hali vardı.

"Müjgân Hanım çok sık gelmiyor galiba"

İşte baklanın kim olduğu belli oldu.

"Hangi Müjgân?"

"Amirimin kardeşi"

"Hıı... Sevgilim yani"

Yamaç'ın gözlerinin büyümesi şaşkınlık seviyesini belli ediyordu. Tarık içinden gülse de dışarıya belli etmiyordu.

"Siz Müjgân Hanım'la sevgili misiniz?"

"Olamaz mıyız?"

"Olur... Olur tabii de... Hiç söylememiştin"

"Hayırdır? Nedir sende ki bu Müjgân merakı?"

"Hiç"

Tarık an be an Yamaç'ın yüzünün düşmesini izledi. Daha fazla üzmek istemedi.

"Müjgân küçükken, Cüneyt'i kızdırmak için birbirimizi sevgilim diye çağırırdık. Sonra öyle kaldı. Müjgân ne kadar Cüneyt'in kardeşiyse benim de o kadar kardeşim"

Yamaç'ın dudakları geniş bir yay çizerek kulaklarına doğru yayıldı. Tarık yan gözle adamın mutluluğunun genişlemesini görebiliyordu. Tehlikeli bir sırıtmayla başını ağır çekimde ona çevirdi.

"Bu gülümsemeyi Cüneyt'in yüzüne karşı yapsana"

Yamaç anında dudaklarını gerçek formuna getirip kaşlarını çattı. Tamam, amirini severdi ama bu konuda amiri onu farklı bir şekilde sevebilirdi. Tarık'ın yanında kıkırdamasını bile duymazdan geldi. Bir süre gülme eylemini rafa kaldırmalıydı.

Akşam olduğunda Tarık arabasını atölyenin otoparkına park etmiş çalışanların paydos etmesini bekliyordu. Çoğu kadınlardan oluşan çalışanlar sırayla kapıdan çıkmaya başladı. Her çıkan Tarık'ı görüp başıyla selam verirken o da samimiyetle her birini selamlıyordu. Neva çıktığında yaslandığı arabadan kalktı. Neva arkadaşlarına iyi akşamlar dileyerek yanına geldi. Tereddütle bir çalışanlara bir Tarık'a baktı.

"Ben gelirdim"

Tarık kapısını açıp binmesini bekledi. Usulca yerine oturdu. Başını öne eğmiş bekliyordu. Çalışma arkadaşları tarafından yanlış anlaşılmak istemiyordu. İçlerinde bir iki tane kadın vardı ki acımasızlıklarıyla ünlülerdi. Önceden değilse bile şu an onların dikkatini çekmişti. Yola çıkmalarıyla içini döküverdi.

"Sen beni böyle gelip alırsan yanlış anlaşılacak"

"Ne anlayacaklar Neva?"

"Ya işte..."

Tarık ne demek istediğini anlamış olsa da pek umurunda değildi.

"Kim ne isterse düşünebilir Neva. Başkalarının düşüncelerine göre hayatımı idame ettiremem. Şu an böyle olması gerekiyor ve oluyor"

"Sana söylemesi kolay tabii sen erkeksin"

"Her iş yeri ayrı kaynayan kazandır. Bugün beni dillerine dolarlar yarın seni... O biter başkasına geçerler. Önüne geçemezsin. Sessiz dursan sinsi derler, sesin çıksa cazgır derler. Memnun edemezsin. Ya yalakaları olursu ki o da ilk satılacaklardır ya da önemsemez kendi yoluna bakarsın"

"Yani diyorsun ki seni almaya devam edeceğim"

"Aferin sana ne güzel anladın"

Neva dudak büküp sustu. Tarık müzik açıp şarkıya eşlik etmeye başladı. Yatma saatine kadar evin içinde her şey normal gidiyordu. Yemekte Neva işini sevdiğini ve özlediğini anlattı. Çalışmayı seviyordu. Tarık zevkle onu dinledi. Dinlerken de gözlerini yüzünden ayırmadı. Sabah fark ettiği güzelliği artık dikkatinden kaçmıyordu. Kıza bakışı farklılaşmaya başladı. Hareketlerini, mimiklerini daha dikkatli inceliyor her birini aklına kaydediyordu. Aklına kaydederken kalbi de boş durmuyordu.

Neva'nın gözleri küçülmüş etrafa boş bakışlar atmaya başlamıştı. Tarık da yorgundu ve bir koltuk vakası daha yaşamak istemiyordu.

"Neva uykun geldi"

"Yok gelmedi"

"Of! Direnme işte için uyudu bile. Rica ederim artık koltukta yatma. Ben yatağıma gidiyorum, istersen oraya gel"

"Saçmalama! Orası yatak"

"Bende onu diyorum. Kocaman yatak varken kıç kadar koltukta uyumayalım. Yalnız uyuyamadığının farkındayım."

Neva gözlerini kaçırarak "Yatak tehlikeli" dedi. Tarık'ı uyku ilacı bellemiş bedenine söz geçiremiyordu. Yalnız da yatamadığı için koltuğa razıydı ama bir erkekle aynı yatakta yatmak da şu an fazlaydı. Kalp atışları yine hızlanmaya başladı. Gerçi bu, o öküz oturması hissi değildi. Panik evet, korku evet, heyecan evet... Tarık öküz değildi. Bu başka bir kalp çarpıntısıydı. Artık bedensel tepkilerinin ne anlama geldiğini çözemiyordu.

"Yatak mı tehlikeli? Hayır canım bir erkekle yaşıyorsan yatak değil evin her köşesi tehlikelidir ama ben üstün performansla her tehlikeyi bertaraf ediyorum. Şimdi tehlikesiz yatağımda yatmaya gidiyorum"

Tarık, Neva'nın sorununa bir çözüm bulması gerektiğini ve bunu acilen yapması gerektiğinin farkındaydı. Her ne kadar onunla yan yana uyumak keyifli olmaya başlasa da ortada ciddi bir sorun vardı. Şimdi yanına gelir mi gelmez mi bilmiyordu. Gelmezse yine koltuk yollarına gül dökecekti.

Başucundaki ufak ışığı açıp yattı. Arkası kapıya dönüktü. Neva gelmeden uyuyamazdı. Neva yalnız kalınca düşündü, tek başına odasında uyuyamıyordu ama belki salonda uyuyabilirdi. Gözlerini kapatıp en azından bedenini dinlendirmeye çalıştı.

Neva koltuğun ucunda katlı duran battaniyeyi alıp üzerini örttü. Kaç gündür koltukta uyuyabiliyordu yine başarabilirdi. Bu defa karşı koltukta Tarık yoktu. Gözü sürekli karşıdaki boş koltuğa kaydı. Sağa döndü sola döndü ama olmadı. Battaniyeyi üzerinden atarak kalktı. Odanın içinde turlarken eliyle boynunu ovuyordu. Zifir karanlık çökmüştü, yalnızdı, uyku gözüne düşmüyordu. Kalbi yine fazla mesaiye başlamıştı. Hemen ardından nefesleri sıklaştı. Olmuyordu. Eskiden çare bulabildiği sıkıntı artık çok güçlüydü. İçinden ağlamak geliyor ama o ağlamamak için direniyordu. Bedeniyle savaşa girmişti. Boşa bir savaştı ama deniyordu. Olmadı. Yine olmadı. Biraz daha direnirse hıçkırıklarına yenik düşecekti. Karanlık ve yalnızlıkla aynı anda baş edemiyordu.

Ufak adımlarla Tarık'ın odasına gitti. İçerisi loş sarı bir ışıkla aydınlanıyordu. Arkası dönük adama baktı. Utanıyordu ama başka çaresi yoktu. Hem Tarık da gel demişti. Ne vardı o uyuduktan sonra yatsaydı. Adam da haklıydı, kocaman yatağı vardı. Çaresiz ve ürkek olarak yatağa yaklaştı. Yavaşça yorganı kaldırıp içine girdi. Mümkün olduğu kadar yatağı sallamamaya çalışıyordu.

Arkası dönük olan adam yataktaki hareketlilikle hafifçe tebessüm etti. Neva'nın kendini kötü hissedip gelmesi her ne kadar kötü olsa da yanına gelmesi, ona sığınması içinde farklı bir gurur oluşturdu. Neva'nın yerleştiğinden emin olunca kolunu arkaya uzatıp kızın elini tuttu ve kendi bedeninin üzerinden sararak elini avucunun arasına alıp kalbinin üzerine yerleştirdi. Şimdi o da huzurla uyuyabilirdi.

Neva sabah erken uyanıp kaçar gibi odadan çıktı. Hazırlanırken ikisi de akşam hakkında özellikle konuşmadı. Tarık, kızın daha fazla üzülmesini, utanmasını istemiyordu. Zorlandığının farkında olmasına rağmen Neva da çaresizliğini dile dökmek istemiyordu. Neva'yı işe bıraktıktan sonra Cüneyt'in yanına gitti. Cüneyt'in soran gözlerinden bir sorunu olduğunu anladığını fark etti.

"Anlatacak mısın?"

"Neva'nın bir sorunu var" diye başladığı cümleyi uzun cümleler takip etti. Cüneyt yorum yapmadan dikkatle dinledi arkadaşını.

"Balın da yalnız hissedince Ela ve beni yanında istedi. Neva da sana sarılmış belli ki. Ona güven vermiş olmalısın."

"İyi de Balın sizi tanıyor ve seviyordu. Neva beni hiç tanımıyor ama yine de çaresizce sığınıyor. Bu daha büyük bir sorun değil mi?"

"Neva'ya da babalık yapayım mı?"

Tarık arkadaşına güldü. Biraz olsun Tarık'ın moralini düzeltmek istemişti.

"Kurumun doktoruna danışacağım. Belki çaresi olur. En azından ne yapmam gerektiğini söyler. Yanlış bir şey yapmak istemiyorum"

"Sen bu kıza değer veriyorsun"

"Veriyorum... Şu an başka alternatifi olmadığı için yanımda. Bu kötü... Ona yardım etmek istiyorum. İyi olsun istiyorum. Güzel gülüyor."

"Peki... Başka alternatifler ortaya çıkarsa gitmesine izin verecek misin?"

Tarık sessiz kaldı. Hayır, gitmesini istemiyordu. Zorunluluktan değil isteyerek yanında olmasını tercih ederdi. Cüneyt, arkadaşının sessizliğini kendince yorumladı. Tarık'ın Neva'dan hoşlanmaya başladığını anlamak zor değildi.

Tarık vakit kaybetmeden kurum doktorunun yanına giderek Neva'nın baştan sona yaşadıklarını anlattı. Adam tüm anlatılanları dinledikten sonra başını salladı.

"Neva'nın neyi var?"

"Sadece senin anlattıklarınla teşhis koymamı beklemiyorsun herhalde Tarık"

"Vallahi bekliyordum"

Doktor gülümsedi.

"Yardımcı olmaya çalıştığını görebiliyorum. Bu güzel. Neva hanım şanslıymış ki karşısına sen çıkmışsın ancak bu anlattıkların pek çok hastalık belirtisi olabilir ya da olmayabilir. Onunla konuşmadan sonuca varamam. Eğer onu ikna edersen, iyi olur."

"Peki, ben ne yapacağım?"

"Şu an yaptığını Tarık. Onu zorlama, atak geçirmesini her ne engelliyorsa onu yap"

"Ben... O iyi olsun istiyorum."

"Farkındayım... Ve bu çok da dostça bir istek gibi değil"

Tarık kaçırdığı bakışlarını doktorda kilitledi.

"Ne demek istiyorsun?"

"Sen bu kızdan hoşlanıyor musun?"

"Hadi doktor hadi! Bana hasta muamelesi yapma"

"Hasta değil, âşık muamelesi yapıyorum"

Konu kendine dönünce Tarık ayaklanıp pantolonunu düzeltti. Doktorun pis sırıtışını görmemezlikten gelip odadan kaçar gibi çıktı.

Geçen günlerde doktorun sözünü dinleyen Tarık, Neva'yı sıkıntıya sokmamaya çalıştı. Akşamları onu oyalayacak dizi ya da film buluyor, farklı konulardan konuşup ilgisini dağıtıyordu. Akşam olunca da sözsüz iletişimle sırayla Tarık'ın yatağında yatıyorlardı.

**

Tarık, Neva'yı işe bıraktıktan sonra kız gülerek atölyeye girdi. İşine, arkadaşlarına alışmış zevkle çalışıyordu. Ustabaşının emekli olacağını öğrenince üzüldü çünkü iş adına ondan çok şey öğrenmişti. Çalışanlar arasında yerine kim geçeceği konuşulmaya başladı.

Çiler delici bakışlarını Neva'nın üzerinde gezdirdikten sonra kendinden emin kollarını önünde bağladı. Uzun yıllardır bu atölyede çalışıyordu. Sanki uzun çalışanlar her şeyi hak ediyor tavrı vardı. Yaptığı işin kalitesi önemli değil gibiydi.

"Normalde ustabaşı olmayı ben hak ediyorum ama bazıları farklı çalışmalarla işi kapmaya çalışıyor anladığım kadarıyla"

Çiler'in yüksek ses tonu ve bakışları, herkesin başını Neva'ya çevirdi. Neva şaşkınca etrafa bakıp üzerine çevrilmiş gözlerden rahatsız oldu.

"Benden mi söz ediyorsun?"

Çiler ağır adımlarla Neva'ya yaklaşıp tam önünde durdu. Gözlerindeki nefret ortalığı yakıp yıkacak kadar büyüktü.

"Tabii ki senden söz ediyorum. Daha dün gelip patronun oğlunu tavlayarak terfiimi engellemeye kalkarsan sana burayı dar ederim. O zaman seni ne sevgilin ne de patronun elimden kurtaramaz"

Neva, kadını omzundan geri itti.

"Benden uzak dur! Ben kimsenin sevgilisi değilim! Benim derdim bana yeter. Ne senin terfiin de işin umurumda değil"

Çiler atölyenin ortasında bir tiyatro sahnesinde gibi ortama hâkim olmuş kolları yana açık suçlamalarına devam ediyordu.

"Duydunuz mu küçük kızımızı? Ah yazık... Çok dertliymiş yavru kedimiz. Biz senin gibileri çok gördük burada Neva Hanım! Bu acındırıcı tavırlarınla ne kadar ilerleyeceğini sanıyorsun? Ustabaşı ben olduğumda gör bak burada kendine yer edinebilecek misin?"

Neva gözlerini kapatıp derin bir iç çekti. Bu kadına ne dese kendini anlatamayacağını biliyordu. Zaten söz kavgalarında da pek başarılı değildi. O bir cümle edebilecekken karşısındaki sözünü bitirip bohçasını toplar giderdi. Tarık'ın evinde kalıyor olması zaten hanesine eksi işlemişti. Çiler, sevgili olduklarını iddia etmesi sadece kendi fikri olduğunu sanmıyordu. Atölyede çalışan kadınların çoğunun Çiler gibi düşündüğüne emindi. Boğazı düğümlendi, burnu sızladı. Ağlamak istemiyordu. Kendini yeterince zayıf hissediyordu ve Çiler de bunu destekliyordu. Daha fazla konuyu uzatmamak için konuşmadan arkasını dönüp kendi iş alanına geçti. "Söyleyecek sözün yok tabii" diye arkasından bağıran Çiler'e dönüp bakmadı. Baksa Çiler uzatacak, kendisi söyleyecek söz bulamayacaktı.

Neva'nın ardından herkes çalışma alanına geçti. Çiler hala sağında solunda oturan kadınlara haklı olduğunu ve ustabaşının kendisi olacağını söylüyordu. Kimisi hak vermiş, kimisi Neva'nın ardından üzüntüyle bakmıştı. Kendi halinde çalışan, kimseyle derdi olmayan bir kadındı Neva. Sohbeti tatlıydı. Kimse hakkında yorum yapmaz, kötü konuşmazdı. Annesinin vefatı ardından biraz daha içine kapanmıştı. Ona destek olmaya çalışan arkadaşları biraz yüzünü güldürmüştü fakat bugün kimse kavga havasında değildi. Bu nedenle ses çıkarmamışlardı. Neva'ya haksızlık yapıldığını bilmelerine rağmen susmuşlardı. Neva'yı üzen bir diğer konu da bu oldu. Neden biri de çıkıp Çiler'e saçmaladığını söylememişti?

Mola vermeden çalışıp gününü tamamlayan Neva kimseyle göz teması kurmadan çıktı. Mecbur olmadıklarını bildiği halde yanında olmayan arkadaşlarına kendince kırgındı. Kızgındı da... En çok da kendine... Annesi yıllarca tek başına ayakta durabilmişken o hala başaramamıştı. Tarık'ın evinde kalmış, korkularıyla savaşamamıştı. Tarık da ne zamana kadar sabrederdi? Her ne kadar gitmesini istemediğini belirtse de sonuçta annesinin yanında çalışan yabancı bir kadındı o. Bu kadar yardımcı olması bile şanstı.

Kendi kavgasını yeri döven adımlarla yürümesine neden oluyordu. Tarık uzaktan Neva'nın kızgın, kırmızı görmüş bir boğa gibi gelişini gördü. Pek çok halini görmüştü fakat bu yeniydi. Kızgın Neva'ya nasıl davranılır bilmiyordu. Kız duygularını uçlarda yaşadığı için Tarık için tam bir tecrübeydi. Kollarına sığınacak gibi değil de her an sivri tırnaklarıyla parça pençik edecek gibi duruyordu. Vahşiydi... Tarık'ın yüzünde anlık bir tebessüm belirdi. Vahşi kadınlar her zaman dikkatini çekerdi. Eğer Neva'da da biraz vahşilik varsa değmeyin Tarık'ın keyfine. Neva arabanın önünde durarak kaşları çatık halde Tarık'a baktı. Az önce yüzünde beliren tebessümü ustaca saklamakla kalmayan adam bir kaşını da yukarı kaldırmıştı.

"Evime kendim gidebilirim! Her gün gelmen gerekmiyor!"

Ön koltuğa oturup kapıyı çarparak kapattı. Tarık hala olduğu yerde duruyordu. Neva'nın görmeyeceğini bildiğinden geniş bir gülümseme yüzünde tekrar belirdi. Her neye kızdıysa ikinci plana atılmıştı çünkü Tarık, evime derken eklenen sahiplenme ekinde uzun süre kalabilirdi. Hatta onu kuş tüyü yastık yapıp sarılabilirdi. İçini coşturup yüzünü toparladıktan sonra şoför koltuğuna geçti. Yan gözle baktığı kadın hırsla dizini sallıyordu. Arabayı çalıştırıp yola çıktı. Konuşmaya başlamak için arabanın belli bir hıza ulaşmasını bekledi. Aksi halde inmek isteyebilirdi. Sokak ortasında tekrar arabaya sokmak için ikna etmek istemiyordu.

"Evine kendin gidebileceğin bir yaşta olduğunun farkındayım ama seni işinden alıp eve götürmek hoşuma gidiyor"

"Benim gitmiyor!"

"Biri bir şey mi dedi Neva?"

Neva kemeri izin verdiği kadar yan dönerek Tarık'a doğru oturdu ve "Evet!" dedi. Oldukça ezici ve sıkıntılıydı.

"Beni senin sevgilin sanıyorlar ve bu sayede terfi almaya çalıştığımı düşünüyorlar"

"Ne? Kim?"

Tarık'ın gözleri yolla Neva arasında gidip geliyordu. Böyle bir saçmalığı kimin söyleyebileceğini tahmin edemedi. Annesinin çalışanlarını tanırdı ama yüzeysel sohbetlerin dışına çıkmazdı. Yüzüne hep gülümseyerek bakan kadınların böylesine çirkin ithamlarda bulunabileceklerini düşünmek midesini bulandırdı. Ayrıca ne vardı Neva sevgilisi olsa? Kimi ilgilendirirdi ki? Neva'nın gözlerinden akmaya başlayan yaşlar da sakinleşmesine yardımcı olmuyordu.

"Ustabaşı emekli oluyor. Yerine kimin geçeceği konuşuluyor"

"Seni de benimle görünce bu suçlamalarda mı bulundular?"

"Evet! Benim öyle bir derdim yok. Daha işe yeni başlamışım nasıl ustabaşı olabilirim? Aptal kadınlar. Ben daha kendimi kontrol edemiyorum, işi nasıl edeyim? Çocuk gibi gece korkuyorum. Sen olmasan uyuyamıyorum. Kendime yetemiyorum. Bir evim bile yok. Benim için yapılan odaya bile sahip olamıyorum. Benden ustabaşı değil soğan başı bile olmaz"

Neva'nın ağlayarak yakınmaları sırasında evin önüne gelmişlerdi. Tarık arabayı durdurup Neva'nın içini dökmesini bekledi. Soğan başına kadar ciddi duruyordu ama orada gülmesini tutamadı. Kemerini açan düğmeye basıp önce kızın bedenini kemerden kurtardı ardından kolundan çekip sarıldı.

"Soğan başı olmak hiç iyi bir fikir değil Neva. Evde soğan gibi kokan biri hiç benlik değil"

Gülmemek için dirense de vücudu sarsılıyordu. Neva küçük yumruğuyla göğsüne vurup "Ne diyorsun Tarık ya" diye söylendi. Tarık geri çekilip bu defa yüzünü avuçlarının arasına aldı.

"Ustabaşından soğan başına nasıl geldik anlamadım ama önceki dediklerini çok iyi anladım." Gözlerini bir saniye bile kızınkilerden ayırmadı ve devam etti "Çok zor bir süreçten geçiyorsun. Hepimizin korkuları var. Bazen onlara söz geçirebiliyoruz bazen de onların kontrolüne geçiyoruz. İşte tam o anda yardım almak en doğrusu. Eğer ben sana iyi gelebiliyorsam sarıl bana ve bırakma. İyi olana kadar sarıl Neva. İyi olduktan sonra kendine yeten biri olduğunu fark edeceksin. Ayrıca senin bir evin var! Şu an önünde duruyoruz"

Neva başını çevirip nerede olduklarına baktı. Kendini o kadar kaptırmıştı ki eve geldiklerini yeni fark ediyordu. Sıkıntıyla yanaklarını şişirince dudakları öne uzadı. Tarık gözünün önünde kendisine doğru gelen dudaklara biraz daha bakarsa dayanamayıp öpecekti. Neyse ki Neva geri çekilip Tarık'ı bu zor durumdan kurtardı.

Neva başı önde yürüyerek eve girdi. Tek kelime etmemişti. Tarık onu izliyordu ancak az önceki sözlerinin ne kadar etkili olduğu konusunda şüpheliydi. Belli ki söylenen sözler Neva'yı çok üzmüştü. Gözlerini yerden ayırmayan Neva, Tarık'a döndü.

"Yine de ben eve kendim gelsem"

Başa dönmek adamın hiç hoşuma gitmedi.

"Tamam... Ama bil ki bu onların kafalarındaki kurguyu ve düşüncelerini değiştirmeyecek"

Neva'nın gözleri yukarı kalktı ama adam uzun olunca başını da kaldırmak zorunda kaldı.

"Ne yapmam lazım?"

"İşine devam edeceksin"

Neva'nın başka bir şey yapmasına gerek yoktu ama Tarık annesini arayacak ve boş boğaz çalışanlarının mobing çalışmalarına son vermesini isteyecekti. Aksi halde o hiç karışmadığı atölye, Tarık'ın sert yüzüyle tanışacaktı. Tarık akşama kadar zamanını Neva'nın yarı sinirli yarı üzgün ifadesini izleyerek geçirdi. Birkaç defa bildiği halde sırf konuşabilmek için neyi olduğunu sormak için seslense de cevap alamadı. Kız resmen kulaklarını kapatmış ve etrafı duymuyordu. Sessiz geçen yemeğin ardından Tarık sıkıntıdan patlama noktasına geldi.

"Neva film seyredelim mi?"

"Sen izle, benim canım istemiyor"

"Müzik dinleyelim mi?"

Cevap omuz silkme olarak gelince içinden olumlu yan çıkarmaya hevesli adam televizyonu açıp internete bağladı ve hareketli bir şarkı aramaya koyuldu. Birkaç deneme kendini bile heyecanlandırmamıştı ki yerlerde sürünen Neva'ya işlemedi bile. Her internet çukuruna düşen insan gibi Tarık da nasıl olduğunu bilmeden yoga kanallarından birinde buldu kendini. Başlangıç seviyesi olduğunu söyleyen adam garip bir şekil almış ve sanki çok kolaymış gibi anlatarak izleyicilerin yapmasını istiyordu. Neva'nın da dikkatini çekmiş olacak ki o da başını eğmiş alnı kırışık halde ekrana baka kalmıştı.

"O ne yapıyor öyle?"

"Bilmiyorum da... Sonra kendini çözebiliyor mu?"

Ekrandaki adam bir bacağını beklenenden daha fazla açarak kendi omzuna yakın bir yere getirince Neva acı çeker gibi ahladı. Tarık iki eliyle gözlerini kapattı.

"Ah! Adamın aleti kesin ikiye ayrıldı"

Tespit karşısında Neva kahkahayı patlattı. Tarık'ın ısrarla ekrana bakmaması ve gözleri kapalı acı çeken yüz ifadesi daha çok gülmesine neden oluyordu.

"Kertenkeleler gibi... Kopunca iki tane çıkıyormuş ya" diyen Neva koltukta gülmekten kıvranıyordu. Ekranda huşu içinde çalan müzikle yoga anlatan bir adam olmasına rağmen Neva ortalığı inletiyordu.

"İğrençsin Neva! Bir erkeğin en değerli organı hakkında böyle yorumlar yapamazsın"

"Sen dedin ayrıldı diye"

Tarık'ın söylenmeleri üzerine Neva ekranı değiştirdi. Şimdi dans eden çiftler vardı.

"Hah işte bu! Bak ne kadar medeni kalçalarını sallıyorlar."

Neva şaşkınlıkla "Medeni?" deyince Tarık göz devirip kızın elinden tutarak ayağa kaldırdı ve dans etmeye daha doğrusu sallanmaya başladı.

"En azından bir taraflarını ayırmıyorlar Neva"

"Peki, biz şimdi ne yapıyoruz? Medeni şekilde kalça mı kıvıracağız?"

"Biraz salsa öğrenmenin kimseye zararı olmaz"

Akşamın geri kalanı eğlenceli geçmeye başladı. Ortayı açarak ekranda gördükleri hareketleri yapmaya çalışıyorlar arada birbirlerinin ayaklarına basıp gülüyorlardı. Neva sıkıntısını atmış Tarık'ın daha önceden görmediği ve artık görmekten asla vazgeçmeyeceği şen kahkahalar atıyordu. Kollarıyla sıkıca sardığı kadının kıvrak bedenini tutmak da bir o kadar keyifliydi. Müzik bittiğinde sarılarak gülmeye devam ettiler. Oldukça keyifli saatler geçmişti. Üzüntü, sıkıntı notalarla birlikte uçup gitmişti.

Continue Reading

You'll Also Like

3.7K 881 19
ASİL KAN Hikayesinin devamı niteliğindedir. Kraliçe Katren krallıklar içinde uzun zaman sonra çoklu doğum yapan ilk kraliçeydi. ancak doğumda bebekl...
1.5K 55 4
KIRILMIŞ bir adamın hikayesi. Küçücük bir mahallede ne kadar olay yaşanmış olabilir ki? Hayal dünyam sınırsız. Ama kusursuz değil. Hatalarım varsa...
2.8K 371 16
•Kısa Hikaye• °°° Geride bıraktığın her şeyde, senin hatıran vardı... °°° "Bu ne içindi?" Elime tutuşturduğu çikolataya anlamsız gözlerle baktım. "Bi...
31.8K 5.7K 41
Ortak kahkahalarımız vardı oysa bizim; aynı anda, ritimli...