SIR PERDESİ

By queenkitaplari

478 106 2

Dans ediyorduk ama bu son dansımızdı biliyordum. Gözlerimi açtığımda bana bakan kahverengi gözlerinde takılı... More

Giriş
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(8)
(9)
(10)
(11)
(13)
(14)
(15)
(16)
(17)

(12)

22 6 0
By queenkitaplari

Bölüm şarkısı : Cihan Mürtezaoglu : Derde ihanet edemem

" Daha ne kadar kötü olabilir derken daha kötüsünü yaşıyordum. Belki de çok sevmenin bedelini böyle ödüyordum..."

(...)

Bir gün elinize bir fırsat geçebilir ya gideceksinizdir ya da kalıp acı çekeceksinizdir. Hayatım boyunca hiçbir zaman gitmeyi tercih etmedim ama bazen gitmek gerekiyordu. Bazen severken gitmek yaşarken nefes almak gerekiyordu.

Gözümü kapatıp hiç düşünmeden kendimi Sarp ile Çağan Emre'ye siper ettim. Kendimi silahın önüne atarak belki de ölmeyi seçtim. Bir kurşun sesi geldi ama acı hissetmiyordum. Hayır ben vurulmamıştım çünkü vurulsaydım nefes almakta zorlanırdım . Çağan Emre mi vurulmuştu, kendimi geri çektiğimde Çağan Emre yüzüme gülerek bakıyordu. Delirmiş gibiydi, Sarp ' a baktığımda ise yüzünde gururlu bir ifade sinmişti. İkisi delirmiş olmalıydı. İkisini kontrol ettim ellerimle , vurulmuşlar diye aklım çıkıyordu. Ölecekler miydi? Niye vücutlarından kan sızmıyordu. Ben vurulduğumda ortalık kan gölüne dönmüştü, neden kanları akmıyordu.

Arkamı döndüğümde Şahin kafasını kaldırmış tavana bakıyordu, bende kafamı kaldırdığımda kurşunun tavana isabet ettiğini gördüm. Şahin bize değil tavana sıkmıştı. Bizim kaçmamız lazımdı ama durmuş ölümü bekliyorduk.

" Şaşırtıcı." Şahin silahı beline taktığında anlam veremedim. Az önce bizi vurmamış gibiydi. Şahin kafasını tekrar dosyalara gömdü, sanki az önce olanlar yaşanmamış, bize silah çekmemiş biri gibi tekrar dosyalara bakmaya başladı. Hain değil miydi?

Çağan Emre gülerek sandalyeye oturduğunda gerçekten ya ben deliydim ya da çevremde normal bir insan yoktu. Sarp omzuma dokunduğunda o da aynı Çağan Emre gibi gülümsüyorlardı.

Anlamıştım.

Bana oyun oynamışlardı.

Onlara olan güvenimi ve yapacağım fedakarlığı test etmişlerdi.

Kırıldım ama sustum. Zaten ben kırıldığımda susan biriydim ve kırıldığımı anlamazlardı.

Bana yardım etmesini istemiyordum artık, bana güvenmiyordu belki de haklıydı ama bu beni çok kırmıştı. Gözlerim dolduğunda belli etmemeye çalıştım ama dokunsalar ağlayacaktım.

" Belki de size ihanet edemeyecek kadar hayatım mahvolmuştur patron . Bugün anlattığım herşeyi unut, sözüm sözdür işin düştüğünde beni arayabilirsin."

Çantamı alıp çıktığımda onları geride bırakmıştım . Niye alınıyordum ki onların hayatına dahil olan bir ton tehlike bir ton hain vardı. Tabiki de iki günde tanıdığı insana güvenmeleri aptallık olurdu. Ama bu neden benim kalbimi bu kadar kırmıştı. Neden gözlerimin dolmasına sebep olmuştu? Onlara güvendiğimden , ama onların bana güvenmediğinden dolayı mı bu kadar üzgündüm .

" Bekle avukat!"

Çağan Emre'nin sesini duysam da durmadım, duracak bir şey yoktu. Kolumu tuttuğunda çırpınmadım , sadece durdum ve ona baktım.

" Belki kızmakta haklısın ama sana güveniyorum. Bundan şüphen olmasın, sadece canımı emanet edebilir miyim diye test etmiştim ama senin temiz kalbini görememişim. "

Bana yaptığı açıklama ile az da olsa kırgınlığım geçmişti.

" Önemli değil patron , haklısın bu devirde insan babasına bile güvenmiyor. "

Tebessüm ederek söylediklerim aslında canımı yakıyordu ama sesimi çıkarmıyordum.

" Dediğim gibi sözüm sözdür zamanı gelince ararsın."

Arkama bile bakmadan yürümeye başladım. Arkamdan geliyordu, adımlarımı hızlandırdım.

" Benim tanıdığım avukat hesap sorar mücadele ederdi. Çırpınır sonucuna ulaşır böyle korkak gibi kaçmazdı.

Söyledikleri ile adım atmayı bıraktım. Ona döndüğümde o da durmuş aramızda mesafe bırakmıştı.

" Avukat sen bu değilsin pes etmek sana yakışmıyor. Kendine gel ve başına gelenler ile savaş. Unuttun mu sen avukat Ahu' sun. "

Sarılsam çok mu abartıya kaçmış olurdum. Ağlıyordum ve hıçkıra hıçkıra hemde. Ben nasıl böyle bir kadın olmuştum? Nasıl bu kadar güçsüz düşmüştüm ki? Benim gücüm sevdamdan geliyordu ve ben sevdamı bitirmiştim. Benim kalbim boş kalmıştı, ailem bitmiş kimsesiz kalmıştım. Sanki karanlığın ortasında Çağan Emre gelip kibrit yakmıştı. Işığı çok cılız olsa da tek olmadığımı hissettiriyordu.

" Yürü avukat şu DNA işlerini Şahin halletsin , seninle mektupları okuyalım." Dedi. Kafası ile evi gösterdi sonra yürümeye başladığında peşine takıldım.

" Şahin' i hiç sevmedim,konuşmuyorum onunla." Çağan Emre attığı kahkaha ile bende güldüm. Sonuçta ödümü koparmıştı.

"Gülme öbür tarafa gittiğimi düşündüm bir an ."

" Sen hangi akılla kendini kurşun önüne atıyorsun ki? Üstünde çelik yelek bile yok nasıl böyle düşüncesizlik yapabilirsin."

Duyduklarım ile şoka uğradım. Hain ,daha onun önüne kendimi siper ederek hayatını kurtarmıştım .

" Şahin'e söyle silahı ortada bırakmasın." Çağan Emre'nin kaşı kalkınca, " Her an beynine kurşun yiyebilirsin. "

" Silah kullanmayı biliyor musun sen ya?" Gülerek söylediği şey beni de güldürdü.

" Yumruğumu unutmuş olmalısın patron? Kullanacağım silahtan şüphe olmasın." Gururla söylediklerim gerçekti. Elime almaktan korkuyordum çünkü bu korkum vurulduğumda çıkmıştı. Ama babam kendimizi korumamız konusunda gerçekten de bize dövüş ve silah kullanmayı öğretmişti. Babam bize silah kullanmayı öğretirken annem bu konudan sürekli şikayetçi olmuştu, çünkü o da biliyordu o silahı bir gün kullanabilirdik.

" Doğru ya sen bana yumruk atmıştın değil mi? Şüphem yok avukat zaten göründüğün gibi biri değilsin."

Ona katılıyordum çünkü artık göründüğüm gibi biri değilim. Masum görünebilirdim ama artık masum değildim.

Çağan Emre ile içeri geçtiğimizde Şahin'e bakmadım. Sarp bıraktığımız yerde duruyordu.

"Şahin sen Ahu'nun getirdiği saçları al hemen DNA'ya yaptır. " Şahin başının salladıktan sonra Çağan Emre Sarp'a döndü." Sarp sen de dün Ahu'nun aradığı numarayı araştır kimmiş bakalım öğren."

Çağan Emre ikisine görevler verdikten sonra ikisi de ayaklandılar. Çantamdan çıkardığım annemin saçı ile Hülya denen kadının saçını alıp Şahin'e uzattım. Sonra dün bana gelen zarftaki numarayı da Sarp'a verdim.

" O kutudaki saç Hülya'nın mı değil mi tam olarak emin değilim ama peçeteye sarılı saç annemin." Şahin iki örneği aldıktan sonra tam çıkarken geri döndü.

" Sen de örnek vermelisin DNA için." Evet bunu unutmuştum gözlerim keskin bir şeyler arıyordu. Çağan Emre cebindeki çakıyı çıkardıktan sonra bana uzattı. Bu durumda makas bulamadığım için çakı ile saçlarımdan bir tutam kesip onu da peçete koyup Şahin'e uzattım. Şahin annemin saçının üstüne bir işaret koyduktan sonra benim saçımı da alıp çıktı.

Çağan Emre ile ben tek kalınca gözleriyle bana otur işareti yaptı. Gösterdiği yere oturduktan sonra beklemeye başladık.

" Nasıl hissediyorsun Ahu gerçekten soruyorum."

Aslında ben tam olarak ne hissettiğimi de bilmiyordum. Sadece yok olduğumu, çırpındığımı ama bunu kimsenin görmediğini biliyordum.

"Eğleniyorduk patron, Çınar belki de beni konuşmak için dışarıya çıkarmasaydı hiçbir zaman öğrenmeyecektim. Dün akşamdan beri uyuyamadım. Düşünsene yaşadığın hayat yalan, annen bildiğin kadın annen değil, baban sandığın adam baban mı o bile belli değil." Gözlerim yine dolunca ellerimle sildim dün akşamdan beri gözlerimi silmekten içine kan oturmuştu." Bana bir zarf geliyor ve içinde babamın eski aşkının olduğunu öğreniyorum ,eski aşkından bir kızının olduğunu öğreniyorum."

Çağan Emre belki de beni anlamıyordu zaten anlamasını  da beklemiyordum . Sadece yanımda olmasa bana iyi hissettiriyordu.

" Yanımda bir günlük var o kime ait bilmiyorum. Okumamam lazım ama bazı şeyleri öğrenmem için okumam gerektiğini de biliyorum."

Bana anlayışla başını salladı.

" Açık olacağım avukat , madem bir yola girdin ve o yolun sonuna görmek istiyorsan bu yolda prensiplerini bir kenara bırakmalısın."

Çantamda kırmızı kapaklı olan günlüğü çıkarıp masaya koydum. Günlüğü Çağan Emre'ye doğru ittim. Onun okumasını istiyorum belki de kaçıyordum.

Çağan Emre günlükteki sayfaları bir süre karıştırdı. Artık ne okuyorsa sürekli değişik bir ifade alıyordu. Ne kadar okuduğunu merak etsemde , şu an okuduklarını okumaya cesaret edemiyordum.

"Sanırım bu annenin günlüğü Ahu." Günlüğü bana uzattığı zaman günlükteki yazının annemin yazısı ile birebir olduğunu fark ettim. Evet Çağan Emre doğru söylüyordu annemin günlüğüydü. İçinde sayfalara tarih atılmıştı ve her sayfada sanki gözyaşı vardı, çünkü yazdığı yazının mürekkebi dağılmıştı. Günlüğün  son sayfasına gittim ve okumaya başladım.

"Bugün Ahu'nun doğum günü ve belki de son kez ailecek doğum gününde olacağız. Seni zamanında bırakmadığım için özür diliyorum Sedat. Beni her gün sevmeni beklediğim ama her gün hayal kırıklığına uğrattığın için seni affetmeyeceğim. Senin pencere önlerinde beklediğim günleri hiçbir zaman helal etmeyeceğim. Aynı evde yaşayıp da iki yabancı olduğumuz için .Kızlarımıza iyi bir anne, baba olamadığımız için seninle yollarımızı ayırmaya karar verdim. Ama sen zaten hiçbir zaman benimle aynı yolda değildin. Ben her zaman yolu tek başıma yürüyüp senin gölgeni yanımda götürürdüm. Bu saatten sonra seni seven Pınar da yok karşında, hayatında. Zaten hiçbir zaman hayatında olamadım ,hiçbir zaman senin sevdiğin olamadım. Benim sevgim buraya kadar yetti. Ben sevgimle on üç yıl boyunca devam ettirdim bu saatten sonra devam ettiremeyeceğim. Sen de kalbindeki ve aklındakiyle devam edebilirsin."

Annem biliyordu. Babam onuda kırmış onu da yarı yolda bırakmıştı. Sevdiğin kişi tarafından sevilmemek bence dünyadaki en büyük acılardan biriydi. Belki daha büyük acılar vardı ama insanın en çok hayal kırıklığına sebebi bundandı.

" Patron annem de çok ağlamış mıdır?"

Çağan Emre öyle  çaresizce bana bakıyordu ki o an kendime acıdım. Kendime acımaktan başka çarem yoktu çünkü biliyordum hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı artık. Ben babama eskisi gibi bakamayacaktım ,annemin annem olmadığını öğrendiğimde gerçekten her lafında beni sevmediğini düşünecektim. Oysa bir yandan da biliyordum, ben annemin kız olmasam bile o benim annemdi. Beni o büyütmüş zor günümde o yanımda olmuştu benim annem Pınar Şanlı'ydı. Benim başka bir annem olamazdı, bunların hepsi bir yalandan ibaret olmalıydı.

" Avukat kendini toparla ve kadınla buluşmaya git. Kadın da sana bir şeyler anlatacaktır elbette sonra çocukların elindeki bilgilerle doğru mu söylüyor yalan mı söylüyor onu öğreniriz. "

Çağan Emre doğru söylüyordu ilk önce kendimi toparlamalı ve bu yolun sonuna varmalıydım. Her şeyi öğrenmeli ve bir yol çizmeliydim bu yolda belki canım yanacaktı belki can yakacaktım.

Elim çantama doğru gitti , telefonumu çıkardıktan sonra dünkü aradığım numarayı tekrar aradım. Telefon çok geçmeden sonra açıldı.

"Atacağım konuma bekliyorum." Hiç uzatmak istemiyordum.

"Tamam çıkıyorum."

Karşı tarafın sesini duyduğum gibi telefonu bir kapattım. Telefonda bile sesini duymaya tahammülüm  yokken nasıl karşısına çıkacaktım. Nasıl karşısına oturup ondan babamla olan anılarını dinleyecektim, ben nasıl annemin aldatıldığını o kadından dinleyecektim.

" Onu buraya çağır avukat burada dinleme cihazları var .Daha sonrasında tekrar konuşmalara dinleyebiliriz."

Çağan Emre'nin dediğini yaptım, Hülya denen kadına buranın adresini yolladım. Onun buraya geleceğine düşündüğümde sinir krizleri geliyordu, nasıl sakin kalacaktım ,nasıl bağırmadan karşısına oturacaktım.

Yerimde ayaklarımı çok sallamış olacağım ki Çağan Emre masayı tuttu. O masaya tutmayana kadar masayı şiddetli bir şekilde salladığımdan da bir haberdim.

"Sakin ol avukat burayı başımıza mı yıkacaksın?"

Ellerimi elbiseme sürdükten sonra ayağa kalktım, gerçekten de avuçlarımın içi yanıyordu. Şimdiden terlemeye başlamış içime çok büyük bir sıkıntı girmişti.

" Patron bana mukayyet ol yoksa her an kadına saldırabilirim."

Masadan ayağa kalkıp karşıma geçti." Canın çok yanacak Ahu ,  ama unutma öğrendiğin her doğru hayatından bir yalan silecek. Hayatında yalan kalmayana kadar canının yanmasına sabretmelisin."

Çağan Emre'ye başımı salladıktan sonra bir yere gitti. Ona baktığımda mutfak gibi bir yerde ocağa su koydu.

"Lavabo nerede patron?"

"Sağdaki koridorun bitimindeki ikinci kapı." Kafasıyla işaret ettiği koridora yöneldim. Burada birçok kapı vardı ama koridorun bitimindeki ilk değil de ikinci kapıyı açtım burası lavaboydu. İçeri girdiğimde aynada kendimle göz göze geldim. Nasıl da halsiz bir kadın vardı, daha çok hayattan bıkmış biri vardı.

Suyu açtığımda suyu yüzüme birçok kez çarptım, kendime gelmem lazımdı. Kendime gelip bazı şeylerin hesabını sormam lazımdı.

Aynada son kez kendime baktıktan sonra lavabodan çıktım, koridoru ilerleyip Çağan Emre'yi gördüm. Çağan Emre elinde iki kupa kahve ile masaya doğru ilerledi. Masadaki kahveyi alıp Hülya'yı beklemeye başladım. Zaman geçmiyordu, belki de zamanın geçmemesi gerekiyordu.

Beklenen gelmişti, kapıya bir taksi yanaştı ve durdu. Kalbim küt küt atmaya başladığında Çağan Emre de benim baktığım tarafa baktı. Ablamın düğününde zarf getiren kadın şimdi taksiden inmişti. Siyah, uzun dalgalı saçları , mavi gözleri ve beyaz teniyle etrafına bakıyordu.

Taksi onu  bırakıp gittikten sonra ,bizim olduğumuz tarafta doğru geldi . Kapıyı itinince içeri girdi. Karşısında benle birlikte Çağan Emre'yi görünce çekindi ama çekincesi kısa sürdü. Çağan Emre benim yerime " Hoşgeldiniz, " diyince kadına oturacağı yeri gösterdi. Bu süre boyunca gözlerimi asla kadından çekmedim, çekemedim. Annem bu kadın için mi yıllardır acı çekiyordu?

Nefes al ve nefes ver Ahu...

Gerçekten nefes alıp veriyordum, sakinleşmeye çalışıyordum ama bu çok zordu.

" Benim yüzüme bakmak sana işkence gelebilir ama beni dinlemelisin kızım."

Kızım...

Kızım...

Nefes al ve nefes ver Ahu...

Sinir tepeme çıktığında elimdeki sıcak kahveyi kadının suratına dökmeyi düşündüm. Sadece bir an bunun iyi bir seçenek olduğunu bilseydim kahveyi suratına atardım. Ama yapmadım, yapmamam lazımdı.

Bende kadının tam karşına oturduğumda kendimi zor tuttuğumu anladı. Kadın elleriyle oynamaya başladığında annemle kıyasladım. Annem kadına göre daha çökmüştü, annemi çöktüren sevdası olduğuna adım kadar eminim.

" Neden bunca yıldan sonra çıkmayı düşündün? Babamın bir hayatı bir düzeni vardı , neden şimdi?"

Kadın gözlerini bana dikti, sonra arkasına döndü, Çağan Emre'nin orada olmasından rahatsızlık duyuyor gibiydi ama ne ben ne de Çağan Emre bunu önemsemedik. Onunla burda tek başıma kalıp dinlemeyecektim, Çağan Emre de aynı şekilde beni burada tanımadığımız bir kadınla tek bırakmazdı. Böyle düşüneceğini bilecek kadar onu tanıyordum.

" Bu adam kim?" Onun sözünü kestim, Çağan Emre bile benim en yakınım olabilicekken bu kadın hayatımda yabancı bile olamazdı.
" Asıl sen kimsin?"

Kadın tekrar başını yere eğdi, yaşı kırkı geçmesine rağmen sanki otuzunun başlarında gibiydi.

" Biz göçmen bir aileydik, annem benim doğumumda vefat etmiş. Babam bu yüzden beni suçlayarak büyüttü, kısıtlanarak büyüdüm. Okula gitmem bile çoğu zaman mucizeydi, babam beni kilitler eğer o evden kaçabilirsem okula giderdim." Hülya'nın kafası hala yere bakıyordu, başını kaldırıp bakışlarını görmek istedim ama biliyordum görürsem bu bakışları unutamayacaktım.
"Babanla yollarımız bir kitapçıda kesişti, ben o zamanlar babamın arkadaşının yanında işe başlamıştım. Daha yeni on sekizime girmiştim,  Sedat'ı üniformanın içinde gördüğüm ilk anlardan biriydi."

Nefes al ve nefes ver Ahu...

Ben babamı böyle mi dinleyeceğim...

" Sedat'ı ilk gördüğüm an âşık olmuştum, ama o bana hiç bakmıyordu. Kitabı alıp gittiğinde yüzüme hiç bakmamıştı, bu beni üzmüştü. Sonraki gün, başka günler de geldiğinde yüzüme bakmıyordu ama halimi hatrımı sormayı bırakmıyordu. Babamın daha yüksek bir maaşlı bulduğu bir işe girmek zorunda kaldım, oradan ayrıldığımda Sedat'ı bir daha göremeyeceğim aklıma geldi. Bir hafta geçtikten sonra Sedat'ı bizim mahallede gördüm, elinde bir mektup karşıma çıktı. Elime mektubu tutuşturduktan sonra arkasına bile bakmadan gitti. Bizim mahalle biraz küçüktü ve dedikodu hemen yapılırdı, çok korktum eve geldiğimde çok şükür ki kimse görmemişti. Mektupta bende gönlü olduğunu bir göreve gitmesi gerektiğini söylemişti. Geri geleceğini ve beni bulacağını söylemişti. Bir ay sonra geldi ve beni buldu, herşey çok güzeldi. Onu seviyordum beni seviyordu ve herşey mükemmel gidiyordu."

Hülya ağlamaya başladığında ben de ağladığımın yeni farkına varmıştım. Çağan Emre Hülya'ya su getirmek için mutfağa girdi. Elinde bir bardak suyu Hülya'ya uzattı ve Hülya Çağan Emre'nin getirtiği suyu eline  alarak  iki yudum içtikten sonra geri bıraktı.

"Sedat sürekli görevlere gidiyordu ve ben sürekli onun peşinde kalıyordum."

Zavallı annem o hem geride kalmış hem de ömrünü adamıştı.

"Yaşım on dokuz olduğunda babam Sedat ile beni yakaladı. Çok şiddet gördüm ,kapıdan dışarı çıkamadım. O zamanlar Pınar vardı , o çocukken bile Sedat' a aşıktı. Ben olmasaydım Sedat zaten Pınar'a gönül verecekti."

"Annem senden önce mi vardı yoksa sonra mı?"

Hülya başını yine yere eğdi, gözlerimi kapattım.

"Pınar Sedat'ın en baştan bir hayatındaydı."

İçim acıdı sanki annemin neden bana kadar ortağım dediğini şimdi anlamıştım.

" Sedat bu dönemde beni yalnız bırakmadı babama rağmen. Babama tonla para verip benimle nişanlandı. Biz gerçekten birbirimizi seviyorduk, sonra nişanlıyken hamile olduğumu öğrendim. Baban sürekli görevdeydi ve ben de bu durumu çok zor idare ediyordum. Pınar geldi , benden haberi yoktu. O da tıpkı benim gibi Sedat'la evlilik hayalleri kuruyordu."

"Madem evlenecektiniz neden babam seninle değil de annemle evlendi ,neden onun hayatını mahvetti?"

"Çünkü ben Sedat'ı terk ettim."

" Neden?"

Kadın yine elleriyle oynamaya başladı.

"Ben asker birisiyle yapamazdım, Sedat sürekli görevdeydi ve ben bebeğe bakamazdım. Sedat ondan gideceğimi en başta bana söylemişti asker karısı olmak zordur demişti ama ben onu dinlemedim. "

Siyah uzun saçlarını kulağının  arkasına sıkıştırdı,
" Biz göçmendik ve hayatıma sonuna kadar çok iyi bir iş teklifi geldi. Babamdan uzakta ve çok istediğim bir iş teklifiydi. Hayatım buna bağlıydı ben ise Sedat'a bağlı kalmak istemiyordum. Onu terk ettim ve bu süreçte hamilelik devam etti."

"Neden bebeği aldırmak aklına gelmedi ,madem gidiyorsun neden peşinde bir çocuk bırakıyorsun?"

Masaya vurarak söylediğimde Hülya irkildi, bu kadar sakin kalmam beni de şaşırtıyordu.

" Yapamazdım çünkü anne olmayı çok istiyordum."

Hayretler içinde cümle kuran kadına bakıyordum. Anne olmak mı?

"Anne olabildin mi peki Hülya hanım sonra ne yaptın? "

Çağan Emre sakin olmam için omzuma dokundu. Derin derin nefes alırken Hülya da benim gözlerimin içine bakıyordu.

"Sedat bana çok kızdı ve beni sildi benim inadıma Pınar'la nişanlandı. Bebek doğdu ve ben seni onlara bıraktım. Pınar hiç itiraz etmemiş kendi evladı gibi büyütmüş seni . Belki beni anne olarak görmezsin ama böyle olmasını hiçbir zaman istememiştim. Daha çok küçüktüm ve anne olmak ne demektir bilmiyordum."

Yine hıçkırıklarla ağlamaya başladığında gözümde gitgide küçülmüştü. Anne vardı ve gerçekten anne vardı. Benim annem Pınar Şanlı'ydı ve bir başkası onun yerini tutamazdı. Ve maalesef doğurmakla anne olunmuyordu bunu bir kez daha anlamıştım.

"Beni dinlemelisin yıllar önce nasıl beni bıraktığın gibi şimdi de bırakıp gitmelisin. Benim annem Pınar Şanlı ve bir başkası değil. Anlıyor musun bunları kimseye söylemeden hayatımdan defolup gitmelisin."

Kadın çaresizce  bana baktı ama ben gitmesi için çoktan kapıyı açmıştım.

"Beni dinledin ama hak da vermelisin ,daha çok küçüktüm."

"Hiçbir anne evladını bırakmaz, amacın ne bilmiyorum ama bir daha karşıma çıkma."

Gitmeye niyeti olmadığını anladığımda kolundan tutup onu kapıya doğru sürükledim. Belki yaptığım acımasızca gelebilirdi ama gerçekten ne yaptığımı bilmiyordum. Onu görmek ,onu bilmek canımı acıtıyordu. Kapının önüne koyduğumda ayaklarıma kapandı.

"Ne olur beni affet bir kez olsun sarılmama izin ver."

Hıçkırıklarla ağladığında hiçbir şey hissetmedim. Çünkü bir anne evladını bunca yıl hiç mi merak etmezdi ,hiç mi arayıp sormazdı. O keyfine düşünüyordu beni değil ,o geleceğini kurtarmak istemişti benim geleceğimi onsuz yaşamama izin vermişti.

Çağan Emre Hülya'yı yerden kaldırdığında hala Hülya hıçkırıklarla ağlıyordu. Bana sarılmak için atak yaptığında kendimi geri çektim ,sinirle içeri girdiğimde onu arkada bıraktım.

Ellerimin uyuştuğunu hissettim ,avuç içlerim yanıyordu. Gözlerim karardığında kendimi sandalyeye doğru bıraktım. Çağan Emre sandalyeyi çekip karşıma oturduğunda benim iyi olmadığımı gördü.

"Patron annem evliyken ona ben gelmişim ,beni nasıl bağrına bastı?"

Çağan Emre de tıpkı benim gibi düşünceliydi. Dışarıya baktığımda Hülya denen kadının orada olmadığını gördüm. Çağan Emre de benim baktığım yere bakıp içimden geçenleri tahmin etmiş olmalı ki"Taksiye bindirdim." Dedi.

Ona minnetle başımı salladığımda aslında soğuk görüntüsüne tezat yumuşacık bir kalbe sahipti.

İçeriye Sarp girdiğinde heyecanla ayağa kalktım, öğreneceğim her bilgi benim için bir altın değerindeydi.

"Hülya Kara. Büyük bir şirket yöneticisi, hiç evlenmemiş ve nüfusuna kayıtlı hiç çocuk yok. Ama İstanbul'da bir hastanede doğum kaydı var. Kırk yedi yaşında ve Selanik göçmeni."

Sarp'ın söyledikleri içime oturdu, belki de Hülya denen kadın gerçekten doğru söylüyordu. Ben onun kızıydım.

İçeriye Şahin de girdiğinde heyecandan yerimde gerçekten duramıyordum. Bir an önce bunların bir rüyadan ibaret olmasını diliyordum.

"DNA işlemlerine başlattım Baron. Laboratuvarda
bir sorun çıkmazsa iki saatte sonuçlar hazır olur."

Şahin bunları söyledikten sonra sandalyeye oturdu.

"Ben hepinize nasıl teşekkür edeceğimi bilemiyorum. Bu bildikleriniz de dördümüz arasında kalırsa çok iyi olacaktır."

" Bize güvenebilirsin Ahu bunların hepsi bizim aramızda bir sırdır."

Sarp'a  minnetle baktıktan sonra  Çağan Emre ile Şahin konuşmaya daldılar. İki saat şimdi nasıl geçecekti? İki saat çok uzun bir süreydi şu an .

" Gel Ahu biraz hava alalım."

Sarp  ile birlikte kalktıktan sonra dışarı çıktık. İkimiz aynı adımlarla yürüyor birbirimize uyum sağlıyorduk.

"Benim annem de beni terk etmişti."

Sarp bunu söylerken sesi titremişti." Yani Ahu seni en çok ben anlıyorum."

Sarp'a sarıldığımda onun da kolları belime dolandı.

"Babam bana bu yaşıma kadar baktı, yani bana hem anne hem de  baba oldu. Ama hiçbir zaman bir annenin yerini dolduramadı."

Sarp'ın söyledikleri ile ne kadar şanslı olduğumun farkına vardım. Babam belki beni sevmemişti ama beni çok seven bir annem vardı.

Ben bir anneye sahiptim ama babasızlık beni her zaman üşüttü. Söylesene baba ben sen varken neden hep üşüyordum?

Continue Reading

You'll Also Like

194K 9.5K 20
Staj yaptığım hastanede karışan o kız çocuğu bensem?
418K 25.6K 47
17 yıl önce annesi tarafından ölü olarak bildirilen Neva... Yıllardır onun hasretiyle yanıp tutuşan Akay ailesi... Ama... Ortada bir sorun vardı.Neva...
361K 23.3K 24
17 Yıl sonra gerçekleri öğrenen Bade, yıllardır onu arayan abilerine giderse. Azıcık dram. Bolca eğlence. Bolca aksiyon. Bir tutam da kaos. Daha...
1.7M 68.6K 55
"0549******: Umarım iş telefonumu meşgul etmen için geçerli bir sebebin vardır. (20.13) Afra: OHA! OHA! OHA! (20.13) Afra: Koskoca Kuzey Taşoğlu bana...