SIR PERDESİ

De queenkitaplari

478 106 2

Dans ediyorduk ama bu son dansımızdı biliyordum. Gözlerimi açtığımda bana bakan kahverengi gözlerinde takılı... Mai multe

Giriş
(1)
(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(8)
(9)
(11)
(12)
(13)
(14)
(15)
(16)
(17)

(10)

24 6 0
De queenkitaplari

Bölüm şarkısı: Cem Adrian : Keskin





" Bir ihanet bir aileyi nasıl dağıtabilirdi? Bir insan hayatının yalan olduğunu nasıl öğrenebilirdi? Biz bir ihanetin meyvesiydik , onu yedik ve zehirlendik."


(...)



Nefes al ve nefes ver , daha ölmek için, öğrendiklerin için ölmek çok erken . Bir gün elinize bir zarf geçseydi ve içinde sizin hayatınızın tamamen bir yalandan ibaret olduğunu gösteren bir mektup bulundursaydı nasıl tepki verirdiniz ? Ya da tepkiyi bırak nefes almak için bir çaba gösterir miydiniz?

Bana bugün bir zarf geldi ve içinde babamın ilk aşkını ona yazdığı bir mektup elime ulaştı. Annem bu yüzden mi bana kader ortağım diyordu? Babam annemi sevmediği gibi beni de sevmiyordu değil mi? Bu yüzden mi benden nefret ediyordu? Babama onu terk eden Hülya'yı mı hatırlatıyordum . Babamın odasındaki mektuplar anneme ait değil miydi hiçbir zaman? Annem bu yüzden mi babamı terk etmişti? Ben sanırım nefes alamıyorum, öğrendiklerim bile yaşadıklarımın arasında gelgitler yaşayarak aklımı kaçırıyorum.

Çınar, onun gölgesinde bile dinlenemediğim adam , her şeyi bildiği için mi benden vazgeçmişti. Babamın aile sırrı yüzünden mi tehdit edilmişti. Ona ben yasaktım değil mi babam beni hiç sevmemişken beni hiç sevmemekle tehdit ettiği için mi benden vazgeçmişti?

Çınar ,onun gölgesinde bile dinlenemediğim adam, tüm yaşayacaklarımı bildiği için mi yanımdan hiç gitmemişti. Bir gün öğreneceğimi bildiği için mi bir yandan bana hep destek vermişti. O da biliyordu değil mi öğreneceklerimin aslında yaşadığım bütün acıların hepsini sileceğini.

Çınar, onun gölgesinde bile dinlenemediğim adam, benden vazgeçecek kadar beni sevmişti ,yaşamak istemeyeceğimi bildiği halde bana yaşamayı sevdirmişti . Babamın bir kez sevgisini hissedemezken ,bana kendi sevgisini benim için benden esirgemişti.

İçeri geçtiğimde Çınar ne kadar yanımda olsa da aslında ben herkesten uzaktım. Gözlerim babama buldu ablama öyle güzel bakıyordu ki o bir aşk çocuğuydu. Hayır ablam aşk çocuğu değildi, bende aşk çocuğu değildim ama ona rağmen babam onu daha çok sevmişti. Gözlerim bu sefer anneme takıldı , hayır o benim gerçek annem ,hayır o benim annemdi. Annem bunları nasıl kaldırabilmişti? Ben bunları kaldıramazken annem bunları nasıl yaşayabilmişti? Nasıl hala babamın yanında bizim için durabiliyordu, nasıl hala babamın yanında durabiliyordu? Hayır Ahu bugün öğrendiklerinin hiçbiri gerçek değil . Belki kadın bana yalan söylüyordu ,belki fotoğrafı fotomontaj yapmıştı. Olamaz mıydı, olabilirdi çünkü yirmi dört yıldır bir yalanın içinde yaşamak gerçekten acı verirdi.

Ablama takılar takıldı ,pastası yenildi, çiçeğini Deniz tuttu. Çağan Emre ile Sarp gitti ,akrabaların çoğu dağıldı tıpkı benim şu anda dağıldığım gibi. Sıra ablamla vedalaşma vaktiydi.

"Ahu kireç gibi olmuşsun bir şeyler ters mi gidiyor?"

Evet gidiyor abla ,hayatımız ters gitmiş ama ben şimdi öğreniyorum. Ve biliyor musun abla, şu an sadece sana sarılmak bu anın bir yalandan ibaret olduğunu bana anlatmanı istiyorum.

Onun içinden geçenleri söylemek çok istiyordum ama bu gün onun en mutlu günüydü. Onu çekip yanıma almak ve herkesten uzak bir yere gitmek istiyordum ama o zaten gidiyordu.

" Senden ayrılıyorum ya abla başka bir şey olabilir mi?"

Kısılan sesimle gerçekten de uzun bir süre konuşmadığımı anladım. Ablam eline alnıma koydu, ateşime bakıyordu ama abla ateş benim yüreğime düşmüş diyemedim.

"Bir ara dışarı çıktın geldin, ondan sonra sanki kıyamet kopmuş gibi . Ahu iyi misin sadece bir haftalığına Antalya'ya gidiyorum , bir hafta sonra yine yan yanayız."

Ablama sarıldığım zaman ondan önce ben hıçkırıklarımı tutamadım , ikimiz de ağladığımızda aslında artık ablamın bir ailesi vardı . Ben bu gece bütün ailemi kaybetmiştim. Ablam ile vedalaştıktan sonra ablam anneme sarıldı. Annem ablama öyle bir bağrına bastı ki, ablama bütün ailesinin onun yanında olduğunu hissettirdi.
Sıra babama gelince ,babam tüm gün içine akıttığı gözyaşlarını dışa vurdu.

"Bu zamana kadar belki sizi kırdım ,belki kızdım ama hiçbir zaman sizden bıkmadım. Sen benim ilk göz ağrımsın ,ne olursa olsun ne sıkıntın olursa olsun bir babanın arkanda olduğunu bil tamam mı?"

Ablamı alnımdan öptükten sonra onu bağrına bastı gözyaşları içinde. İşte ben de babamın örselediği diğer kızıydım . Ahu'ydum işte ben. Başına buyruk, istediğini yapan, söz dinlemeyen ,ahlaksız herkese inat sevilmeyen diğer kızıydım. Söylesene baba eğer bugün yaşananlar doğru ise beni neden sevmedin ? Beni neden ablamı bağrına bastığın gibi hiçbir zaman bağrına basmadın. Söylesene baba hiç mi sevilecek bir yanım yoktu? Söylesene baba çok mu başına buyruktum. Söylesene baba hep mi istediğimi yapan biriydim? Söylesene baba hiç mi sözünü dinlemedim? Söylesene baba çok mu ahlaksızlık yaptım? Söylesene bana çok mu inatçı biriydim ? Ben sana söyleyeyim mi baba aslında en çok sevilmeyi ben hak etmiştim.

Ablam ile Fatih arabaya bindikten sonra herkes yavaşça evine dağılmaya başladı benim evim neresiydi?

"Of kızım bir şey mi oldu söylesene?" Annem bana tedirgin bir şekilde bana bakıyordu.

Oldu anne ,bana bugün bir şey oldu.

"Ablasına çok üzüldü, bugüne kadar hiç ayrılmadılar o yüzden çok üzgün şu an." Babam bana sarılmak için atak yaptığında onu bir hırsla ittim. Hayır Ahu bildiğini belli etmemelisin, hayır Ahu onu şu an burada mahvetmemelisin. Zamanı gelmeli, Çınar'a söylediğim gibi asıl oyun şimdi başlamalı.

" Yalnız kalmak istiyorum ,ablama üzüldüm bu akşam eve gelmem."

Babam bana şaşkınlık içinde bakıyordu çünkü bunu o da beklemiyordu.

" Ne demek eve gelmem nerede kalacaksın ?"

Babam gerçekten şu an bana babalık mı yapıyordu.

"Neden baba sen bunca zamandır benim bir evimin olduğunu mu sanıyorsun?"

" Ne diyorsun sen? " Babam sinirlenmişti gerçekten de .

Evin bir odası bir çatı katı olduğunu mu sanıyordu? Bir evin içinde ihanet ve yalan olduktan sonra o eve siz ev ya da yuva diyebilir miydiniz? Bir insan evin içine yalan koyup, çocuklarına karşı eşit davranmadıktan sonra ne bir baba ne de bir ev olabilirdi.

"Evim diyorum baba benim evim neresi? Hangisi benim evim Sedat Şanlı?"

Babamla birlikte Ufuk amca da şaşkınlık içerisindeydi.

"Sana yaklaşmaya çalıştıkça bana düşman kesiliyorsun ,ben senin babanım düşmanın değil!"

Başımı babamı alaya alırcasına eğdim, gerçekten kendini çok güzel haklı çıkartabiliyordu.

"Bunca zaman düşmanımken şimdi mi baba olasın tuttu, sakın Sedat Şanlı sakın sen Gülperi'nin babasısın benim ise düşmanım."

Babamla birlikte tek şoka uğrayan Ufuk amca da değildi. Annem yanıma geldiğinde bana inanmayan gözlerle bakıyordu.

" Gel devrem biz Pınar yengelere geçelim bu akşam, biraz oturup konuşalım. Çınar da Ahu'yu senin eve geçirsin, şu an ablasının üzüntüsünden ne dediğini o da bilmiyor gençtir."

Çınar koluma girdiğinde beni zorla babamın karşısından alıp dışarı çıkardı. Bence Çınar şu an bir cesedi tuttuğunun farkında değildi. Çınar beni değil, sanki bir cesedi çıkarır gibiydi. Beni arabaya bindirdiğinde kendisi şoför koltuğuna oturup arabaya çalıştırmadı.

" Ahu eğer bizim kavuşamamızın nedenini babana bağlıyorsan bu biraz da benim korkaklığım."

Çınar'ın sözleri ile ona döndüm, babamı alaya aldığım gibi şimdi Çınar'ı alaya alıyordum.

"Kendini neden bu kadar önemli sanıyorsun ki, sen bana gelmedin ben de seni beklemekten vazgeçtim. Bizimki hiç başlamadan bitti. Yani bu kadar uzatmana gerek yok beni kazanmak için, çabalamaya çalışmana gerek yok. "

Elini direksiyona vurdu." Ulan senin sevdan bu kadar mıydı? O kadar çabuk mu vazgeçebildin benden! Hani ölene kadar sevecektin ? Hani senin tek seveceğin kişi bendim ,bu kadar mıydı senin sevgin, seni sevdiğimi öğrenene kadar mıydı?"

Bana bağırarak haykırdıklarını eskiden olsa canını acıttım diye hıçkıra hıçkıra ağlardım. Onun sinirinin bozulmasına ,onun deli gibi bağırmasına kıyamazdım içim almazdı. Şimdi ise karşımda çırpınışları benim için bir şey ifade etmiyordu. İnsanda bir duygu vardır her şeye rağmen göze almak. İşte ben şimdi hiçbir şey için ,hiç kimse için hiçbir şeyi göze almam. Benim için artık önemli olan hiç kimse yok. Uğruna canımı verebileceğim, uğruna sabahlara kadar ağlayacağım, uğruna hayatımdan ödün vereceğim hiç kimsem yoktu.

Bir süre sonra benden cevap alamayınca arabayı çalıştırıp beni eve bırakmayı uygun gördü. Yol boyunca benimle konuşmaya çalıştı, ama o da biliyordu artık ben dönülmez bir yola giriyordum. Ondan vazgeçtiğimi artık yavaş yavaş anlıyordu.

Kapının önünde durduğunda onunla hiç konuşmadan arabadan inip, kapıyı çarpıp eve girdim. İlk işim olarak babamın odasına girmek oldu. Ömrüm boyunca bu eve gelip gitmiştim ama babamın odasına bir kez bile ne ben ne de ablam girmişti. Şimdi ise evde yokken odasına girip sakladığı ne varsa bulmak istiyordum. Ayağımdaki topukluları merdivende indirip koşarak babamın odasına girdim. İşin garip olanı da ilk defa babamın odası kilitli değildi. Kahverengi örtülü yatağının üstünde bir hırka duruyordu . Acele etmeliydim,odaya göz gezdirdim. Çıplak ayaklarımla ve üstümdeki dar elbiseyle işim kolay olmasa da bu gece bir şeyler bulmalıyım . Babamın yatağının altına baktım,ben de çoğu zaman günlüklerimi yatağımın altına saklardım.Yastıkların altını kaldırdıktan sonra bir şey olmadığını görünce geri yastıkları düzelttim. Çekmeceleri karıştırdıktan sonra kayda değer hiçbir şey görmedim, sadece bir ajanda vardı ve birkaç tane numara. Babamın silahı da çekmecenin içindeydi, silahı elime aldığımda ilk kez elime silah almıyordum fakat ona rağmen yine de her aldığımda sanki bana bir yükmüş gibi geliyordu ,silahı geri yerine koyduğunda babamın gardolabına doğru ilerledim.

Gardırobun kapağını açtığımda bir kasa ile karşılaştım. Babamın annem ile birlikte yaşarken, annemin onu aldığı plaklar kasanın üstündeydi. Kasayı denemeye başladım, annemle evlilik yıl dönümlerini yaptım ama kasa açılmadı. Babamın doğum gününü yaptım açılmadı. Ablamın ve kendimin doğum gününü yaptım yine açılmadı. Annemin doğum günü yaptım bir umut açılır diye ama yine açılmadı. Elime kasaya vurduğumda bu kasanın şifresi ne olur diye düşünüyordum. Babam neyin şifresini yapabilirdi ki babamın hayatında en önemli olduğu kişi kimdi? Aklıma gelen isimle mektupta yazılanlar aklıma geldi. Mektubun sonunda Hülya yazıyordu değil mi?

102615281

Hülya...

Kasa açıldı...

Hıçkırarak ağladığımda sanırım gerçekten de Hülya denen kadının varlığı gerçekti. Kasanın içinde daha önceden gördüğüm bir tarak çıktı. Bu annemin tarağı değil miydi? Küçükken annem ile babam bu tarak için kavga etmişlerdi, ama bu tarak annemin değil miydi? Annem ona ait olmayan bir tarak için mi kavga etmişti ? Annem beni nasıl kabullenmişti, nasıl evladı olarak görebilmişti.

Elimi kasaya koyduğumda sayıca fazlaca mektuplar gördüm ve birkaç tane de fotoğraf. Küçük şeffaf bir kutuda ise bir saç teli. Kasayı boşalttıktan sonra kapattım içinde ne var ne yoksa hepsini aldım. Mektuplar ,tarak ,saç teli, biraz mücevher ve bir tane de sanırım günlük vardı. Elime fotoğrafları aldığımda babam ile bu akşam gördüğüm kadının çimenlerde oturmuş bir fotoğrafına bakıyordum. Annem neler yaşamıştı ,nasıl babamı kabul edebilmişti onu aldatırken. Diğer fotoğrafı elime aldığımda babamın üstünde üniforma yanında da Hülya denen kadının saçlarında kırmızı bir kurdele ile üstünde beyaz çiçekli bir elbiseyle birbirine sarıldıkları , otogarda çekilmiş bir fotoğraftı. Beynim daha fazla bu olanları kaldıramıyordu, mesela babam yine beni sonsuza kadar sevmesindi ama anneme bunu yaşatmamış olsaydı. Mesela bu durumu kim biliyordu? Çınar ile Deniz'den başka kim biliyordu? Teyzem biliyor muydu ,Ufuk amcalar biliyor muydu ,akrabalar?

Nefes alamadığımı hissettiğimde kendi odama doğru koştum ,odamın kapısını kapattıktan sonra kendimi soğuk suyun altına bıraktım . Soğuk su başımdan aşağı akarken bedenimde uyuşuyordu.

Mesela yirmi dört yıl boyunca bu kadın neden gelmemişti de ablamın düğününde gelmişti ? Yirmi dört yıldır annelik yapmamıştı da yirmi dört yıl aradan sonra mı anne olduğu aklına gelmişti? Bu işte ters giden şeyler vardı ve ben bu ters giden şeylerin hepsini açığa çıkaracaktım.

Yatağa uzandığımda yarın ilk işim gidip DNA yaptırmaktı. Annemin yarın gidip saç tellerini alıp kendi saç örneğim ile DNA yaptıracaktım eğer uyuşmuyorsa gerçekten de ben o Hülya denen kadının kızıydım.

Yatakta öylece tavanı izliyordum tenim buz kesilmişti ama içim cayır cayır yanıyordu. Elim istemsizce mektuplara gitti, onları okumak doğru muydu? Doğru ya da değil bazı şeyleri çözmek istiyorsam prensiplerimi bir kenara bırakmalıydım.

Elim korkarak diğer mektuba gittiğinde yine gözyaşlarım akmaya başlamıştı. Mektubu açtığımda diğerine nazaran daha farklı bir mektupla karşılaşmıştım.

Canım sevgilim, biliyorum görevdeyken sana mektupları ulaştırmak çok zor ama en azından bana cevap yolladığında sana ulaştığını biliyorum. Bugün evimizin perdelerini diktirmeye başladım. Biliyorsun hayalim seninle evlenirken annemin gelinliğini giymekti , sanırım babam buna izin vermeyecek gibi. Söylemeyi unuttum ben işe başladım, hatta ilk aldığım maaş ile evimizi boyadım. Evimize gidip gelmesi zor ama orda bir kaç parça kıyafetin var , sen gelene kadar sürekli onları kokluyorum. Çok özledim seni , sana her yazdığım mektupta dile getiriyorum ama yine söylemek istiyorum ben seni çok seviyorum. Babam senden biraz korkuyor sanırım bu yüzden bu aralar üstüme gelmeyi bıraktı, sanırım o da anladı asla senden vazgeçemeyeceğimi ve asla seni sevmeyi bırakmayacağımı. Sana uzun uzun mektuplar yazmayı istiyorum ama olur da sana ulaşamaz diye hep kısa kesiyorum, seni çok seven sevgili nişanlın Hülya...

Babamla gerçekten o kadın nişanlı mıydı? Madem bu kadar severken neden bana verdiği mektupta onu terk etmişti. Sanırım aklımı kaybediyordum gerçekten de, bir insan kızını bırakıp nasıl gidebilirdi neye mecbur bırakılmıştı?

Aklıma gelen numara ile aşağıdaki çantama koştum. Ellerim tir tir titrerken telefonuma numarayı yazıyordum ,saçlarımdan su damlaları damlıyordu. Nefes almam lazımdı , nefes alamıyordum. Bir şeyleri düşünmem lazımdı ama aklımı kaçırıyordum . Zor olsa da numarayı yazdıktan sonra aradım, telefon çaldı çaldı ve sonunda açıldı.

Ne diyecektim mesela sen babamın eski aşkı mısın? Sen babamın bu hayatta en sevdiği kadın mısın? Ne diyecektim mesela bu akşam gelip benim neden hayatımı dağıttığını mı? Peki o ne diyecekti bunca yıldan sonra nasıl karşıma çıktığını mı anlatacaktı? Ya da karşıma çıktığı amacını mı anlatacaktı?

"Beni arayacağını biliyordum, hatta peşimden geleceğini de ama sen kardeşinin düğününü mahvetmedin."

Onu arayacağımdan çok emindi sanırım.

"Siz kim oluyorsunuz da sizin için kardeşimin düğününü mahvedeceğim."

Sakin olup da olayları anlamam lazımdı ,sakin olup bu kadının zıttına gitmemem lazımdı. Sakin olamıyorum, hayatım mahvolurken, bir yalanın içinde yaşarken, elimden alınan hayalleri bildikçe ben sakin olamıyordum.

"Bana ne kadar kızgın olduğunu biliyorum ama beni de dinlemen lazım. Baban sana ne anlattı bilmiyorum ama bir kez bana da şans vermelisin."

"Babam senin hakkında hiçbir şey anlatmadı biliyor musun, gelip kardeşimin düğününü mahvetmeye çalışarak elime bir zarf veriyorsun ve sana inanmamı istiyorsun."

Hayatım boyunca hiçbir zaman keşke demedim, ama keşke bu gece hiç yaşanmasaydı.

"Yarın sana attığım konumda ol, ve bu saçmalığı kimseye anlatma." Dedim.

Telefonu kapattığımda içimde olan bu sinir kimeydi? Bunca yıldır babamın ailesini bir yalan içinde yaşattığı için mi? Yoksa babamın geçmişte yarası olan bir kadın için evladına hiç sevgi göstermemesi mi? Yoksa aşkımla birlikte büyüdüğüm Çınar'ın aile sırrımı bilip benden vazgeçmesi mi? En yakın arkadaşımın dahi bu sırrı bilip benimle olan arkadaşlığını bitirmesi mi? Annem sandığımın annem olmaması mı yoksa bu kadar şeyi yaşayıp beni bağrına mı basması sinirlerimi yıpratıyordu.

Sakin kalmalıydım bu süreç boyunca kimseye bir şey çaktırmamalıydım. Yavaşça merdivenleri çıktığımda gözlerimdeki akan yaş sürekli tenime değiyordu. Çok ağlamamış mıydım , çok yıpranmamış mıydım! Daha ne kadar yıpranacak ve daha ne kadar ağlayacaktım. Yaşım yirmi dörttü ama yaşadıklarım daha büyüktü. Yetmemiş miydi sona gelmemiş miydik? Daha ne kadar yaşayacaktık ,daha ne kadar yıpranacaktık ve daha ne kadar ağlayacaktık?

Yatağa uzandığımda elime diğer mektubu aldım, sanırım çoğu mektup burada değildi . Çünkü bu mektuplar bu kadar sınırlı olamazdı tarihleri farklı farklıydı.Babam da benim gibi her eşyasını bir yerde toplu olarak saklamıyordu. Ona ait her parça belirli bir yerlerdeydi sanırım benim gibi. Ben de bana ait olan eşyaları iş yerinde ,annemin evinde, babamın evinde ve Deniz ile aldığımız evde saklıyordum. Farklı yerlerde olması sanki daha güvenli geliyordu.

Sedat, bugün çalıştığım iş yerinden çıkarıldım . Bunu neden yaptılar bilmiyorum ama içime senin yaptığın doğuyor. Bunu konuyu aramızda hallettiğimizi sanıyordum, paraya ihtiyacımız var ve sende görevdeyken benim çalışmam şart . Farkında mısın bilmiyorum ama bir bebeğimiz olucak ve buna bakmak zorundayız. Babam yeterince ruhuma kelepçe vurmuşken , sende vurma. Ben senin yanında özgürken mutluyum, ben senin yanında özgürken hayat doluyum. Elin kolun çok uzun biliyorum ama lütfen beni mahkum etme. Seni, senin yanında özgürken seven nişanlın Hülya.

Babam kadının çalışmasına izin vermemiş miydi? Ama neden benim babam son derece kadınların çalışmasını savunan biriydi, her kadının bir erkeğe muhtaç olmayacağını bize aşılayarak büyütmüştü. Biraz daha mektupları okursam kafayı sıyıracaktım .

Tarih Ahu'nun 10. yaş günü

Ahu belki de son defa ailesi ile birlikte doğum gününü kutlayacaktı ama bundan habersizdi. Pınar Şanlı belki de hayatı boyunca yapmamak için uğraştığı ama en sonunda yapmak zorunda kalacağı şeyi yapacaktı, canından çok sevdiği eşini terk edecekti. Pınar'ın gözleri ilerdeki büyük kızına ilişti, mavi elbisesi ile gözlerini ön plana çıkarmıştı. Onu kucağına aldığında Gülperi dedi, gül kadar güzel kokan , peri gibi güzel bir kıza başka isim veremezdi. Gözleri diğer kızı Ahu'ya takıldı elindeki sarı balonlar ile Çınar'ı kovalıyordu. Daha yaşı küçük olmasına rağmen Çınar'dan vazgeçemiyordu onu kendisine benzetiyordu çünkü o da Sedat'tan vazgeçemiyordu. İlk defa Ahu'nun doğum günü bu kadar kalabalıktı. Belki de etraftakiler de fark etmişti Ahu'nun bir daha doğum günlerinde bu kadar mutlu olamayacağını.

Bazı anlar vardır bunu hissedersiniz bir daha yaşanmayacağını. Belki de bir daha böyle mutlu olamayacağınızı. Şanlı ailesi de böyle bir anı yaşıyordu ve hepsi biliyordu.

" Anne Çınar ne dedi biliyor musun ben büyüyünce onunla evlenecekmişim."

Çınar gözlerini irice açmış ne dediğini bilmeyen Ahu'ya bakıyordu. O da Ahu'yu seviyor ama babasından korkuyordu. Ahu Çınar'a yasak Çınar da Ahu'ya yasaktı. Sedat Şanlı daha küçük olduklarından ikisinin de büyüyünce fikirlerinin değişeceğini sanmıştı ama sadece sanmakla kalmıştı. Hem kızının kalbini kırmış hem de belki de ona bir baba gibi bir daha yaklaşamayacaktı.

"Pınar anne ben öyle bir şey söylemedim Ahu sürekli kafasında kurup bunları söylüyor dün de sınıfıma gelip Çınar ile ben evleneceğim dedi."

Aslında Çınar ne kadar şikayet ediyor gibi görünse de deli gibi korkuyordu bir gün Ahu'nun onu sevmeyeceği günlerin gelmesinden. Ama bu hayatta ne kadar korkarsak o kadar korktuklarımızı yaşarız. Ve Çınar da büyüyünce o korkularını yaşayacaktı .Belki de küçükken Ahu'yu az da olsa sevdiğini hissettirebilseydi, büyüyünce Ahu bu kadar kırılmış olmayacaktı.

Yuvarlak masanın etrafında çocuklar doluşmuştu. Sedat Şanlı ışıkları kapatıp elindeki pastayı kızının önüne koyunca küçük ellerden alkış sesleri geldi. Ahu'nun teyzesi " Bir dilek dile kızım ." Dedi.

Kuzeni Meriç ile kız kardeşi Masal birlikte en öne geçmeye çalışıyordu onun kuzeninin doğum günüydü ama o en sonlara kalmıştı." Kesin büyüyünce Çınar ile evlenmeyi dileyecek."

Ahu Meriç'e dil çıkardı," Akıllım o zaten olucak ben başka bir şey dileyeceğim."

Küçük kıza büyükler güldü, ama küçükken inanıyordu büyüyünce Çınar ile evleneceğine. Bazen inanırız insanların bizi seveceğine ama sandığımız gibi gitmez, bizi sevmezler. Her kalp sevecek diye bir kaide yok tıpkı her gidenin dönemeyeceği gibi. Nasıl ki giden geri dönse de ilk baştaki kaldığı gibi kalmaz her sonradan seven de ilk başta sevildiği kişi olarak kalmaz.

Ahu küçük ellerini birbirine kenetledi tıpkı ailesinin hep birbirine kenetlenmesini istediği gibi. Gözlerini kapattı belki de gözlerini kapattığında oluşan karanlığın kötü günleri görmemesini istediği gibi.

" Babamın ve Çınar'ın beni sevmesini istiyorum."

Küçük Ahu belki de çok masum bir dilekte bulunurken aslında bir nevi de felaketini getiriyordu. Çünkü bazılarının sevgisi iyileştirmez yaralardı. Ahu büyüyünce bunun farkına varacaktı, babasının sevgisi onu kanatacak Çınar'ın sevgisi canını yakacaktı. Hayatına iki adam almıştı Ahu biri babası biri sevdiği adam. İkisi de aynı uğurda harcamıştı kadını.

Onuncu yaşımda Çınar'ın ve babamın beni sevmesini istemiştim. Küçükken o ikisinin de beni sevince hayatımın düzene gireceğini düşünürdüm. Fakat büyüdüm ve bunun böyle olmadığını gördüm. Çınar'ın sevgisi canımı yaktı babamın sevgisi ise beni kanattı. Ben hayatımda iki adam sevdim biri babam biri Çınar. Biri tokadı ile başımı yere eğdi biri sevdası ile kalbimi mahvetti.

Siz bir adamı ne kadar sevebilirsiniz?
Hayatınızın bir yalandan ibaret olduğunu bildiği halde yine de ona çekilir miydiniz?

Canımın çok yanacağını bilsem de Çınar'ın kapısının önündeydim ,kapıyı çaldığımda belki de benim geleceğimi hissetti.

Kapıyı açınca belki de beni bu halde görünce bu kadar şaşırdı.

"Bir şey söyle seni unutacağım, kalbimi susturacağım bir şey söyle."

Bana baktığında düğünden kalan siyah elbisem ıslanmış ,saçlarımdan su damlaları akıyordu ve makyajım dağılmıştı.

Ama gerçek baktığında makyajı dağılan biri değil de gerçekten dağılan biri görmeliydi.

"Bir şey söyle kalbimi söküp atacağım. Beni sana unutturan seni bana unutturan bir şey söyle. "

Hıçkırıklarla ağladığımda kapının önüne çöktüm.

"Yalvarırım bir şey söyle."

Ve Çınar dediğim şeyi ben daha gelmeden önce yapmıştı. İçeriden Fatih'in kız kardeşi yarı çıplak bir şekilde çıkınca bende Çınar' a dikkatlice baktım.

Yarısı açılmış gömleği, dağılmış saçları ve dudağında kırmızı ruj lekesi.

Evet Çınar yapmıştı, kalbimi sökmüş ve onu susturmuştu.

Çınar Ahu'yu bu kez gerçekten öldürmüştü...

Continuă lectura

O să-ți placă și

Peyda De Herkes Yalan

Ficțiune adolescenți

931K 64.7K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
Babamın Borcu De maviatlas159

Ficțiune adolescenți

536K 19.6K 49
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
1.7M 68.4K 54
"0549******: Umarım iş telefonumu meşgul etmen için geçerli bir sebebin vardır. (20.13) Afra: OHA! OHA! OHA! (20.13) Afra: Koskoca Kuzey Taşoğlu bana...
NEPENTHE | Texting De Türkan

Ficțiune adolescenți

137K 4.9K 32
@Magazindetoksu yeni bir gönderi paylaştı. Şok! Şok! Şok! Genç basketbolcu Çağan Akın Arsal 8 ay önce yumruk yumruğa kavga ettiği takım arkadaşının e...