Ormandaki Avcı 1: Vampir'in A...

By ladymelkw

200K 13.1K 4.5K

Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin... More

Giriş | Doğan Çocuk
1. Bölüm | Veronica
2. Bölüm | Kan Kokusu
3. Bölüm | Güven Bana
0.5 -Beni Kurtaran Adam-
0.6-Yabancıya Veda-
0.7-Cehennem-
0.8-Geçmişin Kadını-
0.9-İlk-
1.0-Mektup-
1.1-Esir Gibi-
1.2-Cehennemin Dibini Görmek-
1.3-Aynı Yaşam Farklı Hayat-
1.4-Harita-
1.5-Yaşam-
1.6-Karahindiba-
1.7-Uçuşan Yapraklar-
1.8-Yara-
1.9-Sevgi Ve Gözyaşı-
2.0-Izdırap-
2.1-Oyun-
2.2-Acı-
2.3-Katil-
2.4-Kurtuluş-
2.5-Vampir Ve Elf-
2.6-Av-
2.7 -Beyaz-
2.8-Küçük Şövalye-
2.9-Kardan Adam-
3.0-Gökyüzü-
3.1-Şeker-
3.2-Dans Edelim Mi?-
3.3-Pasta Ve Yangın-
3.4-Tutsak Ve Tutku-
3.5-Ez Ve Geç-
3.6-Seninle Yanmak-
3.7-Bitti mi?-
3.8-Gece Ve Gündüz-
3.9-Ses-
4.0-Mutlu Yaşamak-
4.1-Şarkı Söyle-
4.3-İşkence-
4.4-Boşluk-
4.5-Veliaht-
4.6-İmkansız-
4.7-Yeşil Gözler-
4.8-Vicdan-
4.9-Altıncık-
5.0-Biz-
5.1-Bana Ait-
5.2-Şefkat-
5.3-Deniz Kokan Menekşe-
5.4-Yanan Yıldızlar-
5.5-Şarap Ve Mum-
5.6-Arkadan Bıçaklayan-
5.7-Derin Tutku-
5.8-Bilinmeyen Kral'a Mektup-
5.9-Kalp Acısı-
6.0-Veronica Honaker-
Duyuru

4.2-Güneş Ve Karanlık-

1.3K 132 52
By ladymelkw

Ormandaki Avcı'nın kırk ikinci bölümüne hoşgeldiniz umarım beğenirsiniz bol bol yorumlarınızı bekliyorum şimdiden iyi okumalar dilerim 💫


Vücudum sanki buz tutmuş gibi titriyordu. Saçlarıma değen soğuk rüzgar daha çok üşütüyordu beni. Başım çok kötü ağrırken buz gibi soğuktan titriyordum.

Daha fazla dayanamayınca gözlerimi açtım. Gözlerimi açmam ile şoku yaşamam bir oldu.

Mağarada değildim. Tek başıma küçük, yuvarlak bir odadaydım. Daha doğrusu odadan daha değişik bir yerdeydim.

Ayaklarımın dibinde ızgaralı kapı vardı. Soğuk oradan geliyordu.

Kafamın hemen üstünde ise büyük bir cam vardı. Paslanmış parmaklıkların arasından güneş ışığı süzerken olduğum yerde doğruldum. Hafızamı kaybetmiş gibi hissediyordum.

"Salver?" diye fısıldadım bir umut bir yerden çıkar diye ama Salver yoktu. Salver neden yoktu? O neredeydi? Peki ben neredeydim? Kaçırılmış mıydım? Salver ne yapacaktı? Deli olmuştur. Başına kötü birşey gelmesinden deli gibi korkuyordum.

Ayağa kalkıp camdan baktım. Gördüğüm manzara ile kalbime ağrı saplandı.

Burası Elf krallığıydı. Sarayın etrafını saran surların köşelerinde bulunan kulelerden birindeydim. Kabus yine başlamıştı.

💫

Saatler Önce

"Veronica?" Salver'ın sesini duymamla birlikte gözlerimi açtım. Başım ağrırken meraklı gözlerle beni inceleyen Salver'a baktım. Çok üşüyordum. "Günaydın." dedi gülümseyerek. Hala ona bakarken elindeki bardağı gösterdi.

"Hadi bunu iç," yüzüme gelen birkaç tutamı geriye attı. "Sabahın köründen beri ateşin var ve düşmüyor." Olduğum yerde doğruldum. Arkama yaslanırken elindeki bardağı alıp içindekini içtim. Tadını hatırlayınca yutkundum. Küçükken ne zaman hasta olsam büyükannem bundan yapardı. Onları özlemiştim sanırım. Annemi ve büyükannemi değil de onlarla geçirdiğim zamanları özlemiştim. Evet, hayatımda Salver vardı. Beni neşelendiriyordu ama annem ve büyükanneme de ihtiyacım vardı. En azından anne sevgisine ihtiyacım vardı. Birinin beni annem gibi sevmesine ihtiyacım vardı.

Gözlerim dolunca bardağı yanıma koyup Salver'a sarıldım. Yüzümü göğsüne gömüp ağlamaya başladım.

Elleri sırtımı bulunca daha çok ağladım. "Başım çok ağrıyor Salver." dedim hıçkırıklarımın arasından. Bir eliyle sırtımı okşarken bir eliyle saçımı okşuyordu. Burnumu çektim. Benim bir annem yoktu ki artık. Ve olmayacaktı. Beni hiç dinlemeden benimle hiç konuşmadan benden vazgeçmişti. Gözünü kırpmadan herkesin içinde tokat atmıştı bana. Ya bende annem gibi olursam? Ya bende ona benzersem? Ya bende birgün annem gibi kolayca çocuğumdan vazgeçebilecek kadar vicdansız olursam?

"Özür dilerim Veronica..." diye fısıldadı Salver. Kaşlarımı çatıp ondan ayrıldım. "Seni koruyamadım. Ve özür dilerim sana böyle rezalet bir hayat yaşattığım için." Başımı hızla iki yana salladım. "Bir daha böyle şeyler demiyorsun Salver. Sen beni korumak için elinden gelen herşeyi yaptın."

"Koruyamadım Veronica," Karnımdaki yaraya dokundu. "Eğer seni koruyabilseydim burada yara olmazdı ki. Ve korkuyorum yine seni koruyamamaktan."

Gülümsedim. Ellerimi yanaklarına koydum. "Eğer sen beni koruyamamış olsaydın şuan kollarının arasında değil mezarda olurdum." Tekrar ona sarılınca burnumu çektim.
"Konu annen değil mi?" Onun sesi ile başımı salladım. Yutkunduğunu hissettim. "Biliyorum bunun tesellisi de olmaz. Ama annesizliği çok iyi biliyorum ben." Ondan geri çekilip elimi kalbime koydum. "O kadar kötü ki sanki kalbimde kocaman bir delik var ve kan pompaladıkça canım yanıyor. Kendini değersiz hissediyorum."

Burukça tebessüm etti. "Benim bir kalbim yoktu." diye başladı. "Onu annem yok etmişti. Ama ne oldu biliyor musun?" Soran gözlerle bakınca elini kalbimin üzerindeki elime koydu. "Sen geldin ve vücudumda bütün saf duyguların bulunduğu bir kalp inşa ettin. Oraya kötü duyguların girmesi yasak. Sadece temiz ve saf duygular girebilir oldu. Belki herşeyimle simsiyahım ama kalbim senin sayende bembeyaz." Gülümsedim. "Bu yüzden değerini bil Veronica. Bir daha kendini değersiz düşünme. Sadece kalbimdeki yerini düşünsen bile kendini milyonlarca kişinin taptığı tanrı sanabilirsin."

"Ben senin küçük kızındım değil mi?" dedim gülerek. Başını salladı. "Evet, sen benim küçük kızımsın ama kalbin tahmin edemeyeceğin kadar büyük."

Elini alnıma koyunca memnun olmuş bir ifade takındı yüzüne.

"Ateşini düşürmüşüm." Bacaklarımdaki battaniyeyi karnıma kadar çektim ve başımı yastığa geri koydum. Gözlerimi kapattım.
"Vardır vardır benim ateşim. Biraz daha ilgilen benimle." Elimi alnıma koydum. "Fazla ateşim var!"

"Ateşin mi var? Yanıyor musun?" Gülümsedim. "Hıhı.."
"İstersen söndürebilirim?" Gözlerimi açtım. Yüzünü çok yakınımda görmeyi beklemiyordum ki bir anda ürktüm. Dün gece yaptıklarımız aklıma gelince yanaklarım yandı.

"Yada yarım kalan birşeyler- diyordu ki elimi dudaklarına koyup susturdum. "Benim gerçekten ateşim var." diye bağırdım. Güldü. "Birşey soracağım," dedim.
"Sor bakalım."
"Senin daha önce hiç sevgilin olmadı değil mi?" Sorumla birlikte tekrar güldü. "Olmadı Veronica. Büyük ihtimalle inanmayacaksın ama seninle tanımadan önce aşkı saçma görüyordum. Ama seni görünce..." Durakladı. Bir süre bana baktıktan sonra geri çekildi. Ayağa kalkıp mağaranın dışına doğru yürümeye başlayınca ayağa kalkıp peşinden gittim.

"Beni görünce? Beni görünce ne oldu?" dedim merakla peşinden koşarken. Ellerini havaya kaldırıp omuz silkti. "Salver!" diyerek adeta koşarak arkasından ilerledim.

"Salver!" diye koşmaya devam ediyordum ki ayağıma devasa bir taş değince Salver anında dönüp beni tuttu. "Düşecektin."
"Ama düşmedim."
"Düşecektin. Biraz daha dikkatli olmalısın."
"Ama sen dikkatimi dağıtıyorsun ki!" diye bağırdım o sıkıca belimi tutarken. Gülümsedi. "Gerçekten mi?"

"Şapşal." dedim. Cevabı gecikmedi.
"Sensin şapşal."

"Bu arada herkes nerede?" Etrafına baktı. Alaycı ifadesi yüzünü ele geçirdi. "Bilmem neredeler?" Omzuna vurdum. "Dalga geçme! Herkes nerede?"
"Dün hepsi sarhoş olduğu için alışveriş yapmayı unutmuşlar. Bugün tekrar gittiler."

"Anladım. Sen neden buraya geldin?"
"Bam'a bakacaktım. Uzun zamandır oğlumla vakit geçirmiyorum." Güldüm. "Bende geliyorum!"
Koluma girdi ve mağaranın arkasına doğru ilerledim.

Ağacın altında yatan Bam bizi görünce olduğu yerde kalkıp yanımıza geldi. Salver'ın kolunu bırakıp heyecanla Bam'ın yanına gittim.

Elimi uzatıp başını okşadım.
"Seninle konuşmadık bayadır. Teşekkür ederim Bam. Beni ve sevgilimi kurtardın." Gülümseyerek Salver'a baktım. Ellerini göğsünde birleştirmiş gülümseyerek bize bakıyordu.

Bam hala benimle ilgilenirken kıkırdayarak başını okşamaya devam ettim. Bu sevimli canlı olmasaydı şuan burada olamazdık belki de.

Salver da gelip Bam'ın başını okşadı.
"Nasıl gidiyor oğlum? Neler yaptın bensiz?" dedi gülerek.

Bam'ın başını okşarken boynundan damla damla kan aktığını gördüm. Kaşlarımı çatarak boynuna doğru eğilip kanın kaynağına baktım.

"Veronica?"
"Bu yara ne zaman oldu?" diye sordum yaranın etrafına hafifçe dokunarak.

"Hangi yara?"
"Bak burasında yara var." Dikkatle bakınca derisinin soyulduğunu gördüm. "Amber'ın çantasını getirir misin? Yarasına bakalım." Salver hemen başını sallayıp çantayı almaya gitti.

Tekrar yanıma geldiğinde yere çöküp çantayı açtı.

"Önce temizleyelim," diyerek bir tutam pamuğa kan renginde bir sıvı döktü. "Bam'a zarar vermez dimi?" Başını iki yana salladı. "Daha önce kanatlarına dikenler batınca aynısını sürdüm. Şükür ki burada varmış."

Elindeki pamuğu Bam'ın boynuna götürünce Bam'ın önüne geçip başını nazikçe okşamaya başladım.
"Umarım canın acımaz.." dedim. Gözlerime bakarken bir anda irkildi. Salver yarasını temizliyor olmalıydı.

Hayvanların acı çekmesine üzülüyordum. Onlar sessiz canlılardı. Üşüseler üşüdüm demezler, korksalar korktum demezlerdi. Canları acıdığında bile kolayca ifade edemezlerdi. Aç olmadıkları sürece kimseye de zarar vermezlerdi.

Yarasını bandaj ile güzelce kapattıktan sonra yanıma geldi.

"İyi olacak merak etme." dedi elini omzuma koyup yavaşça okşarken. Bir süre Bam ile ilgilendik.

"Bu akşam yemeği biz yapalım mı? Hem sürpriz olur." dedim mağaranın arkasındaki kütüklerde otururken.
"Olur. Geçen topladığımız balıklardan vardı. Matthew dün söylemişti. Onu da pişirelim." Başımı salladım. "Epey acıkmış gibi gözüküyorsun." Başını salladı. "Yani acıktım ama sorun değil."
"Bana ne zaman nazlanacaksın? Artık bana nazlanmanı istiyorum Salver!" dedim ciddi olmaya çalışarak. Güldü.
"Sana gerçekten nazlanayım mı?" dedi. "Hıhı." dedim ayağa kalkarken.

O da benim peşimden gelirken Gloria'nın sepete doldurduğu yemişleri çıkardım.

Fıçıdaki suyu maştarapa yardımı ile alıp yemişleri yıkadım. Güzelce yıkanan yemişleri ahşap tabağa koydum.

Salver da bu sırada balıkları doğruyordu. Gömleğinin kollarını dirseklerine kadar sıvamıştı. Demir tavaya dizerken onu izledim. Ahşap dolaba yaslanıp ellerimi göğsümde birleştirdim. Gülümseyerek Salver'ı izlemeye devam ettim. Ciddi bir şekilde balıklar ile ilgileniyordu. Onun bu haline bakarken defalarca iç çekmiştim. Kesinlikle kusursuzdu. Adamın hiçbir kusuru yoktu.
"Seninle evlendiğimde bu manzarayı izlemek için bütün yemekleri sana yaptıracağım." diye mırıldandım. Gülümsedi.

Yüzündeki aptal gülümseme ile daha önce ateş yakılmış yere gidip odunları dizdi. Onu izlemeye devam ettim. Odunları tek tek dizip ahşap tezgahtaki kibrit kutusunu alıp birer tane kibrit çıkardı.

Kibriti yakıp odunların arasına attı. Odunlar alev almaya başlayınca bana doğru dönüp ayağa kalktı. Gülümseyerek yanıma geldi.
"Sen beni neden izliyorsun bakalım?" diye mırıldandı.
"İzleyemez miyim?" Elini çenemin altına koyup ona bakmamı sağladı. Bana bir nefes kadar yakınken kalbim can çekişiyordu.

"Bilmem." dedi örgü örülmüş saçımı önüme alırken. "Sen evlenince bana hep yemek mi yaptıracaksın?" Başımı salladım. "Evet. Sevgili kocamı mutfağa sokup yemek yaptıracağım."

"Sevgili kocam? Güzelmiş bu." dedi çenemi nazikçe okşarken. "Senin dudaklarından bunu duymak da çok güzelmiş." Kızaran yüzümle kıkırdadım.

Örgülü saçımın ucundaki tokayı çıkardı. Tokayı pantolonunun cebine koyup örgüyü kemikli parmakları ile çözmeye başladı. Hafif nemli saçlarım dalgalı bir şekilde serbest kalırken gülümseyerek saçlarıma baktı.

Tamamen saçlarım dalgalı olurken Salver ellerini daldırıp saçımı düzeltti. Perçemlerimi de düzelttikten sonra bir süre yüzümü inceledi.

"Yada topla saçlarını." dedi bir anda. Kaşlarımı çattım. O açık bırakmamı seviyordu.
"Fazla güzel oldu. Bu kadar güzel olmamalıydı." Yüzümü tekrar gülümseme aldı. "Evrene aykırı ki bu! Bu kadar güzel olmamalısın." Gülerek yüzüne dokundum. "Bence biz evlenmeliyiz." dedim.

"Buradan gidelim mi?"
"Nereye gideceğiz?"
"Barış ülkesine."
"Olur. Ne zaman gideceğiz?" Tüm bu olaylardan tamamen kurtulup gitmek istiyordum. Heyecanlanmıştım.
"Matthew ile konuşacağım. Kimselere görünmeden kaçabiliriz." Heyecanla Salver'a sarıldım. "Herşeyi geride bırakırsak mutlu oluruz değil mi Salver? Hiç ayrılmayız?"
"Öyle mutlu oluruz ki..." dedi saçlarımın arasından.

"Geliyorlar." diye mırıldandı benden ayrılırken. Başımı sallayıp yemişlerin başına döndüm. O da balıkları pişirirken Gloria'nın neşeli sesini duydum.

"Veronica sana çiçekli taç aldım!" dedi gülerek. Ona dönünce pembe çiçekli taç ile yanıma geldi. Gülümsedim.

Tacı kafama koyup bana baktı. "Oha çok güzel oldu."

Matthew de yanımıza geldi. Benim yanıma gelip kafamdaki pembe tacı aldı.
"Hayır ya bu Salver'a daha çok yakışır." dedi ve tacı Salver'ın kafasına bırakıp tekrar Gloria ile benim yanıma geldi.

Salver çatık kaşları ile bize dönünce kahkaha attık. "Veronica sen de mi?"
Kahkaha atmaya devam ettim. Kafasındakini çıkarıp benim saçlarıma taktı.
"Sana da yakışırdı abicim ama sevgilime daha çok yakıştı. Şansına küs."

"Bu arada Matthew'ime herşey çok yakışır Salver, yanılıyorsun." Salver güldü. "Yine de benim sevgilime daha çok yakışır."
"Benim sevgilime daha çok yakışır." Matthew kaşlarını çattı. "Hayatım sen beni övüyor musun gömüyor musun?" Salver ve ben kahkaha attık. Gloria ise Matthew'in yanağını okşadı.
"Sadece seni seviyorum bebeğim." dedi yanağına öpücük kondururken.

Salver yüzünü buruşturdu.

"Gerçekten kusacağım!"

Sohbet ederken Berry yanımıza geldi. Yemeklerin geri kalanını o yapacağını söyleyince birşey demeden mağaraya girmiştik.

Yemek boyunca sohbet edip gülüşmüştük. Berry bize katılmıştı ancak bir anda midesinin bulunması ile yanımızdan ayrılmıştı.

Gloria onun şımarık biri olduğunu kulağıma söyleyince gülesim gelmişti ama kendimi tuttum.

Yemekten sonra hepimize ağırlık çöktü. Herkes kendi köşesine çekilirken ilk uyuyan Amber oldu. Sonrasında sırayla uyumuşlardı.

Acayip uykum gelmişti. Salver'ın kolunun üzerine başımı koymuş uyukluyordum. Salver'ın da uykusu gelmişti.

Saçlarımla oynarken gözlerim kendiliğinden kapandı ve geriye koca bir karanlık kaldı.

💫

İlahi Bakış Açısı
İlerleyen Saatlerde

Gece yarısında saraydan birilerinin gelmesini beklerken mağaraya girip herkesin uyuduğunu kontrol etti Berry. Hepsi uyuyordu. Dün gece Berry ile konuşan kadın sahte uykusundan kalktı ve Berry'nin yanına geldi.

"Onları dışarıda beklesek iyi olur." diyerek ikisi de dışarı çıktı. Uzaktan görünen at arabası ile Berry'nin dudaklarında küçük bir tebessüm oluştu. Yanındaki kadın ise tepkisiz bir şekilde at arabasına bakıyordu.

Araba tam yanlarında durunca içinden siyah pelerinli bir asker çıktı.

"Veronica Addams burada değil mi?" diye sordu Berry'e. Berry başını salladı. "Eğer burada değilse ikiniz için kötü olur Prens Justin'den kesin emir var." diye mırıldandı.

Arabadan bir tane daha asker inince ikisi mağaraya girdi.

Kısa süre sonra birinin kucağında Veronica ile ikisi de çıkınca Berry zafer kazanmış gibi hissediyordu kendini.

Hiç birşeyden haberi olmadan masumca uyuyan Veronica ise olacaklardan habersizdi.

Ve Salver Honaker ilk defa o gece kesintisiz uyumuştu. Rüyadan rüyaya giderken sevdiği kadının kollarında olduğunu sanıyordu. Ama Veronica gitmişti. Üstelik kollarının arasından alınıp gitmişti. Uyandığında güneş yok olmuş olacaktı. Güneş gitmiş olacaktı. Geriye karanlık kalacaktı. Belki de evrende ilk defa güneş doğmayacaktı Salver için.

<><><><><><><><><><><><><><><><>

Yeni bölüm ile geldimmm

Şey yine ayrıldılar 🥲

Sizce Salver ne yapacak?

Veronica kurtulabilecek mi?

Sizi seviyorum iyiki varsınız iyi okumalar dilerim 💫

Continue Reading

You'll Also Like

1.7K 204 14
"Bende inancımı kaybettim. Diyor ya şarkıda, bizden olsun isterdim, diye. Ben o şarkının, bizden olmadı, kısmıyım Rüzgar." #imkansız 115 (16.1.2024) ...
166K 7.2K 15
"MARDİN'DE AŞK" Birbirlerine olan aşklarını ifade etmek için konuşmaya gerek yok . Belki de sessizlik, kalplerinin birbirine daha da yakınlaşmasına...
23.6M 1.4M 78
Doğum gününden sonra, kardeşiyle eğlenmek için konsere giden bir genç kız... Fırtına yüzünden iptal olan konserden eve dönmeye çalışırken, kendini bi...
2.5M 104K 27
Psikiyatrist, karanlık kadar çekici ve zeki bir adam... Şizofren, öldürücü güzellikte bir kadın... Her şey çok normaldi ta ki kadının aslında şizofre...