ORPHEUS

By xxselinxx115

173 45 6

Yalanlar, ihanetler, acılar... Medalaine, büyük yaralarını o adam yüzünden aldı. Orpheus... Geçmişine kötü b... More

GİRİŞ
KADER BAĞLARI
ANILAR
İDAM GÜNÜ

KAÇIŞ

31 4 0
By xxselinxx115

İdam günü

Saat 12:50

Çarmıhın üstüne yatırılmadan önce muhafızlar tarafından kırbaçlanmıştım. Sırtımın paramparça olduğuna yemin edebilirdim. İlk darbelerden sonra sırtımdaki keskin sızıdan başka hiçbir şey hissedemez olmuştum. Yere bir çuval gibi yayıldıktan sonra gözlerim belki de son kez etrafı incelemişti.

Meydanda; idam mahkumları için hazırlanmış , kurak bir yerdeydik. Kuru toprak, ilk kez gözüme bu kadar renkli gelmişti. Etraftaki insanlar da ilk kez gözüme bu kadar vahşi gözükmüştü. İnsanlar her ne olursa olsun; genç bir kadının bu kadar aşağılanmasına ve acı çekmesine göz yummakla kalmıyor, üstüne bu durumun destekçisi oluyordu.

O anda, insanoğlunun; -uygun koşullar sağlandığında- Bir canavardan daha beter olabileceği gerçeği yüzüme çarpmış oldu.

Buradaki herkesle er ya da geç karşılaşacaktım. İşte o an geldiğinde bunların hepsinin hesabını soracağıma dair kendime söz verdim.

Düşüncelerimi bölen şey bir muhafızın elindeki göz bandıyla yanıma gelmesiydi. Siyah göz bandını gözlerime sıkıca bağladı ve etrafı görmeme engel oldu. Bunun nedenini ilk anlayamasam da sonradan etraftaki uğultunun bir anda sonlanmasıyla kafama bir gerçek dank etti.

Zeus benim ölümümü izlemek için gelmişti.

Buradaki her şeyi yaşamama sebep olan o adam, geldi mi; diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım. Her ne yaşadıysam onun yüzünden yaşamıştım evet, onu çok sevmiştim.

O kadar çok sevmiştim ki hayatımdan bile vazgeçmiştim. Geçmişi hatırlayınca yüzümde istemsiz bir gülüş oluştu. Allah'ın belası adam psikolojimin de içine etmişti.

Zeus herhalde tebessümümü görmüş olacak ki gür sesiyle "Bana Athena'nın kılıcını getirin" diye bağırdığını duydum.

Bunu duymamla gülüşüm hızla soldu.

Athena'nın kılıcı?

Hayır , dedim kendi kendime. Bunu yapmazlardı değil mi? Bu kadar ileriye gitmemelilerdi. Bu kılıcın korkunç bir efsanesi vardı, efsaneye göre;

Yıllar yıllar önce Medusa adında güzeller güzeli bir kız vardır. Medusa kardeşlerinin aksine, ölümlü birisidir. Çok güzel olan Medusa'nın güzelliğini o civardaki tüm insanlar kıskanmaktadır. Medusa ise kendisini tanrılara adamıştır. Tapınakta bulunan Medusa'nın güzelliği, Athena'nın kocası Poseidon'u çok etkilemiştir. Medusa'ya aşık olan Poseidon ölümlü birine aşık olduğu için küçük düşmekten korkarak aşkını kimseye söyleyememiştir.

Poseidon belli bir süre sonra aşkına yenik düşerek Medusa'yla zorla ilişkiye girmiştir. Bu olaydan sonra tapınakta kalmaya devam eden Medusa'nın bu durumundan, Athena haberdar olmuştur. Kocasının Medusa'ya aşık olduğunu öğrenen Athena kıskançlık krizi geçirerek Medusa'yı cezalandırmıştır. Onun elinden tüm güzelliğini almıştır. Medusa dünyanın en çirkin ve en korkunç varlığı haline gelmiştir. Yüzüne kimsenin bakmadığı biri haline gelen Medusa en sonunda da Athena tarafından öldürülmüştür.

Athena'nın bunu yaparken kullandığı kılıç yüzyıllardır saklanmış, tarihin 'yüz çalan' kılıcı olarak adını tarihe yazdırmıştır.

Bu kılıcı benim üzerimde de kullanacaklardı. Bunun anlamı yüzüme zarar verecek olmalarıydı. Lanet olsun. Bu fikri sadece eskiden delilercesine aşık olduğum o adam verebilirdi. Yüzümü çok önemsediğimi bir tek o bilirdi.

Birkaç ay önce...

Ahşap masamdaki uzun oturağın ortasına oturdum ve karşımdaki aynaya bakarak yüzümü gül suyuyla temizlemeye başladım. Gülleri çok severdim. Odamın ahşap ve görkemli kapısı sessizce açıldı ve içeri Darian girdi. Bu adam sanki kalbimle oyun oynuyordu. Sadece gördüğümde bile ilk karşılaşmamızdaki gibi heyecanlanıyordum. Yanıma oturdu, cam mavisi gözleri gözlerimle buluştu. "Madel, güzelliğinin beni bu kadar etkilemesi..." sesi gittikçe kısılmıştı. Kaşlarını alay ederek kaldırdı "Bana büyü mü yapıyorsun? Bu etik kurallara aykırı!" diyerek burnuma tatlı bir buse kondurdu. Bana Madel diye seslenirdi. -Bunun -Almancada- sevgilim gibi bir anlama geldiğini söylemişti. Gerçek anlamını çok sonra öğrenecektim.- Kıkırdayarak "Evet 'majesteleri', bana aşık olmanız için her gün dua ediyorum" diyerek yanağını öptüm. Omzuna başımı yasladığımda, aynadaki yansımamızı izlediğini farkettim. Ten rengi, bembeyazdı ama bir o kadar da solgundu. Cam mavisi gözleri, stresten dolayı beyazlaşmaya başlayan gri saçlarıyla beraber gerçekten çok güzel gözüküyordu. Bir bakanın, bir daha bakmak isteyeceği türden bir yüzü vardı. Bu kadar beyazın içinde, tamamen zıt olacak şekilde giydiği siyah gömleği de ona çok yakışıyordu. Gözleri masadaki gül suyu şişesine kaydığında açıklama ihtiyacı hissettim. "Eskiden yüzümün temizliğini çok önemsemezdim ama artık küçücük bir lekeye bile sinir oluyorum" diyerek dudağımı büzdüm. Fısıldarcasına çıkan bir sesle "Yüzüne çok değer veriyorsun..." dedi. Sonra sesinin şiddetini biraz daha arttırdı ve "Lekelerin çok güzel Madel, hatta bu seni daha da çekici kılıyor." diyerek sağ gözümün biraz altında olan lekeye dudaklarını bastırdı. Gülümsememi saklayamadım ve ona doğru dönerek kollarımı geniş bedenine sardım. O da karşılık verince birbirimize sıkıca sarılmıştık. "Seni çok seviyorum Darian... İyi ki varsın..." dediğimde yüzü boynuma gömülüydü ve derin bir nefes çekti. "Sen de iyi ki varsın Madel..."

Günümüz

Bu adam bana bunu da yapmıştı. Yine acımayacaktı ve bana vereceği son zararının da unutulmaz olmasını sağlayacaktı. İt herif...

Gözlerim hala kapalıyken, keskin kılıcın kınından çıkarken ortama yayılan keskin metal sesini rahatlıkla işitebilmiştim. Ortamda sessizlik hakimken bu sefer onun sesini duydum "Açın gözlerini! Gözlerini görmek istiyorum!"

Acı çektiğimi bizzat gözlerimden okumak istiyordu.

Adım sesleri bana doğru yaklaştığında gözümdeki siyah perdenin indiğini gördüm. Gözlerimi güneş ışığından dolayı zorla açtığımda karşımdaki yüzü görünce bedenim hissettiğim nefretle titredi.

Onun -Darian'ın- yüzü tam karşımda duruyordu. İyice beyazlaşmış saçlarında gri renkten eser bile yoktu. Gözleri artık daha asi bakıyordu. Solgun teni, artık ölüleri aratmayacak cinstendi. Bana baktı ve dişlerini göstererek gülümsedi. "Merhaba Madel, uzun zamandır görüşemiyoruz..." dediğinde sırtımın acısından dolayı sesimi çok çıkaramasam da var gücümle konuşmayı denedim "Siktir git Darian." dediğimde gülümsemesi genişledi. Dişlerimi sıkmaktan dolayı çenem ağrımıştı. Konuşmaya devam etmeye çalıştım. "Bana Mavel diye seslenme. O masum kadın... çoktan öldü." dediğimde, eğildiği pozisyondan ayağa kalktı gri pelerinini hızlıca düzeltti ve Zeus'a doğru yürüyerek "O kılıcı ben alayım Zeus, bu hediyeyi ben ona vermek isterim." dediğini duydum. Zeus'un sessizce onayladığını biliyordum. Sıkıntıyla yüzümü gökyüzüne çevirdim. Gökyüzüne baktığımda; Güneş, "biraz daha dayanmalısın" demek ister gibi gözümü kamaştırdı.

Darianı önümde o kılıçla gördüğümde yattığım yerden kalkmak için çabaladım, ama nafileydi. Sırtım yüzünden hareket bile edemiyordum. Kılıca büyülenmiş bir şekilde bakan Darian sonunda bakışlarını bana doğru çevirdi ve "İşte sana en büyük hediyem Madel." diyerek yüzüme o kılıcı sertçe indirmeden önce alabildiğim kadar derin bir nefes aldım ve gözlerimi sıkarak kapattım. Tanrım... Tanrım nolursun, nolursun bana yardım et.

Kılıcın keskin tarafının beyaz tenimle buluşmasını beklerken bir anda halktan gelen o mırıltılı ilahiyi duydum. İşte bunu beklemiyordum. Göz kapaklarımı aralayıp kafamı hafifçe sola doğru çevirdim. Etrafımdaki insanlar gözlerini kapatmış, ellerini gözünün hizasında birleştirmiş bir şekilde ilahi söylüyorlardı. Bir günahkârı Tanrı'ya sundukları için şükrediyorlardı. Aman ne hoş...

Darian da bunu beklememiş olacak ki kılıcın tam yüzümün önünde durduğunu farkettim. Gözümün kenarından bir damla aktı, aktı ve kuru toprakla kavuştu. Şükürler olsun...

Darian kendini toparlamak için kılıcı bırakmadan öksürdü ve boynunu hafifçe çıtlattı. Benim gözlerimi hafifçe aralayıp, onu izlediğimi farkettiğindeyse panikledi ve o kılıcı sertçe yüzüme indirdi. Gözümün önünde, kanın ahenkle fışkırmasını görürken bir yandan burnumdaki kemiklerin kırılma seslerini işittim...

6 saat sonra

Ölmek zor gelir ama asıl zorluğun; yaşamak olduğunu farketmez, insan.

Nefret yorucu gelir ama asıl yoruculuğun; sevmekten kaynaklandığını bilmez, insan.

Cehennem ağır gelir ama asıl ağırlığın; Cennetten geldiğini anlamaz , insan.

Yüzümdeki dehşet sızıyla uyandım. Derimin etimden ayrıldığını anlamam çok uzun sürmedi, burnumun üstündeki derim bir torba gibi gözümün önünde büzülmüştü. Burnumdaki ve yanaklarımdaki kaslarımın dışarıdan rahatlıkla görüldüğünün bahsine girebilirdim. Yüzüme dokunmak için elimi kaldırdığımda birinin tiz sesiyle "Sakın dokunma!" diye bağırdığını duydum. Elim havada asılı kaldı. Tavana baktığımda zindanda olmadığımı ve daha da önemlisi ölmediğimi yeni farketmiştim. Gözlerim dehşetle açıldı ve kollarımdan destek alarak yattığım yataktan kalkmak için kendimi zorladım. Zar zor oturur pozisyona geldiğimde "Yahu, sen düzgünce duramıyor musun? Sırtına daha yeni quis'ü sürdüm." sitemkâr sesli bir kadının sesini tekrardan duydum. Kısık sesimle "Ben neredeyim..." diyebildim. "Merak etme güvendesin" diye yanıtladı bu ses.

O anda yaşadıklarımı hatırladım.

Göt herif , yüzüme Athena'nın kılıcını indirmişti, bayılmış olmalıydım. Peki beni auracı ne zaman oradan kurtarmaya gelmişti? Zeus, Darian ve etraftaki halk... bir şey anlamamış mıydı?

"Soracağın çok şey olmalı, üzgünüm ben de senin nasıl buraya geldiğini bilmiyorum." tiz ses düşüncelerime cevap verdiğinde ürktüm, kısık sesimle "Ben şuan kiminle konuşuyorum..." diye sorduğumda gözlerimin önünde , pembe bir sim bombasını andıran bir küçük bir patlama oldu. Ne olduğunu anlamaya çalışırken korkudan dolayı bedenimi hafifçe geriye doğru sürüklemiştim. Kahretsin... Tüm eklemlerim bu küçük harekette bile kopmuş gibi hissettiriyordu.

Sim bombasının içinden işaret parmağım kadar minik bir kız çıktı. Gözlerimi kırpıştırdım, inanması zordu ama karşımdaydı işte. Karşımda yüzüme tebessüm ederek bakan, minik bir kız vardı. Gözleri lila-mor karışımıydı. Açık sarı saçlarının arasından âdeta parlayan pembe-mor tutamlar çok güzel gözüküyordu. Kızın arkasından gözüken, boyu kadar olan kanatlar gözümden kaçmadı. Bu kanatların, bir kelebek kanadı gibi narin gözükmesi ve simlerle işlenmiş olması beni büyüledi. Gerçekten de karşımda, doğa üstü bir varlık duruyordu.

"İltifatların için teşekkür ederim" saçlarındaki mor renk tonlarında olan uzun ve tüllü elbisesinin etek kısmını hafifçe kaldırarak bana tatlı bir selam verdi. Karşımdaki minik kızın ellerine gözüm kaydı, çok narin duruyorlardı. Özellikle benim nasırlaşmaya başlamış ellerime kıyasla.

"Tamam, artık utandırmaya başlıyorsun." dedi o tiz ses ve önüne düşmüş bir saç tutamını kulağının arkasına aldı. Ben hiç konuşmamıştım ki. Bu kız bana nasıl bu şekilde cevaplar verebiliyordu?

"Bunları düşüneceğine kendini düşün ve kendini zorlamaya kalkma." diyerek cevap verdiğinde bir şeyden emin olmuştum bile.

Bu canlı artık her kimse, zihnimden geçen düşünceleri rahatlıkla duyabiliyordu.

"Zeki olduğunu duymuştum, çok çabuk kavrıyorsun." dediğinde tebessüm etti. Ardından ciddileşerek devam etti: "Sana kendimi kısaca tanıtayım. Ben Aida. İsmim 'neşe saçan kız' anlamına geliyor." Dudağını hafifçe ısırdı, "Tamam, bu gereksiz bir bilgiydi."

Beni duymaya hâlâ devam ediyor mu acaba diye içimden geçirdim. "Ah, o konuya gelirsek de şöyle ki: ben bir periyim ve periler, insanların iç seslerini rahatlıkla duyabilirler." Gözlerimin içine baktı. "Tabii, eğer ki o insana bağlandılarsa." O halde bu 'peri' bana bağlanmıştı.

"Eh, bağlandığımız kişileri biz seçmeyiz. Axel kimi bize uygun görürse onlarla bağlanmış oluruz" ellerini boşver der gibi salladı. "Yakında anlarsın bu bağlanma olaylarını. Şimdi o aklını çok kullanma ve uzan bakalım" diyerek yatağı gösterdi.

Geri uzanmaya çalıştığımda yüzümdeki bir et parçasının dudaklarıma hafifçe çarptığını farkettim. Derim o kadar derin yarılmıştı ki istesem, kafatasımdaki bu deri tabakasını tamamen soyabilirdim. Yüzümü düşünmemeye çalışarak şuanımı sorguladım.

Ben neredeydim ve nasıl gelmiştim?

Aida "Mepalya diyarındasın Madeleine. Burası dünya haritasında bile bulunmaz. Bambaşka bir evren gibi diyebilirim" diyerek sorumu cevapladı. Odaya göz gezdirdiğimde çeşitli bitkilerin duvardan sarktığını farkettim. Odayı aydınlatan birkaç tane mum vardı ve oda resmen şifa kokuyordu.

Sonra içeriye nefes nefese kalmış birinin girdiğini duydum.

İnce bir erkek sesi "Çabuk toparlan Aida... Bu ölümlüyü başka bir yere götürmemiz gerek." dedi nefeslerinin arasından.

Gelen kişi, benim yattığım yere göre başımın arkasında olduğu için kimin geldiğini anlayamıyordum.

"Ne demeye çalışıyorsun Vaha?" diye cevapladı Aida.

"Geldiler, kızı almaya geldiler."

"Kimler geldi, düzgünce söylesene şunu!" diye bağıran Aida'nın sesini duydum.

"Cadılar! Bir insanın buraya gelmesini uygun bulmadıkları için onu öldürmeye geliyorlar!"

***

'İnsanların hepsi, belirsiz bir süre için ertelenen ölüm cezasına mahkumdur.'

-Bir İdam Mahkumunun Son Günü

medya : hikayemizin kilit noktalarından biri olan, Darian.

medya : Belki de en yakın arkadaşlarımızdan biri olacak olan, Aida.

🤍

Continue Reading

You'll Also Like

891K 30.6K 109
When Grace returns home from college, it doesn't go like she thought it would. With her past still haunting her everyday choices, she discovers a sid...
70.5K 211 22
Smut 18+ ONLY! ⚠️WARNING⚠️ ⚠️CONTAINS MUTURE CONTENT⚠️ ⚠️VERY SEXUAL 18+⚠️ 22 year old Raven Johnson is just going to her yearly doctors appointment...
1.4M 60.2K 95
!!ORIGINAL STORY!! Chae-hee, a Korean woman who escaped her past pains by moving to America. Enjoying her life working hard in a cafe, and if she was...
638K 27.7K 68
I had reincarnated into Remis Xenith, the younger brother of the heroine, who died at the beginning of every route. In order to not interfere with t...