Holy Spirit

By Greyanswer

460K 46.6K 18K

Okulun en güçlü alfası Kim Taehyung'un kurdu okula gelen yüzyılın deltasıyla birlikte tuhaf davranmaya başlam... More

1-Delta Jeon
2-Kurban omega
3-kader planları bozar
4-Kur yaptığının farkında bile değildi
5-Hoşuma Gitti
6-İptal olan planlar
7-Rota yeniden oluşturuluyor
8-Huzursuz kurt
9-Özel Bağ
10-Yeni arkadaşlıklar
11-Vita mı?
12-Kim bu lavuk?
13-Sinirlerine hakim olamayan alfa
14-Kontrolsüzlük
15-Bogum ve Doyeon
16-Dişime göre biri
17-Ne zaman söylemeyi planlıyordun?
18-Ya Hep Ya Hiç
19-Çok derin bakışları vardı Jeon Jungkook'un
20-Kremi sürmende yardımcı olabilirim, istersen...
21-Benim için...
22-Sussun kalp atışların, konuşmasınlar.
23-Sana yenildiğini söylemiştim
24-Yaş 20, sana güveniyorum Jungkook
25- Yeşil.
26-Yol Kaderimiz Oklar Seçimimiz
27-Gözlerde saklanan korku ve dehşet
28-Akrebin yelkovana olan muhtaçlığı
29-Saklanan Gerçekler Aslında Yanılgılar
30-Gözlerinin önüne getirdiği suret Vita'ya aitti
31-Yüzleşilen geçmişin intikamı ve getirdiği enkaz
32-Holy Spirit, Kairos.
33-Beni iki defa gafil avladın, sıra bende.
34-Bir bakmışsınız, ölüsünüz.
35- Arkadaşımın içindeki canavar
36-Çıkmaz sokaklarımın yıkılmaz duvarları
37-Ben tuzağın kurbanı sense hatalarının bedeli
38-Enkazımın yüzünde maske
39-Onu öldürmek istedim ama o beni öldürdü
40-Yıldız Tozları ve Dolan Boşluk
41-Hilenin getirileri: Tüm Performansın Çeyreği
42-Kalp atışlarının sesini dinlemek (pt.1)
43-Kalp atışlarının sesini dinlemek (pt.2)
44-Ruhların tamamen bağlanması ve özel sürpriz
45- Unutulan iddia ve kendi ayağına sıkmak

-Final-

4K 469 456
By Greyanswer

Vedalaşmak zor olsa da geldik sonunda, merhaba👋

Çok istediğim gibi bir final olmadı açıkcası ama olsun, bu fic artık bir sonu hak ediyordu.

Son kez iyi okumalar, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın✨

*•*•*

-FİNAL-

46.Bölüm: İçimdeki benliği bulmak ve hikayenin sonu


Sana şirinlikler yapardım ve sen de kanardın, bana kanmaya bayılırdın ama en çok ben yenilirdim sana, sadece sana...

Karşımda yüzündeki yakalandın gülüşüyle bana bakan kişi göz kontağını kesmediği her dakika içimde yanan alevlerin harlandığını hissediyor ve boğazımın da beraberinde yanışını izliyordum.

Yutkundum.

Bana bir saniye verin.

Aptallığımı ve rezilliğimi sindirmem için bir saniye yeterliydi.

Benim rezilliklere doyamayan Taehyung'um... üzülme, her şey bir rüya. Uyanacaksın ve artık bu kadar aptal olmayacaksın.

Bakışlarına tutunan bakışlarımı, oradan çekip elindeki telefonuma göz ucuyla baktığımda her şey için geç olmadığına inandırıyordum kendimi. Evet, iddiayı unutmuştu muhtemelen ve ben de hatırlatmıştım ama bu sorun değildi. Sorun değildi çünkü son kozumu hâlâ oynamamıştım.

Son kozumuz yok ki Taehyung!

Yoktu ama yaratacaktım.

Yüzüme tedirgin olduğumu belli etmeyen bir gülümseme yerleştirdiğimde ellerimi sırtımda birleştirmiş ve ona doğru ilerlemeye başlamıştım.

Ceylan, aslana ilerliyor.

Kurdumun bahsettiği cümledeki ceylan, bendim.

Taehyung; yanlış yöne gidiyorsun, çıkış diğer tarafta kaldı.

Kim bilebilirdi, belki de ceylanlar da aslanları kandırabilirdi. Dünya kanunları ara sıra değişmeye müsaitti.

Attığım her adım beni ona daha da yaklaştırdığında içimde yanan alev iyice kızgınlaşmış ve sonunda avcımın dibine geldiğimde büyük bir patlamayla küle dönmüştü. Gözlerim telefondan kopup tekrar onun gözlerine çıktığında alt dudağımı ısırdım.

Görmüş müydü?

Sırıtması geldi gözümün önüne, gözlerindeki parıltı.

Görmüştü. Kahretsin.

Yüzündeki eğlenen ifade bir an bile değişmezken ve kaşları yalancı bir endişeyle kalkarken "Taehyung?" Dedi alaylı bir sesle. Hâlâ aynı yüz ifadesi ve sesle "Betin benzin atmış, iyi misin?" Dediğinde dudaklarımı birbirine bastırdım.

Oynayacaktı. Benimle oynayacaktı. Hissetmiştim.

Kaşlarımı onun gibi yukarı doğru kaldırdığımda kafamda olası senaryoları oynatıyor ve en zararsız olanı seçmeye çalışıyordum.

Jungkook beni kolay kolay bırakmazdı.

Yakalamıştı tabii, bırakır mıydı hiç?

Bırakmazdı. Hiçbir koşulda bırakmazdı o beni.

Yakından baktığım gözleri uçsuz bucaksız bir kuyunun derinliklerinde yaşattığı yıldızlarını bana sunarken dudaklarımı aralamış ve "İyiyim. Atmadı ki betim benzim falan." Demiştim dingin bir sesle. "Sana öyle geldi herhalde."

Her şey ortada olsa da uzatmalara oynamanın zararı yoktu o an.

"Aradın mı Bogum'u?" Diye sorduğumda ise oldukça sakindi sesim.

Oysa kalbim, yakalanmanın vermiş olduğu endişeden dolayı oldukça sıkışmıştı. Kalp atışlarımın göğüs kafesimi nasıl dövdüğünü görseniz, inanamazdınız.

Yanlış soru, konuyu değiştirmem gerekiyordu. Bogum yoktu, telefon yoktu, iddia yoktu.

Kendi ayağına sıkma terimi, uzaktan bana göz kırpıyordu.

Başını omzuna doğru eğdiğinde gözlerini kısmış ve dilini damağına değdirerek "cık!" Diye bir ses çıkarmıştı. Oldukça eğleniyordu o dakikalarda.

"Başka bir şey dikkatimi çekti de, arayamadım."

Ona doğru bir adım daha atarak dikkatini dağıtmak istediğimde beni belimden yakalayıp kendine çekmiş, kalp atışlarımın daha da hızlanmasını sağlayarak bedenlerimizi adeta birbirine yapıştırmıştı.

Ani hareketiyle birlikte gözlerim dört açıldı.

Nefes. Bir iki üç...

Sıcak olmuştu bir anda. Çok sıcak.

İmdat yani, yanıyoruz burada. Alo, yetkililer! Alın bu adamı buradan, kalbimizi gasbediyor.

Yaptığı hareketle ne yapacağımı şaşırdığımdan elim ayağım birbirine dolanmıştı ama şükür ki afallamam kısa sürmüş ve elimi omzuna indirmiştim. Yakındı, çok yakındı.

Neden bu kadar yakındı?

Kalbim vardı benim, az insaf beyefendi.

Aklıma gelen planlar süzgeçten geçerken onu oyalama amaçlı dudaklarımı birbirine bastırarak "hmm," demiş ve omzundaki elimi ensesine çıkarırken yüzlerimizi aynı hizaya getirmiştim. "Onu boşversek de yemek mi yesek acaba? Ben çok acıktım."

Bunu yapmak için parmak uçlarımda yükselmem gerekmişti. Onun yanında zarif kalıyor olmam, güzel bir detaydı. Biz güzel bir detaydık.

Sanırım oyunumu anında sezen Jungkook, yüzlerimizin yakınlığından faydalanarak nefesini dudaklarıma doğru verdiğinde yutkundum. Gözlerinde sinsi yılanlar vardı.

"Taehyung, Taehyung, Taehyung..." diye adımı sayıkladığında artık dudakları bir milim uzağımdaydı. "Benim güzel ruh eşim, sevgilim; yeterince kaçmadın mı sence de?"

Kaçmak mı? Asla.

Ben sadece saklanıyordum.

Dudaklarımı bilerek büzerek onun kırmızılarına değmesini sağladığımda anın etkisiyle gözlerini kapattığını da seçebilmiştim. Ben de onun gibi gözlerimi kapattığımda "Kaçmıyorum ki Jungkook, açım sadece." Demiştim.

Açtım yani ama yersen işte...

Güldüğünde kalbim sıkıştı ama olsun, hâlâ nefes alabiliyordum.

Yalan.

Gözlerini açarak benden uzaklaşan Jungkook, belimde dinlenen elini bir milim kıpırdatmadan diğer elini yanağıma yasladığında elinin soğukluğunu da hissedebilmiştim.

Ya da benim yanaklarım yanıyordu.

Çok sıcaktı.

İmdat ve çığlık.

Azıcık uzaklaşsak olur mu, beyefendi? Sağlıklı düşünemiyorum.

Gözlerinde yanan sinsi parıltılar bir anda arttığında sırıtan Jungkook yüzümü şöyle bir süzmüş ve "Ama Taehyung," demişti. "Ben bunları yemem. Yakalandın ve kollarımın arasındasın. Kaçabiliyorsan kaç, tekrar yakalarım."

Yenilgiyle çöktü omuzlarım. Ben bu adama bir ömür yenilecektim ve yenilgim galibiyetim olacaktı. Sevdiğine yenilmek, ödüldü.

Bunu bana o öğretmişti. Ruh eşim, eşim.

Oldukça bitkin ve ağlamaklı bir ifadeyle "Tamam." Dediğimde yavru köpek bakışlarımı gönderiyordum artık son koz olarak. Belki bana acırdı. Acısındı lütfen, o kadar ruh eşiydim bir zahmet ayrıcalığım olsundu. "Pes ediyorum, ne istiyorsan söyle."

Bakışlarımda oyalanan hareleri bir yutkunuşla birlikte heyecan parıltıları kazandığında aniden "Bıçaklandığın gün, hangi sözden bahsediyordun?" Diye sordu.

Durdum. Hatırladığım sözüm düşmüştü hatırıma.

Affet sevdiğim, bir gün yaptığım her düzenbazlık için sana bir öpücük vereceğim. Söz veriyorum.

Utançla yumdum gözlerimi. O, bunu nereden hatırlıyordu? Ben bile unutmuştum. Ben bunu nasıl unutmuştum?

Onu daha çok öpmem gerekirdi. Çok daha fazla.

Neyse, zamanla telafi ederiz canım. Sıkma canını.

Dudaklarımı birbirine bastırarak gözlerimi araladığımda karşılaştığım meraklı bakışlarla birlikte yutkunmuş ve "Söylemem şart mı?" Diye sormuştum yanaklarımın kızardığını hissederken. Söylemeye utanmıştım bir an.

Adamla seviştiğinin farkındasındır umarım?

Kes, sus. Aa, çok ayıp!

Sevişirken öyle demiyordun ama...

Kaşlarını yukarı kaldıran Jungkook "evet, şart." Dediğinde gözlerimi kıstım. "O zaman istediğin bu mu? Sözümü söylemem?"

Afalladı.

Gözler kısırken "Hayır," dediğinde anında gülümseyerek "O zaman söylememe zorunluluğum yok." Demiştim.

Histerik bir gülüş bırakmıştı aramıza. Ben de gülümsemiştim sinsice.

"Pekala, zaten aklımda belli bir şey yoktu. Söyle." Dediğinde yüzümdeki gülümseme de silinmişti yavaşça.

Bulmuştu tabii utandıracak malzeme. Kullanacaktı.

Yutkunup derin bir nefes aldığımda gözlerimi kaçırarak "Hani ilk tanıştığımız zamanlar, seni çok fazla kandırıyordum ya," demiştim mahçup bir sesle. Yanaklarımın ısındığını hissederken "İşte her kandırma için bir öpücük sözü vermiştim." Dedim.

Bileğimdeki çiçekler parlamıştı bununla birlikte. Bir cesaretle bakışlarımı bakışlarına çıkardığımda orada gördüğüm parıltılar gülümsememe sebep oldu.

Mutlu olmuştu.

Onun mutluluğuyla mutlu olmuştum.

Hayatta mutlu olmak belki de bu kadar basitti, doğru insan yanındaysa.

Dudaklarını birbirine bastırdığında ortaya çıkan küçük gamzesine kaydı bakışlarım. Hep çok şirin olduğunu düşünmüştüm o gamzenin. Ona yakışıyordu. "Hmm, demek her kandırmaya bir öpücük." Dediğinde gamzesindeki bakışlarım yavaşça bakışlarını buldu.

"Taehyung," dediğinde ise belimdeki eli sıkılaşmış ve beni kendine çekmişti. Tam olarak o zaman fark etmiştim. Çok sinsi bakıyordu.

Geliyor, hissettim.

"Kafeteryadaki karmaşadan sonra yaşanan hadiseyi hatırlıyor musun sevgilim ve o olaydan biraz zaman sonra benim sana söylediğim kelimeleri?"

Siktir.

Bu adam neden hiçbir şeyi unutmuyordu?

Pardon, düzeltiyorum.

Ben sayın aptal, neden her şeyi bu adama hatırlatıyordum?

Hatırladığım kelimelerle birlikte yutkunduğumda Jungkook'un boşluğundan yararlanıp kaçmak istemiştim fakat kollarının arasından sıyrılıp kaçamaya çalıştığımda ve beni koluyla engelleyerek sırtımın göğsüne yaslanmasına sebep olduğunda kulağıma doğru "Kaçamazsın Kim Taehyung," demişti eğlenen bir sesle ben kollarının arasında titrerken. "O attığın yumruğun hesabını bana vereceksin."

Eyvah, yandık.

*•*•*

En çok geçmişimle yüzleşmek istedim ama daha güçlü olarak ve daha iyi hissederek... Şu an buradayım, yüzleşmek için. Çünkü ben hiçbir zaman güçlü olamamıştım, sana karşı. Şimdi öyleyim, tüm dünyaya karşı.

Sevgilerle babaanne, ben büyüdüm.

-3 yıl sonra-

Doyeon

Karanlık bir gölgeydim ben. İnsanlar beni görmek istemez, yok sayar ve üzerime basıp giderlerdi. Arkalarına bile bakmazlardı. Gerek görmezlerdi.

Çünkü karanlığa teslim olmuş kötü karakterlerin hayatını kimse merak etmezdi, neden kötü olduklarıyla ilgilenmezdi, onları umursamazdı; figüranlardı onlar, yaşamasalar da olurdu, insanlara göre onlar sadece ölmeliydi.

Hak etmediklerindendir belki kimsenin onların hayatıyla ilgilenmemesi, Doyeon.

Yine de herkes dinlenilmeyi hak ederdi, anlaşılmak isterdi, anlaşılsın isterdi.

Söylesenize; hani sevgi herkesi iyileştirirdi, neden kimse bana sevgisinden vermedi?

Çünkü sevgi de hak edilirdi değil mi? Ben hak etmemiştim. Kötüler sevgiyi hak etmezdi.

Ben kötü biri olmak istememiştim. Ben sevgisiz kaldığımda kötü biri değildim zaten.

Elimde tuttuğum çiçekler sanki çok ağırmışçasına yük gibi geliyordu şimdi bana. Bu çiçeği neden aldığımı da bilmiyordum zaten, sadece elim boş kalsa oradaki kan izlerini görebilirmişim gibi gelmişti. Onları saklamak istemiştim belki de.

Ellerimde Kim Taehyung'un geçmiş kan izleri vardı. Ona bir hayat borçluydum.

Yürüdüm. Adımlarım beni duygularımın katilinin mezarına getirene kadar yürüdüm. Bazen derin nefesler aldım, bazen o nefeslerde boğulduğumu hissettim ama sonuç olarak cesaretimi toplayarak yüzleşmeye gelmiştim.

Yılların ardından. Şimdi burada. Tekrar karşı karşıyayız Babaanne.

Mezar taşındaki adına baktım. Uzun uzun inceledim o ismi. Ölüm tarihine kaydı sonra bakışlarım. Derin bir sükunet vardı o an içimde. Bakışlarım süzdü mezarı ve ben yine hissettim o aciz ruhumu.

Geçmiş, geçmişte kalsa da yarası tazeydi hâlâ. Zaman yarayı kapatmayı başaramamıştı.

Ben hâlâ sevgisizdim.

Yüzleşmeye gelmiştim. Ağlarım belki umuduyla, affederim belki umuduyla... ama hayır, olmuyordu işte. Ben seni affedemiyorum, Babaanne.

Senin için akıtacak bir damla göz yaşım da kalmamıştı ama doluyor yine gözlerim, o da kan bağından herhalde.

Geldiğim mezarın önünde dolu gözlerimle dikilirken düşündüm her şey farklı olabilirdi. Elimdeki çiçeği mezarın üzerine bırakırken düşündüm sen beni sevseydin. Doğrulurken ve çıkışa doğru giderken düşündüm Taehyung'la beni tanıştırsaydın, ikimize birbirimizi sevme şansı verseydin.

Keşkeler, ölümdü.

Ben keşkelerde boğulmuştum.

Derin bir nefesi ciğerlerime davet ederken yavaş adımlarla ilerledim mezarlığın çıkışına doğru. Bir işim kalmamıştı burada. Son kez gelmiştim zaten. Veda etmek için.

Dalgın bakışlarım ayakkabılarımdayken omzuna çarpan kişiyle birlikte sendelemiş ve bana çarpan kişiye çevirmiştim harelerimi.

Erkek bir omegaydı.

Beni görmesiyle yutkunmuş ve "Çok özür dilerim, sizi görmedim. Acil işim vardı da bunları hemen şuradaki mezara bırakmam lazım." Demişti. Çiçekleri tutmadığı elinin parmağıyla gösterdiği yere bakışlarım kaydığında ağzım şokla açıldı.

Babaanemin mezarını gösteriyordu.

Kaşlarım çatılırken kalbimin sıkıştığını hissettim. Yanımdaki yabancıya döndü bakışlarım tekrar ve dudaklarımdan "Kim Hana'yı tanıyor musun?" Sözleri döküldü.

Kaşları şaşkınlıkla kalkan omega "evet de siz onu nereden tanıyorsunuz?" Diye sorduğunda dudaklarım birbirine kenetlendi.

Onun torunu olduğumu kimse bilmiyordu.

Gözleri kısılan omega dikkatle beni incelediğinde farklı bir şaşkınlıkla dolmuştu hareleri bu sefer. "Tanrım, yoksa sen Doyeon musun?"

Ne?

Beni nereden tanıyordu?

Ve bakışlarım omeganın bakışlarına saplı kaldığında dudaklarını araladı. "Ben Maria'nın torunu, Hyunwoo. Hani babaannenizin yanında çalışan var ya, onun torunu işte."

Şokla açılan ağzım ve titreyen göz bebeklerimle bakakaldım karşımdaki oğlana.

Bilmiyordum ama hayatımın aşkı tam o an karşımda duruyordu. Tanrı, bana bir şans daha vermişti. Sevilmem için, sevmem için.

Ve karşımda duran bu oğlan hayatım boyunca hissedemediğim merhamet ve sevgiyi bana bağışlamıştı, kendi kalbinden bir yudum. Teşekkür ederim.

Ve yine bilmiyordum belki ama tam 3 yıl önce bana bu hayatı hediye eden Taehyung, ruh eşiyle birlikte bu mezarlığa tam birkaç mezar arkamdaki anne ve babasını görmeye gelmişti.

Hayat, tuhaf olaylar silsilesiydi ve biz sadece birer piyonduk. Aciz piyonlar.

Şimdi hikayemizi yazan kişinin kalemi kırılmıştı ve biz özgürdük.

*•*•*

Günümüz

Dramımız bitmiyor ki nefes alalım

Seokjin:
Naçizane bedenim ve ruhumla
Selam dostlarım

Hoseok:
Halkını selamlıyor sanki

Seokjin:
Siz benim halkımsınız zaten?
Bir itirazın mı var?

Eunwoo çevrimiçi

Eunwoo:
Merhabaaa

Bogum:
Sevgilim neredesin sen

Eunwoo:
Okuldayım

Bogum:
Neden?
Bugün dersin yok diye biliyorum

Eunwoo:
Orası öyle de
Profesörle yüksek lisans yapabileceğim yerleri değerlendirmek istedim ben
Malum diğer sene son senem
Bir yerden başlamam lazım

Bogum:
Keşke bana da söyleseydin
Beraber giderdik...

Eunwoo:
Bogum
Artık kimse bana zorbalık yapamıyor
Biliyorsun değil mi djaşxnhslkc

Bogum:
Yok ondan değil
Kendini koruyabildiğini biliyorum
Ben yanında olmak istemiştim...
Bir de son kez gözdağı versem iyi olurdu|

Eunwoo:
Tamam ben beklerim seni
Gel hadi

Bogum:
Vallaha mı

Eunwoo:
Vallaha ksşamxhşamxhx

Bogum çevrimdışı

Seokjin:
Görüldü
İyi ki sevgilim var da kıskanmıyorum artık

Hoseok:
😔

İki kişi gördü

Seokjin:
Üzülme hobim ya
Sen de bulacaksın birini elbet

Hoseok:
Kariyer yapacağım ben✊🏻
Kimseye ihtiyacım yok benim

Namjoon çevrimiçi

Namjoon:
Arkadaşlar
Jungkook nerede?

Eunwoo:
Bilmiyorum ki
Neden sordun

Namjoon:
Abi
İşim düşmüştü ona ya
Bir şey sormalıyım

Jimin çevrimiçi

Jimin:
Hoppa
Bogum nerede?

Eunwoo:
Okula geliyor şu an
Neden

Seokjin:
Herkes gruba birini sormak için giriyor abi
resmen ölmüşüz...

Jimin:
Biriniz arayın aktif olsun hemen

Eunwoo:
Arayayım bekle de
Önemli bir şey mi oldu?

Jimin:
Evet
Sen ara hemen gelsin gruba

Eunwoo çevrimdışı

Seokjin:
Noluyor ya

Hoseok:
Jimin bir şeyler karıştırıyor hissettim

Bogum çevrimiçi

Bogum:
Efendim Jimin?

Jimin:
Jungkook'un nerede olduğunu biliyor musun?

Bogum:
Görüldü
Hayır?
Bir şey mi oldu?

Jimin:
Yoo :)
Ben biliyorum namjoon
EN YAKIN ARKADAŞIM
nereye gideceğini bana söyledi :)

Bogum:
Görüldü
Bunun için mi çağırdın beni gruba
😑

Jimin:
Yoo
Jungkook'u merak ediyorsundur belki diye haber vereyim sana da dedim
Malum EN YAKIN ARKADAŞI OLARAK ben biliyorum yerini

Namjoon:
Lan yarışınızı kenara bırakın
JUNGKOOK NEREDE

Jimin:
Onlar Taehyung'la birlikte mezarlığa gitti
Taehyung ailesiyle tanıştıracakmış Jungkook'u

Namjoon:
Ha
Eğer öyleyse sonra konuşuruz
Ararım ben onu

Namjoon çevrimdışı

Jimin:
Görüldü
Bu da son zamanlarda bizi aksatıyor sanki
Aldatılmış hissediyorum

Yoongi çevrimiçi

Eunwoo çevrimiçi

Namjoon çevrimiçi

Yoongi:
Napıyorsunuz

Jimin:
YOONGİ

Seokjin:
Diyene bak
Yoongi'ci seni

Jimin:
Kıskanma Seokjin
Herkesin bir Min Yoongi'si yok işte
Anlayamazsın yani

Seokjin:
LAN
SENDEN ÖNCE BEN VARDIM BE
NE KISKANACAĞIM

Yoongi:
Yapmayın şöyle
Kendimi paylaşılamayan miras gibi hissediyorum dkşaxjsşcöcnlx

Eunwoo:
Yoongi hyung

Yoongi:
Efendim🥺

Seokjin:
Yoongi'nin sıra eunwoo'ya gelince dönüştüğü kişilik beni bir miktar korkutuyor ya

Yoongi:
Kes

Seokjin:
Bizi neden onun kadar sevmiyorsun açıkla hemen.

Yoongi:
YA NE ALAKASI VAR ŞİMDİ

Seokjin:
Bana da o emojiden at o zaman

Yoongi:
🥺

Seokjin:
Görüldü
Ağladım

Yoongi:
JSŞAMXJALXMJCK

Jimin:
Herkes yoong'nin tatlılığından nasibini alıyor...
Ruh eşin benim yalnız
Yanıma gelir misin hemen.

Yoongi:
Tüm tatlılığı sana saklıyorum ben
Niye öyle dedin ki

Jimin:
Eve gelince hatırla bu sözlerini tamam mı :)

Yoongi:
Görüldü
Ne oldu eunwoo?

Jimin:
KALSMHALMCJCKC|
Eğleniyorum|

Eunwoo:
Profesörle yüksek lisans yapabileceğim yerleri konuşmak istedim ama daha sonra seninle de bu konuyu konuşsam olur mu?
Senden başka kimseye çok güvenemiyorum
Benim için en iyisini bilirsin gibi geliyor hep

Yoongi:
Yaaa🥺|
Konuşuruz tabii
Okuldan çıktıktan sonra bana haber ver
Ya da istersen daha müsait bir zaman tartışalım bunu
Daha bir senen var ama oldukça başarılı bir öğrencisin değerlendirelim bunu

Eunwoo:
Tamamm
Teşekkür ederim

Hoseok:
BU GRUPTA TEŞEKKÜR ETMEK YASAK DEMEDİM Mİ BEN SİZE???

Eunwoo:
Üzgünüm dkaöxhaşxmjzl

Hoseok:
ÖZÜR DİLEMEK DE YASAK
çok önemli bir konu yoksa yani.

Yoongi:
Gitme çocuğun üstüne djaşmxhslfm

Seokjin:
VALLA TATLILIK ZAAFINA OYNAYAN ŞAHSI BİZDEN DAHA ÇOK SEVİYOR BU
ağlayacağım😔

Namjoon:
Seokjin
Sen galiba biraz 🤏🏻
abartmayı seviyor gibisin

Yoongi yazıyor...

Yoongi:
Aslında hepiniz buradayken
Bir şey söyleyeceğim

6 kişi gördü

Yoongi:
Biliyorsunuz bu Taehyung'un ailesiyle ilk görüşmesi
Jungkook'un bağlantılarıyla bulduk mezarlarını
Aslında babaannesinin olduğu yerdelermiş hep ama Taehyung onun mezarına da hiç gitmediği için bilmiyordu

6 kişi gördü

Yoongi:
Yani demek istediğim
Onun iyi hissetmesi için bir şeyler mi yapsak?
Evet Jungkook yanında olacak ama
Bir ailesi daha olduğunu bilsin istiyorum
Yardım eder misiniz?

6 kişi gördü

Eunwoo:
Rol modeli olarak kesinlikle doğru kişiyi seçtim🥲🥺|

Jimin:
Yoongi'm...

Namjoon:
Sadece ne yapmamız gerektiğini söyle

Yoongi yazıyor...

*•*•*


Oldukça sevimli duran Elf, sevgilinin koluna girmiş onu sarsarken dudak büzüyor ve "Lüütfeen," diye yalvarıyordu. "Sadece iki dakika ne yaptıklarına bakmak istiyorum. Gidip döneriz hemen olmaz mı?"

Sevgilisinin tatlı hallerine eriyen Hyunjin, derin bir nefes aldığında her defasında kaybolduğu gözlere çevirdi bakışlarını. Dudakları aralanırken "Bunu öylece yapamayız, biliyorsun Felix." Demiş ve "Önce Christopher Bang'tan izin almamız lazım." Diye devam etmişti.

Christopher Bang, onlardan sorumlu liderdi.

Umutsuzlukla nefes alan Felix, "İzin vermez ki!" Dediğinde kaşlarını kaldıran Hyunjin "Bunu sormadan bilemezsin, bebeğim." Diye mırıldandı.

İzin vermesini umuyordu o saniyelerde, onu yıllarca sevgilisinden ayıran çiftin meşhur aşkını o da çok merak ediyordu. Felix'in deyişine göre harika insanlarmış. Gerçekten bu ayrılığa değip değmediğini görmek istiyordu.

Bir şekilde sevgilisini ikna eden Hyunjin, Christopher'dan izin almayı başardığında dünyaya inmek için gerekli olan her şeyi tamamlayıp gitmişlerdi, meşhur çiftin yanına, mezarlığa.

Bunu ikisi de beklemiyordu ama gördükleri sahne ikisinin de kalbini delmiş oraya çiçekler ekmişti.

Değdi, diye düşündü Felix dudakları kıvrılırken.

Değmiş, diye düşündü Hyunjin, sevgilisinin elini tutarken dolu gözleriyle.

Değmişti,  her şeye değmişti.

Bu hikayede herkes kazanmıştı.

*•*•*


"Seni benim kadar hiçkimse sevmeyecek,
Beni senden, seni benden başka kimse bilmeyecek...

Öyle bir bilmece ki  bu aşk,
Hiçkimseler çözmeyecek."

'Kulakların çınlasın- Cem Adrian'

Kendini kaybettiğini sanarsın, bir yerlerden bir destek bir güvence istersin. Hayat, bazen o güvenceyi sana verir bazense sadece bir gölge gibi geçer hayatının izlendiği ekranın önünden.

Ben güvencemi bulmuştum.

Arabanın içinde karşımda duran mezarlığın tabelasına bakarken gözlerimin dolmasını engelleyemiyor ve ellerimin titremesini durduramıyordum. Titreyen ellerimi giydiğim kazağın kumaşında yumruk haline getirdim. Titresinler istemiyordum, ailemin karşısına bu şekilde güçsüz çıkmak istemiyordum o an.

En güçlü halindesin, Taehyung. Ailen seninle gurur duyacak.

Yutkundum.

Boğazım ağrımıştı.

Kendimi sıkmaktan olsa gerek...

Hemen arabanın yan koltuğunda duran Jungkook uzanıp yumruk yaptığım elimi yakaladığında bakışlarım Gwangju Mezarlığı yazan tabeladan kopmuş ve onun kahverengi gözlerini bulmuştu.

Gözlerini beni beni anladığını belli eden bir ifadeyle yumup geri açtığında yüzünde artık bir gülümseme vardı. "Gidelim mi?" Dediğinde dolu gözlerimle salladım başımı.

Yeterince onlarsız kalmıştım, bana kızgın olmamalılardı.

Benim kabulümle birlikte arabadan inen Jungkook, benim de inmemi beklediğimde yanıma gelmiş ve elimi kavrayarak mezarlığın girişine ilerlemeye başlamıştı. Kalbim sıkışıyordu.

Kalbim, mezarlığın dışında ama içinde kalmıştı.

Demişti ya ünlü şair, "Ölüm gibi bir şey oldu ama kimse ölmedi." Diye; benim ailem ölmüştü ama ben yaşıyordum. Ne denilirdi şu an bu duruma? Kalbim istediği kadar dışarıda kalsın sonuçta ben ölmemiştim.

Bedenim o toprağın altında değildi.

Ruhum Jungkook'un kalbinde yaşıyordu.

Yavaş adımlarla ilerlediğim mezarlıkta geçtiğim her mezar taşına bakıyor ve acaba nasıl öldü diye düşünüyordum. Aralarında intihar eden var mıydı acaba? Umarım, yoktur. En acı şey, kendi canına kıymaktır. Kimse bu kadar acıyı hak etmez.

Ve sonunda aradığım isimleri bulduğumda canım yandı, tuttuğum eli daha çok sıktım.

Şimdi tam karşınızdayım.

Ne demeliyim?

Ben hayatımda hiç ailemle konuşmamıştım, onlara ne denir bilmiyordum.

Baktığım mezar taşındaki isimler bulanıklaşmaya başladığında dört yanımı kuşatan ve beni rahatlatan feromonlara şükrettim. Nefes alamıyordum. Hiç yoktan yanımda Jungkook vardı, kimsesi olmadan bu mezarlığı ziyaret etmek zehir yutmak gibi olmalıydı.

Yanımdaki bedenden güç aldığımda araladım kurumuş dudaklarımı. "Sözümü tuttum." Dedim o an. "Sana eşimi getirdim anne, dediğin gibi onu sizinle tanıştırmaya getirdim. Babam mutlu olmuş mudur?"

Ve dayanamayan bir damla intihar etmişti göz pınarlarımdan, izlediği yol bir nehir olmuştu.

Ellerimi daha sıkı sardı Jungkook. Minnettar hissettim.

"Sizinle tanışamadım belki hatta muhtemelen bu kadar geç kaldığım için çok kızgınsınızdır bana ama buradayım işte. Yakında üniversiteyi bitireceğim, dünyaya sadece bir kere gelen bir kurdum var ve eşim dünyanın en harika eşi."

Canım yandı ama bu sefer rahatlamayı da beraberinde getirdi. İyi ki yüzleşmeye gelmiştim. Onlar, belki burada değildi artık ama yine de iyi gelmişti beni tanıyacaklar düşüncesi.

Titrek bir nefes dudaklarımın arasından kaçarken gülümsedim ve anlattım her şeyi. Kötü olayları atladım çoğu zaman ama bütünüyle anlattım nasıl bir hayatım olduğunu. Jungkook bir an bile yanımdan ayrılmadı bu süre zarfında. Ara sıra o da eklemeler yaptı anlattıklarıma hatta.

Artık her şey bittiğinde babaannemin de mezarına kaymıştı gözlerim. Aileme getirdiğim çiçeklerden birini de gidip onun mezarına bırakmıştım. Her kadın, bir çiçeği hak eder. Ben seni, ailemi korumaya çalıştığın için affettim Babaanne.

Sonuç olarak o mezarlıktan ayrıldığımda kendi benliğimi bulmuş ve hikayemin sonuna gelmiştim.

Arabaya tekrar bindiğimizde yanımda duran Jungkook "Ne olursa olsun hayatımda tanıdığım en güçlü ve harika insansın." Dediğinde bakışlarım ona döndü. Gözlerimin birleştiğinde tatlı bir gülümsemeyle "Seninle tanıştığım için çok şanslıyım." Dedi.

Gülümsedim.

"Seninle tanıştığım için çok şanslıyım." Dedim titrek ama kendinden emin bir sesle.

Ben Kim/Jeon Taehyung ve bu da benim hikayemin son sayfasının son satırları.

Hayatın; size ne getireceği, sizden neler götüreceği ve durdurak bilmeyen dertlerinize ne gibi sıkıntılar veyahut çözümler sunacağını bilemezdik ama hayatın bazı gerçekleri vardı ki bu gerçekler bizim kader haritamızın planını değiştirebilirdi.

Siz, siz olun yaptığınız seçimlerinizden pişman olmayın. Yanlış da olsa bu seçimleriniz, sizi mutlak doğrularınıza yönlendiren oklar olabilir.

Hayatınızı kendi seçimleriniz ve doğrularınızla yaşamanız dileğiyle...

Her an iddiayı hatırlayabilir kişisi "Yarasaran'ın Yarasaran'ı" olarak değiştirildi.

-SON-

Gerçekten bitti, çok buruk hissediyorum şu an...

Tahmin ettiğinizden daha hüzünlü bir son olmuş olabilir ama en doğrusunun böyle olması gerektiğini düşündüm.

Arkadaşlarının Taehyung'un yanında olduğunu nasıl belli ettiklerini kitaba eklemedim, o kısmı siz kendi kafanızda tamamlayın istedim. Çünkü herkesin yarayı kapatma şekli farklıdır, Taehyung'un yarasını hepimiz birlikte farklı şekillerde kapatmamız gerekiyor gibi geldi.

Demek istediğim çok fazla şey var aslında... Öncellikle en başından beri hikayemi okuyan, oy veren ve yorum yapan herkese çok teşekkür ederim. HS benim yazdığım ilk kitap, bu nedenle yeri her zaman farklı olacak. Hiç bu kadar okunacağını ve birilerinin en sevdiği fic olacağını tahmin etmemiştim.  Belki acemi oldu, belki istediğim gibi gitmedi ama bir şekilde buralara geldi. Geriye dönüp hatalarıma bakınca gülesim geliyor ama siz gülmeyin tamam mı duaşsmhslamfn çok eksiği var bu kitabın çok...

Bu yola çıktığımda yanımda kimse yoktu. Sonra ilk takipçimi ve yine hikayeye devam etmem gerektiğini söyleyen o kişi geldi. Kim olduğunu hatırlıyorum, kitabın en başından sonuna kadar geldi benimle. Attığı oyları gördüm her defasında, oradan biliyorum. Rahatsız olup olmayacağını bilmediğim için etiketleyemiyorum onu şu an ama umarım sen kim olduğunu biliyorsundur. Bir şekilde bana destek oldu ve ben bu hikayeye devam edebildim.

Sonra daha da çoğaldınız, bir anda değil yavaş yavaş büyüdük. Ama aranızda çok değerli olan okurlarım var bunlardan birkaçı eminim kendini biliyordur. Kendinizi belli edin çünkü ben size aşırı minnettarım... çok çok çok fazla değerlisiniz💗

asthtve  ve sen... hayatımın en değerli kişisi... en çok sana teşekkür ederim, ne zaman kitaptan umudumu kessem bana devam etmem gerektiğini söylediğin için ve hep yanımda olduğun için...

Herbiriniz çok değerlisiniz. Hikayeyi yarım bırakmayıp sonuna kadar geldiğiniz için teşekkür ederim.

Hikaye hakkındaki son cümlelerinizi buraya bırakabilirsiniz ve bir de panoma hikaye ile alakalı genel düşüncelerinizi yazarsanız çok mutlu olurum🥺

Bir sonraki hikayemize kadar; kendinize dikkat edin, sizi seviyorum💜
-satürn

Continue Reading

You'll Also Like

239K 22.3K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin
636K 60.9K 37
omega taehyung para için deltanın çocuğunu taşıyordu. 060124
389K 36.3K 38
Abisinin arkadaşına akım yapmaya çalışan jungkook ve akımı kendi lehine çeken abisinin arkadaşı taehyung •texting• •tamamlandı• 🤏🏻✨ ~Yazım yanlışla...
956 116 12
Sen benim kaybetmekten korktuğum nadide incimsin