YAKAMOZ (BxB)

By mizuslovestories

17.8K 2K 840

[TAMAMLANDI] ∘ 𓆡˙ ˚ 𓇼 ˚ ˙ ∘ 𓆝 •˙ 🫧˙ ˙ İnsanı en çok bilmediği korkutur bir o kadar da merak içine d... More

1-Kaybettiğini Sandığın Kişi, Seni Çoktan Buldu
2-Balık,Baharat ve İçinde Aşk Olan Her Şey
3-Karışan Duygularla Başa Çıkma Rehberi
5-Eyvah, Yakalandık!
6-Havuzdaki Hayat Denizdekiyle Aynı Değildir
7-Bir Vatoz ve Bir İnsan, Aşk İçin Yeterli Midir?
8-Anne, Baba Bu Sevgilim..Evet, Onun Kuyruğu Var
9-Yeni Şeylere Alışmak Zaman Alır
10-Hamburger, BubbleTea ve Boğulma Tehlikesi
11-Akvaryum Ve Eski Düşmanlar
12-Denizler De Acılı Noodle Gibidir
13- Eski Dostlarla Mangal Partisi
FİNAL

4-Bazı Sevdalar Üzerine Kandırılsak Da Yürek Sevmekten Yılmaz

1.3K 173 104
By mizuslovestories


Lana Del Rey-West Coast

∘ 𓆡˙ ˚ 𓇼 ˚ ˙ ∘ 𓆝 •˙ 🫧˙ ˙

Sevdiğiniz insanın bir başkasıyla birlikte olması gerçekten çok üzücü bir durumdu çünkü insanı yarım bırakan şeydi bu, kavuşamamaktı. Kavuşamayan insanlardan bazıları birbirlerini unutamaz, unutamadığı halde başkasıyla evlenir 'Yanındakiyle yaşar aklındakiyle ölürsün' gibi dehşet yaralayıcı bir cümleyi hayatının özeti yapardı.

Kurulan hayallerin, yaşanmak istenen rüyaların gerçekleşememesi veyahut sizin hayallerinizi bir başkasının yaşaması eldekiyle yetinmeyi, benim için en iyisi buymuş diyerek geçmek çok zordu.

Zaten insan yine kendisine üzülürdü, karşı tarafın birlikte olduğu kişinin onu ne kadar sevdiği veya kötü biri olduğu çoğu zaman düşünülmezdi ki!Sevdiğiniz insanın mutluluğu veya ne kadar sevildiği, sevdiğini de düşünülmezdi tabii bunları düşünmek yine kişinin kendisine zarardı.

Hayatta kimlerle tanışacağımız,kimlerle yollarımızın ayrılacağı hiç belli değildi. O an aşkından ölüp bittiğimiz insan yarın baş düşmanımız,bugün nefret ettiğimiz insan aylar sonra sevgilimiz, hiç tanımadığımız bir insan yıllar sonra arkadaşımız olabilirdi.. En az gelecek kadar belirsizdi bu durum.

Aklında başkası kalmış birisiyle sevgili olmak, evliliğe gitmek korkunç değil miydi?..Ama şu an Arel için konu bu kadar karışık değildi çünkü böyle şeyler olabileceği ihtimalini hiç bilmiyordu. Onun şu anki derdi hayalleri süsleyen sevgiliyle birlikte olunamadığı zamanlarda kişinin kendisinde eksikler bulmasıydı.

"Eğer.. Bacaklarım olsaydı veya bacakları olan bir kadın olsaydım şu belki de benimle birlikteydi. " parmağını sıkıntılı nefesler vererek kumda gezdirirken üzgün surat çizmeye çalışsa da başarısız oldu. Denizin altında resim bile çizemiyordu!

Deniz Ana, o yalnız kalmasın diye kendi türünden canlılar doğurmuştu ama o Doğa Ana'nın çocuklarından bir insana aşık olmuştu.

"Benim aşkım karadaki insanların aşkından bile zor.. "

Hemen yanında kuma gömülmüş Krep biraz huysuzdu. "Saçmalama Arel, insanlar onca baskıya rağmen sevdikleri insanla birlikte olmak için ellerinden geleni yapıyor. Senin kuyruğunun olması aşk için engel değil. Hem Serdar sana aşık olduğunda senin erkek ya da kadın olmanla veya bacakların ya da kuyruğunun olmasıyla ilgilenmeyecektir. "

"Bilmiyorum.. Beni sevecek mi o bile belli değil. "

"Eğer çocuğu şu son beş gündür olduğu gibi görmezden gelirsen bilmemeye devam edeceksin. " hamilelik hormonları tavan yaptığı için homurdanarak konuştu, uzaktan ağzındaki balıklarla gelen sevgilisini gördüğünde heyecanlanırken "Sevgilisi olan birisinin aklını çelemem. " diye mırıldanan çocuğa baktı. "Belki ayrılmışlardır, Ray sürekli insan ilişkileri geçicidir diyip duruyor sonuçta! "

Başını birleştirdiği kollarının arasına gömerek gözlerini kapattı. Çoğu insan için huzur, onun için normal olan denizin dalgaları vücudunu hafif hafif sallandırırken kuyruğunu biraz daha oynayıp kuma iyice gömüldü..

Serdar'ı düşündü.

Kaslı vücudundan akan su damlalarını, beyaz dişleriyle sunduğu harika gülümsemeyi, denizlere aşık olan yeşil gözlerini, kemikli parmaklarını gitarın tellerinde gezdirirken güzel sesiyle söylediği şarkıları, kahkahasını, acı yediğinde kızaran burnunu..

Onunla kumlarda koştuğunu hayal etti, kahkahalar atarak el ele tutuştuklarını sonra öpüştüklerini.

Kumların ötesindeki gri sert kumlarda,betonlarda, gülüşerek dans ettiklerini hayal etti.

Yatak ve koltuk denen şeylerin üzerinde yan yana oturup telefon denen sihirli aynanın içindeki küçük adamların konuşmalarını izlediklerini hayal etti..

Denize dalıp, insanlardan ve balıklardan uzakta kayalıkların üzerinde birbirlerine döküp seviştiklerini hayal etti..Vücudunu hareket ettirerek kuma iyice gömülürken hayallerin devamını dudaklarındaki gülümsemeyle devam ettirecekti ki alnına çarpan şeyle gözlerini hızlıca açtı.

Şaşkınca kendisine bakan küçük turuncu balık ne yapacağını bilemez halde önce bir sağa sonra bir sola gidip doğru yolu bulduğunda güldü, saçlarını geriye yatırdı ama dalgalarla eski halini almaları sadece birkaç saniye sürdü.

Hayal kurmasına bile izin yoktu.

Balığı kuyruğundan yakaladığı gibi kendisine çektiğinde "L-l-lütfen.. Beni y-y-yeme. " mırıltısıyla güldü ama gülümsemesi saniyeler sonra soldu. "Zaten sevgilisi olan bir adamı düşünmek.. Yalnış mı? "

"D-değil! " küçük balık can havliyle büyük balığın suyuna gitmeye çalışırken başına yediği öpücük darbesiyle sersemledi öyle ki kuyruğu bırakıldığında bile hareket edememiş kanatlı yüzgecin çırpılmasıyla oluşan dalgalarda öteye sürüklenmişti.

Boş boş bakan siyah gözleri parladı, aşkla. "Çok.. Havalı. " şarkı mırıldanarak yüzeye doğru giden koca balığın arkasından bakarken öne büzük dudaklarından birkaç baloncuk çıktı.. Ve bir Japon balığı ,kendi türünün bambaşka bir sınıfında olan Vatoz-İnsana böyle aşık oldu. Bu, bu destansı bir aşk hikayesinin başlangıcı olabilir miydi? Japon balığı ve Vatoz-insanın destansı aşkı...

Kendisini toparlayıp büyük bedenin arkasından gitti. "Eğer.. Eğer yanlış olduğunu düşünüyorsan başka balıklara bakmalısın belki de. "

Arel gözlerini küçük balığa çevirdi.

"Denizde bekar balık çok!.. Benim gibi. " sonu mırıldanarak söylediği için yanındaki beden duymamış "Ama onu çok seviyorum. " demişti.

Zavallı balık, kalbi kırılırken kendisini hızla toparlayıp "O zaman ona açılmalısın, belki sana olan gerçek duygularını fark eder. " diyerek motivasyon verdi platonik aşkına. Seven, sevdiğini her türlü desteklemeliydi sonuçta!

"Açılamıyorum çünkü dilimi bilmiyor. "

"Kuzey Kutbu'ndan mı geldi? "

Arel, sorusuyla dediği şeyin arasındaki bağlantıyı kuramazken"Hayır, o bir insan. " diye cevaplamasıyla balığın gözleri pörtlerken umutsuz ve bomboş bakan siyahlarının dibine girdi.

"İnsan mı? Üç tane bacakları olanlar hani?"

"Evet, hayır.. Ne üç bacağı? " şaşkınca küçük balığa döndü.. Serdar'ın bacaklarını düşündü, sadece iki tane görmüştü! Diğer insanlarda da sadece iki tane görmüştü.. Üçüncüsü neredeydi ki?

Balıkcağız kuyruğunun ucundaki yüzgeçleri oynatarak "İki tanesi uzun bir tanesi kısa, bazı insanlarda ise hiç yok. İki bacağının tam arasında oluyor. " diyerek açıklama yaptığında karşısındaki beden aydınlanarak "Kısa olan bacak değil. " dedi. "Nasıl değil?"

"Senin yaşın kaç? "

"Bilmem ki! Sekiz veya on iki falan olabilir." küçük yüzgeçlerini kaldırıp bilmiyorum yaptı.

"Sen süs balığı değil misin? Neden bir denizdesin? " kendisine doğru uzatılmış kuyruk yüzgeçlerini parmaklarıyla nazikçe sıkıştırıp hafifçe sağa sola salladı.

"Aslında sarayımda yatıyordum sonra sahibim geldi ve 'Ölmüş bu. ' dedi birden bana özel yapılmış cam kaplama havalandı ve beni buraya attı."

Bunu Ray'den duymuştu Arel. Ölen balıkların tuvalet denilen yere veya tekrar denize atıldığını eğer vicdanı olan bir insana denk gelirsen toprak altına gömüldüğünü öğrenmişti. "Neyse ki seni denize bırakmış. "

"Neyse ki! "

"Bundan sonra benimle kalabilirsin, arkadaşlarım ve ben sana iyi bakarız. "

"Teşekkür ederim. " balık mutlulukla büyük bedenin etrafında dolanıp tekrardan uzun boynun altına girdi. "Senin arkadaşların mı var? Neredeler? "

"Muhtemelen az ilerideki yere doğru inen mağaradalar. "

"Niye oradalar? "

"Evimiz orası. "

"Haaa.. " küçük balık aydınlanarak mırıldandı. Onun bu tatlı haliyle gülümsedi Arel sonra boynunun altına sığınmış balığın sırtına küçük bir öpücük bıraktı."Anlattığın kadarıyla kötü birisine benziyor." gözleri denizin sakın yüzeyini dağıtarak gelen tekneye takılı kalırken yeşil gözünün ismi hızla çarpan yüreğinden geçti..

Beş gündür onu görmeye gelen adam,saatlerce ismini teknesinde seslenip bekliyor olsa da karşısına hiç çıkmamıştı.

"Aslında çok kötü birisi değildi sadece meme takıntısı vardı. "

Daldığı Serdar'lı düşünceler balığın dediği şeyle baloncuk olurken "Ne? " diye mırıldandı. "Meme denen şeyi çok seviyor-" daha fazlasını duymak istemediği için parmağını kaldırıp "Senin adın ne? " diye sorup konuyu değiştirdi.

"N-Nemo."

"Nemo, tanıştığımıza memnun oldum. Ben de Arel Dylan. "

"Tanıştığımıza memnun oldum. " dışından söylediği şeye içinden 'Müstekbel eşim. ' diye eklemeyi ihmal etmedi lakin az uzaklarında durmuş tekneye bakan sevdalısıyla "Hangisi senin aşık olduğun kişi? Şu kadın mı yoksa adam mı? " diye sordu.

"Adam."

"Vaaaay, çok yakışıklıymış! Ama çok üzgün duruyor. "

"Dimi.. Ne oldu acaba? "

"Ayrılmış olabilirler belki! "

"Ayrılmış olsalar kadın yanında olmazdı. " diye mırıldandı Arel, Serdar'ın asık suratını izlerken gözleri siyah saçlı kadına kaydığında dudaklarını büzdü, garip bakışları yanındaki balığın dikkatini çekmiş olacak ki "Ne oldu? " sorusunu duydu. "Kadında bir şeyler var.. "

"Nasıl bir şey? " balık gözlerini kısarak kadına baktı. Onun bu haline ner aklanan ve olağanüstü bir şey söyleyeceğini sanan adamın bütün düşüncelerini "Sahibimin sevdiği kadınlar gibi büyük memeleri var. " diyerek bozguna uğrattı.

Bir zamanlar bambaşka teknelerdeki aşıklara umut ve hayranlıkla bakan gözleri şimdi sevdiği adam ve başka kadına üzgün üzgün bakarken sıkkın bir nefes verdi.

"Ne zamandan beri birlikteler? " diye soran Nemo'ya "Beş gün oldu. " diye cevap verince insanın yüreğini ferahlatan ve umut veren aydınlanma sesiyle "Ne oldu? " diye sordu.

"İnsanların ilişkileri uzun sürmez ki! " dedi Nemo, aynı Ray gibi. "Yedi gün kuralı vardır. Pazartesi tanışırlar, salı flört, çarşamba sevgili, perşembe kavga, cuma sevişme, cumartesi kavga ile aldatma ve pazar ayrılık. "

Yedi gün kuralında gidip beşinci güne takılıp kalırken "Ne yani bugün sevişecekler mi? " diye sordu cırlayarak tabii sonra aklına çoktan adamın boynunda gördüğü izler gelince yüzü Bob balığı kadar asıldı.

"Yani benim sahibim öyle yapıyordu. Cuma günü anne ve babası çalışıyordu, o da okuldan iki bacaklı olan insanla gelip 'Meme meme! ' diye ağlar gibi sesler çıkarırken sevişiyordu.. Biliyor musun üç bacaklı insan erkekler memeleri çok seviyor. "

"Nemo, senin psikolojin bozulmuş- Bekle.. Gerçekten çok mu seviyorlar?" gözlerini hemen sevdiğinin yanındaki büyük göğüslü kadına sonra kendi en az bir vatoz kadar dümdüz olan göğsüne çevirdi. 'Benimkiler o kadar küçük sayılmaz.. Serdar beğenmez mi ki? '

"Evet hatta arkadaşlarıyla bile bu konuyu saatlerce konuşuyorlar..A, bu kadını tanıyorum! "

"Hm? " göğüslerine bakarken algıladığı cümleyle "Nasıl? Nereden? " diye sordu arka arkaya.

"Şey.. " yüzgeçlerine bakıp "Bir, iki, üç.. Evet, üç gün önce bize geldi. Sahibimle hallendiler. " Arel, başını sallayıp "Öyle mii? " diye sordu dalgın dalgın sonra "Ne? " diye çığırdı.

"Serdar'ı aldattı mı? " yüreği hızla inip kalkarken sinirden yumruklarını sıktı. "O, olduğuna emin misin? " Serdar böyle bir şeyi asla ama asla hak etmiyordu.

"Evet, eminim hatta benimki kadına o kadar aşık oldu ki rüyasında bile ismini sayıklamaya, kadını sürekli arayıp buluşma teklif etmeye başlamıştı ama geri dönüş alamayınca çıldırıp durdu."

Yaşını bile bilmeyen Japon balığına dedikleri için hemen güvenir kendi "Serdar.. " diye mırıldandı, gariptir ki kadın da ona tanıdık geliyordu ama sevdiği adamın aldatıldığından habersiz oluşu onu çok üzüyordu.

"Aaa, belki biliyordur aldatıldığını o yüzden üzgündür. Kadın çok mutlu duruyor ama.. Hmm, çözdüm olayı! Sevdiğim adam aldatıldığını öğrendi, kadın ise durumu saklamaya çalışıyor. Sahibimin izlediği filmde böyle oluyordu.. Ama adam aldatıyordu, kadın öğreniyordu-" dudaklarına bastırılan parmakla susarken siyah göz bebekleri irileşmiş balığa baktı. "Ne oldu? "

Arel cevap vermedi,tehlike öncesinde olduğu gibi nefesleri hızlanmış ve göz bebekleri irileşmişti..

Suyun yüzeyindeki teknenin ucunda oturan Serdar'ın ise gözleri gözleri denizden ayrılmazken bacağına dokunan elle önce yanındaki kadının boynundaki deniz kabuklu kolyeye sonra gözlerine baktı. Sabah heyecanla verdiği bu deniz kabuklu kişiye özel yapılmış hediyenin bin bir karış suratla alınması bütün günü rezil etmişken işim var ,diyip denize kaçarken yanlış anladın nidalarıyla yanına gelen kadınla kendisini teknede bulmuştu.

Hilal ona kolyeyi çok beğendiğini sabah babasıyla tartıştığı için kötü olduğu gibi şeyler söylemiş onu öpücüklere boğmuş tüm ama içi hala sıkkındı.Sanki senelerce Arel'i görmüyor gibi yüreğinde özlem sıkıntı vardı.

"Bebeğim, hâlâ bana kızgın mısın? " diye sordu Hilal, adamın yanaklarını okşarken üzgün gözüküyordu. "Babamla aramız iyi değil sana anlatmıştım, sabah yine aradı abuk subuk konuştu. "

"Sorun değil, bugün canım sıkkın uyandım nedense. " gülümsedi Serdar, kadının gözlerine bakarken yanağında gezen el dudaklarına indi yavaşça.. Yeşil gözleri, kadının gözlerinden ayrılamazken elini ince boyuna getirip okşamaya başladı.

"Serdar.. "

"Hm? "

"Kolye için çok teşekkür ederim. " diye fısıldadı Hilal, adama iyice yaklaşıp yanağını ve dudaklarını öperken "Çok beğendim. " diye ekledi, beline dokunan eli göbeğinden bacaklarının arasına kaydırırken "Burada sevişmek çok güzel olur değil mi? " diye sordu. Aldığı gülümsemeyle yavaş yavaş parlaklığı yok olan yeşillere bakarken adamın kulağına yaklaştı. "Bana istediğim şeyi verirsen ana her şeyimi veririm. "

Serdar başını olumlu anlamda salladı. "Sana istediğin şeyi vereceğim. " güzel kokan boyunu öptüğünde dudaklarının sızlandığını hissetti, kadını her öptüğünde heyecan gibi gözüken ama can yakan bir sızı tenine işliyordu.

Seviştikten sonra sırtındaki tırnak izleri gece boyu uyutmayacak kadar canını yakıyordu hatta, kadın çok vahşiydi gerçekten.

"Bebeğim." diye fısıldadı Hilal, adamın dudaklarını öperken bacaklarının arasını okşayan el zevkle inlemesine sebep oldu. "Bütün dertlerine son vereceğim ama bana istediğim şeyi vermen gerek. " adamın aletini okşarken kulağa öpücükler bıraktı.

"Benden ne istiyorsun? " diye sordu Serdar, beyni uyuşuyordu. Düşünceleri birbirine girerken kadının görüntüsü bulanıklaşıyordu. Bir eli,ince bele doğru çekildi ama diğer eli kadının diğer kolyesini hafifçe kavramış bir halde duruyodu.

Suyun içinde ikisinin yakınlaşmasını izlerken gelen sesleri boğuk bir şekilde dinleyen Arel'in yüreği o kadar acıyordu ki kadının "Bana kabuklu kolyeyi getir. " demesininde sadece kolyeyi duymuştu, diğer konuşmaları da düşündü. "Zaten kolye aldı adam, daha neyin kolyesini istiyor ki? " diye homurdanırken kadının ince parmakları açılarak sevdiği adamın yanağını okşamak için kalktığında o da arkasını döndü, daha fazlasını izlemeye dayanamazdı ama Serdar'ı onu aldatan kadınla yan yana bırakmak doğru muydu?

Henüz kuyruğunun çırpmıştı ki kalbi sertçe çarptı..

Bütün dertlerine son verebilirim.

Kolye.

Adamın yanağını okşamak için kalkan elin içindeki yanık izi.

Arkasını döndüğü gibi kuyruğunu çırptı, var gücüyle tekneye vurduğunda Serdar neye uğradığını şaşırırken parmağına takılmış kolyeyi düşüşte koparmış oldu.

İki beden suya gürültüyle düşerken Arel, hızlıca kuyruğunu kanat çırpar gibi çırptı. Sevdiğini tuttuğu gibi yanına alırken tiz çığlıklar kahkahalara dönüşüyordu.

"𝄞♩♪♫♬♩♪?(Serdar, iyi misin? )"

"Ne oldu? " diye fısıldadı Serdar sersemlemiş halde, bir tek sabahı ve tekneye geldikten sonra kadının yanına oturduğunu hatırlıyordu.

"O kolyeyi bana ver. "

İkisinin gözleri Hilal'e dönerken Serdar, kadının kuyruğunu fark edince "Yok artık ya! " diye bağırdı.. Aldatılmanın, yalanın zirvesine çıkmıştı artık.

"Git buradan. " dedi Arel, kendisine güvenerek sevdiği adamı arkasına alırken onlara doğru uzanan kollarla elini kolyesini götürdü.

"Bu sefer seni koruyacak bir annen veya baban da yok, ne yapacaksın küçük balık? Ağlayacak mısın? " adamın kolunu tenteküllerinin birkaçıyla tutup "Ama şanslısın,şu an istediğim şey kolye değil. " derken suda çokça savunmasız olan bedeni kendisine çekti. "Sevgilimi istiyorum. "

Arel hemen adamın diğer kolunu yakaladı. "Nereden sevgilin oluyormuş cadı!? Aldatmışsın onu. Bırak, o benim! "

"Seninle değil benimle sevişiyor, benim sevgilim oldu artık! "

Serdar iki bedenin arasında bir sağ bir sola çekiştirilirken ikisinin de konuştuğu dili anlamadığı için olayın da ne olduğunu çözemiyordu lakin Hilal'in usulca Arel'e doğru ilerleyen kollarını görmek bu pozisyonda çok da zor olmamıştı.İki bedenin birbirine cırlamasından fırsat bilerek tutuşu daha gevşek olan Hilal'den kurtulup ,uzun kolları tek eliyle yakaladı.

Avuç içinde hissetiği acıyla dişlerini sıkarken bütün vücudu aynı acıyla sarıldığı anda "Arel." diye fısıldadı acıyla.

"Kolyeyi ver, sevgilimi sana vereyim. " dedi Hilal, adamı kendisine çekerek hırsla Arel'e baktı.

"Hâlâ sevgilim diyor ya! " Arel'in sinirle cırlaması denizlerin diğer ucundan duyulacak kadar yüksek çıkarken arkasında saklanan Japon balığı ve yeşil gözler göz göze geldi.

Serdar başını yavaş salladı sonra kadının istekle bakarak bağırdığı yerden gözlerini siyahlara çevirip "Sana onun kolyesini beni büyülesen de hayatımla tehdit etsen de bütün dertlerime son vereceğini söyleyen de getirmezdim Hilal..Tabii gerçek ismin buysa. " dedi, siyahlara da onunla bulmuştu.

Doğrusu her ne kadar aldatılmaya alışmış da olsa (bu nasıl bir alışkanlıktı böyle?) üzülmüştü.. Aldığı kolyenin neden asık suratla kabul edildiğini de böylece anlarken küçük balık çoktan hızlıca yüzmeye başlamıştı.

Adamın zerre kadar afallamaması Hilal'in şaşırmasına sebep olurken "Daha önce çok aldatıldım ama bu gerçekten zirve oldu. " cümlesiyle kollarını sıktı. Adamın hassas teni acıyla kavrulurken hâlâ güçlü durmaya çalışmasıyla üzerilerine atlayan Arel bir oldu.

"Bırak onu! " Arel, kadının yanağına bastırırken Serdar'ın vücudunu sarmış olan zehirli kolları can havliyle çekmeye çalıştı..Yeşil gözlü daha fazla zehire maruz kalırsa ölebilirdi. Vücuduna sarılan uzun kollar onun kadar güçlü değildi ve sihir yapmasını sağlayan kolyesi kopmuş olan kadın ,şu an sıradan zehirli bir deniz anasıydı.

Kuyruğunun ucundaki iğneyi kaldırıp kadının göğsüne dayarken "Bırak onu yoksa öldürürüm! " diye bağırdı ama karşılığında aldığı alay dolu bir gülüş oldu.

"Koruman gereken bir adam varken kuyruğun tır tir titrerken beni öldüremezsin. O, kuyruğu hiçbir zaman kullanmadın. " sivri parmaklarıyla kuyruğu tuttuğu gibi göğsüne bastırdı. "Hadi, öldür beni ama ben de onu öldürürüm. "

Arel, boğazına kadar zehirli kollarla sarılmış sevdiği adama bakarken "Onu rahat bırak. " dedi. "Senin derdin bu kolye, onu kullanma. "

"Çok masumsun ve salaksın! " elbetteki elindeki sevgi kozunu,ki bu en büyük kozdu, kullanacaktı.

Serdar vicdanın 'Kötü de olsa bir kadına vurmak suç mu değil mi? ' mahkemesine vereceği yanıtı bir türlü bulamazken Arel'in de boynuna sarılamış kollara sonra kadının göğsündeki iğneye baktı. Suyun altında yapacağı herhangi bir savunma sanatının,en azından onun becerisi olanlardan birisinin, ne kadar etkili olacağı belli değildi.

Arel birden kolyesini tutmak için uzanan eli bileğinden kavrayan büyük parmaklarla zehirin etkisini görmeye başladığı belli olan adama endişeyle baktı.

Hilal karnına inen dizle biraz eğilirken güldü, Serdar'ın boğazına parmaklarını sardığında "Ne yaptığını sanıyorsun? Sence karadaki gücün denizin altındakiyle bir mi? " diye sordu. "Bak, Dylan.. İnsanlar sevdiklerine böyle davranıyor. Şiddet uyguluyorlar. " Arel'in farkında olmadan Serdar'a denizin altında rahat olması için verdiği güçleri adamdan alırken "Beni güçlü yapan şey sadece kolyem değil." diye fısıldadı siyahlara bakarak.

Serdar nefesinin kesilmeye başlamasıyla çok geçmeden boğazındaki eli tutmak zorunda kaldı saniyeler sonra Arel'in şarkı dolu bağırışı ve küçük çaplı bir patlama sonrasinda ileriye sürüklenen Hilal irileşen gözleriyle Arel'e ve ele geçirmek için senelerdir uğraştığı parlayan kolyeye baktı.

Arel ise şaşırma işini sonraya bırakıp yüzeye doğru gitmeye çalışan adamı tuttuğu gibi kendisine çekerken kuyruğunu hızlıca çırpmaya başladı. Bulundukları bölgeden kaçarken Serdar'ın tekrar nefes almaya başlamasıyla rahat bir nefes vermek istedi lakin kuyruğunu yakalayan şeyle daha fazla gidemedi.

Büyü yapmayı bilmiyordu, ailesinde büyücü olan annesiydi ve ona ne kadar büyü konusunda bir şeyler öğretmeye çalışmış olsa da başarılı olamamıştı az önce olan şeyi nasıl yaptığını da bilmiyordu sadece sevdiği adam nefes alamayınca çok korkmuş ve her şey bir anda olmuştu.

"Nereye gittiğini sanıyorsun? Sen de ayak bağı oldun iyice! " Serdar'ı bacaklarından tutup denizin dibine çektiğinde Arel adamın ismini bağırıp oraya gitmeye çalıştı ama vücuduna dolanan bir sürü tentakül ona engel olurken elini uzatarak ona uzanan eli tutmaya çalıştı.

Serdar, suyun altında bu kadar çaresiz kalacağını hiç düşünmemişti. Vücudunu saran acı, kesilen nefesi ve kapanmak üzere olan gözleriyle Hilal ile boğuşan bedenden ayrılmazken yanından hızla geçen bir şey vücudunu salladı.

Neler olup bittiğini çözemiyordu ama ona doğru endişeyle yüzen Arel'in kadından bir sekilde kurtulduğunu anlamışken dibe doğru batan vücudu arkadan ittirilince kendisine uzanmış kollara daha hızlı ulaşmıştı.

Arel, vatoz arkadaşlarının arasından adamı tuttuğu gibi yüzeye doğru yüzmeye başladı bu sırada gözleri saniyelik olarak yardımlarına koşan daha doğrusu yüzen müren balığına kaymıştı.

"𝄞♩♪♫(Serdar) "

"Arel, pek.. İyi hissetmiyorum. "

Vatozları ve vatozlar aracılığıyla bu denizi koruyan müreni bulmuş olan Nemo panikle "Ne yapacağız? Ne yapacağız?" diye mırıldanırken hep birlikte yüzeye çıktıkları an Serdar derin nefesleri arasında öksürüklerle boğuştu.

Arel sudan çıkan adamla "Lütfen yardım et.. " diye fısıldadı, ağlayamıyor oluşu canını daha çok acıtırken "Sorun yok, iyileşecek. " diyen uzun saçlı adam."Onu denizden çıkartıp hastaneye götüreceğim."

"Onu bırakmam.. "

"Karaya çıkabiliyor musun? "

"Hayır."

"Öyleyse bırakmak zorundasın, iyileşmesi için şart-" cümlesi sahildeki eşinin "Dorian! " diye bağırmasıyla yarım kalırken önce endişeli eşine sonra hemen önündeki endişeli bedene çevirdi. "Güven bana. "

"Arel, bırak. " dedi yanlarındaki Ray, güven veren bir sesle.

Arel, sarı gözlere baktı ve Serdar'ı zor da olsa bırakarak Dorian'ın onu götürmesine izin verdi.

Sahildeki turuncu saçlı beden Serdar'ı kumalara çekerek bir şeyler ,ilk yardım,yaparken sudan çıkan Dorian'ın uzun kuyruğu yerini bacaklara bıraktığında hızlıca adamı sırtına aldığı gibi eşinin yönlendirmesiyle hareket etti.

Gittikçe gözden kaybolduklarında "Suya gir, gören olacak. " diyen Ray'e ilk defa İnatçılık yapmadan başını denize soktu.

Gozlerindeki endişe ve korku devam ederken "Dorian gelmesiydi... Ben işe yaramazın tekiyim! " diye bağırdı, siniri kendisineydi. "Ben niye böyleyim? Onu cadıdan koruyamadım. "

"Canım benim. " Pankek,elleriyle yüzünü kapatan bedenin iç çekmelerine dayanamazken başını çıplak omzuna sürttü.

"Neyse ki koruyucu burdaymış,o da olmasaydı şu an neler olurdu düşünemiyorum. Hiçbir şey yapamadım,ne korumayı ne kollamayı biliyorum! Serdar bile o haliyle ve bacaklarıyla beni daha fazla korudu.. Ben.. Ben ise zehrimi bile batıramadım."

"Senin suçun değildi Arel, elinden geleni yaptın. Başına daha önce böyle bir şey gelmedi ki! Geldiği zaman da yanında baban oluyordu. "

"Eğer evden hiç ayrılmasaydım Serdar'a bu olmazdı. Hilal, onu bana ulaşmak için aracı olarak kullanamazdı ve bunlar hiç olmazdı. "

"Arel." dedi Ray sert bir sesle. "Neyin olup neyin olamayacağını bilemezsin yalnızca varsayımda bulunabilirsin. Senin bir suçun yok. "

"Seni dinleyip, onun peşinden gelmeseydim-"

"Buraya gelmeseydin belki de bugün daha kötü şeyler olacaktı, onu kurtaracak kimse çıkmayacak cadının yemi olacaktı. Burada olmasaydın belki de sahip olabilecegin ilişkinin kaderini başlatamayacaktın, daha çok hastasınız Arel ve bugün olanlar senin suçun değil. " Ramboo'nun hiç olmadığı kadar uzun kurduğu cümleler karşısında hamile eşi "Aşkım.. " diye çığırdı hayranlıkla haliyle Ramboo çok utandı.

Arel ise alt dudağını ısırarak oradan hızla uzaklaştı.

Babasının zamanında yaptığı büyü yüzünden konuşmaları insanlara şarkı gibi gidiyordu oysa onun gibi olan diğer canlılarda,mesela Dorian'da ,böyle bir şey yoktu. Atası olan bir vatozun hatası yüzünden ağlayamamakla lanetlendiklerinden canları daha çok yanıyordu, bacakları yoktu ama bacakları olan canlılara aşık olan yürekleri vardı..

Adamın aldığı peluşa sıkıca sarılmış içini çekerken "Onu hiç koruyamadım Nemo. " dedi yanağına yatmış üzgün balığa. "Babam benim gelecekteki vatoz kralı olacağımı söylüyordu bir de! Ben daha sevdiğim adamı bir deniz anasından kurtaramıyorum bütün bir halkı nasıl koruyacağım? İşe yaramazın tekiyim. "

"Öyle değilsin. " dedi balık hızlıca. "Sen harikasın, ayrıca sevdiğini korumak için uğraşırken çok havalı ve güçlüydün! "

"Ray'i sen mi çağırdın? " diye sordu burnunu çekerken.

"Evet, ben çağırdım. Serdar,Hilal'i oyalarken aradan sıvıştım. Seninle konuşurken bana dediğin yere gittim ama Ray, bir cadıya karşı çok savunmasız olduklarını söyledi tesadüfen balık avından gelen Ramboo da Dorian'ı gördüğünü söyledi. Onu, alıp geldiğimiz için geç kaldık.. Dorian da çok havalıydı. Dişlerini kadına geçirip yüzgeçlerini koparırken hiç tereddüt etmedi, boşuna müren balıklarının yuvasına yaklaşmayın deniyorlar. "

"Asıl harika olan sensin Nemo. " dedi Arel, küçük balığın kalbi güm güm atarken günün kahramanı gibi hissetti kendisini. Yattığı yanağa biraz daha sırnaştı. "Sen de harikasın Arel. "

"Keşke ben de öyle hissedebilsem." üzgünce gözlerini kapattı, Serdar gelene kadar da açmamaya yemin etti..

"Dorian! Uyanıyor. " duyduğu boğuk sesle başını oynatırken zonklayan gözlerini açarak meraklı yeşillere sonra sarılara baktı. Kurumuş boğazı canını yakarken "Su.. " diye mırıldandı ve birden dudaklarına dayanan şişeyle üstü başı su olurken turuncu saçlı bedenin "Dorian, öküz müsün? " diye kızıp şişeyi almasıyla tamemen ayıldı.

"Öküz değilim, müren balığıyım. Bunu sen de biliyorsun bebeğim neden sordun ki? "

"Dori.. Neyse.. İyi misin? "

Başını olumlu anlamda sallarken gözleri istemsizce müren balığı olduğunu söyleyen adama kaydı. Yaşadığı denizanası çarpması sonucu çıldırdığını düşünmesine başta Arel'in varlığı sonra Hilal'in Ursula'dan hallice bir şey çıkması engel olurken "Siz.. " diye mırıldandı, denizde Feriha gibi bayılmadan önce hatırladığı sonra şey yanından geçen garip bir canlının Hilal ile boğuşmaya başlamasaydı ve sanırsa garip canlı, şu an bakıştığı adamdı.

"Oh, ben Ekim o da Dorian. Dori, olanları sen anlat istersen. "

Dorian başını olumlu anlamda sallayarak adamın yeşillerine baktı. "Ben Dorian -"

"Onu değil, onu geç. "

"Tamam, bu Ekim-"

"Onu da geç. " elini hızlı hızlı salladı Ekim.

"Ben Müren balığıyım, Dylan gibi. "

"Dylan? " Arel dışında tanıdığı yarı balık yarı insan kimse olmadığı için adamın müren balığı Dylan (?) üzerinden kendisini tanınmasına anlam veremedi ki "Şu arkadaşın işte, vatoz olan. " dediğinde başını salladı. "Gerçek adı Dylan mıydı? "

"Hmhm, biz denizlerde kabileler olarak yaşıyoruz. Yani vatoz-insan kabilesi gibi balık insan şeklinde olan kişilere kabileler deriz. Vatoz kabilesi, müren kabilesi, aslan balığı kabilesi gibi.. Ve bu kabileden bir veya daha fazla kişi bulundukları bölgenin ve halkının güvenliğini korumak için görevlendirilir. Bazılarımızın sihirli güçleri var, bunu iyi veya kötüye kullanmak da kişiye kalmış bir şey. Her kabilenin de kendisine ait kuralları var. " Dorian heyecanla eşine baktı. "Harika gidiyorsun devam et. " fısıltısıyla heyecanla parmaklarını oynatırken "Aslında hepimiz grup halinde kalırız ama Dylan, yalnız. Birlerini bulmak için buraya geldiğini söylemişti, bence o sensin. Senin için çok ama çok uzaklardan gelmiş, vatoz kabilesi yaşanan büyük savaşlar ve göçler yüzünden çok farklı yerlere gittiler. Normalde burada olmazlar, çok tehlikeli çünkü. "

"Biliyorum.. " diye fısıldadı Serdar, düşünceli bir şekilde.

"Ve Hilal de Ay deniz anası olan cadı. Senelerdir Dylan'ın annesine ait kolyeyi almaya çalışıyor çünkü çok güçlü bir kolye ama Dylan'ın büyü gücü yok. "

Boğuştukları anları düşünürken "Bir ara Hilal'i ittirmeyi başarmıştı, sihirli bir şekilde. " diye mırıldandı.

"Demek ki seni korumayı çok istemiş yoksa,en azından bildiğim kadarıyla, sihir kullanamıyor. "

"Hem Hilal hem de senin bacakların var ve konuşabiliyoruz ama Arel ile konuşamıyoruz, karaya çıktığını da görmedim. Neden? "

Dori şapşal şapşal "Arel kim? " diye sorduğunda eşi yandan "Dylan." diyerek aydınlanması için destek olmaya çalıştı.Ama o zaman Dylan derdi. "

"Aşkım çocuk sana ne sordu? Arel ile konuşamıyoruz neden,diyor demek ki ismini öğrenemediği için kendi aralarında Arel demişler Dylan'a. "

"Aaaa! " aydınlandı Dori. "Bazı deniz cadıları hem karada hem denizde yaşayabiliyor. Onların sihirleri var.. Benim de sihirlerim yok ama annemin var, bacaklar için o yardım etti. Dil sorunumuz hiç olmadı çünkü bizim kabilede insanlarla iletişim kurmak yasak değil. Vatoz kabilesinde öyle ama. "

"Neden? "

"Aslında vatozlar zamanında çok tehlikeli şeyler yaşadı. İnsanlar tarafından bulundukları alanlar işgal edildi, birçoğu öldürüldü veya yakalandı.. Tabii vatoz-insanlar balık olanlara göre daha avantajlı olduğundan yakalanamadılar ama kayıplar verdiler, yaralandılar da. Şöyle ki Dylan'ın babası kabilenin reisi, annesi ise şifacıydı çünkü güçleri vardı.. Bir göçe daha sebep olacak bir şey yaşandı. "

Serdar birden trajedi hikaye anlatır gibi ses tonuna bürünen adamla Ekim'e sonra tekrar sarılara baktı...

"Efendim.. " elindeki ucu sivri sopayı sıkıca tutmuş adam hızlıca yüzerek vücudu çeşitli yara izleriyle dolu olan bedenin yanına geldi. Siyah gözler ona döndüğünde "Güneyden avcılar geliyor. " dedi.

"Dylan nerede? " diye sordu kabiledeki birkaç kişiye aldığı bilmiyoruz hareketiyle sinirlenmeye başlarken büyük kuyruğunu hızlıca çırptı. "Dylan! "

Yaşlı bir kadınla konuşan güzel kadını, onun bağırışıyla "Aşkım, ne oldu? " diye seslendi ama cevap veremeyecek kadar meşguldü.

"Ben hemen geliyorum. " dedi bir göğsü olmayan kadın, yaşlı kadının endişeli bakışlarıyla oradan uzaklaştı. Eşine yetişip kaslı kolu tuttuğunda belini saran adam şakağını öptü.

"Oğlumuz yine yok. " dediğinde eşinden aldığı "Eşya topluyor. " cevabı yüreğini ferahlatmak yerine endişesini daha da körüklemişti. "Nerede? "

"Güney tarafında.. " eşinin kasılan yüzü ve hızla yüzmeye başlaması endişelenmesine sebep olurken başka bir anne "Avcılar geliyormuş. " dediği anda vakit kaybetmeden yüzmeye başladı.

"Onu yalnız bırakmamalıydım. " diye mırıldandı suçlulukla.

"Senin suçun yok. " dedi sağa sola bakınan adam."Avcıların geleceğini yeni öğrendik, bugün hava kötü ona rağmen gelecekler. Senin de bakman gereken hastaların var, kendini suçlama. " koluna tutunan eşi "Sen de kendini suçlama. " dediğinde cevap vermedi, koruyucu olacaktı ama daha oğlunu da eşini de korumayı beceremiyordu. Eşinin bir göğsü yoktu, oğlunun şu an nerede olduğundan haberi yoktu.. Böyle mi koruyacaktı kocaman kabileyi?

Suyun ortasında alık alık gezen yavrularını gördüklerinde aynı anda seslenmeleri küçük bedenin irkilmesine sebep olduğunda kollarını uzatıp sıkıca sarıldılar.

"Ne oluyor? Yine ne yaptım? "

"Gidiyoruz." dedi adam, eşinin elinden sıkıca tuttu böylece hızlıca yüzerken basınçtan dolayı birbirlerinden kopmazlardı lakin eşinin bir yere kitlenmiş gözleri hızla inip kalkan göğsüyle "Aşkım.. " demesi durdurdu onu. Omzunun üzerinden arkasına baktığında elinde tuttuğu demir silahla onlara bakan insanı görünce "Üç dediğimde Dylan'ı da alıp git buradan. " diye fısıldadı.

Eşine ne kadar aşık olup, onu korumak istese de oğlunu alıp kaçması gerektiğini çok iyi biliyordu. Nefesleri hızlanırken korkuyla titreyen küçük oğlunun kolunu sıkıca tuttu. Kocası "Bir." diye fısıldadı, avcıya doğru atılacağında onlar da kaçacaktı. "İki-"

Oğlunu bırakıp eşinin önüne geçtiğinde adının haykırıldığını duydu.

"Anne! " Dylan kalbinden vurulmuş kadının göğsünden akan kanlarla tir titrerken babası, annesini sıkıca tuttu.

"Bunu niye yaptın? " diye sordu adam titreyen sesiyle. "Sevgilim, kaçman gerekiyordu-"

Dylan ,avcının diğer atışının da babasına gelmesini engellemek için şok haldeki büyük bedenin bir güçle ittirerek engellerken "Baba! " diye çığırdı. Bu darbesi ve çığlığı adamı kendisine getirirken gülümseyerek onlara bakan eşini istemeyerek kolları arasından ayırıp avcıya doğru bütün öfkesi ve acısıyla döndü.

İnsan, üzerine doğru gelen garip canlıyla yüzeye doğru kaçmak için bir hamle yaparken maalesef yaşam yeri deniz olan bir canlı karşısında küçük çırpınışları bir hiçti, boğazına yapışan elle çırpınmaya başlarken kinle gözlerinin içine bakan büyük gözler sonunun yaklaştığını hissettirdi ona.

Dylan, annesinin bedenini sıkıca tutarken babasının hırs dolu bağırışlarla suya yeni kırmızılıklar katarken "Anne.. " diye fısıldadı, dudakları aşağıya eğilirken gözlerini akmak için zorlayan yaşlar lânetten ötürü akamazken annesi gittikçe gücünü kaybeden kollarını kaldırıp kolyesini çıkardı, onun boynuna taktı ve "Bebeğim." derken yanağını okşadı. "Seni seviyorum. "

"Anne.. Baba gel! Yardım et. Annem ölüyor! "

Elinde tuttuğu zehir ve kalbine arka arkaya yediği diken yüzünden ölümle burun buruna olan insanın yüreğine kasılan yüzüyle bir kez daha dikenini bu sefer en derine sapladı sonra kendisinden iğrenerek uzaklaştırdı bedeni.

Arkasını dönerek denizin dibine doğru düşen eşini tuttu ama çok geç kalmıştı. Güzel yüzü titreyen eliyle okşadı, uzun boyunu öptü, yara izi olan göğsü sonra aralık dudakları öptü.. Son vedasını her tanesine aşık olduğu saçların döküldüğü alına uzun mu uzun soluklu bir öpücük bırakarak yaptı.

Nefes almak ciğerlerini zorlarken onunla aynı halde annesine sarılmış titreyen oğluna baktı. "Gel buraya. " zorlukla fısıldayıp oğlunun yanağını tuttu ve şakağına uzun soluklu bir öpücük bıraktı. "Annen hep bizimle olacak, yüreğimizde ve dört bir yanımızda olacak. "

Başını olumlu anlamda salladı küçük balık, köprücük kemiklerinin ortasındaki boşluğa baskı yapan kolyeye parmaklarını sararken babasının göğsüne sığındı...

"...Eşinin göğsündeki zıpkını onlara yapılanları sonsuza kadar hatırlamak için silah olarak aldı ama silahı, kadının sihirli kanına bulandığı için sihirli bir hal aldı bununla birlikte kabilenin insanlarla konuşmasını engelleyecek bir büyü yaptı." diyerek konuşmasını bitirdiğinde Dorian, yeşil gözleri boşluğa dalmış adamın yüzündeki üzüntü ve zorlukla yutkunmasını görmüştü.

Sessizlik , Dori için o kadar boğucu bir hal almaya başlamıştı ki Ekim bunu fark ederek kolunu okşadı tam o anda bütün soğukluğuyla "Geçmiş olsun. " diyen yaşlı hemşire üçüne şöyle bir baktı.

Hayattan bezmiş kadın "Kan değerleriniz şu halinize rağmen.. " elindeki kalemle vücudunda kırmızılıklar olan adamı gösterdi. "durumunuz normal, bir dahakine yüzmeye gittiğiniz yerde zehirli canlılar var mı öğrenin ve onlarla temasa geçmeyin. " lafını soka soka bir kağıt verip "Eczaneden ilacı alın, biraz daha dinlenip hastaneden çıkışınızı yapabilirsiniz. " dedikten sonra bayık gözlerini çevirip geri kalan işlerine döndü..

"Şey, başka bir sorun var mı? "

Serdar kağıdın kenarıyla oynarken gözlerini kaldırdı. "Benim de kuyruğum olabilir mi veya Arel'in bacakları? "

"Babası buna muhtemelen karşı çıkar. "

"Sen yardım edemez misin? Annen? "

"Her kabilenin kendi içinde kuralları var, Arel'e yardımcı olamayız sana da olamayız. "

"Bana niye olamazsın? " diye sordu Serdar hızlıca.

"Çünkü bir balığın bacakları olabilir ama bir insanın kuruğu olamaz. Deniz ananın kuralı, Doğa ananın çocukları deniz canlısı olamaz. "

"Bu işler niye bu kadar karışık? Hokus pokus, hop bitti! " isyan edercesine mırıldandı Serdar...

Gece vakti hastanenin acilinden ayrılan üçlü yollarını ayıracakları yere geldiklerinde "Çok teşekkür ederim. " dedi yakışıklı adam, uzun saçlı adama ve yanındaki eşine.

"Ne demek, bir ihtiyacın olursa mutlaka bizi arayabilirsin. " dedi Dorian, hastanedeyken adama yalnızca denizler hakkında bilgi değil numarasını da vermişti.

Serdar gülümseyerek ikisine bakarken yeşil gözlü bedene aklındaki soruyu dayanamayarak sordu. "Sizinle tanışıyor muyuz? Çok tanıdık geldiniz. "

"Burada yüzmeyle ilgilendim, can kurtaranlık yaptığım yerler de oldu belki oradan tanıyor olabilirsiniz. "

"Tabii ya! Benim yakın arkadaşım Talha da can kurtaranlık yapmıştı. *** otelinin havuzunda çalışırken ziyarete gelmiştim." doğru yerden hatırladığını aldığı gülümseme ve baş sallamasıyla onaylarken "Muhtemelen o zaman gördüm sizi de.. Dünya küçük bir yer. " diyerek konuşmasını bitirdiğinde "Dünya küçük ama denizler büyük. " diyen adama döndü gözler.

"Aşkım, pek de özlü söz olmadı. " dedi Ekim.

Hilal'i onlardan uzaklaştırırken, onu hastaneye getirip doktora olanları olabildiğince normalleştirerek anlatırken,denizler hakkında bilgi verirken (çoğunlukla) asil asil konuşan adam birden çocuk gibi kollarını göğsünde birleştirip "Of ya! Ben bu özlü söz işini hiç beceremiyorum. " diye sızlandığında gülmek ve şaşırmak arasında gidip geldi.

"Bunu eve gidince konuşalım hayatım. " Ekim, eşinin kollarından tutup "Daha iyi bir durumda görüşmek üzere. " dedi onları izleyen adama.

Gülümsedi Serdar. "Görüşmek üzere. "

İkili gülüşerek, didişerek ilerlerken o da gülmeyi bırakıp adımlarını denize çevirdi. Bir film veya dizide 'Bu adam niye koşuyor, taksiye falan binse ya! ' diyeceği koşma sahnesini bizzat gerçekleştirirken kumları aştığı gibi denize daldı. "Arel! "

Teknesi denizde kaldığı için mecburen koca denizde yüzerek Arel'i bulması gerekiyordu, umuyordu ki sesini duyardı.

"Arel! " langur lungur suya girme işi bittiğinde derinlere doğru kulaçlar atmaya başladı. Soluklanmak için durduğu bir sırada göğsü hızla kalkıp inerken tekrar seslendi.

Az daha ilerisinde bırakmış olduğu teknesine doğru birkaç kulaç daha attığı sırada önüne çıkan bedenle çarpıştılar.

Afallayarak yüzündeki suları saçını da geriye yatıracak şekilde temizlediğinde üzgün,endişeli ve sevgiyle bakan bedeni kendisine çektiği gibi sıkı sıkı sarıldı.

Arel'in kalbi o kadar hızlı atmaya başlamıştı ki birkaç saniye beynine kan gitmedi ama sonrasinda vakit kaybetmeden sarıldı adama. "𝄞♪♪♫? (Nasılsın?) "

Serdar içinden geldiği gibi yanıtladı soruyu. "İyiyim ,iyiyim merak etme." ama doğru yanıt verdiğinden bir haberdi. "Teşekkür ederim." siyah gözler şaşkınca ona baktı."Hayatımı kurtardın,tekrardan." dişlerini göstererek gülümsedi. Çocuğun yanaklarını avuçları içine alırken alnını ,ıslak saçların döküldüğü alına yaslayıp gözlerini kapattı."Teşekkür ederim, iyi ki varsın..Çok cesur ve güçlüydün. Sana hayran kaldım"

Sabahtan beri kendisine söylediği işe yaramazsın sen hakaretleri baloncuk olup patlarken başını ,ıslak boyuna gömerek adama sıkı sikin sarıldı. Omuzlarını saran kollarla iyice sığınırken güzel kokulu bedene.

"Bak,eğer birisi sana sesin karşılığında bacak vereceğini söylerse sakın kabul etme, Ariel ve Eric 'in bir kısmını kendi usulümüzde yaşıyoruz aman daha fazla deniz cadılarıyla uğraşmayalım."

Arel konuşmadaki çoğu şeyi anlamamış olsa da anladıklarını onaylamak için başını salladı.

Serdar hallerine gülerken "Bir anda o kadar tereddüt ettim ki kadına Hilal dediğimde gerçek ismi mi değil mi bilemedim..Ümmü Gülsüm Nil Anka olayına döndü. " dediğinde önceki cümlesinin aksine bundan hiçbir şey anlamamış olan Arel sadece o güldüğü için gülmüştü.

Balığın tatlı haline dayanamayıp yanağını tuttuğu gibi şakağına sert bir öpücük bıraktığında sudan çıkmış balığa sönen Arel şaşkınca gözlerini kırpıştırdı.

"Teşekkür ederim." dedi Serdar tekrardan, balığa verdiği öpücükten dolayı utanmıştı ama çaktırmadan kaşının üstünü kaşıyarak "Takılmak ister misin? " diye sordu..

Teknede yan yana otururken Arel üzgünce yeşil gözlünün vücudundaki kırmızılıklara baktı..Hem aldatılmış hem yaralanmıştı. Onun için gerçekten çok kötü bir gün olmalıydı.

"Ne oldu? " göz kırpıp başını salladı Serdar. "Neden üzgünsün? "

"𝄞♪♩♬♬♪♫♩♬ (Canın çok acıyor mu?) "

Kısa bir sessizlik oldu, anlaşamıyor oluşları balığın canını sıkarken "Daha önce çok aldatıldım. " dedi Serdar, konuya nereden başlayacağını bilemeyerek. "Ama böyle bir şey ilk defa başıma geldi, alışırım herhalde.. Aslında çok üzülmedim, dürüst olmak gerekirse aklımda hep sen vardın. Onunla birlikteyken kendimi sıkıntılı ve kötü hissediyordum. Bugün ona istediği daha doğrusu istediğini sandığım kolyeyi verdiğimde aldığım asık suratla denize kaçıp durum degerlendirmesi yapmak istedim ama peşimden geldi.. Demek ki hedefi en başından sendin. Onunla ayrılacaktım ama beynim bulanmaya başladı, demek istediğim şeyler bambaşka kelimelere dönüştü sanırım büyü falan yaptı sonrası malum. Ayrılmak isteyecektim çünkü bana olan tavırları hoşuma gitmemeye başlamıştı, ayrıca başı şeyler fark ettim sanırım hayatında başka birisi zaten vardı, benim de aklımda sürekli sen vardın. Doğru gelmedi, kendimi hem ona hem sana karşı suçlu hissettim. Uzatmanın anlamı da yoktu. " içinden geçenleri yanındaki balığa anlatırken çok rahattı.

Arel 'Aklında ben varmışım. ' diye düşünürken heyecandan hıçkırdı, yeşiller ona dönünce devam et dercesine elini salladı.

Güldü Serdar. "Yanlış anlaşılmasın aklımda birisi varken başkalarıyla ilişki kurmuyorum.. Bu yaşanan beni de gazaba uğrattı. Arel, seni yanlış yorumlamak ve kendi kendime gelin güvey olmak istemiyorum. Platoniklik işi benlik değil, kendimden nefret etmeme sebep oluyor. Karşılıklı bir şeyler yaşamayı tercih ederim.. " derin bir nefes verdikten sonra "Sanırım-Hatta muhtemelen senden hoşlanıyorum. Bir arkadaştan öte aklımdasın, seninle birbirimizi anlamasak bile konuşmak istiyorum, denizde dans etmek, eşyalar toplamak istiyorum. Film izlemek, sana benim dünyamı anlatmak, senin dünyanı öğrenmek istiyorum. " dediğinde balığın heyecandan mı yoksa sussuzluktan mı zorlukla nefeslendiğini anlayamazken "İyi misin? " diye sordu paniklemeye başlarken.

Başını olumlu anlamda salladı Arel, kuyruğu ondan bağımsız heyecanla hareket ederken utanarak kuyruğunu tuttu..Sevgisi karşılıklıydı!

Sevgisi karşılıklıydı!

Balığın haline gülmeden edemedi Serdar. "Senin hallerini önce arkadaşca yorumladım. Uzun zamandır görmediği bacaklı arkadaşını tekrar bulduğu için mutlu diye düşündüm.. Belki öyledir ama ben,sana kapıldım-" birden üzerine atlayan bedenle geriye devrilirken bir gürültü koptu..

Onları izleyen vatozlardan ,Ray hariç,herkes sevinirken Ray "Abartmayın tamam. " diye homurdanıyor ,Arel'e platonik olan Nemo ise gözü yaşlı ama mutlu bir şekilde "En azından o mutlu. " diye mırıldanıyordu.

Serdar, yanağına sürtünen başla kıkır kıkır gülerken vücuduna sıkıca sarılmış kollarla balığın ince beline sardı kaslı kollarını. "Sanırım bu, hislerimiz karşılıklı demek. "

Başını olumlu anlamda salladı Arel, günlerdir 'Sevgilimin aklını çeldi! ' diye kızdığı cadı olumlu bir şeye sebep olmuştu.. Meğer adamın aklını çelmemiş, gerçek duygularının ortaya çıkmasına sebep olmuştu.

Sabah kötü başlamış ama sevgi itiraflarıyla gecesi güzelleşmiş günü, sabaha kadar şarkılarla Serdar'ın lise maceralarıyla dolu hikayeleriyle iyice şenlendirirken birbirlerinin yüreklerindeki denize çoktan yelken açmışlardı...

∘ 𓆡˙ ˚ 𓇼 ˚ ˙ ∘ 𓆝 •˙ 🫧˙ ˙

Bir aksiyon bir de dans sahnelerini yazmak o kadar zor ki aklına gelen fantastik görüntüleri yazınca ortaya çarpılmış balık çıkıyor, olduğu kadar artık.

SİZLERİ SEVİYORUM BALIKLARIM.

Continue Reading

You'll Also Like

223K 16.3K 33
"Belki biz sandığımız kadar merhametli, onlarsa sandığımız kadar kötü varlıklar değillerdir." Ellerini bir terazi gibi karşı karşıya getirerek mırıld...
4.9K 508 6
Kurt Prens 2'nci sezon.
192K 13.2K 22
Tüm diyar, doğudaki savaş yüzünden kaosa sürüklenmiştir. İmparatorluğu ayakta tutmanın ve Wisteria'yı kurtarmanın tek yolu ise Saige Nerth ve Zaiden...
86.4K 4.1K 33
"Nasıl bir adam böyle bir çocuk ruha sahip olabilir ki" "Sus ve sarıl, lütfen"