Arhan bir bana, bir telefona sinirli bakışlar atıyordu. Telefon artık üçüncü defa çalıyordu. Umut gerçekten arayacak zamanı bulmuştu ve görüntülü arıyordu..
Aramayı cevapladım
"Efendim Umut"
"Neden açmıyorsun?"
"İşim vardı"
"Bu saatte ne işi?"
"Ne güzel dedin bu saatte, bu saatte neden arıyorsun?"
"Sana birşey olmuş, benim hangi saatte aradığımı sorguladığına göre"
"Umut neden aradın?"
"Annem beni evlendiriyor"
"Umut, artık ne söyleyeceğimi bile bilmiyorum, annen neden bu kadar zorluyor ki?"
"Bende bilmiyorum, bana bir yol göster"
"Ben kendi derdime derman olamadım, benden ne yapmamı bekliyorsun?"
"Açelyayı aramalıydım, en azından o motive ederdi"
"Meraketme zamanla düzelir, mesela hem belki kıza aşık olursun"
"Sen sanki aşık oldun"
Sustum. Ne hayır diye bildim, ne de evet..
"Neyse sonra konuşuruz Aslı arıyor" dedi
Telefonu kapattıktan sonra komodinin üzerine bıraktım. Arhan kollarını başının altına koymuş bir şekilde yatakta uzanıyordu
Yanına yattım, başımı göğsüne koydum
"Ben senin için bir dert miyim?" aniden pat diye sormuştu
"O nasıl soru?" dedim kaşlarımı çatarak. Başımı göğsünden kaldırıp yüzüne baktım
"Az önce söyledin ya, kendi derdime derman olamadım"
"Dert derken seni değil, bu olanları kastetmiştim. Sen o dertlerin içindeki ilaçsın" dedim sırıtarak. Sırıtma Kader
"İlaç?"
"Evet"
"Peki sen nesin?"
"Neyim?" yüzüne daha fazla yaklaştım, burnumu burnuna sürttüm
"Afitap'ımsın"
Parlak yüzlü kadın...
Gülümsedim. Başımı boynuna gömdüm
"Utandın mı hatun?"
Başım hâla boynuna gömülüyken 'hayır' anlamında salladım. Güldü, bir insan gülüş sesi bile güzel gelir mi kulağa? Fazlasıyla güzel geliyordu
"Hadi kalkalım Arhan, işe geç kalacağım"
"Bu gün çıkmasak? Yani bir yerden başlamamız lazım" dedi ve göz kırptı
Kaşlarımı çattım, yaklaşıp ellerimle yanaklarını sıktım.
"Daha işe yeni başladım, şimdiden öyle şey olur mu?"
"Olmaz mı?"
Kafamı sağa sola doğru salladım ve "olmaz" dedim.
Bıkkınca nefes verip yataktan kalktı. Banyoya gittim, ardımdan gelip banyoya girdi
"Beklesene dışarıda"
"Burada bekliyorum"
Omuzlarından ittim
"Dışarı çık"
"Neden?"
"Üzerimi değiştireceğim"
"Eninde sonunda göreceğim zaten" diyip sırıttı
Cevap verememiştim. Omuzlarından, göğüsünden itip banyodan çıkardım ve kapıyı kapattım. Sırtımı kapıya yaslayıp, elimi kalbime götürdüm. Ergen çocuklar gibi hissediyordum. Ama bir o kadar da mutluydum... anlatamayacak kadar.
İşimi hall ettikten sonra banyodan çıktım. Duvara yaslanıp benim çıkmamı bekliyordu
"Yine kırmızı giymişsin"
"Yakışmamış mı?"
Yanıma geldi, kollarını bana sardı. Başını boynuma gömdü, ve uzun uzun kokladı
"Çok yakışmış" dedi kısık sesiyle
"Teşekkür ederim"
"Teşekkür etmek istiyorsan öp beni Kader"
"Rujum yayılacak, dudaklarına felan bulaşacak, sonra sende kıpkırmızı olursun" diyip güldüm
Bir kaç saniye sustu, sonra yavaşca dudaklarıma doğru yaklaştı. Öyle yavaş yaklaşıyordu ki, aradan yıllar geçiyordu sanki. Ve kendimi tutamayıp ben çabucak yapıştım dudaklarına. Nefeslenmek için dudaklarımızı ayırdığımda gözlerim dudaklarına kaydı. Kıpkırmızı olmuştu
Kahkaha attım, kaşlarını çattı
"Kıpkırmızı olmuşsun"
Aynada dudaklarına baktı ve sırıttı
"Aynı ruj lekelerinden her yerimde isterim" dedi ve arkasını dönüp banyoya gitti.
Peçeteyle dudaklarımı silip, yeniden ruj sürdüm. O sırada Arhan da banyodan çıkmıştı
Beraber odadan çıktık. Daha erken olduğu için Halide anne ve Dilan yenge dışında kimse kalkmamıştı
"Günaydın" dedik ikisinide. Onlar da bize aynı şekilde karşılık vermişti
Kahvaltı sofrasını kurmak için onlara yardım ettim. Halide anne ve Dilan yenge mutfakta kahvaktılıkları hazırlarken ben tabakları alıp mutfaktan çıktım. Arhan koltukta oturmuş sabah kahvesini içiyordu
Masaya tabakları bırakırken aniden gelip arkamdan sarıldı
"Arhan ne yapıyorsun? Bırak bir gören olacak"
"Görürlerse görsünler, ne var bunda?"
Kollarını daha sıkı sardı, elini karnımın üzerinde birleştirdi. Saçlarımın, kulağımın üzerine öpücükler kondurdu
"Annenler mutfakta"
"Boş ver"
"Ayıp be adam"
Arkamızda öksürük sesi duyunca var gücümle itip kollarından çıktım. Arkaya dönüp baktığımda Nazlı öylece dikilmiş sırıtarak bizi izliyordu
"Aile var ya burada, siz ne yapıyorsunuz?" dedi sitemle
Ben kaşlarımı çatıp Nazlıya bakarken, Arhan dudağının altında konuşuyordu
"Sanki bir şey yaptık, izin vermiyorsunuz ki" dediğini duya bilmiştim. Duyduklarımla kahkaha atmıştım. O sırada Halide anne ve Dilan yenge de mutfaktan çıkmıştı
"Neşeniz bol olsun çocuklarım" dedi Halide anne
Tüm ev halkı uyanmıştı artık. Herkes sofra başında toplanmıştı
Yemeği bitirdikten sonra Arhan'la beraber konaktan çıktık
Arhan kaşları çatık vaziyette yola bakıyordu. Radyoyu açtım, hoş, sakin bir muzik çalıyordu
"Arhan kaşlarını öyle çatma"
"Çatmıyorum"
Yaklaşıp yanağından öptüm, geri çekilip yüzüne baktım. Kaşları artık çatık değildi. Memnun olmuşcasına gülümsedim, aynı şekilde bana bakıp o da gülümsedi
Hastaneye vardığımda iş arkadaşlarıma selam verdikten sonra odama gittim. Masamın üzerindeki dosyaları, hasta raporlarını düzenleyip işe koyuldum
Aradan bir kaç dakika geçtikten sonra kapı tıklatıldı ve odaya İlyas girdi. Böyle insanlar yüzü nereden buluyordu acaba? Bir yüzüne tükürüyorsun, yedek yüzü kullanıyor
"Senin burada ne işin var?"
"Hastayla böyle konuşulmaz doktor hanım" odaya girdi
"Çık dışarı, dün gibi nazik konuşmam"
"Sana çiçek getirdim"
"Senden çiçek isteyen mi oldu?"
"Eskiden hep isterdin"
"Eskiden" dedim üzerine bastırarak
"Duygular hiçbir zaman eskimez"
"Duygular? Yalanın, ihanetin karıştığı her duygu silinmeye mahv olmaya mahkumdur"
"Ne yani berdel sonucu evlendiğin adama boyun mu eğeceksin?"
"Belki iyi şartlar altında evlenmedik ama iyi ki o. Her şerde bir hayır var derler ya. Tüm şerin içindeki tek hayrım o oldu benim" dedim gülümseyerek
Kaşlarını çatarak beni dinliyordu
Ve o an odanın kapısı pat diye açıldı ve odaya Arhan girdi. Burada ne işi vardı?
"Arhan" dedim şaşırarak. Gülümseyerek bana bakıyordu. Bakışlarını İlyas'a çevirdi ve kaşlarını çattı
"Şimdi şöyle" dedi ve bir kaç saniye sustu
"Karımın talimatı var" dedi devam etdirerek
Ne talimatı?
Arhan İlyas'a doğru yürüdü
"Arhan" dedim gergin sesimle
Eliyle bana dur işareti yaptı
"Hatun bir dakika" dedi.
"Talimatı eğer seni burada görürsem kafa göz dalmam gerekiyormuş, dövmeliymişim, yani öyle yapmalıymışım" dedi ve İlyas'a yumruk attı
Koşarak Arhan'ı ayırmaya çalıştım. Zor da olsa başarmıştım. İlyas'a baktım yüzünde hafif yaralar oluşmuştu, iyi olmuştu
"Arhan ne yapıyorsun? Burası hastane"
"İyi işte, ben döveyim, onlar pansuman yapsınlar"
Arhan bakışlarını tekrar İlyas'a yöneltti
"Bir dahakine, umuyorum ki karşılaşmayız. Eğer seni tekrar burada görürsem böyle nazik konuşmam"
İlyas odadan çıkıp gitti
"Bu nazik konuşmuş halin mi?" diye sordum
Kafasını çocuk gibi aşağı yukarı salladı
"Sen neden geldin?" diye sordum
"Sabah bir yanağımı öpmüşsün rujunun izi kalmış, diğerini de öp bari moda stil böyle diyeyim" dedi ciddi ciddi
"Sen ciddi misin?"
"Evet"
Yüksek sesle güldüm
"Arhan şuan beş yaşındaki çocuk gibisin"
"Senin yanında"
"Kalk git işine"
"Öpmeyecek misin?"
Yaklaşıp diğer yanağından da öptüm
"Git artık, işime odaklanamıyorum" dedim
"Tamam gideyim o zaman akşam görüşürüz"
"Görüşürüz"
Arhan gittikten sonra sonunda işime odaklana bilmiştim. Bu adam aklımı başımdan alıyordu...
~~~
Bölüm sonu
Umarım beğenmişsinizdir♡
IG~ hayalitopya