neighbours | taekook

By scrainz

501K 46.3K 25.7K

taehyung her gece yan komşusu jeonggukʼun eve oğlan atmasından bıkmıştı texting+düzyazı More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
14
15
16
17
🔞
19
20

13

23.7K 2.1K 724
By scrainz


favori yazarıma,
iyi okumalar

-

kararsızca aynada göz gezdiren taehyung dişlerini dudaklarına geçirdi ve bir kez daha süzdü kendi bedenini. arkadaşlarıyla dışarı çıkacaktı ve jiminʼin zoruyla asla giymeyeceği şeyler giymişti. altında klasik bol, koyu kahverengi bir pantolon vardı. üstünde ise günün en tuhaf bir şekilde parçası olan, göbek deliğinin hemen üstünde biten oldukça dar, beyaz bir crop. taehyung, ince belini açık bırakan cropta bir kez daha gözlerini gezdirdi. nedense bu görüntü onun hoşuna gitmişti. bu sebeple arkadaşı da salonda hazırlanırken elindeki ceketi hızla kollarından geçirdi ve özenle kıvırdığı saçlarını düzeltti.

taehyung, birkaç gündür ruh gibiydi. o gecenin onu bu kadar etkileyebileceğini taehyung bile bilmiyordu. kendine şaşırmasının yanında üzgündü de. kesinlikle o gecenin o şekilde biteceğini düşünmüyordu. üzgündü, istese de kara bulutları atamıyor, etkisi altında kalıyordu. bu sebeple en iyisini yaparak jeonggukʼu aklından çıkarmaya karar vermiş, bu geceye hazırlanarak buna bir adım atmıştı. “ben hazırım”

taehyung, arkadaşlarına seslendikten sonra masasının üstündeki vişneli nemlendiricisini güzelce dolgun dudaklarına yaydı. güzel duruyordu, taehyung gerçekten kendini güzel hissediyordu. “çıkalım o zaman” namjoon, sonunda hazırlanmalarına sevinerek ceketini giydiğinde odadan çıkan ikilide gözlerini gezdirdi. baştan sona süzdüğü arkadaşlarına baktıktan sonra uzun bir ıslık patlattı. “bu gece işimiz var sizle belli ki”

bu üçlü hazırlanıp çıkarken jeongguk, yoongiʼnin mekanında oturuyor kaçıncı olduğunu sayamadığı sigarasını yakıyordu. telefonuna bakan yoongi, gözlerini bir jungkookʼa bir telefon ekranına değdirdi. “kalk lan, gidiyoruz” sigarasından uzun bir duman alan jungkook kafasını kaldırıp arkadaşına baktı ve yüzünü buruşturdu. cevap vermemeyi tercih etmişti. “seninki dışarı çıkmış, jiminʼin hikayesinde gördüm”

jungkook, arkadaşının cümlesiyle birlikte kaşlarını havaya kaldırarak tekrar arkadaşına dönmüştü. sigarasını küllüğe bıraktıktan sonra diliyle dudaklarını ıslatıp sordu. “yüzüme bakmaz gidersem amına koyayım” jeonggukʼun cümlelerinden sonra arkadaşı oflayarak doğruldu ve omzundan kavradığı gibi koca bedeni bar sandalyesinden kaldırdı. “var mı oğlum bizim kitabımızda öyle hemen pes etmek?”

-

taehyung, elini masadaki shota atarak kavradı ve bir saniye düşünmeden dudaklarının arasından gönderdi. ekşi tat taehyungʼun boğazından akıp giderken kulağına gelen müzik uğulduyordu. birkaç saattir bu mekandalardı. ancak hiç taehyungʼun sandığı gibi olmamış, jeonggukʼun aklından bir saniye bile çıkmamıştı.

alkolün etkisiyle sıcaklayan taehyung, ceketini kollarından çıkardı ve kenara bıraktı. jimin ve namjoon ağır ağır çalan şarkıya eşlik ediyor, taehyungʼun aksine rahat rahat eğleniyorlardı. eli bir diğer shot bardağına giderken burnunu çekti taehyung. şarkının ritmi kulağına doluyordu, belini hafif hafif kıvırdı ritimle. kalçasını sallıyor, belini çeviriyor bilmeden onu izleyen tam arkasındaki bedeni kudurtuyordu.

jimin ve namjoon, ağır bir sohbete daldıklarında taehyung dirseklerini masaya yasladı. daha da eğilip sahneyi izlemeye devam etti. tam o sırada diğer shotı devirmişti ki limonu ağzına koyarken daha  fazla bu kalabalığı çekmeyeceğini anlamış, jimin ve namjoonʼa haber vererek kısa süreliğine terasa çıkmaya karar vermişti. ceketini kaptığı gibi masadan kalkarken gözlerini son kez içerde gezdirdi ve oldukça geniş olduğunu düşündüğü terasa ilerdi.

açtığı geniş kapıyla birlikte bedenine değen soğuk taehyungʼu ürpertti. sanki saatlerdir aklından çıkarmaya çalıştığı düşünceler tekrar üşüşmüştü aklına. derin bir nefes bırakan taehyung, terasın en köşesine doğru ilerledi. çatı kısmında olduğu için bu kısım oldukça arada kalıyordu. kimse onu burada göremezdi. bu yüzden rahatlıkla sırtını büyük balkonun çeperine yasladı, başını geriye attı. gözleri ağırca kapanırken soğuk hava esmerin yüzüne yüzüne vuruyordu.

bir dakika boyunca o hava taehyungʼun çıplak beline, ince pantolon kumaşından dolayı havanın soğukluğunu çok iyi hissedebildiği bacaklarına ve yüzüne temas etmişti. ancak bir anda o soğuk hava dalgası kesilmişti. kapalı gözlerine gölge vuruyordu. taehyungʼun önünde biri vardı.

gözlerini açan taehyung, karşısında görmeyi asla beklemediği bedenle dudaklarını hafifçe aralamış, yaslandığı çepere ellerini yaslamıştı. “konuş benimle”

jeongguk, onun konuşmayacağını bilerek karşısındaki bedene doğru bir adım daha atarak bir elini onun sağına, diğer elini ise soluna yerleştirip bedeniyle duvar arasına sıkıştırmıştı. konuşmadan göndermeye niyeti yoktu. taehyungʼun belinin arkasında yaslanacak yeri yoktu. kalçası balkona yaslanıyordu. jeongguk, onu biraz daha aşağı doğru eğse düşecekti.

“ne işin var burada?” taehyung içinde ses bulabildiğinde karşısındaki bedene doğru sordu. denk mi gelmişlerdi, tesadüf müydü? “senin olduğun bir yerde olmama ihtimalim  var mı, esmer güzeli?” hitabından dolayı taehyungʼun burnu sızlarken, jeongguk dilini dudaklarında gezdirip sağındaki elini kaldırdı ve taehyungʼun ceketi altından ince beline sardı. croptan dolayı jeonggukʼun dövmeli parmakları anında çıplak teniyle buluştuğunda istemsizce dudağının kenarı kıvrılmıştı jeonggukʼun. “çok güzel olmuşsun, yine çok fazla güzelsin”

taehyung, onun bu dediklerine gülümsememek için çok zor tuttu mimiklerini, veya hiç tutamadı. bilmiyordu. sadece anın tadını çıkarıyordu. taehyung, yine cevap vermedi jeonggukʼa. elleri hala mermere yaslanırken omuzlarını düşünürüp dövmelinin gözlerine kısa bir bakış attı. hemen ardından da başını öne eğerek alnını karşısındaki çocuğun omzuna yasladı. “sana inanmak istiyorum jeongguk”

jeongguk, onun bu sözleriyle karşısındaki manzaraya bakarak gülümsedi. eli daha sıkı sardı bu sefer esmerin ince belini. böylelikle taehyungʼun mermerdeki elleri de jeonggukʼun geniş omuzlarına dolanmıştı. “bana inanmalısın taehyung, yemin ederim hiç bir şeyden haberim yoktu. sen ne biliyorsan o kadarını biliyordum.” diye cümlesini bitirdi jeongguk. dudakları kolları arasındaki bedenin sarı saçlarına değdi hafifçe. “ama sana güvenemiyorum”

başını omzuna yaslayan esmerden bu cümleyi duyan jeongguk istemsizce yutkundu. zaten biliyordu güvenmediğini, güvenilecek biri de değildi ki zaten. yaptıklarını çok iyi biliyordu. “jeongguk, sana güvenmem için uğraşabilir misin? seni çok uğraştıracak olsam da dayanır mısın?”

başını omzundan kaldırdıktan sonra jeongguk ile göz göze gelmiş, utanmasını bir kenara bırakarak ona bu soruyu sormuştu. daha dün evinden kovduğu çocuğun boynuna kollarını doladığında anlamıştı. taehyung, jeonggukʼtan sadece etkilenmiyordu.

kesinlikle, aralarındaki şey yalnızca cinsel çekim değildi.

taehyungʼun son cümlesinden sonra istemsizce yine kıvrıldı dudakları jeonggukʼun. başını esmere doğru eğerek onun yaptığı gibi burnunu onun burnuna sürtmüş, parmaklarını çıplak belinde gezdirmişti. “sonunda benim olacaksan, her şeye razıyım.”

jeonggukʼun gülümseyen suratına karşı burnuna değen burunla birlikte taehyung da gülümsemiş, gözlerini hafifçe jeonggukʼun ince dudaklarına değdirmişti. anında gözleri tekrar gözlerine çıktığında dilini dudaklarında gezdirmiş, bir adım gerilemişti taehyung. “gitsem iyi olur”

taehyungʼun cümlesiyle istemse de ondan uzaklaşmış, dakikalar içerisinde gitmesine izin vermişti jeongguk. içi ferahtı. günlerdir yüreğinde olan o ağırlık kalkmıştı. bunun sevinciyle birkaç dakika sonra jeongguk da içeri girmiş, kendi masasına ilerlemişti. yoongi ortalıkta yoktu. yüksek ihtimal yine jiminʼin peşine takılmıştı.

sırıtarak koltuğuna oturan jeongguk, ayağını kaldırarak ayak bileğini diğer bacağının dizine yasladı. gözleri esmerin üzerindeydi. bu sefer arkası ona dönük değildi. karşı karşıya oturuyordu ikisi de. göz teması vardı aralarında. jeongguk, cebinden yarılanmış paketi çıkararak bir dalı dudaklarının arasına yerleştirdi. gözleri taehyungʼun gözündeyken ceplerinde çakmağını aradı ancak bulamadı. kaşlarını çattı. masada gezdirdi gözlerini. tam dalı dudaklarının arasından çekip küfür edecekken bir bedenin kendini jeonggukʼun yanına bırakması bir olmuştu.

genç bir kızdı. kısacık, mini eteğiyle bacak bacak üstüne atarak jeonggukʼa yaklaşmış elindeki pembe çakmağı sigarasına doğru uzatmıştı. “çakmağın yok sanırım” platin sarısı saçlarını omzundan geriye atarak çakmağı yaktı ve sigaranın ucunu tutuşturdu. yanan sigaradan derin bir nefes alan jeongguk parmakları arasına sıkıştırdığı sigarayı dudaklarının arasından aldı. “eyvallah”

kıza bakmadı, daha az önce taehyungʼla konuştuğu için kızın yüzünde gözlerini bile gezdirmedi. sadece sigarasını tekrar dudaklarına çekerken gözlerini tekrar taehyungʼa dikti. onu inceledi. kaşları çatıktı bu sefer. omuzları öne düşmüş, sinirle jeonggukʼu izliyordu. parmakları yumruk olmuş koltukta duruyordu. jeongguk, gerildi. onu yanlış anladığını sanarak gerildi ve dilini yanağına bastırarak yanındaki kızdan taehyung tarafından anlaşılacağı kadar uzağa kaydı.

kız, jeonggukʼun asla ona dönmemesine sinirlenmiş olacaktı ki jeongguk ne kadar kaydıysa tekrar yaklaşmıştı ona. jeongguk, bunu hissetmiş sinirle dilini yanağına bastırarak kıza dönmüştü. “hayırdır? derdin ne?” sinirli ve boğuk sesiyle kurduğu cümleden sonra kız dilini dudaklarında gezdirerek bir elini jeonggukʼun omzuna koymuştu. “tanışmak istiyordum sadece seninle” jeongguk, sırıtmış gözlerini hafifçe platin kızda dolaştırdıktan hemen sonra çenesiyle kızın elini işaret etti. “çek o elini”

sarışın kız kaşlarını çatıp jeonggukʼun sinirle söylediği şeyden sonra elini çektiğinde karşılarında beliren bedenle  birlikte kafasını oraya çevirmişti. jeongguk da onunla birlikte dönerken karşısında taehyungʼu gördü. kaşları yine çatıktı. jeongguk ve kıza bakıyor, gözlerini ikisinin üstünde gezdiriyordu.

taehyung dayanamadı. jeonggukʼun onun olduğunu göstermek istiyordu. bu kıza da, bu bara da, eski sevgilisiyle haberini yapan o magazine de. bu yüzden daha fazla kendini tutmadı ve bir adım daha atarak kalçalarını jeonggukʼun bacaklarına bıraktı. tek bacağı üstünde oturuyordu yine. iki bacağı jeonggukʼun bacaklarının arasıındaydı. kolunu dövmelinin omzuna dolamış, gözlerini platin kızın üzerinde gezdirmişti. “bence gitmelisin” kibarca kurduğu cümleden sonra kız yutkunarak ayağa kalkmış, eteğini düzelttikten sonra arkasını dönüp gitmişti.

jeongguk, ise taehyungʼun onun dizine oturduğundan sonraki hiçbir ayrıntıyı algıyalamamış, yalnızca elini taehyungʼun beline sararak bedenini kendi bedenine çekmişti. “delirteceksin...” taehyungʼun gözleriyle buluşan gözlerinden sonra dudaklarında dilini gezdirdi jeongguk. dudaklarını, taehyungʼun dudak kıvrımına bastırmadan önce belini sıkıp bedeni bacağına bastırdı ve cümlesini devam ettirdi. “sen bana kafayı yedirteceksin.”

-

iyi akşamlar, uzun ve düz yazılı bir bölümle ben geldim
ficʼi nerede görüp okumaya başladınız, merak ediyorum

ayrıca instagrama gelebilirsiniz, bu akşam istekleri kabul edeceğim. grup açarız belki sizce?
ig: scrainzz

Continue Reading

You'll Also Like

53.5K 2.5K 15
"kurtarıcısına aşık kız... klişe hikaye." "komşu kızına platonik aşık çocuk mu söylüyor bunu?" ya da asi'nin şebnem'in kızı olarak doğup büyüdüğü ve...
103K 6.5K 36
Malfoy ve Black iki ezeli rakip ve birbirlerinden nefret eden iki küçük çocuktur. Black'in 4. Sınıfta Harry'nin yerine arayıcı olmasından sonra Malfo...
403K 36.9K 33
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
22K 1.3K 35
Jungkook; Dolabımın şifresini değiştirip üstüne bir de içini prezervatiflerle dolduran orospu çocuğu sendin değil mi? Jungkook hoşlandığı kıza çok ya...