Next Step | Kim Seungmin

נכתב על ידי adoyyakli

18.7K 3.1K 4K

"Yol ne kadar uzun olursa olsun ilk adımı atmaktan çekinme." Kim Seungmin, stajyerlik yapacağı şirketin sahib... עוד

☆.𓋼𓍊 1 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 2 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 3 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 4 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 5 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 6 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 7 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 8 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 9 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 10 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 11 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 12 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 13 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 14 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 15 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 16 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 17 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 18 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 19 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 20 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 21 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 22 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 23 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 24 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 25 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 27 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 28 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 29 𓍊𓋼𓍊.☆
☆.𓋼𓍊 FİNAL𓍊𓋼𓍊.☆

☆.𓋼𓍊 26 𓍊𓋼𓍊.☆

431 90 176
נכתב על ידי adoyyakli

En uzun süren aşk karşılıksız aşktır.
-W. Somerset Maugham

𓍊𓋼𓍊

Yoğun geçen bir haftanın ardından bugün heyecanlı bir güne uyanmıştım. Geçtiğimiz haftadan bahsetmek gerekirse; Rok-Hee Teknoloji ile ortak olup Rok-Hee'nin projesine yatırım yapmış ve Safe Life uygulamasını piyasaya sürmüştük. O kadar beğenilmişti ki, şimdiden bir milyon indirmeyi geçmişti. Rok-Hee Teknoloji bu sayede toparlamış ve Rok-Hee babasının güvenini kazanmıştı.

Bir diğer olay ise; babam arsayı zengin bir iş adamına satmış satmış, elimize yüklü bir miktarda para geçmişti. Üstüne biraz daha ekleme ile istediğimiz tarzda bir ev alabilecektik. Henüz arama aşamasındayız.

Bugünkü heyecanımın sebebine gelecek olursak; ailemle birlikte bu akşam Anna'ların evine tanışma yemeğine davetliyiz.

OF!

Bay Hangwoo, Anna'ya artık bu ilişkinin ciddiye binmesi gerektiğini söylemiş ve Anna da ilk defa babası ile aynı fikirde olduğu için ona hak vermişti. Bunu bana söylediğinde elbette mutlu olmuştum ama stres yapmadan da edemiyorum.

Aileme haber verdiğimde o kadar sevinmişlerdi ki sanarsın çoktan düğünü yapmışız da torun müjdesi veriyorum! Yıllardır bugünü bekliyorlarmış...

Yarın Jungkook hyungun düğünü vardı, bu yüzden tanışma faslını bugüne almıştık ki aradan çıksın.

Bugün pazar ve ben sabahtan beri stresimle Anna'nın da başının etini yerken mağaza mağaza geziyorduk. Bana bu akşam için yeni gömlek alacakmış hanımefendi. Ben ise gömlekten daha önemli işlerimiz olduğunu söylüyordum ama onun pek umurunda değil gibiydi.

Üzerime tuttuğu siyah gömlek ile derin bir of çekerek gözlerimi devirdim, "Anna beni dinliyor musun sen?"

"Hayır. Bu nasıl? Sanki beyazdan daha iyi oldu."

"Anna!" gömleği askıdan tutup iterek, "Seninle konuşuyorum ya! Şunu bırakır mısın?"

"Boş konuşuyorsun ama." gömleği alıp mağaza görevlisine verdikten sonra bana döndü. Gerçekten stresli olduğumun o da farkındaydı. Bu halime buruk bir tebessümle iç çekerek kollarını belime doladı.

"Sakin olur musun lütfen? Bir aksilik çıkmayacak. Ailem seni seviyor, seninkiler de beni. İyi anlaşacaklar."

"Bilmiyorum, bilmiyorum! Rahatlayamıyorum bir türlü. Bir sorun çıkarsa diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Ailene karşı bir saygısızlık yaparsak ve görüşmemize engel olurlarsa ne yapacağız?"

Kahkaha atarken bana daha sıkı sarılıp başını omzuma koydu, "Of Seungmin... Sence böyle bir şey olursa ben tamam diyip ailemiz sözünü dinleyecek bir kız mıyım? Olmadı kaçırırsın beni!"

Son cümlesi ile tüm ciddiyet bozulunca oflayarak onu kendimden uzaklaştırdım, "Tabii, çok komik."

"Seungmin, yeter bu kadar. Sevgilimi gerginlikten kasılmış bir şekilde görmek istemiyorum. Kendine gel ve bana güvenmeyi hatırla. Bu akşam her şey güzel olacak."

O Jeon Anna idi. Onun karşısında kimse dik duramıyor. Ailesi bile bazı konularda üstünlük sağlamış olsalar bile Anna yine eninde sonunda kendi istediği şekilde hareket ediyordu. Şu öğretmen yerleştirme sınavına çok az kalmıştı ve ailesinin hala haberi yoktu. Anna sınavı kazandıktan sonra söylemeyi planlıyor, ki kazanacağına da çok emin. Böylece ailesi ona karşı çıksa bile Anna'nın umurunda olmayacak.

Sanırım böyle bir kadına güvenmemek hata olur.

İç çekerken kafamı salladım, "Tamam... Sana güveniyorum."

Gülümsedi, yanağıma bir öpücük kondurduktan sonra elimden çekiştirip reyonlara doğru ilerlemeye başladı, "Hadi devam edelim!"

"Ben yeni gömlek istemiyorum ama ya!"

𓍊𓋼𓍊

Yemek boyunca hiçbir sorun çıkmamış, ailelerimiz yıllardır tanışıyormuş gibi iyi anlaşmışlardı. Bütün stresim yok olurken sadece yemeğin tadını çıkarıyordum, inanılmaz rahatlamıştım. Bay Hangwoo beni aileme övdükçe övüyor, ailemi gururlandırıyordu. Bu birazcık utanmama sebep olsa da onları gururlu tebessümleri ile görmek beni mutlu ediyordu.

Konu bizim taşınma mevzusuna gelince Bay Hangwoo bu civarlarda satılık evler olduğunu söylemişti. Bize ilanları göstermeye başladı. Tam da istediğimiz gibi evler vardı ve fiyatları biriktirdiğimiz bütçe için uygundu.

Bay Hangwoo telefonundan ilanları gösterirken bir evi özellikle çok beğenmiştim.

"Şu ev nasıl baba? Müstakilmiş. Sen hep bahçeli ev isterdin şu anki evimiz gibi."

"Gerçekten çok güzel."

Bay Hangwoo, "Ah bu! Sokağın sonundaki ev. Sahibini tanıyorum, isterseniz konuşabilirim."

"Çok iyi olur Hangwoo-sshi, ne kadar erken o kadar iyi!"

"Olmuş bilin!" ikisi orta yaş adam kahkahalarını atarken ben Anna'ya bakarak hafifçe güldüm. O da ailelerimiz iyi anlaştığı için çok mutluydu. Artık evine gelince sessizleşip odasına kapanan Anna değildi, daha pozitif ve daha canlıydı.

Buna benim sebep olduğumu söylediği için elbette kendimi iyi hissediyordum ama aslında her şey onda bitiyordu. Bizi bu günlere getiren esasen oydu.

Bayan Suran ve annem sofrayı toplarken Anna ile onlara yardım ettik. İkisi, sonu gelmeyen muhabbetleri ile bulaşıkları yıkamaya başlarken bizi fark etmiyorlardı bile. Anna ortalığı toplamaya devam ederken benlik bir iş kalmadığını fark etmiş ve mutfağı kalabalık etmemek için oradan ayrılmıştım. Ayrıca ellerimi yıkamam gerekiyordu.

Lavaboya gidip ellerimi yıkadıktan sonra gömleğimin yakasını düzelttim. Anna'nın itiraz kabul etmeyerek aldığı bu siyah gömlek ne yalan söyleyeyim çok kaliteli bir üründü, üstelik üzerime de cuk oturmuştu.

Gömleğin kollarını direklerime kadar katlarken lavabonun kapısı açılmış ve Anna hızla içeri girmişti. Yalandan bir kızgınlıkla, "Kendi evin diye kapıyı da çalmıyorsun yani?" dedim ve güldüm.

"Bırak şimdi kapıyı!" yanıma yaklaştığında ona döndüm. Heyecanla ellerimi tuttu, "O evi alırsanız komşu olacağız! Resmen birkaç blok ötede olacaksın, mükemmel değil mi?!"

Gülerek başımı öne eğdikten sonra ona baktım, "Bu kadar mı heyecanlandın gerçekten? Zaten her gün görüşüyoruz."

Ellerimi itti, "Aynı şey mi Seungmin? Niye kırıyorsun hevesimi?"

Kollarımı beline dolayıp onu kendime yaklaştırırken gülmeden edemedim, "Özür dilerim~ Ben de senin kadar mutluyum. Artık hem daha yakın olacağız hem de tam hayallerimdeki evde oturacağız. Uzun zamandır bunun için uğraştığımı biliyorsun."

Kolları, kollarımın üzerinde yer edinirken gülümsedi.

"Bunun için çok çalıştın, gerçekten hakkınla alıyorsun o evi. Seninle gurur duyuyorum."

Son cümlesi çok özel hissettirmişti. Onu da ailem gibi gururlandırdığım için gerçekten bir şeyler başarmış olduğumu düşünüyorum.

Yavaşça dudaklarına doğru eğilirken aynı zamanda bedenini de kapıya yaslamıştım. Dudaklarımız arasında milimler kala kapının çalması ile ikimiz de yerimizde zıpladık. Bayan Suran'ın sesi geldi, "Anna? Seungmin? Kim var içeride?"

İkisi de?

Hızla Anna'yı kapının arkasına doğru ittirip sessiz olmasını işaret ettim, kafasını salladı. Ardından yavaşça kapıyı açtım.

"Bir şey mi oldu efendim?"

Gülümsedi, "Ah sen miydin? Sizi ortalıkta göremeyince merak ettim, Anna nerede biliyor musun?"

"Odasına çıkmıştı herhalde."

"Ah tamam. Tatlıları hazırlıyorum, gelin de yiyelim." kafamı salladım gerginliğimi gizlemeye çalışarak, "Birazdan geliyorum."

O gittikten sonra kapıyı kapatıp Anna'ya döndüm. Benim aksime gülümseyerek kollarını boynuma doladı, "Ailelerimiz iyi anlaşmış olsalar bile beni kaçırman gerekiyor sanırım."

"Neden?"

"Doğru düzgün baş başa kalamıyoruz! Ne dersin, kaçalım mı bir ara şöyle uzak bir yerlere?" çapkınca göz kırptığında iç çektim, "Senden korkmaya başladım. Beni yatağa atmak için ortam yapıyorsun resmen."

Kıkırdadı, "Eh, yapmadığım şey değil sonuçta. Hatta hatırlarsan bizimkiler o gece evdeydiler-"

"Anna!" yanaklarım anında ısınırken onu ittirip kendimden uzaklaştırdım. Bu sefer sesli güldü.

"Hatırlatma o geceyi!"

Alayla, "Hah! O zaman bu kadar utangaç değildin?"

Gözlerimi kaçırdım, "Senin yüzünden." diye mırıldandım suçu ona atarak, "çok üstüme geldin korkak falan diyerek..."

Güldü, "Hm, zaafın buymuş demek. Öğrendiğim iyi oldu." gömleğimin yakası ile oynarken konuştuğunda bıkkın bir nefes vererek elini tuttum, "Beni utandırmaya bayılıyorsun gerçekten!" elini yakamdan uzaklaştırıp kapıyı açtım ve dışarı çıktım, hala güldüğünü duyabiliyordum ve bu beni daha da utandırıyordu!

𓍊𓋼𓍊

Ev ile ilgili birkaç şeyi hallettikten sonra elektrik, su, doğal gaz gibi şeyleri de halletmiş ve gereken tüm imzaları atmıştık. Bu ev tapusu ile birlikte resmi olarak bize aitti artık. Geriye sadece nakliye işini halletmek kalmıştı, onunla da babam ilgileniyordu. Ben ise işten biraz erken çıkıp onlara yardıma gidecektim. Kolilerin açılıp eşyaların yerleştirilmesi gerekiyordu.

Evdeki işler bitince de hızlıca hazırlanıp Jungkook hyungun düğününe gitmemiz gerekiyordu. Anna'nın ailesi bizimkileri de davet etmişlerdi. Amcamın arabasını ödünç alan babam bizi oraya zamanında götürmek için dünden beri navigasyon ile yolları ezberliyordu. Düğün mekanı merkezden uzak tepe bir yerdeydi çünkü.

Bugünkü işlerimin bir kısmını Changbin hyunga devretmiştim erken çıkacağım için. Ben ise daha küçük şeylerle ilgileniyordum bugün. Jisung'un tasarladığı oyun için grafikler Jeong In tarafından oluşturulacaktı. Anna son kontrolleri benim yapmamı istediği için Grafik Tasarım Departmanına geçtim. Jeong In ile çalışmaya başladık.

"Bu bir RPG oyunu değil mi? Neden yeni karakterler tasarlıyoruz? En çok tutanları kopyalayalım işte." Jeong In'in önerisi ile kafamı iki yana salladım, "Jisung kendisine özgü karakterler olsun istiyor. Eğer başka yerlerden esinlenirsek oyun sıkıcı olur."

"İyi de savaşçı ve ekip itemleri her oyunda aynıdır."

"Mesela?"

"Mesela..." çizim tabletini açtı ve çizmeye başladı, "Ekibin babası rolünde ak sakallı ve heybetli amcamız; kendisi her zaman sözü dinlenen, bir dediği iki edilmeyen ekip lideridir. Ona koşulsuz şartsız güvenebilirsin çünkü o çok tecrübeli. Bu bana Chan hyungu hatırlatıyor."

Çizdiği karaktere baktım, bayağı iyiydi. Gülmeden edemedim, "Devam et bakalım."

Bir başka karakter çizmeye başladı hızlıca, tabii bunlar sadece taslak çizimlerdi.

"Bir diğer karakter ise ekibin ağır abisi, güçlü, kuvvetli ve ipe sapa gelmez delikanlımız; genelde başrol kontenjanından dolayı asla ölmez ama her bok da bunun başına gelir. Bir de etrafta ne kadar kız varsa ona tutulur. İkinci lider diyebiliriz onun için. Deminki amca ile baba-oğul gibi olurlar."

"Bu da Hyunjin hyunga benzedi."

"Hyunjin hyung ile senin karışımın gibi bir şey oldu, evet. Ve bir diğer karakterimiz; Şımarık ama becerikli kız itemi."

Çizdiği karakterin alenen Azul Chan olduğunu fark etsem de çaktırmadan sessizce gülerek izlemeye devam ettim.

"Bu var ya bu... Gıcığın önde gidenidir! Her şeye bir cevabı vardır, hiçbir lafın altında kalmaz ve sinir bozucu bir şekilde güler." çizmeye devam ederken hafifçe gülümsedi, "Ama tatlıdır da aynı zamanda..."

Bak sen?

"Kızdığı zaman kaşları çatılır, dudağı büzülür; bu da onu ciddiye almamızı engeller çünkü sevimlidir. Onu kızdırmak bile insanın hoşuna gider. Tersi pistir tabii. Yine de her zaman içinde mantıklı bir kız yatar, ne zaman ne yapması gerektiğini bilir."

"Ee, başka? Beceri?"

"Hah!" kızın, daha doğrusu Azul'un eline bir kılıç çizdi, "Çok iyi silah kullanır çünkü çocukluğundan beri babası onu iyi bir savaşçı olarak eğitmiştir. Babasının prensesi ama asi prensesi gibi düşünebilirsin. Bu yüzden her ne kadar sinir bozucu olsa da bir savaş esnasında kılıcını alıp en öne geçmekten korkmaz."

Çizim bittiğinde Azul'un gerçekten de animasyon versiyonu olduğunu anlamamak için aptal olmak gerekirdi.

"E bu basbayağı Azul Chan oldu, kardeşim?" imalı bir şekilde konuştuğumda gülüşü solmuş ve anlamamazlıktan gelerek, "Aa öyle mi olmuş? Tesadüfe bak!"

Yersen.

"Neyse diğer karaktere geçelim." yeni bir sayfa oluştururken Azul'un çizimini kaydetmesi de gözümden kaçmadı.

"Bu da grubun ağır ablası kızımız; tahmin edebileceğin üzere en sevilen ve delikanlımız ile shiplenen karakterdir. Cosplay'leri yapılır hatta Halloween'de bile kullanılır. Baskındır, serttir, zekidir. Yanından ayırmadığı bir kitabı vardır." bana döndü, "bu elbette bir roman değil."

İkimiz de kahkaha attık, "E yani."

"Genellikle o kitapta efsaneler, büyüler ya da haritalar yer alır. Bu kıza güvenmek hiçbir zaman yanlış olmaz."

Gülümsediğimde ne düşündüğümü anlayarak kalemini bana doğrulttu, "Anna Hanım'a benzettin değil mi?"

"Hm..."

Tekrar güldü ve yeni bir karakter çizdi, "Bu da şapşik çocuğumuz! Gıcık kızın erkek versiyonudur. Salak salak şakalar yapar ama aynı zamanda komiktir de. Hayatı ciddiye almıyormuş gibi görünse de içinde ciddiyetin alası vardır, çok belli etmez sadece. Sevimlidir, tatlıdır; kızlar onu genelde mıncırmak ister. İyi savaşır ama çoğunlukla yararlanır."

"Bu da sen ve Jisung!"

İkimiz de gülünce birkaç kişinin bakışları bize dönmüştü, daha sessiz bir şekilde önümüze döndük.

"Jeong In bunlar çok iyi oldu işte."

"Ben bunların ne kadar klişe olduğunu anlatmak için çizdim, baksana hepsi bildiğimiz şeyler. Yani bunun dışında çıkmak gibi bir seçeneğimiz yok."

"Karakter konusunda haklısın, kalıplaşmış şeyler. Ama sen bunlara kendi yorumlarını da ekledin, Jeong In. Bence ortaya mükemmel şeyler çıkacak. Tasarım konusunda olabilecek en ikonik şeyleri yaparsak kendimize özgü olmasını sağlayabiliriz."

Bir süre düşündü, "Hm, doğru. Pekala, deneyelim. Sana taslak çizimleri ve ana çizimleri atarım. Ekip şefiyle de görüşmem gerek."

Kafamı salladım, "Olur."

O esnada elinde dosyalar ile ofisten içeri giren Azul Chan, Jeong In'in bakışlarının oraya dalmasına sebep oldu. Azul, dosyaları bir personele verip bir şeyler anlatmaya başladığında hala onu izleyen Jeong In gülümseyerek arkama yaslandım. Bir de gıcık oluyorum ayakları çekiyor salak çocuk...

İşi biten Azul bize taraf dönünce ona gülümseyerek el salladım, o da karşılık verdikten sonra yanımıza geldi.

"Ben de Yazılım departmanına gitmiştim seni bulmak için, Anna Hanım seni çağırmıştı."

"Öyle mi? Neden aradığını söyledi mi?"

"Nakliyat aracı ve dizayner sağlamış. Akşam düğün var biliyorsun, eve gidip vakit kaybetmemen için yerleşim işini onlar halledecekmiş."

Derin bir iç çektim, "Bu kadın kendi başıma bir şeyler yapmama izin vermiyor gerçekten. Sevinsem mi üzülsem mi bilmiyorum."

İkisi de gülmüştü. Ayağa kalktım, "Ben gidip bir bakayım." ardından aklıma gelen muziplik ile Jeong In'e döndüm, "Jeong In, sen de çizimlerini Azul'a göstersene, fikir olur."

Jeong In gözlerini kocaman açarak ne yapıyorsun dercesine bakarken Azul kaşlarını çattı, "Ne çizimleri?"

"Jisung'ın oyunu için."

"Ah, duymuştum." dediğinde Jeong In hafif bir öksürük ile koltuğunu geriye çekti, "Şey, bakabilirsin istersen."

"Olur..."

Yerimi Azul'a devredip onları baş başa -tabii ofistekileri saymazsak- bırakıp Anna'nın odasına doğru yol aldım. Her zamanki gibi önünde evrak ve dosya yığını ile masasındaydı.

İçeri girdiğimde ayağa kalkıp masanın önüne geçti, "Bu gözler neden bir suç işlemişim de azarlamaya gelmişsin gibi bakıyor?"

"Eh, öyle oldu denebilir."

Dudaklarını büzdü, "Yine ne yaptım ya?"

İşaret parmağımı saçlarına götürüp doladım, "Beni düşündüğünü biliyorum, her şeyi benim iyiliğim için de yaptığını biliyorum. Ama zaten bir ton işin gücün varken bir de benimle uğraşmanı istemiyorum Anna, yeterince yoruluyorsun."

Neyden bahsettiğimi anlamıştı tabii ki. Kafasını iki yana salladı, "Alt tarafı birilerine telefon ettim ve yapmaları gereken şeyleri söyledim, bu mu beni yoracak?"

"O insanlara da yazık. Hiç tanımadıkları birinin taşınma, yerleşme işlerini yapıyorlar."

Kaşları çatıldı, "Onlar bunun için para alıyorlar Seungmin, iyilik olsun diye yapmıyorlar." derin bir iç çekti, "Lütfen şu merhametini askıya alır mısın? Kimsenin yorulduğu yok."

"Beni yanlış anlama, elbette tüm bunlar için sana minnettarım. Sadece yük olmak istemiyorum."

Elleri omuzlarıma yerleşti, "Sen benim sevgilimsin, bana yük olamazsın. Ama biraz daha konuşmaya devam edersen eski sevgilim olacaksın."

"Ne? Vay... Beni terk mi edeceksin yani?"

Gözlerini kıstı, "Hayır seni öldüreceğim!" alnıma bir fiske vurması ile acıyla sızlanarak bir adım geri gittim. O da gülerek uzaklaşmış ve masasına dönmüştü, "Bir daha böyle şeyler duymak istemiyorum."

"Tamam be! Ne ağır elin varmış..." avcumun içiyle alnımı sıvazladım. Masanın üstünden telefonunu ve çantasını alıp tekrar yanıma geldi.

"Bugün erken çıkmana gerek kalmadı sanırım, ama istersen benimle gelebilirsin. Hatta gelmen çok iyi olur, Aryeol izinli olduğu için yalnız gidecektim. Beni asiste edebilirsin."

"Gelirim de nereye gidiyoruz?"

Gülümsedi, "Rok-Hee Teknoloji ile muhasebe toplantısına."

Hadi canım...

Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken alnımdaki elim de yavaşça aşağı indi. Şaka yapıp yapmadığını anlamaya çalışıyordum.

"Benim bu işte olmamı istemediğini zannediyordum, hatta bu yüzden bana az çektirmedin."

Kafasını salladı, "Doğru. Ama bir süredir düşünüyorum... Sanırım seni kısıtlamak, sakınmak bana hiçbir şey kazandırmayacak. Sen zaten nerede nasıl davranman gerektiğini biliyorsun. Bana verdiğin değeri de görebiliyorum. Neden bu kadar korumacı davranayım ki?"

Ben de gülümsedim ve ellerini tuttum. Onlar böyle şeyler duymak gerçekten çok güzeldi çünkü bu aşmak istediğim bir sorundu.

"Yani artık bana güveniyorsun?"

"Ben sana en başından beri güveniyordum ki. Sadece artık önceki gibi kıskançlık etmemeye çalışıyorum diyelim."

Gülmeden edemedim, "Diyelim bakalım."

"Ha baktım kızlar hala sana yürüyor, o zaman fabrika ayarlarına dönerim orası ayrı."

Bu sefer kahkaha attığımda o da gülerek kollarını boynuma sardı. Geri sarılıp başımı boynuna gömdüm. Her gün biraz daha ilerliyor, biraz daha seviyor ve biraz daha alışıyorduk birbirimize. Aramızdaki küçük sorunları da hallettiğimiz için her gün biraz daha aşık oluyordum ona.


Hani oy, hani yorum 😾
Hayalet okuyucu olmayın kızçelerim ya.

Tanışalım, konuşalım~
Bazen çok komik yorumlar oluyor ben onları ss alıp kullanıcı isimlerini de hafızaya kaydediyorum, sonra görünce 'aaa bu okuyucu çok kafa kızdı ya' diye hatırlıyorum. Kendini belli edin anam 😽

Bu arada bu ilişkinin baskın tarafı kesinlikle Anna hatun, sizce?

Canım Anna kadın ya, Annam da Annam diye geziyorum ortalıkta ✌🏻

Luv u all!
❤️🍒


AY Bİ DE ŞUNLARA BAKAR MISINIZ YAA BAYILDIM

Rowoon, Hyunjin'in oğlu olsa bu kadar olur KAKXMSLCKDK




Changbin'i de yiyip kaçıyorum 😽💃🏻

המשך קריאה

You'll Also Like

23.8K 2.2K 11
Nasıl anlatılır? Çok yakınımda sanki, ama dokunmaya kalksam aramıza uçurumlar girecekmiş gibi hissediyorum. Çok uzak, ama bi' elini tutsam her şey ta...
229K 22.5K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
18.7K 1.3K 36
(tamamlandı) Hwang Yeji, kardeşi ile aralarını yapmak için Choi Yeonjun ile konuşmaya başlar. ••• By ©viaaduikecorn 01022022- choi yeonjun x hwang ye...
324 113 8
Bu kitap ironik bir dil ile yazılmıştır.Küfürleri takmayın.Pepee'nin anısınaaa Normalde Huysuz sinirli bi karakter çizgi filmde ama ben değiştirdim.U...