Çağan efe ak...
Çağan:yavrum, güzelim, bebeğim, balım.
Derin bir nefes verip kafamı koltuğa yasladım ve ona döndüm.
Çağan:kurban olayım beş dakikamız kaldı biraz sabret.
Kolarını göğsünde birleştirdi.
Tuana:çağan nereye gidiyoruz aşkım?
Omzumu silkdim,Ona söylemeyecektim.
Tuana:ufak bir ipucu.
Bana yavru kedi gibi bakarken ona karışı koymak çok zordu.
Yine kendi içimde ona yenilip öfkeyle bir nefes verdim.
Çağan:her şeyin başladığı yere.
Dedim ama daha fazla konuşmamak için müziğin sesini açtım ve sesizce önüme döndüm.
Tuana:neresi ki ora?
Cevap vermeyeceğimi bildiği için önüne dönüp düşünmeye başladı.
Yol beş dakikadan daha kısa sürdü.
Karanlıkta nerde olduğumuz beli olmuyordu.
Daha ilerise gidemediğimiz için arabayı koca binanın önünde bıraktım.
Ama Tuana az çok anlamış gibiydi.
Elimi beline attım onunla beraber ilerlemeye devam ettim.
Kapıdaki güvenlik kim olduğumu anlamış gibi demir kapıyı bir çırpıda açtı.
?:buyrun efendim.
Dediğinde başımı saladım.
Onunla beraber içeriye girdik.
Tuana defalarca yutkunmuş ve hala burda olduğumuzu kabul edememişti.
Tuana:çağan.
Dedi nutku tutulmuş gibi.
Tüm ışıkların bağlı olduğu düğmeye bastım ve her yer aydınlandı.
Işıktan biraz rahatsız oldu ama bu kısa sürdü.
Tuana:sen...neden?
Etrafında dönüyor her yere dikkatle bakıyordu.
Çağan:her şey başladığı yerde bitsin istedim.
Onunla beraber ben de kısaca bir göz gezdirdim.
Tuana:her şeyin başladığı?
Dedi etrafa bakmayı kesip.
Tuana:ve biteceği yer mi?
Bana döndü.
Evet öyle olacaktı.
Her şey okulda başlamış ve okulda bitecekti.
Çünkü ben öyle istemiştim.
Çağan:biteceği yer.
Ona yaklaştım.
Çağan:seni bu merdivenden inerken gördüm ilk.
Elimi beline sardım.
Çağan:neden burda son bulamazsın ki?
Dudaklarına bir öpücük kondurdum.
Tuana:sen...
Dedi ama devam edemedi ve yutkundu.
Hala anlam veremiyordu.
Bende bilmiyordum neden geldiğimizi.
Sadece düşünmeden edemiyordum bu okulu.
Nefret ettiğim bir zaman olmuştu ama şuan düşününce iyiki var diyordum.
Tuana:çağan...seni seviyorum biliyorsun değil mi? Seni gerçketen çok seviyorum.
Göz yaşları akmaya başladı. Mutluydu belki de çünkü gülümsüyordu.
Onunda hissleri tarif edilmezdi.
Çağan:biliyorum bebeğim. Bende seni çok seviyorum. Seni herşeyden daha çok seviyorum güzelim.
Yanağından süzülen göz yaşını öptüm.
Tuana:çağan...bırakma olur mu?
Göz yaşlarını eliyle sildi ve avuçlarını yanağıma yasladı.
Tuana:bir daha beni bırakma. Bir daha benden gitme.
Gözlerime bakıyordu ama bu sadece bakmak değildi.
Sadece bakıyor denmezdi.
Bakışlarından düşündüğümü anlıyor ne hissettiğimi biliyordu.
Ben bile ne hissettiğimi tam olarak bilmezken o biliyordu.
Çağan:bırakırsam şerefsizim.
Parmak uçlarına yükseldi ve dudaklarını dudaklarıma yasladı.
İkimizin de gözleri aynı anda kapandı. Biz sustuk ve dudaklarımız konuşmaya başladı.
Bu farklıydı.
Bu hepsinden farklıydı.
Daha sakindi. Çünkü artık gitmeyeceğimi biliyordu.
Daha yavaştı çünkü artık yanında olduğumu , her an bana yaslanabileceğini biliyordu.
Kolarını boynuma doladı ve üstüme daha çok eğildi.
Kontrol onun elindeydi.
Geri çekildi kısa bir süre,sadece birkaç saniye.
Yüzünü yan yatırıp tekrar dudaklarıma yaslandı.
Parmak uçları saçlarımda gezinirken çoğu alkolden daha fazla etki ediyordu.
Mayışmış gibiydim.
Geri çekilmek için hamle yaptı ama belindeki bir elim ensesini kavradı ve geri çekilmesini engelledi.
Henüz değil, şuan değil.
Biraz daha hissetmek istiyorum,biraz daha...
Nefesim kesilinceye kadar.
İtiraz etmedi alt dudağımı serbest bırakıp üst dudağımı esir aldı.
Birkaç dakika sonra geri çekildi.
Ama uzaklaşmadı boynuma gömüldü ılık nefesini boynumda hissediyordum.
Uzun bir süre ikimizde sesiz kaldık.
Birbirimizi dinledik.
Etrafta kimse Yoktu koskoca okulun içinde sadece ikimiz vardık.
Milyonlarca insanın içinde gördüğüm kadın şimdi aynı yerde kolarımdaydı. sadece şuan bizden başka kimse Yoktu.
Çağan:Tuana.
Dedim derin bir nefes eşliğinde.
Tuana:hım?
Diye bir mırıltı çıktı dudakalarından.
Çağan:karım olsana?
Dedim birnden. Bunu beklemediği beliydi hızlıca benden uzaklaştı.
Tuana:ne?
Dedi kaşlarını çatıp.
Çağan:tamamen benim olsana? Uyduduğumda bile yanımda ol, karım ol.
Birden bire böyle bir şey beklemiyordu tabiki.
Gerçi bende beklemiyordum.
Bugün plansız davranıyordum.
Hayalerindeki teklif böyle değildi hayalerindeki teklifi gerçekleştiremezdim zaten.
Tuana:çağan.
Dedi hala afalamış bir vaziyeteydi.
Tuana:ne diyorsun?
Çağan:karım ol diyorum kadın!
Dudakları şaşkınlıkla aralandı.
Çağan:evlen benimle diyorum.
Zar zor yutkundu.
Tuana:şuan bana evlenme teklifi mi ediyorsun?
Çağan:hayır.
İyice kaşlarını çatı.
Çağan:bunun hayır'ı yok Tuana. Sana benimle evlenir misin demiyorum evlen benimle diyorum.
Tuana:senden daha iyisi beklenmezdi zaten.
Çağan:ben arda veya yağız değilim yavrum. Dizlerimin üzerine çöküp bir beklentiye kapılmam. Tekliflerimde hayır cevabı olmaz,tek şansın kabul etmek olur. evet buda benimle evleneceksin demek oluyor.
Gözlerini gözlerimden ayırmadı.
Bir şey demedi sadece baktı ve düşündü.
Fazla serti. Ama kabul etmeme gibi bir şansı yoktu.
O benimdi,hep benim olacaktı ben sadece bunu bir ileri seviyeye taşıyordum.
Onu istiyordum,onu karım olarak da görmek istiyordum.
Kabul edeceğini biliyordum ama belki de bu konuşmadan sonra kabul etmeyecekti. Ama elinde sonunda karım olacaktı.
Çünkü öyle istiyordum. Ona karım olarak dokunmak, onu daha çok sahiplenmek,ona daha çok dokunmak.
Çağan:ben yapamam artık. Ben sensiz artık dayanamam. Delirdim! Seni görmediğim her an delirdim,her an etrafımda seni aradım. Ben artık sabah erkenden kalkıp sana mesaj atarak iyi olup olmadığını kontrol etmek istemiyorum, uyandığımda yanımda seni görmek istiyorum anlıyor musun? Uyandığımda görmek istediğim yüz senin yüzün olsun istiyorum.
Korkuyordum ve evet delirmiştim.
Herşey düzelmişti ama biz hala eskise kalmıştık.
Her sabah onu görmediğim an yine içimde aynı korkular yer alıyordu.
Birkaç saat boyunca mesajıma bakmadığı oluyordu -uyuduğu için- o anki hissetiğim telaşına, yakılan sigaranın hadi hesabı yoktu.
Çağan:ben ilk defa böyle hissetim. İlk defa bu kadar aşık oldum. İlk defa bir kadınla evlilik hayalleri kurdum. Ben ilk defa bu kadar yaşamış hissetim.
Hala sesizdi ve şaşkındı.
Birşey demek için dudaklarini aralıyor ardından tekrar dudaklarını birleştiriyordu.
Ne diyeceğini bilmiyordu.
Çağan:neyden korkuyorsun bilmiyorum ama korkma. Ben sadece...ben sadece seni daha çok istiyorum.
Yutkundu.
Tuana:korkmuyorum...sadece düşünüyordum.
Dedi omzunu silkip.
İçimde bir telaş belirdi.
Çağan:neyi?
Diye sordum.
Tuana:evimizi nasıl dekore ederiz diye.
Neden bilmiyorum ama ağlamak istedim.
Bu bir evet i seninle evlenirim demekti ve evet senin gibi mükemmel bir adamın karısı olurum demekki.
Çağan:sen...
Tuana:bir evlilik teklifi etmemiştin ama evet seninle evlenirim.
Dudaklarımdan çığlık eşliğinde bir kahka çıktı.
Çağan:Ne yani şimdi benimle evleniyor musun?
Hala emin olmayarak sordum.
Tuana:senin tekliflerinde hayıra yer yok çağan efe ak. O yüzden evet,seninle evleniyorum.
Dedi ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
Onu öptüm ne fazla sert ne de fazla sakin.
Dudakları dudaklarımda her hareket ettiğinde iç geçirdim.
Onu daha çok hissetmek istedim.
Ve fark ettim ki uzun süredir onu gerçketen. hissetmemiştim.
Belindeki elim kalçasına doğru kaydı.
Kendini biraz geri çekerek buna izin vermedi.
Elim umutsuca belinde yerini aldı.
Şu eve çabuk varsak iyi olacak.
Aslında okulda ikinci evimiz sayılırdı değil mi?
Kameralar olmasa...