İntikam Ateşi

By CEM2703

962 192 446

Yağmur Ayhanlı zengin bir ailenin tek kızıdır. Harika bir hayat yaşayan Yağmur'un maalesef ki bu mükemmel hay... More

İntikam Ateşi
1.Mutsuz Son
2.Nefret
3. İntikam Parçası
4. Acı
5. Kıyametin Başlangıcı
7. Oyun Yeni Başlıyor
8. Düğün
9. Solgun Çiçek
10. Lunapark

6. Beni Hiç Hatırlamadın mı Anne?

79 16 11
By CEM2703

Bazenleri öyle hissedersin ki ortadan kaybolmak istersin. Kimseyi tanımadığın bir yerde yaşamak istersin. Bazenleri ise bu dünyadan gitmek istersin, sadece uyumak ve bu dünyadan uzak durmak istersin.
Bazen bu dünyadan gitmek için ölmek istersin ama arkandan üzülecek olan dostlarını düşünürsün ve bu düşünceden çıkarsın. Bazenleri herşeyi boş verirsin hiçbir şey umrunda olmaz. Ama bilirsin ki herşeyin geçip gittiği gibi bu düşüncelerinde geçip gider. Sonra tekrar hayata tutunursun tekrardan yaşama sevincine kavuşursun ama hayat hep mutlu olanları sevmez bunu da çok iyi bilirsin. Ve hayat seni tekrardan üzer ve sen yine aynı şeyleri hissetmeye başlarsın. Bir anda kendini bir döngünün içinde bulursun. O döngünün içinden çıkmak istersin ama hayat sana izin vermez. Tanrıdan çıkarmasını istersin ama Tanrıda seni çıkarmaz çünkü bilirsin ki tanrı her zaman sevdiklerini üzer. Tanrı zaten herkesi sever ve herkesi sevdiği için herkes bu döngünün içinde bulur kendisini. Herkes çıkmak ister ama kimse çıkamaz. Çıkanlarda ya kendini öldürmüştür ya da hayattan vazgeçmiştir.









İlahi Bakış Açısı:

Daha yeni öldürdüğü adamın cesedine bakarak sigarasını içen adam düşüncelere dalmıştı. Onu düşüncelerinden ayıran durum ise kapının çalması ve adamlarından birinin içeriye girmesiyle olmuştu. Adamı daha içeri girer girmez soru sormuştu:
"Bu adamın borcu ne kadardı?" Diye sordu adam.
"Borcu 1 milyon liraydı patron." Diye cevapladı adamı.
"Ne kadarını ödemişti?" Diye sordu adam.
"400 bin lira ödeyebildi patron."
Adam gülümsedi. Vücudunu adamına doğru döndürdü. Adamın gözlerinin içine baktı. Adamı korkuyla gözlerini başka bir yöne çevirdi. Çünkü patronu herkese öldürecek gibi bakıyordu.
"Niye beni rahatsız ettin?" Diye sordu adam.
"Patron Ekrem Ayhanlı'nın borcunun son günü yarın bitiyor ve elimize sadece 10 milyon dolar getirebildi."
Adam kahkaha atmaya başladı.
"10 milyon dolar mı?" İçinden gülmeye başladı ve başını sağa sola sallamaya başladı. Sigarası daha yeni bitmişti ama adam bir tane daha sigara yaktı ve sigarayı içine çekti.
"Ekrem Ayhanlıyı buraya çağırın. Onu burada öldürmek istedim!" Diye emir verdi.
"Ama daha bir günü var."
Adam hızlı bir şekilde adamına baktı ve üzerine yürümeye başladı.
"Gerizekalı herif! 5 yıldır ödeyemediği parayı bir günde nasıl ödesin ahmak herif!" Diye bağırdı ve adamının yakalarını tuttu.
"Ben öldürün diyorsam o adam ölecek! Ben yakın diyorsam yakılacak! Ben yapın diyorsam yapılacak! Ben yapmayın diyorsam yapılmayacak!" Diyerek adamına bağırıyordu.
Adamı:
"Peki patron." Diyerek cevapladı.
Adamı tam kapıdan çıkacağı sırada patronu onu durdurdu.
"Kızını da buraya getirin. Biraz misafir edelim hanımefendiyi."
"Emredersin patron."
Adamı kapıyı kapattı ve adam bitmiş olan sigarasını yere attı ve ayakkabısı ile söndürdü.
"Buraya kadarmış Ekrem Ayhanlı." Diyerek dalga geçti.
"Bakalım kızın senin kadar aptal mı?" Diyerek kendi kendine konuşmaya başladı.






1 haftadır yeni tanıdığım kişilerin evindeyim. Daha doğrusu odalarındaydım. Tuvalete gitmek dışında hiçbir şekilde odadan çıkmıyordum. Yaralarım yavaş yavaş iyileşiyordu en azından artık düzgün bir şekilde yürüyebiliyordum. Yemek neredeyse hiç yemiyordum. Sadece uyumak istiyordum başka hiçbir şey yapmak istemiyordum. O sıra kapıyı biri açtı ve:
"Yağmur, hadi gel kahvaltı yapacağız. 1 haftadır hiçbir şey yemiyorsun. Senin için endişeleniyoruz. Hemde daha doğru dürüst tanışmamıza rağmen."
Yorganı kafamın üzerinden çektim ve kapıda ki kişiye baktım. Kapıda ki kişi Can'dı. Kıvırcık saçları ve üzerinde ki civcivli pijamaları ile çok tatlı duruyordu. Karnımın çok aç olduğunu fark ettim ve uzun zaman sonra konuştum:
"Geliyorum."
"Ne?"
"Geliyorum dedim."
"Oha çok şaşırdım şu an."
Can yanıma geldi ve:
"Sonunda depresyondan çıktın be kızım."







1 haftadır sadece yatıyordum ve yatmak bana hiçbir şey kazandırmayacaktı. Artık hayata dönmem gerekiyordu.
"Yavaş yavaş çıkıyoruz." Dedim.
"Ay bencede yeterli. 1 haftadır depresyondasın ve asla o yataktan kalkmıyorsun bir ara artık parmağımı burnuna götürüp nefes alıp almadığını kontrol etmeye başlamıştım."
"Ne?" Dedim ve hafiften güldüm.
Güldüğümü gören Can:
"Bir ölü ile aynı odayı paylaşmak biraz ürkütücü."
Can bunu dedikten sonra bir hafta önce ki halim aklıma geldi. Beni gecenin bir saati çırılçıplak bırakıp bir çöp müşüm gibi babamın mezarına atmışlardı.
"Hiç paylaşmazsın umarım." Dedim.
Can dediklerimden bir şey anlamamıştı.
"Söyle bakalım bir haftadır dünyada neler neler oldu?"
Can gülümsedi.
"O tür şeyler ile ilgilenmiyorum. Sen onu git Aybike'ye sor."
Yataktan kalktım ve:
"Ben bir duş alsam iyi olur." Dedim.
Can:
"Tabii, sen duştan çıkana kadar kahvaltı hazır olur." Dedi.
"Bornoz veya havlu var mı?"
"Hemen getireyim."
Hızlı bir şekilde odadan çıktı. O sıra odaya bakmaya başladım.
Canın yatağı çok düzenliydi. Ve yatağının hemen yan tarafında Lady Gaga'nın posterleri vardı. Yatağının üzerinde ise peluştan bir civciv vardı. Çok tatlı duruyordu. Sanırım civcivlere benim gibi zaafı vardı. O sıra Can elinde bir adet bornoz ile girdi.
"Sanırım Lady Gaga dinlemeyi seviyorsun."









"Hastasıyım." Diyerek cevapladı.
"Bende çok severim." Dedim.
"En sevdiğin şarkısı hangisi?"
"Bad Romance. Senin?"
"Ben Born This Way dinlemeye bayılıyorum." Dedi.
"O şarkısı da çok güzel."
"Bana kendimi sevdiriyor o şarkı." Diye cevapladı.
Hafif tebesüm ettim.
"Neyse hadi sen duş al Aybike kahvaltıyı neredeyse hazırladı."
"Tamam hemen giriyorum." Dedim ve odadan çıktım. Banyoya yöneldiğim sıra banyodan Belin çıktı. Beni görünce şaşırdı.
"Vayy depresyondan çıkmışız sanırım."
"Sonunda çıktı." Diye cevapladı Can.
"Can artık senin ölmediğini bildiği için rahatlamıştır."
"Ne?" Can kahkaha attı ve:
"Yok öyle birşey!" Dedi.
"Ölmedim ama ayakta da değilim" Dedim.








Can kusarmış gibi ses çıkardı:
"Yağmur senin gibi güzel bir kızdan kamyon arkası cümleler duymak hiç etik değil."
Uzun zaman sonra gülmüştüm.
"Duşa mi gireceksin?" Diye sordu Belin.
"Evet."
"Tamam. Musluğun sağ tarafı sıcak, sol tarafı da soğuk su veriyor."
Başımla onayladım ve banyoya girdim.






Banyodan çıkıp odaya geri gittim ama aklıma kıyafetinin olmadığı geldi. Bavulumu en son bu apartmanda yeni tuttuğumuz evde bırakmıştım. Gözlerim yatağa kaydı ve yatağın üzerinde katlı birşekilde duran mavi bir pantalon ve beyaz bir sweatshirt olduğunu gördüm. Rahat bir nefes verip hemen pantalonu giydim ve üzerime de bana tam beden olan sweatshirtü giydim. Kapıya yöneldim kapıyı açacağım esnada kapı açıldı ve başımı kapıya çarptım. O esnada kapıyı açan kişi bağırıp telaşlı bir ses ile:
"İyi misin?" Diye sordu.
Başımı soruyu soran kişiye çevirdim ve bu kişinin Aybike olduğunu gördüm.
"Aybike! Sen bana beddua falan mı okuyorsun?"
"Ay ne alakası var? Saçmalama! İyi misin? Canın acıyor mu? Krem getireyim mi? Ay şimdi şişer burası. Ne yapsak acaba? Ay beyin kanaması geçirmezsin demi? Çünkü bu gencecik yaşımda katil olmak istememde..."
"Ay sussana artık! Taramalı tüfek gibisin. Senin yüzünden ağrımayan başım çenen yüzünden ağrımaya başladı."







O sıra Kapının önünde Belin ve Can belirdi.
"Noldu?" Diye sordu Belin.
"Ay ben Yağmur'a bakayım dedim sonra kapıyı açtım. Meğersem o da kapıyı açacakmış. Kapıya kafası çarptı."
Diye cevapladı Aybike.
"Aybike kapıyı çalmadan mı girdin içeriye?" Diye sordu Can.
"Bir haftadır ölü gibi yatıyor zaten. Ben nereden bileyim ayaklandığını." Diye cevapladı Aybike.
"Aybike! kızın yanında saçma saçma konuşmasan mı acaba?" Diye sordu Belin.
"Ay içim şişti. Tamam ben iyiyim. Her şey yolunda."
"Ay çok korktum. Bir anda dedim galiba beyin kanaması geçirdi. Ölüyor sandım."
Üçümüz Aybikeyi sorgularmış gibi baktık. Ona baktığımızı fark eden Aybike:
"Ne? Niye bana öyle bakıyorsunuz?"
"Erkekler niye bu kıza bakıyor hep?" Erkekler bu gerizekalıyı nasıl seviyor çok merak ediyorum." Diye cevapladı Can.
Belin kahkaha attı o sıra Aybike Canın kafasına vurdu ve:
"Güzelim diye beni kıskanma!" Diye cevapladı Aybike.
Sohbetimizi karnımın gürültüsü kesmişti.





"Sanırım karnımda hak veriyor." Dedim. Hepimiz gülmeye başladık.
"Hadi gel kahvaltı hazır." Dedi Can ve kolumdan tutup beni odadan çıkardı. Evin içini harika kokular sarmıştı ve bu durum gurulduyan karnımı iyice çıldırtmıştı.
"Evin içini harika kokular sarmış."  Dedim.
Can gülümsedi:
"Aybike gastronomi okuyor. Arkadaşım Diye demiyorum ama harika yemekler yapıyor." Diye cevapladı.
"Burnuma gelen kokular harika kesinlikle tatları da harikadır."







Salona geldiğimizde ufaktan salona bir göz attım. Salon ufak ama şirin bir salondu. Kesinlikle rahat olduğuna inandığım gri renkte koltuklar vardı. Koltuğun üzerinde ise beyaz renkte kırlent vardı. Halıyı ise gri seçmişlerdi. Halinin üstünde beyaz bir sehpa vardı ve sehpanın üzerinde ise mumlar vardı. Sehpanın yanında ise ufak gri renkte bir minder vardı. Duvarın rengi ise gri ve beyazdı. Televizyonun olduğu bölgede ki duvar gri , koltukların olduğu bölgede ise ahşaptan yapılmış beyaz renkte bir duvar vardı. Beyaz renkli duvara asılı olan yuvarlak ayna odaya çok güzel durmuştu. Aynanın yanında ise onlara ait fotoğraflar vardı.

Masa ise koltuğun arkasında kalıyordu. Ve gözlerimi masada duran harika yemeklere çevirdim.
"Harika duruyorlar Aybike. Ellerine sağlık."
"Afiyet olsun. Hadi hadi soğumadan yiyin."
Herkes yerine geçti ve kahvaltı etmeye başladık. Tabii ki gözüme ilk çarpan şey sigara böreği olmuştu. Çatalımı batırdım ve sigara böreğinden bir ısırık aldım. Sıcaktı ama tadı harikaydı. Sigara böreğini yedikten sonra ağzıma salatalık attım. O sıra Can bardaklara çay dolduruyordu.
"Yağmur birşey sorucam." Dedi Aybike.
"Sor."






"Seni ben bizim üniversite de görmüştüm. Sen bizim üniversitede mı okuyorsun? Yoksa başka bir amaç için mi gelmiştin?" Diye soru sordu.
Ağzıma attığım domatesi yuttum ve cevapladım:
"Evet. Ben devlet üniversitesinde okuyorum. Zengin bir ailenin kızı olsamda babam diğer zengin bebeleri gibi büyümemi istemedi. Benden maddi anlamda düşük olan toplumlarla takılmamı hep istedi. Ben ilkokulu, ortaokulu,liseyi bile devlet okulunda okudum. O zamanlar babamı anlamıyordum. Paramız vardı ama ben özel okullarda okumak yerine devlet okullarında okuyordum. Ama zaman geçtikçe babamın ne yapmak istediğini anlamaya başladım. Babam aslında bana zengin fakir ayrımı yapmamamı sağlamaya çalışıyormuş. Zenginlerde çok olan bir durumdur bu ayrım. Zengin her zaman fakiri parası ile ezikler."







Hepsi pürdikkat beni dinliyordu.
"Vay be Ekrem amcaya bak." Dedi Belin.
Buruk bir şekilde gülümsedim.
"Aynı okuldayız ne güzel." Dedi Can.
O sıra aklıma nerede kalacağım fikri geldi.
"Bir kaç hafta daha sizde kalsam olur mu?" Diye sordum.
"İstediğin kadar kalabilirsin." Dedi Belin.
Bana niye bu kadar yakın davranıyorlardı? Acaba onları eskiden tanıyormuydum?
"Bana çok iyi davranıyorsunuz. Sanki daha önceden konuşmuşuz gibi." Dedim.
"Yağmur geldiğinde her tarafın yara bere içindeydi. Ne yapsaydım seni o taksi durağında öyle görüşte eve getirmesemiydim?" Diye azarladı beni Belin.
"Çok teşekkür ederim." Dedim.





Kahvaltımız bitmişti ve hepimiz masayı toplamaya başladık. Tabakları ve çatalları alıp mutfağa götürdüm. Mutfakları da ev gibi çok güzeldi. Gözlerim pencereye yöneldi ve yüzüme hafif bir rüzgar çarptı. Çocukluğumdan beri yüzüme hafiften rüzgar esmesini çok severdim. Adımlarımı pencereye doğru atmaya başladım. Pencerenin yanında geldim ve dışarıyı gözetlemeye başladım. Hava bugün güneşliydi ve dışarıda harika bir manzara vardı. Apartmanın kapısının önüne baktım ve aklıma babamın öldüğü gün geldi. Babamı vurdukları yere baktım. Kanları temizlemişlerdi. O ana kadar ağladığımı fark etmemiştim. Göz yaşlarım yanaklarıma değiyordu. Bir el omzuma vurdu. Panikle bana dokunan kişiye baktım ve o kişinin Belin olduğunu fark ettim.
"Ödümü kopardın Belin!"
Belin yüzüme baktı ve tek kaşını havaya kaldırdı.
"Sana seslendim ama duymadın. İyi misin?"






"İyiyim. Sadece aklıma babam geldi."
"Bak Yağmur. Baban için üzüldüm ama bilmelisin ki baban öldükten sonra sana harika bir yaşam hediye etmedi. Kim bilir o orosbu çocukları sana neler neler yaptı. Bunlar senin babanın suçu. Sen baban yüzünden o orosbu çocuklarından şiddet gördün. Kim bilir daha neler neler yaptılar. Bunların hepsinin sorumlusu senin baban! Artık kendine gel! Annen hakkında hiç konuşmak bile istemiyorum. Daha baban öleli 2 Ay oldu. Kadın gitti kendinden yaşça küçük bir adam ile nişanlandı. Bir anne kızını hiç mi merak etmez?" Haklıydı...





Haklıydı ve ben hiçbir şey diyememiştim.





Babamı çok seviyordum ama Belin haklıydı. Ben babam yüzünden şu an böyle bir hayatın içine düştüm. Babam yüzünden unutamayacağım olaylar yaşadım. Şiddet görmüştüm, tacize uğramıştır, günlerce aç ve susuz kalmıştım. En kötüsü ise gecenin bir yarısı beni çırılçıplak bırakıp babamın mezarına bir çöpmüşüm gibi atmışlardı. Bu yaşadıklarımın hepsi babamın suçu. O adamı bulmak için hırs edinmiştim ve babamı affetmiştim ama artık sadece o adamdan değil, artık babamdan da nefret ediyordum.




"Haklısın."






Belin başını yavaş yavaş aşağı yukarı salladı. Elini uzattı ve:
"Hadi gel salona gidelim."
Başımla onu onayladım ve elini tuttum. Birlikte mutfaktan salona geçtik. Can ile Aybike televizyon izliyordu. İzledikleri programı görünce kahkaha attım. Seda Sayan'la programını izliyorlardı.
Belinde bana katıldı ve ikimiz beraber gülmeye devam ettik.
"Niye gülüyorsunuz?" Diye sordu Can.
Aybike de bize garipsermiş gibi bakıyordu.
"Hiç. Sadece sabah sabah açtığınız program biraz komiğime geldi." Dedim.
"Queen'nin neresi komik?" Diye sordu Can.
Sonra televizyondan YouTube'a girdi. Arama kısmına "Seda Sayan-Ah Geceler" açtı. Bir anda evi Seda Sayanın sesi doldu.





Can bir anda şarkı sözlerini söyleyerek koltuğun üstünde dans etmeye başladı.



Sensizliği yaşarken
Nelere gideyim?
Herkes gülüp oynarken
Ben senin derdindeyim
Ah geceler, sensiz geceler
Kabus gibi çöker geceler
Ayrılıklar vurur beni
Sabahları dar geceler





Belin'de Can'a katılarak dans etmeye başladı. O kadar komiktiler ki gülmeden edemedim ve bende onlara katıldım. Koltuğa çıktım ve onlar gibi dans etmeye başladım. O sıra bizi telefonundan Belin videoya çekti. O sıra koltuktan önce bir çatırtı sesi geldi sonra da koltuk kırıldı ve biz kendimizi bir anda yerde bulduk. İlk önce ne olduğuna şaşırdık sonra da Can gülmeye başladı. Belin kahkaha atmaya başladı. Aybike ayağa kalktı ve üstüne başına baktı. Sorun olmadığını görünce o da gülmeye başladı. Ama benim canım yanmıştı çünkü yaralarım iyileşmeye başlamıştı ama hala bacaklarımda ve kollarımda morluklar vardı. Canım yandığı için yüzümü kırıştırdım ve kolumu tuttum. Beni fark eden Can:
"Yağmur? İyi misin?" Diye sordu.





"İyiyim. Sadece yaralarım tam olarak iyileşmedi."
Aybike ve Belin beni yerden kaldırdı ve tekli koltuğa oturmama yardım ettiler.
Can nefesini sesli bir şekilde verdi ve:




"Yağmur, sana ne yaptılar?"
Bu soruyu onlardan bekliyordum ama sormacakları gün için kendimi hazır hisetmiyordum.
Gözlerimi kapadım ve biraz o şekil durdum ve geri açtım. Hepsi benim vereceğim cevabı merakla bekliyorlardı. Kısa bir süre sonra konuşmaya başladım.
"Çok uzun bir hikaye." Dedim.
"Anlatmak istersen dinleriz." Dedi Can.
"Anlatacağım."





"Ben eskiden en yakın arkadaşıma bir süpriz bir doğum günü partisi verdim. Ve bir cafe'ye gittik. Doğum günü partisi verdik ve eski sevgilimde geldi. Kısa bir süre sonra onu hiçbir yerde göremediğim için onu aramaya gittim ve onu üst katta en yakın arkadaşımla öpüşürken yakaladım."
"Vay şerefsiz!" Dedi Can.
"Onları orada rezil edip eve gidiyordum ama beni annem aradı ve babamın kumar masasında neredeyse tüm mal varlığını kaybettiğini öğrendim. Çok şaşırmıştım ve hızlı bir şekilde eve gittim. Eve girdim ve annem neredeyse sinir krizi geçirecekti ya da geçirdi bilmiyorum. O sıra eve babam girdi ve annem ile babam kavga etti. Ama genellikle annem bağırdı ve babam sadece susup onu dinledi. Annem evi terk etti ve ben babam ile kaldım. Babam bir daire almış ve oraya yerleştik. Kendine bir işte bulmuştu onu sabah uğurladım ve  akşamında öldü. Belin bana su getirmek için eve girdi o sıra önümde bir araba durdu ve beni zorla arabaya bindirmeye çalıştılar o sinirle adamın birine yumruk attım. O adama yumruk attıktan sonra arkamdan biri silahın kenarı ile kafama vurdu. Bayıldım gözlerimi karanlık bir odada açmıştım. Ben daha nerede olduğumu anlamaya çalışırken içeriye yüzünde maske olan bir adam girdi. Bana iki seçenek sundu. Ya babam gibi onlardan süre isteyecektim ya da onların yanlarında durup borcu bana işkence yaparak ödeteceklerdi. İkinci seçeneği seçmekten başka şansım yoktu. Adam bana beş ay boyunca burada duracağımı söyledi ama beş ay senin için işkence gibi geçecek dedi. Sonra beni o odada bıraktılar kısa süre sonra tekrar başka iki adam geldi ve beni yaka paça odadan çıkardılar. Bırakmalarını söyledim ama bırakmadılar. Kollarını kollarımdan çekmeye çalışırken adamın biri yüzüme çok sert bir tokat attı. Beni bir odaya götürdüler sonrada oranın patronu karşıma çıktı ve bana yine iki seçenek sundu. Ya babamın cenazesine gidecektim ya da annemi görecektim. Tabii ki babamın cenazesini seçmiştim."








"Ama cenazede sen yoktun." Dedi Aybike.
"Hatta baya büyük dedikodu dönmüştü ortalıkta." Diye de ekledi.
"Ne? Nasıl? Ama beni babamın cenazesine tek başıma götürdüler ve babamın cesedini gördüm ben. Kollarımın arasına aldım. Sonrasında babamı bir çöp poşetiymiş gibi mezarın içine kefensiz attılar." Dedim.
Belin dikkatli bir şekilde beni dinliyordu.
"Sonra ne yaptılar sana?" Diye sordu Can.






"Sonra babamın mezarına tükürdü tüm adamları sonra da babamın mezarında ki toprağı bana yedirdiler patronlarına küfür ettim diye. Geri getirilim ve 5 ay boyunca herşeyi gördüm. Şiddet neredeyse her gün görüyordum. Taciz edildim, kuru ekmeğe muhtaç edildim, bazenleri hiç yemek yemedim, hiç su içmedim. Beş ay olmadan önce ki gün beni taciz ettiler ama ben artık dayanamadım ve onları baya güzel dövdüm ama maalesef ki başka adamlarda geldi ve beni oradan çıkardılar. Başka bir odaya soktular. Beni orada sopalarla dövdüler. Sopalar ile dövdükten sonra üstüme buz ile dolu bir kova su döktüler. Çok susamıştım o yüzden kıyafetlerimi emmeye başladım."





"Ne?" Dedi Aybike.



"Kıyafetimi emdiğimi görünce adamlar kıyafetlerimi üstümden çıkardılar. Sonra da beni babamın mezarına götürdüler ve birde orada son kez beni dövdüler. Babamın mezarına gecenin bir saati tek başıma bırakıp gittiler. Ama biri bana ceketini bırakıp özür diledi. O adama hala çok minnettarım." Anlatırken bir yandan da ağlıyordum. Bana yapılanları kendime yediremiyorum. Babam yüzünden bu hallere düşmüştüm. Babamı asla affetmeyeceğim. Ağlamam artmaya başladı. Artık sesli bir şekilde ağlıyordum. Can bana sarıldı, sarılma ile ağlamam daha da şiddetlendi.
"Tamam. Sakin ol. Şu an buradasınız yanımızdasın" Dedi Can.
"Ben çok korktum, çok aç kaldım, çok canım yandı." Can daha da sıkı sarıldı. Aybike de sarıldı. Belin sadece gözlerimin içine bakıyordu.
"Bu olanlar olurken öz annemin başka bir adam ile nişanlanması beni daha da yıktı. Hiç beni düşünmedi mi? Hiç mi merak etmedi. Ben orada cehenemi yaşarken o gerçekten de gülerek nişanlandı mı?"









Belin konuşmaya başladı.
"Sana fotoğrafları göstersem daha da ağlarsın ama Yağmur annen seni hiç merak etmedi bence. Kadın seni sevmiyor. Bir anne çocuğu kayıp iken gülerek nişanlanıyorsa o anne çocuğunu hiç sevmemiştir."
Kalbime bir ağrı, boğazıma ise yumru oturmuştu. Acılı gözlerle Belini dinliyordum.
"Belin. Fotoğrafları gösterir misin?"
"Hayır."
"Lütfen."
Belin sesli birşekilde nefesini verdi. Ayağa kalktı ve salonu kısa süreliğine terk etti. Geri geldiğinde elinde bir adet tablet vardı. Tabletde biraz dolaştıktan sonra tableti elime bıraktı. Can ve Aybike ise hemen yanımda oturuyorlardı. Tablette olan fotoğraflara göz atmaya başladım. Annem elinde bir kadeh şarap ile yanında ki adamı öpüyordu. Başka fotoğrafta gülüyordu. Başka fotoğrafta dans ediyordu. Ellerim titremeye başladı. Gördüğüm fotoğraflardan sonra tableti Beline geri verdim.
"Bu kadından da o mezarda ki adamdan da nefret ediyorum. Onlar yüzünden bok gibi bir hayat geçiriyorum. Ve bir tanesi mezarda diğeri ise ben hayatımın cehennemini yaşarken nişanlanmış. Bir anda dayanamayıp bağırmaya başladım ve saçlarımı çekiştirmeye başladım.
"Benim ne suçum var! Ben size ne yaptımda siz bana bunu yaptınız allahın cezaları!" Diye bağırdım ve kendi etrafımda dönmeye başladım.
Can elleri ile yüzümü tuttu. "Yağmur sakin ol! Bana bak!"








"Dokunma bana!" Diye çığlık attım. Salondan çıktım ve mutfağa ilerledim.
Dediğim tek şey bana dokunmayın oluyordu. O sıra Belin:
"Yağmur sakin ol! Kendini rahat bırak!" Dedi.
"Ben hiçbir şey yapmadım size! Siz niye bana bunları yaşattınız!" Dedim ve masada duran tabakları yere fırlattım.
"Benim ne suçum vardı nne, benim ne suçum vardı baba!" Dedim ve masada duran başka bir tabağı duvara fırlattım. O sıra Aybike:
"Yağmur dur!" Diye bağırdı.
"Benim bir suçum yoktu. Ben bunları hak etmedim!" Elime başka bir tabak daha aldım ama Belin benden hızlı davrandı ve elimden tabağı alıp yüzüme bir tokat attı. Yüzün sağa doğru düştü ve elimle yüzümü tuttum. Belin attığı tokattan pişman olmuş gibi baktı bana o sıra Aybike eliyle ağzını tutuyordu. Can ise şok olmuş gibi ikimize bakıyordu.
"Kendine gel!" Diye bağırdı Belin.
"Senin bir suçun yok. Sadece o annen ve baban olacak insanlar iyi anne ve baba değillerdi. Senin hiçbir suçun yok." Dedi ve bana sarıldı.
"Hiçbir suçun yok." Dedi ve daha da sıkı sarıldı. Bende ona sarıldım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım.








Aradan iki saat geçmişti ve ben sabah olan olaylardan sonra kaldığım odadan dışarı çıkmamıştım. Sabahtan beri ne yapacağımı düşünüyordum. Son öğrendiğim olaylardan sonra içimde ki İntikam Ateşi iyice harlamıştı ateşini. Artık birilerini yakmaya hazırdı. Yanacak kişi ise hem annem hemde bana cehenemi yaşatan o adam olacaktı. Yataktan kalktım ve odadan çıktım. Salona doğru ilerledim ve salona girdiğimde hepsi bana baktı.  baktım ve:
"Aybike!"
"Efendim?"
"Almina Hanımın düğünü nerede olacak? Bir ziyarete gideyim."




Uzun zamandır bölüm gelmiyordu. Artık her haftasonu bölüm gelecek.

Continue Reading

You'll Also Like

856K 38K 20
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...
KÖZ KURUSU By etubi

Science Fiction

735 113 24
"Etrafa dağılacak küllerimiz." Eflal Çakır & Uraz Büyükalp - Başlangıç Tarihi / 28.06.2022 📌 (Yayımdan kaldırılmış, tekrar düzenlemeye alınmıştır.)
222K 13.7K 26
17 yıl sonra doğumda karıştığını öğrenen Peri... Abilerine ve üçüzlerine alışabilecek mi ? Babam gülümseyip "Aksine iyi bir şey oldu. Peri doğumda k...
3.3K 211 8
Bu bi' ilk ve sen ilklere sahipmişsin.