Holy Spirit

By Greyanswer

459K 46.6K 18K

Okulun en güçlü alfası Kim Taehyung'un kurdu okula gelen yüzyılın deltasıyla birlikte tuhaf davranmaya başlam... More

1-Delta Jeon
2-Kurban omega
3-kader planları bozar
4-Kur yaptığının farkında bile değildi
5-Hoşuma Gitti
6-İptal olan planlar
7-Rota yeniden oluşturuluyor
8-Huzursuz kurt
9-Özel Bağ
10-Yeni arkadaşlıklar
11-Vita mı?
12-Kim bu lavuk?
13-Sinirlerine hakim olamayan alfa
14-Kontrolsüzlük
15-Bogum ve Doyeon
16-Dişime göre biri
17-Ne zaman söylemeyi planlıyordun?
18-Ya Hep Ya Hiç
19-Çok derin bakışları vardı Jeon Jungkook'un
20-Kremi sürmende yardımcı olabilirim, istersen...
21-Benim için...
22-Sussun kalp atışların, konuşmasınlar.
23-Sana yenildiğini söylemiştim
25- Yeşil.
26-Yol Kaderimiz Oklar Seçimimiz
27-Gözlerde saklanan korku ve dehşet
28-Akrebin yelkovana olan muhtaçlığı
29-Saklanan Gerçekler Aslında Yanılgılar
30-Gözlerinin önüne getirdiği suret Vita'ya aitti
31-Yüzleşilen geçmişin intikamı ve getirdiği enkaz
32-Holy Spirit, Kairos.
33-Beni iki defa gafil avladın, sıra bende.
34-Bir bakmışsınız, ölüsünüz.
35- Arkadaşımın içindeki canavar
36-Çıkmaz sokaklarımın yıkılmaz duvarları
37-Ben tuzağın kurbanı sense hatalarının bedeli
38-Enkazımın yüzünde maske
39-Onu öldürmek istedim ama o beni öldürdü
40-Yıldız Tozları ve Dolan Boşluk
41-Hilenin getirileri: Tüm Performansın Çeyreği
42-Kalp atışlarının sesini dinlemek (pt.1)
43-Kalp atışlarının sesini dinlemek (pt.2)
44-Ruhların tamamen bağlanması ve özel sürpriz
45- Unutulan iddia ve kendi ayağına sıkmak
-Final-

24-Yaş 20, sana güveniyorum Jungkook

10.3K 1.1K 434
By Greyanswer

İyi okumalar, oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın✨

Bir de her bölüm yorum yapan, teori üreten ve kitaba destek olan okuyuculara teşekkür ederim. Bu bölümü yazabildiysem sizin sayenizde💗

Yaşlarıyla alakalı çok sorun yaşadığımız için şu açıklamayı buraya bırakıyorum. Bölüme başlamadan önce bilgilendirme olsun. Kitaba bu bilgiyi işlemeyi unutmuşum... Taehyung 26 yaşında ve hâlâ okuyor olma sebebi bu:


*•*•*

24.Bölüm: Yaş 20, sana güveniyorum Jungkook

Aşk.
Hiç yapmam dediğin şeyleri sana yaptıran en boktan duygudur.

Jeon Jungkook, bir hırsızdı.

Kalbimin kapılarını çalmadan, nereden bulduğunu bilmediğim anahtarla, benden izinsiz, benden saklı içeri giren bir hırsız.

O daha bilemese de kalbimin anahtarını benden habersiz alıp elinde tutan kişi oydu. Kalbimin kapısını açan kişi...

Benim yenilgim.

Seve seve yenildiğim benliğim.

İdeallerimi yıkıyorsun Jeon Jungkook, üstelik ben sana dur bile diyemiyorum.

Birazdan buraya geleceksin, benim evime; birkaç gün önce olduğu gibi yine burada adımlayacak, izler bırakacaksın evin herbir karışına.

Belki yine yemek yaparsın.

Ama buraya ilk adımını attıktan sonra çıkmana izin vermeyeceğim. İşte bundan haberin yok.

Gözlerime bakarken takındığın o ifadesizliği yok edene kadar benim tutsağım, rehinem olacaksın.

Bazen, tehlikeli bir zihne sahip olabiliyorum, kusura bakmazsın değil mi Jungkook?

Hayır, psikopat değilim. Yalnızca kendini affettirmeye çalışan çaresiz bir aşığım.

Zil sesini duyduğumda kendime güç olsun diye derince bir nefes almış, saçlarımı ellerimle dağıtıp hasta görünümü verdikten sonra üzerimdeki hırkaya üşüyormuş gibi daha da sarılmıştım. Elimde kullanılmış gibi görünen peçeteler vardı.

Kısacası tam bir hasta gibi görünüyordum. Hayır, psikolojik hasta değil.

İçeri girene kadar bana inansa yeterliydi. Sonrası kolaydı zaten. Planlarımı kafamda kurgulamış, birkaç kere sahnelemiştim bile.

Sonunda kapıyı açtığımda karşımda siyah kargo pantolonu, deri ceketi, beyaz tişörtü ve tabii ifadesiz bakışlarıyla bir Jeon Jungkook bulunuyordu.

O bakışlar, bugün değişecekti.

Çatallaşmış bir sesle "Hoş geldin Jungkook, içeri geç lütfen." diye fısıldamış ve rolüme odaklanmıştım.

Yalandan bir burun çekiş,

Ve biraz öksürük,

Hafif bir titreme...

Bu halimi gören Jungkook'un kaşları çatılırken içeri doğru adımlamış ve arkasına dönmeden "Madem bu haldeydin, şimdiye kadar neden arkadaşlarına haber verip hastaneye gitmiyorsun ki?" diye yakınırken ona belli etmeden yapmak istediğim şeyi başarmanın vermiş olduğu gururla gülümsemiş ve kendimi tamamen serbest bırakmıştım. Rol yapmama gerek kalmamıştı neticesinde.

"Anlamadım Jungkook. Ne kadar hastayım ki?"

Sesimdeki bariz değişimi hisseden Jungkook, arkasını dönüp gülümseyen yüzüme bakmış ve farkındalığına vardığı gerçekle bir nefes bırakmıştı ortama.

Buraya gelmesi için onu kandırdığımı anlamış olmalıydı.

Üzgünüm Jungkook fakat bunun için geç kaldın. Çoktan seni kafesledim.

Bakışları üzerimde ve rahat tavrımda gezinirken tek kelime etmeden bana kanmış olmanın siniriyle kapıya doğru ilerlemiş ve kapı kulpunu aşağı indirmişti.

Açamamıştı.

Çünkü o nasıl kalbimin anahtarını benden gizli elinde tutabildiyse ben de ondan gizli evin anahtarını kapıyı kilitleyerek araklamıştım.

Evet, az önce kapıyı kilitleyip resmi olarak Jungkook'u eve hapsetmiş bulunuyordum.

Gerçekten de o ifadesiz bakışların değişene kadar bu evde tutsağımsın Delta.

Siniri gram azalmazken tekrar bana dönmüş ve keskin bakışlarla elini uzatarak "Anahtarı ver Taehyung, kapıyı kırmamı istemezsin." demişti.

Kaşlarım yukarı kalkarken kollarımı gövdemde çaprazlamış ve "İstiyorsan gelip alabilirsin anahtarı Jungkook." demiştim alaylı bir sesle, bakışlarıma sinsi parıltılar dağılırken dudaklarım oyuncu bir kıvrılma kazanmıştı. "Anahtar pantolonumun arka cebinde."

Bu tavrıma anlam veremezken bir gülüş ortaya koymuş ve havadaki elini indirerek bana doğru ilerlerken "Onu oradan alamam mı sanıyorsun gerçekten?" diye alaylı bir tını takınmıştı.

Bakışlarımdaki sinsi parıltılar artarken ben de ona doğru bir adım atmıştım. Ona yakınlaştıkça sıcaklıyordum. "Ben istemediğim sürece herhangi bir yerime dokunmazsın Jungkook. Yani..." düşünüyormuş gibi büzülen dudaklarım bir süre sonra aralanırken "Hayır, alamazsın." demiştim.

Dili içten yanağına baskı yaparken gülmüş, arkasını dönerek ellerini sinirle saçından geçirmişti ve tekrar bana doğru dönüp üstüme doğru ilerlerken "Ne yapmaya çalışıyorsun sen Taehyung?" diyerek sitem dolu bir sesle devam etmişti. "Daha geçen sen değil miydin, benden köşe bucak kaçan?"

Dibime kadar giren Delta'yla birlikte yutkunurken "Daha geçen sen demiyor muydun yakın değiliz diye?" bir adım daha atmış ve fısıltıyla tamamlamıştı cümlesini. "Söylesene Taehyung? Şimdi sana batan ne tam olarak? Neden böyle bir şey yaptın?"

Pekala, sinirliydi.

Çok, çok sinirliydi.

Ama halledebilirdim. Bir kere karar vermiştim. Jungkook, bana güvenerek ayrılacaktı bu evden. İfadesiz bakışları tekrar beni anlayan bakışlara dönecekti.

Hatalarımı telafi edebilirdim.

Kollarımı çözerken yutkunmuş ve "Özür dilerim." demiştim sessiz bir şekilde. Jungkook hala bana sinirle dolmuş hareleriyle bakarken boğazımı temizlemiş ve "Davranışlarımın tutarsız olduğunun farkındayım. Bunun saçma olduğunun da farkındayım ama Jungkook..." diyerek hafiften dolan gözlerimle ona daha da yaklaşmıştım. "O gün söylediğim şeyler doğru değildi. Ben sadece..."

Konuşamıyordum, tanrı kahretsin ki açıklayamıyordum kendimi.

"Ben sadece özür dilerim." Boğazımın düğümlenmesinden dolayı sessiz çıkan sesim Jungkook'un harelerindeki sinirin azalmasına sebep olurken "Kaç gündür düşünüyorum Jungkook. Yaralarına merhem sürüyor musun? Acıyorlar mı? Yanında yanık kremi var mı?" Yutkunurken "Jungkook, lütfen burada kal. Yaralarına ben bakayım." demiştim.

Jungkook'un sinirli hareleri bu sefer de ifadesizliğe bürünürken "Bana acıyor musun?" diye sormuştu.

Ona acımak mı? Kafayı mı yemişti? Ben ona yalnızca hayran olabilirdim.

Ha, bir de aşık.

Sorduğu soru üzerine burnumu çekerken kaşlarım çatılmış ve hayretle "Ne? Sana asla acımam. Kaldı ki sen, acınması gereken son kişi bile değilsin." demiştim.

Gözleri kısılırken "O zaman neden yaralarımı bu kadar umursuyorsun Taehyung? Bırak yara olarak kalsınlar. Onları sarma zorunluluğun yok." demişti.

Ama ben sarmak istiyorum. Neden izin vermiyorsun?

Çatılan kaşlarım gevşerken "Evet, böyle bir zorunluluğum yok ama ben yine de sarmak istiyorum Jungkook." demiştim anlayışlı bir sesle.

İşte. Bakışların Jungkook. Tekrar aynı sıcaklığa gebe kalmıştı. İsteyerek aldığım bu parıltı kalbime sıcak bir his yaymıştı.

Ona doğru bir adım daha atarak dibine girdiğimde "O gün söylediklerimi unut Jungkook. Neden öyle davrandığımı açıklayamam belki ama..." derin bir nefes çekmiştim içime. Delta'nın anason ve şelale karışımı kokusunu hafiften duyumsamıştım. "Arabanın patladığı gün bana bir sırrını verip 'bana güveniyor musun?' diye sormuştun ya? Sana güveniyorum Jungkook."

Elim boynuna doğru ilerlemiş, oraya tutunmuşken, yutkunmuş ve kalp atışlarımı dizginlemeye çalışmıştım. Dayanamıyordum. Ona her temas ettiğimde bu şekilde yanacak mıydım?

"Eğer sana bir yaramı anlatırsam sen de bana güvenir misin Jungkook?"

Temasım ve bakışlarımla titrek bir nefes alan Jungkook "O zaman bana çok önemli bir şeyler anlatmalısın Taehyung." demişti.

Anlatacaktım Jungkook. Sen koltukta karşımda otururken ağlaya ağlaya anlatacaktım 20. yaşımda yaşadığım o acı dolu geceyi. Ve sen de yarama merhem olacak, sana daha çok çekilmeme sebep olacaktın.

Yaş 20... sana anlatacak kadar güveniyorum Jungkook.

Kurdum da ben de güveniyoruz.

*•*•*

6 yıl önce (Taehyung 20 yaşına girecek)

Hissettiğim duyguların karmakarışık olduğu bir günün akşamı, içimde bir karamsarlık ve heyecan vardı.

Kanım sanki bugün diğer günlere oranla çok daha hızlı akıyordu.

Bu gece yarısı, ay gökyüzünü parlatırken, birileri dünyaya gözlerini açarken ve birileri dünyaya gözlerini yumarken ben 20 yaşıma basacaktım.

Heyecanımı buna bağlamak isterdim çünkü bugün doğum günümdü ama hayır, heyecanımı buna bağlayamıyordum.

Annemi kaybetmiştim ben bugünün hemen ertesi günü. Doğum günlerimi zaten kutlamazdım bu yüzden. Heyecan da hiç olmazdı içimde.

Ama bugün benden annemi alan doğum günüm özür diler gibi bir kurt verecekti bana. Belki de annemin yerini alacak bir yoldaş.

Bu muydu heyecanımın sebebi?

Karamsar hissetme sebebime ise gelmek istemiyordum. O her zaman içimde olan bir duyguydu zaten.

Onu da görmezden gelmeyi öğrenmiştim. Tıpkı babaannemin beni görmezden geldiği gibi ben de karamsarlığımı görmezden gelmeyi öğrenmiştim.

Sabah babaanemin en sadık çalışanı yanıma gelmiş ve bu akşam köşke gideceğimizi haber vermişti. Köşke hiç gitmemiştim şimdiye kadar ama varlığından haberim vardı elbette. Ara sıra babaanemin çalışanlar aracılığıyla bir şeyler gönderdiğini biliyordum mesela. Muhtemelen birileri yaşıyordu orada ama kim veya ne olduğunu bilmiyordum.

Babaannem benden çok şey gizliyordu ve bu da onlardan yalnızca biriydi.

Elimde tuttuğum valizimle birlikte bahçeye çıktığımda babaannemin çalışanı beni karşılamıştı ama babaanemi ortalıklarda görememiştim. Bakışlarım çalışana dönerken "Babaanem nerede?" diye sormuştum.

Elimdeki valizi alıp ifadesiz bir şekilde önümdeki siyah arabanın bagajına koyarken "O yarın sabah gelecek." demişti.

Nasıl yani? Beni oraya tek başıma göndermiyordu değil mi?

İçime yayılan korku ve endişe beni gererken kaşlarım istemsiz çatılmıştı. "Tek başıma mı gideceğim?"

Sesimin titremesine izin vermedim çünkü ne zaman sesim titrese babaanem benden daha da uzaklaşıyordu.

O kadına ısınamıyordum ama aile sevgisine de ihtiyaç duyuyordum ister istemez.

"Evet ama endişelenme orada bulunan çalışanlarımız da mevcut. Seninle onlar ilgilenecek."

Yutkundum. Huzursuz olmuştum. Oraya düzenli gerekli eşyalar gönderiliyordu ve çalışanların da bulunduğunu söylemişti şimdi.

Biz orada yaşamıyorduk. O zaman neden çalışanlar oradaydı ve ihtiyaçlar düzenli olarak gönderiliyordu?

Bilmediğim bir akrabamız falan mı vardı? Gitmek istemiyordum ama bana fikrimi zaten sormuyorlardı. Zaten şu saatten sonra da kaçmak imkansız gibiydi.

Babaanemin benimle gelmeyeceğinden haberim yoktu. Olsaydı eğer kesinlikle gitmemek için her şeyi yapardım.

Ama valizim çoktan bagaja koyulmuştu bile.

Sanırım bir geceden hiçbir şey olmazdı. Kurdumla tanışacaktım. Belki de babannem bu yüzden yalnız kalmamın daha iyi olacağını düşünmüştür.

Belki de köşkte kimse yoktur ve düzenli giden ihtiyaçlar belli bir süre orada kalan misafirlere veya yurtdışından gelen babaanemin birlikte çalıştığı ortaklara falan gönderiliyordur?

Umarım öyledir.

İşini halleden çalışan villaya doğru ilerlerken "İyi yolculuklar Bay kim." demişti.

Bu kadını da hiç sevmiyordum. Negatif bir enerjisi vardı.

Endişeden kuruyan boğazımı yutkunarak rahatlatmaya çalışırken arabaya doğru ilerlemiş ve binmiştim. Hiç yoktan yanımda şoförüm vardı. Bu biraz da olsa içimi rahatlatıyordu.

Sessiz geçen yolculuktan sonra nihayet ormanlık alanın içinde bulunan ve ıssız olduğu uzaktan bile belli olan köşke varabilmiştik.

Köşkün kapısından girdiğimde beni büyük bir bahçe ve bahçedeki yaklaşık 10 kişilik bir çalışan grubu karşılamıştı.

Saat 21.08.

Sonra hiçbir şey olmamıştı. Yemek yemiş ve odama çekilmiştim. Çalışanlarla da çok muhatap olamamıştım. Benimle özellikle konuşmak istemiyor gibiydiler.

Saat 22.34

Kitap okuyup zaman öldürdükten sonra artık yavaştan uykumun geldiğini hissedebiliyordum. Yorulmuştum ve uyusam iyi olurdu. Elimdeki kitabı komodinin üzerine bıraktıktan sonra yatağıma tamamen yerleşmiş ve gözlerimi kapatarak nihayet uykuya dalabilmiştim.

Saat 23.45

Kalbime giren derin bir sancıyla birlikte uyanırken yüreğim eziliyor gibiydi. Nefes alamadığımı hissettiğimde yerimden doğrulmuştum. Ne yaptığımı hissedemiyordum ama bir şey beni bahçeye çağırıyor gibiydi.

Bilinçsizce attığım adımlar beni bahçeye çıkarırken ortada hiçkimseyi görememiştim.

Gözlerim yanıyor, vücudum çok sıcak ve ben bunalıyorum.

Gökyüzünde dolunay var.

Bir hırlama sesi...

Bakışlarım o tarafa doğru dönerken üzerime doğru koşan bir kurdu seçebilmiştim. Hareket etmek istiyordum ama yüreğimin ezilmesiyle olduğum yerde donakalırken kurt üzerime doğru geliyordu.

Üzerime atlayan kurt, gövdeme bir pençe geçirirken ben hiçbir şey yapamamıştım.

O gece çok büyük hasar almıştı vücudum ve kurdum ortaya çıkmamıştı.

Çalışanların beni pencerelerden izlediğini biliyordum.

Hiçbiri bana yardım etmememişti.

O gün orada ölüme terk edilmiştim.

Eğer ki şöförüm sesleri duyup gelmeseydi. Belki de orada ölecektim.

Bana saldıran kurt kimdi bilmiyorum ama buraya hiç gelmeyen babaanemin haberi olduğuna emindim.

Saat 00.00

Kurdum ortaya çıkmadı.

*•*•*

Taehyung'un doğum gününden 1 ay sonra

Yaralarım iyileşme yolundaydı.

Evde gizli tedavi görmüştüm. Hastaneye bile götürülmemiştim. Bu kadar bile önemsenmemiştim.

Bugün sonunda ilk kez yataktan kalkıp yürüyebilecektim. Dikişlerim açılamaması kaydıyla tabii. Bunu da eve gelen doktor söylemişti. O olaydan sonra babaannemi hiç görmedim.

Bir aydan sonra ilk kez odamdan çıkıp aşağı kata indiğimde iki çalışanın seslerini seçebiliyordum.

"Bay kim sonunda iyileşiyor."

"Evet, şükür ki bir şey olmadı. Gencecik çocuk."

"Olan şoförüne oldu. Zavallı adam..."

"Hala öldürüldüğüne inanamıyorum."

"Polise gidip her şeyi anlatacağını söyledi. Büyük hanımın bu kadar cani olacağına kim inanırdı ki?"

Beynimden vurulmuşa dönmüştüm.

O noktada mantıklı düşünemiyordum.

Babaannemin eve geldiğini haber veren araba sesi algılarımı açarken ellerimin sinirden titrediğini hissedebiliyordum.

İçeri adımlayan babaanemi seçen gözlerim fevrimi döndürürken birçok çalışanın da salonda onu karşılamak için bulunduğunu biliyordum.

Ne olduysa ondan sonra olmuştu.

Etrafa ağır feromonlar dağılırken kurdum sonunda ortaya çıkabilmişti.

Ama o kadar ters bir zamandı ki babaannem de dahil olmak üzeri koca bir villanın çalışanlarını zehirlemiş ve bazılarını komaya sokmuştum. Sonrasını hatırlamıyorum. Bayıldığımı söylemişlerdi.

Şoförüm benim yüzümden öldürülmüştü. Babaannem bir katildi.

Ve benim kurdum bir alfaydı.

Babaanemin hastanelik olmasına hiçbir zaman üzülmedim ama masum olan çalışanların pişmanlığını uzun bir süre kalbimde taşıyacaktım.

O günden sonraysa kurdumla hiç anlaşamadık. O da beni affetmiyordu.

*•*•*

⚠️ Dikkat delta çıkabilir ⚠️

Jungkook:
Namjoon
Buraya bak

Namjoon çevrimiçi

Namjoon:
Noldu

Jungkook:
Birini araştırman gerekiyor
Bir de
bir köşk varmış ormanlık alanda
Orasının da detaylı araştırılmasını istiyorum

Jimin:
Bunları ne yapacaksın
Vitayla mı alakalı?

Jungkook:
Hayır
Özel bir mesele

Jimin:
Jungkook
Bizden çok şey saklıyorsun

Jungkook:
Bir şeyler saklıyorsam
Söylemenin zamanı olmadığı içindir jimin
Keyfimden saklamıyorum

Namjoon:
Kimi araştıracağım?

Jungkook:
Taehyung'un babaannesini

İki kişi gördü

*•*•*

KİM'İN ASKERLERİ

Taehyung:
Hyunglarım
Ben aşık oldum

Jin:
Wow
şaka yapıyorsun

Hobi:
Kim acaba

Jin:
Hiç bilemedim ki hobi
J kişisi mi acaba

Yoongi:
Siz ne fenasınız ya
SKŞSÖXHALMZXN

Taehyung:
YOONGİ HYUNG
SEN Mİ SÖYLEDİN

Yoongi:
Ya hayır
Ben söylemedim

Jin:
LAN
YOONGİYE BİZDEN ÖNCE Mİ SÖYLEDİN
HOBİ

Hobi:
EFENDİM

Jin:
BU BİR İHANET ÇAĞRISIDIR
SAVAŞ EKİPLERİNİ HAZIRLA
TAEHYUNG'UN EVİNE GİDİYORUZ

Taehyung:
GELMEYİN

Hobi:

Sebep?

Jin:
Hobi bu ne diyor?

Yoongi:

Tiplere bak ya KAŞMXHALXN

Taehyung:
Ya
Gelmeyin
Şey burda

Jin:
Kim

Taehyung:
Jungkook işte hyung
Gelmeyin

Hobi:
Aman tanrım
Taehyung vericek misin
Yavrum daha çok erken

Taehyung:
TANRIM
İMDAT

Yoongi:
Keyifle izliyorum
Karma böyle bir şeymiş💅🏻

Taehyung:
Aşk olsun hyung
Ben böyle mi yaptım sana

Yoongi:
Haklısın
Daha beterini yapmıştın
Gideyim de jungkook'a
Tae grupta eve gelmeyin Jungkook'la birlikte aşk yaşamak istiyorum dedi yazayım

Taehyung çevrimdışı

Hobi:
Jungkook'un telefonunu araklamaya gitti kesin SKİSFJAİÖXNDŞS

-BÖLÜM SONU-

Nasılsınız?

Taehyung'un geçmişinde kurtla karşılaştığı kısmı üstten anlattım ama şunu bilin ki Tae gerçekten orada hem fiziksel olarak hem de psikolojik olarak çok yara aldı.

Taehyung'un geçmişi hakkında ne düşünüyorsunuz? Böyle bir şeyi tahmin etmiş miydiniz? Bence ettiniz, bölümlere çok spoi yerleştirdim çünkü djşaöxhalxmnx

Vee asıl soru: Tae'nin kurdu hakkındaki düşünceleriniz neler?

Umarım sizi tatmin eden bir bölüm olmuştur.

Ve unutmadan. Favori karakteriniz kim?

Kendinize dikkat edin, sizi seviyorum💜
-Satürn

Continue Reading

You'll Also Like

2.5K 353 8
𝐂𝐇𝐀𝐍𝐁𝐀𝐄𝐊 ❝byun baekhyun taeyeon'u sevdiğini söylerken neden her gece chanyeol için ağladı? ❞ // mini fic -cb IV. VI. III
409K 27K 40
Kim Taehyung Jeon Jungkook'u kaçırmıştı. # 1 aşk # 1 vkook
952 116 12
Sen benim kaybetmekten korktuğum nadide incimsin
239K 22.3K 27
010 ***: hamileyim jungkook: sen kimsin