Love Killa / ChanBaek

By mokyooo

2.4K 290 196

gangster x yakuza içerir. More

Karakter tanıtımı
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10

11

105 17 6
By mokyooo


''Çok sıcak, dikkatli ol.'' İçi ramen dolu tencereyi masaya bırakmadan önce sabırsızca yemeğini bekleyen Baekhyun'u uyarma gereği hissettim çünkü hiç olmadığı kadar heyecanlı ve acıkmış görünüyordu. Öğünleri her ne kadar sağlıklı ve doyurucu olsa bile Baekhyun her zaman canının istediğini yerdi bu kimi zaman yarım dilim reçelli ekmek kimi zaman ise sadece bir bardak meyve suyu olabiliyordu. Ancak nedenini bilmediğim bir şekilde buzdolabındaki her şeyi yiyebilecek gibi görünmesi beni endişelendirmişti çünkü onu daha önce hiç böyle görmemiştim. Tencerenin kapağını açtığım anda masanın üzerinde, önünde, duran küçük kasesinin içine yemek çubuklarıyla normalde yediğinden daha fazla ramen koymaya başladı. Onu durdurmalı mıydım yoksa istediği kadar yemesine izin vermeli miydim bilmiyorum. Eve gelmeden önce aldığım ve onunla sohbet ederken pişirdiğim eti ve hazır garnitürleri masanın üzerine koyduğumda Baekhyun ışıldayan gözlerle bana baktı.

''Sen yemeyecek misin?'' 

Hızlıca karşısındaki sandalyeye oturdum ve benim için çıkarmış olduğu yemek buçuklarını elime aldım.  ''Bay Hwa bu akşam seninle konuşmak istiyor, yemeğini yedikten sonra gitmeliyiz.''

''Biraz geç gitsem bile bana kızacağını zannetmiyorum o yüzden bunu dert etme ve yemeğini ye. Bütün gün arkamdan koştuğun için iyi beslenemiyorsun. Böyle devam ederse şu anki kaslı kollarını ve karın kaslarını kaybedebilirsin Chanyeol.''

Güldüm sağ kolunu havaya kaldırıp kol kasları varmış gibi kendi kolunu işaret ettiğinde. Oh Sehun'u ve onun aurasını çabuk atlatmışa benziyordu her ne kadar o fotoğrafları gördüğünde içine kapanacağını düşünsem bile keyfi gayet yerinde görünüyordu. Yemeğin çok sıcak olduğu hakkında söylenmeye başladığında sandalyemden kalkıp buzdolabına doğru yöneldim. Yarısı boş şişeyi alıp buzdolabının kapağını kapattığım anda Baekhyun kıkırdamış ve yemekten sonra içmek için aldığımız biralardan birini açmıştı. Eliyle oturmamı işaret ederken dudaklarının arasındaki şişe neredeyse yarıya inmişti, sanırım hızlı içtiğinin farkında bile değildi. Yavaşça karşısına oturdum elimdeki şişeyi masanın üzerine bıraktığımda Baekhyun poşetteki biralardan birini alıp benim için açtı ve sevimli bir tavırla bana uzattı.

''İzinli olduğun günlerde neler yapıyorsun?'' 

''Genelde uyuyorum ya da tembellik yapıp yatağımdan bile çıkmıyorum. ''

''Arkadaşlarınla buluşmuyor musun?'' Sorduğunda gülmeden edemedim. Merak dolu gözleri parıldıyordu yine.

''Düşündüğün gibi arkadaşlarım yok. Minhyuk ve Junmyeon ile yakınım denk gelirse izinli olduğumuz günlerde görüşüyoruz ancak onlar haricinde dışarı çıkıp vakit geçireceğim kimse yok.''

''Benim gibisin.'' dedi, arkasına yaslandıktan sonra. Yemek çubuklarını havada garip şekiller çizdikten sonra masanın üzerine bıraktı, sonrasında derin bir nefes aldı. ''Benim tek arkadaşım sensin.''

Açıkçası şaşırdım çünkü onun için koruma ya da korkularını geride bırakana dek yanından ayrılmamaya yemini etmiş bir yardımcı olduğumu düşünüyordum. Her ne kadar önyargısız bir şekilde benimle konuşuyor ve etrafında bulunmama ses çıkarmıyor bile olsa onun için arkadaş kavramını oluşturacağıma asla inanmamıştım. Aramızda gözle görülen bir resmiyet vardı ve bunu devamlı olarak sürdürmeliydik, o da biliyordu. 

''Her gece uyuduğuma emin olduktan sonra nereye gidiyorsun Chanyeol?'' 

Ona Kim Jongdae'nin adamlarını bir bir öldürdüğümü ya da Wang çetesinin içine sızdığımı söyleyemezdim. Ne kadar tehlikeli olduğunu bildiği halde gelmek isteyeceğinden emindim, onu bu kez peşimde sürükleyemezdim. Bay Hwa, Hyunwoo ve Bayan Kim önceki konu için hala beni suçlarlarken onu bir kez daha kışkırtıp kendisinden şüphe duyacağı bir durumda bırakamazdım. 

''Birisiyle görüşüyorum. '' Bakışları değişti, kaşları çatılmış duruşu dikleşmişti. Masanın üzerinde duran parmakları birkaç saniye boyunca kasılıp durdu sanki o an bana vurmak istiyormuş gibi parmakları küçük bir yumruğa dönüşmüştü. Derin bir nefes alarak sakinliğimi korumaya çabaladım ona yalan söylemem oldukça kötüydü ancak bunu onun iyiliği için yaptığımı tekrar edip durdum kendime. Baekhyun'u her an ne olacağı belirsiz yerlere sokamazdım görevim onu korumakken tam tersini yaparak onun hayatını tehlikeye atamazdım.

''Kiminle görüşüyorsun?'' 

''Bu konunun seni ilgilendirdiğini düşünmüyorum Baekhyun. ''

''Patronun olarak soruyorum, kiminle görüşüyorsun?'' Ağzımdan bir isim almak için üstünlüğünü kullanmasına şaşırmıştım açıkçası konunun hemen kapanacağına emindim, özel hayatımla bu derecede ilgileneceğini tahmin edemeyerek kendi topuğuma sıkmıştım. Ona verebilecek bir isim bile yoktu aklımda ancak ısrarlı bakışlarla yüzümde delikler açmaya devam ederken bir isim söylemezsem bu masadan asla kalkmayacağıma inandırmıştı beni.

''Sıradan bir fahişe.''  Yumruğunu sıktı, bakışları yumuşamamış aksine daha da öfkelenmişti.  ''Onun hakkında pek bir şey bilmiyorum çok fazla konuşmuyor zaten istediğim şey benimle konuşması değil işini yapması. ''

''Adını bile bilmediğin birisini... '' Sakinleşmek ister gibi gözlerini kapattı, burnundan nefes verip yumruğunu gevşetti. Sıktığı parmaklarının rengi neredeyse beyaza dönmüştü eminim bunu yaparken canı acımıştı, istemeyerek onun canının acımasına sebep olan yine benden başkası da değildi.   ''Babamın ölümünden bu yana kaç gün geçti Chanyeol? Hala ortadan kaldırmak için peşime dolaşan onlarca kişi varken nasıl oluyor da rahat rahat bir fahişenin odasına gidebiliyorsun? İşinin anlamanı sana öğretmem mi gerekiyor? İzinli olmadığın günler dışında her dakika yanımda olman gerektiğini unuttun mu yoksa? ''

''Ben... ''

''Sen!'' dedi, dişlerinin arasında. Şimdi parmağı beni işaret ediyordu, o kadar nefretle bakıyordu ki bu bakışlarından kurtulmak için kalkıp gitmek istedim. Ancak yapamazdım. Şu an benimle çetenin lideri olarak konuşuyordu ve düşündüğüm hiçbir şeyi ondan izin almadan yapamazdım. ''Çocuk bakıcılığı yapmaktan bu kadar çok sıkıldığını düşünmemiştim. Biraz dinlenmeye ne dersin? Yerine bir başkasını bulmalarını isterim.''

''Hayır! Hayır bunu yapma! Senin yanında olmaktan bir saniye bile sıkılmadım ve sıkılmıyorum da. ''  

Hızlıca ayağa kalktığında onu taklit ettim, gidecek miydi? Şu andan itibaren onun koruması olmayacağımı mı söylecekti? Yalan söylemiş olmamın bedelini böyle mi ödetecekti bana? Durduğum yerde kıvranmaya başladım, bedenim zayıf bir yaprakmış gibi titriyordu ancak Baekhyun o kadar öfkeliydi ki bunu göremiyordu. Onun yanında olmaya ihtiyacım vardı ya da onun her zaman yanımda olması gerekiyordu. Onu o kadar uzun zamandır görüyor ve onunla aynı evin içinde yaşıyordum ki izin günlerimde kendi evimde kalmak büyük bir yük gibi geliyordu. Her an telefonuma mesaj atabilir ya da koltukta uyuyakaldığımda benden bir şey isteyebilir diye diken üstünde duruyordum. Baekhyun bunları bilmiyordu. Onun hayatımda ne kadar büyük bir yer kapladığını bilmiyordu.

Masanın sol tarafında duran bira şişelerinden iki tanesini kapıp L şeklindeki koltuğa doğru yürümeye başlamadan önce tekrar konuştu.  ''Doydum, yemek için teşekkürler.''

Gitmemişti. Junmyeon'u ya da başka birisini arayıp görevimin artık onda olduğunu da söylememişti. O an için rahatlamış hissettim masanın üzerine bastırdığım ellerim zonklayan başımı tuttuğunda oda bir anda karanlıkta kalmış, açılmış pencereden içeri giren soğuk hava bir yumruk gibi yüzüme çarpmıştı.

Baekhyun eski partnerimin aldığı abajuru pencereden aşağıya fırlattıp paramparça olmasını izlerken hiçbir şey yapamamıştım. 

''O iğrenç şeyi görmeye bile katlanamıyordum.'' Kendi kendine söylenirken pencereyi kapattı ve yavaşça koltuğun köşesine oturdu. Sakinleşmiş bir halde birasını içmeye başladığında ona yalan söylediğim için bir kez daha pişman olmuştum. Onu kızdıran, mutlu eden, uykusuz bırakan, korkmasını sağlayan şeyleri artık bilmeye başladığımı düşünüyordum ancak ona dair en küçük bir şeyi bile bilmediğimi fark etmemi sağlıyordu. Ağlayacağını düşündüğüm şeylere olgunlukla tepki veriyor neşesini kaybetmiyordu biraz önce gerçekleşen olayın uzatılmadan kapanacağını düşünmüştüm ancak Baekhyun öfkeden deliye dönmüş gibiydi. Mutfaktaki dolapların altında bulunan ledi açmak için hareketlendiğimde onun söylenmeye devam ettiğini duyabiliyordum. İştahım kaçmıştı, masayı toplamaya başladığımda bir an önce ona yalan söylediğimi ve bunun için üzgün olduğumu söylemem gerektiğinin farkındaydım. Bay Hwa'nın yanına dönmeden önce aramızın tekrar iyi olduğundan emin olmalıydım. Bulaşıkları yıkamaya başladığımda Baekhyun ikinci şişesine geçmişti çok hızlı içiyordu ve bunun sonunun iyi olmayacağını şimdiden görebiliyordum. Onu durdurmak istesem bile daha çok kızdırırım korkusuyla tek bir kelime bile edemeden işimi bitirdim. Islak ellerimi pantolonuma silerken yavaşça onun oturduğu koltuğa yürüdüm ancak verebileceği tepkiyi kestiremeyip çok yakınına oturmadım. Bakışları dalgındı, parmağı soğuk şişenin üzerinde aynı noktayı okşayıp duruyordu. 

Konuya nasıl girmem gerektiğini bilmiyordum onu daha çok kızdırırsam gerçekten de yerime bir başkasını getirebilirdi. Aslında söylediği her şeyde haklıydı, görevim onun yanında olup onu korumak olsa bile Kim Jongdae yüzünden gecenin bir yarısı onu yatağında tek başına bırakıyordum. Üstelik bunu diğer korumalardan gizli yapıyordum eğer birisi Baekhyun'a zarar vermeye çalışsa herkes onun yanında olduğumu ve Baekhyun'u koruyacağımı düşünerek hareket ederdi. 

Başımı ona doğru çevirdim azar işitmiş bir çocuk gibi oturuyor olsam da söyleyeceklerimden sonra bana çok kızacağını biliyor olsam da sessiz kalmak istemedim. Ona baktığım anda gözlerinin kapanmamak için direndiğini gördüm. Parmaklarının arasındaki şişeyi bile zorlukla tutuyordu her an şişe bacaklarından aşağıya yuvarlanabilirdi. Dayanamadım yapmamalıydım biliyorum ama kendimi durduramadım. Şişeyi avucundan alırken Baekhyun uyuklamaya başlayan bir çocuk gibi göğsüme sokuldu. Bir eli omzuma doğru uzanmıştı diğeri ise koltuğun üzerinde desteğini sağlıyordu. Yavaşça bacaklarımın üzerine başını koyduğunda çok geç olmadan eve geri dönmemizi Bay Hwa'nın onu beklediğini söylemeyedim.

Çünkü çok güzel görünüyordu.

Bacaklarını karnına doğru çekti, soğuk bira daha fazla üşümesini sağlamış olacak ki ellerini birbirine sürtüp durdu birkaç saniye boyunca. Odama gidip onun için battaniye almalıydım, başını boş olan elimle destekleyip yavaşça koltuktan kalktım. Ayaklarım odama doğru yönlendiğinde neredeyse varlığını bile unuttuğum ses evin içinde yankılanmıştı.

Gözlerim koltuğun üzerinde yatan ve her an uykuya dalabilecek olan Baekhyun'u buldu. Misafir beklemiyordum, yemek siparişi ya da ona benzer hiçbir şey de vermemiştim. Kapının zili bir kez daha çaldığında mutfak tezgahının üzerine bıraktığım silahımı alıp hızlıca hareketlendim. Yapmam gereken ilk şey Baekhyun'u daha güvenli bir yere taşımak ve dışarı çıkmaması için tembihlemek olmalıydı ancak bunu atlamama neden olacak kadar ısrarcıydı kapının ardındaki kişi. Durmadan zile basıyor ve kapıyı yumrukluyordu.

''Orada olduğunu biliyorum Yeol kapıyı aç!'' Minhyuk tüm apartmanı ayağa kaldıracak kadar yüksek sesle bağırdığında zihnimdeki karmaşa sonlanmıştı. Onun geldiğini tahmin edemeyecek kadar kötü şeyler düşünüyordum. ''Yeol! Chanyeol''

Bağırmaya devam ettiğinde hızlıca kapıyı açıp onu içeri çektim. ''Neden bağırıp duruyorsun? ''

Arkasındaki duvara çarpıp yavaşça dizlerinin üzerine çöktü ve dışarıda yarattığı dehşet yetmemiş gibi bağırarak ağlamaya başladı. Gülmek ve onu teselli edip susturmak arasında kaldım açıkçası korkunç derecede gülünç görünüyorken bir  o kadar da ona acımamı sağlamıştı. Eğilip omuzlarını tuttuğumda birden boynuma atladı beni de kendisiyle birlikte aşağıya çekiştiriyordu.

''Dur Minhyuk! Çekiştirmeyi kes belimi acıtıyorsun. Dur dedim Baekhyun'u uyandıracaksın!''

''Baekhyun mu?''  Anında bağıra bağıra ağlamaya bir son verip içeriye doğru uzattı kafasını. Kendimi geriye çekerken elleri omuzlarımdan aşağıya düşmüştü ancak bunu umursamadı, hızlıca ayakkabılarını çıkarıp düşe kalka içeri girdi. Onu durduramamıştım bile. Yalpalayarak Baekhyun'un uzandığı koltuğa yaklaştı bir yandan da üzerindeki montu ve takımının ceketini çıkarıp yere fırlattı. 

''Onu uyandıracaksın sessiz ol!'' Kelimelerim onun sarhoş beynine ne yazık ki etki etmemiş aksine onu kışkırtıyormuşum gibi davranmasına neden olmuştu. Baekhyun'u dürttüğünde ona çok fazla zaman tanıdığımı ve hemen bir odaya kilitlemem gerektiğini anladım. Bir hışımla onu kolundan tutup çekiştirdiğimde kendisini öne attı ve Baekhyun'a sıkıca sarıldı.

''Neden sadece onu düşünüyorsun? Pislik herif ağlıyorum ama umurunda bile değilim. Tek ilgilendiğin o! Hep o! Arkadaş mıyız biz? Hayır, değiliz çünkü sen artık beni görmeyi bile istemiyorsun. Bak, bak! '' Çenesiyle kolunu işaret ederken gözyaşları tekrar yanaklarına süzülmeye başlamıştı. Neden böylesine sarhoş olduğunu ya da neden sarhoş olup evime geldiğini bilmiyordum ancak konunun söylediği gibi sadece benimle ve arkadaşlığımızla ilgili olmadığından emindim.  

''Minhyuk...''  İşte, dedim kendi kendime. Tüm ikazlarıma rağmen Baekhyun'u uyandırmayı başarmıştı. Gördüğüm tablo ileriki günlerde hakkında çokça konuşacağım ve konuyu her açışımda Minhyuk'un deli gibi utanmasını sağlayacak hazine değerinde olan bir şeydi. Baekhyun kendisine ahtapot gibi sarılmış Minhyuk'un yüzüne kusacakmış gibi bakıyordu, Minhyuk ise aç bir kedi gibi söylenerek ona sarılmaya devam ediyordu.  ''Neden buradasın? Bir şey mi oldu?''

''Bu aptal...'' dedi suratıma karşı tüm hıncını alır gibi haykırarak. '' Beni üzüp duruyor. Ona destek olmak istediğimde bile bana kızıyor, yaptığım her şeyi yanlış buluyor ve işine karıştığımı söyleyip beni uzaklaştırıyor. ''

Susmasını emreder gibi baktığımda gözlerini devirdi ve Baekhyun'un karnının üzerine yasladı başını. Şu an ne yaptığının farkında değildi o kadar çok sarhoştu ama kendine geldiğinde Baekhyun ile bu kadar çok ten temasında bulunduğu için onu dövecektim. 

''Chanyeol herkesi üzmeyi bir şekilde başarıyor.'' 

Kolumun üzerinde keskin bir acı hissedene dek Baekhyun'un üzgün yüzünü izliyordum dolu gözleri nedenini bilmediğim bir şekilde onu fazlasıyla üzdüğümü belli ediyordu. Avucumu acıyan koluma bastırdım, Minhyuk bir kez daha elini havaya kaldırdı o anda.

''Onu neden üzdün? Herkesi üzebilirsin ama Baekhyun hariç. Onun kim olduğunun farkındasın değil mi?''

Ben farkındayım ancak sen değilsin diyemedim. Sarhoştu, onunla ne  kadar çok konuşursam konuşayım sözlerimi istediği gibi yorumlamaya devam edeceğini biliyordum. Sakinleşmesini ister gibi ellerimi ona doğru uzattım ancak beni görmezden gelip Baekhyun'un ayak ucuna attı kendini.

''Bay Hwa'nın yanına gitmemiz gerekiyor Baekhyun kendini iyi hissediyorsan gidelim.''

''Hiçbir yere gitmeyeceğim.'' Çocuksu bir edayla söylediğinde sabrımın sınandığını hissetmeye başlamıştım. Böyle yaptığında başı derde giren tek kişinin ben olduğumu fark etmiyor ya da gerçekten umursamıyordu. 

''Konuşacağı şey önemli olabilir hiç değilse Kim Jongdae ile ilgili olabilir. Neden gitmek istemiyorsun?''

Eliyle gözünün üzerini kapattı, birkaç saniye boyunca sessizlik kaplamıştı odayı. Minhyuk bile sarhoşluğu geride bırakmış gibi onun ağzından çıkacak kelimenin ne olacağını dikkatli bir şekilde dinliyordu. Baekhyun'un çenesi kasıldı, alnının üzerine doğru kıvrılan parmakları yavaşça küçük bir yumruğa dönüştü ve öylece kaldı. Ne yapacağını bilmiyormuş gibi kıvranan Minhyuk'a kaydı gözlerim acıyormuş gibi karnını tutuyordu.

''Kusacağım.'' Koşar adımlarla saniyeler içinde banyoya kapattı kendini. Derin bir nefes verip Baekhyun'a doğru ilerledim, düşündüğümden daha farklı bir şeylerin olduğu belliydi her ne kadar Bay Hwa'yı seviyor ve saygı duyuyor olsa bile son iki gündür ondan kaçtığını ya da kaçmaya çalıştığını fark edebilmiştim. Babasının geride bıraktığı olaylarla ilgili olabilir diye düşündüm boynunu destekleyen parmaklarım başını hafifçe yukarı kaldırdığında. Tekrar bacaklarımın üzerine başını yasladığında pozisyonunu hızlıca değiştirdi ve belime sıkıca sarıldı. Aslında duruşu yanlış anlaşılmaya müsaitti, yüzü kasıklarıma o kadar yakındı ki kalbimin ritmi değişmiş, ensem yanmaya başlamıştı.

''Sorunun ne olduğunu bana anlatmayacak mısın Baekhyun?'' 

Minik dudaklarının aralandığını gördüğümde parmaklarım çoktan saçlarının arasındaydı, yumuşak siyah teller parmaklarımın arasından kayıp gidiyordu. Ağlıyor mu yoksa ağlamamak için direnmeye devam mı ediyor anlayamamıştım. Yanaklarını ve gözlerini kapatan siyah tutamları parmaklarımla uzaklaştırmaya çalıştığımda bir eli belimden ayrıldı ve yanağının üzerini okşayan parmaklarıma tutundu.

''Evlenmemi istiyor.''

Bunun beni mutlu etmesi gerekiyordu, bir gün elbette kendi ailesi olmalıydı, ölene dek tek başına yaşayamazdı ancak o an bencilce düşünmeye başladım. ''Peki sen evlenmek istiyor musun?''

''Benimle kim evlenir Chanyeol?'' Alay edercesine yukarıya doğru kalktı dudaklarının kenarları, elimi yanağının üzerine bastırdığında ağladığını fark edebilmiştim. Parmak uçlarıma dokunuyordu gözlerinden süzülen yaşlar.  ''Korkağın tekiyim. Birisinin gözlerine bakarak konuşamıyorum, bana yaklaştığı ya da dokunduğu anlarda çıldıracak gibi oluyorum. Kim benim gibi acınası birisiyle evlenir ki? ''

''Böyle söyleme! Eskisi gibi olmadığını biliyorum, değiştin Baekhyun. Şu an bana kendi isteğinle sarılıyorsun bu seni korkutmuyor değil mi? Eminim başkalarına karşı da böyle olabilirsin. Az önce Minhyuk neredeyse üstünde uzanıyor ve sana sıkıca sarılıyordu bunun farkındasın öyle değil mi?''

Huzursuz bir ses çıktı dudaklarının arasından. ''Korktuğumu belli etmemeye çalıştım sanırım bunda başarılı oldum. ''

Minhyuk banyonun kapısını açıp dışarı çıktığında gömleğinin düğmeleri göğsüne dek açıktı, yüzü ve saçları da ıslaktı. Baekhyun'u bana sarılırken gördüğü ilk andı bu ne yazık ki hızlı davranıp onu kucağımdan kaldıramamış ve Minhyuk'un bizi yakalamasına izin vermiştim. Omzunu kapıya yaslarken gülümsedi, kollarını göğsünün altında birleştirmiş düşündüğümün aksine yargılamayan bakışlarla bize bakıyordu. 

''Sorun olmazsa koltukta yatabilir miyim?'' 

''Evine gitmeyecek misin?''

''Kendini affettirene dek burada kalıp sana zorbalık yapmanın daha eğlenceli olduğunu düşündüm. Bu yüzden bu gece koltuğu elinden alıyorum. ''

Baekhyun yavaşça doğruldu, yavaşça pozisyonunu değiştirip bacaklarını koltuktan aşağıya sarkıttı. Başının her iki yanına uzandı parmakları ağrıyan yeri ovdu kısa bir süreliğine. O sırada Minhyuk'a gitmesi için işaret veriyordum ama anlamıyor ya da benimle dalga geçmeye devam ediyordu. Elbette Baekhyun ile uyumak benim için bir sorun değildi, bir gün önce bile onun yatağında ona sarılmış bir haldeydim ancak her gece dışarı çıktığımı anladığı için bu gece onunla birlikte uyumak istemiyordum çünkü gitmemem için uyumayacağını biliyordum. 

Baekhyun daha sonra yüzünü dağıtacağıma dair kendime yemin etmeme neden olan arkadaşıma iyi geceler dileyip odama girdi. Kapıyı yavaşça kapattığında banyonun önünde duran Minhyuk buzdolabına doğru hareket etti, yalpalamadan yürümesine bakarsam sarhoş değildi artık. Su şişesini doğruca kafaya diktiğinde kendi kendime söylendim, ufak çocuk gibi söz dinlemiyor ne isterse onu yapmaya ve beni delirtmeye devam ediyordu.

''Her gece onunla beraber uyuyorsun değil mi?'' Bunu nereden biliyordu? Korumalar yer değiştirdikten ve Byun konağında benden başka kimsenin kalmadığına emin olduktan sonra Baekhyun'un odasına geçiyordum. Yani, Minhyuk'un bunu bilmesine imkan yoktu. ''Sizi gördüm. Aslında tamamen tesadüfi bir şekilde sizi gördüm, aramalarıma cevap vermeyince ters bir şeylerin olduğunu düşünüp eve girdim. Mutfakta, banyoda, kış bahçesinde ya da spor salonunda yoktun. Bodruma bile baktım Chanyeol ama orada da yoktun. İmkan vermesem bile Baekhyun'un odasına girdiğimde seni ona sarılmış bir halde uyurken gördüm. ''

''Telefonunu ver!'' Elimi uzattığında kaçarcasına uzaklaştı benden.

''Hayır! ''

''Bizi o halde gördüğünde yaptığın ilk şeyin fotoğrafımızı çekmek olduğunu biliyorum Minhyuk. Seni iyi tanıyorum, bu yüzden telefonunu ver.''

Başını iki yana salladı. ''Asla. O fotoğrafı silmene izin vermem çünkü sana karşı üstünlük kurabileceğim tek şey bu. O fotoğraf için her ne istersem yapacağını biliyorum. ''

Ellerimi belime yaslayıp sakinleşmeye çalıştım. Evet, Minhyuk böyle birisiydi insanları kötü ya da savunmasız halde bulduğunda yaptığı ilk şey fotoğrafını çekmek ve  bununla tehdit etmek olurdu. Daha öncesinde de bunun gibi bir olay başıma gelmişti, Baekhyun'un korumalığını yapmaya başladığımda diğer çeteden birkaç kişi tarafından dövülmüştüm. O zaman toydum, antreman yaparken bile iki kişiden fazlasıyla dövüşmemiştim hiç. Minhyuk dağılmış yüzümü çekip günlerce eğlenmişti kendi kendine.

''Evdeyken daha da dikkatli olmalısın Yeol. Benim yerimde bir başkası da olabilirdi Bay Hwa ya da Bayan Kim gibi. Eğer onlardan birisi sizi birbirinize sarılarak uyuduğunuzu görmüş olsaydı kolay kolay  bu işin içinden çıkamazdın, bunu biliyorsun değil mi?  ''

''Evet.'' diye mırıldandım.

''Bu gece...'' Boş plastik şişeyi çöpe atmadan önce dikkatli bir şekilde yüzüme bakmış daha sonra ince uzun mutfak adasına yaslanmıştı. ''Her ne yapıyorsan onu yapmaya gidecek misin?''

''Hayır.'' Hiç düşünmeden söyledim. ''Baekhyun her gece onu bırakıp dışarı çıktığımı fark etmiş ve bana çok kızdı. Onu hiç düşünmediğimi, onu korumam gerekirken tek başına bıraktığımı ve  işimi bir başkasına yaptırabileceğini söyledi. Çok kızdı Minhyuk onun böyle bir tepki vereceğini asla düşünmezdim.''

''Onun değiştiğini  kabul etmekte neden zorlanıyorsun? Her zaman sessiz, sakin, hatta kimseye kolayca sinirlenmeyen birisiydi ancak artık omuzlarında devasa yükler ve sorumluluklar var. Her şeye güler yüzle yaklaşması tuhaf olmaz mıydı? ''

Yavaşça başımı salladım. İntikam duygusu korkunç bir şekilde gözlerimi boyamış olmalıydı ki aslında yapmam gerekenin Baekhyun'un yanından ayrılmamak olduğunu yüzüme vurana dek anlayamamıştım. Evine gitmeyip koltukta yatmakta kararlı olan arkadaşıma pijama ve battaniye bırakıp odama geri döndüm. Baekhyun üzerindeki kıyafetleri değiştirmiş ve bunu yaparken her şeyi yere atmıştı. Kıyafetlerini yerden toplayıp dolabımdan aldığım askılara asarken tekrar uyanmıştı. Yüzünü bana çevirdi ve uyku sersemi bir halde elini yatağın içinde gezdirdi sanki beni bulabilirmiş gibi.

''Chanyeol...'' Kısık sesle adımı söylediğinde pijama üstünü giyiyordum. Gözlerini araladı, yatağın içinde gezinen eli durmuştu aynı anda.  ''Gitme!''

''Gitmiyorum, buradayım.'' 

Ama beni duymamış gibi tekrarladı. ''Ona gitme bu gece. Benimle kal!''

Hızlıca yatağın boş olan kısmına uzandım ve onu kollarımın arasına çektim. Bir saniye bile beklemeden belime sarılmış alnını ise çeneme yaslamıştı. ''Üzgünüm Baekhyun sana yalan söyledim ve seni kızdırdım. Hayatımda kimse yok, sen uyuduktan sonra dışarı çıktığımda sadece Kim Jongdae ve adamlarının nerede olduğunu araştırıyorum. Bunu söylemek istemedim çünkü kendini tehlikeye atmandan korktum. Gittiğim ve bulunduğum yerler tehlikeli senin orada olmanı istemiyorum Baekhyun. ''

Belimdeki eli sırtıma doğru çıktı ve bana sarılmaya devam etti. '' Sana kötü şeyler söyledim, keşke bana durumun böyle olduğunu en başından anlatsaydın.''

''Bir şey değişmezdi emin ol çünkü söylediğin her şeyde haklıydın. Kimse o saatte evden çıkıp gittiğimi bilmiyor, peşime takılmamaları için kimseye nerede olduğumu ya da neden gittimi anlatmadım. Seni tek başına bırakıp durdum, akıllıca düşünemedim özür dilerim Baekhyun.''

Hafifçe geriye çekildi ve uykulu gözlerle bana bakmaya devam etti. Bana sarılan parmakları soğuk değildi, üzerindeki kazağın altından okşadığım teni de hiç soğuk değildi. İlk kez vücudu bu kadar çok sıcaktı acaba bunun farkında mıydı?

''Dudakların çirkin değil Chanyeol.'' Mırıldandığında o geceye götürdü beni sözleri. Karnının üzerindeki izleri öptükten sonra ona söylediğim sözleri gözyaşları içinde duymuştu. Baş parmağı alt dudağımı aşağıya çekiştirdiğinde gülümsedi sevimli bir şekilde. Gözleri parmağının dokunup durduğu dudaklarımdaydı, edepsiz şeyler düşünmemi sağlıyordu.  ''Seni öpebilir miyim?''

''Daha sonra pişman olacağın bir şeyi yapmana izin veremem Baekhyun. İçtiğin biralar yüzünden iyi düşünemiyorsun eğer şimdi beni öpersen utanıp kabuğuna çekilmeye çalışabilirsin.''

''Utanmayacağım.''

Dudakları dudaklarıma temas ettiğinde seslice yutkundum. Boynunu destekleyen kolum yavaşça havalanmış uzaklaşmasına izin vermiyor gibi parmaklarım yumuşak saçlarının arasına girmişti. Belindeki sıcak noktayı okşayan parmaklarım çekingenliğini bırakıp yavaşça kazağının altına girdiğinde Baekhyun titredi nefesi bir anlığına kesilir gibi oldu.

''Emin misin?'' Konuşurken birbirimize çarpan dudaklarımız bile beynimde zorlukla bastırdığım dürtüyü ileri itiyor, onu sabaha kadar uyanık tutmamı haykırıyordu. 

''Hiçbir şeyden bu kadar çok emin olmamıştım.'' 




Minnie 😎

Continue Reading

You'll Also Like

92.9K 4.9K 60
"Komşum ünlü bir futbolcu. Fazla yakışıklı ve bunun da fazlasıyla farkında. Üstelik inatçı keçinin teki, tam anlamıyla gıcık ve çekilmez biri. Başta...
528K 47.4K 36
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...
35.3K 1.4K 16
Alaz'la Asi yer değiştirmiş olsa nasıl bir dinamikleri olurdu çok merak ettim. Yaman, Alaz ve Cesur'un birlikte büyüdüğü; Asi'nin Soysalanlar'ın kız...
114K 14.2K 23
Kim Namjoon, kendisine verilen görevi yerine getirmek için sahte bir aile kurmaya karar verir fakat birbirlerinden deli gibi nefret eden Taehyung ve...