Kabusun Maskeleri Düşerken

By sucveraskolnikov

1.4K 192 124

Kimine göre ölmeyi istemek, bir hastalıktı. Günahtı, düşüncesi bile kana karışan, oradan beyne giden bir virü... More

1
2
3
4
5
6
7

son

0 0 0
By sucveraskolnikov

Yalnızlıkla saklambaç oynamak kimine göre imkânsızken, kimi severek yapardı bunu. Kendi yalnızlığını bir arkadaş gibi kucaklar, kimseyi yaklaştırmazdı ona. Herkesten değerliydi yalnızlık.

Wanda da her ne kadar yalnızlığını kendinden de saklasa da, yaptığı tek şey Bucky'nin yokluğunu aklına getirmemek için kendini okuluna yoğunlaştırmaktı. Kabul etmiyordu onu özlediğini.

Altı yıl önce adam, buza karıştığında İntikamcılar üssü ona dar gelmeye başlamıştı, tüm hayallerinde yer alan adamın artık kendisini hatırlamıyor oluşu fazla gelmişti genç kıza.

Ve o da çareyi gitmekte bulmuştu, önce kardeşinin daha sonra da Bucky'nin yokluğundan kaçmak için lisenin kalan kısmını ve üniversiteyi başka bir şehirde okuyup bitirmişti.

Bucky, buzda kaldığı süre boyunca yaşlanmamış olabilirdi ancak geride kalan her şey gibi Wanda da büyümüş, değişmişti.

Kendini geliştirmeden de durmamıştı. Evindeki her bir nesneyi kontrol altına alıp hareket ettirebiliyor ve yakınında olan en fazla yedi kişinin zihnini rahatlıkla okuyabiliyordu.

Bir daha saldırıya uğrayacak olursa sevdiklerini koruyabilecekti en azından.

Okulunu bitirdiğinde eline geçen çalışma fırsatını kullanmamıştı, içindeki bir taraf hala yeniden bir İntikamcı olmanın hayalini kuruyordu çünkü.

Sıradan bir iş onu yabancı biri için yazılmış senaryoyu izinsiz oynamak gibi hissettirecekti kendini. Biliyordu. Wanda Maximoff bundan daha fazlasıydı.

Hayatındaki her şey ona uymayacak kadar normal giderken, bir perşembe gün kapısı çaldı.

Okuduğu üniversitenin yakınlarında bir ev tutmuş, okulu bittikten sonra da oradan çıkmak istememişti. Zaten olmak istediği yerde değildi ve bir nevi kendini cezalandırıyordu.

Mutfakta durmuş yemek yaparken evdeki sessizliği bozan tek şey radyoda çalan eski bir şarkıydı. Wanda şarkıyı nereden hatırladığını bilmiyordu ama çoktan kendini kaptırmış ve şarkıyı söylemeye başlamıştı.

Kapı çalınca ocağın altını kıstı ve radyoyu gücünün yardımıyla kapattı. Evinin varlığını çok fazla kişi bilmezdi ve bilenler de bu şehirde yaşamıyordu.

Kapıyı açmaya giderken İntikamcılar'ı özlediğini fark etti. Özlediği diğer bir başka kişiyi aklından uzaklaştırdı.

Ne dilediğine dikkat etmesi gerekiyordu belki de çünkü kapının arkasındaki, uzun zamandır düşünemeye ve aynı zamanda unutmamaya çalıştığı Bucky'den başkası değildi.

Aralarındaki kapı engeli ortadan kalkınca birbirlerine bakakaldılar, Wanda onu beklemediği için şaşkındı. Bucky ise genç kızın yanına gidip gitmeme konusunda kararsız olduğu için tereddütteydi.

"Bucky?"

Adamın üzerinde gri bir tişört, siyah bir pantolon ve deri ceket vardı. Sırt çantası ve dağınık saçlarından çok yüzündeki meraklı ifade dikkat çekiyordu.

"Merhaba, girebilir miyim?"

Tıpkı onun yaptığı gibi hiçbir şey olmamış gibi davranmaya karar verdi Wanda. Uyandıktan sonra çıkarmaya üşendiği pembenin utanç verici tonunda bir şort ve turuncunun asla giymemeliydim tonunda bir kısa kollu tişört vardı üzerinde. En şık halinde değildi ve ayağındaki puantiyeli çoraplar da ona hiç yardımcı olmuyordu.

"Tabii," diyerek kapının önünden çekildi. "Şaşırdım sadece, uzun bir süre daha uyandırılmazsın sanıyordum."

Ayakkabılarını çıkarmadan evin içine ilerlerken gözleri etrafta, kulakları ise artık 'genç kız' tanımının yetmediği Wanda'daydı. İlk görüşte ondaki farklılık dikkatini çekmişti, kendisi aynı kalsa da kız büyümüş, olgunlaşmış ve yirmi beş yaşına gelmişti. Hatta Kış Askeri olmadan önceki Buck'den bile büyüktü şimdi.

Zaman kavramı ikisi için çok farklı ilerliyordu, kendisi buzun içindeyken Kızıl Cadı neler yaşamıştı kim bilir? Damarlarında dolaşmaya başlayan kıskançlığa aldırmamaya çalışarak cevap verdi ona.

"Ben de öyle zannediyordum ama anlaşılan o ki Tony'nin deneyleri işe yarıyormuş. Beni beklenenden çok daha erken tedavi etti."

Tahminlerle bulduğu kanepeye oturdu ve arkasından gelen kıza baktı, Wanda da hemen yanına yerleşmişti. Bacakları birbirlerine değiyordu.

"Tedavisi..."

"Tamamen kendimim. Bu kelime çok tuhaf ama doğru, hiç bu kadar ben gibi hissetmemiştim."

Gülümsedi kız ve onun gülümseyişi Bucky'yi de etkiledi. Birbirlerine bakarak gülümsediler.

"Bir şey içmek ister misin, ya da yanıma gel. Yemek yapıyordum ben de."

James söylemek için geldiği kelimeleri yuttu ve henüz oturduğu yerden kalkıp kızın arkasından mutfağa ilerledi.

Ev tıpkı Kızıl Cadı'nın ruhun gibi karmakarışıklığın uyumuyla döşenmişti, birbiriyle takım olan hiçbir şey yoktu ama yine de mükemmellikten uzak bir güzelliği vardı.

Wanda'ya yetişmek için hızlı yürümek yerine duvarda duran resimleri inceleyerek ağır ağır attı adımlarını.

Farklı zamanlar ve yerler vardı fotoğraflarda, altı yılda genç kız boş durmamış ve okulundan arta kalan zamanlarda fotoğraf çekmişti.

"Bunları sen mi çektin?"

Wanda mutfağın girişindeyken arkasını döndü. Yıllardır çok fazla makas sürmediği saçları kalçalarına kadar uzanıyordu ve onun ani dönüşüyle etrafında hareketlenmişlerdi.

"Evet, duvardakilerden daha fazlası var içeride." Eliyle siyah bir kapıyı işaret etti.

"Bakabilir miyim?"

Omuz silkti. "Tabii, sen geç. Yemeği halledip geliyorum ben de, kahve ister misin?"

"İyi olur, teşekkürler."

Birbirlerine yabancı gibiydiler. Halbuki daha dün gibiydi akşam yemeği yerken onun yüzüne bulaşan yağ yüzünden James ile dalga geçmesi Wanda'nın.

Görünen o ki sadece Buck'a göre 'dün' gibi geliyordu, yabancılaşmıştı Wanda ona.

Adam için mutlulukla özdeşleşen kız mutfağa geri döndü, Bucky de siyah kapının ardındaki fotoğraflara bakmak için oraya girdi.

Çok geniş olmayan odada kızın hisleri vardı sanki, duvarların tamamı fotoğraflarla doluyken duvarın diplerine kitaplar dizilmişti. Köşede notalar ve bir de gitar vardı.

Karşısında gitar çalan ve gülümseyen bir Wanda hayal edince gülümsedi Bucky ve fotoğraflara yoğunlaştı.

İzmaritlerle dolmuş siyah bir küllük, kahve bardaklarının hemen ortasındaydı.

Rüzgarın yaprakla randevulu olduğu bir günde randevuya yetişmek için hızla yere düşen bir yaprak. İnsanların onu ezmesine aldırmıyordu.

Mükemmelliğin temsilciliğini yapan beyazlıkta porselen bir bebek. Eskici dükkanının vitrinindeydi.

Kırmızı bir elbise giymiş güzel bir kızla ondan biraz daha kısa kıvırcık saçlı çocuğun dansı. Kalabalık bir yerdi ancak kamera onlara odaklanmıştı.

Her fotoğrafın ayrı bir hikayesi vardı ve bunları Wanda'dan dinlemek için sabırsızlanıyordu artık Kış Askeri olmayan adam.

O her bir resmi dikkatle incelemeye çalışırken odaya Wanda girdi, adamın tüm dikkatini üzerinde toplamıştı farkında olmadan.

Hoş, bunu hiçbir şey yapmadan da başarıyordu o.

"Wanda... Bunlar muhteşem."

Elindeki bardaklara dikkat ederek yanına gitti adamın, baktığı resimlere bakıp yorumlaya çalıştı.

"Sağ ol, zaman geçirmeme yardımcı oluyorlar." 'Seni unutmama da.' diye ekledi içinden.

"Hikayeleri var mı?"

Kafasını olumsuz bir şekilde salladı. "Hayır sadece... Beğendiğim bir an olursa onu kaydediyorum."

"Hepsinin bir hikayesi olmalı, herkesin vardır."

Wanda artık fotoğraflardan bahsedip bahsetmediklerini merak etti.

"Hiçbiri yarım bırakılmayı hak etmez."

Adam hala fotoğraflara bakıyordu ancak aksanındaki pişmanlık duyuluyordu. Genç kız fotoğraflardan bahsetmediklerinden emin oldu.

Tam konuşacakken Bucky ondan önce davrandı ve kaçtığı soruyu seslendirdi.

"Neden gittin Wanda?"

"James..."

Wanda konuşmasına devam edemeden Bucky düzeltti onu. Onca fotoğrafın bulunduğu odada yerde bağdaş kurmuş ve birbirlerine dönmüşlerdi. Kahveleri ellerindeydi ancak ikisi de konuştukları konudan başka bir şeyle ilgilenmiyordu.

"Adım Bucky."

Göz göze geldiler, tanıştıkları gün canlanmıştı kafalarında.

"Artık bunu kullanıyorsun sanırım."

Hafif bir baş sallama ile onayladı onu Bucky. Tıpkı eski günlerde olduğu gibi Bucky'ydi o.

Wanda kahveden bir yudum aldıktan sonra konuşması sanki hiç kesilmemiş gibi devam etti.

"Sen buzun içinde hareketsiz öylece dururken ve ne zaman uyanacağın belli değilken orada durmak istemedim. Hiç uyanmayacak olma ihtimalin korkuttu beni, iyileşemeyecek olman..."

Kaşlarını çattı.

"Bir de öfkeliydim tabii."

Bucky'nin kaşları şaşkınlıkla havalandı.

"Kime?"

"Seni bulup ona getirmemi istediği için Steven'a, tehlikeli olduğunu düşünüp seni dondurmak isteyen devlete ve devletin yanında duran Stark'a..."

"Liste uzunmuş." diye mırıldandı Bucky.

"Ah ve tabii sana! Onlara karşı koymadığın için, benimle kalmadığın için..."

"Üzgünüm."

Bucky'nin fısıltısı sanki bir çığlıkmış gibi doldurdu odayı.

Başını salladı ve güldü Kızıl Cadı.

"Ah, hayır. Değilsin... Ama bu sorun değil, artık gitmeyeceğini bileyim yeter."

"Gitmeyeceğim, buna gerek olmayacak."

Wanda'nınkinin aksine onun gülüşünde acı yoktu.

"Üstelik artık kalmam için bir sürü nedenim var."

Kalbi heyecanla çarptı ve kız merakla sordu.

"Neymiş onlar?"

Bucky kendini tuttu, 'sen' dememek için.

"Artık bir İntikamcı'yım. Hâlâ alışamamış olsam da takımdayım."

"Benim çıktığım takımda..."

"Hayır! Biraz da bunun için buradayım ben, seni geri çağırmak için."

"Ama Bucky-"

"Sen orada olmazsan benim de bir sebebim olmaz Wanda, seninle tanışmadan önce... O binanın çatısına intihar etme düşüncesiyle çıkmıştım. Bana göre bu zamandaki, sizin zamanınızdaki kimse mutlu değildi. Kendimden intikam almak istiyordum, en iyi dostumu öldürdüğüm için."

Sustu, bundan sonra konuşmak gereksizdi. Wanda anlamalıydı, adam biliyordu ki ondan başkasına anlatamazdı ve zaten indan başkası da anlamazdı.

Birbirlerine baktılar, kahverengiler mavilerle buluştu. Sessizce konuştular.

"Geri dönecek misin?"

Kapattı gözlerini genç kız, adam evine gelmeden hemen önce düşündüğü şey şimdi gerçek oluyordu. Özlemişti bir İntikamcı olmayı, bu fırsat başka bir zaman eline geçmezdi.

"Döneceğim."

Bardağını yere bırakıp Bucky'nin eline uzandı, tuttu ve gülümsedi. Devam etti konuşmaya.

"Seninle birlikte."

SON.

Continue Reading

You'll Also Like

228K 11.9K 44
Alya özer (asil ) küçük yaştan beri ailesinin intikamı için yanıp tututuşur tam herşey bitmişken gerçek ailesi ortaya çıkar.
1.1M 72.8K 65
İlk yalancının ilk yalanı, toprağa düştüğü andan itibaren, yatsıdan sonra yanan mum ona bebek gibi bakacaktı. Yalanın tohumu büyüyecek ve çiçek açaca...
1.3M 81.5K 39
UYARI: hikayede 18+ sahneler, kan, vahşet ve birçok rahatsız edici öğe olacaktır. Rahatsız olanlar uyarı bıraktığım yerleri okumasınlar Serinin 1, 2...
828K 14.4K 27
🔞Türkiye'nin en büyük mafyası tarafından kaçırılmak ve onla ilişki yaşamak.🔞 🔞Bolca +18 vardır. 🔞