HAYAT ANLATILMAZ

By kitapseverizaskom

708 143 1.1K

"Söylesene, hayatımı nasıl anlatabilirim ? Anlatmak zor. Hayatımı sadece sana yaşayarak gösterebilmem mümkün... More

1. Sıkıldım artık
2. İçimde kalmasın
4. Bu tam olarak ne ?
5. Kaçmak istiyorum
6. Söz veriyorum
7. Böyle olmamalı
8. Nasıl olur ?
9. Hissediyorum
10. Acıyor
11. Aklımdasın
12. Kırgındı
13. Hiss et
14. Alışmıştım artık
15. Sarsıldım

3. Bu kadarını da beklemiyordum

61 11 31
By kitapseverizaskom

Bölüm müziği : Doja Cat - Paint the town red

Merdivenlerden aşağı iniyordum ama yine de hâlâ arkamdan gelen homurdanma seslerini duyuyordum. Bu da yüzümdeki sırıtma ifadesini daha da büyütüyordu.

Bu herife sataşmak aşırı eğlenceli cidden.

Salonla mutfak iç içe olduğu için yemek masasında kim var kim yok çok rahat görünüyordu. Masada Rasim, Arzu, Melih ve Didem teyze vardı.

Arzu benim en yakın arkadaşlarımdandı, aramızda sadece bir yaş fark olmasına rağmen bana abla diyip sinirlerimi bozuyordu.

Onun yüzünden kendimi yaşlı hissediyorum. Artık kasıtlı yaptığını düşünüyorum.

Melih ise Arhan'ın en iyi arkadaşlarından biriydi sanırım, öyle hatırlıyorum. Boyu bayağı uzun 1.90 vardır herhalde.

Didem teyze ise burda çalışan tek kadın, o bize gerçekten bir anne gibi davrandı, bu iki yılda bize yaptığı iyilikleri asla unutmayacağım.

Rasim ise tıkınmakla meşguldu. Bu çoçuk iyi yiyip kesinlikle kilo almayanlardandı. Bu özelliğini gerçekten kıskanıyorum, yalan yok.

Bende masaya Rasim'in sağ tarafındakı sandalyeye oturdum ve tabağımı doldurmaya başladım. Yemek ayırt etmiyordum. Tabii yumurtaya olan alerjimi saymazsak.

Merdivenlerden gelen seslerle başımı tabağımdan ayırıp o tarafa baktım. Gelen Arhan'dı. Başka kim olabilirdi ki zaten.

Benimle birlikte sanırım herkes ona baktığı için omuzlarını dikleştirip yüzüne kocaman bir tebessüm ekledi.

Bu adamın egosunu hep zireveye taşımak zorunda mıyız ?

Masada en başa geçince arsız arsız bana bakıyordu. Boşuna gıcık demiyorum. "Ne var ?" derecesinde suratına bakıyordum. Sakallarını traş etmişti. Kesinlikle sakal yakışmayan erkeklerdendi. Yeşil gözleri ise her zaman ki gibi haylaz bakıyordu, üstelik sırıtıyordu da. Gözleriyle sadece sol tarafımdakı sandalyeyi gösterdi. Kafamı eğip oraya baktıkta ona az önce fırlattığım aynı beyaz renkli çantayı gördüm. Bir dakika ya bu buraya nasıl geldi ? Merdivenlerden inerkende elinde çanta felan yoktu. Kafam karıştı gerçekten. Arhan çantaya baktığımı görünce yüzündeki sırıtışı daha da büyüttü ve bana göz kırparak önünde kahvaltılık olan tabağa gömüldü.

Kafamı önce Rasim'e çevirdim tepki dahi vermeden yemek yiyordu, sonra ise kafamı diğerlerine çevirdim, onlar şaşkındılar. Benim de onlardan geri kalır bir yanım yok.

Kesin Rasimle Arhan'ın işi bu diğer türlü Rasim beni Arhan'dan kıskanırdı. Haddi değilken bir de. İki yıl boyunca sadece bunu yaptı o yüzden o ikisi çevirdi bu dolabı hissediyorum.

Radarımda sadece Rasim vardı mavilerimi ona dikmiştim. Yemeğini bitirdiği an onunla konuşacağım.

Hadi ama biraz hızlı ol. Sıkıldım. Sanki benim inadıma bu kadar yavaş yiyordu.

Çok şükür bitti, bu küçük şeytan sayesinde iki yıl yaşlandım.

Derin bir nefes alarak ona döndüm ve "Hadi Rasim, konuşmamız gereken şeyler var." diyerek konuşamaya başladım. "Seninle dışarı çıkalım ve biraz vakit geçirelim olur mu ?" Kafasını sallayarak "Olur, yukarı çıkıp geliyorum." dedi.

Melih araya girerek "Size eşlik edebilir miyim ? Evde çok sıkılıyorum, biraz eğlence iyi olur." dedi. Ben ise "Olur ama bizden bir saat geç çık Rasim'le konuşacaklarım var. Ben sana adresi atarım." diyerek onu onayladım.

Bunları söylediğim an Arhan bana yeşilleri ile kötü kötü bakmaya başladı. Omuz silktim. "Ne var ? İstediğimi yaparım karışma hakkın yok." diyerek bende ona öldürücü bakışlarımı atmaya çalıştım.

O ise sadece oflayarak, "Anlamıyorsun."
diyerek masadan kalkıp çıkış kapısına doğru kimseye bakma zahmetine girmeden çıkıp gitti.

Onun dedikleri hiç umrumda değil.

Biraz sonra Rasim gelmişti, nasılda ablasının kardeşiydi. Aramızda hiç fiziksel benzerlik yok, kahverengi şaçları ve kahverengi gözleri ile babamın bir kopyasıydı. Ben ise daha çok anneme benziyordum. Yinede davranışları ve haraketleri aynı ben.

Rasim'in üzerinde beyaz bir gömlek onun üzerinde ise kahverengi uzun kollu bir triko kazak vardı. Altındaysa siyah bir pantalon vardı.

Kombini güzel yalan söylemeyeceğim.

O geldiği için masadan kalktım, kapıya doğru yürüdüm. Kabanımı aldım ve dışarı çıktım. O da beni takip ederek dışarı çıktı, hava pekte soğuk değildi. En azından ben üzerimdekilere rağmen üşümüyorum.

Bahçeden geçip Arhan'ların arabalarından birine doğru gittim. Siyah bir BMW her daim en iyisiydi.

Tabii ki, ehliyetim var, araba kullanmayı biliyorum.

❤️‍🔥
30 dakika sonra...

Rasim'in anlatımıyla :

Kabul etmek istemesemde ablam arabayı gayet iyi sürmüştü.

Aradan otuz dakika geçmişti, bir kafenin önündeydik. İçeri girdiğimizde
kahve kokusu burnuma doldu. Kahveyi severim. Kafe bayağı doluydu sadece bir kaç masa boştu, anlaşılan ablam bizi ilgi gören bir yere getirmişti.

Garson gelip siparişlerimizi aldı, o gittikten sonrada Nisan konuşmaya başladı. Azerbaycan dilinde "Nasılsın, dün kapının ağzında ağladığını duydum. Bana dün salonda kurduğun cümleler hakkında da konuşmalıyız. Seni çok zorlamak istemiyorum ama en azından bir tanesine cevap ver olur mu ? ". diye ard arda bir çok cümle sıraladı. Kısık bir sesle güldüm. Gerçekten çok geveze.

Benimle yalnız olduğunda Azerbaycan dilinde konuşmasını çok seviyorum. Azerbaycan'ı çok özledim.

"Tamam. Sadece bir soruna değil, hepsine cevap vereceğim ama önce sakin ol."

Yüzünde tatlı ve içten bir tebessüm ortaya çıktı. Bende gülümsedim. "Sadece yoruldum ve çok sıkıldım, annem ve babamı özlüyorum." Annemin gözlerinin bir benzeri olan mavi gözlerine bakarak devam ettim. "Ayrıca sadece bu da değil, vatanımı da çok özledim, anladığın dilden söyleyeyim yalnızlık çekiyorum."

Elleriyle oynamaya başlamıştı. "Anladım, seninle daha çok ilgileneceğim ve en önemlisi daha iyi bir abla olacağım. Gözlerime bakarak "Sana söz veriyorum." dedi.

Hayır, böyle söylemesin çünkü o bana hep iyi abla olmuştu. Tabii ki, bunu ona söylemedim. Onun yerine genişçe gülümseyip "Teşekkür ederim, abla." dedim.

Bu sırada garson siparişlerimizi getirmişti. İkimizde kahve sipariş etmiştik. Ben kahveyi şekersiz severken o ise şekerli içmeyi tercih ederdi.

Bir süre sonra Nisan telefonuyla ilgilenmeye başladı. Acaba kiminle konuşuyordu ? Umarım o öküz Arhan değildir. Bu sabah zaten ablama oyun oynamıştı ve en kötüsü beni de dahil etmişti. Neden istediğini bilmiyorum ama o çantayı sandalyeye bırakmamı istemişti. Sanki ablamın nereye oturacağını bildiği için özellikle o sandalyeye bırak demişti. En azından ben öyle sezdim.

Kaşlarımı istemsizcesine çattım, hâlâ telefonuyla uğraşıyordu. Yalandan öksürdüm, çünkü dikkatinin burada olması gerekiyor.

Bana baktı. "İyi misin ?". "Evet." Yine telefonuna odaklandı. Ne yapıyor bu kız telefonda arkadaş ? Kahretsin ! Şimdi de ekrana bakıp gülümsüyor.

Dikkatini gerçekten buraya çekmem gerekiyor. Çekemezsem cidden çıldırırım.

Acilen bir şey yapmam gerekiyordu ama ne ?

Buldum ! Biraz iğrenç ama yapmam gerekiyor. Nisanın yanına gitdim ve ona sarıldım. Şaşkınlıkla bana baktı. Şaşkınlığından faydalanarak saçından bir tane tel kopardım. Fark etmedi bile salak. Yerime geri oturdum. Üzgünüm ama yapmalıyım, kahveden bir yudum içtim ve içine Nisan'ın saç telini bıraktım.

Şimdi garsonu çağırıp olay çıkartmalıyım. Yaptığım şeyden çok utanacağım kesin. "Bu ne rezalet ?" diye yüksek sesle bağırdım. "Biz insanlar bunun için mi size para ödüyoruz ? Tam anlamıyla rezalet. Yapamayacaksanız iş kurmayın arkadaş !"

Bombayı patlattım bakalım neler olacak.

Demin bize servis yapan garson koşarak yanımıza geldi. "Buyurun efendim, bir sorun mu var ?" "Evet, sorun kahvemin içinde." diyerek kahveyi gösterdim. Nisan artık bana bakıyordu telefona değil.

Erkek garson telaş içerisinde cevap vermişti, kahveye uzanarak "Hemen değişti-" demek istemişti ama ben cümlesini acımasızca yarıda kestim. "İstemez, müdürünüzü çağırın!" diyerek garsonu iyice telaşa düşürdüm. Sesimi kasıtlı bir şekilde sinirli çıkartmaya çalışıyordum.

Garson "Efendim, müdürümüz burada değil." dedi. Ben ise "Peki o zaman kahvelerimize neredeyse hiç dokunmadık para ödemeden gideceğiz." dedim. O ise sadece kafasını salladı. Garson kötü durumda kalacaktı, hissediyordum bu yüzden üzgünüm.

Nisan'ın kolundan tuttuğum gibi dışarı sürüklerken arkamızda konuşulan sesleri de duyuyordum, çoğu kişi beni destekliyordu. İstemsizce gülümsedim.

Nisan şoktan ayılmalı olmuş ki, "Neden böyle yaptın ?" diye sordu.

Keyfimden yapmadım herhalde.

Umursamazca omuz silktim ve sesimi düz tutmaya çalışarak "Kahvemin içersinde kıl yüzüyordu başka ne yapmam gerekiyordu ?" dedim.

Şaşkın şaşkın "Yine de bunu yapman gerekmezdi." dedi.

Yalandan bir öfkeyle "Sen karışma abla !" dedim. Yüz ifadesine baktıkça gülmemek içim kıvranıyordum.

Allah'ım bu kız niye böyle ? Niye ortası yok ?

Selamm. Bölümleri gittikçe uzun yazmaya çalışacağım hikayenin gidişatı nasıl ?

Rasim'in bu kadar kıskanç olmasını bekliyor muydunuz ? En önemlisi böyle bir şey yapacağını kimler tahmin etti ?

Rasim'i sevdiniz mi ?

En sevdiğiniz karakter kim ?

Yeni bölüme kadar sağlıcakla kalın. Ben tarafından öpüldünüz. ❤️‍🔥

Continue Reading

You'll Also Like

139 96 6
Yasemin: Yanlış insanlar için iyi bir kalbim var Gökhan:insanı en çok yıpratan şey iyi niyetidir
202 57 15
Çoban Amrag'ın atıldığı serüven
624 329 100
Sadece şiir ve sözler.