Sesler birbirine karışmış yukarı doğru gürültü kopartarak odaya doğru geliyordu saçlarımı spreyle tuturarak bir tutamını önüne attım ciddi bir takımla ceketi kanatlarıma attım beyaz gömleğin yakasına siyah kurdeleyle taçlandırdım kadife eteğin kıvrımlarını silkerek vakti geldiğinde aynada kendi yansımama gülümsedim güçlü bir kadın asilliğinde şifonyere doğru ellimi uzattım parfümün ucundaki balona ikinci kere bastırıp vücuduma kokuyu yaydım
Ezgi-ne olursa olsun tuğçenin mutluluğu için bu toplantı olayını kendi tarafımıza çekmeliyiz
Topuklarıma basarak sert ritimde bir atın çıkardiği sesleri uyguladım omzumu, çenemi dikleştirerek basamaklardan inmeyi başardım herkes cilalı masaya oturmuş bir tartışmaya girmeden önce sessiziliği koruyorlardı topukların çıkardığı sese dönerek açıkça gelişimi izlediler ellerini bağlamış oturan burak gözlerini hafifçe kaydırdı anıl ve tuğçe yan yana durmuş ikili cazibelerini gizlemeden adamının yakasına sarılı kravatı elleriyle düzledi bu dokunuş zarafet dolu bir o kadar duygusaldı
Ezgi-"birbirlerine bakışları duygusal görünüyor.... hem çok çekici duruyorlar hemde hareketleri dokunuşları birbirlerine zayıflar gibi"
Masaya yaklaştığım an gözler birbirini takip ederek odak noktaya "bana" durdular
Ezgi hepinize burada toplandığı için teşekkür ederim tam olarak iki aileyi de tanımıyorum o yüzden beni yargıç olarak seçmenizi istiyorum
Kurdeleyi gergin gergin oynadım suratıma bakan çift gözler sonunda sesi olan efe elini kaldırarak sesle uyandı
Efe-ben kabul ediyorum ezgi adaletli bir hanımefendi siz ne düşünüyorsunuz?
Gururlu bakışlarıma yenik düşen efe gülümsedi hasretle dostuma bakarken dudak kenarım hareketle gülümsemeyi kesti ciddiliği sağlayınca tuğçe ve anıl ellerini kaldırdı
Anıl-uygundur
Tuğçe-kabul edildi
Diğer adamları ve kadınları bekleme içinde masaya parmaklarımı koydum
Aile tarafları anlayışla bu durumu kabul ettiler ayakta kalarak hasetle oturanları kınadım... Ayakta parmak uçlarıma bakarken masadan kalkıp bana doğru sandalyesini ellerine alıp gelen burağı görünce dişlerimi araladım ağzımı açmak bu durumu bozardı şaşırmak bir nevi sahte nişanımızın aslında o kadar sevgi dolu olmadığını gösterirdi.
temkinle arkama, ufakca başımı çevirdim aralıkla sandalyeyi koydu
Burak-sevgilim lütfen otur sana saygılı olmadıkları için uşakları kovmamam için otur
Salonda çıt bile çıkmazken onun gür ve kadife sesi şatonun eski demirlerini inletti
Ezgi-"lütfen gülme ezgi rezil oluruz yapma"
Dişlerimi dudağıma geçirdim gülümsemeyi başarılı şekilde gizledim sahte sevgilime bakarak kafamı salladım ve otururken sandalyeyi ileri itti uzaktan bizi izleyen uşaklardan birini çağırdı ve azarlama yapmadan hareketleri ile uşağa anlattı uşak bir iki saniye sonra sandelyesini getirdi oturarak ciddiyetle çenesini kaşıdı
Ezgi-evet şimdi daha iyi ve başlayabiliriz değil mi?
Sağdaki kurt üyelerinin saygı duyulan adamı sonunda boğazını temizleyerek söze atıldı
Taç-sayın aile üyeleri benim kararım şu dur ki bir wampir ve bir kurt yeni bir zigot yeni bir tür varis dünyaya getirebilir bunun sonunu hepimiz merak etmiyor muyuz?
Burak adamın sözlerinden sonra karaltıyı yüzüne çizdi bakışları ile adama tehdit yağdırdı
Burak-ablam bir deney değil
Ezgi-deney değil tabiki yanlış yerden girdiğinizi belirtmek isterim.. ikisi farklı tür olsa da aşk... cinsiyetlerin, kimliklerin, görünüşlerin, düşüncelerin, fikirlerin, farkındalığını umursamayarak yaşanması gereken türden bir meyve
Burak-doğal denge bir erkek ile bir kadını diğer nesilleri yaratması için aşkı gönderdi. "aşk nedir" sadece zorunlu bir süreç olmadan seksi tutkuyla birleştiriyor aşk bir duygudur geçicidir... nesillerimizi tehlikeye atan bu geçici şeyi kabul etmek istemiyorum
Burak fikirlerini belirtiğinde bu kadar sade analatik düşündüğü için sol duyuğum incindi aşk bu kadar küçük düşürülen bir şey olmamalı sözümü belirtmek için izin ister gibi boğazımı temizledim masadakiler zorunlu saygıdan sabırla beni dinlemeye zorundalar
Ezgi-onların kaderine engel olmaktır bu onlar aşıklar bunları gözlerinden anlayabilirsiniz dokunuşları kalplerini nasıl eritiyordur peki şimdi biz burada onların hükmüne karar verdiğimizde ne olacak onlar vazgeçek mi sanıyorsunuz hayır siz nesil devam ettirme derdindesiniz ama insanların hiç ne hissettiklerini umursadınız mı? Geçici bir şey gibi mi görüyorsunuz?... kaderlerini ayırmak bize kalmış bir şey değil onlar kendi sonlarını yazmalılar... Hayatlarının baş kahramanları onlar! biz değiliz ayrıca aşk sadece seks değildir nesil çoğaltma ile uğraşırken kendi yaşamınıza dikkat etmeden bittiğini o güzel duyguları yaşamadan öldüğünü görmek sizi daha da öldürecek bunlar yasak mı? Yasak nereye kadar devam edecek tam bir düzen sınırları saçma herkes cinsiyet kimlik ayırt edilmeden aşkı huzurlu yaşamalı özgürce sevmeli benim sözlerim bu kadar etki eder mi size bilmiyorum teşekkürler
Sanki joker kartı masaya bırakmışım gibi insanlar şaşırtıcı gözlerle birbirlerine baktılar burak parmaklarını burnunun köprüsünde dinlendiriyor masaj yapıyor gibi hareket ettirdi bundan zevk alırken yerimde gömleğimin düğmelerini çözdüm köprücük kemiğim bu konuşmadan sonra biraz kızarmıştı sanırım boğazımda aynı derece de yanıyordu heyecan zirvedeyken velinin bakışlarını yakaladım yaslanmış rahatlıkla bunu bir film gibi izliyordu
Tuğçe yerinde burnunun ucunu kaldırarak gururla bana göz kırptı
Tuğçe-ezginin bu sözlerine katıldığımı belirtmek isterim aşkı çok güzel betimledi aşkı özgürce yaşamalıyız kimsenin emri ile ayrılmayı düşünmüyorum buna gücünüz yetmez
Anıl-vermezseniz de kaçırırım
Bu sözlere aykırı ses çıkarmayan kendi halindeki çocuk sonunda çığlıkları susturmadan bir fırtınaya benzer sesini yükselterek ayağa fırladı
Veli-annemin bu şamata halini görmek istemiyorum! aşkınızı ve bu gömlek giymiş gergedan tipli boynuzları ile bana çökmek üzere olan adamı da baba olarak kabul ettmiyorum
Hayal kırıklığı ile göz kapaklarını kapatan tuğçe yorgun yorgun gözlerini okşadı buna isyan eder gibi kalktım anıl umutla ve minnetle bana baktı bu onların aşkını desteklediğim içindi veli ve ben bir savaşa hazırlanır gibi sert metalin sivri ucunu boğazımıza dayadık bunlar dillerimizin ne kadar acıtacağı ile eş değerdi Burak yiğenini kendi elleri ile eğitmiş gibi kibirle baktı
Ezgi-bir çocuk gibi davranıyorsun senin ne hakkın var ki?
Veli-ben çocuk gibi davranmıyorum annemin yanlış adamlara ikinci kere kanaması olayını istemiyorum
Ezgi-birincisi baban olabilir ikincisi anıl olmayacak
Veli-kanıtlayacak ne gibi elinde bir şey var?
Anıl-var... elinde... onun olmasa da benim var
Elinde sembolleri kanat ve boynuz olan anahtarı masaya koydu bir anda tanıdık bir koku etrafı sardı bu geçmiş anıların yakınlığı gibiydi tanımamızlıktan gelerek anahtara baktım cevabım yoktu hemde vardı anıl tiz sesiyle güvenle sevgilisine baktı
Anıl-bu anahtar yasaklı cennet ve cehennem okulu evini açıyor
Dilimi ısırdım hava da asılı kalan soğukluk dizlerimden sürünerek boğazıma kadar sıktı kenetlenmiş ip sıktığı gibi her kelime haznesi beynimden anlam kazanamayarak cikiverdi...nefes alamadım anılar tatlı tatlı göz yaşlarını mutlu anıları hatırlattı
Ezgi-ah.. cennet
Bu garip sesimi kimse fark ettmedi altın kupa bardaklardaki şarabı yudumladilar
Veli-yasaklıysa ne işimize yarayacak? hem bir evrenin anahtarı sevginin obje olduğunu kanıtlar... annemin sevgisi bir evreni satmaya benzemez
Anıl-size onu sunmuyorum... ben tanrının evine gidiyorum son seçenek ondan izin almak ilahi gücü kimseye eş değer olmayan yaratıcıya sormak istiyorum sonrasında kimse sesini çıkartamayacak
Boğazıma bir yumru sıkıştı geçmişe gittim ardımda kalanlar bir acı gibi karnıma yapıştı kaynar su dökülür gibi kalbim yandı yüzümdeki renkler soldu masada ince bir rüzgar yaktı teni soğukluk yüze vurdu
Burakta benim kadar şaşırdı vücüd akışım yavaşladı eriyor gibi sandalyeye yapıştım
Eski hatıralar sesleri ile aklımda görselle aydınlandı
-geçmişten bir anı-
Ezgi-emre tanrıyı öldürmek mi istiyor?
Ares-hayır bu bir nevi adaleti sağlama gibi
Bu düşünce başımdan ayağıma kadar sarsarak arese baktım
Emre rütieli tamamlamak için her birimizin kanını alıyordu
Şimdiki zamana döndüğümde şatonun ortasında masadakiler benim gibi kanları çekilmiş gibi durdular ayağa kalkması ile restini tutan ve çeken burak sesini şatoda inceltmeye çalışmadan bağırdı;
Burak-tanrıdan izin mi? Saçmalama orası artık bir hayal
Boğazında kırmızı çizgi çizgi olan derisinin altındaki adam elması oynaştı... Sinirini yatıştırmak yerine ortaya bir kıvılcım atmak için ayağa kalktım yavaş ve dikkatli kasten sözlerimi seçerek burağa bakarak konuştum;
Ezgi-orayı çok iyi tanıyan biri olarak söylüyorum engel yok sana
Burak-sen orada ölüyordun ben kurtardım!
Burağın gömleğinin altındaki göğüsü genişledi hızla nefes aldı sinirden köpürüyordu adeta
Kıravatı genişleterek boğazındaki sinirden çıkmış damarlar nefes aldı ;
Ezgi-o zamanlar ölüyordum çünkü... kurtarmam gereken insanlar vardı! en dibine kadar indim ama ben kurtaramadım ...
İnişli çıkışlı başlayan kelimelerin ardına sığınan hatıralar acı verici şekilde boğazımı sıktı sesim kısıldı ;
Burak sinirini yatıştırdıktan sonra sandelyeyi arkasına çekti aralıktan çıkarak yanıma geldi
Burak-orası şuan neden yasak biliyor musun?
Ezgi-hayır nedenmiş?
Gözlerinin büyüdüğü anı fark edince dudaklarına sığındım belki utanarak belki de gözlerine bakmak istemediğimden jesti fark edince sakin bir havası aydınlandı ama yine de ödün vermeyerek lafları dizdi ;
Burak-ölü ruhların cehennemi oldu orası her biri öfkeli ruhlar artık yaşanılacak bir yer değil ve giderseniz onlar sizden bin kat daha güçlü olduklarını kanıtlayacaklardır
Anıl-sevdiğim kadın için ölümü göze alırım
gideceği yere bakar gibi pencereden kuzeye... Daha uzaklara doğru gözlerinin ucundan baktı tuğçe bir rüyadan uyanmış gibi anıla baktı korku içinde kalbi sıkıştı
Tuğçe-oraya gidersen bende peşinden gelirim
Anıl-sorun yok sevgilim... sevgimi kanıtlamak istiyorum senden fazla herkese
Tuğçe-aptal ölürsen sevgini kanıtlamış ama bana kavuşmamış kalacaksın
Anıl sevgilisinin sandelyesinin arkasını tutarak kendine bir adım daha yaklaştırdı yüzleri santim santim yumuşarken... bu çiftin bir ressamın kaleminden çizilmiş mimikleri gerçeğin uzağında hislerle bakıyordu... Aşkın görünen hali anıl sevgilisinin yanaklarını şefkatle avucuna aldı.
burak bana baktı ben ise o çiftin hareketlerine bakarken her detayında yeni bir özlem buluvermiştim...
Veli buradan kaçmak ister gibi masadan sesiz sedasız hiç rüzgar kestirmeden gitti
Ezgi-bu tehlikeli olabilir... ama bende geliyorum o ruhlar benim dostlarım yarım kalan işi halledelim benim için yarım kalanı
Burak parmaklarımın arasını kendinkine geçirdi... gözlerini belerterek bakışlarını silah çekilmiş kafasına gibi tedirgin oynattı
Burak-bir yere gittmiyorsun
Ezgi-hayır gidiyorum
Ellerimi çektim ondan uzaklaştım
Elleri hava da asılı kaldı dişlerini gıcırdatarak ablasına döndü
Burak-abla şu saçmalığa son verelim mi artık?
Ezgi-Burak sen asıl bu saçmalığa son ver ablanın sevdiği adam ölüme gidecek eğer ona zarar gelirse ablanın halini düşünmüyor musun?
Burak-sadece palavra attıyor
Ezgi-neden sadece aynı cinsler aşık olabilirmiş... bir insana da aşık olabilirdin?!
Burak seğirdi arkasını döndü kızgınlığımı görünce ağzından kaçırdı
Burak-aşk sadece... zevk, tutku, eğlence,....yalandan ibaret bir masal ilizyon
Ezgi-hiç aşık oldun mu?
Burak-numaraları karta göre seçerim aşk benim kartlarımda yok
Ezgi-bunu yaşayan insanlara bırak o zaman anlamadan kelime kurmaya kalkma
Anıl ve tuğçe iki lavın suya aktığı gibi yanarak buhar oluyordu bunları gördükçe içimde kalan kırıntı hissler acıklılığında burağa bütün öfkemi püskürttmek istedim
Anıl-ben gidiyorum ezgi benimle misin?
Ezgi-tabiki koruyabilirim.. hala savaşabilirim gücüm sihir değil zekamdı
Burak-anında ölürsünüz bir kuyuya taş attınız onu almak aptallık olur
Ezgi-ölmeyi.... hak eden insan için ölüyorsa sende kabullen ki... bu aşk ilizyon değil masal değil zevk ve tutkunun kırıntısı değil
Burak pes eder gibi masaya belini yasladı ellerini kaldırdı anıl ve tuğçe onun jestini yakaladı beyaz bayrak sallaması gerekmezdi bedeni direttmeden kazandığımızı söyledi
Dudakları söylemese de
Burak-bu saçmalık buraya kadar evlenmenizde bir sorun yok kabul ediyorum
Bir zaferi kazandıktan sonra insanların gözündeki şevhet sabırlı şekilde direndi ama vazgeçti anıl ve tuğçe birbirlerini tutkuyla öptüler
Burak-ıy bunu burada yapmak zorunda mısınız
Midesine ellini koyarak merdivenlere ilerledi gidişini izledikten sonra gülümserken kendimi tutamadım kollarımı kaldırarak tuğçeye koştum sarıldığımda geri çekilerek sevinçle çiftte baktım
Tuğçe-ezgi senin sayende mutlu olabileceğiz
Anıl-teşekkürler bunu unutmayacağım umarım seninde karşına aşkı derinden hissettiren biri çıkar
Ezgi-ne demek rica ederim.
kurul toplantısı yargıcı toplantıyı dağıtıyor ayaklarınıza sağlık destekleriniz için teşekürler
Adamlar masadan minnetle teşekkür ederek vedalaşarak kalktılar uğurladıktan sonra efe ablasına sarıldı ve tebrik etti
Tuğçe-ezgi bugün bunun şerefine balo düzenlemek istiyorum
Ezgi-güzel fikir herşeyi atlattıktan sonra çok iyi gelecek
Tuğçe-maskeli bir balo olucak
Anıl-hanımlar baloyu şehrimde yapalım eminim şenlik dışarıya mutluluk getirecektir şehrimin buna ihtiyacı var
Tuğçe-kabul edildi bu güzel teklif reddedilemez
Ezgi-dışarıya çıkmak istiyorum şehiri dolaşamadım izninizle pazara gitmek istiyorum efeyle beraber gidebilir miyiz?
Daha yeni yanımızda duran efe şaşırmış ama bundanda mutluluk duymuş gibi sevindi
Efe-sana burayı gezdirmek bana onurdur
nazikçe elimi tuttu jestiyle dalga geçer gibi dudaklarına elimi götürdüm oda dalgamı kaale alıp dudak uçları ile ufak dokunuş sergiledi parmaklarımı çekerken yandan bize tuhaf tuhaf bakan tuğçeyi yakaladım dalgamızı bir kenara bırakarak tuğçeye baktık
Tuğçe-tamam kendine pazardan bir şeyler al tıslımlı kolyeleri beğeneceğinü düşünüyorum
Ezgi-ne duruyoruz şuan efe???
Efe-kesinlikle sevecek abla üstünü değiştir efil efil bir şeyler takın üstüne çünkü dışarısı sıcak şatonun soğukluğuna bakma
Ezgi-peki izninizle yukarı çıkıyorum
Yalandan izinimi aldıktan sonra kibarca adımlarla odama çıktım üstüme dolaptan ince elbise geçirdim saçlarımı bozarak arkaya taradım kiraz renginde elbise arkası dekolte dar ve vücüduma geçirdiğimde ezbere vücüdumu kaplayan elbisenin altına burada üretilen tatlı ballet ayakkabılarına benzeyenlerden geçirdim... Merdivenlere koştum basamaklarda yavaşladım iki suratı görünce... Yavaşça yanlarına yaklaştım indiğimde efe beni bekliyordu yanında veli vardı kaşlarımı kaldırdığımda şaşırmam hoşuna gittmiş gibi sırrıtı bir beyefendi gibi kapıyı ikisi bir yandan açarak ellerini uzattılar
dışarısı günlük güneşlik ilk baharın esintisi üzerime vurduğunda koşarak
Şatodan çıktım karanlık şatoyu bile kuşlar basmıştı cıvıltıları tatlı rüyalara uyuklattı estetik bir yapılı sokağa rahat bir nefes alarak etrafıma baktım bisikletle geçen ölümlüler kornaya basarak selam verdi arkamdaki iki adam yanıma yaklaşarak gideceğim yeri beklediler
Ezgi-evet bugün benim peşimde korumasınız değil mi? O zaman şehiri koşarak turlamak size sorun olmaz
Veli-her tarafa dikkat ett okyanusa düşmemeye mesela
Efe-ayrıca bisiklet sürmeye ne dersiniz?
Ezgi-evet evet
Veli-bisikleti sürmesini bilmiyorum
Ezgi-merak etme ben biliyorum arkama atlarsın
Efe-o zaman satın alalım pazarın bir ucunda satıyorlar
Gösterdiği yere doğru sekerek neşeyle koştum peşimden koştuklarında pazara yetişmiştim bile şehir sakinleri geleneklerindeki gibi giyinmiş tüccarlarla sohbete dalmışlar sokağın her tarafına resimler çizilmiş çiçekler sarmaşıklarla evleri bağlamıştı takılar
Tüccarın güneşliğine asılı şıngırdadığında tıslımlı renkli kolyeleri görünce gözlerim parladı
Çocuklar diğer tüccarla konuşup sohbet ederken takılara göz gezdirdim masaya yaklaşan tüccar benimle konuşmaya çalıştı ;
Tüccar-güzel kızım kırmızı renkli tılsım aşkı çağrıştırır bunu taktığında aşk seni bulur zaman geçtikten sonra
Tanımadığım bir adam gülerek masaya yaklaştı ;
Adam-bu hurafeler inandırıcı gelmiyor sizde inanıyor musunuz?
Ezgi-inanıyorum
Adam-bir kolye sana aşkı getiremez
Ezgi-asıl amaç kolye değil... o isteği enerjiyle doldurabilmek sonra o sana gelecektir inanıyorsan tabi
Adam-belkide inanmak istediğin için birine aşık oluverirsin karşına çıkan ilk erkeğe mesela
Ezgi-çıkması işaret gibi gelebilir kadınlar çoğunlukla böyledir ama demek istediğim bu değil
Adam-peki nedir?
Ellimde tuttuğum tıslımlı parlak kırmızı renkli kolyeyi adama uzattım ellerine aldığında gözlerime doğru baktı adama bakma cürretini gösterdiğimde ela gözleri yeşilliğin içinde kaybolmuş bir ormanda gibi içinde kaybettirdi kendimi
Ezgi-asıl neden sen neysen sana da o gelir enerjinle doldur tılsımlı kolyeyi inanmak önemlidir
Adam ellindeki kolyeyi boynuna doğru götürdü bağlarken yardım almadan tık diye taktı
Adam-peki benliğimi öğrenmek için bekleyeceğim karşıma çıkmasını
Ezgi-bir yandan inandığına yemin edebilirim
Adam-kim bilir bunu göreceğiz
Adam uzaklaştığunda ellerinde bisikletlerle ilerleyen veli ve efe beni çağırdılar tüccara parasını vermediğimi belirterek veliyi çağırdım veli akçeleri masaya attı adam "iyi günler" diledi bisikletime koşarak koltuğa oturdum...
gidonu tutarak kontrol ile zeminde hareket ettirdim veli bisikletten düştüğünde gülerken bende neredeyse düşüyordum
Veli-gülmek bir kadına yakışıyor ama böylesine ezici şekilde değil
Ezgi-yaratılışım
Efe-tüm kadınlar böyle mi?
Veli-buna alışmalıyız dayı
Efe-ezgi gidiyor bile konuşmaya daldık
Onlara ses etmeden sokağın kenarına doğru sürmeye başladım kornayı çalarak bisikleti sağa çevirdim arkamdan onlarda yetişti kenarda dipsiz okyanusu gördüm
Ezgi-burası harika
Yanıma bisikletle yaklaşan efe rüzgarı hissederek ellerini açtı bisikletine vurunca sarsılarak korkuyla kendi dilinde küfür etti veli yanımda devrilmemek için çaba harcadı
Veli-nereye gidiyoruz peki şimdi?
Efe-ezgiyle birini görüştürmek istiyorum
Ezgi-süpriz değilse söyle
Efe-süpriz sus ve şuan güzelim okyanusu güneşin nasıl yaktığına okyanusun oynaşarak üstündeki parlak ışıltıları dalgalandırdığına bak
Ezgi-edebiyat hocan sana çok mu kızıyordu?
Efe-edebiyat hocası bendim
Ezgi-...
Sustuğumda sağımı döndüm bisikletin frenine hafifçe basarak bu güzelliğin yavaş akmasını gözlerimden hemen kayıp gitmesini engelledim
Bisikletler sonunda durduğunda elciki aşağı doğru ayağımla kaydırdım toprak yapılı zeminde çimenlerin arasına sabitledim bir bahçenin arasında güneş ışığının alabileceği bütün bitkiler buradaydı ufak esen meltem denizden buraya doğru yaprakları gıdıklamak için geliyordu söğüt ağacı bahçenin ortasında salkımlarını yere doğru bırakmış altındaki insana güneşin değmesini izin vermeyerek gölge belirlemiş
Ezgi-burası bir cennet mi?
Efe-hayır bir terzinin bahçesi burayı yeni tanıyorsun alışman gerek her taraf böyledir
Ezgi-kim bu terzi?
Veli-görelim mi artık efe bahçenin ortasında durmaktan sıkıldım
Efe ikimizide arkasına alarak makosen model yaşlı adam tarzı ayakkabılarını çimleri dürterek yürüdü
veli burada sadece başka dünyada gibi davranarak benimle ilgisi olmayan biri gibi bahçenin etrafını saran küçük avcıların çiçeklere gelişini izleyerek yanımda yürüdü izlediği yeri değil onun yüzünü izledim geldiğimizi fark ettiğimde efe mavi boyalı ahşap kapının tokmağını tuttup baş parmağı ile iki yere tıklattı
o sırada lavanta salkımının kapının üstüne dolandığını saksıların dibinden beridir bağlandığını dipten başa doğru incelerken bakımlı çiçeğin
A
ltından geleneksel elbiseli bir genç kız çıktı...
Damla-elbise sana çok yakışıyor tenini açmış
Kızın tanıdık sesinden tüylerim dikenlendi yüzüne bakarken şaşkın gülümse ile ona koştum sarıldım...
Bir ev gibi dört bir yanımı sardı eski dostumun saçlarının kokusunu ellerimde hissetiğim an tanıdık kokusu eskisi gibi frezya çiçeği kokuyordu boynundan kollarımı çektiğimde yüzümdeki mutluluğun bakış açısı şaşkınlık içinde sorular sormaya hazır vaziyet verdi
Damla-herşeyi açıklayacağım merak ettme
Efe-içeri girelim o zaman değil mi bayanlar
Veli-bayanlar değil güzel hanımlar
Efe-ne değişti cinsiyeti kız değil mi ikisinin
Veli-nezaketin yok mu senin
Ezgi-kavga ettme sebebinizi umursamıyoruz
Damla-hadi size çay yapalım girin içeri
Ahşap kapıdan son giren eski dostumla biz olduk birbirimize dayanak olarak içeri girdik efe ve veli
Cam pencereli bakış açısının her tarafı bitkiler olan balkona doğru gittiler güneş ışınları halının üzerine tozları uçurur gibi hafif hafif girerken kitap raflarının arasındaki koltuğa yayıldılar ...
Damla ile biz içeri girip mutfağa gittik
Mutfakta çekmeceleri açıp damlanın söylediği ıhlamur ve papatyanın kurutulmuş yapraklarının kavonuzunu bulmaya çalışıyordum
Damla arkamdan yaklaşıp kavanozu gözümün önünden aldı
Damla-önündeki kavanozları göremedin mi?
Ezgi-of annem gibisin
Damla-ben sıcak suyu getiriyorum sende bardakları onlarda üstte
Ezgi-ee anlatmak ister misin sır gibi saklama noluyor?
Damla-sakinleşmen için çay gerek önce çay sonra sırlar
Ezgi-peki kabul seni çok özlemişim bitanem sana bir şey olmadığını biliyordum
Damla-senin kocan... Mmh yok daha kocan değil lord olan adam beni oradan aldı daha kötü şeyleri durdurmak isterken kurtulması gerekenin aslında ben olduğumu anladım
Ezgi-o da ne demek orada hiç bir şey normal değil biliyorum ama sana ne oldu orada ruhları iyileştirmeye kalkmadın değil mi?
Damla-daha fazlasını yapmak isterdim ama onlar ölü sadece dünyamız mahvoldu
Ezgi-damla tatlı meleğim herşey yolunda
Damla-biliyorum sen yanımdasın ailemden kimsem kalmadı ama sen hala buradasın
Ezgi-meleğim sakin ol ağlamaya kalkma olur mu şimdi olmaz herşeyi çözmene yardım edeceğim
Damlanın gözleri sıcak bir gülümseye yol açacak kadar özlemle baktı ona sarıldım birbirimizden ayrıldık
Bardakların içine mis gibi kokan özlerini ezdim "damla sıcak suyu koyduğunda" - rengini aldı sıcak bardakları bahçenin açık havzasında oturan iki genç adama verdim hep birlikte karşılıklı oturduk
Damla şimdikinden daha iyiydi onu son gördüğüm zamandan beridir değişmiş gibiydi gözlerinin altındaki morluklar uykusuzluktan gözleri hala aynı gün ki gibi bakmaz olmuş sanki gözlerinin içindeki bütün gezegenler yıkılmış parçalanmış gözlerinin içindeki gülünce oluşan parlaklık gittmişti..
Damla-beğendiniz mi?
Ezgi-asıl soru her şeyi bana anlatacak mısın?
Damla çayı masaya bıraktı
Damla-abim o senin için bir anlaşma yaptı
Bir hatırayı anlattı abisi ve Burakla olan vizyonu aklımda hayal eder gibi dinledim emre ile burağın konuşmasını taklidini kafamda seneryolarla çizdim;
-Geçmişten bir anı-
Emre-ezgi güçlü biri kazanma ihtimali yok değil beni öldürebilir ama yapmıyor bana acımasından mı bilmem.... Ama onun ölmesini istemiyorum eğer böyle bir şey yaşanırsa seninle bir anlaşma istiyorum
Burak-sana karşı ölümlü biri kazanacak mı? eski dostum yapma
Emre-ezgi saf kan bir melez annesi babası büyük seraf annesi melek babası şeytan
Burak-yasakları çiğnemişler öyle mi?
Burak bir kenarda emrenin çalışma odasını gezindi emre çalışma masasının ucundaki sayfanın üstündeki kağıtta yazılanları okuyordu hemde onunla sohbetten geri kalmıyordu
Emre-evet öyle onları ben cezalandırdım çok büyük bir günah işlemiş olabilirim ama onun acı çekmesi bir kenara onu kurmakta istiyorum
Burak-bu kıza aşık mısın?
Emre-acı çekmesini seyredecek kadar değersiz biri hemde kurtmak isteyeceğim kadar bana çok yakın biri
Burak-peki ben ne yapacağım o ölürse?
Emre-yeniden hayatta döndür onu sadece sen yapabilirsin ruh yiyenler büyük babanlardı kanları içinde akıyor
Burak-anlaşma önünde kağıtlardan ibaret eğer kurtarırsam o hep benimle kalacak
Emre-ben ölmüş olursam eğer beni değil onu kurtar
Burak-yapma... Sen cidden aptal mısın eski dostumu böyle görmek tuhafmış
Emre-eylül adında bir kız vardı hatırlar mısın?
Burak-sevgilimden bahsediyorsun
Emre-sırf ölümlü diye kimsenin evlenmenize göz yummayacağı kız... Sen yine de o ölümlüye aşıksın ve evinde bunu gizli sürdürüyorsun iki ihtimali göze alarak birincisi ölmesi ikincisi evlenememeniz
Burak-bununla neye varıcaksın
Emre-kısıtlamaya dayanacak kadar başkalarının yanında onu ezicek tanımamazlıktan gelecek kadar korkaksın ama onu sevecek kadar cesursun benimle sen aynısın bir bakıma
Burak-peki tamam bir bakıma öyle yanımda ne işi olucak benimle acı çekecek o kız ölse daha iyi değil mi oku şu talimatları
Emre elindeki kağıttan bir parça okumaya başladı
Emre- 1.ezgi benimle evlenecek!?
Yüksek sesle okumasına karşıt... bir kaç kere daha sanki okumuş gibi alışık sesiyle kayıtsız kabullendi Burak karşısında bir demir gibi durmuş ceketinin kıvrımlarını oynuyordu...
Emre-2.ezgi bana varis verecek!?
Kılcal damarları tıkanmış kanı beyninde hissederek kağıdı yırttı masadan kağıdı parçalar halinde süpürdü burağın yanına sertçe koştu üstüne atladı emrenin boyu burağa göre daha uzundu onu boylarken Burak geri geri gitmek zorunda kaldı eski arkadaşı onu koltuğa yığdı emre üstünde yakasına bir paçavra uzandı elindeki damarlar kesinleşecek kadar sıkı tutuyordu Burak tepki vermeden boynunu atttı
Emre-eylül...? onun gözünün önünde onursuzlukla çocuklarınızı mı büyütüceksin korkak herif!... Ezgiye dokunma orospu çocuğu sakın eğer bu olay gerçekleşirse bu patavatsızlığını seninle birlikte cehenneme sürüklerim elim yakanda olur
Burak-nasıl olucak o?
Burak sakince konuştu.
Umursamadı bambi geyiği gibi kirpiklerini kırpıştırdı masum bir ironi ile eski dostunu sinirlendirmeyi başardı
Emre-komik nasıl olucak öyle mi? Eğer o ölürse ve sen onu diriltip kendi ellerine alırsan ben seni öldürürüm biliyorsun gücümü
Burak-sen ölürsen o kız bana kalırsa nolucak?
Emre-o yaşıyorsa sana kalma diye bir hüküm yok
Burak-ikiniz ölürseniz ben onu kurtarıp ona zarar verirsem
Emre-ezgiyi tanırsın o zaman hissederim demiştim değil mi az önce ona zarar verdiğini hissetiğim an ruhumun üstüne yemin ederim seni evinden cehenneme sürüklerim
Emre sakinleşince arkadaşının üzerinden kalktı Burak odadan çıkıp gitti ama bu bir sözü imzalamaydı eski dostlar sözlerini tutardı her ne kadar kavga çıksa da kalpleri hala soğukluk beslemiyor anılara ihanet edmezlerdi...
Şimdiki zaman
-Damlanın evi-
Damla-ve sözünü tuttu seni kurtardı ben onları dinlerken seni daha çok fazla tanımıyordum uyaramazdım abim ise önceden seneryoları çizmişti
Herşeyi yutmaya çalışırken çay elimde soğudu tıkantı ile çayı bıraktım veli ve efe uzun hikayeden sonra düşüncelere dalmışlardı
Ben kendimi bastıramadım ve söze atıldım ;
Ezgi-peki ya o şuan bir ruh mu bizim dünyamıza gelebilir mi?
Damla-gelebilir ama kapıyı açması için aylarca çalışması lazım o iyi bir büyücü halen ama ruhların gücü fazla yok
Ezgi-orada herkes ölü ruhlarla nasıl baş ediyor?
Damla-ediyorlar aileleri gibi oldular alıştılar sadece kötü olanlar korkutuyor iyileştirememek can yakıcı
Ezgi-onları ya yok etmeliyiz ya da kurtarmalıyız?
Damla-kurtarmak imkansız
Veli-güneş batıyor bu hikayeyi bir kenara bıraksak maskeli bir baloya yetişemeyeceğiz sonra hatırlatırım
Ezgi-Ah evet haklısın
Efe-hadi kalkalım teşekkürler çay için
Damla-rica ederim tekrar gel ezgi sana ihtiyacım var
Ezgi-geleceğim bitanem merak ettme
Kalktıktan sonra uğurlandık damla bisikletlerin arkasından el salladı efe yanıma bisikletle yaklaştı güneşin kızıllığı gök yüzüne sonbaharı getirdi
Efe-elif ve Serkan hakkında bir şey demek istiyorum
Ezgi-söyle çok merak ediyordum
Efe-elif ve Ali serkanın yanında iyileşme sürecini kontrol ediyorlar
Ezgi-elif gelecek mi şatoya abinin haberi var gelmesini söyle
Efe-söylerim o şuan abisini düşünüyor ali ise bazen bilgi vermek için geliyor
Ezgi-serkan iyileşiyor yani
Efe-evet hemde çok iyiye gidiyor
İçimden rahatlama ile açık ağzımı kapatmaya çalıştım mutlu olmuştum şatonun kenarına bırakarak içeri girdik
Salondaki herkes hazır vaziyetteydi sadece bizi beklemeleri lazımdı veli durumdan memnun gibi değildi annesi için idare eder gibi sessiz kaldı
Odama çıktığımda küçük takı kutumdan tuğçenin verdiği burağın annesinin kolyesini taktım...
Pembe gül desenleriyle elbiseyi motiflemişler korseyi sıktım arkadan ince bir düğüm attım elbisenin kıvrımlı kolunun ucundaki kurdeleyi bağladım beyaz sade bir botla kısa elbiseyi düzelterek saçımı kıvır kıvır dalgalandırıp arkama pembe kurdele ile bağladım at kuyruğunu sade bırakmamak için alnıma iki tutam perçem attım leylak kokulu parfümü önce boynuma.... sonra bileğime sıkarak tenime sürdüm... Makyaja uğraşmadan sadece hafif bir ruj ile diğer herşeyi hallettim yanlarına indim artık hazırdık
Ezgi-evet sizde hazırsınız... beklettim üzgünüm
Burak-süslenmen kime?
Dudaklarının kenarını büzerek kendini beğenmiş tavırlarını gıcıklığına bana dönerek sergiledi
Onu duymamazlıktan geldim
Ezgi-özgüvenli bir kadın erkekler için giyinmez kendi için emek harcar bu süse püse
Efe-slay aşko
Efenin dediğine tırnaklarımı göstererek dudaklarımı büzdüm kafamı çevirerek burağa ironik rest çektim o bununla eğlenerek efenin yanına kulağını çekmeye gitti
Veli-kokun.. hm leylak değil mi? Annem çok sever ve sana pembe rengin bu kadar gideceği aklımın ucundan geçmezdi ezgi çok güzel olmuşsun dayıma bakma sen
Efe-kürt gibi olmuşsun
Tuğçe-Of çocuklar bunu burada yapmayın artık gidelim
Herkes dışarı çıktığında at arabası hazırdı iki araba vardı veli efe Burak diğeri ile gitti bizde arkadaki ile onları takip ettik çakıl taşlarına takılarak sallanan arabanın içinde üstte duran gaz lambası sallanıyordu küçük camdan etrafı izledim dağlar arkamızda kalıyordu atın çakıl taşlarından çıkarttığı tıkırtı ile yola devam ettik
Tuğçe-çok güzel olmuşsun ezgi orada lütfen beni utandırma herkes geliyor burak ile kavga etmeyin karı koca gibi davranın
Ezgi-denerim kaşınmasın çakarım suratına yoksa
Tuğçe-ezgi benim için idare ett anılla bizim için önemli bir gün ailesi ile tanışacağım herkes kabul etti ailesi başka şehirden geliyorlar beni görmek için
Ezgi-bunu mahvetmemek için elimden geleni yaparım
Tuğçe-teşekürler ezgi
Sürücü atı durduğunda kapılar açıldı Burak ve veli iki kapının kulpunda durmuş bizi bekliyorlardı
"müzik sesi "
Dışarı doğru büyük çok büyük krallığın dışından geliyordu kapıda bizi selamlamak için bulunan misafirler vardı bazıları sigara içmek için çıkmıştı bizi görünce tütünü yere atmışlardı
Saygılı şekilde bizi izlediler..
Burak ellimden tutarak indirdi veli hayal kırıklığı ile annesini indirdi annesinin kolundan tuttarak içeri girdiler efe takım elbisesindeki tütünü yakarak dumanı üfledi içeri girdi biz burakla misafirlerin karşısında durduk at arabaları ayrıldığında misafirler bize umutla baktılar Burak bana gözlerini belerterek baktı "anlamayacak kadar salak mısın " burağın ayağına bastım misafirler şaşkınlık içinde bize baktılar "anlamıyorum anlatsana" Burak belimden kavrayarak takım elbisesinin hışırtılı sesiyle kendine gömer gibi sarıldı ben geriledim kolumu onun koluna geçirdim rol icabı ilerledik misafirler Hoşgeldin diyerek içeri aldılar Burak beni alnımdan öptü fısıltı içinde küfür ettim "ezgi sevgili karıcım çok belli ediyorsun mutlu görünsene tutsak gibi hareketler yapma" gözlerinin içine sinirle baktığımda karartılı gözlerine "zaten öyle değil mi?" diyerek ortamı kızıştırdım
Salonda herkes maskesini takmıştı yanıma aldığım maskeyi geçirerek bir kenara geçtim Burak misafirlerle konuşmaya başladı ilgi alaka kesilince tuğçe ve anılın ailesi ile konuşmasına seyirci kaldım
Ezgi-ne sıkıcı efe bile kız avlıyor şurada hayat adil değil
Etrafta vals yapan çiftleri izleyerek masadan kokteyl alarak kafama diktim garson boşu alarak "yenisini ister miyim" diye sordu ben reddettim
Müzik son gaz devam ederken yere bakar halde garsonun ısrarla elimi tutuşturdu kokteyli sallayarak içmeye çalıştım bir gölge yanıma düştüğünde ona doğru döndüm gözleri... Çok tanıdık olan adam elini bana uzattı
Adam-bu dansı bana bahşeder misiniz?
Burağın bakışını yakalayınca adamın uzattı eli kabul ederek ona yaklaştım Burak bir tatsızlık çıkarmak istiyormuş gibi bizi izledi adamın kolu sıkı sıkı belimi tuttu bir eli ise ellerime kenetlendi beni etrafında döndürerek tiz çok nakaratlı notaları ezbere bilirmiş gibi dans ettirdi ahengine karşılık verdim
Ezgi-sizi tanıyor muyum?
Adam-tanıyor musunuz bilmiyorum belki tanıyorsunuz
Ezgi-çok gizemli takılmanız etkileyen bir faktör değil
Adam-sizi etkilemeye çalışmıyorum aksine tanımanızı bekliyorum
Adamın gözlerinin içine bakma fırsatım oldu pazardaki adamın yeşil ve kahve tonlarında ki gözlerinin eşiydi adam koltuk altımdan havaya yavaşça kaldırdı boynuna tutularak döndürdü etraftaki herkes ahengimize uydu bir sanatçının kaleminde ele alınmış bir tablo gibi uyumluyduk adam beni indirdiğinde yüzlerimiz birbirbine çok yakında maskenin soğuk yüzü tenime dokundu yanıma sonra ise kulağıma yaklaştı
Adam-beni tanımadın mı ben pazardaki o adamım?
Ezgi-tesadüfen mi buradasın
Adam-hayır aksine bir nedenden dolayı ama sizinle olan karşılaşma ne hoş bir tesadüf
Adamın ürkütücü kahkası duyuldu maskenin altından yüzü görükmese de yüzündeki gülüşü hayal ettim pazardaki adamı bulanık hatırlamaya çalışttım.
Ezgi-peki hangi nedenden dolayı buradasın?
Adam-hm çok meraklısın süpriz olucak sever misin sürprizleri
Ezgi-hoş olursa her zaman
Adamla dansı bittirdiğimizde birbirmize teşekkür ve saygıyla eğildik Burak yanımıza geldi aramızda duvar gibi durdu
Burak-maskeli balo hoşunuza gidiyor mu?
Adam-hayır eğlence aratıyor sıkıcı danslar benim işim değil
Burak-karımla yaptığın dansı eğlence aramak için mi yaptın
Adam-karın demek affedersin dansı o kabul etti
Burak-kibarlıktan kabul ettmiştir karım.. sen yabancı mısın?
Maskenin arkasından gülerken adam mimiğimi yakaladı Burak arkasını döndü adamın soğukluğu sürüyordu Burak geldiğinde ortam gerildi hava da negatif enerji asılı kaldı adamların ikisinin bakışı bendeydi
Ezgi-dans harikaydı teşekkürler tekrar edelim
Burak-tekrar falan olmayacak
Adam-karınızın üzerine çok gidiyorsunuz
Burak-senin cüretkarlılığın beni deli ediyor adam elimden bir kaza çıkmadan önce o çeneni kapa
Ezgi-ede biti hüs heriy
Burak-ezgi ne diyorsun uzaklaş sen
Adam-onunla böyle konuşma saygısız ne yazık böyle narinliğe küfür eder gibisin
Burak-sen sanırım benim kim olduğumu bilmiyorsun düşünsene wampir bir lorda kafa tutuyorsun şuan
Adam arkasından bir şey çıkardı bir düdük onu dudaklarında üflediği an kıyamet kopmuş gibi kulaklarımız delindi Burak bile bundan etkilendi yere çökmüş susmasını bekledik bütün pencereler yere indi seramik, cam, ne varsa ... kırıldı çatladı adamın salona çirkin yaratıklar girmeye başladı başı tuhaf hayvana benzeyen iki metre boyunda canavarlar...
Ezgi-Ah başım..
Adam-evet askerlerim bütün virüsü yayın mısırın kralından çalmaya cürret ettikleri hançeri bulun getirin bana!!
Adam öyle bir bağırdı ki askerleri her tarafı yıkıp dökerek etrafı aradılar ayağa kalkan Burak maskesini çıkarttı adam da aynı şekilde cevap verdi
Burağın yüzü seğirdi yerdeki bana dönerek tekrar adama döndü
Burak-mısır kralı alladdin kendin geldin demek o kadar mı önemli senden çaldığım hançer?
Burak gülerek adama baktı
adam düdüğü eline ikinci kere aldı üfledi yine yere yığılmak zorunda kaldık salondaki herkes korkuyla bağırdı uçan halıyla boyları küçük ama iğrenç yaratıklar kapıdan girdiler
Alaaddin-küçük askerlerim buradaki bütün herkesi kaçırıyoruz mısıra dünyaya orada onların kararını vereceğim
Küçük iğrenç yaratıklar bir tür sıvı ile salondakilere yaklaştılar anıl tuğçenin önüne atladı herkes kaçmaya çalıştı ama küçükler hem fazlaydı hemde attığı sıvıyla bir deriyi eritebiliyordu.. yüzlerinde, ellerinde, kollarında, yaralar, çıkan ölümlüler pes ettiler Burak adama ayağa kalkıp bir fiske vurdu
Gücümü toplayıp veliye bağırdım
Ezgi-veli kendinizi kurtarmak için üst katta çıkın hemen!!
Veli-anne kalk gidiyoruz
Tuğçe ve anıl diğer savaşanlar gibi önce savaştılar sonra yavaş yavaş arkaya doğru ilerleyerek yukarı çıktılar efe bana doğru koştu diğerleri üst kata çıktı bir yığın yaratık kaos saçarken kenarda efenin koşmasın izledim
Efe-ezgi kalk hadi
Kalktığımda Burak ve alaadinin ölümüne birbirlerini öldürmeye kalktılarına şahit oldum efe kolumdan tuttup sürüklemek istedi ama ben durdum
Ezgi-Burak dikkat ett!
Burak dönüşmeye başladığı anı fırsat bilen alaadin güçlü birine dönüşmeden önce ona hançer salladı elini tutarak önüne son anda atladım
Arkamda kalan Burak beni yakaladı düşmeden önce...
Hançer karnımdan geçti acıyla yere yığıldım elindeki hançeri bırakmayarak alaadin benimle yığıldı Burak dönüştüğü an aladdini üstümden aldı bir duvara fırlatarak boğazını ölümüne sıktı
Efe karnımdaki kanı durdurmaya çalıştı ağlamaya başladı ona gülümsedim
Ezgi-acımıyor gitt hadi
Efe-aptal olma ezgi burada ölüceksin
Ezgi-kaçmanız ve... Khm....ah
Dudağımdan kan aktığında efe endişe içinde beni sürükledi canım yanarak dudaklarımı ısırdım
Burak son anda bana bakarak dikkatini dağıttı Alaaddin onun yüzüne çaktığı yumruk ile yerle bir oldu
Ezgi-alaaddin insan görüntüsü ile bu kadar güçlü mü?
Efe-soru sorma
Ezgi-efe gözlerim kararıyor
Efe-ezgi sakın ezgi hayır
Onun dağınık boğuk sesini artık işitmedim gözlerim kapandı ellerimi hissetmedim hareket edemedim başımdaki nefesi duyamadım bilincim kayboldu
Burağın sesinden
Yerde baygın ezgiyi gördüğümde ateşkes ilan eder gibi ona koştum Alaaddin arkamda durdu gölgesi ile ezginin bedenini kapladı
Alaaddin-pes edin ben de kızı iyileştirmek için canavarlarımı çağırayım ve vatanındaki insanları serbest bırakayım?
Burak-derdin ne senin
Efe-abi ezgi zor nefes alıyor kan hala akıyor
Efe karnına kızın bastırıken bilinçsiz yerde yatan ezgi perişan haliyle kalbime dokundu kanı durmuyordu arkamda gölgesiyle lanet gibi duran mısır kralına dönerek bağırdım
Burak-tamam pes ediyoruz kızı kurtar
Alaaddin-füüff canavarlarım kızı götürün
Efe-kızı götürmek mi? Hayır abi buna izin veremeyiz dokunursan kırarım elini
Burak-bırak yoksa ölücek o bir ölümlü efe kapa çeneni zor nefes alıyor
Alaaddin-güven bana acınızı yatıştıracağım
Canavarlar uçan halıya kızı yatırdılar sessiz solgun ezginin yüzünden acıyla yaş döküldü kıpırdamadı gözleri açılmadı canavarlar dışarı çıktılar herkes o anı yaşamamış gibi koştur koştur dışarı kaçtılar
Ezginin arkasından bakarken bilinçsiz eli düştü
Ayağa kalktım yerdeki kana tiksinti ve sinirle baktım dişlerimi birbirine kenetleyerek yarı çıplak geleneksel kıyafetine asıldım
Burak-sana hançeri vermiyorum
Alaaddin-hançer artık önemsiz asıl eğlence siz olucaksınız şehrin burada kalıcak ama istediklerim benimle mısıra sizinle gelecek
Efe-kürt orospu çocuğu akpli dikdatör piç kurusu
Burak onu susturmadı adam ise tepki vermedi diğer iki metre boyundaki adamlar döndü Burak adamın kıyafetini sertçe göğsüne vurarak bıraktı
Toplu halde işi bittirdiklerini haykırdılar
Alaaddin-güzel güzel artık buradaki herkes ölüm kapanına yakalandı bu hastalık kimseye acımayacak
Burak-halkıma hastalık bulaştırdın ne haddinle orospu çocuğu
Alaaddin-şşt sesiz ol üst kata çıkın ve burağın ailesini esir alın mısıra bir yolculağa çıkıyorsunuz
Kapıdan iki kişi koşarak girdi ortalığın kan ve vahşet kokusu midelerini tutmalarına neden oldu ali ve elif şaşırmış şekilde bana koştular
Ali-efendim noluyor burada?!
Elif-ezgi ezgi nerede o iyi mi aşağılık herif
Elif üstüme atıldığı an geri çekilmedim kıyafetinden tutarak göğsüme vurdu ali onu çekiştirdi efe ve ali Elifi sakinleştirmeye çalıştı
Alaaddin-korkmayın ezgi iyi iyileşecek biraz yarası var sizde benim misafirlerimsiniz
Merdivenin ucunda ağzı elleri bağlı veli anıl ve elif göründü sinirlerimi kontrol ederek elimdeki yüzüğü sıktım
Adamlar ailemi dışarı çıkardılar
Ali-nereye götürüyorlar
Ali atladığı an iki metre adamların biri onu boynundan tuttarak bir limon gibi sıktı nefessiz yere düşen aliye elif koştu ailem arkamdan ağlayarak bana baktı efe onlara doğru koşmaya çalıştı ben engelledim
Burak-onlara bir şey yapacak olursan seni yaşatmam
Alaaddin-bunu demen saçma istediğim an eğlenirim onlarla itaatkar kölem olucaksınız
Efe-orospu çoçuğu çıplak vücüdunu yedi parçaya bölücem bak unutma yedi parça ve sarı torbaya koyacağım
Adam gülerek ıslık çaldı uşakları daha insancıl görünenleri yanına yaklaştı
Alaaddin-arkadaşlarımızı alalım hepsini
Uşaklar ellerimi tutuklarında ikisininde ellerini, boğazını kırdım çatırdı ve inleme bağırış duyduğu halde umursamadı alaadin arkasın dönmeden söyledi "sevgili misafirlerim kendiniz mi gelirsiniz yoksa benim mi getirmem gerek"
Efe abisinin kollarından tutarak dışarı çıktı ali elifin kollarında baygın tutunmaya çalışırken diğer uşaklar Aliyi aldılar elifi zorla dışarı çıkardılar
Tek kelime etmeden uçan halılara bindik
Burak-şimdi şuradan aşağı atlicam
Alaaddin-aa sakın misafirim özel misafirim olucaksın
Efe-alaaddinin cini nerede götüne mi soktun
Elif-alim uyan bitanem
Dizinde alinin saçlarını okşayarak uyandırmaya çalışan elif ayrı davada gibiydi
Şehirden artık uzaklaşmıştık uzun bir yolculuk sonrası piramitleri gördüğümüzde aşağı inmeyi başardık
Tuğladan evler çok otantik durmasada çölün ortasında yapılabileceğin en iyisiydi bir tuğladan bir şato sarı piramitlerin bir eşi ama üçgen değildi girdiğimizde girişide küçük çeşme ile karşılaştık uzunca açık havza koridorunu geçtik sonunda yataklarımızı verdi en üst kattaydım uzunca balkona asılmış tül perde demirden ufak masa ve sandalye odada herşey bulunuyor küvvet, dolap, yatak, şifonyer,
Burak-ezgi nerede?
Alaaddin-şifacı hallediyor merak etme
Efe-hallediyormuş Atatürk ne demiş beni vampir doktorların eline bırakın
Alaaddin-duydum büyük lider sizin öncüzünüz tüm dünyanın saygısını kazanan adam
Burak-evet gurur verici
Ben ne diyorum gibi baktım adama sıcak yaklaştığımı fark edince yüzümdeki soğuk karaltıyı takındım Alaaddine fazla odak kurmayan efe odadan çıktı
Alaaddin-uyu dinlen yarın ritüel yapıcağız
Burak-siktir gitt
Başımı okşayarak bu sıcakta üstüme uygun bir şey denedim yarı çıplak vücüdumu tül ve kumaşla kapatmaya çalıştım kumaşın üstünde tül dikili bedenimi çevreleyen zincir kumaşla birlikte aşağı süzülüyordu üstünde mücevher doğal taşlı paçavrayı omzuma attım hafif gizledi göğsümdeki dövme ve yaraları açıkta bıraktı bej rengi bol pantolonu geçirdim
Burak-en azından bu çok açık değil
Sıcağa çözüm bulduğumda hava kararmıştı herşey o kadar saçmaydı ki düşdündükçe bu hale düştüğüme inanamadım balkona çıkıp koca çöle baktım rüzgar hafif estiğinde kum dağılıyor esinti nereye sürüklerse oraya gitmek zorunda gibi takip ederek gitti...
Yıldızlar binlerce sayısını gizlemezdi burada... ışık kirliliği yoktu nede olsa şehirin kuyuları kaktüs ağacları manzarasından sıkılarak ezgiyi görme umuduyla odaları dolaştım
Bir kapının arkasından ufak iniltili yalvarışlı mırıldama duydum kulak kesildim
Burak-ezgi..
Kapıyı açtığımda kocaman odada huzurla uyuyordu bir şeyler mırıldanmasına karşın yanına gidip onu anlamak istedim kapıyı arkamdan kapattım ayın ışığını vurduğunca yüzü aydınlanıyordu esinti ile terli yüzü soğuyordu kolları açıktı üstünü örttüm ona da giydirmişler gelenesek kıyafetleri
Burak-sana dokunmaları çok zoruma gidiyor özür dilerim bunu yaşattığım için ezgi ve teşekkürler beni kurtardığın için
Yatağının kenarında ellini avucuma almış saçlarını okşar halde onu izledim güvende oluşunu izledim beni nasıl kurtardığı aklıma gelince tüylerim dikenlendi
Burak-hani benden nefret ediyordun neden kurtarıyorsun ki o zaman Ah ezgi yalancısın
Ellini bırakmadan yanına kıvrıldım yatağa kafamı koydum boyumdaydı zaten yere oturdum hemde ellerini sımsıkı tuttum
Burak-güvendesin
Burak-düşünmezdim şuan ki halimi emrenin emanetini almak istemedim seninle uğraşmak istemedim ama şimdi diyorum ki iyiki geldin iyiki vardın... Suçluyum sana karşı ama düzeltmek bana kalmış ve düzelteceğimde söz veriyorum
Boynunda fark ettiğim kolye... Yakından baktığımda annemin olduğunu anladım..
Burak-ablam sana verdi demek o anladı senin nasıl biri olduğunu koruyacağını biliyordu boşuna vermedi sana onu ezgi sen... Sen... İyi birisin
Sakladığı kolyeyi elimde hatırları hatırlar gibi okşadım annemin kokusu annemin neşesi annemin sesi ezgi de vardı özlemle ilk defa göz yaşıma engelle olmadım
Ezgi-ağlama...
Rüyadan uyanmış gibi sarsıldım ezgi ıslak yanağımı avucuna tutulmuş göz yaşlarımı süzülenleri sildi gözleri bir anne edasina yakışır sevgi dolu bakıyordu
Ezgi-Burak..
Burak-ezgi özür dilerim
Göz yaşlarımı durdurmak istemedim onun yanında rahattım güvendeydim elin çekmesin diye tuttum o ise yatakta dirseğinin üzerinden kalkmaya çalıştı o an yardım etmek istedim belinden tutup kendime yaklaştırdım acıyla inledi karnına bastırdı belini tutarak boynuna gömüldüm ve ağladım
Ezgi-koca bebek herşeyi duydum
Burak-duymanı isterdim
Oda beni avutur gibi sırtıma vurdu masaj yaptı okşadı daha iyi hissedince kendini çekti yüzüme baktı
Ezgi-hadi yatağına gitt herşeyi halledeceğiz
Burak-sen çok merhamet dolusun ezgi zarar veriyor kalbime Serkana yaptığım için geçmişteki hatalarım için bağışla
Bir yaraya tuz basmışım gibi aramıza soğukluğu koydu
Ezgi-uyu seni hala affetmiş değilim merhamettim yüzünden sevinme hemen
Burak-çabalamak istiyorum kendimi affettirmek istiyorum ezgi
Ezgi-yarın olsun bakarız şuan yorgunum yaralıyım
Burak-o adam sana zarar vermeye kalkarsa diye korkuyorum
Ezgi-vermez veremez
Burak-neden eminsin sen bu kadar
Ezgi-istediği sensin ben değilim intikam senden alınacak ben sadece arada kim vurduya gittim
Burak-kabul ett beni korudun kim vurdu değildi o
Ezgi-haha yanlışlıkla atladım
Ufak gülüşmeler rahatsız etmeyecek kadar büyük olmayacak kadar birbirmize sıcaktık ezginin burnunu sıktım oda ironik elime vurdu
Burak-zeminde yatacağım senin için burada bekliyorum iyi geceler tatlı rüyalar
Ezgi-saçmalama orada bekleme
Burak-yat hadi uyu dinlen hastasın sen
Ezgi-peki orada rahatsız olma da
Burak-ölümlü değilm ölümsüz wampirim
Ezgi-ölomlo doğolom ölomsozo womporom
Burak-çocuk musun? Yaran var hala benimle uğraşıyorsun akılsız kız
Ezgi-öf ne var sanki çakma wampir uyuz wampir bamya wampir
Sesini kestiğinde yavaşça yatağına yattı ve gözlerini kapattı güzel bir uyku almasamda sabaha kadar onu izledim..
Korumak? Gözetmelek? İzlemek? Beklemek... Hiç tatmadığım duygular onu önemsiyorum artık...
Devam edecek.....
Eladin artistinin bürümdüğü kişilik
💅🏿Ede biti hüs heriy
İcon efe ve burak espiriyii hemen çaktı
Zenci perim İlham verdiği için tehensk 🧚🏿♀️
Messici bamya burağı kitapta ronaldocu yapcam
ZAAAA
😈💋
aga be anıl ve tuğçeye yak yak
Kaşarım kitapta bile adam gibi adam yazdım seni 💅🏿😻💗
eveht yazarın buraya bi not bırakması gerekio
Eğer bunu okuyorsan kesin kitabı bittirdin ve baştan bi okim ne bok yemişim die bakion hepsini okudun ve gülerek kriz geçirdin kendimi taniom kesin öyle yaptım ayrıca kesin amcık kesin Biriyle çıkıosun oda bunu öğrense boku yicen 💅🏿😻
mesela Burak bunları görse kafayı yer ÜQMZÜMQĞSMQĞAS
yada yemez mi her neyse eğer okuduysa ananı sikm seni
BAMYAAAAAAA