Uyarı❗
Öncelikle kan cinayet ve kötü
alışkanlık var bu bölümde. Etkilenecekler lütfen bu bölümü okumayıversin
Çünkü olumsuz davranışlar, öğeler mevcut 😶
Okuyacak olanlar ise lütfen ama lütfen düşüncelerini yazsın.
Merak ediyorum ne düşündüğünüzü
⚡⚡
Hoca efendi giydiği ihtişamlı beyaz cüppesiyle ayağa kalktı ve yedinci basamağın ilkinde inerek altıncı basamağa ayak bastı. Ben ise birden bire o anlamsız korkuya kapıldım.
Anlamsız değildi aslında. Normalde fotoğraf çektirmek için sıra bekleyeceğim insanların karşısında oturmuştum. Onlar ise sıraya girmiş, başları önlerinde eğik ve üçgen şeklini alan parmaklarına bakarak ayakta bekliyorlardı
Yaşlı, genç ve yeni piyasaya girmiş ünlü camiasının çoğu buradaydı. Deli gibi şarkısını dinleyip dans ettiğim şarkıcılarla aynı yerde zuhur ediyordum.
Midem benden farksız olarak gittikçe kasılmaya başlayıp bacaklarımın titremesine neden olmuştu.
Hoca efendiye başımı çevirdiğimde benimle göz göze gelerek, koyu siyah harelerini daha da koyulaştırdı. Kulakları ise sanki çok başka bir şekle girmiş gibi uçları sivri duruyordu.
Offf! Allah'ım nereye düştüm ben böyle? Umuyorum ki Özgür karakola gitmiş olsundu!! Beni pek sevdiği söylenemezdi ama yine de bir ihtimal inançlı ve kararlı olmak istiyordum.
Aynı dakika davut yıldız amblemli kapı hızla dönerek, kapı ardına kadar açıldı ve siyahlar içerisinde tam elli kişilik mürid dedikleri genç kız ve erkek sırayla içeriye girdiler. Ellerinde ise birer mum vardı.
Kızların tektipleşmesi ise gözümden kaçmamıştı. Erkeklerde aynı şekildi.
Hepsinin saçları kısacık olup, kulaklarında davut yıldızlı küpe takılıydı. Yaşları ise on beş ve yirmi beş yaş arasında değişiyordu. Mumları götürüp yedi basamaklı merdiveninin çevresine indirerek diz üstü çöküp başlarını önlerine eğdiler.
Yuvarlak siyah masanın etrafında oturan yedi kişi ise elleri önünde birleşik, tüm dikkatlerini hoca efendiye vermişlerdi.
Hoca efendi diğer basamakları da gözümün içine bakarak teker teker aşağı indi ve sarı saçlı genç kızlardan birine ayağa kalkmasını emretti. Bir müddet lüzumsuz bir şekil kızın ürkek çehresine baktı. İfadesi gözlerine tezat olarak çok yumuşak duruyordu.
Kız heyecandan yerinde titrerken, hoca efendi kendisine bakmasını emrederek keskin gözlerini, kızın fal taşı gibi açılan gözlerine dikti.
Kız, o karanlık gözlerde ne gördü bilmiyorum ama yüzü dehşet bir şekilde sararıp nöbet titremesine geçti birden. Aynı saniyelerde buruşan yüzüyle ellerini kulaklarına götürüp, çığlık çığlığa bağırdı.
Ben ve benim gibi diğer altı kişi korkuyla yerinde sıçrarken hoca efendinin güvendiği müridler, derhâl onların yanına gelerek kızın kollarından tuttular.
Biri kızın başını tutarken, diğeri altından yapılmış keskin bir kılıçla kızın dilini koparıp şamdan olarak kullanılan bir yere götürdü ve içine koydu.
Sonra da odanın tam ortasında el ve ayak bilekleri olacak şekilde davut yıldız amblemin olduğu yerde zincirle bağladılar.
Kız hâlâ o gözlerin esirinden kurtulamamış olacak ki çığırmaya devam ediyordu. Dilinin acısından bağırdığı söylenemezdi. Kızın ağzı kan içerisindeydi. Fakat gözleri gördüğü her ne ise asla şaşkınlığını ve korkusunu kaybetmemişti.
Kız yerde debelenirken hoca Efendi'nin sesini duyduk. Biz ve masadakiler hariç herkes başlarını önüne eğmiş, üçgen yaptıkları parmaklarına bakıyorlardı. Hemde yüzlerinde tek bir tepki oluşmadan.
Bir ara gözlerim hoca efendiye kayarken, kanım birden çekilip dehşetle huzursuz oldum. Oradan kaçmamak için kendimle mücadele içerisine girdim. Diğer yandan da kızın neden korktuğunu şimdi daha iyi anlıyordum. Tahmin edemeyeceğim şekilde kapkaranlık gözlerle karşılaşmıştım birden. Sadece karanlıkta değil çok başka bir şeydi. Sanki boynuzlu bir sembol var gibiydi.
"Sayın konsey hepiniz teker teker hoş geldiniz!" diyerek bulanık sesinin aksiyle gözlerinin tonunu açtı. Dudağında beliren tebessümle tekrar basamakları teker teker çıkarak eski ihtişamlı yerine geçip oturdu
"Sıra sizde! Ne yapacağınızı biliyorsunuz!!" diye emir verdi ünlülere
Ayakta bekleyen ünlüler ise hep bir ağızdan "Emriniz üçüncü göz üstüne efendimiz. Yüce Enki sizleri ve yüce komiteyi kutsasın!!" diyerek bellerini kırıp yedi kez eğilip dikleştiler.
Ben hala hayretle herkese bakarken, ünlü yönetmenlerden biri ellerini çözüp üzerindeki cüppeyi birden çıkardı. Sonra da çırılçıplak bir şekilde kıza doğru yürüdü. Ve bir dakikalık tecavüz ritüelini gerçekleştirdi..
Sonra diğerleri sırayla tam yarım saatlik bir ritüelden sonra tekrar çırılçıplak bir şekilde yerlerinde geçip beklediler. İçlerinde kadın ünlü iş insanları da vardı.
Onlar, genç ve çok güzel sarı saçlara sahip olan kızın çığlık çığlığa sesini aldırmazken, benim ruhum bedenimde çekilmiş gibiydi. Bayılmamak için zor tutuyordum kendimi.
Kızın korku ve acısını fırsat gören müridler yarım kilo kadar beyaz kanı bir kiloluk serum torbasına koydular ve hoca efendiye doğru götürdüler. Kızın acı dolu sesi yeri göğü inletirken hoca efendi yakasında duran mikrofona konuştu.
Kalın ses tonuyla "Rab tanrımız Enki'nin yardımcıları derhâl işinizin başına!!"
Diye emir verdiğinde sağımda ve solumda oturanlar ayağa kalktı. Yer ve gökten sorumlu grubun temsilcisi...Akıldan sorumlu grubun temsilcisi...Güzelliğin ve dişiliğin sorumlu temsilci ve gücü temsil eden grubun diğer kişisi ayağa kalkarak genç kıza doğru yürüdüler. Hepsi korkusuzdu.
Önce güzelliği ve dişiliği temsil eden genç kız, eline aldığı falçatayla kızın yüzünü paramparça etti. Kanlar içinde kalan genç kız çok geçmeden son nefesini oracıkta verdi. Sonra gücü temsil eden eleman kendisine verilen çift başlıklı kartal sembollu kılıçla kızın el ve ayak bileklerini kesti. Kızın el ve ayakları ise zincirde takılı kaldı.
Aklı temsil eden diğer kişi ise eline tutuşturulan balyozla kızın beyni akana kadarkafasına vurup ezdi. Son olarak Yer ve gökten sorumlu olan diğer kişi ise kendisine verilen benzinle kızın bedenine döktü ve yaktığı kibritle benzine yaklaştırıp ateşi yaktı. Birkaç dakika sonra cesetten yayılan koku odanın dört bir yanını sardı. Hoca efendi denilen zat ise herkese kokuyu koklamalarını emretti. İğrenc et kokusundan bayılır gibi olsam da, lanet bünyem bir türlü kapanmıyordu.
Davut yıldızlı amblem tekrar dönerek kapı ardına kadar açıldı. Müridler ellerinde şarap dolu bardaklarla içeriye girdiler. Herkese birer bardak verdiler.
Ben hariç herkesin elinde şarap dolu bardak duruyordu.
"Derhâl diz çökün. Elleriniz havada kalsın. Başınızı ise bir milim dahi oynatmayın" diyerek yanıma geldi. Yanımda oturan diğer grubu da salona gitmeleri için emrederek elini omzuma yasladı. Kulağıma eğilerek "Bu ihtişam senin için. Aramıza hoş geldin" dedi ve korkudan dudaklarımın oynamasına neden oldu.
Önümüzde onlarca kişi secdeye kapanır gibi olurken, bacaklarımda dermana dair bir kuvvet kalmamıştı. Hoca efendi bunu farkedince elini usulca belime götürüp kendine çekti bedenimi. Ve bana destek verdi.
"Şarabın içinde direkt olarak Rab Enki'nin penisinde fışkıran bereket suyu var" dediğinde aklıma menilerim geldi. O şarabın içinde benim menilerim mi vardı yani? Allah belanızı versin demekten başka bir şey gelmiyordu içimden...
Kimsenin ifadesinde değişiklik olmazken, belimi sıkıca tutan adamın üzerine kusmamak için çok zorladım kendimi.
"Afiyet olsun Konsey. Buyurun" dediğinde, hepsi birden havada duran ellerini dudaklarına götürüp meni dolu şarabı lıkır lıkır içtiler.
En son herkes giyinirken hoca efendiye doğru yürüdüler. Hoca efendi kızın kan dolu dilini herkesin alnına damga vurur gibi yaparak, tokalaştı herkesle. Ünlüler son kez hoca efendinin elinden öpüp odadan çıkıp gittiler.
Sonra biz teker teker çıktık. Ama masadakiler ve hoca efendi toplantılarına kaldığı yerden devam ettiler.
⚡
Sanırım bende manipüle edildim 🤭
Kitaba devam etmemi istiyor
musunuz?
Çünkü ben kararsızım da...🐱