Gözlerimi açtığımda onu koltukta görmeyi beklemiyordum. Yine sabah erkenden kalkar gider zannediyordum. Ama gitmemişti ve hâla uyuyordu
Ayağa kalktım. Banyoya geçtim, yüzümü elimi yıkayıp banyodan çıktım. Bu sırada o da uyanmıştı, ben banyodan çıkınca bakışları beni buldu
"Günaydın" dedim
Cevap vermedi. İyileşti ya artık, fabrika ayarlarına geri döndü
Kapıya doğru gittim
"Nereye?" diye sordu
"Sabah oldu, kahvaltı sofrası kurulması lazım"
"Bırak Leyla yapar"
"Ben yapmak istiyorum"
"İyice kendini bu evin gelini, hanımağası belledin demek?"
Gözlerine baktım. Benimle alayla konuşuyordu
Hiç bir şey söylemeden odadan çıktım
"Günaydın" dedim Halide anne ve Dilan ablaya. Nazlı daha uyanmamıştı
"Günaydın kızım, Arhan iyi mi?"
Çok iyi.
"İyi anne meraketmeyin"
Kahvaltı sofrası hazırdı
Nazlı'nın odasına gittim
"Nazlı kalk hadi hazırlan gel sofraya"
"Yengecim daha saat kaç?"
"Gün aydı artık, hadi"
"Tamam yenge 5 dakika daha"
"O 5 dakikaları biliyorum ben, hadi" diyip odadan çıktım
Arhan da çıkmıştı odadan
"Günaydın" dedi herkese
Bana odada cevap bile vermemişti...
"Günaydın oğlum, sonunda yüzünü görebildik" dedi imayla Halide anne
"İşlerim yoğun anne"
"İşler aileden önemli değildir oğul, önce aile gelir. Hem yeni evlisin sen biraz işten kafanı kaldır"
"Görende normal evlilik sanar" diye mırıldandı ağzının içinde, ama herkesin duyacağı bir şekilde.
Halide anne kaşlarını çattı
Arhan masaya geçip oturdu. Daha sonra diğerleri de gelmişti
Hâla beynimde dediği sözler yankılanıyordu...
"Size afiyet olsun ben dün gece fazla yedim galiba iştahım yok"
"Kızım bari çayını içseydin"
"Mutfakta içtim ben" diyip odaya gittim
Her defasında bunu nasıl başarıyordu bilmiyorum ama beni bi boşluğa itiyordu sanki...
Ben her defasında kendimi 'bir daha üzülmeyeceğim' diye yeminler ederken buluyordum
Ama insan işte...ettiği yeminleri saniyesinde bozardı
Ben ne gülünesi ya da ağlanası bir durum ki, artık buna alışmaya çalışıyordum, umursamamaya çalışıyordum
Kapı açıldı, ve o içeri girdi
"Dün gece sana öyle yeme demiştim"
Güldüm. Gerçekten o yüzden yemediğimi mi sanmıştı?
Ayağa kalktım ve üzerine doğru yürürken konuştum
"Bana bak sen kendini ne sanıyorsun ağa bozuntusu"
Kaşları çatıldı. Umrumda değildi
"Ağa bozuntusu?"
"Ne oldu? Zoruna mı gitti? Sen ne sanıyorsun? Seninle burada olmak sanki benim çok hoşuma mı gidiyor? Ben her gün geçen günden daha fazla ölüyorum. Benim hayatım, hayalim vardı lan"
"Lan'sız konuşalım lütfen"
Alayla güldüm
"Mutlusun değil mi? Benim böyle acı çekmemden mutlusun? Senin yok muydu be hayalin? Sevdiğin? En önemlisi bir hayatın? Aynı şeyleri yaşamışken nasıl bana böyle davranıyorsun?"
"Sana söylemiştim doktor hanım...aynı yangının külleri olacağımızı"
"O yangının küllerini bir gün bir rüzgar savurur götürür"
"Savrulalım o zaman"
Baktım gözlerinin taa derinlerine...
Odadan çıkıp gitti, beni bir enkaz şeklinde bırakıp...
♤
Odadan çıktım
Nazlı avluda tek başına oturup kahve içiyordu
"Halide anne ve Dilan abla nerede?"
"Onlar teyzemlere gittiler"
"Nazlı..."
"Efendim yenge?"
"Sana bir şey sormak istiyorum"
"Sor tabii"
"Azra... Azra kim?"
"Azra mı? Azra nereden çıktı? Bak eğer dün için diyorsan, rahatsız olunacak bir durum yok"
"Yani bizim olayı biliyorsun, evliliğimiz.... demem o ki, Azra'yla abin sevgili miydi? Yani seviyorlar mıydı bir birini?"
Güldü, hatta kahkaha attı
"Ya yok yenge, yanlış anladın sen. Abim ve aşık olmak? Azra abimin şirketinde çalışıyor, ve birde biraz galiba çok azıcık abime kafayı takmış, yani ortada sevgili mevgili durumları yok"
Kafamı aşağı yukarı salladım
"Sen neden soruyorsun? Yoksa kıskanıyor musun kocanı?"
"Alakası yok, ben sadece iki seven insanın ayrılmasından endişelenmiştim"
"İki seven insan? Lütfen yenge abim ve sevgi kelimesini yan yana getirme"
Gülümsedim. Haklıydı o adam sevgiden, aşktan anlamazdı
"Kahve?" diye sordu bana
"Olur"
Nazlı kalkıp mutfağa gitti
Telefonumun zil sesi avluda yankılandı
Annem arıyordu
"Anne"
"Güzel kızım benim nasılsın? İyi misin?"
"İyiyim, sen nasılsın annem? Babaannem nasıl?"
"Biz iyiyiz kızım sen bizi meraketme"
Annemle biraz daha konuştuktan sonra telefonu kapattım
Nazlı da o sırada kahvemi getirip masanın üzerine bırakmıştı
Kahvemi içtim. Kahve içmeyi seviyordum
Arhan arıyordu...
"Efendim"
"Doktor hanım benim evde çalışma masamın üzerinde dosyam kalmış, onu göndereceğim adama verirsin"
"Tamam" başüstüne ağam.
"10 dakikaya orada olur"
"Tamam"
"Başka bir kelime bilmiyormusun?
"Biliyorum"
"Trip mi atıyorsun?" dedi ve güldü
"Hiç tarzım değil, hele sana trip atmak hiç"
"O kadar değerli değilsin yani diyorsun öyle mi?"
"Aynen öyle diyorum"
"Tamam" diyip kapattı
Odaya gidip çalışma masasının üzerinden dosyayı aldım ve tekrar indim aşağıya
10 dakikayı geçer geçmez adam gelmişti ve dosyayı aldıktan sonra gitmişti
Nazlı kendi odasındaydı, bende kendi odama gittim
Yatağa uzandım, sosyal medyada gezindim biraz
Arhan'dan mesaj gelmişti
Arhan: Karıcığım ben yeşil değil mavi dosyayı istedim
Siz: Sen bana rengini söylemedin
Arhan: Adam da akıl mı bıraktın
Siz: Ben ne yaptım?
Siz: Her şeyde beni suçlu
bulmakta üstüne yok
Arhan: 2 saat kaldı son, ve ben hâla işi bitirmedim
Arhan: Şuan ne kadar öfkeli olduğumu tahmin bile edemezsin doktor hanım, o yüzden bu gün kalsın, yarın yeniden devam edersin sınırları zorlamaya
Siz: Şirketin konumunu at
Siz: Geliyorum
Arhan: ?
Siz: Dosyayı istemedin mi?
Arhan: Gerek yok adamı yollarım tekrar verirsin o getirir
Siz: Geliyorum dedim
Arhan: *konum
Üzerimi değiştirip odadan çıktım
"Yenge nereye?"
"Şirkete gidiyorum"
"Tamam bakıyorum abimden ayrı kalamıyorsun"
"Sen ve soğuk espirilerin..."
Taksi çağırmıştım
Şirketin karşısında durduğunda indim
Kapıda güvenlik vardı. Problem yaşamak istemiyordum, o yüzden Arhan'ı aradım
"Hıı?" diye açtı telefonu. Bu kadar çabuk mu bıktı?
"Geldim ben şirketin kapısındayım"
"Oraya kadar gelebilmişsin şirkete neden girmiyorsun?"
"Çocuk muyum ben? Gelebilmişsin falan... her neyse işte güvenlik var kapıda problem yaşamak istemiyorum sen gel al beni"
"Başüstüne hanımağam hemen gelip alıyorum seni" dedi alayla
Yüzüne kapattım telefonu. Azıcık trip vardı sanki...
Ve bir dakika sonra bana doğru geliyordu...
Kapıdakı güvenlikler onu gördüğünde düğmelerini iliklediler
"Çıkıyor musunuz efendim?" diye sordu bir adam
"Hayır karımı almaya geldim"
Karım? Adımı bile söylemiyorsun lan ne karısı? diye saydırdım içimden
Bana yaklaştığında elimdeki dosyayı ona uzattım
Elimden aldı
"Konağı ele geçirdin, burayıda mı ele geçirmeye geldin?"
"Evet boşandığımızda seni donsuz bırakmak istiyorum"
Donup kaldı. Gözlerini iyice açıp yüzümü inceledi
"Boşandığımızda?"
"Evet sonsuza kadar böyle devam edemeyiz"
"Sen galiba töreyi anlamamışsın doktor hanım"
"Nasıl yani?"
"Diğer taraf ayrılmadan, ya da ölmeden berdel bozulamaz"
Gözlerimi iyice büyüttüm
O sırada elini belime koyarak beni şirkete doğru yönlendirdi
Ben bir şoku atlatmadan, diğer şok onun elini belime koyması oldu
Odasına kadar elini belimden çekmedi
Odaya girecekken ismimin seslenmesiyle ikimizde durduk ve arkaya döndük. Azra...
"Kader? Senin burada ne işin var? Hoş geldin"
"Hoş buldum" pek hoş bulmadım aslında...
Arhan kulağıma doğru eğildi
"Siz nereden tanışıyorsunuz?"
"Anlatırım" dedim. Şimdi kızın yanında kulak kulağa bir şeyler konuşmak pek uygun olmazdı
"Arhan bey ben istediğiniz dosyaları hazır ettim" dedi Azra
"Tamam asistanıma bırak" dedi ve daha sonra beni odaya yönlendirerek içeri geçti
Geçip kendi masası arkasındaki koltukta oturdu. Bende onun masasının önündeki tekli koltuklardan birinde oturdum
Bir şey ikram etmeyecek miydi?
"Ne içersin?" Sormayacak zannettim
"Kahve"
"Çok içiyorsun"
"Çok konuşuyorsundan çok içiyorsuna mı geçtik?"
"Senle uğraşamam şimdi doktor hanım"
"Ne güzel" dedim ve sırıttım
Arhan sekreterini arayıp kahve istemişti
Biraz sonra odaya bir kadın elinde kahvelerle girdi. Kahveleri masaya bıraktı ve 'afiyet olsun' diyip çıktı
Kahvemi içmeye başladım o sırada Arhan da kendi işine odaklanmıştı
Odada tur atmaya başladım
"Bir daha seni bu odaya alırsam..."
"Ne oldu ya? Ben ne yaptım?"
"Çok seslisin"
"Bıktım gerçekten bu bir haftada beni bıktırdın. Çok konuşuyorsun, çok seslisin, çok içiyorsun, çok çok çok bitmedi mi ya?"
"Sadece yarım saat sus..."
Kaşlarımı çattım. Bıkkınca nefes verdim, aynı şekilde o da.
Geçip koltukta oturdum. O yarım saat bir ömür gibi geldi ama sonunda bitmişti...
Ayağa kalktı, ceketini üzerine giydi. Bende onunla beraber kalktım
"Gidiyor muyuz?"
"Konağı mı özledin?"
Sorusunu cevapsız bıraktım. Şu sıralar benim için hiçbir yerin farkı yoktu, özlenecek bir yerde yoktu
Tekrar elini belime koyarak beni yönlendirdi
"Buna gerek yok?"
"Gerek var ki, yapıyorum"
"Gerök vor ky yöpyrum" dedim ağzımı bilmediğim şekillere sokarak
Kapıyı açmaya çalıştığımda izin vermedi . Kolumdan tutup kendine çekti ve sırtımı kapıya yasladı
Gözleri kızgın bir şekilde bakıyordu gözlerime. Bu kadar sinirlenecek ne vardı?
Yüzüme doğru yaklaştı
"Çok yanlış yapıyorsun doktor hanım"
Ve böylelikle yeni bir çok eklendi...çok konuşuyorsun, çok içiyorsun, çok seslisin ve çok yanlış yapıyorsun doktor hanım...
~~~
Bölüm sonu
Umarım beğenmişsinizdir
Lütfen vote ve yorum atmayı unutmayın♡