AKASYA

De peteichor_

33.4K 1.8K 476

"Bu çocuğu tanıdığımı hissediyordum. Çok yakından tanıdığımı... Sanki benim bu çocukla bir hikayem olacaktı v... Mais

~KARAKTER TANITIMI~
~KİTABIN KONUSU~
1.BÖLÜM: TANIDIKLIK HİSSİ
2.BÖLÜM: İKİ DEV
3.BÖLÜM: VEDA ÇİÇEĞİ
4.BÖLÜM: ARKADAŞIZ
5. BÖLÜM: İKİ YABANCI
6.BÖLÜM: TANIDIK DUYGULAR
7.BÖLÜM: MUCİZE
8.BÖLÜM: SALEP
9.BÖLÜM: İKİNCİ BİR SON
10.BÖLÜM:SARHOŞ
11.BÖLÜM: KÜÇÜK KIZ
12.BÖLÜM: UÇURUM
14. BÖLÜM: KORKU
15.BÖLÜM: SESSİZLİK
16.BÖLÜM: KAZA
17. BÖLÜM: KOMA
18.BÖLÜM: DOĞUM GÜNÜ
19.BÖLÜM: BİLİNMEYEN NUMARA
20.BÖLÜM: MUTLULUK
21.BÖLÜM: LAL'İN KALBİ
22.BÖLÜM: KAMP
23. BÖLÜM: ANNEMİZ
🌸DUYURU🌸
24.BÖLÜM: "MAŞA VE KOCA AYI"
25. BÖLÜM: SEVGİLİ KENDİM
26.BÖLÜM: SONSUZ MUTLULUK
27.BÖLÜM: DOSTLUK
28.BÖLÜM: MEZUNİYET
29.BÖLÜM: BARIŞ'N LAL'i
30.BÖLÜM: FİNAL
VEDA

13.BÖLÜM: KONSER

886 44 19
De peteichor_

"Tıpkı insanlar  gibi şarkılarda canlıydı hatta insanlardan bile daha canlıydı şarkılar. Daha duygululardı, derinlerdi . İnsanların dudaklarından dökemedikleri şarkılar sayesinde dökülüyordu."

13.BÖLÜM: KONSER

"Burada çok mutlu olacaksın güzelim. Seni sık sık görmeye geleceğiz."

Buruk bir tebessüm dudaklarımda beliriverdi. Poyraz'la tam bir haftadır durmaksızın, Işık'ın hastanenin merkezine yatışı için uğraşıyorduk. Bunca uğraşın sonucu, Işık'ı merkezin en güzel, en renkli odalarından birine yatırmıştık. Masrafların bir kısmını annem ve babama telefonda durumu anlatarak onlar sayesinde çözmüştüm. Geri kalan kısmını da Poyraz halletmişti. Bu küçük kız burada çok mutlu, sağlıklı olacaktı, emindim buna.

"Evimi çok özleyeceğim Akasya abla."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Yetimhaneden evim diye bahsettiğinde kalbimde tuhaf bir ağrı hissi oluşuyordu. Bu ağrı hissi ya orada olmamın acısından yada oradan ayrılmamın acısından oluşuyordu.

"Evine sağlıklı bir şekilde döneceksin birtanem. Söz veriyorum."

Işık gülümseyerek belime sarıldı.

"Söz mü?"

"Söz güzelim..."

Işık'ın güzel sarı saçlarını koklayarak öptüm ve Işık'dan ayrılarak yatakta duran çantamı aldım.

"Ben şimdi gidiyorum Işık'ım ama söz en kısa zamanda yeniden geleceğim."

Işık minik başını salladığında yeniden sıkıca sarıldım Işık'ın güçsüz bedenine. Sarı saçları ellerime karışırken çok geçmeden Işık'dan ayrıldım ve kapıya yöneldim.

"Hoşça kal bebeğim."

"Hoşça kal abla."

Gözlerim dolu dolu odadan ayrılırken gözümden bir damla yaş yanağımdan usulca süzülmeye başladı. Işık bana ilk defa Akasya abla yerine abla demişti. Sadece abla demişti... yüzümdeki buruk gülümsemeyle merkezin kapısına ilerlerken çalan telefonum dikkatimi dağıtmıştı. Gözlerim ısrarla çalan telefonumu bulurken hızla telefonu açıp kulakıma götürdüm. Arayan Poyraz'dı.

"Akasya'm."

Gözlerim dolu doluyken gülümsedim.

"Poyraz..."

"Çıktın mı güzelim?"

Poyraz buraya geleceğimi biliyordu ancak Sinan'ın yanında kalmak istemişti. Sinan Işık'ın gidişini pek anlayışla karşılamamıştı. Onu en iyi Poyraz anlardı.

"Çıktım. Sen çıktın mı?"

Poyraz nefesini dışarı verdi hızla.

"Çıktım... Sinan'ın bu hali dayanılmaz Akasya. Tıpkı benim gibi..."

"Onlar birbirlerini görebilecek Poyraz üzme kendini. Her fırsatta Işık'ı görmeye bizde geleceğiz."

Poyraz'ın telefonun diğer ucunda gülümsediğini hissediyordum. Bu hissin tarifi yoktu. Görmüyorum, bilmiyordum ama hissediyordum gülümsediğini.

"Bu akşam konser var güzelim, biliyorsun. Akşam kaçta alayım seni?"

"Altı gibi olur. Alp'i de alır mıyız?"

Poyraz'la konuşurken bir yandan da Hastanenin taksi durağına adımlıyordum.

"Konuştum ben Alp'le güzelim. Ona da altı gibi sizde olmasını söylerim."

Gülümseyerek sıradaki taksiye bindim.

"Tamam öyleyse, akşam görüşürüz."

"Görüşürüz güzelim."

Telefonu kapatıp cebime bıraktığımda gözlerim beklentiyle dikiz aynasından yüzüme bakan taksiciyi buldu. Kısaca evimin adresini verdikten sonra arkamı yaslanıp yirmi dakikalık yolun bitmesini diledim. Işık'ı o hastanede bırakmak Sinan İçin olduğu kadar benim içinde oldukça zor olmuştu. Belkide onlar bizim gibi bir bilinmezlik içinde ayrılmamıştı ama daha büyük bir bilinmezlik içindelerdi. Işık her an ölebilir ve Sinan Işık'ı sonsuza kadar kaydedebilirdi. Bu düşünce göğüs kafesimin kalbime batmasını sağlıyordu. Kalp ağrısı tam da buydu.

"Geldik hanımefendi."

Taksicinin endişeli bakışlarını üzerimde hissettiğimde hızla Taksiciye döndüm.

"Buyrun."

Taksi metrede yazan tutarı taksiciye uzatarak taksiden ayrıldım. Sıcağa alışmış bedenime vuran rüzgar titrememi sağlarken hızla eve yürümeye başladım. Ocak aynın ortalarına geliyorduk. Kış tam anlamıyla kendini belli ediyordu. Bugün ise kış aylarının ara ara güzele dönük günlerinden biriydi. Pek hasta edecek bir hava olmasada kalın giyinilmezse soğuk alınacak bir hava hakimdi. Gözlerim bahçe kapımıza yaslanmış bedeni bulduğunda kaşlarım çatıldı. Demir denen çocuk siyah kapüşonu içinde gözlerini bir yere sabitlemiş duruyordu duvarın kenarında.

"Sen..."

Demir'in gözleri üzerimde gezindiğinde dudakları rahatsız edici bir şekilde yukarı kıvrılmıştı.

"Akasya."

Boğazımı hafifçe temizledim.

"Asya."

Demir yaslandığı duvardan ayrılarak önümde durdu kocaman cüssesiyle.

"Pekala, Asya. Nasıl olduğunu merak ettim."

Rahatsızca yerimde kıpırdandım.

"Evimi nasıl buldun?"

Demir hafifçe kıkırdadı. Gözlerini etrafta gezdirdikten sonra yeniden gözlerimle buluşturdu dudakları yukarı kıvrılırken.

"Güzelmiş, beğendim."

Sinirle bir adım geriye gittim.

"Sorduğum soru gayet açık Demir. Evimi neden buldun? Neden buradasın?"

Demir aramızda bıraktığım mesafeyi bir adımda kapattı.

"Sorduğun sorulardan birinin cevabını verdim, nasıl olduğunu görmek için geldim. Diğer soru da sır."

Konuşmasının sonlarına doğru göz kırptığında kaşlarım istemsizce daha da çatılmıştı.

"Benden uzak dur Demir."

Demir yeniden aramızdaki mesafeyi kapattı ve bir elini saçlarıma uzattı. Hızla yüzümü çevirdim.

"Dokunma bana!"

"Belki şimdi dokunmam seni rahatsız ediyor Akasya ama gün gelecek sana dokunmam için yalvaracaksın. Poyraz seni hak etmiyor."

Hızla kapıya yöneldim Demir'e çarparak geçtim yanından.

"Hoşça kal Akasya!"

Kapının önüne ulaştığımda Demir'in rahatsız edici sesi tekrar yankılandı boş bahçede. Başımı iki yana sallayıp açtığım kapıdan içeri girdim. Az önce ne yaşadığımı hala algılamakta güçlük çekiyordum. Demir evimi bulmuş, yetmezmiş gibi bana dokunmaya kalkmıştı. Sinirle anahtarı yere fırlatarak merdivenleri adımladım. Odama ulaştığımda kıyafetlerimden kurtularak bedenimi ılık suyla buluşturmak İçin duşa adımladım. Ilık su bedenimden kayıp giderken Demir'in rahatsız edici sesi yeniden kulaklarımı buldu. "Belki şimdi dokunmam seni rahatsız ediyor Akasya ama gün gelecek sana dokunmam için yalvaracaksın." Başımı iki yana salladığımda suyun ısısını arttırdım. "Poyraz seni hak etmiyor." Suyun ısısını biraz daha arttırdığımda tenimdeki yanma hissiyle hızla suyu kapattım. Ne yapıyorsun sen Akasya! Hızla başımı iki yana sallayarak yeniden ılık suyu açtım ve duşumu hızla tamamladım. Duştan çıktığımda gözlerim saati buldu. Poyraz'ın gelmesine yalnızca bir saat kalmıştı. Dolaptan çıkarttığım gece mavisi triko elbiseyi üzerime giydim. Altıma giydiğim kalın kilotlu çoraplar sayesinde üşümeyeceğime inanarak ayağıma kısa topuklu bir bot giydim. Sadece saçım ve hafif bir makyajım kalmıştı. Saçlarımı da çok geçmeden kurutup maşaladığımda son olarak yüzüm kalmıştı. Rimel, ruj ve biraz kapatıcıyla makyajımı tamamlayarak aynada kendimi süzdüm. Gayet abartısız ve şık görünüyordum. Gülümseyerek aynaya baktığımda çalan kapıyla montumu ve çantamı alarak odamdan ayrıldım. Poyraz gelmiş olmalıydı. Kapıya ulaştığımda tam da tahmin ettiğim gibi Alp ve Poyraz kapıda duruyorlardı. Poyraz her zamanki siyah deri ceketi, pantolonu ve siyah gömleğiyle karşımda duruyordu. Her zamanki gibi siyahlara bürünmüştü. Yanında ise kot pantolonu ve kot ceketiyle mavinin güzel tonlarını gözler önüne seren, Poyraz'a nazaran renk saçan Alp duruyordu.

"Kız, fıstık! Yine yakıyorsun ortalığı."

Alp burnumu parmaklarının arasına alıp sıkmaya başladığında gülerek yüzümü geri çektim.

"Alp!"

"Çok güzel olmuşsun Akasya'm"

Alp dudaklarını birbirine bastırarak imayla Poyraz ve beni süzmeye başladı.

"Neyse! Ben arabada bekleyeyim sizde rahat rahat cilveleşin."

Alp arabaya ilerlen kocaman olmuş gözlerle Alp'in arkasından bakıyordum. Bu kadar açık sözlü olmak zorunda mıydı?! Utançtan kıpkırmızı olduğuna emin olduğum yüzüm Poyraz'ın gözleriyle buluştu. Poyraz gülmemek için direnirken daha fazla yüzüne bakamayacağımı anlayıp hızla kollarımı Poyraz'ın boynuna doladım. Böylece domatesten farksız yüzümü göremeyecekti.

"Gülme Poyraz!"

"Ama komik."

Sinirle Poyraz'dan ayrıldım

"Sus Poyraz ya gidelim hadi."

Poyraz elimi elinin içine alarak sıkıca tuttu. Hiç bırakmak istemezcesine.

"Gidelim."

Kapıyı kapatarak arabaya ilerlediğimizde Alp'in arka koltuğa oturmasını memnuniyetle karşılayarak her zamanki gibi sağ koltukta yerimi aldım. Gözlerimi cama çevirdim. Aklıma yine Demir denen çocuk geldiğinde yerimde rahasızca kıpırdandım.

"Güzelim?"

Poyraz'ın ilgi dolu sesiyle yüzüme iliştirdiğim sıcak gülümsememle Poyraz'a döndüm.

"Efendim?"

Poyraz gözleri yoldayken dudaklarını araladı.

"Bir sorun yok değil mi?"

Hızla başımı iki yana salladım.

"Yok tabii."

Poyraz dudaklarını birbirine bastırırken başını salladı usulca. Çok geçmeden tanıdık yollardan ulaştığımız okulun önünde durduk. Aklıma Birce ve Lal geldiğinde Alp'e döndüm.

"Birce ve Lal nerede Alp?"

Alp bir eli kapıya giderken hızla sorumu yanıtladı.

"Barışla gelecekler."

Anladım dercesine başımı salladığımda hep birlikte arabadan inmiş okulumuzun geniş bahçesine ilerlemeye başlamıştık. Elimde hissettim sıcak ve tanıdık elle gülümsedim.

"Pera'nın ilk hangi şarkısını dinlemiştin?"

Poyraz'ın meraklı sorusuyla imayla gözlerimi Poyraz'ın gözleriyle buluşturdum. Pera'nın dinlediğim ilk şarkısı sensiz bendi Dinlediğim her an aklımda canlanan gözler beş yaşında o çocuğun gözleriydi.

"Sensiz ben. Sen Pera'nın ilk hangi şarkısını dinledin?"

Poyraz gözleri gözlerimden ayrılmazken dudaklarına iliştirdiği buruk tebessümle araladı biçimli dudaklarını.

"Seni kaybettiğimde."

Dudaklarımı birbirine bastırdım. Poyraz'la sessiz bakışmamızı sürdürüyorduk ısrarla. Poyraz gözlerime sanki içimi okumak istercesine bakıyordu. O an söylemek istedim.

"Çifte kumrular gelin hadi konsere beş dakika kaldı!"

Gözlerim ileride bize seslenen Alp'i bulduğunda yalnız olmadığını fark ederek yüzümde oluşan kocaman gülümsemeyle el salladım.

"Geliyoruz!"

Bir anda değişen ruh halimle Poyraz'ı hevesle bizi bekleyen arkadaşlarımızın yanına çekiştirmeye başladım.

"Hoş geldin fıstığım."

Lal kollarını bedenime doladığında bende hızla kollarımı Lal'e dolamıştım sevgiyle.

"Hoş buldum!"

"Hoş geldiniz, kardeşim."

Barış'ın Poyraz'a dostça uzattığı elle gururla gözlerimi Barış'a çevirdim. İç sesim Barış'a övgüler yağdırırken gözlerim duyguyla dolmuştu. Sanırım artık mutlu olma vakti gelmişti ha? Bir yanımda Poyraz diğer yanımda Alp, Birce, Barış ve Lal sahnenin önlerine yaklaşıp heyecanla sahneyi Pera'nın doldurmasını beklemeye başlamıştık. Çok değil, on dakikanın sonunda kopan büyük alkışla gözlerim sahneyi buldu. Pera tüm asaletiyle sahneyi doldurmuştu. Arkalarında kocaman orkestra, kulaklarımızı sesleriyle doldurmaya hazırlanıyorlardı.

"Hazır mısın, Çilli Çiçek?"

Poyraz Çilli Çiçek dediğinde kulaklarıma yıllar önce Poyraz'la yaşadıklarım dolmuştu.

"Senin adın Akasya yerine Çilli olmalıymış!"

Kollarımı birbirine bağladım. Çilli çirkin bir isimdi ve ben ismimin çilli olmasını istemiyordum.

"Hayır! Çilli ismi çok kötü. Ben çillerimden nefret ederim!"

Poyraz omuz silkti.

"Ama çok güzel... En azından Çilli Çiçek olsun adın. Hem Akasya çiçekti değil mi? Nolur Akasya!"

Kaşlarım çatılmıştı. Ben ismimi seviyordum, çillerimi sevmiyordum! Hem Poyraz'ın kahverengi gözleri o kadar açık renkti ki tıpkı bala benziyordu. Öyleyse o da Bal göz olmalıydı.

"Seninde gözlerin bala benziyor! O zaman sende Bal göz ol!"

"Anlaştık Çilli Çiçek."

Poyraz'ın uzattığı eline elimi uzatarak sıktım hafifçe.

"Anlaştık bal göz."

Gözlerim dolu doluyken bir anda sahneyi kırmızı bir ışık sardı ve Pera grubunun solisti, Gökhan Mandır mikrofona yaklaşıp dudaklarını araladı.

"Ne kâğıt kalemsiz olmayı bilir
Ne de ben sensiz kalmayı."

Tanıdık şarkı kulaklarımı doldururken gözlerimde bu anı bekler gibi dolu dolu olmuştu. Konseri bu şarkının başlatması hayatın bir cilvesi gibiydi. Gözlerim önce Birce ve Alp'İ buldu. Birce Alp'in kolunun altında Alp'le hafifçe sallanıyordu. Barış duvar misali sahneye bakıyordu.

"Neden bir dert biter, diğeri gelir?
Ateştir bu, iyi bilir yakmayı."

Lal'in gözleri ise Barış'ın üzerinde beklentiyle geziyordu. Poyraz kollarını arkadaysan belime sararak çenesini omzuma yaslamıştı. Huzurla gözlerimi kapatarak kendimi Müziğin güzel melodisine, burnuma dolan tanıdık kokuya bıraktım.

"Kuşları anladım da Senin kanatların yok, nasıl uçtun da gittin?"

Kulaklarıma o an bir ses daha doldu. Poyraz'ın kısık sesi.

"Nasıl uçtun da gittin?"

Poyraz bunu şarkıyı tekrar eder gibi değilde sorar gibi söylemişti. Sanki beni nasıl bırakıp gittin der gibiydi. Ses tonunda gizli bir sitem yatıyordu.

"Kırık cam misali hatalarım acıtır
Seni böyle mi kaybettim? Bul beni, kaybolmuşum."

Poyrazdan ayrılıp kollarımı bu kez Poyraz'ın boynuna dolayarak kulaklarına yaklaştım. Sesim fısıltıdan farksızdı.

"Bul beni kaybolmuşum."

Bu kez sesinde sitem olan bendim. Bulmasını söylüyordum. Beni bulmasını söylüyordum...

"İzim silinmiş, dilim suskun, susmuşum
Bak bana, mahvolmuşum."

Bedenlerimiz ayrılmazken yeniden Poyraz'ın kısık sesi kulaklarıma ulaştı.

"Bak bana, mahvolmuşum."

"Senden kendimi almayı unutmuşum."

Gözümden akan bir damla yaş Poyraz'ın omzuna ulaşırken dudaklarımı araladım, özlemle....

"Senden kendimi almayı unutmuşum."

Şarkı tamamlanana kadar sadece sıkıca sarılmıştık. Birbirimize dile getiremediğimiz duyguları bu şarkıyla sunmuştuk birbirimize. Büyük bir alkış koparken Poyraz'dan bedenimi ayırıp alkışlamaya başladım, gözlerimden süzülen göz yaşlarımla. Bu alkış sadece Pera için değildi. Bu alkış bizim içindi de. Biz şarkıya eşlik etmemiştik, biz şarkının kalbine ulaşmıştık. Evet arkadaşlar şarkılarında kalbi vardı. Tıpkı insanlar  gibi şarkılarda canlıydı hatta insanlardan bile daha canlıydı şarkılar. Daha duygululardı, derinlerdi . İnsanların dudaklarından dökemedikleri şarkılar sayesinde dökülüyordu. Tıpkı şimdi olduğu gibi.

***

Çalan bir kaç Pera şarkısının ardından kulaklarıma dolan şarkı dakikalar sonra yeniden gözlerimin dolmasına sebep oldu. Poyraz bir şey söylememe fırsat vermeden alnını alnıma yaslayarak ellerini belime yerleştirdi. Poyraz'a ayak uydurarak ellerimi Poyraz'ın omuzlarına çıkarttım ve Gözlerimi usulca kapattım. Pera bu kezde kalbimize dokunan o şarkıyı çalmaya başlamıştı, Seni kaybettiğimde şarkısını...

"Sensiz geçen her bir dakikam, her bir saniyem Ne kadar ağır, ne kadarda yavaş."

Kulaklarıma dolan sesin tek sahibi Pera değildi. Poyraz'ın fısıltısıydı aynı zamanda.

"Seninleyken oysa akıp giderdi su gibi
Zamana gücüm yetmezdi neydi bu telaş?"

Göz yaşlarım yanaklarımdan süzülürken Poyraz'ın da ağladığı ses tonundan açıkça ele veriyordu onu.

"Dünyayı versen neye yarar sen yoksan? Yolları neyleyim seni getirmiyorsa?"

Artık kulaklarım sadece Poyraz'ın fısıltısını duyuyor gibiydi. Geri kalan tüm seslere sağır olmuş gibi... sanki şu an ne sahnedeki Pera nede şarkısına eşlik eden kalabalık vardı. Şu an sadece Poyraz, ben ve Poyraz'ın fısıltıları vardı.

"Yanımda uyusan neye yarar sevmiyorsan? Gündüzü neyleyim, güneşim sende kaldıysa?"

Giderek hızlanan göz yaşlarım umrumda bile değildi o an. Bedenim tüm duyguları aynı anda yaşıyordu.

"Seni kaybettiğimde gördüm
Bülbülü susturan yas, gülümü de soldurdu Seni kaybettiğimde gördüm
Bu nasıl bir acıdır öldüm, öldüm..."

Poyraz son sözlerini tıpkı gerçekten ölmüş gibi söylemişti. Öyle içten, öyle çaresiz...

"Sensiz olduğum her bir yer, her bir sokak yabancı, Issız sanki terkedilmiş."

Poyraz burnunu çekmişti fısıltıları arasında. Ağlıyordu, hüngür hüngür ağlıyordu.

"Yapayalnız kalınca anlıyor insan
Dudaklarda sözler çıkmaz olup mühürlenmiş."

Gözlerimi usulca açtığımda Poyraz daha fazla devam edememişti şarkıya. Gücü çekilmiş gibiydi. Alınlarımız birbirinden ayrılırken Poyraz göz yaşları arasında gülümseyerek dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Şok olmuş bedenimle etraftaki kimseyi umursamadan karşılık verdim Poyraz'ın duygu dolu öpücüğüne. Poyraz'la birden çok öpüşmüştük ve eksiksiz her öpüşmemiz duygularla harmanlanmıştı. Hiç bir öpüşmemizde en ufak bir sıradanlık yoktu. Dudaklarımız birbirinden ayrılırken şarkı bitmiş, alkışlar yükselmişti. Gözlerim Alp Lal ve Birce'ye kaydığında onlarında alkışladığını fark ettim. Tek fark, herkes sahneye bakarak alkışlarken onlarında bakışları bizdeydi. Gözleri dolu dolu, gururla bizi alkışlıyorlardı. Barış'ın gözleri yerdeydi ancak bedeni diğerleri gibi bize dönüktü. O gece unutulmaz bir konser olmuştu. Hiç bir sorun çıkmamıştı havanın soğukluğu bile o sıcacık anları soğutmaya yetmemişti. Poyraz'la konserde tüm duygularımızı dudaklarımızdan serbestçe akıtmıştık. Bunu şarkılarla yapmıştık. Şimdi ise gecenin bir saati tavanı izlerken bir kaç saat önceki konseri düşünüyordum. Poyraz evine gitmeyi reddedip bu kez misafir odasında yatmıştı. Düşüncelerim ve yorgunluğum beni uykunun derinliklerine çekerken pes ederek gözlerimi kapattım.

***

"Akasya'm? Uyan güzelim."

Gülümseyerek gözlerimi açtım. İlk defa erkenden uyandığım bir sabaha gülümsüyordum. Bugün tarih atılacak türden bir gündü.

"Günaydın..."

Sesim Poyraz'a ulaşırken Poyraz'ın dudakları yukarı kıvrıldı. Yatağıma ulaştığında kenarına usulca oturarak ellerini saçlarımda gezdirmeye başladı.

"Evet, şimdi aydı."

Yerimden usulca doğruldum.

"Formundasın sabah sabah."

"Tabii güzelim. Konu sensen her zaman."

Poyraz göz kırptığında gülümseyerek gözlerimi devirdim ve yataktan kalkarak dolabıma yöneldim.

"Hazırlanıp gelirim."

"Çıkayım mı?"

Poyrazın beklentili sorusuyla tek kaşımı havaya kaldırdım.

"Giyineceğim ya hani."

Poyraz tamda şimdi gözlerime beş yaşındaki Poyraz gibi bakıyordu.

"Gözlerimi kapatsam?"

"Poyraz!"

Poyraz pes ederek ayaklandığında yeniden dolaba döndüm.

"Çıkıyorum bak."

Poyraz'ın hala beklentili olması kahkaha atma isteği uyandırıyordu. Ciddiyetimi korumak için verdiğim insan üssü çabayla Poyraz'a döndüm.

"Bekliyorum."

"Kararlısın yani?"

Dolaptan ayrılarak kapıya ilerledim. İlla kovacaktık değil mi? Laftan anlamaz çocuk!

"Hadi canım. hadi."

Poyraz'ı odadan çıkartıp arından kapanan kapıya yaslandığımda yüzümde kocaman bir gülümseme vardı. Kabul etmeliyim ki güne oldukça güzel başlamıştım. Çok geçmeden üzerimi giyinerek gereken eşyalarımı aldığımda aşağı inmiştim. Poyraz'la kısa bir kahvaltının arından hızla evden çıkmıştık.

"Alp'i de alalım mı?"

"Alırız güzelim."

Poyraz anlayışla gülümserken arabayı tanıdık motor sesi doldurmuştu. Alp'in kapısına gelmemiz çok sürmemişti.

"Günaydın!"

Alp'in sabaha göre fazla enerjik çıkan sesiyle gülümseyerek başımı hafifçe arka koltukta yayılan Alp'e çevirdim.

"Günaydın."

"Günaydın, kardeşim."

Poyraz'ın da gözleri dikiz aynasından Alp'e ulaşırken samimice günaydın demişti. Poyraz'ın bu kadar kısa zaman içinde arkadaşlarımı benimsemesi oldukça hoşuma gitmişti. Artık Poyraz hayatıma tam anlamıyla bir kez daha girmişti. Okulun bahçesine ulaştığımızda gözüm etrafta gezindi. Lal ve Birce okulun kapısında bize el sallıyorlardı. Gülümseyerek elimi havaya kaldırdım. Yanlarına ulaşmamız çok sürmemişti.

"Günaydın!"

Birce neşeyle kollarını bedenime sardı anlaşılan keyfi yerine gelmişti.

"Günaydın güzelim."

Birce'den ayrılarak. Bu kez Lal'e sardım kollarımı.

"Sana da günaydın sarı civciv."

Lal'de kollarını sıkıca bedenime sarmıştı. Çok geçmeden selamlaşma Faslını Atlatıp sınıfa çıkmıştık. Sıkıcı geçen bir kaç ders sonunda öğle arasına ulaşmıştık. Gözlerim yanımda başını sıraya yaslamış uyuyan Poyraz'a kaydı. Öyle huzurlu uyuyordu ki uyandırmak gelmemişti içimden. Bir kahvenin üzerimdeki ağırlığı alacağına inanarak yerimden kalktım.

"Kahve almaya gideceğim. Bir şey istiyor musunuz?"

Birce ve Alp'in bakışları sesimle gözlerimi bulmuştu. İkisinide aynı anda başını iki yana salladı.

"Geleyim mi seninle?"

Alp'in sorusuyla hızla başımı iki yana salladım.

"Yok, hemen gelirim."

Alp başını salladığımda hızla sınıftan çıktım. Okul koridorlarında usulca ilerlerken bedenime çarpan sert bedenle dengemi kaybettim ve bedenim yerle buluştu.

"Özür dilerim."

Önüme uzatılan elle ağzım şaşkınlıkla açıldı. Çarptığım iri cüsse ve önümde uzatılan el Demir'e aitti. Demir'in elini es geçerek şaşkın bakışlarla ayağa kalktığımda Nutkum tutulmuşçasına baktım Demir'in endişeli gözlerine.

"Demir? Ne işin var burada?"

"Sadece yeni okuluma geldim. Bana beş dakikanı ayırır mısın? Sadece kendimi sana açılmak istiyorum."

Demir öyle anlayışlı öyle şefkatli bakıyordu ki neredeyse haline üzülecektim. Tabii Poyraz'a yaşattıklarını bilmeseydim.

"Açıklanacak bir şey yok Demir."

"Akasya, lütfen... Ben kötü biri değilim. Yemin ederim değilim."

Demir'in gözleri dolduğunda şaşkınlığım biraz daha artmıştı. Demir Ya gerçek bir oyuncuydu Ya da gerçekten üzgündü. Oldukça üzgündü.

"Neyi açıklamak istiyorsun?"

"Ben-"

Tam o an bir elin beni çekmesi ve aynı elin karşımda dolu gözlerle gözlerime bakan Demir'i yumruklaması bir oldu.

"Sana Akasya'dan uzak duracaksın demedim mi lan!?"

Bir yumruk daha.

"Sen kimsin lan?!"

Bir yumruk daha. Herkesin gözleri yerde Demir'i yumruklayan Poyraz'daydı.

"Seni öldürürüm!"

Ellerim ağzımı kapatırken göz yaşlarım yanaklarımdan süzülüyordu. Ayaklarım ne ileri nede geri adım atmama engel oluyordu. Poyraz daha önce görmediğim bir Poyraz'dı. Gözlerinde daha önce görmediğim bir öfke vardı. Demir'e öldürürüm derken gerçekten söylediğini kanıtlamak istercesine vuruyordu. Demir'in yüzünü dağıttığı halde yumruklarını kesmemişti. Baygın olduğu halde yumruklamaya devam ediyordu yüzü kanlar içinde kalmış Demir'i. En sonunda Alp'in kolları Poyraz'ın öfkeden deliyle dönmüş bedenini sarmıştı sıkıca. Poyraz hala bağrıyor ve Demir'e saldırmaya çalışıyordu. Demir yerde baygın vaziyette yatıyordu. Poyraz'ın gözleri vahşet saçıyordu. Ben bugün, burada aşık olduğum çocuktan korkmuştum. Hayatımda yaşadığım en dehşet verici duygu bu olmalıydı. İnsan sevdiği insandan korkar mıydı? Aşkından korkar mıydı? Ben korkmuştum. Ürkek gözlerim Poyraz'ın vahşet saçan gözleriyle buluştu. Poyraz yeni yeni kedine geliyor gibiydi. Yüzünü kırıştıran çatık kaşları gevşekten Alp yavaşça bıraktı Poyraz'ın bedenini. Yanıma adımladı Poyraz. Bir adım geriye attım. Bedenime şok dalgası yayılmıştı. Etrafta konuşulan sesleri bile duymuyordum. Bir adım daha attı Poyraz ürkek bedenime. Bir adım daha geri attım kaçmak istercesine.

"A-Akasya?"

Poyraz'ın ses tonu bile farklı gelmişti kulaklarıma. Bir elimi havaya kaldırdım göz yaşlarım gözlerimi terk ederken. Havaya kaldırdığım elim zangır zangır titriyordu.

"Yaklaşma bana."

Fısıltım Poyraz'a ulaşmış olacak ki Poyraz bir adım daha atamadı. Yerinde kaldı. Etrafına baktı bir süre anlamaya çalışıyordu olanları. Koluma dokunan elle aniden yerimden sıçradım. Hala şoktaydım.

"Asya? İyi misin?"

Barış'ın endişeli sesi kulaklarıma dolarken başımı iki yana salladım. Tüm bedenim titriyordu. Göz yaşlarım donmuş gibiydi.

"Gitmek istiyorum."

Sesim bile güçsüzdü. Fısıltıdan fazlası değildi.

"Gidelim."

Barış'ın net çıkan sesiyle belimde elini hissetmem bir oldu. Verdiği destekle koridorda usulca ilerliyordum. Poyraz'ın saçları gibi dağılmış bedeni, elinden akan kanlar, ardımızdan bakmayı sürdürdü bir süre. Sonra geldi o çaresiz sesi.

"Gitme Akasya."

Başımı hafifçe yana çevirdim. Poyraz'a bakacak gücü bulamadım. Ne kalbimde ne de gözlerimde.

"Barış..."

Barış bu anı bekler gibi yeniden destek verdi belimden. Birlikte okulun çıkışına kadar yürüdük. Kapıdaki ambulans olanları yeniden hatırlamama sebep olurken ağlamam şiddetlendi. Barış'ın omzundan destek aldığımda Barış telaşla belimi daha sıkı sardı.

"Asya! İyi misin? Güzelim kendine gel!"

Gelemiyordum. Poyraz'dan giderken nasıl kendime gelebilirdim. Poyraz zaten ben değil miydi? Barış sıkıntıyla nefesini dışarı verip neredeyse yerle buluşacak olan bedenimi kolları arasına alarak hızla arabasına ilerledi. Poyraz'ın dehşeti vadeden gözleri bir türlü silinmiyordu gözlerimden. Bugün bambaşka bir Poyraz tanımıştım. Acımasız, öfkeli, ruhsuz... Güne başladığım kahverengi, bala çalan gözler şimdi kapkara olmuştu. Gözlerimi usulca kapattım, bugünü, o anı sonsuza kadar unutmayı dilerlerken.

BÖLÜM SONU
_____________________________

DEMİR SOYTÜRK

Selam! Yeni bölüm karşınızda. Oldukça uzun bir bölüm yazmaya çalıştım umarım hoşunuza gider keyifli okumalar. 2024'ün ilk bölümü...🥹🥺❤️

Yayınlanma Tarihi: 03.12.2023

WhatsApp'ta Yağmur / Petrichor🦋 kanalını takip edin: https://whatsapp.com/channel/0029VaEbQO79cDDVUw06iy0e

Eğer bu linkten ulaşamazsanız İnstagram hesabımdaki attığım hikaye de de link var aynı zamanda mesajda atabilirsiniz💙

TikTok: petrichor0_1
İnstagram: peteichor_0

Arkadaşlar  TikTok ve İnstagram hesabımda kitap hakkında videolar paylaşıyorum bilginize
_____________________________

Continue lendo

Você também vai gostar

KARMAŞIK De ✮⋆˙

Literatura Feminina

548K 34.8K 12
Melis, annesinin kaderini yaşayan bir genç kızdı. Babası ve abisi tarafından evin hizmetlisi gibi görülür ve onlar için para kaynağı olmaktan ileri g...
711K 44.1K 49
GERÇEK AİLE KURGUSU İlk kitabım olduğu için yazım yanlışları ve mantık hataları olabilir. *13.11.2023*
BİR KİBRİT YAK +18 De ~ZS~

Literatura Feminina

785K 35.7K 27
Not: Kitapta +18 unsurlar mevcuttur.. ........................................ ~ZS~....................................... Kına yakmak kendini adama...
1.5M 35K 44
Tam sınıftan çıkıcaktım ki gelen sesle dikildim kaldım."sen kal ada yapamadığın son soruya bakalım" OLUR OLUR HOCAM BAKALIM. Dırırııırıırıfırı Canı...