BATAKLIK

By gizemoslu

517K 23.1K 2.6K

Kişinin kalbinde duyguya dair hiçbir şey kalmamışsa bedenin varlığı anlamsızdı. Önce kalbe dokunmadan direk t... More

BATAKLIK - Kiralık Katil Serisi
1. Bölüm ''Sessizliğe İlk Adım''
2. Bölüm ''Siyah''
3. Bölüm ''Yalnız''
4. Bölüm ''İlk''
5. Bölüm ''Silah''
6. Bölüm ''Gözyaşı ''
7. Bölüm ''Korku''
8. Bölüm ''Tek''
9. Bölüm ''Ölüm''
10. Bölüm ''Vur''
12. Bölüm ''Zirve''
13. Bölüm ''Emir''
14. Bölüm ''Gerçekler''
Çok çok önemli duyuru.
15. Bölüm ''Araf''
Duyuru
16. Bölüm ''Veda Busesi''
17. Bölüm ''Boşluk''
18. Bölüm - ALINTI
18. Bölüm ''Teklif''
19. Bölüm ''Karar''
20. Bölüm ''Güven''
Minnoş Bir İmza Günü Duyurusu
21. Bölüm ''Savaş''
YENİ İSİM - BATAKLIK
22. Bölüm ''Huzur''
23. Bölüm ''Ten''
24. Bölüm ''Tutsak''
25. Bölüm ''Yangın''
26. Bölüm ''Kan''
27. Bölüm ''Kuşatma''
28. Bölüm ''Katran''
29. Bölüm ''Bataklık''

11. Bölüm ''İpucu''

14.8K 886 83
By gizemoslu

Bölümü; AloneAngel01'e ithaf ediyorum. Ayrıca;

pnr-pnr , ZeyneppKy , tsbeyzaa , zackmybae ve aphrodiiteee adlı kullanıcılara da yorumlarından dolayı sonsuz sonsuz teşekkürler.

Ama teşekkürlerin en özeli neredeyse 12 yıllık arkadaşım olan ve bu hikayenin kahramanlarından biri olan Elif'e (Heyfilozof) gidiyor tabii ki. (utandım neden bilmiyorum)

11. BÖLÜM ''İpucu''

Soy adını dahi bilmediğim bir insanın parmakları arasında olan yaşamıma, son dakikalarında nasıl bir tutum sergilemeliydim bilmiyordum. Her şey buğulu bir camın içinde ilerliyordu ve benim elimde avucumda o buğuyu yok etmek adına hiçbir materyal barınmıyor olması çok daha acı vericiydi.

Beynimin içinde susmak bilmeyen acı dolu çığlıklar vardı, ellerimde korkuyor oluşumun bir öznesi, durduramadığım sarsıntılar ve tam şu an da dolmasını istemediğim gözlerim...

Ağlamak üzere oluşumu biraz da olsa kontrol altında tutabiliyordum fakat ellerim titremekten geriye gidemiyordu. O silahı Adnan abi denen herife uzatırken aklımdan neler geçiyordu bilmiyordum ama en son Aren beni kurtardığında yaşamak için çabalayacağıma dair kendime söz vermiştim. Fakat dışarıdan bakıldığında silahın üzerinde duran elim aksini sergiliyordu.

Verdiğim söz bir hiçten ibaretti. Öylece kırmıştım.

Yaşam.

Bomboş bir kelime olmaktan hiçbir zaman kurtulamamıştı benim beynimde. Amaçsızca zihnimin dört duvarına çarparken gerçek bir nefes için çırpındığım zamanların üzerinden uzun bir süre geçtiğini biliyordum. Nefes alabiliyor olmakla, nefes alırken memnun kalmak arasında ipince bir çizgi vardı. Bunu yeni yeni fark etmiştim. Gözler kalbin aynasıdır lafı da belki çok klişe kaçacaktı, fakat öyleydi ve benim gözlerimden şu an yaş yerine korku akıyordu.

Neyden korkuyordum? İşte bu cevapsızdı. Sonsuzluğa gömülmek bir kaçışken benim için, şimdi neden buruk bir acı düşüncelerimi ısrarla istila ediyordu? Cevaplayamadığım o kadar çok soru vardı ki, beyin kıvrımlarımın zorlandığını rahatça hissedebiliyordum. Birden oluşan baş ağrımın tek nedeni hissettiğim baskıların getirisiydi, ötesinde bir cevap yatmıyordu.

Aren'in sorularımı adeta bir piç gibi ortada bırakacağına emindim. Lanet olası bir prensibe sarılıydı ve onu hiçbir zaman ezip geçmeyecekti. Beni kurtarmayacaktı. Hatta belki de daha derin bir çukur kazmama yardım edecekti. Davranışları orantısız değildi asla. Bir gerçeği vardı önünde ve ona doğru asla sekmeden, durmaksızın koşuyordu.

Fakat tenime batan sayısız iğne uçlarının hesabını kimden soracaktım? İki gündür beni oradan oraya, sorgusuz sualsiz bir şekilde sürüklüyordu. Hiç haz etmediğim insanların önünde resmen eğiliyordum ve o her sorumu görmezden geliyordu. Elimin bir silahın üzerinde yer almasının sebebi oydu ya da saçma bir sidik yarışı içinde oluşumun veya artık ölmek konusunda kesin bir düşünceden sıyrılmış olmamın.

Ellerim stresle beraber terlemeye başlayınca Adnan abinin gözlerinin içine baktım. Direkt.

Sinirliydi, başka türlü bir ifadeyle karşılaşmayı beklemiyordum zaten. Elini elimin üstüne yerleştirip beni milim milim incelerken canım yanıyordu. Bu adam benden yaşça büyüktü, en az kırklarındaydı. Ve şuan bana değiyordu. Babamdan dahi kaçırdığım elime, başka bir adam dokunuyordu.

Geri çekebilmek adına bir hamle yapmıştım fakat parmakları iyice ellerime kenetlenmiş, beni bundan alıkoymuştu. Silahın etrafına sarılmış olan ellerimin sıkışmasıyla beraber acılarım ikiye katlanmıştı lakin sesimi çıkaramıyordum. Bu kendimce kaybetmem demekti. Ona karşı bir savaşın içindeydim ve bunu hangi tarafın başlattığı belirsizdi. Aren'i suç üstü yakalamış olmam mı, yoksa Adnan abinin beni görmek istemesi mi gidişatı alevlendirmişti bilmiyordum.

Bir süre sonra, ''Korkuyorsun,'' dedi Adnan abi kaşlarını çatıp. ''Telaşlarının üzerini kapatacak kadar hakim değilsin duygularına.''

Haksız olduğunu söyleyemezdim. Korkuyordum ve jestlerim tamamen kontrolümün dışında gelişiyordu. Ondan korkumu saklamak adına büyük çaba harcamıştım ama yetmediği kurmuş olduğu cümleden aşikardı. Ki şuan alnımın ortasına doğru doğrulttuğu silah da, korkularımı hiç umursamadığının göstergesiydi.

''Bana meydan okudun, Kayra,'' dedi sinsi bir sesle silahı daha sıkı kavrarken. ''Ortaya atılan bir bahsi asla geri çevirmem. Bilmen gerekirdi.''

Tepki vermedim. Sadece saf bir nefretle gözlerinin içine bakmaya devam ediyordum ve bakışlarım bir saniye olsun başka bir yere kaymıyordu. Ama onun gözleri de aynı şekilde bende sabitliydi. Hatta benim bakışlarımdan daha yoğun ve hakimiyet adına çok daha baskındı. Benimle dalga geçtiğini açığa çıkaran bir gülümseme yatıyordu adeta dudaklarında. Nedense gözlerindeki sinir ile paralel değildi. O ince pembe çizgiler alaycılığın en can yakıcı tonuna bürünmüşler, beni en köşeye sıkıştırıyorlardı.

''Aren konuşamadığını söylemişti,'' dedi Adnan abi bana yaklaşıp. Silah hala havada ve tam olarak alnıma doğrultulmuştu. Birkaç adım daha attı. Gözlerimle sakince onu takip ettim ve tam önümde durmuş olmasının büyük bir mesele olmadığına kendimce inanmaya çalıştım.

Ne yazık ki... büyük bir meseleydi.

Silahın soğuk demiri şuan kafama değiyordu. Dakikalar sonra burada kanlar içinde yığılacağımın habercisi o soğuktan başka bir şey değildi. En azından soğuğu seviyordum. Kardan çok hoşlanmazdım ama yağmur hep en sevdiğim ilham kaynağım olmuştu. Fakat şansıma, öleceğim gün yağmurlu günler uzaklaşmış, yerini hafif solgun bir güneşe vermişti. Yağmur damlaları arasında kaybolarak ölmek kendim için planladığım en ideal sondu ama şuan o da ellerimin arasından ince kum tanecikleri gibi yok oluyordu.

Simsiyah dekorların altına saklanmış olan depo benzeri bir yerde öylece ölecektim. Kimsesiz, yalnız ve hayallerim olmadan.

''Konuşamama nedenini bana açıklarsan bu silah alnının ortasında olmaz. Ateşkes sağlarız.''

En sinirli halimle Adnan abiye baktım. Hiçbir şey açıklamayacağımı hala anlayamamış mıydı? Özel hayatımdan ona sırf ölmemek için bahsedersem 18 yıldır beslediğim gururum bu tabloda hiçbir yere sığmazdı, bu da asla tolere edeceğim bir şey değildi. Taviz vermeyecektim.

''Kayra,'' dedi dişlerinin arasından. ''Sana sunacağım başka bir seçenek yok elimde. Ya söyle, ya da aldığın her nefesle vedalaş.''

Onaylarcasına kafamı salladım. Birazdan kurşun beynimi dağıtacaktı ve benim aklımdan geçen tek şey Aren'in nerede olduğuydu. Yediği yumruk onu afallatmıştı büyük ihtimalle ve bununla başa çıkmaya çalışıyordu. Ona en çok ihtiyaç duyduğum zamanda ortadan kaybolması acı esintili bir ironinin ağına takılmışım hissi veriyordu bana. Dekoru tamamen siyahtan oluşan, yavaşça iplerinden damarıma değersizlik enjekte eden zehirli bir ağ.

''Emin misin?''

Adnan abi duygusuz bir tonla sorunca son kez kafamı salladım.

Emindim.

Ölüm ve ben aramızdaki kayıtsız duvarları kırabilirdik. Artık her gece yastığıma kıvrılıp ölmek için yalvarmama gerek yoktu. Bir erkeğin bana baktığını hissettiğimde kalbime oturacak olan o kan dolu tiksinti duygusu yoktu. Babamla aramızdaki iletişim eksikliğinin getirdiği moral bozuntuları, annemin yakınlığını hissedemeyecek olmam, sınıfın en pasif insanı olarak isimlendirilmem... hiçbiri artık olmayacaktı.

Bunun yerine sadece karanlık olacaktı.

Bilinçsizlik.

Sonsuza kadar yok olma.

Dünyayla koparacağım bağlarım.

Ve...

hissizlik.

Birazdan tamamen yok olacaktım. Gözlerim renklerin anlamından arınacaktı ve ben gerçek bir çukura atılacaktım.

Silahın sürgüsünün sesini duyduğumda tüm duygularımı ardımda bırakmak adına bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım. Sert bir kurşunun beynim içeriye girmesini beklerken hızla açılan kapı tüm his ve düşüncelerimi en uç noktalara taşımıştı. Aren ile göz göze gelmek beklediğim en son şeydi şuan. Elinde karşılık olarak tuttuğu ve hatta Adnan abiye doğrulttuğu silah benden tarafa olduğunu açıklıyordu. Yine beni kurtarmaya gelmişti, hem de ben istemediğim halde. Hem de kendimi ölüme hazırlandığım an da.

''Amca.'' Veda ağlamaklı bir sesle birkaç adımla bize doğru yaklaştı. Onunla aynı anda Berk'de benim yanıma gelmiş, kolumdan tutup beni kapıya doğru sürüklemişti. Nasıl bir durumun ortasında olduğumu hala idrak edemediğim için birilerinin beni yönlendiriyor olmasına izin vermek en risksiz davranışmış gibi geliyordu.

''Kayra,'' dedi Berk beni kapıdan çıkartmak için uğraşırken. Ama o kadarına ayaklarım izin vermiyordu. Aren'i burada, benim yüzümden alnının ortasına doğrultulmuş bir silahla bırakamazdım. O beni bırakmamıştı. ''Kayra.'' Berk bir kez daha uyardı. ''Aren'e bir şey olacağı yok. Onlar arasında halleder. Gel seni kızların yanına bırakayım.''

Kafamı olumsuzca salladım. Parmaklarım kapının kenarına yapışmıştı o yüzden Berk beni çekse dahi ilerlemiyordum. Eminim ki istese şuan beni çok rahat bir şekilde buradan uzaklaştırabilirdi ama üzerimde kaba kuvvet uygulamaktan kaçındığı çok ortadaydı.

''Kayra.'' Bu sefer konuşan Aren'di. Bize doğru dönük bile değildi ama buna rağmen Berk'in cümlelerini duyabilmişti. ''Kızların yanına git,'' dedi sarsılmaz bir otoriteyle. ''Birazdan yanınıza geleceğim.''

''O kızı bana karşı koruyor musun, Aren?''

Adnan abinin sorusu üzerine hepimiz duraksadık. O sırada Özlem ve Elif'de yanımıza ilişmişlerdi. Etrafta çamur kıvamında bir sinir duygusu süzülüyordu ve sanırım hepimize bir şekilde dokunmayı başarmıştı.

Özellikle Aren'in duruşundan bile fazlasıyla sinirli olduğu belliydi. Çok dikkat edememiştim ama Adnan abinin yumruk attığı yerde morluk oluştuğunu görmüştüm. Sağlam bir yumruk yemişti.

''Abi,'' dedi Aren yine de saygısını eksiltmeyerek. ''Kimseyi sana karşı korumuyorum ama Kayra'nın ajan falan olduğu yok. Ona zarar gelmesine izin veremem.''

''Bilmiyorum farkında mısın ama ilk defa birini öldürmeme itiraz ediyorsun, Aren,'' dedi Adnan abi.

''Abi çünkü söz verdim!'' Aren damarlarını ortaya çıkarak şekilde bağırınca irkildim. Adnan abi de dahil hepimiz şaşırmıştık şuan, ondan böyle bir çıkış beklemediğimize emindim. Tamam, elinde bir silah ile içeriye dalması ciddiyetini yeterince sergilemişti ama abi dediği insana bağırabileceğini tahmin etmemiştim.

''O kız buradan sağ çıkamaz, Aren.''

''O zaman sen de çıkmazsın abi.''

İkisinin de silahlarını birbirlerine doğrultmalarına hayret içinde baktım. Aren'in ne olursa olsun benim için bunu yapmasını istemiyordum. Hayatında önemli bir yere sahip olan insanları kolayca karşısına almamalıydı. En azından benim için bunu yapmamalıydı.

''Aren, senin şuan o silahı bana doğrultacak konumda olmanın sebebi dahi benim. Saçma sapan bir iş yapma.''

Ama Aren, Adnan abiyi dinleyecek gibi durmuyordu. Kendi silahının sürgüsünü çektiği an da Berk beni tekrar kolumdan tutup çekiştirmeye başlamıştı bile.

Zaten Aren'de Berk'in hareketlerini algılamış olacak ki, o, ''Berk, sen Kayra'yı arabaya götür,'' dedikten sonrasını göremedim. Çünkü Berk beni aniden kucağına almış, tüm çırpınmalarıma rağmen yukarıya çıkartmaya başlamıştı. Kollarının arasından kurtulabilmek adına onu itmeye çalışıyordum ama nafile gibi duruyordu. Zaten yeterince güçlüydü, üstüne birde beni kollarının arasında sıkıştırınca yanan canıma bir çare bulamıyordum. Yine de çığlık atmak için hazırlanmıştım ki kulaklarımı tırmalayan bir silah sesi duyunca şaşkınlıkla Berk'in suratına baktım.

''Aşağıya doğru koşmayacaksan seni kucağımdan indireceğim,'' dedi sakin bir şekilde. Olayların kafa karıştırıcılığı ile onu onayladım ve ayaklarım yere bastığı anda sessizce Berk'i kapıya kadar takip ettim. Yanlarına dönmeyi çok fazla istiyordum ama tekrar ölü birini görmeyi kaldıramazdım. Hele Aren'e bir şey olmuşsa... suçluluk duygusundan kendimi asla ama asla kurtaramazdım.

''Merak etme,'' dedi Berk yüzümdeki ifadeyi fark edince. ''Aren'e bir şey olmaz, olmamıştır. Öyle bir ihtimal olsa onu tek bırakmazdım.''

Uzun bir süre arabanın önünde Aren'i bekledik. Aşağıda neler oluyordu bilmiyordum ama sessiz bir fırtınanın patladığına az çok emindim. Aren, Adnan abiye karşılık vermişse kolayca işin içinden sıyrılamazdı, zaten Adnan abi Aren'e bir şey yapmışsa ise tek bir parçayla yanımıza ulaşmasını beklemiyordum.

Bir süre sonra Aren yanında kızlar ile beraber geldiğinde rahatlamayla birlikte merakım daha da üst safhalara taşınmıştı. Hızlıca gözlerimle Aren'i tarıyordum. Şükürler olsun ki herhangi bir yeri yaralı gibi duymuyordu. Sadece Aren'in beyaz gömleğine biraz daha kan sıçramıştı. Kurumuş olan diğer kahverengi lekelerin yanında taze kan resmen parlıyordu. Üstelik Veda yanlarında yoktu. Sadece Özlem ve Elif vardı.

''Ne oldu?'' diye sordu Berk beni arabanın içine tıkarken. Aren onunla beraber ön koltuğa geçmişti ve kızlar da arkaya, benim yanıma gelmişlerdi. ''Adnan abiyi öldürmedin değil mi, Aren? Ne olur o adamı vurmadım de.''

''Saçmalama oğlum.'' Aren ile dikiz aynasından göz göze gelince başka bir yere döndüm. ''Adnan abiyi öldürecek kadar gözüm dönmedi.''

''Aren, adamı vurdun,'' dedi Özlem sitem dolu bir sesle. ''Resmen patronumuzu vurdun.''

Aren, ''Sizin patronunuz benim kızım,'' deyince garip bir şekilde onlara baktım. Konuştukları kelimelerden hiçbir şey anlamıyordum, ciddi anlamda. ''Adnan abiyi sahiplenmeyin hemen öyle.''

''Adnan abiyi gerçekten vurdun mu?'' dedi Berk hayret dolu bir sesle. Birazcık da sinirlenmişti, elini direksiyona çarpması da bu durumu destekliyordu. ''Oğlum sen manyak mısın? Tüm ekibi başımıza düşman olarak mı çıkaracaksın?''

''Ya sikerim ekibini, Berk,'' dedi Aren sinirle. Her zamanki umursamazlığını görmezden gelmeye çalıştım. ''Bu adam ekip ruhuyla çalışmıyor ki. Dışarıdan aldığım işe karışırsa olacağı buydu.''

''Aren, ekibi geçtim, Veda ne olacak? Sevgilinin amcasını vurdun.''

''Sadece kolundan yaraladım. Bir şey olmadı.''

''Ya ekipten atılırsan?''

''Benden daha iyisini bulurlarsa ben kendim istifa ederim zaten, ziyanı yok.''

Bu cümle üzerine kimse hiçbir şey söylemedi. Gergin olan hava dakikaların sivri ucundan geçtikçe daha da gerilirken Aren'in sürekli bana bakıyor olması da gözümden kaçmamıştı. Her ne kadar ben bakışlarımı sabit tutuyor da olsam dikiz aynasından üzerimde olan gözleri çok rahat bir şekilde fark edilebiliyordu.

Beni inceliyor oluşundan çok fazla hoşlanmıyordum. Beraber olduğumuz her an çıplakmışım gibi hissetmeme neden oluyordu.

''Berk,'' dedi hala bana bakarken. İleride sağa çek. Biz ineceğiz.''

Dönüp gözlerimi onun gözleriyle buluşturdum. Evinin yakınında olmadığımıza son derece emindim. Neden inmek istediğini anlayamamıştım.

''Aren, saçmalama,'' dedi Berk uyarıcı bir tonla. ''Kızı oraya götüreceğim deme.''

Aren'den bir savunma cümlesi beklemiştim ama onun yerine, ''Işıklarda indir,'' deyince çok daha ciddi olduğunu anlamıştım. Tartışacak kadar dahi açık bir konu değildi burada inecek olmamız, bayağı tehlikeli bir adım gibi duruyordu.

''Bak,'' dedi Berk. ''Bu kızın başına bir şey gelirse, Aren-''

''Ben olacağım ulan yanında,'' dedi Aren kaşlarını çatıp. ''Kim ne yapabilir?'' Sonrasında bana dönünce yerimde rahatsızca kıpırdandım. Yaklaşık bir saat önce alnımda bir silah dayalı olduğunun kendimce altını çizmek istiyordum. Hem de bayağı pahalı bir silahın. ''İn, Kayra. Haydi.''

Aren'in lafını ikiletmeden arabadan inip yanına ilerledim. Kızlar da bizimle beraber inmişlerdi ama Berk direkt olarak yoluna devam etti. Onun arabasının arkasından anlamsızca bakarken elimin içine doğru kayan bir sıcaklık tüm vücut düzenimi alt üst etmeyi başarmıştı.

Bu elin sahibini tanıyordum.

''Oyalanamayız, Kayra. Hadi.''

İtiraz etmeden çıkmaz sokakta Aren'le beraber yürümeye başladım. Elif ve Özlem arkamızdan geliyordu ama onlardan da herhangi bir cümle duymamıştım. Şuan nerede olduğumuzu ve ne için buraya geldiğimizi hiç bilmiyordum ama Aren'in beni sırt üstü bırakmayacağına emin olabilmiştim. En beklenmedik anda dahi ortaya çıkıp beni kaosun içinden çıkarmıştı, bu saatten sonra da çıkabileceğine dair bir şüphe duymuyordum.

Büyük bir binanın içinden girdiğimiz zaman avucunun içinde olan elimi parmaklarına kenetledim. Sanki güven vermek istercesine keskin hatlarla yüzüme bakmış ve içerideki o garip gözlerin tüm baskısını vakumlamıştı. ''Kızlar,'' dedi asansöre doğru ilerlerken. ''Sizin bir işiniz varsa gidin. Ben onlarla özel konuşacağım.''

''Tamam,'' dedi Elif tüm hoşnut olmayan havaya rağmen gülümseyip. ''Ama dikkatli ol, Aren. Kız arkadaşının babasıyla konuşacaksın.'' Buradan itibaren kalbim normal hızından çok daha ekstrem bir tempoya atlamıştı. Adnan abinin kardeşi, Veda'nın da babasıyla görüşecektik. Hem de Aren ile el ele tutuşuyorduk!

''Tamam, tamam. Siz bizi merak etmeyin, o iş bende.''

Asansörün kapıları sonuna kadar kapanınca elimi Aren'in ellerinden kurtarmaya çalıştım. Ama içeride onu tanıdığını gülümsemelerle belli eden insanlara karşın, hala elimi bırakmamakta ısrarcı davranıyordu.

''Kemal çok sinirliydi, Aren,'' dedi sonunda orta yaşlı birisi. ''Bir şey mi yaptın yine?''

''Önemli bir şey yok abi. Merkez de işler nasıl gidiyor? Bir emir var mı?'' Konuyu değiştiriyor olması gözümden kaçmamıştı, yine de üzerinde çok durmadım.

''Yok be koçum. Şu sıralar durgun, biliyorsun.''

''Anladım abi,'' dedi Aren. O sırada asansörün kapıları açılmıştı. Tutmuş olduğu elimle beni peşinden sürüklemeye devam ederken ona sinirle baktım ama bunu görmemişti.

Hızlı adımlarla hiç kimseye bir şey sormadan özel olduğunu düşündüğüm bir odaya daldı. İçeride iki adam vardı ve ikisi de çok sinirli gözüküyordu. Aren'i gördükleri anda üzerine yürümeye başlamışlardı ve hatta içlerinden biri onu yakasından tutup duvara dayamıştı. Bunun üzerine elim Aren'in elinin arasından kayarken nereye sığınacağımı bilemez olmuştum. Resmen bir aile faciasının içindeydim, başka bir açıklaması yoktu!

Aren bir yumruk yeyince ona doğru bir adım attım. Ne yapabileceğimi bilmiyordum ama kolundan tutup odadan çıkartmak en mantıklı seçenek gibi geliyordu şuan. Ona ulaşabilmek adına bir adım daha atmıştım ama o sırada adamlardan diğeri beni kolumdan yakalayıp kenara çekmişti bile. Korku dolu gözlerimle bir beni tutan kişiye, bir de dayak yiyen Aren'e bakarken gördüğüm kandan kusacak kıvama gelmiştim artık. Çığlık atacak kadar bile kendimi hissetmiyordum, bugün şiddetin alasını görmüştüm resmen.

''Abi,'' diye mırıldandı Aren bir eliyle karşısındaki adamın yakasını kavrarken. ''Bitti mi artık?''

''Ne bitmesi ulan orospu çocuğu!'' Başka bir yumruk için hazırlanıyordu ki Aren onu da bloke etmeyi başarmıştı. ''Haddini aştın sen şu son zamanlarda, Aren. Gerçekten aştın!''

''Abi olayın içeriğini bilmiyorsunuz ki daha!'' diye bağırdı Aren itirazla. ''Yeter, sokacağım hepinize! Bir taneniz mi dinlemez!''

''Anlat ulan, anlat hadi dinliyorum.'' Karşısındaki adam onu tutup koltuklardan birine oturtunca ben de beni tutan kişinin kollarından sıyrılıp Aren'in yanına geçtim. Neler döndüğünü, bu adamların tam olarak kim olduğunu asla anlayamayacaktım. Hepsi çok normal ama aynı zamanda da bir o kadar anormal bakıyorlardı.

''Bu kızın hiçbir suçu yok,'' dedi Aren dudağını silip. ''Yanlış anda yanlış mekan da olunca işler karıştı sadece abi. Adnan abi de o mu ben mi muhabbeti yapıp bir de üstüne kıza silah dayayınca, sikerler, dedim, yaraladım kolundan. Ne yapayım?''

''Ulan piç oğlu piç seni!''

''Abi ama bu ağır oldu!''

''Kardeşimi yaraladın lan! Daha neyin ağırından bahsediyorsun? Kızımın sevgilisisin, yediğiniz bokları bilmiyorum sanma, bunun üzerine birde gelmiş bana başka bir kızı savunuyorsun.''

''Abi.'' Aren olabildiğince sakin bir şekilde konuşunca şaşkınlıkla ona baktım. Sesinde gerçekten hafif bir üzüntü vardı. ''Veda ile ne ilgisi var bunun?''

''Aren, ciddiyim birkaç ay buralara uğrama. Sabrımı mı ölçmeye çalışıyorsun!''

Aren'in boynundaki damarlardan biri belirginleşmeye başlayınca yine bir fırtına kopacağını anlamıştım. Bakışları derinleşmiş, duruşu bile aniden kasılmıştı. Derin bir nefes alıp verirken kapattığı göz kapakları ise duygu değişimini destekliyordu. ''Abi,'' dedi yine de sakin bir sesle. ''Merkezden gelen bir iş değil bu. Hiç birinizin bana hesap sorma gibi bir yetkisi yokken gelip karışırsanız işlerin boka saracağı başından belliydi zaten. Ben ne yaptığımı bilmiyor muyum?''

''Aren, sikerim dışarıdan aldığın işi!'' Karşımızdaki adam yumruğunu masaya geçirince irkilerek Aren'e daha çok yanaştım. İkisinin de gözü Aren ile benim aramda kayıp duruyordu. Birazdan sanki bana dalacaklardı, o kadar büyük bir nefretle süzüyorlardı ki. ''Madem dışarıdan iş almaya bu kadar meraklısın, siktir git lan gruptan!''

''Kenan abi-''

Ama adının Kenan olduğunu yeni öğrendiğim kişi umursamadı. ''Veda'ya da söylüyorum, bugünden itibaren görüşmeyeceksiniz. Siktir git, işini yap, bizimle bir daha iletişime geçme bunun haricinde.''

''Abi, bak-''

''Aren, ciddiyim,'' dedi Kenan abi. ''Ana avrat sövmeden, ikinizi de burada öldürmeden önce çık git. Uzun bir süre de uğrama.''

Aren bir süre ne yapacağını bilemezmiş gibi oturduğu yerde kıpırdandı, sonrasında ne Kenan'dan ne de diğer adamdan bir ses çıkmayacağını fark edince tekrar elimden tutup dışarıya yöneldi. Çıktığımız anda birileri bir şeyler sormaya başlamıştı ama Aren hepsini görmezden gelip, asansör yerine hızla merdivenlerden aşağıya doğru inmeye başladı. Tutmuş olduğu elim yüzünden onunla aynı hızda yürümeye çalışıyordum ama pek becerebildiğim söylenemezdi. Sürekli tökezliyordum.

Neyse ki bir sorun olmadan binadan dışarıya çıkabilmiştik. Bizim evin olduğu tarafa doğru yürürken hala Aren ile el ele tutuşuyor oluşumuz gerçeğinde asılı kalmıştım. Çekip çekmemek arasında gidip geliyordum ama Aren'in laf yapacağını bildiğimden öyle bir harekete baş vurmamıştım.

''Bundan sonra okula gelmeyeceğim, biliyorsun değil mi?'' diye sordu Aren bir süre sonra. Eve neredeyse yaklaşmıştık. Merkez dedikleri yer bize fazlasıyla yakın sayılırdı.

Sorusuna cevap olabilmesi için kafamı salladım. Bunun üzerine çarpık bir şekilde gülümseyince bu kalbimi heyecanlandırmıştı. O kadar gergin bir gün geçirmiştik ki, güzel bir duygu beslediğim zaman bunu garipsiyordum.

''Çıkışta alacağım seni,'' dedi beni şaşırtıp. ''Hatta sabah da gelirdim ama işim var.''

Gerek yoktu aslında ama yine de itiraz etmedim. Eğer itiraz edersem iletişime geçebileceğimiz son şansı da elimle itmiş olurdum.

''İyice dinlen, Kayra,'' dedi Aren bizim evin önüne geldiğimiz de. ''Yarın okul var biliyorsun.''

Durup ona doğru döndüm ve içten bir şekilde gülümsedim. Bunun üzerine şaşırdığını belli etmekten çekinmedi ve, ''Hayret,'' dedi alayla. ''İnatçı keçiler de gülebiliyormuş.'' Normal şartlarda bu cümlesi üzerine sinirlenmem gerekirdi ama aksine daha da çok güldüm.

''Sana bir ipucu,'' dedi ben gülmeyi kestiğimde. ''Kenan abinin diğer kardeşinin adı, bugün gördüğün o diğer adamın adı Nevzat. Ben de kiralık bir katilim ve o üç kardeş, içinde bulunduğum ekibin başı. Her şey çok karışık geliyordu ya sana, sadece bunlar arasında bir bağ kurmayı başarabilirsen sana merak ettiğin diğer birçok şeyi açıklayabilirim.''

Bununla birlikte nazik bir hareketle beni belimden kavrayıp kendine bastırdığında yine itiraz etmemiştim. Söylediği her şey beynimi kaynayan su gibi derinden yakıyordu ve belimin üzerindeki hafif ağırlık tüm algımı benden çalmıştı.

Her şeyi bir kenar atıp adeta teslim olur gibi kollarımı boynuna sararken güvende olduğumu biliyordum. Onunlayken endişelenmeme gerek yoktu.

Çünkü ne olursa olsun, günün sonunda aklıma düşen kişi yine oydu.

***

ŞİMDİİİ. Biliyorum çok sade bir sondu diğerlerine göre ama bir sonraki bölüm adeta bomba gibi olacak!!! Garantisini çok rahatlıkla verebilirim. Öyle bir şey planladım ki, okuyunca kafayı yiyeceğine nedense son derece eminim. Yine bir soru soracağım;

Siz Aren'in bilmece gibi olan sorusundan bir şey anladınız mı? Sizce ortaya nasıl bir bağ çıkacak?

120 oy için çok teşekkürler ayrıca!! Daha fazla artarsa daha çok mutlu olurum. :DD

İthaflar devam ediyor. Yorum yapmayı unutmayın :')

Bir de son olarak;

THE BOSS D&R'lara düştü!!! Almayı unutmayın, şayet alırsanız da bana lütfen ama lütfen fotoğrafını çekip atın.

Sizleri çok seviyorum. kocaman sevgilerle.

Continue Reading

You'll Also Like

939K 65.2K 37
Peyda, bir Gerçek Aile/Kaçırılmış Çocuk klasiğidir. "Şimdi, on yedi yıl sonra annem ve babam karşımda dikiliyorlardı. Onları görüyor, onlarla aynı m...
1.3M 91.1K 59
Çilek Alança Yıldırım mı demeliyim yoksa sen mi gerçek ismini açıklamak istersin Çilek Alança Saruhan? 17 yaşında tam bir neşe patlaması olan Çilek...
95.4K 4K 29
~Wattys 2015 Baştan Aşağı Kazananı~ Gözlerini kapat, nefesini tut... Acılarının geçmesini dile... Klonlanan bir kızın dağınık psikolojisini okumak is...
860K 38.4K 20
Son yirmi yedi saniye. Zaman gelmişti, kulaklıktaki ses son kez konuşacaktı. "Sonuna geldik, küçük hanım," Alacağı canları düşündükce duyduğu memnuni...