Sorguluyordum ve korkuyordum.
Düzeltmiş olduğumuz hayatı bozmaktan korkuyordum.
Her şey düzelmişken bozmanktan korkuyordum.
Yine dağılmamızdan korkuyordum.
Sorguluyordum çünkü saçma geliyordu.
Onca olaydan sonra hayatımıza öylece devam etmek gerip geliyordu.
Hala berber olmamız garipdi.
O adamın yanında ya öleceğimi eğer ölmeyecek olursam da ölmüş gibi yaşayacağımı Sanardım.
Ama öyle olmamıştı.
Mutluydum ve onlarla birlikteydim.
Bir daha onları görmem sanıyorken şuan leya için nişan kıyafeti bakıyorduk.
Ama korkuyordum işte.
Her şeyin bozulmasından.
Çağanla ayrılmaktan.
Onlardan uzaklaşmaktan.
Tekrar öldürülmekten.
Ah evet çağan ile bir ilişkim de vardı.
Ama tabi bunu onlar bilmiyordu.
Henüz söylemek için uygun bir an bulamamıştım ve dahası babam çağandan nefret ediyordu.
Bir türlü çağanı sevemiyordu nedense.
Ülkü:bence bu çok güzel.
Dedi telefon kamerasını bize çevirip.
Tuana:bir şey eksik gibi.
Elbise çok hoş bir elbiseydi ama bir nişan elbisesi değildi.
Leya:daha çok bir partiye gidiyor gibi.
Ülkü:pekala biraz daha bakalım.
Hepimizin elinde bir telefon ve elbise arıyorduk.
İlk işimiz leyaya elbise bulmaktı ondan sonra kendimize bakmayı planlamıştık.
Leya:yok abi ya. Hiçbiri istediğim gibi değil.
Dedi oflayarak.
Ülkü:buluruz biz merak etme.
Ülkü lafını bitirdiği zaman bizimkiler görüş açımıza girdi.
Arda:hayırdır ne oluyor?
Dedi ülkü ile arama oturup.
Ülkü:birşey olduğu yok.
Dedi kafasını omzuna yatırıp.
Leya:hayırdır siz nerden böyle?
Yağız:basketbol oynayalım dedik öyle.
Nefes nefese kalmışlardı.
Demir:çağan canımızı okudu.
Dedi masada duran suyu kafasına dikip.
Tuana:dün gece benim de canımı okudu.
Diye ağız içinden mırıldandım.
Çağanın dudaklarının kıvrılmasıyla duymuş olduğunu anladım.
Ama en azından sadece o duymuştu.
Yanıma oturdu ve dudakalarını saçlarıma bastırdı.
Arda:ağır ol!
Dedi arda sert bir tonla.
Çağan ise sadece gülümseyerek baktı.
Arda:ya sabır.
Dedi önüne dönüp.
Demir:eee ne yapıyoruz bugün?
Diye sordu.
Ülkü:bilmem.
Dedi omzunu silkip.
Demir:sıkııldımmm.
Dedi bir çocuk edasıyla.
Arda:beş dakika götünün üzerinde dur demir.
Demir omzunu silkti ve dil çıkardı.
Leya:cidden ya böyle oturacak mıyız?
Dedi oflayarak.
Hava serin ve güzeldi ama yapacak hiçbir şey yoktu.
Tuana:benim cafeye geçmem lazım.
Dedim saate bakıp.
Yağız:taktın sende.
Arda:kardeşim ne bu cafe derdin? Biri varsa söyle keselim kelesini
Çağan anında yutkundu omzumdaki eli baskı yaptı.
Tuana:hayır abi hayatımda sizden başka erkek yok.
Demir:olmasında zaten.
Dedi korumacı bir abi gibi.
Çağan:olsunda bakalım yaşıyor mu?
Ona yandan bir bakış atıp önüme döndüm.
Yağız:Tuana bizimle açık konuş.
Dedi dikkatle.
Tuana:daha ne kadar açık konuşayım ki?
Yağız dikkatle bana baktı.
Yağız:paraya felan mı ihtiyacın var.
Kaşlarımı çatım.
Tuana:param var.
Yağız:Tuana paraya mı ihtiyacın var?
Tuana:ihtiyacımdan fazla param var.
Dedim kaşlarımı iyice çatıp.
Param vardı hem babam her hafta belirli bir miktar gönderiyordu hemde çalıştığım cafeden biriktirdiğim para vardı genelde onların üzerinden geçirdiğim için paraya ihtiyacım olmuyordu.
Demir:Tuana eğer öyle bir şey varsa ve bize söylemiyorsan-
Tuana:hayır demir param çok var.
Arda:eee o zaman.
Tuana:seviyorum.
Dedim omzumu silkip.
Çağan:neyi?
Tuana:çalışmayı.
Çağan:eğer çok istiyorsan benimle birlikte şirkete çalışırsın salak salak insanların yanında değil.
Salak salak insanlar dediği doruktu. doruktan nefret ediyordu.
Tuana:hayır cafeyi seviyorum.
Çok hoş bir havası vardı.
Çok tatlı bir manzarası vardı.
Ve yemekleri çok güzeldi.
Sırf bu yüzden orda garson olarak çalışıyordum.
Çağan:o zaman açarız bir tane cafe çalışırsın.
Ülkü:abi derdin ne senin?
Dedi kaşlarını çatıp.
Ülkü:kız istiyor işte ne karışıyorsun.
Çağan:yanında çalıştığı insanlara karışıyorum.
Ülkü:sana ne peki? Abisi misin kocası mı?
Çağan:karışmam için kocası mı olmam gerekiyor?
Dudaklarında sinsi bir gülümseme vardı.
Ülkü:yani.
Dedi aynı çağan gibi gülümseyip.
Çağan:oluruz o zaman.
Arda masada duran boş su şişesini çağana fırlatı.
Arda:sen anca kapımızda yemek için havlayan köpek olursun.
Çağan göz devirdi.
Arda'nın telefonuna bildirim geldi.
Ülkü:kim?
Arda:dur bı güzelim ben bakayım.
Dedi gülümseyerek.
Arda:seher abla akşam hepinizi yemeğe bekliyormuş.
Tuana:sebep?
Arda:bilmem.
Annem ve babam birkaç aydır hiç olmadıkları gibi anne babaydı.
Hiçbir Zaman bu kadar yakın olduğumuzu hatırlamıyordum.
Arda ile aralarını düzeltmeye çalışıyorlardı.
Arda da bunu istiyordu ama onun için de kabulenmek çok zordu.
Ama tek bildiğim annem ve babam gerçekten düzeliyordu.
Ve sanırım ilk defa sevildiğimi hissediyordum.
Ardayı da seviyorlardı.
Geçen gün arda anneme anne dediği için oturup mutluluktan ağlamıştı.
Babam ise ardaya o kadar düşkündü ki bir ara arda ile baraber parka gitmeyi istemişti.
Arda:ve evet hepiniz geliyorsunuz ben karar verdim.
Demir:gelirim tabii. Alınma leya ama seher ablanın yemekleri senin yemeklerini Tekler.
Leya:bir daha acıkınca ayağıma dolanırsın ama.
Demir:yio seher ablanın ayağına dolanırım. Keşke biraz annene çekseydin köpek.
birden lafı bana atmıştı.
Tuana:annem bana benzeseymiş.
Dedim omzumu silkip.
Demir:annen sana benzeseydi aç kalırdık.
Annem çok iyi yemek yapardı ve tatı leziz olurdu. Ben ise her seferinde bir terslik yapardım.
Yağız:yine bir piçlik yaparsan gebertirim seni!
Çağanıın dudaklarında ki gülümseme büyüdü.
Babam çağandan nefret ediyordu zaten ilk gördüğünden beri ısınamıyordu. Çağan ise ateşi daha da harlıyordu.
Her an -babamın yanında- bana daha yakın davranıyor,konu fark etmez iltifat ediyordu. Bazen bir İstanbul beyefendisi gibi davranıyor bazense bir abaza gibi oluyordu.
Birgün sevgilisine düşkün hanımcı bir erkekse diğer gün hergün farklı bir kız ile takılan biri oluyordu. Eh hâliyle babam da bu çocuktan nefret ediyordu.
Ama bilmiyordu kızının bu çocuğa aşık olduğunu.
Leya:biz kızlarla gidelim de yardım edelim o zaman.
Ülkü:bence de ya tek kalmasın kadın.
İkiside birden bana baka kaldı.
Tuana:ne?
Leya:hani diyoruz ki gidip annene yardım edelim?
Tuana:sebep?
Ülkü:tek uğraşmasın diye ha?
Tuana:uğraşmak istiyor ki çağırmış.
Leya:çağırmış o kadar en azından gidip yarıdım edelim diyoruz?!
Tuana:çağırmasaymış.
Dedim omzumu silkip.
Ülkü:hayırsız evlatsın gerçketen.
Tuana:annem beni bu tırnaklarla mutfağa sokmaz.
Diye bahane üretim.
Leya:eldiven takarsın.
Ağlar gibi bir mırıltı çıkardım.
Ülkü:hadi Tuana.
Dedi oflayarak.
Ayağa kalktım oflayarak.
Tuana:yine canımı okuyacaklar.
Demir:en fazla ne olabilir ki?
***
Leya:Tuana şu domateslerin kabuğunu soy.
Tuana:niye soyuyoruz ki? Vitamini kabuğunda değil mi?
Leya:soy şunu!
Oflayarak elindeki bıçak ile soymaya başladım.
Ülkü:Tuana sana şunları kes demiştim?
Tuana:domates souyorum.
Dedim omzumu silkip.
Ülkü:of Tuana.
Seher:Tuana ne oldu sosa?
Tuana:pişmek üzere anne.
Çığlık atmak istiyordum.
Seher:Tuana madem bir işe yaramıyorsun şunları halet.
Ona ters ters baktım.
Tuana:neden ayak işlerinizi ben yapıyorum? Söyleyin bir yemek onu yapayım ya.
Söyledi de keşke söylemeseydi.
Bilseydim bu işe hiç görüşmezdim.
Kaç tane yemeği mahvettiğimi bilmiyordum.
***
Tuana:anne buna bir şey oluyor!
Annem hızla yanıma geldi.
Seher:karıştır onu hemen! Hii dibi hep tutmuş.
Bu bir.
***
Tuana:ben olsam bende kendime aşık olurdum.
Diye atığım mesaj ile egomu yükseltim.
Leya:bir şey kokuyor.
Dedi leya.
Ülkü:Tuana fırına bir şey koymuştu o kokuyordur.
Seher:bak sadece yarım saat duracak unutma.
Dediğinde beynime acil kaç sinyalari geldi.
Nerdeyse bir buçuk saat olmuştu!
Tuana:anne.
Seher:ne yaktınız kız?
Dedi mutfağa girip.
Leya:fırın yanıyor!
Diye bağırdı.
Korkuyla geri çekildim
Bu dödüncüydü.
***
Tuana:bak bakalım nasıl olmuş.
Dedim gururla.
Annem derin bir oh çekip eline kaşığı aldı ve tencereye daldırdı.
Tuana:bak bu kesin oldu.
Annem üfleyerek kaşığı ağzına götürdü.
Heyecanla onu izliyordum.
Bu yaptığım başardığım ilk yemekti.
Annem kaşığı ağzına alıp çıkarması bir oldu.
Seher:Tuana!
Dediğinde dudakalarım titredi.
Seher:tuz koyman gerekiyordu şeker değil.
Bu altıncıydı.
Dizlerimin üzerine çöktüm ve ağlamaya başladım.
Yoruldum,elimin her tarafında yanıklar vardı.
Bembeyaz buluzum artık kirden gözükmüyordu.
Ne olmuş yani yemek yapamıyorsam?.
Bir insan yemek yapamadığı için bu kadar eziyet görmemeliydi.
***
En son her şey hazırdı.
Benim yaptığım yemeklere rağmen annemler güzel bir sofra kurmuştu.
Onlar her şeyi hazırlarken ben de üstümü değiştirip makyajımı yaptım.
Saçlarımı şekillendirdim ve çağan ile konuştum.
Tabii birazda İnternet üzerinden alışveriş yapmış olabilirim.
Beyaz bir elbise üzerine kot ceket giyimiştim ayakkabı olarak da Converse seçmiştim.
Kapı çalınca aşağı indim.
Babamın çoktan gelmiş olduğunu ve koltukta oturduğunu yeni fark ediyordum.
Seher:Tuana kapı.
Tuana:baktım.
Kapıyı açtığımda bizimkilerin jilet gibi olduğunu gördüm.
Abim saçlarımı okşayıp içeri girdi.
Yağızla demir ile kısaca konuşup içeri yolladım.
Çağan:naptın bakalım?
Dedi saçlarıma bir öpücük kondurup.
Tuana:iyidi. Sadece altı tane yemeği yaktım o kadar.
Dedim ozmumu silkip.
Çağan:o kadar becerikliyim diyorsun yani?
Aklınca benle dalga geçiyordu
Tuana:sanki sen çok iyi becerebiliyorsun ya.
Bir kaç adımda burnunun dibinde belirdi.
Çağan:benim becerebildiğim daha güzel şeyler vardır belki?
Eli kalçama kaydı.
Geri çekildim hızla.
Gülümsedi ve dudaklarını çeneme yasladı.
Serkan:kızım o çocuğun yüzüne kapıyı kapatıp yanıma gelir misin?
Seher:saçmalama Serkan!
Kapıdan çekildim.
Babam ile bir süre bakıştılar.
Evet ciddi ciddi bakışıyorlardı.
Çağan en son piç gülüşünü babama sundu.
Çağan:keşke kızınızı özlediğim kadar birazda sizi özleyebilseydim.
Ananı sikeyim senin çağan!
Serkan:hasbinallah.