My Demon - TAEKOOK

iremyy97 tarafından

134 26 4

Cennet ve Cehennem olarak bilinen bu iki dünya, Tanrının himayesi altında bulunur. ve bunları koruyan ise 2 v... Daha Fazla

2. bölüm
3. bölüm

1. Bölüm

82 13 2
iremyy97 tarafından

Hoşgeldiniz, bu benim BTS ile ilk seferim.

Yazmak istedim ve taslakta yer alan bir ficdi.

Neyse uzatmadan iyi okumalar! Xx

°°

Cehennem.

Ve burada yanan günahkârlar.

Onların acı ve feryat çığlıkları kulaklarını delip geçiyordu. Cehennemin ortasında oturmuş, etrafında ki cayır cayır yanan insanları izleyen, cehennemin kralı Kim Taehyung.

O, bu cehennemde ki insanların ne tür günahı ya da ruhunu başka birine veda edecek var mı diye her gün dünya da dolaşırdı.

Cehennem ondan sorulurdu. Bir günahkârın kaçmaya ya da ona karşı gelenleri affetmez
Bir parmak şıklatması ile o insanı cehennemin vahşi köpeklerine salardı.

Onun adı Kim Taehyung. Cehennemin En son en büyük şeytan olarak bilinirdi. 957 yaşında ve dışarda gören herkes 20 - 21 sanarlardır.

Ne komik.

Hem de çok.

Ama bu komik olay Kim Taehyung da son bulacaktı. Çünkü o cezalandırılacaktı.

Tanrı cennet ve cehennem meleklerini huzuruna çağırdı. Kim Taehyung ve Min Yoongi birbirlerine düşman gibi bakıp tanrının huzurunda durdurlar.

Taehyung işlediği hatadan habersiz, tanrının büyük gururu ile önünde duruyordu.

Tanrı, Kim Taehyung ve Min Yoongi'nin sorumlu tuttuğu en büyük baş meleklerdi. Min yoongi tanrısı ne derse onu yapandır.

Ama Kim Taehyung ise tanrının dediklerini yapmaz kendi yolundan giderdi.

Ve gittiği yol da ise hata yaparak geri dönecekti.

Tanrı cehennemin sorumlusu olan Kim Taehyung'u gördüğü gibi büyük bir gürültü kopmuştu.

Kim Taehyung tedirgin bir şekilde kaşlarını çatıp deprem gibi sallanan yere ve göğe baktı. Anlamamıştı, ne yaptı kendisi?

"Cehennemin sorumlusu Kim Taehyung! En büyük günah işledin!"

Taehyung tanrının ne dediğini anlamaya çalışırken kollarından tutan cehennemin hizmetkârları onu büyük ateş dolusu olan çukurun içine götürmeye başlamışlardı.

Onlara ne kadar emir kipi kullansa da cehennemin hizmetkârları tanrının sözünden çıkarlarsa, onların sonu ölümle biterdi.

Ve onlar bunların olmasını asla istemezlerdi.

Kollarından ne kadar kurtulmaya çalışsa da gücü gittikçe zayıflıyordu. Ve ölümle yüzleşmek üzereydi.

Cehennemi inletecek tonda, sesi yükselen kim Taehyung tanrısına büyük öfke kusuyordu.

"Ben bir şey yapmadım! Sadece görevimi yapmaya çalışıyordum!"

Tanrı, Kim Taehyung'u cehennemin ızdırap dolu çukuruna yolladı. Kim Taehyung derisinde acı ve yanan et kokusunu hissedip yüzünü buruşturdu.

Kim Taehyung cehennemin en alt zindanlarına yollanıyordu. Onun sonu gelmişti.

Tanrı onun bileğinde ki gücünü alıp dünya da yaşam süren insanoğluna verecekti. Taehyung ateş ve ölü insanlarla dolu olan çukurda yanmaya devam ediyordu.

Çukura tutunup kendini yukarıya çekmeye çalışırken yanan parmak uçları ve vücudu buna izin vermiyordu.

Tanrı Taehyung'un bileğinde ki gücünü alıp dünyada ki insanoğluna yani Jeon Jungkook'a vermişti.

İnsan haline dönen Kim Taehyung daha çok aci feryatlarını çukurun içine görmüyordu. En dipte duran Taehyung çukurun tepesinin kapanmaya başladığını görmüştü.

"Hayır! Hayır! Beni buraya kapatmazsınız! Tanrım! Yalvarırım beni burdan çıkartın!"

Tanrı onun bu yalvarışlarına görmezden gelemeyip çukurun, kapanmasın az bir ramak kalmasına müsaade etmeden çukurun kapanmasını durdurmuştu.

Tanrı, günahkâr olan ve günahkâr olmayan kullarının yalvarışlarını görmezden gelemezdi.

Bu cehennemin sorumlusu olan Kim Taehyung olsa bile.

Tanrı ona ceza vermeyi düşünüyordu. Dünyaya gönderip kendi gücünü bulmaya çalışmasını sağlayacaktı.

Cennetin sorumlusu olan Min Yoongi, kulağına fısıldayan tanrının sözünü yerine getirip cennete geri döndü.

Tanrı Taehyung'u cehennemin çukurundan çıkartıp insan haline dönmesini sağladı. Kim Taehyung, insan haline döndüğünü fark edince bileğinde ki gücüne baktı.

Artık çok geçti her şey bitmişti hem Taehyung için hem de Cehennem için.

"Kim Taehyung, sen insanoğlu olarak gücünü aramaya gideceksin dünyaya."

Taehyung tanrısının ne dediğini anlamamıştı. Gücünü o büyük, yaratılan, ölümlü insanlar olan dünya da gücünü nasıl aramayı planlayacaktı?

Cennetin sorumlusu olan melek Min Yoongi yanında getirdiği dünyada ki işlerden sorumlu olan iyilik melekleri, şeytan Kim Taehyung'u dünyaya göndermek için kollarına zincirler dolamıştılar.

"Hıh! Bir de cehennemi kralı olacaksın güya. Baksana haline, en büyük hata yaptın ve şuan dünyaya gönderiliyorsun. Yazık sana Kim Taehyung yazık."

Melek yoongi bir el hareketi ile taehyung kollarına dolanan zincirlerle beraber dünyaya gönderilmek için yer ve gök sallanmaya başlamıştı.

Melek yoongi gülümsemesine engel olamıyordu. Mutluydu.

Ama bir o kadar da üzgündü. Dıştan mutlu olsa da içi paramparça. Çünkü arkadaşı gitmişti ve bir tek o kalmıştı.

°°

Günümüz;

soluk soluğa gözlerimi açıp nefessiz kalmış bir biçimde uyanmıştım. Gördüğüm rüya kabus gibiydi.

Yataktan bacaklarımı sarkıtıp yerle buluştu. Ellerim ile yüzüme masaj yapar gibi yoğurup banyoya doğru adımladım.

Banyonun kapısını açıp ışığı yakacağım sırada ışıkların yanması bir oldu. Olduğum yerde kaldım. Prizine dokunmadığıma eminim.

Boş verip lavaboya doğru ilerleyip musluğu açıp soğuk suyu yüzüme çarpmaya başladım. O kadar iyi gelmişti ki...

Musluğu kapatıp havlu ile yüzümü kurulayıp ışığı söndürüp banyodan dışarı çıktım. Saate baktığım zaman saat sekizi geçtiğini gördüm.

O kadar mı uyudum ben tanrım... Okula gerçekten geç kaldım. Koşar adımlarla dolabıma ilerleyip okul kıyafetlerimi aldığım gibi üstümdekileri yatağa fırlatıp giyinmeye başladım.

°°

Okula koşa koşa varmayı sonunda başarmıştım. Nefessiz ve göğüsümün sıkışması ile çantam da duran su dolu pet şişeyi dudaklarıma götürüp içtim. soğuk su içimi rahatlatırken şişeyi geri çantama koyup okulun bahçesine adım atıp ana kapıya ulaşana dek yürüdüm.

sanki yürüdüğüm zemin sallanıyor, deprem oluyormuş gibi hissediyordum. arkamı dönüp yere baktım fakat hiç bir şey görememiştim.

İlerlemeye devam ederken ileride sınıf arkadaşım Jessica'yı gördüğüm gibi ona doğru koşup omzuna dokundum.

"Günaydın Jessica. Nasılsın?"

Bakışlarını bana çevirip baktı. Yüzüne yerleşen gülümsemesi ile "iyiyim kook. Peki sen?" dedi. Bende omuz silkip hafif gülümseyip saçlarını okşadım.

Jessica benim üvey kuzenimdi. Amcam başka kadınla evlendiği zaman, kadının bir kız çocuğu varmış.

O da bunu hoş görüp evlendi. Ve şayet ben bundan hiç bir zaman nefret hissetmedim. Amcamın kafa dağıtmasına ihtiyacı vardı.

Ve iyi de yaptı.

Jessica sıkıca bana sarıldı ve bende ona karşılık verip beline kadar uzanan turuncu saçlarını okşayıp geri çekildim.

O sırada yüzünde ki gülüş tamamen soldu ve gözlerinde ki o ışıltı gitmişti. Yerine karanlık ve boş bir bakış gelmişti.

"Jessica? Ne oldu, iyi misin?"

Sanki sesim boşlukta yayılıyormuş gibi yankılanınca etrafta ki insanlara baktım.
Her biri bana bakıyordu. Kuruyan dudaklarımı ıslatıp bu mekandan ayrılmak için çantamın iki kulpundan tutup hızlı adımlarla ilerlemeye başladım.

Koridorda ki bütün öğrenciler sanki donmuş bir biçimde vücutlarını dahi oynatmaksızın bana bakıyorlardı.

Tedirgin olmuş bir biçimde sınıfa girip, orta sıranın en arkasına geçip oturdum. Derin bir nefes alıp çantamda ki defterleri ve kitapları çıkarmaya başladım.

Elimi çantanın içine attığım gibi parmaklarıma dolanan cehennem gibi yanan başka parmaklar ile çığlık atıp çantayı yere attım.

Sıramdan devrilip yere kapaklandım. Alnımdan boncuk boncuk terler akıyordu.
Çantamın içinde ki o el... Tanrım elim eriyecek sandım.

Yerde emekleye emekleye titrekçe çantamın fermuar kısımdan tutup hafifçe içini açtım fakat ne bir el vardı ne de bir sıcaklık.

Çantamı yavaşça alıp ayağa kalktığım da gürültü ile sıralar birbirine girip, devrildiler. Çığlık atıp çantamı göğüsüme bastırıp koşarak sınıftan çıktığım gibi merdivenlere yöneldim.

Vücudum korku ve gerginlikten dolayı terlemeye başlamıştı. Bana neler olduğunu dahi aklım almıyordu. Beynim karıncalanmaya ve uyuşmaya başlamıştı.

Okulun çıkış kapısına varacağım sırada sağ iç bileğim de bir acı hissettim. Sanki iğne batıyor gibi bir acıydı.

Diz üstüne çöküp dişlerimi sıkıp sağ bileğime baktım. Tuhaf bir işaret vardı. Canım öyle bir yanıyordu ki, etrafta ki insanların bağışlarını bile duyamıyordum.

Gözlerim ve bilincim yavaşça kapanmaya başladı. Uzaktan gelen siyah giyinimli, heybetli birisi yaklaşıyordu.

Siyah rugan ayakkabısı her yürüdüğü yere ağır basarak yanıma doğru geliyordu. Yaklaştığı an bilincim baş gösterip gözlerim kapanmıştı.

**

Yazar anlatımından;

Cehennemin kralı şeytan Kim Taehyung, kucağında duran güzel yüzlü, melek gibi olan çocuğa bakıyordu.

İçinde ki tanrıya bitmeyen öfkesi gün geçtikçe daha çok çoğalıyordu. Kaç yıldır gücünü aramaya başlamıştı.

Bir türlü bulamadığı o gücü.

Kaç şehri gezmiş olsa da çıkmamıştı. Ama buraya yüz defa baktığına adım gibi emindi. Bu kucağında ki güzel çocuğu ilk defa görüyordu.

Büyülenmiş gibi çocuğa odaklanmıştı. Denizin sesi, kuşların cıvıltıları resmen bu güzelliğe eşlik ediyordu. Masmavi deniz ayaklarına kadar gelip korkmuş gibi geri gidiyordu.

Bir şeytan insanoğluna aşık olamazdı. Bu gerçek değildi. Onların felsefesinde aşık olmak diye bir şey yoktu.

Tanrı onlara aşık olmaması için uyarmıştı. Fakat dünyaya gönderildiği için bu çok zordu. Hepsi tanrının suçu diyordu.

Beni bu dünyaya gönderen tanrının suçu. Acı bir şekilde kanatlarının koparılması, gücü alınıp şeytan formundan insan formuna dönmesi...

Hepsi tanrının suçu.

Sadece cehennem de bir annenin bağrış ve yakarışlarını duymuştu. Dayanamamış anneyi cennette ki bebeğin yanına göndermişti.

Nasıl yapabilirdi anneyi oracıkta ateşlerin içine vermeyi. Gönlü razı olmamıştı. Küçükken annesi onu öyle bir sarardı ki dışardaki düşman bile yaklaşmaya korkardı.

Cehennemin içinde ki çukura yavaş yavaş batan annenin çığlıkları kulaklarında yankılanıyordu.

"Lütfen tanrım bir kere bebeğimin kokusunu içime çekeyim."

"Yalvarırım bana yardım et. Yavrum benim kokum olmadan uyuyamaz."

"Yardım et."

Kadının bu halini gördüğün de dayanamamış gizlice cennete götürmüştü. Kadın ona bolca teşekkür edip bebeğin yanına ulaşmıştı.

Fakat ters giden bir şey olmuştu.

Cennet ve cehennem öyle bir sarsılmaya başladı ki günah ve sevaplar olan terazi dengesini şaşırmış bir vaziyette aşağı ve yukarı oynayıp duruyordu.

Tanrı sinirlendi. Olayı öğrenmiş direk şeytan kim Taehyung'u çağırmıştı. Taehyung tanrının yanına ışınlandı.

Daha sonrası ise tüylerini diken diken edecek gibi titredi. Ve gücünü bu çocukta bulmuştu. Saf, masum ve temiz kalpli çocukta.

Kucağında ki beden kıpırdanmaya başladığı zaman etrafına hızlıca bakmış. Daha sonra bir taşın üzerine yatırıp ellerini kot siyah pantolonun içine koyup uyanmasını bekledi.

Jungkook baş ağrısı ve her vücudunun uyuşması ile uyanmıştı. Gözlerini delen güneşin ışığı ve vücuduna eklenen soğuk esinti ile titredi.

İlk başta nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Buraya nasıl geldiğini ve burada ne yaptığını sorgulamaya başladı.

Beyninde dolanan onca soruyu kalın ve gür ses bölmüştü. "Günaydın." Jungkook yabancı gelen ses ile kafasını oraya çevirdi.

Simsiyah saçları, göz altlarında hafif bulunan kırmızılık ve keskin yüz hatları onu karşıladı. Jungkook taşın üzerinden inip karşısında ki şeytanın önünde durdu.

Simsiyah ceketinin üzerinde ki ağır ve buram buram kokan parfümü midesini bulandırsa da aldırış etmeyip gözlerini ondan 1-2 santim büyük bedenin gözlerine baktı.

"Sen kimsin?" Yönelttiği soru ile şeytan kaşlarını havaya kaldırıp melek yüzlü çocuğa baktı.

Haklıydı onu neden buraya getirdi ki? Gücünü alıp ve ruhunu satıp öldürebilirdi. Neden bunu yapmamıştı? Korkmuşmuydu?

Şeytan bir elini cebinden çıkarıp çenesini kaşıdı. Düşünür gibi yapıp gökyüzüne baktı.

Jungkook hala heybetli olan şeytana odaklanmıştı. Onu tanımıyordu. Neden burada olduğunu bile bilmiyordu. En son hatırladığı bileğinde ki acı.

"Bileğinde ki o işaret... Benim çocuk."

Karşısın da ihtişamlı olarak duran ve gözleri her an üzerinden ayırmayan şeytana bakıyordu. Saçmalıyordu her halde dedi içinden.

"Afedersiniz ama siz saçmalıyor musunuz?"

Şeytan Derin bir nefes alıp melek yüzlü çocuğun sağ bileğini tuttuğu gibi etraf karanlığa gömülüp denizden çıkan suyun tepelerin de halka oluşturacak bir şekilde durmuştu. Şeytan zafer gülüşü ile kalın ve ürkütücü sesi ile melek yüzlü çocuğa doğru uyarıcı bir ses tonu ile konuştu.

"Bu bileğinde ki benim gücüm. Ben bir şeytanım çocuk! Ve ben bileğine dokunamadığım zaman güçlerim etkisiz hale gelecek!"

°°

Hadi canım OHA!

Şaka şaka

Umarım bunu sevmişsinizdir. Mutluluklar dilerim 💜💜.

Okumaya devam et

Bunları da Beğeneceksin

110K 7.9K 62
Sessizlik. Yalnız kalmak istediğimi söylemiştim sadece ona. Sadece sessiz olmasını! Neden dediğimde susmadın? Şimdi yoksun. Bu senin tercihindi!
54.9K 2.2K 31
Kim Taehyung, sevgilisi jungkook'a haber dahi vermeden ortadan kaybolmuştu. 2 yıl sonra geri döndüğünde ise artık yeni bir sevgilisi vardı... Şimdi s...
45.9K 4.2K 20
Yeni atanan polis jeon jungkook, ve her yerde aranan yer altı mafyası Kim Taehyung. "Benimle seviş ve ben gitmene izin vereyim ufaklık." "Asla! öldü...
10.1K 873 7
Sevdiği adamla geçirdiği bir gece sonucu hamile kalan Umay Uzel, Yiğit Ali'yle evlenir. Kocasının da onu sevdiğini düşünerek sürdürdüğü evliliğini ve...