Hüptrik ; Alina

By Heimir

201K 16.1K 4.2K

" İsmim Alina... ve ben deli değilim!" ▪︎Alina Atalar Küfür ve argo bulundurur* Yazım hataları olabilir* Yazı... More

Alina Atalar
0.0
0.1
0.2
0.3
0.4
0.5
0.6
0.7
0.8
0.9
1.0
1.1
1.2
1.3
1.4
1.5
1.7
1.8
1.9

1.6

9.3K 901 203
By Heimir

İyi okumalar muzlu pudinglerim!


Pars Atalar (Davidevalala)

.
.
.

"Dede ben ne yapacağım!"

Dedim odada bir o yana bir bu yana volta atarken. Dün gecenin ardindan dedem aynı yıldırim bey'in dediği gibi sabah ezanıyla kapıda bitmisti.

Yıldırım bey babasının yanında olmamdan dolayı hemen şirkete gidip bir kac işi halletmesi gerektiğini ve hemen geleceğini söyleyip gitmişti.

Şimdi ise Hazar dedemle odamdaydık.

Dedem elindeki telefonuma bakmaya devam etti. Dakikalardır mesaja bakıyordu.

Telefonu yanına koyarken iç çekti.
Volta atmayıp bırakıp yanına oturdum.

"Dede?" Çok durgun duruyordu. Üzgündü,anlamak zor değildi. Ne olursa olsun oğluydu onun.

"Yıldırım'a anlatalım Alina. Tamer'i sertçe uyarmış olmama rağmen bunu yaptıysa kardeşini umursamıyordur zaten."

Kaşlarım havalandı"Uyardın mi?"

Başını salladı.
"Para hırsından gözü kör olmuş. Duracağını sanmıyorum."

"Dede...sen halledemez misin? Yıldırım beyi katmasak?"

Yıldırım bey ve oğullarının dedem kadar sakin kalmayacağına emindim. Ve böyle mafya kıliklı bir aileden her şeyi beklerdim açıkçası.

"Oğlum olduğu gerçeğini unutup zarar veremiyorum,Alina'm. Özür dilerim." Gözleri yerdeydi. Mahçup çıkan sesiyle tebessüm ettim.

"Senin suçun değil,dede. Özür dileme. Ne olursa olsun oģlun o senin."

"Keşke olmasaydı! Adı batasıca... ama ben zarar veremem ona. Anla beni. Bunu babana anlatmalısın."

"Ben mi?" Dedim şaskınca. Neden ben anlatıyordum o anlatsa olmuyor muydu?

"Evet..."

"Dede olmaz! Anlatamam ben. Ben onlara sabahları bile zar zor günaydın diyorum. Lutfen yapma bunu bana."

"Onlar ailen Alina. Buna alışmaya çalış artık. Babana sen anlatmalısın."

(...)

Dedem gideli yarım saat olmuştu. Yıldırım bey ise az önce gelmiş duş alacağını söyleyip yukarı çıkmıştı.

İki gündür evden hic çıkmadığım gerçeğiyle boğuşurken kendimi bahçeye attım.

Etraftaki korumalar bulunduğun durumu bana bir kez daha hatırlatırken oylece yürüyüp havuzun kenarındaki oturma grubuna yerleştim. Kucağımda dedemin getirdiğini hüptriklerin olduğu bir poşet vardı. Etraftaki silahlı korumalara bakarken bir pakedini açtım.

Galiba etrafımdaki olaylara karşı gamsızlaşıyordum yavaşça.

Gözlerim ihtişamlı bahçe kapısına kaydı. Demir kapının ortasında Atain Gemiciliğin amblemi vardı.

Kapının açilmasıyla oraya dikkat kesildim. Bahçeye son model spor bir araba girerken bunun kim olduğunu anlamak zor değildi

Şımarık prens...

Aklıma dün geceki sözleri gelince dudaklarımı birbirine bastırdım. Açıkçası bana ısınacağını düşünmüştüm ama görüyordum ki gerçek bambaşkaydı.

Araba malikanenin önünde durdu ve içinde gözündeki siyah gozlüklerle Pars Atalar indi. Korumalardan biri anında arabayı alıp garaj yoluna sürerken Pars etrafa bakındı.

Bana doğru baktığını farkettiğimde tepki vermedim. Beni istemiyor olabilirdi. Olgunca karşılayacaktım.

Üzerindeki siyah deri ceketi , koyu renk kargo model kot pantolonu ve içindeki düz tişörtü ile tam bir sokak serserisine benziyordu.

Saçları ise dağınıktı.

Onun bu kadar magazinde olmasını anlamak güç değildi. Yakışiklı biriydi ve taliplerini geri ćekirmiyordu.

Türkçesi neydi ya??

Çaygın...

Çatlak?

Kaşlarım çatılırken gözlerimi gökyüzüne kaldırdım.

"Ça...çapkın!" Güldüm kendi kendime.

Türkçeye alışmam zaman alacaktı galiba.

Bu esnada Pars çoktan eve girmisti. Gözlerimi teker teker korumalarda gezdirdim. Olası bir şüpheli arıyordu gözlerim.

Çünkü bu korumaların güvenilir olduguna inanmadan rahat bir uyku çekemeyecektim.

Korumalar arasında gözgöze geldiğim kisiye tebessüm etti.

Neydi ya ismi? Hani şu maşallahlı koruma abi...

Bana doğru gelmeye başladığını farkettiğimde ismini düşünmeye devam ettim.

"Alin hanım? Bir sorun mu var?"

Başımı iki yana salladım ve diğer korumalara baktım"Sadece inceliyorum."

Kaşları havalandı.
"Neyi?"

"Aranızdaki hain kim olabilir diye "

Yüzünde şaşkın bir ifade oluştu. Umursamadan yanımı gösterdim.
"Otursana koruma abi."

Şaşkınlığı katlanırken konuştu.
"Koruma abi mi?"

Başımı salladım.
"Konuşacak kimsem yok. Bir de üzülme ama ismini unuttum."

Yüzündeki şaşkın ifade gerini gülümsemeye bırakırken şen bir kahkaha attı.

Yavaşça yanıma oturdu ve bana baktı.
"Adım Batu...Batuhan. Batu abi demen yeterli."

Gülümsedim. Dedemden sonra gördüğüm en cana yakin insandı galiba burdaki.

"Peki. Sende bana Alin de." Başını salladı.

Kucağımda duran hüptrik paketlerinden birini ona uzattım.
"Al."

"Bu ne?"

Dedi pakedi alırken.
"Mevyeli yogurt."

"Bana mı veriyorsun?"

Gülümsedim.
"Dedem öğretti. Sizde bir laf var... şey...eee... göz hakkı!"

Gülümsedi genisçe.
"Doğru öğremişsin aferim sana."

Taktir edilmenin verdiği neşeyle bir paket daha uzattım.

"Bu ne peki?" Dedi gülerek.

Anlamazca baktım.
"Diğer gözünün hakkı işte?"

(...)

Kıkırdadım neşeyle.
"Ya Batu abi! Öyle değil! Sütlü çay çok lezzettli bir defa!"

Başıni katiyen olmaz der gibi iki yana sallayıp konuştu.
"Hayır Alin. Çay dediğin sek olur. Neymiş ya sütmüş falan. Gerçek çay Türk çayıdır Türk!"

"Milliyetçiliğine hayran kaldım!"

Başını salladı.
"Sende buraya alıştıkça güncellemeyle alacaksın bu özelliği merak etme."

Pakedin dibindeki danoneyi sıyırırken tabi tabi dercesine başımı salladım.

Yarım saatir Batu abiyle oldukça kaynaşmıştık. Çok cana yakın ve komik biriydi. Çok sevmiştim onu.

"Sohbetiniz bol olsun?" Dedi tek kişilik koltuğa yerleşen Yıldırım bey.

Batu abi hızla kalkmak için hareketlenecekken Yıldırım bey dur dercesine elini kaldırdı.
"Otur Batuhan. Anlat bakalım benim ufaklığımı nasıl güldürmeyi başardın? Dünden beri ruh gibiydi?"

Tebessüm ettim. Yıldirım beyin hitapları hoşuma gidiyordu.

Batu abi gülümsedi.
"Havadan sudan Yıldırım bey. Zaten çok sıcakkanlı "

Yıldirım bey bana sevgiyle bir bakış atıp Batuya döndü.
"Neyse oğlum. Sen bir Lale hanıma bak yemek hazır mıymış?"

Batu abi başını sallayıp kalkarken el salladım arkasından.

"Sevdin bakıyorum Batuyu?"

Yıldırım beye baktım. Bozulmuş bir ifadesi vardı. Hey? Kıskanmış olamazdı değil mi?

Tamam Alina. Yavaştan açılmaya başlasak iyi olacak!

Özüne dön!

"Ne o kıskandınız bakıyorum?"

Kaşlarını çattı
"Alakası yok. Ne diye kıskancakmışım?"

Sırıttım.
"Onu siz anlatacaksınız işte!"

Gözlerini kısıp tehtitkarca baktı.
"Beni alaya mı alıyorsun bakiyim sen?"

Omuz silktim.
"Belki..."

Yerinden kalkıp yanıma oturdu ve saçlarımı dağıtmaya başladı.

"Ya Yıldırım bey!" Sinirle söylendim. Belimin aşağısına kadar uzanan saçlarım karışında beni saatlerce uğraştırabiliyordu.

"Söyle babacım?" Dedi elini ćekip gülümserken. Alttan çatık kaşlarla baktım ona.

"Saçlarım düğüm oldu hep." Dedim nazlı nazlı.

Tanrım beni yok et!

Ben az önce ona naz mı yaptım?!

AAAAAAAA

Gözleri büyüdü.
"Ya...öyle mi olmuş? Üzülme babacım. Tararım ben."

Gözlerini kaçırırken konuştum.
"Tamam o zaman..."

Ortama hakim olan sessizliği bozan hizmetli teyzenin sofraya çağırmasıydı.

Yıldırım bey ile beraber eve girdiğimizde masaya baktım.

Pars çoktan yerini almıştı...ve ikizler de burdaydı.

"Merhaba?" Dedim şaşkınca çıkan sesimle.

Hani bunlar buraya pek gelmezlerdi.

"Merhaba." Dedi Arslan gözlerini elindeki tabletten çekmeden.

Aslan ve Arslan çok meşgul insanlardı. Ne zaman görsem ellerinde illaki iş tabletleri oluyordu.

Pars'ın yanındaki boş yere oturduğumda Yıldırım bey de baş köşeye geçti.

Servisler yapılmaya başlandığında içimi tuhaf bir duygu sardım.

Yıldırım bey başta sağında ikizler solunda ise biz vardık. Bir anlığına Aile gibi hissetmiştim nedensiz.

Sessizce yemeğimi yemeye başladım. Ortamdaki sessizliği Arslan böldü.

"Bir kurs buldum Alin. Haftanın 4 günü gideceksin. İstanbuldaki dereceli universitelere yetenek sınavıyla epeyce öğrenci kazandırmış."

İtaatkarca başımı salladım.
"Teşekkürler...ne zaman başlayacağım peki?"

Arslan yüzümü inceledi bir kaç saniye ardından konuştu.
"Şimdi değil. Önce biraz dinlenip kafanı toparla olur mu?"

Başımı salladım yeniden. Masa yine sessizliğe gömülürken gergince nefes verip yalandan öksürdüm. Masadaki gözler üzerime toplanınca gözlerimi tabağıma çevirdim.

"Benim sizinle bir şey konuşmam gerek."

Bu olayı abiler buradayken anlatmam doğru muydu bilmiyordum ama şuan bundan daha iyi bir fırsat kollayamazdım.

İçimdeki derdi vermek ister gibi derin bir nefes vermemle durumun ciddi olduğunu anlayan Arslan Atalar kaşlarını çattı.

"Sorun ne?"

'Bir sorun mu var' dememişti çünkü son zamanlarda hayatım başlı başına bir sorundu.

"Ben... size hikayemi...eksik anlatmiştım..."

"Farkındayız." Dedi Aslan Atalar rahatça içeceğinden bir yudum alırken.

"Anlatmaya mı karar verdin?" Dedi Arslan ikizinin peşinden konuşurken. İkisi beni cidden ürkütüyorlardı. Belki bana karşı bir tavırları yoktu evet. Ama ses tonları bile ürkütücüydü bu adamların.

Yıldırım bey , dedem veya Pars böyle deģildi mesela. Korkutuculuk ikizlere özeldi.

"Evet...anlatacağım."

Yıldırım bey yerinde dikleşirken hepsi pür dikkat bana bakmaya başladı.

Tamam kızım yapabilirsin. Bunda senin suçun yok sonuçta.

"Hastaneye yatırıldığımı biliyorsunuz...kaçtığımıda."

"Evet?" Dedi Pars hızlı ol der gibi.

Tırnaklarımla oynamayı bırakıp gözlerimi Yıldırım beye çevirdim.

"Ama ben orada yatarken size ulaşmaya çalıştım."

Hepsinin eş zamanlı kaşları çatılırken hızla devam ettim.
"Annem....annem ölmeden bana bilet ve para vermişti söylemiştim size... bana verdiği şeylerden biri ise bir telefon numarasıydı."

"Benim numaram?" Dedi Yıldırım bey onay almak ister gibi.

Kısaca gözlerimi kapatıp onay verdim. Şimdi zor kısmına gelmiştik işte.

"Oda arkadaşım ile beraber hasta bakıcının telefonunu çalıp numarayı aradım...biraz çaldi...tam kapanacağımı düşünürken açıldı telefon."

"Açıldı?" Dedi Arslan şaşkınca. Başımı salladım.

"Kimdi?" Dedi Aslan açanın babası olmadığı bilerek.

"Bir erkek sesiydi. O an anlamadım. Yıldırım bey sandım bende...annemin ismini verdim başıma gelenleri anlatıp...yardım istedim."

"Sen...benden yardım mı istedin?" Dedi Yıldırım bey kısık bir sesle.

Suyundan bir yudum alıp elini kravatına götürdü ve bollaştırdı.
"İyi mi-"

"Devam et kızım..."

Sessizce başımi sallayıp devam ettim.

"Telefon yüzüme kapandı. O an beni umursamadiğınızı düşündüm. Aradan 8 ay geçti...."

"Bir dakika?" Dedi Pars.

"Sen o hastanede 8 ay yattın mı yani?"

Dolan gözlerime engel olamazken başımı salladım. Matteo olmasaydı o hastane odasında ne hale gelirdim acaba?

"Sizden ümidimi kesince... hırslandım ben. Gelip sizi görmek istedim. Ailenizi..."

"Sonra da hastaneden kaçtın?" Dedi Pars sesindeki bariz şokla.

Başımı sallamakla yetindim.

"Ben İstanbul'a gelince ilk işim şirketi bulmak oldu zaten..." gözlerim Pars'a kaydı.

Karşılaşma anımız aklıma gelince burukça tebessüm ettim. O da tebessümüme karşılık verdi.

"Orasını biliyorsunuz zaten...sonra siz geldiniz Tamer bey geldi... sesini duyunca kaskatı kesildim zaten...telefonda konuştuğum abinizdi."

Masaya derin bir sessizlik çökerken Aslan'ın masanın üzerindeki eli yavaşça yumruk oldu. Kimseden ses çıkmazken tam karşı duvara bakan Yıldırım bey sessizliği bozdu.

"Abimdi? " o an tüm kanımın bedenimden çekildiğini hissettim. Ses tonu tüylerimi ürpertmişti.

Sanki evet dediğim an abisinin evini ateşe verecek gibi gözüküyordu. Cevap vermeye korkmamla gözlerini yavaşça bana dikti.

"Devam et Alin."

Titreyen elimi masanın altına çektim. Şuan gıkımı çıkarabileceğimi sanmıyordum.

"Baba..." dedi Pars sertçe."Onu korkutuyorsun."

Yıldırım bey önce oğluna sonra bana baktı ve sert bir soluk bıraktı.

"Devam et güzelim. Korkma."

"Son..." derin bir nefes aldım. Korkumu engelleyemiyordum. Haftalardır mafya mafya diye isim taktığım insanların sinirlenmesi korkutmuştu doğal olarak.

"Alin..." dedi adımı öyle hos öyle naif bir tonda soyleyen Aslan.

"... derin bir nefes al ve anlat...hadi."

Başımı sallayıp derin bir nefes aldım ve diyeceklerimi toparladım.

"Tamer bey... başta sadece tehtit etti...umursamadım. Sonra...oteldeki odama bir adam yolladı...göz daği vermeye kalktı aklınca."

Pars'ın gözlerindeki duygu endişeye dönerken konuştu.
"Zarar verdi mi? " başımı iki yana salladım.

"Korktum sadece...çok korktum." Dedim sesim kısılırken. O anları tekrar yaşıyormuşum gibi hissettirmişti anlatmak.

"Sonra...zaten dedem Tamer beyin hareketlerinden şüphelenip ulaştı bana. Kim olduğumu sonra öğrendi..."

"Ve o zamandan beri dedem koruyor seni..." dedi Arslan sonunu getirirken.

Başımı salladım sadece. Gözlerimi yavaşça Yıldırım beye çevirdim. Yeşil gözleri bir ton koyulaşmıştı sanki. Sertçe boş duvara bakıyordu.

"Bunu önceden neden anlatmadın?" Dedi o soruyu sonunda soran Aslan.

"Ben...korktum. İki kardeşi birbirine düşürüp böyle bir yükün altına girmekten."

Cümlemin bitmesiyle Yıldırım bey sertçe bana baktı. Dedikelrimden anında pişman olup yutkunurken o hiç sevmediğim ses tonuyla konuştu.

"Sakın...sakın bir daha bu cümleyi tekrarlama Alin. Sakın."

Korkuyla başımı salladım. Halimi farkeden Aslan babasına baktı.

"Baba. Karşıda ben,Arslan ya da Pars yok. Bu halin kızı korkutuyor."

Yıldırım bey duraksarken oğullarına baktı ve derin bir nefes aldı. Ne yapacağını bilemez sekilde dikleştip elini yanağıma koydu ve okşadı.

"Özür dilerim , güzelim. Farkında değildim. Demiştik ya...ben kız babası olması bilmiyorum diye. Hatamı mazur gör olur mu?"

Tebessüm edip başımı sallamamla gülümseyip elini çekti.

Ama bu gülümsemenin altındaki bastırılmış duyguları görebiliyordum

İntikam,hırs,nefret ve acımasızlık...

"Hadi sen odana çık. Senin için çizim kalemleri ve bir kaç malzeme aldırmıştım. Hizmetliler odana bırakmış olmamılar."

Bu sen git biz aramızda konuşalım demekti ama pek umursamadım.

Yanlarından ayrılıp merdivenlerden çıkarken son duyduğum cümle ise kanımı bir kez daha dondurmuştu.

"Nival'e gidip Tuna ve Yavuz amcalarınızla konuşun. Ya yanımızda durur kan dökerler ya karşımıza geçer kanlarını döktürtürler"

(...)

Bölüm sonu

Ben geldim!!

Nasılsınız??

Bu arada Yavuz ve Tuna Yıldırım'ın kardeşleri.

Hazar dedenin toplam 4 oğlu var.

^Tamer ve Tuna Atalar ikiz(yaş;54)

^Yıldırım Atalar (yaş; 48)

^ Yavuz Atalar (yaş ; 47) (tek oğlu Yiğit'in fotoğrafı önceki bölümlerde var)

Oğullarını öbür bölümlerde yavaş yavaş tanıtacağım.

Bölüm burada biter ve Hei Kaçıp GİDERR!!!

Continue Reading

You'll Also Like

1.2M 42.1K 58
alev:OĞUZ BEN ASIK OLDUM!!! oğuz:YİNE KİME AMK????!! alev:acar'a oğuz: siktir!
314K 18.7K 21
"Abi mi?" "Abi-ler." 16 yıl sonra tüm hayatınızın yalan olduğunu en yakın hissettiğiniz insanın aslında bir yabancı olduğunu öğrenseydiniz napardınız?
281K 13.3K 30
Ailemin karışık olduğunu düşünürken, karışmalarının sebebi benmişim.
1.1M 57.7K 50
Merhaba! Ben loya. Loya Sert. Üçüzlerim ve abilerimle olan bu kitabıma bir göz atmak istemez misin? Not: Beğenmiyorsan okuma.