bu kitap diğer sezonun devamıdır
Eğer bu kitabi okuyorsaniz diğer sezondan baslayin daha iyi anlamaniz için rica olunur
° İyi okumalarr
Ayağımdan bedenime doğru ufak iniltili bir meltem esti...
çarşafa biraz daha sarıldım üşüyerek, sıcağı aradım.
burnumu açan kokuyu derinden nefes alarak içime çektim tanıdık bulma çabasıyla atmosferde hissedilen tuhaf kokular bir dokunuş gibi vücudu sardı, tüylerimi dikti
çürük vişne kokusu naftalin ya da bir takım tütsü yanmış bir şeyler kokuyordu, bu koku ağır geldi kirpiklerim oynadı ama açmak için çok yorgundum...
parmaklarımı biraz oynattım hareket ediyorum, zorluyorum, ama felç gibi bedenimde bir ağırlık yatıyordu kirpiklerim aralandı gözlerimi sanki açmamışım gibi karanlığın aralığında kalmışım
gözlerim ışıksız bir odaya alışmaya çalıştı tanımlayamadım, kafamda belkide yüzlerce soru ama tek bir soruya bağlı haldeler 'nerdeyim? yavaşça dirseğimin üstünde yükseldim etrafa bakarken saçlarımın arasındaki parmaklarımı çektim.
yontulmuş çiçek parçalarına benzeyen balkon demirlerine doğru baktım, kapısı açıktı yarı yarıya ay yüzüme ellerime bedenime ışığını yansıtıyordu üzerimdeki çarşafı kaldırarak, yatağın üzerinde dineldim.
ayın ışığı kadar gördüğüm odaya göz gezdirdim kırmızı renk tonları çok vurgucuydu göz bebeklerim püsküller üzerinde gezdi yatağın üzerinde başlığında nerdeyse her yerde vardı...
Gözüm bulanıklaştı, kafamı toparlamak için derin bir nefes çektim akciğerlerimin gücünü gösterdim.
kafam açıldığında, daha net biriyidim burası son derece ısısız, ışıksız ürpertici bir yerdi
Ezgi-Ah neredeyim ben? öldüm ve ruhlar aleminde miyim...
-geçmişten bir vizyon-
Ares-kurtuluşun benimle beraber oluyor mutlu musun?
Ezgi-nasıl
Ona doğru yaklaştığımda bana küçük cam şişede rengini benimsiyemediğim ağır kokulu suyu elime koydu
Ares-zehirlenerek
Kabullendim bir yanımda ölü yatan emreye bakarak son yudumlarımı aldım...
Ezgi-görüşmek üzere
Ares-ruhlar aleminde
-Şimdiki zaman-
Ezgi-peki bu yataktan kalkıp bu yeri araştırmam gerek sandığım ruhlar alemi yaşam içeriyor? Ya da ben rüya görüyorum... Ama çok gerçekçi?
Ayağım titredi bir bebek gibi adımlarımı korkak attım. zemine alışan bacaklarım ağrıyordu uzun zamandır bu yataktan kalkamadım sanki hisslerim beni düşündürdü çıplak bacaklarım soğuk zeminde adım adım odadan çıkmak için yürüdü. üstümdeki ince kumaş soğuk havayı içine alıyordu balkon kapısı hep açık olmamakla birlikteydi çünkü bu kadar soğuğu hissetsem o günlerde uyanırdım
Ezgi-burası cidden soğuk melekler ve şeytanlar okulunda olsam böyle olmazdı şimdi tanımadığım bir yerdeyim
Kapıyı yavaşça ittim arkamda açık kapıdan uzaklaşıp koridordaki sağ ve sol kapıları karşılıklı odalara, göz gezdirdim koridorun bir ucunda tuhaf süslemelerin karşısında durakaldım...
maskeler, yapılar, bana bakan gözler gibiydi kırmızı tondaki perde maskelerin sağında solunda asılı aşağı süzüldüler
Ezgi- kimse yok mu? Neredeyim ben cidden?! Beni duyan kimse yok mu?
Koridorda in cin top oynuyordu ne bir sessizlik ne bir çıtırtı duydum kulaklarım sessizlik içinde umutsuzluğu kalbime yerleştirdi.
Ezgi-burada biri yaşaydı beni duyardı
-aşağı kattan gelen ses-
Kalın erkek sesi*
"Aşağı gel"
İrkilerek, duvardaki süslü maskelerin dibine yapıştım.
ses o kadar yankı yaptı ki odaların herhangi birinde o erkek sesi geliyordu üstümdeki ince geceliği sıktım
"korkma ezgi sen bir serafı bile öldürdün" içimden kendime motivasyon versemde bu tip bir ev ve güçsüz bedenim aşağıya gittmeye, merdivenlerden inmeye korkuyordu
Merdivenin küpeşte kısmına sürünerek tutundum.
ahşap merdiven ayağımın üzerinden kayıyor gibiydi kendime gelmem için nefes aldım sonunda korkum azaldı merdiveni indim..
Mum ışıkları, aynalar, tuhaf semboller, tütsüler, kim bu adam ve neden bu kadar demode karanlık takılıyor..
kadife yumuşak kahve tonlarında koltuklar cam kenarına konulmuş. salona geçmeden önce salonun girişinde durdum eşikten adım atmak istemedim arkasından izledim onu "sesi derinden gelen ev sahibini" persolen çay bardağını zarifçe küçük meşe masadan parmaklarının arasına aldı elleri uzun saf beyaz ten renginin bir melek kadar beyaz olduğunu kafamda yüzünü vücudunu hayal ettim kalın güçlü duruyordu nasırlı elinin derisinde yara izi belirli şekilde görünüyordu...
Saçları geceyi kendine katmış gibi parlıyordu siyahın derinleştiği saçlarını çayını bırakarak arkasına attı camdan yansımasına izledim bulurlu görüntüsünü tanımadım dışarı yağmurluydu ki cama damlalar yapışıp aşağı süzülüyordu
Erkek-hm beni fazlaca süzdünüğünüzü düşünüyorum peki gelicek misiniz yanıma?
Sesi birden duyunca eşikten geri adım attım camın yansımasından yüzündeki sırrıtmayı gördüm
Ezgi-sende kimsin ve ben neden buradayım?!
Ona yaklaşarak cümlemi tekrar ettim arkasını dönmedi ayaklarım zeminin soğukluğundan sızlayıp iğneleniyordu
Adam sonunda çayını bıraktı..
siyah saçları gözlerini gizledi o ise kimliğini açığa çıkartmak istercesine kahkülünü çevreledi ortadan ikiye ayırdı.
kaşları gözleri belirginleşti hafif çekik koyu kahve gözler gözünün altındaki beni bir gülün suyunu çıkarıp boyalanmış gülün özüne sahip inci pembesi dudakları kıvrıldı.
Ezgi-burası ruhlar alemi falan değil peki ben nerdeyim söylemeyi düşünüyor musun ?
Adam-düşünüyorum hayır.
Ezgi-kafana burdan bir şey geçirmeden soruma cevap ver
Adam- onu denemen ile ölmen bir olucak... Ama eğer çok merak ediyorsan beni ben bu evrenin kralı sahibi oluyorum.
Ezgi-evren mi? burası hangi evren tam olarak? bak burası tımarhane ise kendimle gurur duyuyorum sonunda başardım
Adam-hm demek hiç bir şey hatırlamıyorsun tabi normal yatağımda bir aydır yatıyorsun..
Ezgi-nasıl ben bir aydır burada mıydım? Hayır ben ruhlar alemindeyim öldüm! ben... Ben.. zehir içtim... ares? Oda öldü benimle
Adam kafasını eğdi düşündü sonra üzerime adım adım yaklaştı.
yüzüme doğru seğirdi sözlerimi kesmiş oldu bu kabacaydı küstah gözleri beni süzerek kısıldı
"gözleri siyah mıydı yoksa bana mı öyle geldi bilmiyorum ama bu sadece dna hastalığı da olabilir kimsenin gözleri siyah olamaz"
Arka arka geriledim adam yüzünü çekti ve kendini toparladı ayaklarıma baktı
Adam-üşümedin mi?
Ezgi-biraz
Adam-sana ufak bir çorap getirebilirim
Ezgi-gerek yok şimdi bana saçmalamayı kesip anlatıcak mısın?
Adam-aç mısın?
Gözlerini kısarak tepkimi bekledi
Ezgi-her zaman açım ama şuan çok merak ediyorum?
Adam-1 aydır yemek yemiyorsun ölümlü
Ezgi-ben ölümlü değilim ahmak
Adam-artık öylesin
Ezgi-dalga mı geçiyorsun
Adam-yemek yer miyiz o zaman?
Ezgi-peki kabul yeriz ama herşeyi anlatıcaksın
Adam-anlaştık
Ellini uzatarak nazikçe parmaklarıma dokundu "gerçekten buna gerek var mı tamam beyefendisiniz falan ama"
Gözlerini devirdi sözlerimin ona etkisi olmadı o kendi kurallarında ilerleyerek ellerimi avucuna aldı soğuk buz gibiydi o bunun farkında gibi bana bakış attı ve salondan çıktık ellerimi bıraktı koridorda Yan yana sessizce yürüdük
bu sessizliği bozarak ona seslendim;
Ezgi-sen nesin?
Adam-ne olarak
Ezgi-bir melek bir şeytan seraf büyücü?
Adam-haha bir şeytan mı melek mi hayır hayır
Adamın gülümsemesinide beklenmedik hayranlık vardı gözlerime bakarak tahmin etmemi bekledi
Ezgi-nesin peki bir goblin? Bir hobbit
Adam-hey ne alaka karşındaki adama bakıyor musun hiç 1.98 boyundaki yapılı ve teni beyazın incisi olan adam hobbit ya da goblin olabilir mi?
Ezgi-onları neden küçümsüyorsun ki belki onlardan biri benim arkadaşım?
Adam kirpiklerini yavaşça kapattı açtığında gözlerinin parlak kırmızı renkte olduğu ortaya çıktı göz bebekleri siyahlığını korudu.
Bir kuruluk dudaklarımı yaktı
"kırmızı iris"
"evet peki bu sana ne çağrıştırıyor"
Adam gözlerini koyuluğunu gözlerime koydu gözlerini hiç ayırmadı kaşlarının altından merakla bir şey söylememi bekledi
"bir casper ya da edward değilsin tabi ama sende çakma bir wampirsin"
Adam cevabı beğenmemiş gibi ellerini salladı sakindi soğuktu
"edward ve casper oyuncu! Onlar küçük veletler ben bütün bu evrene sahip bir wampirim gerçeğini gözlerinle gördün"
Dudaklarım küçümseyici şekilde tch sesi çıkardı mimiklerimi izledi
"onlar daha iyiydi sanki ama sen bilirsin bütün evrene hakim olan wampir"
Ellerini arkaya bağlayarak bana arkasını döndü bu beden dilinde güce sahip birinin özgüvenini gösterir
Ezgi-saksı mıyım ben arkanda bırakıyorsun az önce beyefendi biriydin?!
Arkasını dönmeden cevap aldım yüksek sese bile gerek yoktu duvarlar sesi alıyor diğer tarafa atıyordu bana kadar hiç uğraşmadan geliyordu
"o bana az önceki tavrından önceydi"
Ona yetişmek için çıplak ayakla parmaklarımın üstünde hızla yürüdüm
Köşeden dönerek bir odaya girdi arkasına hızlıca girdim eşikte durmuş bakıyordu burnumu ona çaktım
"Dikkat ett"
Arkasını dönerek acıyla tuttuğum burnumdan ellerimi aldı ve eşiği bana doğru açtı kendisi kenara çıktı mutfak kocamandı pencereleri uzun zamandır açılmamış gibi tozluydu
Ezgi-mmh baya tozlu
Adam-evet temizlemen için getirdim değerli hizmetkarım hemde bize yemek yaparsın değil mi?
Şaşırarak ona baktım sonra ellerimi karnıma koyarak güldüm bir taraftan kapıya tutundum
Ezgi-değerli hizmetkar Ha?
Bir defa daha güldüm bu sefer yüzündeki elmacık kemikleri belirgin şeklini aldı sakince bağırdı
Adam- değerli çalışanlarım size eşlik edecek umarım siz burada mutlu ve anlayışlı şekilde hizmet edersiniz
Ezgi-saçmalıyorsun ben kimsenin bir çalışanı değilim
Adam-sana bir sır vereyim mi? Adı neydi hm emre evet seraf olan o adam sana son iyiliğini yaptı. Sana kocaman bir boşluk vermek yerine sana benim yanımda köle olman için yalvardı eski bir tanıdığımdır emre ona bir iyilik borçluydum şimdi anlıyor musun?
Ezgi-emre beni öldürmek istiyordu nasıl olurda? Hem ben ölüyordum? En son ares ile zehirlendik? Peki onlar yaşıyor mu sadece bana özel mi anlamıyorum!
Adam kendi arasına beni alarak kapının kenarına yasladı omuzlarımı okşadı "sakin ol ben her şekilde sınırını aşmadığın müddetçe sorularını yanıtlayacağım sevgili hizmetkarım ya da uşağım mı demeliyim? Adam gülerek beni bıraktı arkasını döndü ve gitti şimdi koca mutfakta yalnız kaldım
Ezgi-herşeyi attlattım! bunların cevabını da alıcam... ve burada kalmayacağım buraya ait falan değilim
Mutfağa bir göz attım akrilik bir tarz huzur ve ferahlık vardı diğer odalarda yoktu
Arkamdan biri yaklaştı "hey yeni kız"
Arkamı dönünce sıcak gülümsemesinden çekindim
Ezgi-sen?
Kız-ben safiye ölümlü bir kızım ve wampirin bir hizmetkarıyım
Ezgi-bende ezgi kendimin ne olduğunu bilmiyorum şuanlık sorularıma cevap yok ölümlüyüm sadece
Safiye -sen uyurken odayı hep güzel korkular döktüm ferahlık ve zihinsel bir rahatlık için o patron hiç sevmez çiçek kokularını o sadece kan kokusu ister
Ezgi-genel olarak wampirleri biliyorum filmlerden ama canlı olarak ilk defa gördüm
Safiye- her zaman sana iyi baktım 1 aydır endişeliydim bir ölümlünün bu kadar güçlü olması şaşırtıcı yüzündeki tek bir deri bile olumsuz yönde işlemedi hep canlıydın dudakların bile kuru değildi mumyalanmış gibi duruyordun sanırım patron sana bir şey içirdi gerisini bilmiyorum
Ezgi-başka bilgin yok mu?
Safiye-hayır sadece patron sana iyi bakmamızı söyledi
Ezgi-peki şimdi napıyoruz?
Safiye -patronun..onun çok sevdiği yemekleri yapıyoruz
Ezgi-içine tükürücem
Safiye - hahaha patron yaramaz kızları sevmiyor
Ezgi-beni de sevmesin o zaman
Safiye-yemek yaparken sana ailesi hakkında bir şeyler anlatmam gerek
Ezgi-peki olur
"bana limonu uzat onları dilimlemem gerek"
Onun dediği gibi sepeteki limonlar aldım ve ona uzattım oda bıçakla dilimledi her birini dilimlerken bana da görev verdi bende kesedeki unu kaba boşalltım yüzümde beyaz bir maske oluştu "öh öh"
Ezgi-sanırım temizlenmeye ihtiyacım var
Safiye -haha çok komik duruyorsun bu kaleye mutluluk getiriceksin gibi duruyor yıllardır patron ve ablası ve erkek kardeşi ile asla gülemezdim onlar tam bir diktatör erkek kardeşi hariç..
Boğazını temizleyerek mırıldandı
Bende bu boşlukta ona bir soru sormaya karar verdim.
Ezgi-"En azından bir müttefikim olabilir"
Ezgi-hm demek ablası ve erkek kardeşi var onlar nasıl insanlar?
Safiye -ablası o soğuk ve bazen kabuslar görerek uyanır bir kahin kimseye güvenmez ama kardeşine çok bağlıdır onu çok sever canını verecek kadar ve hiç sevmediği şeyden biri ise itaatsizlik ve adı "kontes Tuğçe" onun otoriter biri olduğunu söylebilirim.
Bu evrende onun güzel kırıcı güzelliği olduğunu dilden dile yayılır sevdiği şeyler ise Parrozzo, Cannoli, Cassata Siciliana, Torta Caprese, Delizia al limone di Amalfi, Torta al pepperoncino e cioccolato, Tiramisu, Panna Cotta, Torta al Mascarpone, Budino, Meringata... diye uzayıp giden bu melodik isimli pastaları çok sever
Kız konuştukça nutkum tutuldu diksiyonu tatlı tatlı gidiyordu onu dinlemek masal gibi geldi bir yerden sonra...
Ezgi- o ne uzun bir liste
Safiye-evet öyledir. Ve efe erkek kardeşi o sabun sever kendi odasında takılır genelde bazen dışarda eğitim görür çoğunlukla piyona çalar, bir beyefendi gibi davranır, tatlı bir kalbi var... ve bir o kadar duygusaldır wampirler arasında dalga geçiliyor bu durum... ablası tuğçe onu da çok sever ona dil atan herkesin dilini kestiğini söyleyebilrim korumacı ve savaşçı ruhu ile onlar kızıl wampirler ailemize Hoşgeldin
Ezgi-kızıl wampirler onlar böyle anılıyor demek... "ne övdü amına koyduğumun kızı sanki kendi doğurdu"
Safiye-eveett
Kız bitirdiğimiz yemekleri fırına attı çok uzun süre çıplak ayakla olduğumu fark ettim ve üstümde gecelikle pislenmiş halde
"tam bir çalışan gibi görünüyorum"
Safiye üstünü değiştir hadi ama sakın odaları karıştırıp efe veya Tuğçe hanımın odasına girme şuan uyuyorlar
Ezgi-tamam merak etme
Üstümdeki tozları sirkeledim bir yanım buraya alıştığım için çok sinir oluyordu bir yanım ise buna boyun eğmek yanlış değil diyordu
Adamı etrafta aramak gibi görünmesin diye göz bebeklerimi hafiflikle etrafa çevirdim izledim kimse ortalıkta yoktu..
"bu wampirler çok tuhaf tabuta giriyorlar belki"
Mırıldanarak basamakları çıktım
"hangi oda benimdi?"
"Sanırım şuuu mavi olan kapılı "
Kapı kulpunu indirdim... İçerisi kapkaranlıktı perdenin aralığını fark ettim. zombi gibi hareket ederek vucüdümü bir yere çarpmamak için acele etmedim. perdeyi tamamen açtım.. yıldızlar bu evreni ne güzel aydınlatıyordu kocaman çok yaklaşık şekilde görünüme sahip olmaları beni şaşırttı bu evren gezilmesi gereken bir yerdi... bu akşamda hiç bir yer net görünmüyordu ama ışıkları açık olan şatolar... kaleler, kiliseler.. Süslenmiş ağaçlar etrafa daha çok bakmakla yükümlü hissettirdi araştırmak istercesine cama daha da yaklaştım gözlerim büyülendi pencereyi açtım rüzgar geceliğin içine ilişti.. Dışarıdan tatlı tatlı melodik sesler kulağıma dolandı
Adam mırıldınma sesi '
*It's not true if someone tells you otherwise, darling, you know I love you in every universe
Kadın mırıldanma sesi'
*And if anyone else speaks ill of you, I will get my hands dirty to kill him, dear flaxseed
Kadın ve adamın sesleri gülüşmelerle geliyordu
Ezgi-bu şarkı bu notalar tanıdık ama nasıl bu evrende insani bir şey var? Hmm... Belkide ölümlüler daha çoktur belkide bu evrende her türden canlı yaşıyor keşke keşfetdebilsem
Arkadan birinin yatakta hareket edişini kumaşın şahlandığını hissetim arkamı döndüğümde biri yataktan fırladı
Ezgi -AAAAA!
Biri-EN BÜYÜK ATATÜRK!!!
Ezgi-NE BAĞIRIYORSUN?
biri-ilk sen bağırdın?
Ezgi-odamda napıyorsun!
Biri-burası benim odam asıl sen ne yapıyorsun burada?
Ezgi-sen efe olmalısın değil mi?
Efe-evet leydim tam olarak o kişi benim ayrıca sizde ezgi olmalısınız abimin kucağında ölü halde getirdiği kadın?
Ezgi-hiç bir şey hatırlamıyorum bana anlatmanı diliyorum ama
Efe-tabiki anlatırım sizi korktum için özür dilerim bu arada şehrimizi izliyordunuz değil mi?
Ezgi-pardon tüm evren sizin evreninizi izliyorum
Efe-hayır aslında tüm evren bize ait değil ortak bir düşmanımız var ama bu uzun hikaye
Ezgi-belki bir zaman sonra anlatırsınız
Adam bana doğru baktı yataktan çıktı yanıma geldi ellerini birleştirdi...
Dirseğini pencerenin alt bölümüne koyup derin bir nefes aldı dışarıya huzur dolu bakıyordu
Efe-galiba odayı karıştırmanın sebebi üstünü hemen değiştirmek istemendi
Adam ufak bir eğilti ile üstümdekilerde durdu ve geri dönerek şehre baktı üstümdeki pisliklere bakınca kötü koktuğunu algıladım
Ezgi-ov kötü bir koku affedersin ben o zaman üstümü değiştirmeye gidiyorum
Efe-çabuk ol yemek saati geliyor ablam orda olmamızı istediğinde geç kalınmaz
Ezgi-hizmetkarlara bir tabak ayırtıyorlar öyle mi
Kibirli bakışımı fark eden efe bana döndü ellerini bağladı
"abim sana ne dedi yoksa hizmetkar olmanı falan mı?"
Adama tuhafsayıcı şekilde baktım ve açıklama yapmadan önce sırrıtım bu öyle bir sırrıtış değildi bu zoruma gittiği için gizledim...
"başka ne diyebilirdi emre seraf mm uzun hikaye beni o abine sattı yani hizmetkar olarak"
Efe boğazını temizledi
Efe-haberin yok öyle mi?
Ezgi-neyden? Neden herkes bana böyle konuşuyor şimdi anlamanızı istiyorum söyleyin
Efe-hadi üstünü değiştir. güzel giyin ablam seni sevsin nazik ve kibar ol ayrıca güzel kokular tenine değsin bir laydiye hemde önemli bir laydi olucak kişiye yakışmıyor
Ezgi-ne demek o?
Efe-biraz daha devam edemem süprizi kaçar
Adam beni kovar gibi omuzlarımdan tutup arkamdan sürükledi kapıya kadar eşlik edip kapattı
Kapıya doğru baka kaldım
Ezgi-ne saklanılıyor benden tam olarak?
Kapıya arkamı dönüp başımı salladım herşeyi silercesine.. Hangi odada olduğumu unuttum
Ezgi- acel etmem gerek. peki hangi kapı? hisslerime güvenmem gerek
Sol yanımda mor kapı vardı çarpı işaretli bu yasak olduğunu imâ ediyor o zaman
Ezgi-hatırladığıma göre kırmızı bir kapıydı
Şatonun taşlı koridorlarının üzerindeki uzunca serilmiş polyester siyah halı ve yanlarında pürçükleri ile
Bana eşlik edip ayaklarımı üşütmüyordu
Ezgi-sihirlerimi kaybettim mi yani? Melekler ve şeytanlar okulunda öğrendiğim büyülerden birini deneyebilirim ufak bir şey de olsa
Gözlerimi kapatıp konsentire oldum gözlerim karanlıktan başka bir şey görmedi gözlerimi daha da sıktım avcuma tırnaklarımı geçirerek denedim tekrar tekrar zorlandım...
Ezgi-yapabilirsin hatırla gücün hala sende akıyor sen boş bir kap değilsin dışa çıkart onu!
Birden şatonun duvarlarındaki meşaleler alev aldı daha da uzunca köpürdüler gözlerimi açmasamda çatırtı seslerini duydum ateşin sıcaklığını hissetim
Ezgi-işe yaradı! İşe yaradı! Ah ama ufak bir şey yaptım sadece güçlerim paslanmış
Sıcak turuncu renkler eşlikle beni korkudan arındırdı koridorun sonuna geldim o kadar çok dolanmışım sanırım... sonunda kendi ayaklarım ile geldim.
Ezgi-evet kırmızı kapı
Kapı kolu indi yavaşça içeri girdim ve kapıyı kapattım balkonu gördüğümde tanıdım
" burası benim odam"
Kendimi yatağa attım uyuşuk bacaklarım titriyordu
Ezgi-ne kadar güçsüzüm dayanmam gerek hadi kalk ezgi... Sıcak bir duş beni kendime getirir
Yataktan kalktım etrafı çok görememle yakınarak şamdanları yakmak için çakmak aradım
Dolapları karıştırdım kumaşlar ipeksi yumuşak olanlar ellerime geldiğinde bundan hoşlandım..
Yatağın yanındaki komidinden çakmak aradım çekmecenin sonunda karanlık yerde elime bir şey dokundu... Ona ulaştım ve aldım
Ezgi-süper evet şimdi yakabilirim belkide evi yakmalıyım?
Bu düşünce beni gülümsetti sonrasını düşününce yine beni yakalar ve belkide öldürür bu sefer boşluk beni bekler... Bu kötü fikir şamdanların her birini yaktım etraf çok otantik sıcak görünüyor
Ezgi-peki şimdi bu aydınlık yerde banyoyu bulmam kolay olur
Keselenmiş taburenin karşısında makyaj aynası ve büyük çekmeceli dolap vardı benim için ayarlamışlar sanki bütün süslü şeyler
Üstümdeki geceliği atarak diğer tarafı açan kapıyı tuttum ileri ittim kolayca açıldı biraz ışık giren ılık odadak küveti ve mumları gördüm hemen elimdeki çakmakla yaktım..
Sıcak suyu açıp içine girdim köpüklenerek rahatladım
Ezgi-hep burada kalıcak mıyım? Kimsem yok arkadaşlarım yok sevdiklerim yok...
Küvettin içine daldım suyun altında bağırmak istedim beni yalnız bırakan şehirde napıcaktım sudan çıkıp havluya sarıldım mum ışıkları altında tabureye oturup aynaya baktım saçlarımı özenle taradım saçımın kurumasını beklerken dolaptan kendime elbiseler attım
Dalgalı saçlarımı önüme atarak elbisenin ince kumaşının içine girdim göğsüme kadar çektim korseli beyaz elbiseyi arkadan bağlamak biraz zor oldu ve sonunda sıktırsın ve bağladım
Aynada kendime baktım göğüs ve boyun tarafından açık kol tarafından uzanan kumaş ellerime kadar gizledi saçlarımı arkaya attım bu elbise baya uzundu "bununla bir insan nasıl yürür işkence gibi ya düşersem"
Ezgi-belki buralarda makas vardır
Komidine koştum ellerimi gezdirdim ve buldum aceleyle elbiseyi kısalttım mini bir elbiseye dönüştü
Ezgi-hem sıkıcıydı.. Pf 19.yüzyılda krallıkta yaşıyoruz sanki
Kestiğim kumaşları balkondan aşağı attım
Dolaba bir daha baktım "bakalım burada ne varmış? " "güzelim botlarım sizi en son savaşta giymiştim"
Ezgi-bir dakika beni biri soydu o zaman hizmetçilerden biridir bu rahatsız edici ama neyse botlarım benimle
Yatağa oturarak botları giydim sağlamca betona bastım sonra etrafta döndüm herşey güzeldi
Ezgi-Ah koku! Kralı sinirlendirecek kokular yok mu?
Aynalı masaya koştum çekmecede parfümlerin arasında aradım ve semboklerine baktım ama anlamadım tek tek sıktım sonunda tanıdık kokuyu sıktım ve kokusu başımı döndürdü
Ezgi-kiraz çiçeği kokusu...
-geçmişten bir anı-
Emre-kiraz çiçeği
Emre-kiraz çiçeği gibi kokuyorsun
Emre-seni seviyorum kiraz çiçeği
Gözlerim doldu anıları hissetim koku beni eskiye götürdü kulaklarımda onun sesi kafamda canlanan eski anılarımız okul bahçesi onun evi ona dokunduğum ilk gece...
Geçmişten bugünüme dönmek için gözlerimi açtım ve göz yaşlarımı sildim
Kendime gelerek odadan koşarak çıktım yemeğe yetiştim mi acaba? Merdivenden inerken hızımı kestim bir hanımefendi gibi yürümeye çalıştım salonda yemek masası kurulu herşey şenlik gibiydi masaya uzaktan yürüdüm hizmetkarlar görmediğim isimlerini bilmediklerim etrafta dolanıyordu sadece safiyeyi görünce ona el salladım o beni fark edince kralın porselen çay bardağına dökmeye çalıştığı içeçği bir anda yere döktü kral bunu fark edince bana öfkeyle baktı gözleri koyulaştı bende ona gülümseyerek selam verdim
Ezgi-iyi akşamlar
Herkes beni fark edince efe gülmeye başladı safiye ise geri çekilerek bezle yere döktüğü içeceğe baktı eğilerek temizlemeye başladı kralın yanında oturan kadın Tuğçe olmalıydı beni fark edince ayağa kalktı..
Tuğçe-bu ne cürret! Sen... Burak bu kıza hiç bir şey öğretme tenezzülünde bulundun mu? Benim karşıma bir hanımefendi çıkmak yerine saygısızca kısa yırtık kısa elbisesi ile nasıl çıkabilir!
Ezgi-makası biraz düzgün tutamadım sanırım...tasarımım güzel değil mi?
Kadın dişlerinin arasından tısladı en başta oturan kardeşine bakarak sinirle masaya vurdu
Tuğçe-Burak! Bu ne hadsizlik bu kadın neden bu paçavra ile önümüze gelir!
Burak-abla oturur musun? değişmeye gidecektir.. elbette... buna bende izin vermem.
Ezgi-demek adın buraktı wampir çakması hemde değişmeye niyetim yok sizin şişmiş balon elbiseleriniz bana göre değil hangi yüz yılda kaldınız?
Efe ağzını tutarak gülmesine engel olmaya çalışıyordu hala yemek masasının önünde durup aileye bakıyordum
Tuğçe-Burak bir kelime daha ederse bu kızı tuzla buz ederim!
Safiye hanımının arkasından ona su uzattı bir sinirle bardağı attıp tuzla buz etti
"hemen bizi yalnız bırak safiye!"
Tehditkar sesi ile safiye titrer halde ayrıldı...
hizmetkar mutfağa koştu kadın sesiyle kaleyi inletti efe gülmesini keserek dik durdu
Masadaki çilek soslu pastayı görünce çatalı alıp ucundan aldım pastayı yerken bana dik dik baktılar Burak az sonra beni öldürecek gibiydi
Ezgi-mmh tatlı çok güzel olmuş ben yaptım diye demi-
Burak cümlemi böldü hızla yanıma koştu 1 saniye bile sürmeden yanıma ışınlandı bileğimden tuttu sıkıca bastırdı
Tuğçe bunu fark edince elbisenin ucunu kaldırarak adım adım yanımıza geldi burağın elini tutarak bileğimden ayırdı ortamızda durdu burağı uzaklaştırdı
Bana yukarıdan baktı boyu uzun ve beyaz tenli güzel bir kadın karşımda otoriter şekilde duruyordu bundan hiç sakınmadım bende aynı şekilde ona baktım
Tuğçe-görüyorum ki kendine güvenen cazgır bir kadınsın çok affedici olmam ama sana istisna göstermek zorundayım sana buradaki kuralları tek tek öğretmem gerek
Ezgi-hanımefendi ben kendi
üslubumla hareket ederim kimse bana evcil hayvan muamelesi yapamaz!
Kadın burağa dönerek sonra da bana döndü sonra çekildi ve Burak tekrar bileğimi tuttu
Tuğçe-o zaman sonuçlarına da katlanman gerek küçük bayan
Burak-şimdilik bunu affediyorum ve bizimle yemeğe eşlik edeceksin ama sonraki günlerde tekrarını görürsem benim başka yüzümle tanışırsın bu senin acı bir duygu olur anladım mı?
Gözlerimi devirmedim kaşlarımı kaldırarak ona dudak büzdüm pek etkilememiş bir tavırla gözlerine boş boş baktım ...
teslim olduğumu göstermek boynumu düşürdüm gözlerimi hafif kapattım
elbisenin ucunu tuttup ayaklarımı arkaya attım dalga geçer gibi eğildim kalkıp saçlarımı düzledim sandalyenin birini çekip seszice usulca oturdum onlarda memnuniyet ile oturdu
Karşımda efe vardı bana gülümsedi bende ona gülümsedim Burak bu mimikleri fark ederek bana kitlendi ben ona döndüğümde gülümseyi silip bir kaşımı kaldırdım dudaklarımı hareket ettirip "önüne dön" dedim oda dudaklarını açmadan el hareketi masayı işaret etti sinirle önüme döndüm
Önümdeki çatal ve bıçağı aldım yemeğe başlamak için efe kaşlarını kaldırarak durmamı işaret etti çatal ve bıçağı masaya bıraktım hizmetçiler salona büyük tavukla döndüler ortaya koydular
Tuğçe-tanrının güzel nimetleri ile ailemle uzun yıllar yaşamak için kaldırıyorum şerefe
Herkes bardağındaki şarabı ortaya kaldırdı
Ezgi-"tonronon gozol nomotloro olo alomlo uzon yolor yoşomok içon koldoroyorom şorofo"
İçimden kibirle büyük hanımın taklidini yaparken Burak şarabı kaldırmamı istedi şarabı kaldırmayıp bir dikmede içtim
Ezgi-mmh bu ağırmış yıllanmış şarap kafama vurdu kaç yüz yıl beklettiniz belkide zehirlendim
Tuğçe-saygısızlığını bir yere kadar kaldırabilirim lütfen davranışlarına dikkat ett
Burak-abla merak ettme ben ona cezasını vermek için buradayım
Ezgi-hık mm ceza öyle mi? Haha! Wampir çakması napabilirsin ısırıcak mısın beni? yoksa mahzene mi atacaksın?
Efe-ezgi sarhoşken konuşma daha da kızdırma istersen abimle ablamı
Ezgi-sana ne be hortum kafalı senin gibileri dünyada zorbalıyorlar ucube şu tipine bak sen noel babanın iyi çocuğu ol bana karışma
Burak-Ah bir kadeh ile nasıl sarhoş olabilir?!
Tuğçe-ben bu kızı sevdim aslında şatoya eğlence getirdi belkide ona alışmaya çalışmalıyız
Burak-abla ne diyorsun?! Otoriter ablamı bile kendi yanına nasıl çekmeyi başardın şeytan tüyü var bu kızda
Ezgi-sen çok konuşma wampir çakması seni bahçeye asarım korkuluk diye bir boy var sende tam korkuluk olur kargaları korkutursun... Hahaha değil mi?
Efe-yüce atam Atatürke sığınırım bu kız çok terbiyesiz abi
Burak-emre bana büyük kazık attmış
Ezgi-Burak bak şurada ne var
Sandalyeden sallanarak kalktım masaya tutunarak burağa yürüdüm gözlerim kısık şekilde ona baktım yaklaştıkça Burak sinirlendi
Burak-ezgi yerine otur!
Ezgi-ama baksana üstünde bir şey var
Burak merakına yenilip gömleğine baktı burnuna vurarak havaya kaldırdım
Ezgi-hahaha bunu okulda hep yapardım seni saf... hık...
Efe-bu komikti ahahaha
Tuğçe-başımıza nasıl bir kız aldık acaba
Burak-gülmeyin!
Burağa gülerek yerime gittmeye çalıştım sendelenerek yerime oturdum
Ezgi-hey efe
Gözümü kırparak ona baktım oda bana baktı sonra ellerimi yüzüme koyarak ona uykulu şekilde sordum
Ezgi-Atatürk dediğin kişi kim?
Efe-o bir kahraman mavi gözlü onurlu yüce bir adam o bir tanrı bu şehrin kurucusu olur... Bizde onu hep severek anarız
Tuğçe-ailecek ona saygı duyarız
Efe-aile yemeğimiz berbat etti ama ablam şuan susuyor mu madam size noldu?
Tuğçe-sarhoş biri susması ricasını dinler mi? yada... ona kibarlık edep öğretilebilir mi?
Efe-doğru söylüyorsun ama renkli bir akşam olmadı mı
Ezgi-burağın tavus kuşu saçları çok komik bakınn ahahah
Burak Tuğçe ve efeyi dikkatle dinlerken ben onun arkasına geçip saçlarını dikleştirdim
Tuğçe-aman tanrım Burak bu kızı karın yapamayız
Efe-bu şatonun hanıma ihtiyacı vardı.. deli ve söz geçirilemez bence eğitilince mükemmel bir kraliçe olucak
Efe gülerek ablasına baktı ablası sanki ikna olmuş gibi tepki vermedi
Ezgi-ne!! Hayır hayır ben karı falan olmam!
Burak-ezgi tek bir kelime bile söyleme
Ezgi-wampir çakması öldürüm de seninle evlenmem
Yüzüne vurup koştum.. ama kısa bir hareketle tek kolunu karnıma sardı kucağına çekti ayaklarımı sallayarak ona vurdum
Ezgi-tavus kuşu adamsan teke gel böyle wampir havalarında gelme seni tenhada yakalarım ailenin önünde dövmediğime şükür edeceksin
Tuğçenin bile sinirleri bozulup güldü efe ile salonda kaldılar... Burak beni beline attı bacaklarımdan sıkıca tuttu sarhoş kafam sarsıldı saçlarımı beline uzandı burnum beline çakıldı
Ezgi-tavus kuşu! berbat bir wampirsin! korkaksın! erkek ol biraz... erkek centilmen ayaklarına saklanıyordun
Burak-susacak mısın yoksa ben susman için bir şeyler yapmalı mıyım?
Boynunda çırpınmaktan yoruldum ve durdum beni yere indirmedi hala beni bir yere götürüyordu koca ceviz kapasına baktım demirli tokmağı süslenmişti bir vuruş ile kapıyı açtı etrafa arkadan salınarak kafamın acısıyla bakmaya çalıştım yürüken adımları yüzünden zar zor kafamı kaldırdım ama sonunda bir şeylere bakmaya çalıştım...
büyük kolonlar ile beyaz sütünlar
nemliydi etraf oyulmuş seramikti mağara gibiydi kafamı biraz kaldırmaya çalıştım.. kubbeye, kaseye benzer bir yerdeydim. her yeri aydınlıktı bu yerin... mumlar ve şamdanlar sade şekilde tüller belik örülmüş yukarı zincirden aşağı bağlanmış Burak gittikçe oda buharlaştı kapıdan ayrıldım...
Ezgi- önümü göremiyorum. neredeyiz? nereye getirdin!
Burak-sıcak bir yerde
Ezgi-o ne demek?
Kafamı kaldırıp beline ellerimi koydum. güç alarak ondan, ayrılmaya çalıştım ama daha da sıkı tuttu...
Bir kolunu bacağımdan çekti belimi sardı.. sol kolunu, bacağımda tuttu. bir adım daha attı... Beni bırakı verdi ben yüzüne bakamadan derin bir suya düştüm suyun altına kadar indim belim betona çakıldı suyun dalgalı yüzeyine bakmaya çabaladım gözlerim suda acıdı ayaklarımı hareket ettirmeye çalıştım... Yüzeye çıkmaya gayret ettim ağzımı açtım bağırdım baloncuk oluştu sadece saçlarım cildimi kapattı ellerimle onları almaya çekmeyi denedim,..çırpındım.. Suya biri atladı bu sarsıntı ile dibe çakıldım saçlarımdan göremedim belimden yakaladı ve dipten kendine doğru çekti saçlarımı arkaya aldı. gözlerimi kapattım... yüzeye çıktık nefes almaya çalıştım kafamı kaldırdım derin derin nefes aldım adam ise kollarımın altından tuttu ve kaldırdı daha da derine kaymamı engelledi.. yüzüne baktım, saçlarını bir eliyle beni bırakmadan geri attı benimkileri dağılmış görünce nazikçe düzeldi saçlarımı kulağımın arkasına koydu ellerimi aldı boynuna sardı bir eliyle korumacı şekilde belimden tuttu taşa doğru yüzdü ben boynuna gömüldüm beni kaldırdı ve zemine bıraktı dejavu yaşadım... Yine eski okulumdaki anlarımı hatırladım sarhoş olup küçük göle atıldığım o gün gülüşmeler mutlu yüzler güzel anılar bıharlaşıp gitti şimdi.
Ezgi-bunu neden yaptın?
Burak-ayılman için
Ezgi-ölebilirdim belkide
Burak-seni yeniden diriltmek zor olmazdı
Ezgi-bu ne demek bana anlatıcak mısın herşeyi
Saçımdan damlayan su tomurcuklarını sinirle sildim.. Üstümdeki elbise bedenime yapışmış rahatsız edici duruyordu
Burak-hm peki anlatayım o zaman
Sizin melekler ve şeytanlar okulu ve diğer adalarınız... onlar sadece tek yaşam alanları değildi. başka evrenlerde var mesela bizim evrenimiz gibi emre ile birlikte okuduk sizin okulunuzda o seraf oldu ben ise bu evrenin sahibi eskiden her türden canlılar eğitim görürdü ama şimdi sadece melekler ve şeytanlar olmak için ölen insanlar seçiliyor.. Emre bana geldi bir gün senin annen ölmeden önce ona yalvarmış senin yaşaman için ve kendi canını vermek istemiş ayrıca babanda aynısını yapmış onlar bütün güçlerini bir ayinle emreye verdiler senin için... Senin kurtulman için yemin ettirdiler.. Ve emre seni bana sattı çünkü gücün eşsizdi saf kandın melez din benim güçlü bir eş aradığımı biliyordu çünkü bir düşmanımız var ondan önce bu krallıkta kral ve kraliçe seçilmeliydik evrenin yarısı onlara yarısı bizlere ait yani sen ayağıma şans olarak geldin.. Emre tanrıyı öldürüp o evrene hükümdar olucaktı bazı adaletsizlikler yaşıyordu çocukluğundan beri ve bundan hep yakınırdı o çocukluğundan beri sert eğitildi sonunda karar verdi kiniyle öfkesiyle adaleti sağlayacaktı. her yolu buldu açtı taki ares ona ihanet edene kadar aresle beraber öldünüz emreyi kurtarmaya çalıştım ama yapamadım sadece sana gücüm yetti... Çünkü ölümlüler zayıftır onlar kolay varlıktır her ne kadar melez olsanda eğitilmiş güçlerin ölümün eşiğindeydi ve kurtarıcın oldum... Diğer arkadaşlarının bir kaçını da kurtardım hatta sırf sen belki biraz alışabilirsin diye buraya bana..seni şatoya kadar taşıdım 1 ay uyanmadın bekledim bekledim her gün başında iyileşmen için herşeyi yaptım... Ve şimdi hiç zorluk çıkarmadan evlenmemizi istiyorum
Hiç tökezlemeden kaç defa boğazımı topakladı sayamadım. Boğazım yandı algımı kaybettim boğazımda bir halat vardı sımsıkı sarmışlar gibi nefes alamıyordum
Ezgi-ben seninle asla evlenmem! Arkadaşlarım nerede? Onları göster bana
Burak-şşt sesini yükseltme
Zeminden zar zor kalkabildim ıslak elbisem ağırlığını vucüduma verip sıkıca tutuyordu notlarımın içi suyla doluydu ilerleyerek kapıya doğru koştum arkamdan yavaş adımlar duydum.. Burak kapıda belirdi tırnaklarımı ona geçirmek istedim
Burak-çıkmak yok sevgili kraliçem yarın sana uygun mu seni gelinlikle görmek istiyorum
Ezgi-rüyanda bile göremezsin
Ona doğru hızla koştum yakasını kendime çektim kibarca eğildi benimle konuşmak onun için ufak bir kızla tartışmak gibi
Burak-sertçe çekemedin mi yakamdan? ben eğilmek zorunda kaldım
O an aklıma safiye ile mutfakta çalışırken dikkat bile ettirmeden aldığım sarımsıklar geldi sırrıtmama engel olamadım burak bu sırrıtmada sadece ona inat güldüğümü düşündü ki oda benimle gülüyordu elbisenin göğüs kısmından sarımsağı alıp ağzına attım
Burak-ne attın ağzına?
Ezgi-hööööh
Ona daha da yaklaşarak nefesimi üfledim o ise epilepsi krizi geçiriyor gibi yere çöktü boğazını tuttu
Burak-onları... Ah onla- kim verdi sana...
Ezgi-mutfağınız da buldum ne tesadüf ama değil mi?
Burak-nasıl... Ah bir hain sana yardım etti.... Biz evde sarımsak bulundurmayız... Ah lanet şey nefes alamıyorum
Ezgi-bunun hakkında bilgim yok ama şanslıydım... Ha wampir yerde nasılsın? Soğuk mu a dur wampirler soğuk varlıklar zaten
Burak-seni... Khm...elime geçirirsem.... Ah... Gitt... Bana-
Ezgi-ne dedin? kısık sesle nefesin kesile kesile sözlerin hiç anlaşılır gelmiyor?
Burak-... Ezgi bana HEMEN... Ahm ablamı çağır!...
Koca kapıyı ittim çıkmak için son olarak burağa baktım "burada acı çek ben şimdi gidiyorum kocacım muah"
Arkasından kapıyı kapattım kısık ilintiler duydum... Acelece o koridordan ayrıldım. sağa, dönüp basamakları çıktım. en sondaki oda benimdi tam oraya giderken yolumu biri kesti odadan biri gecelikle çıktı ve bana şaşırmış şekilde baktı
Tuğçe-ezgi ıslaksın üşüdün mü? Kardeşim nerede
Önce ona bakarken cümlelerimi topladım sonra gözlerine bakarken yalan söylersem anlar mı diye tedirgin oldum
Ezgi-oda bende çok ıslandık...ahm.. anlarsınız ya? Şey nasıl demek uygundur
Tuğçe-siz havuzda bir şeyler yaptınız Ah anlatma bana ne kadar.. Ah tanrım düşünmek bile istemiyorum odama gel kurulayalım seni
Ezgi-teşekürler kendi odama gittmem gerek kurulanırım zaten
Tuğçe-peki...
Ezgi-iyi geceler
Ona gülümsedim oda aynı şekilde yaptı aramızdaki buzlar erimişti sanırım eşikte durdu.. arkamı dönüp giderken bana seslendi "ezgi" arkamı döndüm öylece birbirmize baktık
Tuğçe-sana bir şey vermek istiyorum gelir misin?
Sözünü dinleyerek yanına gittim ıslak vücudum üşümüştü kollarımı kendime sardım tuğçe bunu fark edince içeriden bir ceket aldı benim boynuma attı ve sıkıca sardı
Ezgi-aslında bende halledebilirdim
Tuğçe-bunu vermek değildi amacım ama seni üşümüş görünce dayanamadım...
"sana bunu vermek istiyorum" boynundan çıkardığı kolyeyi elime uzattı.. şaşırarak elime aldım
"burak sana her zarar vermeye çalıştığında sakinleşmesi için bunu göster annesinden kalan bir kolye annesine verdiği sözü hatırlar annem öldü ve her sinirlendiği an ona ait şeyleri görünce usulca kenara çekilip sesiz kalır"
Ezgi-"işime yarar bir şey" teşekürler
Gülümsedi ve kapıyı kapattı
Ben hızla odama koştum üstündekini hemen attım üstüme acele ile bir şeyler geçirdim yine aynı elbiseler kesmeye çalışamadım vaktim yoktu botumu attım balet ayakkabısı gibi şeyler vardı.. Uzun süremi aldı sonunda nasıl kaçıcağımı düşündüm balkondan baktım aşağısı yüksekti.. Ama aşağıda çatı vardı oraya atlarsam diğer tarafa da geçersem aşağı inerdim..
Ezgi-dışarı kapıdan çıkmayalım belki buradan atlayamam
Tam kapıyı açmak istediğim an sert erkek sesi kapıyı kapattırdı.. korkudan kapıyı kilitledim. dışarıdan sesleri geliyordu, kapıya yaslandım dinledim...
Burak-abla ezgi nerede!
Tuğçe-neden bağırıyorsun noldu sizin aranızda ne halin var senin böyle
BURAK-EZGİ SENİ BULUP ODAMA ŞAMDAN YAPICAM ÇIK DIŞARI!
kapının arkasından sesleri gelmeye devam etti ruğçe onu sakinleştirmeye çalışıyordu..
Ellerim boşandı, yer ayaklarımdan gidiyordu, heyecana kapıldım. balkona doğru koştum, eteğimi kaldırdım, ve çatıya doğru kendimi bıraktım... elbise yırtıldı balkonda kumaş kaldı.. ben o anda çatının üstünde yatar halde balkona bakıyordum nefesim kesilmiş şekilde çatıya düştüm...
Elbisenin yırtılmış yerini iki elimle tutum daha da yırttım.. şimdi rahatça koşabilirdim diğer çatıya atladım balkonda biri bağırdı karanlıkta duvarın arkasına girdim
Burak-ezgi nerede olursan ol bulucağım seni ellerimde olucaksın kaçamazsın buraya hakim olan benim beni duyuyor musun orospu sürtük karı!!
Kalbim zonkluyordu duvarın karanlığında ağzımı kapattım nefes bile almadım
Burak-abla askerleri her bir yana sal şehiri arasınlar ezgiyi ellerimde istiyorum fazla uzağa kaçamaz
Tuğçe-sakin ol önce sen gel içeri eve geri dönecektir
Burak-onun arkadaşı vardı mutfakta çalışan o ona yardım etti! biliyorum.. bizi dinledi kesin sarımsağı o koydu orospu çocukları ezginin sevdiği herkes elimde!
Nefesim akciğerlerimi bunalttı o kadar hızlı alıyordum ki kalbim baskı yapıyordu kafama "ikinci kere onları kaybedemem"
Ezgi-tanrım... Yardım ett
Kendimi sakinleştirdim çatıdan atladım toprağa çakıldım sokaktaydım tek başıma... Yolumu sokaktaki gaz lambaları aydınlattı koşarak gidiyordum şatoya dönüp bakmak bile istemedim sadece uzaklaşmak için var gücümle koştum
Dinlenmek için bir yerde bekledim
Ezgi-buralarda kalıcağım bir yer var mıdır? Dur bir dakika burağın düşmanına sığınsam düşmanımın düşmanı dostumdur ondan yana olabilirim ama beni kabul eder mi? Peki ya onu nasıl bulabilirim burada bir sürü şato kale var
Düşünceli şekilde sokakta yürüdüm hala bir yer arıyordum hisslerim nereye gitt derse oraya gitmeyi ayaklarım ile yönlendirdim
Sonunda bir meyhanenin önünde kendimi buldum içeride büyük gürültü geliyordu
Ezgi-belkide ihtiyacım olan şey burada ama bu elbise kirli paslı beni dilenci olarak görürlerse? Aslında bu işe yarayabilir kimse bir garip insana dokunmaz Ah evet ama param yok?!
Yüzümü elimle kapattım moralim yerine gelmesi için kendimi motive ettim "nereye dönersen dön popon arkandadır" sonra kapıyı açtım saçlarım çok dağınık elbisem pis ve yırtıktı ama hala güzel kokuyorum içeri girdiğim an kimse bana dikkat ettmedi meyhane sahibi yanıma geldi
Meyhane sahibi-iyi misin evlat biri mi kovaladı seni?
Ezgi-Ah hayır! amcacım, annem çok hasta ölümlü birileri her zaman kolayca hasta olur bende bir şekilde dinlenerek geçimimizi sağlıyorum..
Gözlerim sahte sahte doldu ellerimle yüzümü kapattıp boğuk şekilde hikayemi acılı şekilde anlattım.. Bazı yerlerde hıçkırdım amca bana üzülmüş gibiydi yanıma oturup ağlamaya başladı meyhane sahibi garsona işaret yaparak yemek getirtirdi, garson bize yemek getirdi..
Ezgi-"çok kötü bir insanım cidden" amca lütfen ağlama ben büyük birinden yardım istemek istiyorum bu şehrin iki sahibi var değil mi?
Meyhane sahibi-evet onlardan kesinlikle sana yardım edecek kişi lordumuz Serkandır büyülü biri, ailesi iyi insanlar
Amca üzüntüye o kadar dalmış ki yerli olup olmadığımı bile sormadı. bende ondan lorda gidecek yolu istedim, adam bana seve seve anlattı...
Bende onun tarif ettiği gibi Serkana yani lorda gitmek için uzun yol kattettim "umarım buna değer "
Ve sonunda büyük kaleye geldim. kalenin her tarafından güller, çiçekler, Sarmaşıklar, ve onların altında kale duvarları,... kale duvarları aşılmazdı....dikenli demirler vardı ..hem çok büyüktü asla ulaşılamazdı tabi bir wampir veya büyücü ya da kurt adam değilseniz...
Kalenin büyük kapısının yanındaki iple sabitlenmiş çanı gördüm,
ipi salladım ve çan büyük bir sesle yankılandı..
Ezgi-hey kimse yok mu?
Kapıyı biri açmadı sokakta bekledim gece yarısı oluyordu "ya Burak beni bulursa" soğuktan titreyen bacaklarıma çöktüm... onları ısıtmaya çalıştım, sonunda kapı büyük bir gürültü ile açıldı..
uşak elinde bir bez tutuyordu uşakların genel tarzları ben ayağa kalkıp sevinçle adama baktım
Uşak-küçük bayan gecenin bir yarısı kralımızın kapısını neden çaldınız?
Ezgi-"ne dicem lan şimdi"
Ben düşüncelerimde yalan bulurken biri daha kalenin iç kapısından bize doğru geldi..
Bir adamdı kumral saçları düzgün taranmış uzaktan bile kokusunu aldığım odunsu koku beyaz takımı ile bana doğru çok zarif yürüdü kuşağına döndü
Adam- neden misafirimizi kapıda bekletiyorsun? Sana bunun çok kınayıcı bir uslüp olduğunu söylemiştim
Uşak-affersiniz lordum ama kızı tanımıyoruz o yüzden almadım içeri
Serkan-ne zamandan beridir halkım tanımayan birilerine dönüştü lütfen uşağımın kusuruna bakmayın sizi bu soğukta sokakta bekletmesi bir hata lütfen içeri geçin görüyorum ki yardıma ihtiyacınız var
Ezgi-teşekürler içeride size anlatabilirim
Serkan-tabiki önden buyurun küçük hanım
Ellerini uzatarak bana yolu sundu...
centilmenlik, ona yakışıyordu büyük güzel bir gülüşe sahip erkeklerdendi, hemde bu adam çekici bir giyime sahipti... eve girdiğimde bana hizmerkarları çay getirdi.
bir yandan battaniye sundular, içerisi sıcaktı salonda büyük bir şömine vardı. ve her tarafa ısısını yayıyordu.. rahatladım
Adam bana merakla bakıyordu karşı koltukta bacak bacak üstüne atmış yaslanarak hareketlerimi izliyordu
Serkan-umarım iyi hissettiniz size yeni elbiseler getirmelerini söyledim üstünüzü değiştirin bana nolduğunu anlatmadan önce siz rahat edin olur mu?
Ezgi-çok düşüncelisiniz "bu bana zaman kazandırır"
Uşak bana odayı göstermek için kalkamamı bekledi koltukta oturan lord gülümseyerek bana baktı ben kalkıp uşağı takip ettim
Uşak-adın ne?
Ezgi- ezgi tanıştığıma memnun oldum ve ayrıca rahatsızlık verdiğim için özür dilerim..
Uşak-benimde adım Enes krala hizmet ediyorum ölümlüyüm. Buraya nasıl geldin yerli değilsin orası belli
Ezgi-çok uzun hikaye sadece yardıma ihtiyacım var
Enes -söyle yardımcı oluruz
Odaya kadar konuşarak geldik kapıda durdum tıkandım ve "sonra anlatırım söz şimdi rahatlamam gerek" diyerek uşağın yüzüne kapıyı kapattım
Ezgi-tanrım ya kabul etmezse o canavarın yatağına giremem
Yatağın üstünde ayrı ayrı dizilen elbiselere baktım birini seçerek giydim bu sefer ki elbiseler ne korseliydi ne de balon gibiydi bir melek kadar hafif ve yumuşaktı saçlarımı taradım, şekil verdim, bir günde kaç elbise gitti...
Ezgi-harika şimdi daha huzurlu hissediyorum bu kısa elbise yürümemi engellemiyor
Kralın yanına gitmek için kapıyı açtım salonda yine aynı şekilde oturuyordu beni görünce kalktı
Serkan-Une femme qui réduira le monde en cendres!
Ezgi-anlamadım?
Serkan-çeviriyim hemen karşımda dünyayı küle çevirecek bir kadın görüyorum ne kadar güzelsiniz bu elbise size çok yakışmış
Ezgi-nazik ve kibar erkeklere alışık değilim ve iltifat aldığımda sadece saçmalarım üzgünüm size verecek bir cevabım yok...
Adam güldü ve sorun yok dercesine bana ellini salladı
Serkan-evet gizemli hanımefendi sonunda bana açılmayı düşünüyor musunuz?
O anda uşak salona acele acele girdi ve krala gergin bir bakış attı
Enes-kralım diğer krallıktan gelen lord Burak ve askerleri bir kızı arıyor size de sormak istiyormuş dışarı da bekliyorlar
Lord herşeyi anlamış gibi uşağa baktı sonra da bana baktı "sen misin o"
gerginlikle koltuğa düştüm sesiz bir fısıltı çıktı "evet" yanıma çömelerek ellerimi tuttu "sakin ol eğer o sana zarar vericekse önce beni ezmesi seni neden istiyor bilmiyorum ama güvendesin korkma" adama ağlamak istercesine baktım boynuna doğru eğildim "lütfen ona verme beni" adam yanağıma dokundu "şşt güvendesin lordun seni korumak için burada" korkum dinmişti adam ellerimi tutarak kaldırdı
Serkan-hemen üstkata çık ve saklan
Ezgi-tamam
Ellerimi bıraktı kapıya doğru gitti. bense merdivenin bir ucunda kaldım, neler olduğunu izlemek için.. Serkan kapıyı açtı..
Burak öfkeyle duruyordu Serkan önünde kollarını arkaya aldı uşağı ise arkasında güvenle askerlere baktı
Burak-karım burada mı? kayboldu sanırım... heryerde aradık bulamadık onu çok özledim
Serkan etrafına baktı ve rahatça burağa döndü
Serkan- Burada yok karın
Burak-eğer görürseniz bana verin onu
Bilirsin ya kraliçem olucak uygun kişiyi buldum... ve sonunda hükümdar ben olucağım wampirlerin geleceğini korumak için
Burak büyük bir gülümseme ile Serkana baktı Serkan tepkisiz ona bakıyordu pis sırıtışını görünce geri geri gittim göğsündeki kalbim çıkmak üzereydi
Serkan-karını bulmakta iyi şanslar
Burak-karımı eğer bulursan ve kendi lehine çekmeye çalışırsan-
Serkan daha da yaklaştı "nolurmuş karını bulursam ve kendim onu alırsam"
Burun buruna birbirlerine hırlamalarına az kaldı Burak dişini gıcırdattı "eğer karıma dokunursan seni yakarım serkan"
Serkan geri çekilmeden güldü "karını alırım diye mi bu korkun? " Burak kaşlarının altından ona bakıyordu iki güçlü insan biraz daha gerilime etkileşim verirlerse burada büyük bir kavga çıkıcaktı... "karım dedim anlamıyorsun sanırım kağıtta ve kanunda benim olan sırada bir varis vermek var sonra bütün hakimiyet bana geçecek"
boynunu okşayarak sakinliğini korudu Serkan kemerindeki hançeri alıp onun tam kalbine saplar diye bekledim onlar ise hala bakışıyordu
Uşak-karın burada yok gidebilirsiniz lordumun uykuya ihtiyacı var
Askerleri geri çekerek Burak kaleden ayrıldı, uşak kapıyı kapatınca Serkan merdivene doğru koştu ayakta kaldım basamağın sonunda ona bakıyordum bir şey demesini bekliyordum...
Serkan-onun karısı mısın?
Ezgi-hayır yalan söylüyor ben onunla evlenmedim o zorlayacaktı beni ben kaçtım ondan geri verecek misin beni?
Merdivendenin korkuluğuna yaslandı sonra bana baktı gülümsedi bana doğru yaklaştı ellini kaldırdı saçımı okşadı göğsüne kafamı koydu "güvende olduğunu söylemiştim inan bana seni vermemek için savaşıcam"
Saçlarımı okşarken bütün acılarımı aldı ama bir şey zihnimden geçti "arkadaşlarımı ikinci kere kaybedicem onun elinde" yutkunamadım ağlamamak için dişlerimi dudağıma geçirdim "onları da almak için zamanımız var merak etme" hala göğsünde parfümünü koklayarak usulca duruyordum "peki neden yapıcaksın kendin için değil mi çünkü o hükümdar olucak diye ben senin mütefikin olucam o zaman" adam göğsünden beni ayırdı tam anlamıyla baktı gözlerimdeki alevi gördü "benimle iş birliği yapacak mısın?" gözlerine doğru emin şekilde başımı salladım "ne istersen sadece tek istediğim arkadaşlarımı kurtarman" adam anlaşılır şekilde kabul etti
Serkan-kardeşimle yarın tanışırsınız dünyalar tatlısı bir kardeşim var
Ezgi-eminim birbirmizi severiz ve bugün için teşekkürler mütefikim
Serkan-ne demek sizi korumak artık görevim
Ezgi-korunmaya ihtiyacım yok sadece beni ona verme beni satma sana dünyaları vereyim
Serkan-zeki kadınları severim güzel. Şimdi odanıza gidin iyi geceler
Ezgi-size de lordum
Önünde hafifçe eğildim, oda şakaya karışık eğildi ve sonra koridorun sağına girdi. ve gözden kayboldu, kendimi odama zar zor attım...
Ezgi- herşeye alışmam gerek bu yere insanlara burada yaşamam için savaşmam gerek ve o ruhu ben taşıyorum
Yatağa devrildim... Yeni bir güne hazır olmak için kafamdaki düşünceleri sildim yarın herşey daha da güzel olacak göz kapaklarım kapandı uykuya daldım.
Devam edecek.....
.
geri döndüm ezgi yine exlerini kötüleyecek 💅🏿🐺
Yeni kadromla güçlü bir hikaye yazıcam iyi okumalar
💋
Tuğçe lütfen bana kızma bamya burağın ablasısın diye ĞQMZĞWMZĞMQĞSKWĞWP
Bamya burak okusa altına sıçar neyse eğer bir gün okursa okuyamaz da
Ona bir not bırakıyorum
Eğer okuyorsan kesin ben efeyi fiştikledim ya da havvaya anlattım sende meraktan çatladın ve okudun burada fantezim gereği yazıyorum aşkımdan öldüğüm için değil 😔
Not bitti...
Ayrıcaaa uşak enesin yanina escort Songül koyma düşüncesi var ÜQMZÜWMSÜLWA
Ehm neyse
Gollum Serkanı çok beyefendi yazdım 😽kesin Tuğçe benimle taşşak geçicek
.....
Bitti konuşmam 😭✌🏿
Kitabın cringe olması benim suçum değil 😔