Kayıp Varis

By hg_neriii

220K 17K 10K

(Dikkat! Acemice yazılmış bir kitaptır.) Burası Elfrad. 4 büyük anahtar dengeyi sağlıyor. Ateş Hava Toprak v... More

Geçmiş
1. Bölüm
2. Bölüm
3. Bölüm
4. Bölüm
5. Bölüm
6. Bölüm
7. Bölüm
8. Bölüm
9. Bölüm
10. Bölüm
~FLASBACK~
11. Bölüm
12. Bölüm
13. Bölüm
14. Bölüm
Karakter Tanıtımı
15. Bölüm
16. Bölüm
17. Bölüm
18. Bölüm
19. Bölüm
20. Bölüm
21. Bölüm
22. Bölüm
23. Bölüm
24. Bölüm
25. Bölüm
26. Bölüm
27. Bölüm
Açıklama
28. Bölüm
29. Bölüm
30. Bölüm
31. Bölüm
32. Bölüm
33. Bölüm
34. Bölüm
35. Bölüm
36. Bölüm
37. Bölüm
38. Bölüm
39. Bölüm

40. Bölüm (Final)

1K 67 87
By hg_neriii

Sizi artık 2000 kelimelik bölüm için sürekli bekletmekten bende sıkıldım, final olsun ve bitsin kafasına girdim. Kitap artık saçmalık gibi gelmeye başlamıştı zaten, normalde de 50. Bölüm gibi final yapacaktım. 2025 e kalırdı o da bu gidişle. Dedim boşver o yüzden.

Yeni kurgularla görüşür müyüz?

Söz onlara düzenli bölüm atarım sbxhdjxh.

İns: Neriman.hlc

°°°

Elfrad'da bugün kıyamet kopuyordu, en çok da Bronte ve Alvin'in içinde.

Lenora'dan...

Daha ne olduğunu adam akıllı idrak edememişken düştüğüm durum, daha çok allak bullak olmamı sağlamıştı.

Savaş bitti derken, savaşın ortasında tekrar doğmuş gibiydim.

Senin yüzünden yelem ıpıslak Lenora, ne diyorsun hala.

Benim yüzümden mi? Ne alakası var be.

Göz yaşlarının her bir uzvu orda şu an.

Abartma Amos.

Sen ne anlarsın.

Kral Boris öldü mü şimdi?

Günaydın.

Amos'un dediğine göz devirip üstüme doğru koşan büyük bir orduyu hızla Hava Elementi ile ileri ittim.

Üstüme üstüme geliyorlardı.

Manyak herifler.

Zamanımız kısıtlı Lenora, öldürebildiğin kadar öldür.

Onlara doğru büyük bir Alev topunu ortalarına fırlattım, acı içinde yanarak ölürlerken bir anda şimşek çakması ile olduğum yerde sıçramıştım.

Alvin ve Bronte havaya doğru yükselmiş bir şeyler mırıldanıyorlardı, yıldırımlar tek tek Vampirlerin üstüne düşmeye başlayınca bir iki adım gerilemek zorunda kalmıştım.

"İyi misin kız?" diye sordu yanıma gelen Elvis.

"O kadar iyiyim ki anlatamam." dedim alayla.

"Sen şu tanrıçalık güçlerini birazcık kullansan diyorum."

"Aynen, ne yapacağım güneşi üstlerine falan mı indireceğim?" diye sordum.

"Mantıklı aslında he." diye cevap verip ardından da otuz iki diş sırıttı.

Üstümüze doğru gelen kaya parçasını hızla durdurup, onlara doğru savurdum.

Savaşın sonu ne olacaktı bilmiyordum ama kötü hissettiğim kesindi.

Bronte'nin bir anda yere çakılması ile olduğum yerde kalmıştım.

Ellerinin rengi siyaha dönmüş bir şekilde yerde yatıyordu.

Ne olmuştu şimdi buna?

Ölüm meleği aklına girdi, kara büyü yaptı. Tutamadı kendini, bir kaç saate düzelir.

Hay sikeyim.

"Lenora gitmemiz lazım." diyerek hızla yanıma gelip kolumu tuttu Leonard.

"Bu halde mı bırakacağız milleti, saçmalama." dedim.

"Anahtarlar bir arada toplanmış yeri ile ilgili az çok bir bilgim var." dedi hızla.

"Bulabileceğimiz bile kesin değil."

"Cadılar, Büyücüler, Vampirler hepsi anahtarları aramak için gitti. Şu an sadece oyalıyorlar."

Delirecektim, gerçekten.

Bu evreni anlayamıyordum, neden her zaman bir şey çıkıyordu. Neden her zaman bir şey çıkmak zorundaydı.

"Hadi Lenora vaktimiz yok."

"İkimiz mi gideceğiz sadece."

"Hayır, Elvis ve Tina da gelecek. Gerisi burada kalacak."

"Tamam." dedim, başka diyecek bir şeyim varmış gibi.

Fark etmediğim ama tam üstüme doğru gelen alev topunu Leonard parçalayıp atmıştı.

Leonard ile birlikte atların olduğu yere yönelince Elvis ve Tina'nın çoktan burda olduğunu, hatta birbirleri ile laf dalaşına girdiklerini fark ettim.

"Aynalı Vadi'ye gidiyoruz." dedi Leonard.

Elvis ve Tina aynı anda şeytan görmüşçesine ona dönerken, ben oranın ne olduğunu bile bilmiyordum.

Mal mıydım acaba?

Bilgi veremiyorum. Siktir Lenora! Engelliyorlar.

En fazla ne olabilir ki yani.

Ben ve Leonard'da atların üstüne binince hızla ilerlemeye başladık.

"Çok uzak mı?" diye sordum.

"Biraz." diye yanıtladı Leonard.

"Kıçım tutuştu." dedi Elvis.

"Şaka gibi." dedi Tina ve eli ile yüzünü kapattı.

Atlar biraz daha hızlı koşmaya başlayınca anlık olarak üstünde dengemi sağlayamamıştım, son dakika düşmekten kurtulmuştum.

Dikkat et Lenora, içimde kötü bir his var.

Ne olacaksa olsun artık, belirsizlik içindeyiz kaç gündür.

Elvis'den...

Aradan 10 dakika geçmişti, hiç birimizin ağzından tek bir kelime dahi çıkmıyordu.

Gerçi şu durumda ne konuşulabilirdi.

Sadece Elfrad'ın değil, belki de tüm evrenlerin en kötü vadisine gidiyorduk.

Oraya adımınızı attığınız anda bedeniniz başka bir kişiliğe bürünüyordu, istemediğiniz şeyler söylüyordunuz.

Sürekli kendi yansımalarınızı görüyordunuz, kara büyüden oluşmuş bir vadiydi.

Berbat bir şeydi.

Anahtar için oraya girmeye değer miydi?

Bir can vermeye değer miydi?

Ve biliyordum, Aynalı Vadi en az bir tane can almadan salmazdı. Boğardı, yakardı ama bir şekilde öldürürdü.

Korkuyor muydum? Belki, biraz.

Kesinlikle biraz, kıçın üç buçuk atıyor Elvis.

Nanay olacağız birazdan, ne diyorsun sen ya.

Kaderi değiştiremezsin.

Sabır.

"Durun!" dedi Leonard bir anda.

Hayvanlarla iletişimi varmış gibi atlar anında dururken, ben düşmemek için çok büyük çaba sarf ediyordum.

Diğerleriyle yarıştığımızda da en kötü at süren bendim zaten, ne işim vardı burda.

En azından sondan birinciydin.

Aman ne komik.

"Pusu var." dedi Leonard.

"Nerden anladın?" diye sordu Lenora.

"Güçlerimi kontrol edebiliyorum derken ciddiydim Lenora, birazcık çabalasan sende kilometrelerce uzağı görebilirsin."

"Sok lafını da aferin." diyip eliyle alkışladı Lenora.

Leonard göz devirip konuşmaya başladı.

"Yoldan çıkıp ormanın içine gireceğiz tamamen, peşimden ayrılmayın."

Önden ilerlemeye başladığında arkadan birazcık kıçını kesip bende ilerledim.

Şekilli ve kaslı kıç.

Severim.

Yolda gittiğimiz kadar hızlı ilerleyemesek de yine de hızlı gidiyorduk.

Gerçi işin sonunda Aynalı Vadi varsa, yavaş bile gidebilirdik.

Hiç sorun olmazdı.

Ne korktun be.

Ya bir sus sen.

Göt herif...

Hepimizin atlar ile birlikte bir anda yere yığılmasıyla ne olduğumu şaşırmıştım, ağ atmışlardı üstümüze.

Ve gram kıpırdayamıyordum.

"Size kolay gelsin! Halanın selamı var Lenora." diyerek iki Vampir yanımızdan geçip girmişti.

"Ne halaymış." diye mırıldandı Lenora.

Leonard dünyanın en kolay şeyiymiş gibi üstümüze atılan ağı hava elementi ile kaldırmıştı.

Ben niye kıpırdayamıyordum? Ne şimdi? Salak mıydım ben?

O da kıpırdamadı, gücünü kullandı üstün zeka Ruh eşim.

Anlıyorum, malmışım.

Lenora'dan...

Of, delirmeme o kadar az kalmıştı ki.

Kolumun acısından kıvranıyordum, üstüne çok kötü düşmüştüm.

Tanrı belanı versin Hala.

Tanrı belanı versin Elfrad.

Bela bela bela.

Daha çok bela.

Asla düşmemişiz gibi atların üstüne tekrar binerken ilerlemeye başladık yine.

"Ne kadar kaldı?" diye sordu Tina sessizliği bozarak.

"3 dakikaya ordayız, enerjinin içine bırakın kendinizi ne de olsa çıkışımız olmayacak." dedi Leonard.

Ne demeye çalışıyordu?

"Ne demek istiyorsun?" diye düşüncelerimi dile getirdi Tina.

"Ölebileceğimizin hepiniz farkındasınızdır diye düşüyorum."

"Yüzüme bu gerçeği vurmana inan gerek yoktu." dedi Elvis.

İleride oldukça sisli bir yer vardı, kulağıma ara ara çığlık sesleri gelmeye başlamıştı.

Korkuyordum.

"Buradan sonrasını yürüyeceğiz" dedi ve atını durdurarak indi Leonard.

"İşin sonunda ölürsem, seni seviyorum Tina." dedi Elvis bir anda.

Tina olduğu yerde çakılı kalırken böyle bir şey beklemediği çok açık belliydi.

"İkimizde ölmeyeceğiz ve konuşacağız bunu sonra." dedi Tina.

"Peki." diyen Elvis'in sesi ilk defa enerjisizdi.

Sisin içine doğru girmeye başladığımızda artık tektim, ne Leonard'ı görebiliyordum. Ne de Elvis ve Tina'yı.

"Leonard!" diye bağırdım.

Ses gelmedi.

"Elvis!" diye bağırdım bu sefer de.

Yine ses gelmedi.

Tam Tina için bağırmaya yelteniyordum ki, önümde bir masa belirdi.

Bu neydi şimdi?

Masaya doğru ilerledim sakince.

Bir kitap vardı üstünde.

Kitabı elime alıp ilk sayfasını açtım, ardından da arkamda bir ses duyuldu.

"Buraya gelip ölenler orada yazıyor."

Arkama hızla dönecektim ki, o hızla gelip elini omzuma koydu.

Ne oluyordu?

Korkuyordum.

"Dokunma bana!" diyerek geri çekildim.

"Sende onlar gibisin Tanrıça bozuntusu!" diye bağırdı.

Yüzü kapalı biriydi, sesi ise.

Ne kadındı ne erkek.

Anlayamıyordum.

"Anlamanı isteseydim anlardın."

"Nesin sen?" diye sordum bir cesaret.

"Ne miyim ben?" diye cevap verdi.

Ardından da yüzünü kapatan şeyi çıkardı.

Tamamen yanmış bi yüz gibiydi, gülümsediğinde dişlerini gördüm.

Sivri dişleri vardı, tuttuğunu koparacak cinsten.

Korkuyordum.

Şu an gerçekten deli gibi korkuyordum.

"Anahtarlar nerede? Seninle bir işim yok." dedim cesaretli durmaya çalışarak.

"Anahtarları mı istiyorsun küçük kız?" dedi elini yanağıma sürterek.

"Çek o elini." dedim sabır dilercesine.

"Çekmezsem ne yaparsın? Öldürür müsün yoksa beni. Denesene."

Dibimde iğrenç nefesini soluyordum, şaka mıydı bu.

"Ah her neyse, ilgilenmem gereken başkaları var çok sıkıcısın. Seni aynalarla baş başa bırakayım." dedi ve o iğrenç gülümseme ile bir anda ortadan kayboldu.

Bir ayna belirdi ortada.

İçinde de bir, bu neydi.

Benim yansımam mıydı?

Anlamıyordum, anlayamıyordum.


Aynaya doğru hızla güçlü bir küre fırlattım.

Kırılıp paramparça olurken, onun yok olması ile etrafımda daha çok ayna belirdi.

Her köşem ayna ile doluydu.

Hepsinde farklı bir yansıma vardı.

Oraya buraya korku ile büyüler savurdum, birisi yok olunca öteki tekrar geliyordu.

Amos orada mısın?

Amos!

Leonard'dan...

Önümdeki yansıma ile bakışıyordum.

Aynanın içine gizlenmiş bir ruhtu, senin yansımanmış gibi gösterip kafayı yemeni sağlatıyorlardı.

İkimiz de birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk.

Biliyordum birazdan çekecekti gözlerini, ve kazanan ben olacaktım.

Sonra da anahtarları ve diğerlerini alıp defolup gidecektim buradan.

Bakışma bir süre daha devam ederken gözlerini en sonunda çekmişti.

"Sensin tamam aynen, git şuradan sinirlerimi bozdun." dedi aynanın içindeki ruh.

Ona el sallarken ortadan bir anda kaybolmuştu.

"Yine kazanan salaklardan birisi!" diyerek arkada belirdi.

Kan Cadısıydı, en az 300 yıldır yaşıyordu.

"Lenora nasıl?" diye sordum hemen ona.

"Kendini yedi bitirdi içeride, bu kıza nasıl çıkacağını söylemediniz mi siz?"

Biliyor diye düşünmüştüm.

Hay sikeyim.

"Anahtarlar nerede?" diye sordum.

"Anahtarlar mı? Onları çoktan aldılar." dedi Cadı.

"Ne zaman aldılar? Kim aldı?" diye sordum hemen.

"Büyücüler aldı, az önce aldılar çıkmadılar daha Vadiden."

"Götür beni oraya Cadı, bir işe yara."

"Anahtar hak edene verilir. Onlardan önce gelseydiniz."

Şaka mıydı bu?

Delirecektim.

"Kötüye kullanacaklar." dedim sinirle.

"Siz iyiye mi kullanacaksınız? Ya soylarını kurutacaksınız ya da denge ebik gübük gibi şeyler diyeceksiniz. Bu saatten sonra denge oluşmaz."

"Lanet olsun!"

Cadı yanımdan gidince öylece tek başıma kalmıştım.

Elvis'den...

"Aaa gelme üstüme katil!" diye bağırdım Kan Cadısına doğru.

"Katil mi? Kalbim kırıldı ama şu an."

Bir anda arkamda belirince reflekse suratına bir tane tokat atmıştım.

Bana olan bakışı sakince değişmiş.

Bir elini suratına götürmüştü.

"Kısasa kısas." dedi ve eline hava basarcasına büyütüp o da bana tokat attı.

Yanağım...

Artık yoktu sanırım.

O nasıl vurmaktı, delirecektim.

Tina'dan...

Biliyordum aynadaki ruhun gözlerine bakmam lazımdı.

Ama olmuyordu.

Bakıyordum bakıyordum çekmiyordu gözlerini.

Acaba anlatılanlar yalan mıydı diye düşünüyordum. Gözlerini çekmeyince en sonunda pes edercesine kendimi yere atmıştım.

Yüzüstü öylece yatıyordum.

Burada uyusam ne olurdu ki? Gelen de yoktu.

Evet evet kesinlikle uyumalıydım.

~Yazardan

Büyücüler aldıkları Anahtarlar ile birlikte Aynalı Vadi'den çıkmışlardı.

Element Kullanıcılarının soyları kurusun tabikide istemiyorlardı, ama belli başlı kişilerin Efrad'dan tamamen gitmesi gerektiğini düşünüyorlardı.

Ve bunların içinde Varislerin hepsi vardı.

Büyücülerin Kraliçesi büyük bir gururla tutuyordu elindeki Anahtarları.

Yıllarca beklediği şeyi sonunda başarmıştı.

Daha fazla beklemek istemedi hiç kimse.

Daha fazla beklemeye gerek olduğunu da düşünmediler.

Anahtarları sakince havaya kaldırdı Kraliçe.

Kilometrelerce ötede olan savaş durdu.

Akan sular durdu.

Atılan büyüler öylece havada asılı kaldı.

Ne deneceğini bekliyordu Evren, ne isteyecekti bekliyordu Tanrılar ve Tanrıçalar.

Derin bir nefes alarak ve kelimelerini doğru seçerek konuşmaya başladı Büyücülerin Kraliçesi.

"Bu Anahtarları sizin huzurunuzda elimde tutuyorum." diyerek başladı.

"4 Krallık. Ateş, Su, Toprak ve Hava Krallıklarının Kral ve Kraliçelerinin, bunların yanı sıra Varislerin kaderlerinin değişmesini. Birbirlerini hiç tanımamış olmasını ve Dünya'da başka ülkelere gönderilmesini istiyorum."

Dediği gibi de oldu Büyücülerin Kraliçesinin.

Hepsinin kaderi değişti.

Hepsi Dünya'da farklı ülkelere koyuldu.

İsimleri değişti, aileleri değişti, arkadaşları değişti, hayatları değişti.

Ama değişmeyen tek şey Lenora ve Leonard'ın birlikte olması oldu. Şu anki zamanlarında daha tanışmamışlardı.

Tanışacaklardı.

Belki de her şey bir gün açığa çıkacaktı ve Elfrad yine onların olacaktı.

Onlar hala Güneş Tanrıçası'nın Varisi ve Gökyüzü Tanrısı'nın Varisi olarak kalacaktı.

Hayatlar değişirdi ama onları eskiden bağlayan şeyler asla değişmezdi.

O gün herkesin kaderi öylece baştan yazıldı, halk onları her zaman hatırlayacaktı ama ya onlar? Hatırlayabilecek miydi?

Lenora'dan...

Başımın ağrısından geberiyordum resmen.

Gözüme birinin ışık tutması ile gözlerimi açmak zorunda kaldım.

"Alev! Kızım. Uyandı sonunda uyandı." dedi ve yanındaki adama sarıldı bir kadın.

Alev kimdi?

Bu adam kimdi?

Elfrad'da değil miydim?

Hassiktir neler oluyordu?

"6 aydır komadasınız Alev hanım, sonunda uyanmayı başardınız."

Koma mı?

Ama Elfrad? O gerçek değil miydi? Rüya mıydı?

Kolumdaki yaraya baktım, yanık iziydi.

"Bu nasıl oldu diye sordum?"

"Trafik kazası geçirdiğiniz Alev Hanım onun izi."

Ne demek alev topunun izi değildi.

Çok kitap okumuştum sanırım, her neyse.

Hayata geri dönmüştüm.

Kapının bir anda açılması ve birinin gelmesi ile ne olduğumu şaşırmıştım.

"Ay uyandı mı sonunda!" diyerek kıvırta kıvırta içeriye giren birisi.

"Nurullah hocam ne yapıyorsunuz ya?" dedi başımdaki doktor hemen.

"Ne yapacağımı sana mı soracağım? Uyandıysa tüm hastaneye yaymam lazım. Kayıp kız uyandı şok şok şok yani!"

Tanrı aşkına birileri Kayıp Kız diyordu birileri Kayıp Varis.

Delirecektim.

°°°

Finali çok sorguladım kafamda, bir yanım her şeyin yalan olmasını Elfrad'ın cidden sadece rüya olarak kalmasını istiyordu.

Bir yanımda bunu.

Olduğu kadar artık.

4 yılım var burada, o yüzden çocukça geliyordu belki kitap bilmiyorum ama bitti en sonunda.

Bir daha herhangi bir kitabımı okur musunuz bilmem ama, sağlıkla kalın.

Hepinizi seviyorum 🤍

Continue Reading

You'll Also Like

110K 8.1K 44
#Korku 28. Sırada #Gezegen 1. Sırada #Element 1. Sırada #Krallık 2. Sırada Bir kız... Asıl hayatını öğrendiği andan itibaren pek çok şey değişiyo...
396 77 9
18 yaşına girdiği gün, bebekliğinden beri kaldığı yetimhaneden yaka paça atılan Hüma, sonrasında gittiği mezarlıkta kendinden geçercesine ağlarken...
134K 1.3K 35
Liseden yeni mezun köle ruhlu bir fetişist olan Emir, sonuçlarını asla tahmin edemeyeceği bir yola girer. Uğradığı şantaj sonucu hayatı Zehra adında...
98.6K 5.6K 101
Gerçek olmayan Haikyuu diyalogları!