AKASYA

By peteichor_

33.3K 1.8K 476

"Bu çocuğu tanıdığımı hissediyordum. Çok yakından tanıdığımı... Sanki benim bu çocukla bir hikayem olacaktı v... More

~KARAKTER TANITIMI~
~KİTABIN KONUSU~
1.BÖLÜM: TANIDIKLIK HİSSİ
2.BÖLÜM: İKİ DEV
3.BÖLÜM: VEDA ÇİÇEĞİ
4.BÖLÜM: ARKADAŞIZ
5. BÖLÜM: İKİ YABANCI
6.BÖLÜM: TANIDIK DUYGULAR
7.BÖLÜM: MUCİZE
8.BÖLÜM: SALEP
9.BÖLÜM: İKİNCİ BİR SON
11.BÖLÜM: KÜÇÜK KIZ
12.BÖLÜM: UÇURUM
13.BÖLÜM: KONSER
14. BÖLÜM: KORKU
15.BÖLÜM: SESSİZLİK
16.BÖLÜM: KAZA
17. BÖLÜM: KOMA
18.BÖLÜM: DOĞUM GÜNÜ
19.BÖLÜM: BİLİNMEYEN NUMARA
20.BÖLÜM: MUTLULUK
21.BÖLÜM: LAL'İN KALBİ
22.BÖLÜM: KAMP
23. BÖLÜM: ANNEMİZ
🌸DUYURU🌸
24.BÖLÜM: "MAŞA VE KOCA AYI"
25. BÖLÜM: SEVGİLİ KENDİM
26.BÖLÜM: SONSUZ MUTLULUK
27.BÖLÜM: DOSTLUK
28.BÖLÜM: MEZUNİYET
29.BÖLÜM: BARIŞ'N LAL'i
30.BÖLÜM: FİNAL
VEDA

10.BÖLÜM:SARHOŞ

1.2K 68 5
By peteichor_

"Bazen öyle anlar oluyordu ki unutacağınızı farkında olarak yaşadığınız anları unutmamak İçin çırpınıyordunuz. Ama biliyordunuz ki unutmak kaçınılmazdı..."

10.BÖLÜM:SARHOŞ

Alp Soylu'nun ağzından;

"Birce dur!"

Birce yağan karın altında koşarken arkasından hızla ilerliyordum. Dudaklarımı Birce'den ayırdığımda Birce ağlayarak evden çıkıp konuşamaya başlamıştı. Benden kaçıyordu, duygularımdan kaçıyordu. Belkide geleceğimizden kaçıyordu. Sonunda yağan kara rağmen Birce'ye ulaştığımda hızla Birce'ye arkadan sardım kollarımı. Sıkı sıkı sardım meleğimin soğuk bedenini kollarımla. Birce'nin hıçkırıkları boş sokakta yankılanırken kulağına doğru eğildim.

"Şşt ağlama. Ağlarsan yine öperim, öpersem yine ağlarsın ve biz bu denklemden çıkamayız civciv."

Birce yavaş yavaş sakinleşirken titreyen bedenini kendime doğru çevirdim. Birce'nin çaresiz gözleri gözlerimle buluşurken buruk bir gülümseme kondurdum dudaklarıma.

"Alp çok üzgünüm hala Mert'e aşığım. çok üzgünüm seni göremedim. Çok üzgünüm Alp, geç kaldık."

"Beklerim. Ben hep bekledim, yine beklerim. Tüm geç kalmışlıklarımıza rağmen beklerim."

Birce'nin ağlaması yeniden şiddetlenirken bir anda omzumdan destek alarak bir elini başına götürdü. telaşla tuttum Birce'nin belinden.

"İyi misin?"

"B-Bilmiyorum..."

"Ah be civciv. Saracağım o güzel yaralarını. Söz veriyorum saracağım."

Birce'nin yorgun, afallamış bedenini kucağıma alırken titreyen kollarını boynuma sardı. Yağan karın altında kucağımdaki titreyen bedenle koşarak uzaklaştığımız eve yeniden yürümeye başladım. Koşarak uzaştığımız eve bu kez  usulca dönüyordum. Birce'nin dinlemeyen hıçkırışları kalbime ok gibi saplanıyordu. O Mert benim Civcivimin gözünden akan her yaşın hesabını verecekti.

"Kaçtım kederimden, aynalarda yüzüme bakmam.
Bi sigara sardım, seni düşünmeden yakmam."

Boş sokaklarda sesim yankılanırken Birce giderek daha çok sokuluyordu göğüsüme.

"Ayrıldıkça yollar, yollar
Her gece dualarım
Bitmedi rüyalarım
Mutlu sonla."

Şarkıyı söylerken gözümden düşen bir damla yaşı önemsemeden dudaklarım buz gibi havada devam etti hareket etmeye.

"Ağlama, ben ağlarım
Can bulur mu toprağım göz yaşında?"

Evin bahçe kapısının önüne ulaştığımızda usulca tamamladım şarkımı.

"Ağlama ben ağlarım be civciv. Sen ağlama ben ağlarım..."

Birce'nin boynumdaki kolları sıkıkaşırken saçlarını koklayarak öptüm. Güzel kokan saçlarının mis kokusu burnuma dolarken, gözümden bir yaş daha düştü saçlarına. Evin önüne geldiğimizde hızla çaldım kapıyı. Kapıyı telaşla Asya açtığında gülümseyerek göz kırptım.

"Birce! İyi misin?"

"İyi fıstık. Merak etme."

"Geçin hemen!"

Asya telaşla bizi içeri aldığında hızla kapıyı kaptarak salona doğru yöneldi. Arkasından kucağımdaki Birce'yle ilerlediğimde herkesin gözleri bize dönmüştü. Şaşkın gözler üzerimizde gezinirken Birce'yi boş bulduğum koltuğa yatırdım.

"Güzelim battaniye bir şey verir misin?"

Asya cümlem biter bitmez koşar adım salondan ayrıldı. Omzumda hissettiğim sıcak elle elin sahibini buldu bakışlarım. Barış beklentiyle yüzümü inceliyordu. Elimi dostça Barış'ın omzumdaki elinin üzerine bıraktım.

"İyi misin kardeşim?"

"İyiyim kardeşim, daha çok iyi olacağız."

Barış dostça bir kaç kez omzuma vurduktan sonra yeniden kalktığı yere oturdu. Gözlerim Birce'deydi kısık gözleri, soğuktan kızarmış yanakları, kalbi gibi darmadağın olmuş güzel saçları... Her haliyle melek gibiydi Birce. benim dünya güzelimdi... Asya elindeki koca battaniyeyle Birce'nin bedenini sararak yanına doğru eğildi.

"Güzelim, iyi misin? Bir şey ister misin?"

Birce başını iki yana sallamakla yetindi ve herkese arkasını döndü. Asya anlayışa ayağa kalktığında gözleri gözlerimi buldu.

"Alp sende üşümüşsündür. Gel bir kahve yapalım sana."

Başımı sallayarak dolu gözlerimi umursamadan ayağa kalktım.  Asya'nın arkasından mutfağa ilerlediğimde Asya mutfağa girdiğimiz an kapıyı ardımızdan kapattı.

"Alp çok kötü görünüyorsun."

"Çok kötüyüm Asya."

Kollarımı Asya'nın beline sardığımda Asya çok geçmeden kollarını boynuma sarmıştı. Tek ihtiyacım olan buydu. Sarılmaktı. Asya ilk okuldan beri her derdimde yanımda olan, her ağladığımda omuz olan, olmayan kız kardeşimdi. Göz yaşlarım Asya'nın omzunu ıslatırken Asya küçük kollarını daha da sardı boynuma. Bir süre ağladıktan sonra Asya'dan ayrılıp gözlerimi Asya'nın bal rengi, kızarmış gözleriyle buluşturdum. Benimle birlikte oda ağlamıştı. Baş parmağımla Asya'nın göz yaşlarını silerek göz yaşlarım arasında gülümsedim.

"E hani benim kahvem?"

Asya gülümseyerek yanaklarımı sulu sulu öptü.

"Kahveniz hemen geliyor Alp Bey!"

Asya'nın saçlarını karıştırarak tezgaha ilerledim. Asya'yla iki kahve yaptıktan sonra kahve kupalarını elime alarak önümden yürüyen Asya'nın arkasından ilerledim. Kendi kupamı koltuğun önündeki sehpaya bırakarak diğer kupayla koltukta çaresizce uzanan meleğime yöneldim. Her zaman parıldayan gözleri şimdi tüm ışıltısını kaybetmiş, öylece bakıyordu boş koltuğa. Dudağından hiç ayrılmak bilmeyen gülümsemesi, yerini hayal kırıklıklarıyla dolu bir hüzne bırakmıştı. Neydi bu hayal kırıklığının sebebi? Bir an öyle bir korku kaplamıştı ki içimi. Ya bensem diye düşündüm. Ya hayal kırıklığının sebebi benim öpüşüm, benim çaresiz duygularımsa? Düşüncelerimden başımı iki yana sallayarak uzaklaşmaya çalıştım ve usulca oturdum koltuğun boşta kalan kısmına.

"Güzelim, biraz kahve içer misin? İyi gelir."

Birce'nin alay dolu gözleri, umut dolu gözlerimle buluştu.

"Keşke Alp. Bir kahveyle atlatabilsem keşke."

Birce usulca yerinden kalkarak beklentili gözlerle onu izleyen arkadaşlarına döndü.

"Ben dedim demeyecek misiniz? Bir ton yargı nerede? Acıdınız mı bana? Hadi, ben dedim desenize! Korkmayın kimse daha fazla canımı yakamaz artık!"

Birce çaresizce bağırıyordu. Gözlerim dolu dolu izliyordum onun öfkeli çırpınışlarını.

"Birce yapma..."

"Asya söylesene! Söylesene ben dedim desene!"

Birce Asya'yı yakalarından sarsıyordu. Gözlerim çaresiz gözlerle Birce'nin çırpınışlarını izleyen Asya'yı buldu. Birce sinir krizinin eşeğine gelmişti. Birce'yi durdurmak İçin attığım adımıma engel olansa Asya'nın havaya kaldırarak beni durduran eliydi. Olduğum yerde durdum. Birce'nin bıkmadan usanmadan Asya'yı sarsmasını izledik hepimiz. Efe endişeyle bakıyordu Asya'ya. Bir anda Birce Asya'yı sarsmış ancak bu kez kimsenin beklemediği bir şey olmuştu. Asya'nın dengesini kaybeden bedeni arkasındaki büyük cam sehpayla buluşmuş ve sehpa Asya'yla paramparça olmuştu. Hepimiz korkuyla Asya'ya döndüğümüzde Birce dona kalmış bir şekilde Asya'yı izliyordu. Sanki kendine yeni geliyor gibiydi. Poyraz ve Barış aynı telaş içinde Asya'ya yönelirken Asya titreyen bedeniyle zorlukla ayağa kalktı. gülümsüyordu göz yaşları içinde.

"S-Sorun yok, iyiyim ben."

"Güzelim! Kolun!"

Asya'nın neredeyse boydan boya kesilen koluyla hepimiz telaşla Asya'ya döndük. Asya'nın vücudunda oluşan kesikler kendini belli ederken kaybolan dengesiyle kendini Efe'nin kollarına bıraktı. Efe telaşla Asya'nın yaralı bedenini kollarının arasına aldı.

"Akasya!"

Efe telaşla Asya'nın adını sayıklarken hızla kapıya yöneldi. Barış ve Lal Kucağında Asya'yla kapıya ilerleyen Efe'yi takip ederken gözlerim özürlerini fısıldayan, kendinden geçmiş Birce'yi buldu.

"Birce! Kendine gel! Asya yaralı! Gitmemiz lazım. Hadi güzelim kendine gel."

Birce titrekçe başını salladığında hızla arkalarından koşmaya başladı. Bende Birce'yi takip ettiğimde hızla Barış'ın arabasında yerimizi almıştık. Efe'nin arabasını Barış'ın arabasıyla takip ediyorduk. Çok geçmeden Efe'nin önünde durduğu hastaneye ulaştığımızda Efe kucağındaki Asya'yla telaşla arabadan inmişti. Efe Asya'yı hemşirenin getirdiği sedyeye dikkatle bıraktığında sıkıca tuttu Asya'nın yanında cansız duran elini.

"Akasya'm çok canın acımamış olsun."

Efe'nin beklentili sesiyle gözlerim dolu dolu Efe'nin yanına ilerledim. Asya'yı acile alıp bizi odanın dışında bıraktıklarında Efe bitkin bedenini Yanyana duran koltuklardan birine bırakmıştı. Hızla yanına oturdum.

"Kan kaybetti kardeşim ondan bayılmıştır. Belkide şoktan... İyi olacak, Asya, çok güçlüdür. Bir bilsen şaşar kalırsın!"

Efe akan bir kaç damla yaşının arasında hafifçe tebessüm ettiğinde gülümsedim.

"On yaşındayken ağaca tırmanmıştım. Kedi gibi inemedim bir de çırpındım koskoca çocuk ağaçta. Görsen bir ağlamadığım kaldı! Bücürük yetişti imdadıma. Birde küçücük boyuyla atla ben seni tutacağım dedi. Allahtan babam geldi indirdi yoksa ciddi ciddi atlayacaktım küçücük kızın üstüne."

Efe'nin yüzündeki gülümseme genişlerken aklıma gelen anı dudaklarımı giderek daha da yukarı kıvırıyordu. Benim küçük kızım durmuş atla ben seni tutacağım demişti. O günü dün gibi hatırlıyordum. Her zaman çok güçlüydü. Acılarını belli etmezdi ama her acımıza katlanırdı. Lal herkese göre daha duygusaldı ancak bir o kadarda korumacıydı. Birce nasıl mıydı? Birce her zaman cıvıl cıvıl bir kız oldu. Bazen bencil olabiliyordu ama kötülüğünden değildi işte. Barış içimizde en donuk olanımızdı. Hislerini belli etmezdi söylemezse kimse anlayamazdı. Bir o kadarda hepimizin arkasında dağ gibi dururdu. Kendi sevdikleri için ne kadar laf söylerse söylesin kimseye ağzını açtırmazdı. Hepimiz bir şekilde bir birimizi her koşulda tamamlayan beş arkadaştık. Birlikte büyümüş, birlikte üzülmüş ve birlikte gülmüştük. Bugün o paramparça olmuş sehpanın üzerinde gülümseyen kız, tüm bağımızın kanıtıydı. Birce Asya'nın yaralanmasına sebep olmuş Asya bu durumu gülümseyerek karşılamıştı. Acıyan canına rağmen gülümsemişti. Düşüncelerimin arasında gözlerim Barış'ı bulduğunda usulca Efe'nin yanına ulaşmıştı. Merakla Barış'a döndüm.

"Biliyorum yeri değil. Bugün bir şey gördüm Efe. Çok başka bir şey. Asya ilk defa birine böyle bakıyordu. Sana. Yeni doğum yapmış annenin bebeğine baktığı gibi, küçük bir çocuğun istediği oyuncağa kavuşması gibi bakıyordu. Yıllarca Asya'dan bıkmadan usanmadan beklediğim bakışları senin gözlerine sundu bugün. Tek bir şey söyleyeceğim. Üzme Efe. Başıma yıkılan bu dünyayı yeniden kurar bu kez senin başına yıkarım."

"Eyvallah."

Efe'nin tek cevabı bu olmuştu. Efe ve Barış dostça sarıldığında dudaklarımı birbirine bastırdım. Asya'nın alındığı odadan çıkan doktor, hepimizin bakışlarını üzerine toplamıştı.

"Yaralarına pansuman yapıldı istediğiniz zaman çıkabilir. Geçmiş olsun."'

Efe öne atılarak Asya'nın alındığı odaya girdi ve hızla Asya'nın yanına oturdu.

"Akasya? Güzelim iyi misin? Acıyor mu?"

"Acımıyor endişelenme ben çok iyiyim. Birce nerede?"

Birce odaya girecek cesareti bulamamış olmalıydı. Kapıya yönelerek odadan çıkmadan başımı kapıdan çıkarttım ve kapının köşesine yaslanmış çaresiz gözlerle yeri izleyen Birce'ye döndüm.

"Asya seni görmek istiyor civciv. Gel hadi."

Birce tereddüt ettiğinde titreyen elini ellerim arasına alarak usulca odaya çektim Birce'yi. Asya Birce'yi görünce doğrularak bize döndü..

"Bize izin verir misiniz?"

Aramızda geçen kısa bakışma sonucu Birce ve Asya'yı odada bırakarak odadan çıkmıştık. Aralık kapıdan bakmakla yetindim. Onlar beni göremese de ben onları az da olsa görüyor ve duyuyordum. Asya yaralı ellerinin arasına Berce'nin ellerini aldı.

"Asya ben-"

"Ben konuşacağım sen dinleyeceksin."

Birce tepkisizce yeniden Asya'ya döndü.

"Sana ben demiştim demeyeceğim Birce. Sadece yanındayım. Düşsende, düşürsende, ağlasanda, ağlatsan da yanındayım. Bu yaralarımın hiç biri senin gözlerinde gördüğüm çaresizlik kadar canımı acıtmadı."

Gözümden akan bir damla yaşı elimin tersiyle sildim.

"Asya çok özür dilerim. Ne yaptığımın farkında bile değildim."

"Biliyorum güzelim. Ağlama hadi toparlan. Bak ne diyeceğim. Kızlar gecesi yapmaya ne dersin? Bize gidelim güzelce yapalım kahvelerimizi. Lal sen ben. Eski günlerdeki gibi."

"O-Olur."

Asya gülümseyerek Birce'nin göz yaşlarını sildi. Ve sıkıca sardı yaralı bedeniyle Birce'nin darmadağın olmuş bedenini.

"O zaman gidelim hadi. Yardım et kaldır beni!"

Asya şakayla karışık söylendiğinde Birce gülümseyerek Asya'ya yardım etti. Hızla kapıdan çekildiğimde çok geçmeden kızlar kapıya ulaşmıştı.

"Beyler bugün siz evlere. Biz kızlar gecesi yapacağız!"

Asya'nın söylediğine Barış alayla karşılık verdi.

"Eve gideceğimizi kim söyledi? Hadi beyler. Onların kız gecesi varsa bizde erkekler gecesi yaparız."

Lal Barış'a doğru sırıttığında dudaklarımı bir birine bastırdım.

"Erkekler gecesi ne be? Hadi biz pijama giyip, çikolata kaşıklayıp, müzik dileyeceğiz. e siz? Siz ne yapacaksınız?"

"Bizde cips avuçlayıp maç izleriz kızım. ben sana soruyor muyum ne yapacaksınız diye."

Lal gözlerini devirdiğinde çok geçmeden Efe Asya'nın yanına ulaşıp belinden destek verdi. Birşeyler konuşuyorlar ancak seslerini duyamıyordum. Omuz silkerek Birce'nin yanına geçtiğimde hep birlikte çıkışa ilerledik. Asya ve Efe Efe'nin arabasıyla geri kalanımız ise Barış'ın arabasıyla Asya'nın evine doğru yola çıkmıştık. Bir anda başlayan kar sulu kara dönerken neredeyse hiç bir şey kalmamıştı etrafta. Çok geçmeden kızları Asya'nın evine bıraktığımızda Efe beyi de Asya'sından zar zor ayırabilmiştik. Utanmasa kızlarla burada kalıp kızlar gecesi yapmak isteyecekti! En sonunda Üçümüzün ortak verdiği kararla meyhaneye gittiğimizde çok geçmeden rakı masamız hazır hale gelmişti. Barış'ın cips avuçlayıp maç izleme planının aksine Meyhaneye gelmiştik. Anlaşılan gece uzun olacaktı. Saat onikiyi geçiyordu.

"Kızlar ne yapıyordur acaba?"

Barış Efe'nin merakla sorduğu soruyu sırıtarak karşılamıştı.

"Birce'yi abuk subuk gazlayıp duruyorlardır boşver falan diye. zırvalık işte. Başka ne yapacaklar? O Mert pisliği boş verilecek gibi değil de neyse."

Hızla araya girdim.

"Boş verdiğimizi kim söyledi? Şimdilik duruyoruz sadece."

Barış biraz önceki rahat tavrını bozarak elindeki rakıyı tek dikişte bitirdi.

"Ne yapıyorsan benimle yapta ne yaparsan yap."

Efe elindeki kadehi tek dikişte bitirerek bakışlarını gözlerimle buluşturdu.

"Bende varım kardeşim."

Masada duran kadehi dudaklarıma götürüp tek seferde bitirdiğimde bu kez bakışlarım ikisininde üstünde geziniyordu.

"Eyvallah."

Bir süre içtikten sonra hepimizin iyice kafası güzelleşmiş gibiydi. Öyle ki bağıra çağıra şarkı söylemek, ağlamak istiyordum. Ne Barış'ın ne Efe'nin benden bir farkı yokmuş gibiydi. Kapıda duran arabaları es geçtikten sonra taksiye bindik ve ne alakaysa dudaklarımızdan Asya'nın ev adresi döküldü. Hiç birimizin kafası yerinde değildi. Her şey bir anda ve kontrolümüz dışında gelişiyordu. Ne kadar içtiğimizi bile hatırlayacak gücüm yoktu. Hesabı nasıl ödediğimizi, nasıl taksi çağırdığımızı... hafızamda eksikler oluşuyordu. Düşüncelerimin arasında Asya'nın evlerinin ön bahçesinde bulmuştuk sendeleyen bedenlerimizi. Gün doğmuyor ancak güneş doğmak İçin çırpınıyor gibiydi. İlk bağırışlar Efe'den yükselmişti.

"Akasya!"

Öyle bir bağırıyordu ki tüm mahalle inleyecek gibiydi. Efe'nin sesine katılan benim deli cesaretli sesim oldu.

"Birce!"

Sanırsınız bu anı bekliyordum. Ne kadar süre Asya'nın bahçesinde kızların ismini haykırdığımızdan habersizdim. Sonunda üç çift uykulu göz belirdi pencerede. Biri oldukça sitemliydi.

"Ya neden kimse benim ismimi söylemiyor?"

Lal'in kırgın sesi bilinçsiz bedenlerimize dolduğunda Barış elini havaya kaldırıp Lal'e doğru sallamaya başladı.

"Seni mi kuracağım kız! Bende senin ismini söylerim."

"Yaa! Gerçekten mi?"

Lal'in bu heyecanı Asya'nın gözlerini devirmesine sebep oldu.

"Gerçekten!"

"Ay! Çok romantik değiller mi?"

Asya sıkıntıyla Lal'e döndü.

"Lal bir sus kızım ya! Bunların bu hali ne? Ayakta duramıyorlar."

Gözlerim sinirle bağıran Efe'ye döndüğünde kahkaha atmaya başladım.

"Akasya! İn aşağı bir daha öp beni!"

Şaşkınla kahkaha attığımda hepimiz kafayı yemiş gibiydik. Asya oldukça sinirli duruyordu.

"Ne!?"

"Ne?!"

Kızların sesi aynı anda yükseldiğinde Asya'nın yüzünün kıpkırmızı olduğuna şahit oldum.

"Akasya! Öp beni!"

Efe ısrarla bağırdığında ilk hareket Asya'dan gelmişti. Çok geçmeden kızlar yanımıza ulaştığında Asya eliyle Efe'nin ağzını susması İçin kapatıyordu ancak Efe bağırmaya devam ediyordu. Birce ise benim saçma sapan danslarıma ayak uyduruyordu. Lal ve Barış ise bir köşede cilveleşiyordu. Bu resmen faydalanmaktı! Lal Barış'ın sarhoşluğuyla neredeyse aşk itirafı yaptıracaktı. Biz ise Birce'yle dans ediyorduk. Müzik yoktu ancak içimden gelen melodi bu dansımıza karşılık veriyordu. Gözlerim kısa süreliğine Asya ve Efe'ye kayar kaymaz Asya'nın Efe'yi öpmesi bir olmuştu. Çok geçmeden Efe'nin coşku dolu sesi bir kez daha kulaklarımda yankılandı.

"Bir daha!"

"Poyraz!"

Kahkaha atarak Birce'yi sarsak bedenimle etrafında döndürdüm.

"Deli gibi sarhoş olmuşsun."

Birce'nin sesiyle dudaklarımda çarpık bir gülümseme oluştu.

"Bu ilk değil. İlk sarhoş olduğum gün ilk gülümsediğin gündü."

"Bu halde bile Ya!"

Birce kahkaha attığında güzel kahkahasına karşılık veriyordum. Yaşadığım Belkide en saçma ancak en keyifli andı bu bilinçdışı anım. Asya'nın bahçesinde Asya ve Poyraz durup durup öpüşüyor, Birce ve ben dans ediyor, Lal ve Barış ise birbirlerini iltifatlara boğuyordu. İşin en kötü yanı ise çok değil bir kaç saat sonra bu yaşadıklarımız hafızamızdan silinecek birer anı olacak kalacaktı. Hatırlamayı çok istediğim anılar. Bazen öyle anlar oluyordu ki unutacağınızı farkında olarak yaşadığınız anları unutmamak İçin çırpınıyordunuz. Ama biliyordunuz ki unutmak kaçınılmazdı...

BÖLÜM SONU
_____________________________

Yeni bölüm karşınızda! Bu bölüm farklılık yapıp bölümü Alp'in ağzından yazmak istedim. Umarım seversiniz keyifli okumalar💖

Yayınlanma Tarihi: 03.12.2023

WhatsApp'ta Yağmur / Petrichor🦋 kanalını takip edin: https://whatsapp.com/channel/0029VaEbQO79cDDVUw06iy0e

Eğer bu linkten ulaşamazsanız İnstagram hesabımdaki attığım hikaye  de de link var aynı zamanda mesajda atabilirsiniz💙

TikTok: petrichor0_1
İnstagram: peteichor_0

Arkadaşlar TikTok ve İnstagram hesabımda kitap hakkında videolar paylaşıyorum bilginize
_____________________________

Continue Reading

You'll Also Like

340K 22.3K 26
Açelya hiç hatırlamasa da henüz 5 yaşındayken ailesinin düşmanları tarafından kaçırılmış ve gözlerini bir yetimhanenin revirinde açmıştı. Ailesi sen...
182K 2.1K 10
ali: Seni sikmeyeceğim. 05..: İtaatkâr olacağıma söz veriyorum, lütfen.
141K 1.2K 10
Aile baskısı olan bir genç ne kadar cesaretli olabilir? Hayallerini yaşamak sadece rüya mı? Belki de elinden tutacak bir ele ihtiyacı vardır. O el s...
4.8M 263K 94
Benim ruhum delik delikti. Biri benim anahtarımı bulup açsa ve o ruhu çıkarsa , ruhumun üzerindeki yanık izlerinden , hayal kırıklığı izlerinden , ac...