savage ~ Taekook

By monscherry

261K 26.3K 19.6K

Kendi düğününden kaçan omega jungkook kullandığı teknenin arızalanması sonucu en yakınında ki kara parçasına... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
12
13
14
15
....
16
17
18

11

13.3K 1.4K 1K
By monscherry

Sonunda geldim... Kaos bölümünü yazmak çok keyifliydi uzun zamandır bunu bekliyordum cidden.

E bol bol yorum beklerim o zaman.
Okuyorsunuz ama yorum yapmıyorsunuz çoğunuz emeklerim boşa gitmiş gibi hissediyorum.

Keyifli okumalar.

...

Sabah saat dokuzdu. Evde ki iki beden uyanmıştı ve her şey oldukça sessizdi.

Ve bu sessizlii jungkook'u korkutuyordu.

Deltanın ona sataşacağını düşünürken aksine delta hiç bir şey demiyordu. Sadece arada bir kendisine bakarken yakalıyordu onu jungkook.

Odanın ortasında ki çarşaf kalktığı için ikili birbirini hep görmüştü. Jungkook yatağına girip sessizce uyumuştu gece boyunca ve garip bir şekilde kendini hiç rahatsız hissetmemişti.

Ne kadar deltanın evine zorla yerleşse de alışmıştı buraya. O yüzden rahat bir şekilde uyumuştu.

Ancak delta uyumamıştı.

Yatağında uzanmış, gece boyu tavana, arada bir de jungkook'a bakarak düşünmüştü sürekli. Haliyle uyuyamamıştı.

Yüzünden huzursuzluk akıyordu.

"Oğluşumm yardıma mı geldin babana?"

Şimdiyse jungkook kıyafetlerini yeniden valizine doldururken taehyung oturduğu tekli koltuğunda onu izliyor, omega ise hiç onunla konuşmadan eşyalarını topluyordu.

Deltanın bakışlarının oldukça farkındaydı. Ama yine de yüzünü çevirip ona bakmıyordu bile.

İçinde bir huzursuzluk vardı.

Evinden kaçarken bile böyle hissetmemişti ama şimdi yabancı bir adamın evinden ayrılırken bunu istemeyerek yapıyor gibiydi.

Eğer delta onu en başından beri kovmasaydı sürekli burada kalabilirdi.Ne kadar kabul etmese de evinde gibi hissediyordu burada ve kötü hissetmekten alıkoyamıyordu kendini.

Önünde kendi kendine oynayan yeontan'a kaydı gözleri

Bir daha onu göremeyecekti...

Bunu hatırlamasıyla yavaşça gözleri dolarken ağlamamak için kendini sıkıp küçük bedeni kucağına almıştı.

"Tatlı bebeğim benim" ne kadar kendini tutsa da titreyen sesine mani olamamıştı. Üzgün bakışlarla yeontan'a bakıyordu.

Ve delta ise full ikiliyi izliyordu.

Küçük bedene sıkıca sarıldı jungkook. "Oğluşumm" demişti en içten gelen bir sesle. Ondan ayrılacak olmak o kadar üzüyordu ki omegayı.

Yeontan'ı yüzüne doğru getirip öpmüştü titreyen dudaklarıyla. "Keşke seni de yanımda getirebilsem" demişti deltanın duymaması için fısıldayarak.

Ancak duymuştu.

Delta yüz ifadesini değiştirmeden ona bakmaya devam ediyordu hala.

"On dakikan var yoksa seni almadan giderim umrumda olmazsın"

Sert sesiyle konuşup omeganın kendisine dönmesine neden olduğunda kızarık gözlerine bakmıştı.
Jungkook ise yeontan'ı yere bırakarak burnunu çekmişti sesli şekilde.

Dün kısa bir an deltanın hislerinin değiştiğini, onun kalmasını istediğini düşünse de tam aksi çıkıyordu işte.

Delta hala gitmesini istiyordu.

Bunun farkındalığıyla jungkook daha hiç açılmamış elbise dolabına bakmıştı. Dolap dopdoluydu ve on dakika da bitecek gibi de değildi.

İnat demişti jungkook içinden.

Delta çok inat biriydi.

Aynı kendisi gibi.

"Daha diğer dolabı boşaltmadım on dakika yetmez ki. Yarım saat ver bari" demişti düz bir sesle. Ancak taehyung reddetmişti onu.

"Yada vazgeçtim ben gidiyorum. Sen burada kal iki saate geliriz"

Ayağa kalktığı sırada jungkook da kalkmıştı hızla.

"Gıcıklık yapma taehyung"

"Dediğimi dedim. Ya şimdi gelirsin ya da burada kalırsın seçim senin" delta kapıya doğru yürürken jungkook arkasından koştu.

"Elbiselerim ne olacak ama!"

Omuz silkti taehyung. "Umrumda değil. Geleceksen gel şimdi gidiyoruz"

Jungkook çığlık atıp yerinde tepinmek istese de kendini tuttu. "İyi tamam bekle çantamı alıp geliyorum. Ama elbiselerimi sonra bana kargoyla göndereceksin"

İçeriye girdiğinde taehyung arkasına dönüp ona bakmıştı.

Jungkook hala gideceğini sanıyordu.

Taehyung bu tavırlarına gülüp önüne dönmüştü.

...

İkili çoktan şehre gelmiş, yeontan'ı veterinere götürüp kontrollerini ettirmişlerdi ve şu an ise oldukça büyük olan bir mağazanın önündeydiler.

Jungkook deltaya bakmıyordu. Evden aceleyle çıkmıştı ve yanına sadece para, kimlik, pasaport ve diğer önemli eşyalarını alabilmişti. Aslında tenkeden indikleri gibi havaalanına gitmek istemişti ama taehyung sonra gidersin diyerek bırakmamıştı onu.

Ve jungkook deli olmak üzereydi.

"Alışverişini kendin yap ben gidip bilet alacağım" demişti bıkkın bir sesle.

Taehyung sanki jungkook ile şehre kısa süreliğine gelmiş, yeniden adaya döneceklermiş gibi davranıyordu.

Ancak reddetmişti omegayı. Kafasını iki yana sallayarak omeganın elini tutmuş ve büyük binanın içine doğru çekmişti onu.

"Beraber alışveriş edeceğiz" düz bir sesle konuşmasıyla jungkook oflayarak ona bakmıştı. Taehyung ise kafasını eğerek omeganın tatlı suratına bakıyordu.

Yanında küçücük kalan jungkook o kadar tatlıydı ki...

"Bir daha girmeyeceğim evin alışverişine neden katılayım? Kendin yap ben gidiyorum"

Elini deltadan çekeceği sırada taehyung buna izin vermeyerek onu iyice kendine çekmişti. Omeganın inadından dolayı yüzünde sinirli bir ifade vardı.

"Lafımı ikiletme. Sende benimle geliyorsun"

Bu kötü bakışlar ve sert ses tonu karşısında yutkunan jungkook bir şey diyemezken taehyung yanda ki market arabalarından bir tane alarak rafların arasına girmişti yanında ki bedenle. Bu sırada bir an olsun jungkook'un elini bırakmamıştı.

Jungkook bırakması için an kolluyordu ama taehyung bırakacak gibi değildi.

Geldikleri ilk yer bakliyat kısmıydı. Jungkook bir şey demeden onun alacaklarını almasını beklerken Taehyung göz gezdirdiği raftan paket paket pirinci alıp arabaya koymuştu.

"Her ay şehre gelmiyor musun zaten bu kadar pirinci kim yiyecek?" Demişti jungkook şaşırarak. Evet deltanın ne kadar çok yemek yediğini bilse bile bunları fazla bulmuştu.

Ancak delta bunları sadece kendini düşünerek değil, onu da düşünerek alıyordu.

Omeganın sorusuna cevap vermedi. Kendisine şaşkınca bakan iri gözlere bakmadan temizlik reyonuna girmişlerdi.

Jungkook onun cevap vermemesine sinirlenerek dudaklarını ısırdı. Cidden delta o kadar gıcık davranıyordu ki eğer gücü yetseydi onu tam burada yere serer, market arabasını üstüne atardı.

Ama değil yere sermek elini bile geri çekemiyordu ondan.

Delta omeganın elini sahiplenici şekilde tutmuş önünde ki deterjan reyonuna bakarken iki kutu sıvı deterjan alıp arabaya koymuştu.
Ardından o kısımdan diğer alacakları şeyleri de alıp kişisel bakım yerine geçmişlerdi.

Şampuan kısmına gelmeleriyle taehyung yanında ki omegaya dönmüştü. Jungkook deltaya bakmayarak o korkunç olduğunu düşündüğü, ama tam aksine çok tatlı gözüken bakışlarıyla etrafa bakıyordu.

Alt dudağını ısırdı taehyung. Jungkook şu an o kadar öpülesi görünüyordu ki...

Bir şey demeden bir kaç kutu şampuan ve duş jeli alıp abur cubur reyonuna geçtiler. Jungkook deltanın alacaklarını almasını bekleyip başka tarafa bakarken Taehyung ona dönmüştü.

"Al canının istediğini"

Tavırlı bir ifadeyle ona baktı jungkook. Adama gideceğini söylediği halde hala onun da bir şeyler almasını istemesi jungkook'u hayretlere düşürüyordu.

"Canım bir şey isterse başka zaman kendi paramla alırım. Teşekkürler" demişti soğuk bir sesle. Sinirli bakışlarını ondan çekip başka tarafa baktığında delta sinirlense bile bir şey dememiş, elini raflara atarak önüne geleni arabaya atmaya başlamıştı.

Jungkook deltayı bu derece sinir etmeyi başaran ilk insandı.

Yanında yüz yılın deltası olduğunu umursamadan ona sataşıyor, hatta arada saçını çekip elini kolunu ısırıyordu ama hala hayattaydı.

Ancak bu eve gittiklerinde kıçına şaplak yemeyeceği anlamına gelmiyordu çünkü terslemeleriyle deltayı o kadar sinirlendiriyordu ki avuç içleri kaşınıyordu.

Delta oldukça büyük olan arabaya abur cuburları atmaya devam ederken onların kendi için alındığından habersiz olan jungkook deltaya bakmıştı kısa bir an. Deltanın o kadar abur cuburu kendi başına yiyeceğini düşünmüyordu.

"Misafirin falan mı gelecek? Arabayı abur cuburla doldurdun resmen" demişti hayret edercesine. Delta ise dürüstçe kafa sallayarak ona bakmıştı.

"Evet. Bugün benimle adaya uzun süre benimle kalacak olan birisi gelecek" lafını bitirdiği gibi aklına bir şey gelmiş gibi yeniden ona dönmüştü.

"Ayrıca misafir değil"

Jungkook o kişinin kendi olduğundan habersiz şekilde deltaya bakıyordu.

Kaşlarını kaldırmıştı imayla. "Sen ve misafir ağırlamak? Bana bile neler ettin kim bilir ona neler edersin" demişti deltanın önceden yaptıklarını anarak.

Bu dedikleri deltanın kaşlarını çatmasına neden olurken korkunç bir yüz ifadesiyle ona doğru eğilmişti.

"Şaplak yemek istemiyorsan sus"

Dudaklarına baka baka konuşan deltayla oldukça yakınında ki yüze bakmıştı.

İkili nerede olduklarını unutmuş şekilde birbirine bakıyordu.

Jungkook'un da gözleri adamın dudaklarına indiğinde yutkunmuştu. Omega neden bir an da tansiyonun yükseldiğini anlamıyordu.

Taehyung biraz sonra onu öpecek gibi bakıyordu.

"Omega mı çağıracaksın evine?"

Jungkook bakışlarını adamın dudaklarından çekip gözlerine baktığında içinde beliren garip bir rahatsızlık hissiyle sormuştu sorusunu.

Deltanın bir omegayla adaya döneceğine ihtimal vermiyordu.

Daha doğrusu, vermek istemiyordu.

Meraklı bakışlarla oldukça yakınında ki yüze bakarken Taehyung kısa bir an sırıtırıp geriye çekilmişti.

"Evet"

Dudaklarını birbirine bastırdı jungkook. Deltanın alaylı bakışlarına karşılık olarak elini yeniden onunkinden çekmeye çalışmıştı. Yüzünde sinirli bir ifade, içinde onu yakan bir sinir belirmişti bir anda.

"O zaman beni bırak o omegayla devam et alışverişine!"

Alttan alttan deltaya sinirden kızaran suratıyla bakarken Taehyung omeganın hoşuna giden bu tavırları karşısında keyifli bir yüzle onu izliyordu.

Elini daha da sıkı tutup kendine çekti onu. Dibine girmiş olan bedeni belinden sıkıca kavrayıp yüzüne eğilmiş, dudaklarını omeganın yumuşacık yanaklarına bastırmıştı.

Jungkook bu öpüşün karşısında donakalırken gözlerini irice açmıştı.

Karnına kramplar sokan deltayla öylece yerinde dururken donmuş gibiydi. Farkında olmadan nefeslerini tutmuştu.

Delta uzunca bir süre dudaklarını bastırıp sesli şekilde geriye çekildiğinde tuttuğu beli okşamıştı hafifçe.

"Sus yoksa dışardayız demem öperim seni"

Ardından jungkook alışveriş boyunca konuşmamıştı.

Taehyung omeganın öylece durmasına gülüp diğer alacaklarını da almak için onu da peşinde sürükleyerek başka bölüme girmişlerdi. Bu sırada delta bir eliyle omeganın belini tutuyor, diğeriyle de market arabasını sürüyordu.

Evin diğer ihtiyaçlarından da bolca aldıklarında market arabası başına kadar dolmuş, hatta dağ olmuştu.

Uzun süre sonra kasadan da geçtiklerinde ürünler çalışanlar tarafından poşetlenip yeniden market arabasına koyulmuştu. Taehyung ise ödemeyi yapmak için cebinden cüzdanını çıkarmıştı o sırada.

Jungkook'un gözü oldukça lüks bir marka olan hermes cüzdanına kayarken delta içinden siyah kartı çıkartıp ödemeyi yapmıştı.

Deltanın öpücüğü cidden işe yaramıştı. Jungkook konuşmuyordu.

Hatta arabaya gidene kadar da konuşmamıştı. Arabanın yanına gelmeleriyle yeontan'ı elinde tutan adam saygıyla eğilirken taehyung market arabasını bırakıp yeontan'ı kucağına almıştı hemen tek eliyle.

Omegayı bir an olsun bırakmıyordu.

"Ben poşetleri arabaya yerleştireyim isterseniz bay kim" dedi adam oldukça saygılı bir sesle. Taehyung ise kısa bir baş sallamasıyla onay vererek yeniden küçük bedene dönmüştü.

"Çok bekledin mi oğlum?" Demişti yumuşak bir sesle. Uzanıp küçük kafasından öpmüştü onu.

"Evi mi özledin? Merak etme az sonra gideceğiz"

Küçük bedeni bir şey demeden yanında duran jungkook'a verdi. Jungkook kucağına tutturulan yeontan ile şaşkınca deltaya bakarken o gideceği sırada kolundan tutmuştu.

"Çantamı ver arabanın içinden artık seni bekleyemem tüm gün"

O öpücükten sonra ne kadar utanda bile sesini çıkarmayı başarabildiğinde delta sinirli bir nefes alarak ona dönmüştü.

Jungkook hala gitmekten bahsediyordu.

"Bekle biraz geliyorum" demişti onu oyalamak için. Kolunu omeganın tutuşundan çekip bagaj tarafına geçmişti.

Onun gidişini izleyen Jungkook yerinde tepinmemek için zor tuttu kendini.

Delta resmen onu bırakmıyordu!

Derin bir nefes alarak kucağında sesli nefesler alan bedene döndü. Başını sevmişti nazikçe.

"Senin bu baban çok gıcık oğluşum ne yapacağız? Sürekli beni oyalayıp duruyor"

Gözlerini poşetleri bagaja yerleştiren adama ve ellerini cebine sokmuş şekilde onunla konuşan deltaya çevirmişti.

Delta bir şeyler diyor adam ise onu onaylıyordu.

Gözlerini yeniden yeontan'a çevirdi.
"Gerçi iyi oldu seni biraz daha öpüp koklarım." Küçük bedeni iyice bağrına basıp başından öpmüştü kokusunu içine çekerek.

"Mis kokulum... Keşke sende benimle gelsen"

Eğer delta izin verseydi hiç düşünmeden onu yanına alırdı.

Onu kucağında hoplatıp burnundan öptü bu sefer. Duygusallaştığından dolayı gözleri kızarmıştı.

"Seni ne kadar özleyecek olsam da içim rahat. Baban sana çok iyi bakıyor"

Burnunu çekip yeontan'ın başını sevmişti yeniden. Bu sırada gözleri arabanın yanında ki bebek kediye kaymış, gülümsemişti gözleri dolu dolu.

Turuncu renkte yavru bir kedi arabanın yanında öylece duruyordu.

"Bebeğim bak minik bir kedi var şurada. Tanışmak ister misin?"

Kedinin yanına gitmek için bir kaç adım attığında yavru kedi ondan korkup geriye doğru gitmişti.

"Korkma ben zarar vermem ki sana"
Onu ikna etmeye çalışan jungkook yeniden adım attığında kedi yine korkuyla geri gitmişti.

Bu sırada ayağında bağlı olan plastik ipi görmesiyle bakışları donmuştu.

Birileri kedinin ayağına plastik ip bağlamış, ve patisi kan gitmediğinden dolayı kızarıp şişmişti.

Bunu gören jungkook içinin acımasına engel olamayarak ona baktı.

Kediyi öylece bu halde bırakamazdı.

"Gel bebeğim çıkaralım ayağındakini kaçma nolur" demişti bir elini ona uzatarak. Kediye o kadar üzülmüştü ki zaten duygusal, gözleri dolu doluyken ağlayacak seviyeye gelmişti.

Ancak kedi yeniden ondan kaçmıştı. Yaralı olan ayağına rağmen arkasını dönüp koşmaya başladığında telaşla arkasından ilerlemişti.

"Kaçma lütfen amacım kötü değil ki..."

Kucağında ki yeontan'a bakıp kedinin peşinden gitmeye devam ederken ona yetişemiyordu. Kedi yaralı ayağına rağmen öyle hızlı koşuyordu ki yetişmesi zordu.

O an aklından arabanın bagajında ki taehyung çıkmıştı bile. Kedinin ayağını öyle gördükten sonra yardım etmeden duramazdı.

Kediyi takip ederken farkında olmadan bayağı uzaklaşmıştı arabanın yanından. Nefes nefese kalmış şekilde koşmaya devam ederken kedinin bir sokağa girmesiyle o da peşinden girmişti.

Çıkmaz sokak olduğunda nefes nefese olmasına rağmen gülümsemişti. Kolu ağırmaya başladığı için yeontan'ı diğer kucağına alıp kediye yaklaşmıştı.

"İşte yakaladım seni"

Geri geri kaçan kediyle bir elini ona uzattı yavaşça. Onu ikna etmek için tatlı bir sesle konuşmaya başlamıştı.

"Hadi bebeğim gel yardım edeyim sana. Yoksa ayağın daha da kötüye gidecek"

Eğilerek biraz daha yaklaştı ona. Kedinin yüzünde kaçacakmış gibi bir ifade olduğundan jungkook onu hemen yakalayıp geriye dönmek istiyordu.

"Hadi güzelim uğraştırma beni" kedinin adım atmayacağını anlayan jungkook atik bir hareketle onu yakaladığı gibi kucağına alırken kedi çırpınmaya başladı. Zaten kucağında yeontan olduğundan yeterince zorlanırken onu göğsüne dayayıp kediyi de diğer göğsüne dayamıştı yaralı ayağına dokunmadan.

Kedi bırakması için miyavlıyordu sürekli. Yeontan ise dili dışarda şekilde kediye bakıyordu.

"İşte şimdi gidebiliriz. Önce seni veterinere götürelim"

Sonunda rahat bir nefes alan jungkook arkasını döndüğünde sokağın başında ki dörtlü alfa grubunu görmesiyle hiç onlara bakmadan yürümeye başlamıştı.

Lakin onu fark eden alfalardan biri arkadaşlarına omegayı gösterirken tüm bakışlar ona dönmüştü.

Jungkook rahatsız bir yüz ifadesi takınıp yürümeye devam etti. İçinden alfalara ne bakıyorsunuz demek gelse de susacaktı çünkü dört alfaya karşı gelemezdi. O kadar gücü yoktu.

Onlara bakmadan ilerlemeye devam ederken alfalar aralarında konuşarak hiç utanmadan omeganın vücudu hakkında sapıkça sözler söylüyorlardı.

Bakışları jungkook'un yürürken sallanan kalçasında ve beyaz pürüzsüz bacaklarında dolanırken biri azdığı için ön taraflarını pantolonunun üstünden okşuyor, biri omegayı nasıl becereceğini hayal ediyor, biri onun hakkında arkadaşlarına omegayı en az kaç tur becerebileceği hakkında idda da buluyor diğeriyse dudaklarını ısırıyordu.

Jungkook bu görüntüden çok rahatsız olduğu için adımlarını hızlandırdı. Muhtemelen taehyung yokluğunu çoktan fark etmişti ve onu daha fazla bekletmeden gitmek istiyordu.

Ancak alfaları geçmiş yürümesine devam ettiği sırada kolundan tutulmasıyla korkuyla gözlerini büyütmüştü.

Alfalardan biri yüzünde arsız bir ifadeyle omegayı çıkmaz sokağa doğru itmişti. Jungkook sertçe itilmesiyle düşmemek için çabalarken sıkı sıkıya tutmuştu kucağında ki bedenler düşmesinler diye.

"NE YAPTIĞINIZI SANIYORSUNUZ GERİZEKALILAR" Demişti hiç korkmadan bağırarak. Yüzü hem sinirden hemde korkudan dolayı kıpkırmızı olurken o küçük boyuyla karşısında ki alfalara kafa tutuyordu.

Alfalardan biri kafasını geriye attı.
"Ahhh sesi çok azdırıcı bunu bir de inlerken duymak istiyorum"

"Peki o çirkin suratına yumruğumu da yemek istiyor musun?"

Alfaya doğru sinirle konuştuğunda başka bir alfa söze girmişti. Arsızca omeganın bacaklarına bakıyordu.

"Daha çok yüzümüze oturmanı tercih ederiz güzelim"

Dörtlü omegaya doğru yürürmeye başlarken jungkook kucağında ki iki bedeni sıkı sıkıya tutup geriye adımlamıştı.

"GELMEYİN"

Ancak alfalar onu dinlemiyor üstüne yürüyordu. Hatta biri ön taraflarını okşuyordu zevkli bir yüz ifadesiyle.

Korkuyla yutkunarak geriye doğru adımlamaya başladı.

"GELMEYİN DEDİM PİÇ KURULARI"

Sonunda sırtı duvara değdiğinde kaçacak bir yeri olmadığı için gözleri dolarken alfalar hala ona yaklaşıyordu.

Yeontan ise olayı anlamış gibi korkudan dolayı havlıyordu.

"Bunu kullandıktan sonra satıp iyi para kazanırız" demişti içlerinden biri. Diğerleriyse gülerek kafa sallamıştı.

İşte bunu dediği gibi jungkook cinnet geçirmişti.

"ANNENE YAPTIKLARI GİBİ Mİ?"

Haykırarak adamların yüzüne bağırdığında bunu dediği adam ona vurmak için elini kaldırmıştı öfkeyle.

"Seni küçük oro-"

Lakin lafını tamamlayamadan kaldırdığı kolu esmer büyük avuçlar tarafından kavranmış ve geriye doğru çekilip kırılmıştı anında. Ortada kemik kırılmasının sesi güçlüce yankılanırken deltanın geldiğini gören jungkook rahat bir nefes almıştı.

"Orospu çocuğu!"

Taehyung delirmiş gibi bakıyordu.

Üstelik bu sinir jungkook'u gözü yaşlı görmesiyle iki kat daha artmıştı.

Alfalar yüz yılın deltasını gördükleri gibi korkuyla donakalırken taehyung kolunu kırdığı adamı tutup kafa atmıştı.

"Sen hangi hakla" demişti kafa atmasından dolayı burnu kanayan adama doğru. Dizini karnına geçirip bu sefer ağzından kan gelmesine neden olmuş, ama bu yetmeyerek yeniden adamı kaldırıp yumruk atmıştı.

"Ona orospu diyorsun piç kurusu?"

Adamı acımasızca döverken jungkook olduğu yere sinmişti. Yeontan korkmuş olduğundan dolayı kafasını göğsüne gömmüş, kedi ise miyavlıyordu kısık sesle.

Jungkook ise bu çömeldiği yerde kucağındakilere sıkı sıkıya sarılmış gözleri dolu dolu yere bakıyordu.

Taehyung gelmeseydi adamlar ona...

Bu düşünceyle dolu gözlerinden yaşlar akmaya başlarken kafasını daha da yere eğmişti. Burnunu çeke çeke sesli şekilde ağlıyordu. Kucağında ki iki bedenle yere sinmiş küçücük kalırken yaşadığı şeylerden ötürü artık kendini tutamayıp ağlıyordu içli içli.

Ancak adamları durmadan döven taehyung bunu görmüyordu. Gözü öyle bir dönmüştü ki bir an olsun durmuyordu.

Alfalardan birinin kaçmaya çalışmasıyla dövdüğü bedeni bir ceset gibi kenarı atıp ensesinden tutmuştu onu. Adam yüzünden okunan korkuyla ona bakıyordu.

Ancak delta affetmeyecekti.

Hem çocuğunu hem de jungkook'u korkutmuşlardı ve bunun cezası belliydi.

Ölümdü.

"Özü-"

"KES SESİNİ"

Deltanın sokağı inletecek şekilde bağırmasıyla jungkook bile olduğu yerde irkilirken alfa deltanın elleri arasında titriyordu.

Taehyung'un gözleri altın sarısına dönmüş, delirmiş gibi bakıyordu tuttuğu alfaya.

Bu piç kuruları bebeklerini ağlatmıştı!

"Sen hangi hakla benim bebeğimi ağlatıyorsun?" Tıslayarak adama doğru eğilirken sözlerinden ölüm akıyordu. O kadar korkunçtu ki yüzüne bakmak imkansızdı.

Adam taehyung'un hamlelerine karşı başını korkuyla eğmiş susarken tek bir kelime edemiyordu.

"ONA DOKUNMAYI MI DÜŞÜNÜYORDUN ŞEREFSİZ" Adamın ellerini tuttuğu gibi geriye doğru çevirip kırarken adam acıyla çığlık atarak kaçmaya çalışmıştı. Ancak taehyung onu öyle bir tutuyordu ki bu imkansızdı.

Bırakmadı.

Adamı orda evire çevire tüm kemikleri kırılana kadar dövdü. Hepsinin yüzünden kan akana kadar, tüm kemikleri kırılana kadar hepsini döverek öldürmüştü.

Ellerinde ki ceseti bir kenara atıp işini bitirdiğinde altın sarısı gözleriyle jungkook'a dönmüştü.

Korkunç görünüyordu. Hem deltası hem kendi o kadar sinirliydi ki başkası olsa feromonlarından dolayı nefes alamazdı.

Jungkook sindiği yerden bir santim olsun kıpırdamamış, gözlerini sımsıkı kapatmış şekilde öylece dururken derin nefesler alarak önüne gelip eğilmişti.

Kucağında ki yeontan'a baktı. Babasını gördüğü gibi hareketlenmişti.

Gözleri jungkook'a çıkmıştı ardından. Omega hala olayın etkisinden çıkamamış, gözleri korkuyla sımsıkı kapanmış şekilde duruyordu.

"Gel buraya" uzanıp omeganın küçük bedenini kucağına alıp ayağa kalktı. Jungkook göğsüne yaslanmış olduğu adamın kucağında göz yaşlarını tutamazken omuzları titreye titreye ağlamaya başlamıştı.

"Şhhh geçti bir şey yok" demişti taehyung devam eden sinirine rağmen. Jungkook zaten korkmuş haldeyken onu daha da korkutmak istemiyordu.

Kucağında ağlayan bedenle yürümeye başladığında biraz daha sıkı sarılmıştı ona. Jungkook kafasını kaldırarak ona bakmıştı yaşlı gözleriyle.

"Kedi gördüm taehyung ayağı yaralıydı. O-onu almak isterken peşime takıldılar"

Uzanıp omeganın alnına bastırdı dudaklarını. Jungkook'un ağlaması öyle bir burkuyordu ki içini gidip o alfaların cesetlerini paramparça etmek istiyordu.

Jungkook ise alnına bastırılan dudaklarla susup sesli sekilde burnunu çekmeye devam ederken kendini güvende hissediyordu.

Taehyung'un kolları arasında ona hiç bir şey olmazdı. Bunu biliyordu.

Taehyung geriye çekildiğinde ona bakmıştı yeniden yaşlı gözleriyle.
"İyi misin?" Demişti taehyung sakin tutmaya çalıştığı sesiyle.

Kucağında ki iki küçük bedeni gösterdi. "Ben iyiyim ama yeontan korktu. Ayrıca kediyi veterinere götürmem gerekiyor ayağı yaralı"

Taehyung bir şey demeden yürümeye başladı. Jungkook ise başını adamın göğsüne koymuş burnunu çekiyordu sürekli.

Bir kolu omeganın sırtını, diğeri kalçasını tutarken kendini bir bebek taşıyormuş gibi hissediyordu. Gözleri hala altın sarısıydı ve bu kolayca geçecek gibi değildi.

Jungkook'u arabanın yanında göremediğinde aklı yerinden çıkmıştı.

Sakinleşmeye çalışarak bir kaç dakika içinde arabanın yanına geldiğinde tek eliyle kapıyı açıp jungkook'u koltuğa oturtmuştu. Omeganın iri gözleri anında ona döndü. Kızarmış gözleriyle oturduğu yerden deltaya bakıyordu.

"Veterinere gidelim önce nolur."

Titreyen sesiyle konuşup deltaya bakarken altın sarısı gözler kucağında ki minik kediye inmişti. Uzanıp avucuna aldı onu yavaşça. Poşet bağlı olan ayağını görmesiyle dudaklarını birbirine bastırmıştı.

"Ayağını poşetle bağlamışlar kan akışı olmadığı için şişip kızarmış. Lütfen kangren olmadan veterinere gidelim taehyung"

Jungkook'a döndü bakışları. Kafasını sallayarak onaylamıştı onu.

"Adamlarıma söylerim onlar ilgilenir güzelce." Bakışlarını omegadan çekip arabanın arkasında bekleyen adamına seslenmişti.

"Buraya gel wooshin"

Adamı onu duyduğu gibi yanına gelirken elinde ki küçük bedeni onun avuçlarına bırakmıştı.

"Tedavisiyle ilgilenin iyi bakın ona. İyileşince sahiplendir sana bırakıyorum bu işi"

Adam onu büyük bir ciddiyetle dinleyip kafasını salladı. "Tamam efendim"

"Şimdi gidebilirsin. Dediklerimi unutma"

Adam kafasını salladı. "Tamam efendim. Size ve eşinize iyi yolculuklar diliyorum"

Adam önünde saygıyla eğilip gittiğinde jungkook burnunu çekip yeniden taehyung'a bakmıştı.

"Ne eşi?"

Ancak delta cevap vermemiş, uzanarak yeontan'ı kucağına almıştı.

"Oğlum" göğsüne basıp sıkıca sarıldı ona. "Nasıl da korkmuş bebeğim titriyor resmen" uzanıp başından öptü onu. Bakışları omegaya kaymıştı ardından.

"Biraz daha iyi misin?" Demişti omeganın yaşlı gözlerine bakarak. Jungkook ise ne kadar kötü hissetse bile kafasını iki yana sallamıştı.

"İyiyim sağol"

Yeontan'ı yeniden kucağına bıraktı taehyung. Ardından bir eli omeganın yaşlı yanağına çıkmış, göz yaşlarını silmişti yavaşça.

"Ağlama artık geçti. Eve gidiyoruz artık sakinleş"

Kapısını kapatıp sürücü koltuğuna geçti. Kısa bir an jungkook'a bakıp arabayı çalıştırmıştı.

Yarım saate deniz kenarına teknenin yanına vardıklarında araçtan indi taehyung. Jungkook da yavaşça inip arabanın önüne geçmişti.

"Çantamı ver taehyung ben gideyim"

Delta sinirli bir nefes alıp sertçe kapattı tuttuğu kapıyı.

Jungkook hala gitmekten bahsediyordu.

"Geç tekneye gitmek falan yok" arabayı kilitleyip anahtarı cebine attı. Bunu yaptığı gibi jungkook dehşetle ona bakarken deltaya doğru yürümüştü.

"Taehyung şu an şakalarınla uğraşacak durumda değilim kapıyı açar mısın çantamı alacağım"

Onu dinlemedi delta. Omeganın kucağından köpeğini alıp diğer eliyle omeganın beyaz elini tutmuştu.

"Geç şu tekneye bozma sinirimi"

Kendiyle birlikte jungkook'u da tekneye doğru ilerletmeye başladığında jungkook elini ondan çekmek istemiş ancak başaramamıştı.

"TAEHYUNG BIRAK GİDECEĞİM DİYORUM"

Bunu dediği gibi delta omegaya doğru dönüp yüzüne doğru kükremişti.

"SANA GİTMEK YOK DEDİM. ŞİMDİ SUS VE TEKNEYE GEÇ"

Bağırışıyla omeganın kulakları çınlarken gözünü yummuştu jungkook korkuyla.

Taehyung omeganın yine gitme konusunu açtığı için delirmişti.

"Bırak beni" demişti fısıldayarak. Ama taehyung onu dinlemeyip atik bir hareketle omuzuna atmıştı omegayı.

"TAEHYUNG BIRAK BENİ" Jungkook omuzunda tepinip sırtına yumruklar atmaya başlarken taehyung durması için sert bir şaplak atmıştı kıçına. Jungkook acıyla inlemiş, gözlerini kapatmıştı.

"Neden böyle yapıyorsun beni sürekli kovan sen değil miydin? Bırak gideyim kurtul benden" acılı nefeslerinin arasından deltayı ikna etmek için sakince konuşurken taehyung çoktan tekneye girmişti.

"Gidemezsin"

Omuzunda ki jungkook ve kucağında ki yeontan ile dümene girip tekneyi çalıştırdı. Bu sırada karadan uzaklaştıkları için jungkook'u yere bırakmıştı.

"HAYVAN HERİF" bıraktığı gibi jungkook tarafından göğsüne yumruklar yerken canını acıtmayan bu hamleler karşısında omeganın ince bileklerini tutmuştu.

"Zaten sinirliyim rahat dur"

Ancak bu jungkook'u durdurmamış, ellerini çekmeye çalışarak yerinde tepinmişti.

"Zorbasın tamam mı? Ayı!"

"SUS ARTIK"

"GİDECEĞİM"

"BOK GİDERSİN"

Jungkook son sesiyle sinirden çığlık atıp ayaklarını yere vurdu sinirli şekilde. Birazdan deltanın üstüne atlayacakmış gibi hali vardı.

"HAYVAN HERİF AYI OĞLU AY-" Lafını tamamlayamadan kalçasına sert bir şaplak yediğinde çığlık atmıştı.

"Sus sikeceğim o ağzını"

Jungkook'u bırakıp ilerde ki koltuğu işaret etti ona.

"Git otur şurada daha fazla bozma sinirimi"

"AYI"

"JUNGKOOK" Deltanın yüzüne doğru kükremesiyle ellerini yumruk yaptı.
Daha fazla bir şey demek istemediği için gidip koltuğa oturmuştu sinirli şekilde.

Zamanında onu kovan adam şimdi göndermiyordu!

"Gidemez miyim sanıyorsun ha? Öyle bir gideceğim ki baka kalacaksın"

Siniri geçmiyor, sürekli deltaya laf atası geliyordu.

Delta bakışlarını dümenden çekip ona döndü kucağında ki minik bedenle.

"Oraya gelip sikerim seni"

İkisi de sinirden yanıyordu.

Jungkook daha bir şey demedi. Sinirli bir bakış atarak yüzünü denize çevirmişti.

Taehyung ise ona bakıyordu.

Jungkook'u bırakmayacaktı. İki dakika onu boş bıraktığında başına gelmeyen kalmamıştı hal böyleyken onu tek başına bırakamazdı.

Zaten hala sinirliyken jungkook'un bu dedikleri daha da sinirlendirmişti onu.

Jungkook inat biriyse taehyung daha da inattı.

Jungkook'u göndermeyecekti.

...

Nasıldı bölümmmm taehyung'dan böyle bir şey bekliyor muydunuz?

Yada kaos tam istediğiniz gibi miydi?

Görüşürüz 💋

Continue Reading

You'll Also Like

79.2K 3.3K 28
Yabani evrenindeki çiftimiz Asi ve Alaz'ın hayatları farklı bir şekilde kesişeydi, mesela Asi, Soysalan Üniversitesi'ne bomba gibi düşseydi, nasıl ol...
100K 10.6K 42
"O manşet atarken kafama isabet ettirdiğin topunu sikeyim Hwang Hyunjin!" {Texting & Düz yazı} 🏅#1 - straykids 🏅#1 - bxb 🏅#1 - felix 🏅#1 - leefel...
16.6K 4K 27
+82 10 1311 5960: Hamileyim. JJK: Kimsin?
345K 32K 32
Kore'nin nesillerdir düşman olan iki sürüsü; Kim'ler ve Jeon'lar aynı davete katılır. Beklemedikleri şey ise attığı yumruk ile ruh eşi oldukları orta...