YAKAMOZ (BxB)

By mizuslovestories

17.7K 2K 840

[TAMAMLANDI] ∘ 𓆡˙ ˚ 𓇼 ˚ ˙ ∘ 𓆝 •˙ 🫧˙ ˙ İnsanı en çok bilmediği korkutur bir o kadar da merak içine d... More

2-Balık,Baharat ve İçinde Aşk Olan Her Şey
3-Karışan Duygularla Başa Çıkma Rehberi
4-Bazı Sevdalar Üzerine Kandırılsak Da Yürek Sevmekten Yılmaz
5-Eyvah, Yakalandık!
6-Havuzdaki Hayat Denizdekiyle Aynı Değildir
7-Bir Vatoz ve Bir İnsan, Aşk İçin Yeterli Midir?
8-Anne, Baba Bu Sevgilim..Evet, Onun Kuyruğu Var
9-Yeni Şeylere Alışmak Zaman Alır
10-Hamburger, BubbleTea ve Boğulma Tehlikesi
11-Akvaryum Ve Eski Düşmanlar
12-Denizler De Acılı Noodle Gibidir
13- Eski Dostlarla Mangal Partisi
FİNAL

1-Kaybettiğini Sandığın Kişi, Seni Çoktan Buldu

4.5K 407 307
By mizuslovestories

🐚

🌴

Pinhani-Sevmekten Usanmam

∘ 𓆡˙  ˚ 𓇼 ˚  ˙ ∘ 𓆝 •˙   🫧˙  ˙

Güzel kadın telaşla pencereyi açıp "Serdar! " diye seslendi."Denize gitme annecim! "

"Denize gitmeyeceğim madır! İngilizcemi geliştirmek için.. Turistin İngilizcesi neydi?" bir süre düşündü asker traşı olmuş, yeşil gözlü çocuk. Daha yeni düşmüş ön dişinin getirdiği boşluğu diliyle yoklarken 'Turist zaten İngilizce bir kelime gibi geliyor kulağa biraz daha aksanlı söyleyeyim. ' diye düşünerek duyanın güleceği bir halde "Turistlerle talkingleyeceğim! " dedi.

Kadın, sokağın ortasında dikilen oğluna bir kere daha baktı. Yanına gidip gitmeme konusunda kararsız kalırken içeriden ona seslenen eşine hızlıca cevap verip oğluna baktı ki haylaz çocuk çoktan sahile doğru koşturmaya başlamıştı.

İnsanı en çok bilmediği korkutur bir o kadar da merak içine düşürürdü. İçinde birçok gizem, canlı barındıran okyanuslar ve denizler ise bu durumun en iyi örneğiydi.

Suyun şarkısını herkes dinleyemezdi, yalnızca cesareti olanlar suların derinlerine korkusuzca dalabilirdi ve yalnızca yüreği su kadar temiz, saf sevgiye sahip insanlar 'onları' görebilir ve duyabilirdi..

Küçük çocuk güya İngilizcesini geliştirmek için turistlerin çok olduğu yere gidecekti ama duyduğu garip ses,önce adımlarını yavaşlatmış sonrasında yönünü değiştirmesine sebep olmuştu.

"𝄞♪♫♬♩♩... "

Ayakları sıcak kumda yanarken beynini uyuşturmuş gibi hissettiği sesin geldiği yere doğru ilerleyip ilerlemediğini bile anlayamazken soğuk suya girdiği anda ayak tabanındaki sıcaklık hissi yerini serinlemeye bıraktığında tüyleri diken diken oldu.

Her gün gelip girdiği denize hızlı hızlı girerken çıkardığı sesler yüzünden şarkıyı duyması zorlaşmıştı bu yüzden biraz yavaşladı tabii bunu yapmak yeni aklına geldiğinde çoktan kıyıdan uzaklaşmıştı.

Annesinin uyarısı , aslında pek söz dinleyen bir çocuk değildi tamamen burada tamamen yalnız oluşu aklına geldiği ve ayaklarının artık yere zor değdiği derinlikte olduğunu anımsaması onu buraya kadar çekmiş sihirli şarkının sa tamamen yok olmasına sebep oldu.

"Eyvah.. " diye mırıldandı, panik dalgası yavaş yavaş parmak uçlarına kadar gelirken sanki başına gelecekleri anlamış gibi yüreği sıkıştı. "Anne! " diye seslendi birkaç kez ama gelen giden olmadı zaten şansını denemişti, annesinin onu buradan duymayacağını gayet iyi biliyordu.. Belki içine doğardı, sonuçta o anneydi.

Parmak uçları yere değmediğinde ağlayacak gibi olurken sakin kalmaya çalışarak babasının öğrettiği gibi yüzmeye çalıştı tabii dalgaların kurbanı olunca burnuna ve boğazına kaçan suyla birlikte panik yapmadan duramadı, ayakları yerden tamamen kesildiği anda kendisini suyun derinliklerine batarken buldu.

Küçücüktü, daha büyüyüp kocaman adam olacaktı..Yüzme öğrenecek, üstü açık araba alacak, uzaya gidecek, doktor olacak, öğretmen olacaktı. Kocaman villası ve aslanları hatta köpekbalıkları olacaktı. Suda kaybolursa büyüyemez ve bunları yapamazdı ki!

Gözleri bulanık suda yanarken mecburen gözlerini kapattı. Ağzından ve burnundan kopup yüzeye doğru gitmek üzere yola çıkan baloncukları patlatan parmakları da görememişti, aynı onu kurtaran şeyi göremediği gibi.

Sadece kepçe kulaklarına denizin sesi ve balina gibi canlıların sesinden, yani az önceki şarkıdan, duyarken yeşil gözleri birden açıldı.

Üstünde yüzden balıklar, uçuyor gibiydi. Aşağıdan bakınca yüzleri varmış gibi durduğundan çok komik ve tatlı duruyorlardı. Kıkır kıkır gülmeye başladığında adını bilmediği balıklardan biri yanından geçip boynunu gıdıklarken gülmeye devam etti.

Balık,bedeni üzerinde hızını yavaşlatınca kumun üzerinden kalkarak parmak uçlarıyla kendisini öne doğru ittirdi. Altında kalmış balığın omuzlarına tutunur gibiyken yukarıya doğru yüzmeye başladıklarında denizin altında nefes alabildiğini, her yeri net bir şekilde görüp her şeyi duyabildiğini fark ettiğinde heyecanlandı.

Artık sudan hiç çıkmak istemiyordu!

Balığı bıraktığı zaman duyduğu sesle birlikte aynı balık etrafında yüzüp sırtından yukarıya doğru ittirdi onu.

"Gitmek istemiyorum! " diye itiraz etti, diğer balıklar da onu yukarıya çıkarmak için uğraşmaya başladığı sırada kıkır kıkır gülerek onlardan kaçmaya çalışmıştı..

Arkasından gelen ve yüzüşü çok güzel duran balığa bakmaktan önüne bakamazken vücudu bir şeye çarpınca "Oy.. " diye bir nida döküldü dudaklarından. Yeşil gözlerini merakla önüne çevirdiği anda onca şeyden korkmayıp şimdi gördüğü şeyden korktu.

Ne insana ne de bir süredir oynadığı balıklara benzeyen bedene bakarken dudakları aralandı, başını yana yatırdı. Karşısındaki canlı da aynı şeyi yaptığında şebek şebek yüz ifadeleri yaparak onu taklit eden bedenin her haline şaşkınca baktı.

"Nesin sen? " diye sordu merakla. Elini öne uzattı, yumuşak ve kaygan tene dokunup "Sümüklüsün." dediğinde aldığı kısık bakışlarla "Kötü anlamda demedim. Ben de sümüklüyüm bak. " diyerek parmağını burnuna soktu ama sümük bulmak yerine genzine su gönderdi. "Şu an sümük yok, olunca gösteririm. "

Değişik ama güzel, onun gibi daha çocuk olan canlı güldüğünde o da güldü.

Dışarıdan sesler duyarken ellerini tutan değişik ellere baktı. Sivri parmakların arasında yüzgeçler vardı, parmaklarını birbirlerine nasıl kenetliyordu acaba?

Çocuktu, o an yaşadığı şeyin ne olduğunu algılayamıyordu. Aklında başka başka sorular dönüyordu, farklı arkadaşıyla konuşmak istiyordu ama o, sadece gülmüştü ona. Konuşmuyordu, acaba sümük olayına mı alınmıştı?

Bacakları yerine kuyruğu olan beden aynı etraflarında gezen balıklar gibiyken "Adın ne? " diye sordu ama bir cevap alamadı, başı sudan çıktığında tekrardan "Adın ne? " diye sorarak suya daldı ama arkadaşları çoktan uzaklaşmıştı. "Hey! "

Balıklarla birlikte yüzen beden yavaşladı, yavaşça arkasına döndü.

Siyah, büyük gözleriyle ona baktığında "Ben Serdar. " diye bağırdı elini göğsüne koyup. "Senin adın ne? "

Etrafında Serdar'ın adını bilmediği vatoz balıklarının döndüğü beden gözlerini kısarak gülümsedi ardından önüne dönerek uçar gibi uçsuz bucaksız suda ilerledi.

Serdar onların arkasından gitmek için harekete geçtiği sırada kollarından tutup dışarıya çekildiğinde "Oğlum! " diye çığıran annesinin kolları arasında buldu kendisini. "Anne.. " babası ıslak başını okşarken "Baba biliyor musun çarşaf gibi bir balık çocukla tanıştım. " dedi heyecanla.

Yanaklarına bırakılan öpücüklerle kıkır kıkır gülerken sahile toplanmış insanlara baktı. "Neden herkes burada? "

"Bebeğim." kadın ağlayarak oğlunu sıkı sıkı sararken "Sana denize gitme,demiştim. Bağırışını duymamış olsalar... " cümlesine devam edemezken "Geçmiş olsun delikanlı. " diyerek aile arasına giren adama baktılar.

Babası kaşlarını çatarak annesi ve onun önüne geçerken sağlık ekipleri olay yerine henüz gelmişti.

Adam bacağının arkasında duran oğluyla "Denizde ne gördün? " diye sordugunda babası araya girerek sert ama sakin bir sesle "Beyfendi şu an bunun sırası değil. " dedi lakin yabancı, hiç kâle almadı.

"Balıklar gördüm.. " diye mırıldandı, annesinin göğsüne saklanmak isterken "Bu aralar denizlerimizde tehlikeli canlılar geziyor, zehirli varlıklar. Sana yaklaştılar mı? " sorusuyla yalan söyleyerek başını iki yana salladı.

"Çocuk denizde boğuluyordu. " diye çıkıştı yaşlı bir kadın.

"Kendi kolunu bacağının bile balık sanmış olabilir. Oksijensiz kaldı, halisünasyonlar görmüştür." dedi babası o anda yaşlı kadının yanındaki yaşlı adam da "Biz sizlerin aksine buranın yerlisiyiz denizlerimizde zehirli balık yoktur! " diye bağırdı tüm huysuzluğuyla.

Adam ciddiliği ve korkunçluğundan hiç ödün vermeden gördüğü şeylerin rüya olma ihtimalini düşünen çocuğa baktı. "Ben denizlerdeki canlıları araştırıyorum, onları inceliyorum. Eğer tehlikeli balıklar sana yaklaştıysa doğru müdahale edilmeli değil mi? Neler gördün? "

"Beyfendi sağlık ekibi geldi, inanın bana doğru müdahaleyi onlar en iyi şekilde yapacaklardır. " dedi yeşil gözlü adam, ailesini de alıp sağlık ekibine ilerledi. Geniş sırtında hissettiği bakışlarla "Kıçımın deniz araştırmacısı. " diye tısladığında eşinden aldığı bakışlar ve "Çocuk burada. " uyarısıyla "Özür dilerim hayatım ama adamdaki pişkinliği görmüyor musun? Hayvan katiliyim demiyor da araştırmacısıyım diyor. Daha yeni... " son kısmındaki ölümden dönmüş demeye dili varmadı bu yüzden içinden tamamlayıp " Şoku daha atlatamamış çocuğa sorduğu soruya bak. " dedi.

Serdar gözlerini denize çevirdi. Çok ama çok uzakta bir baş gördü sanki ama gözlerini saniyelik açıp kapattığında aynı şeyi göremedi belki de gördüğü her şey oksijensiz kaldığı için kafasında kurduğu şeylerdi...

Denizden gözlerini ayıramazken içkisinden bir yudum daha aldı. Çoğu kişinin aksine kıçını denize dönüp arkasındaki kocaman konteynerlardan oluşan yığına bakmaktansa tam tersini yapıyor, en iyisini yapıyordu.

Hiçbir zaman denizden uzak kalamamıştı. Kışın bile ayaklarını suya sokardı, tabii günün sonunda hasta olurdu ama denizle olan aşkına inadına devam ederdi hatta babası 'Gözlerin ormanı, yüreğin denizi seviyor. ' derdi, bazen gözlerinin mavi olmasını istiyordu böylece denizin kalbini biraz daha çalabilir gibi hissediyordu istemsizce.

"İş yerinde sana içmemeni kaç kere söyledim bre hayırsız! Yakında şikayet edeceğim seni göreceksin gününü. " dibine gelmiş, her zamanki gibi bağrınan yaşlı adama göz ucuyla bakıp "Sen bana kıyamazsın kii. " dedi bilmiş bir tavırla.

Şeytan tüyü vardı onda, genel olarak herkesle iyi anlaşırdı. Bir durum olduğunda, azar işitilmesi gerektiğinde bile..Yok, onu pas geçemezlerdi çünkü azar işitilmenin sebebi genelde o olurdu. Sadece laf dinlemediği için insanlar yılmış bu yüzden azarlama seansını kısa tutuyorlardı.

Uzattığı saçları rüzgarla birlikte geriye yatmışken yine de düzeltme ihtiyacı duyarak parmaklarını birazcık karışmış tellerin arasına soktu.

Geçen birçok ayda tarz değişikliğine gitmişti. Eskiden asker traşı oluyor, liseli serseriler gibi giyiniyordu şimdi ise saçları uzundu, dövmeleri vardı ve tarzını baya değiştirmişti. Ağzı bozuk küfürbazın tekiydi, gevezeydi ama artık gerektiğinde küfür ediyordu, sakinleşmişti. Bu değişiklikleri büyüdüğüne ve hayatın süreçlerinden biri olan yetişkinlik sürecinden geçtiğine yoruyordu.

Telefonuna bildirim gelince heyecanla baktı ama hat paketinden gelen mesaj olduğunu görünce yüzü düştü.

Ayrıca kaşarlanmış arkadaş grubundaki ,yani İbibiklerdeki,herkes evlendiği ve çoluk çocuğa karıştığı için artık attığı mesajlara saatler hatta bazen günler sonra geri dönülüyordu. Onlar dışındaki arkadaşlarıyla görüşmüyordu, zaman içinde iletişimleri kopmuştu. Eskiden daldan dala konarken şimdilerde konuştuğu hiç kimse yoktu.. Bunu da yetişkinliğe bağlıyordu ama kabul etmesi gerekiyordu, yakın arkadaşlarının ömürlük hayat eşi bulmuş olması ve çocuklarının olması geri kalan tanıdıkların ise kendi hayatlarını başka insanlarla kurup gitmesi onu etkilemişti.

Hayatın her zaman gelip geçen şeylerden oluşmadığını, insanların sadece zevk ve şamata olmadığını anlamıştı.. Bunu fark ettiğinden beri öylesine konuştuğu birçok insandan uzaklaşmış, kendi köşesine çekilmişti. Hayatı boyunca çevresinde tonla insan olmuş biri olarak bu inzivaya çekilme sürecinin sillesini fena yemişti tabii ama alışmaya çalışıyordu işte.

Aksan'a 'Taoizm, Stoacılık derken kendini heba ettin heba! ' diye kızıyordu zamanında ama kendisi de Hedonistliğin yani zevklerinin peşinde koşmaktan heba olmuştu da sonunda bu hâle gelmişti!

Kendisine itiraf etmekten biraz utandığı şeyler vardı ayrıca..

O da eş istiyordu.

İki hafta süren flörtler, tek gecelik ilişkiler veya sonu aldatma, ayrılma ile bitmeyecek yaşlanıp buruşana kadar elinden tutacak,öpmekten sarılmaktan asla sıkılmayacağı ve her gün aşkının artacağı birisini istiyordu hayatında..Bu tarz şeyleri kabul etmesi denizin görüntüsüne dalmış gitmiş haldeyken daha kolay oluyordu.

"Yine daldın gittin, kimi düşünüyorsun böyle? " yaşlı adam, delikanlının sırtını sıvazladı. "Mavi gözlü sevdiğin var da onu düşünüyorsun diyeceğim de.. "

Güldü Serdar. "Yok abi, denizi seviyorum sadece. Biliyorsun benim sevdamı. "

"Bilmez olur muyum! Yağmur çamur, kışın ayazı bile durduramıyor seni. "

"Benim aşkım büyüktür.. Devlerin aşkı büyük olur. " diyerek ortalığı bir de şarkı patlatarak coştururken elini sallaya sallaya diğer çalışanların olduğu klübüye ilerledi.

Kendisini grubun şaklabanı gibi hissetmeye başlamıştı. Çocuk gibi olan Talha'dan bile daha geç olgunlaşmaya başladığını  ya da havalı arkadaş grubunu sokakta görüp peşlerine takılmış gibi bir tarzı olduğunu da fark edeli bir süre olmuştu. Her zaman yanlarında rahat olmuştu, dilediğini söylemişti, istediğini yapmıştı ama ne zamanki üniversitede yolları ayrılmaya başlamış o zamandan sonra girdiği hiçbir arkadaş grubunda rahat olamamıştı.

Asla evlenmem, asla ciddi ilişki yapmam diye ortalıkta gezen serseri burunlu Asaf ilk evlenip çocuk sahibi olmuştu. Ağzını açıp tek kelime konuşmayan, Taocılık felsefesi yiğenim derken depresyonun dibini ekmekle sıyıran Aksan eşiyle tanıştığı ve baba olduğundan beri çenesi kapanmayan aşırı enerjik bir adama dönüşmüştü. Grubun bebeği, kurabiye canavarı Talha hâlâ bebekti ama o da durumunu eşinin olgunluğu ile dengeliyordu sadece başka şehire iş için gidip yalnız kaldığı zaman psikolojik olarak çok yıpranmıştı zaten hayatına giren adamla bu sıkıntı çok da uzun sürmemişti..

Hiçbirinin kalabalık çevresi yoktu, kendi hallerinde takılan insanlardı ama hayat eşlerini bulmuşlardı. Onun ise çevresi geçen seneye kadar ana baba günü gibiydi ama kimseyi bulamamıştı..

Ciddi ilişki isteyen birisi olmamıştı ama insanın doğası mı çevreden görüp özendikleri mı yoksa yetişkinlik ya da gelecek, yalnızlık korkusundan mıdır bilemez iliski konusunda istediği şeyler bambaşka bir hâl almıştı. Belki bu yüzden birisini bulamadım, diyecek gibi oluyordu ama sonra aklına Asaf geliyordu.

Belki de şanssızdı ,denize aşıkken gözleri yeşil olduğu gibi.. Göz rengiyle bu durum ne alakası vardı hiçbir fikri yoktu sadece edebi cümleler kurmak istemişti.

"Bizim Serdar görmesin bu haberi. "

"Neyi görmeyeyim? " merakla başını içeriye uzattığında çay içen ahali irkilerek ona döndü ama onun gözleri çoktan duvara asılmış televizyonda dönen haberdeydi..

Kocaman gururlu gülümsemesiyle kuyruğundan tuttuğu dev vatozu kameralara gösterirken onu nasıl yakaladığını anlatan adama baktı, baktı ve baktı. Sırtındaki, bacağındaki , elindeki, belindeki vatoz dövmeleri sızım sızım sızlayana kadar baktı.

Onun vatozlara olan sevdasını yaşadığı yerde,iş yerinde bilmeyen kalmamıştı. Şu an bu haber kanına o kadar dokunmuştu ki yutkunmakta çok zorlanmıştı.

Adamın tuttuğu vatozdan yeşil gözlerini zorlukla ayırıp bunu yapan pisliğe baktığında hiç de şaşırmayacağı bir yüz gördü..

Boğulduğu gün, deniz araştırmacısı daha doğrusu katilin oğluydu..

Onu tanıyordu çünkü küçüklükten gelen münasebetleri vardı, uzun zamandır aynı yerde yaşamıyor olsalar da yine başka bir canlıyı öldürmüş sergilerken ki haberine denk geldiğinden beri internet üzerinden takip ediyordu. Olur da aynı yere denk düşerlerse ağzını burnunu kırma şansını kaybetmemiş olsun diye!

Ağzını açtığı an bir sürü küfür etti, diğerleri ise ses etmedi. "Bir de yaptığı şeyle övünüyor, biz de seni böyle yakalayıp bacağından kameralara sallandırsak nasıl olurdu acaba? Ağzı, dili yok diye istediklerini yapıyorlar şu hayvanlara, suçu ne şimdi bu yavrunun? " elini ekrana sallaya sallaya konuşurken yeni habere geçilmesi bile alev almış sinirlerini söndürememişti.

Haberi de onun sinirini de umursamayan bir adam " Başka balıklar yakalandığında da böyle sinirleniyor musun? " diye sordu gülerek. "Mideye bir bir indirirken de böyle sinirli misin? "

"Abi ,ben deniz ürünü yemiyorum ayrıca bu vatoz gibi canlıları yakalıyor. Amacı yemek,beslenmek değil. Şov yapmak. "

"Adamın mesleği bu oğlum. "

"Böyle meslek mi olur ya.. " söylene söylene kulübeden çıktı, biliyordu ki kimse anlamayacaktı onu. Ne zaman 'Deniz canlılarını seviyorum. ' dese 'O zaman balık ekmek yemye gideriz! ' şeklinde bir karşılık alıyordu. 'Yok öyle değil şöyle böyle. ' diye açıklama yaptığında ise 'Ne anlatıyorsun oğlum sen? ' şeklinde alaylı gülüşlerden başka bir cevap alamıyordu.

Her sevdayı herkes anlamazdı, aynen denizin şarkısını herkesin duyamayacağı gibi..

"Ben ne yapacaktım ya? " klübüye söylene söylene tekrar girdiğinde haline gülüşler koptu ama o, pek de gülemedi..

İş saatleri bittiği an topukları götüne vura vura eve sonra her zaman olduğu gibi denize koşturdu..Küçük bir tekne almıştı, iş günleri bittiği her gece teknesiyle denize açılıp kafa dağıtırdı. Aksan geldiğinde karşılıklı oturur dertleşir, eskilerden bahsederlerdi tabii daha çok o konuşurdu ama Aksan da hiç olmadığı kadar muhabbet ederdi böyle anlarda ama adamın işi başından aşkındı artık bu yüzden tekneye binelim, yok denize açılıp göt büyütelim günleri geçmişti kalmıştı ama bireysel olarak yapmasında engel yoktu önünde.

Denize açılma geleneği aynı her yeni okul döneminin ilk günü noodle yeme geleneği gibiydi tabii bu,diplomayı almasıyla bitmişti ama teknesiyle denizlere açılma geleneği muhtemelen hiçbir zaman bitmeyecekti, emekli olduğunda da bunu yapabilirdi.. Tabii gelecekteki eşi böyle bir şey yapmasına izin verir miydi bilemiyordu.

Malum insanlar birbirlerinin eşi olduğunda her şeyine karışmaya başlıyordu. Yaptığı spora, yediği şeye ve daha nicesine. Tehlikeli ve ahlak dışı olan şeylere karışılması sınırına göre normaldi çünkü sadece kişi değil kişinin çevresi de etkileniyordu bu tarz şeylerden aynı alkol, kumar gibi şeylerde..

Bir o kadar eş bulmak istiyordu ama getireceği sorumluluk, kısıtlanmalar ve daha nice sıkıntısı gözünü korkutmuyor da değildi. 'Belki ilişki işi bana uygun değildir, zaten uygun olsaydı çoktan birisini bulmuş olurdum. ' diye geçirdi içinden ayaklarını teknenin bir ucuna uzatmış yayıldığı yerden kararmış gökyüzüne bakarken.

Yanında duran gitarını alıp yattığı yerden doğruldu. Tellerde elini gezdirip aşırı güzel olmasa da idare edecek ses tonunu da boğazını temizleyerek ayarladı.

"Umutsuz olduğu bir anda sevmek, ister her insan..
Birazcık şanslıysan neden olmasın..
Kendinden emin değilsen, sevme..
Bensiz mutluysan..
Hep öyle kal..."

Sudaki yuvarlak karartı büyük gözlerin sudan çıkmasıyla dalgalanırken "Bu olduğuna emin misin? " diye soran arkadaşına bakmadan başını olumlu anlamda sallayınca biraz daha yuvarlak dalgalar oluştu.

"Ayyy aradığımızı değdi! "

"Pek bir yakışıklı olmuş bu! "

İkiz kızkardeşler cıvıl cıvıl sesleriyle mırıldandıklarında yanlarındaki bedenin gülümsemesiyle kıkırdaştılar.

"Dalga geçmeyin benimle. " dedi naif sesiyle suya girip etrafında dönen vatozların başlarını sevdi.

"Küçükken nasıldı, pek bir çirkindi! "

"Şimdi çok yakışıklı olmuş. "

"Çirkin değildi.. Çok tatlıydı." diye fısıldadı hülyalı bir sesle. Bedenini ileri ittirip uçarcasına yüzerken kendi etrafında dönerek tekneye baktı. Biraz daha ilerleyip başını sudan çıkardığında yeşil gözlü adam garip bir şeyin tellerine vurarak şarkı söylemeye devam ediyordu.

"Eğer her gece yattığında..
Büyülü düşler sana..
Benden bahsediyorsa..
Hemen tatlı uykundan uyan..
Çünkü ben hiç uyuyamam..
Seni düşündüğüm zaman..
Ben ki sevmekten hiç usanmam..."

Büyük gözleri yakışıklı bedenin üzerinde geziyordu. Seneler sonra onu bulmanın getirdiği heyecan bütün vücudunu ele geçirmiştir resmen, yüreği o kadar hızlı atıyordu ki etraftaki balıkları onlara çekmişti.

Hiç unutmadığı yeşil gözler kapanmıştı, kemikli parmaklar tellerin üzerinde ustaca gezerken kaslı kollarında resimler çiziliydi. Saçları uzamıştı, boynundaki kolye aynıydı. Yana doğru yüzerek adamın etrafında dolaşmaya başladığında geniş sırttaki resmi gördü.

Kalbi öyle bir tekledi ki ona yanaşmış göğsünü dinlemeye çalışan balıklar korkuyla kaçışmıştı.

"Anaa o ne kız öyle? " diye sordu vatoz arkadaşı. İşaret parmağını dudaklarına götürüp "Ştt! " diye fısıldadı. Hayranlıkla adamın geniş sırtına bakmaya devam etti daha sonrasında suya girip teknenin altından geçti, biraz da önden izlemek istiyordu yakışıklı bedeni lakin henüz aralanmış yeşiller sudaki gölgesini gördüğünde şarkı durmuştu.

"O neydi lan? " diye mırıldandı Serdar, başını teknenin iki yanından uzatıp sağı solu kontrol etti ama hiçbir şey göremedim zaten karanlıktan ötürü hiçbir şey gözükmüyordu.

Telefonundan feneri açıp suya bakarken garip bir şey gördü.

Far görmüş balık gibi dönmüş beden "Yakalandııık! " diye çığıran arkadaşlarının sağa sola yüzmesini farkına varamazken "Şimdi tam vakti! Git selam ver. " diyerek kolunu cimcikleyen yengeçle canının acısıyla birlikte çağırarak sudan çıktı.

Yeşil gözlü adam, üstene doğru atlayan şeyle korkuyla bağırıp geriye çekildiğinde tekneden düşüşe geçmesini bir oldu.

"Hayıır! " diye bağırdı, elindeki telefonu son anda ceketinin üzerine atmayı başarıp gülümserken başını ağır çekimde olumlu anlamda salladı. 'Seninle gurur duyuyorum asker. '

Kollarını çaprazlayarak omuzlarına tutundu ve gözlerini huzurlu bir düşüş için kapattı, içi rahattı sonuçta telefonunu kurtarmayı başarmıştı.

Büyük bir gürültüyle suya düştüğü an bulanık görüşünü önce parlayan balıklar süsledi sonrasında vatozları gördü.. Yüreği korku, merak ve heyecanla harmanlanırken yüzeye doğru yüzdü.

Öksürükleri arasında derin nefesler almaya çalıştı bu sırada altından geçen kocaman bir gölge görmüştü..Az önce gördüğü vatozlar gölgeye göre küçük olduğu için başka bir canlı vardı.

Ona kalsa oturur vatozları izlerdi ama köpekbalığı falan görür de götünü kaptırırsa kulahlar değişirdi bu yüzden teknesine doğru hızlıca yüzüşe geçtiği sırada önünden çıkan bedenle girişimi başarısız oldu.

Yeşil gözleri ,algıladığı kişiyle gittikçe büyürken "Sen.. " diye mırıldandı.

Kalbi sertçe attı, karnındaki balıklar yüzmeye başladı.

"𝄞♩♪♬"

Siyah büyük gözler, o şirin gülümseme, basık burun ve anlatması çok zor olan birçok detaya sahip,o zamanlar ne olduğunu anlayamadığı ama artık vatoz hatta manta olduğunu bildiği adama bakarken duyduğu sesle gülümseyiverdi. "Gerçekten sensin.. Sümüklü! "

Siyah gözler anında kısıldı.

"Kötü anlamda demedim, ben de sümüklüyüm.. " bağırarak başladığı konuşması gittikçe kısılırken ikisinin de yaşadığı dejavu gülmelerine sebep oldu.

Manta suya daldığında "Bekle! " diye seslenen adam için gözlerine kadar sudan çıktı.

Ona 'Gel. ' dercesine bakan siyahlara uyarak suya girdiğinde az öncekinin aksine suda nefes alabiliyordu, görüntüsü bulanık değildi bu yüzden senelerdir rüya sandığı bedeni daha net görebilmişti.. Çok ama çok güzeldi.

Çocukken incelemeye fırsatı olmamıştı ama şu an vakti vardı ve bu vakti aşırı verimli geçirecekti, belki de bu şansı bir daha yakalayamazdı veyahut seneler sonra yakalardı.

Sırtını ona dönerek beyaz beneklerini gösteren adamın her hareketini incelerken şarkı gibi duyduğu sesle gülümsedi. Sırtındaki dövmeye bakmak için ona doğru dönmüş bedene omzu üzerinden bakarken "Sensin bu. " dedi. İşaret parmağıyla dövmesini gösterdi.

"𝄞♪♫♬♩♪? (Ben miyim?)" seninin adama bir şarkı söyleyen balina sesi gibi ulaştığını biliyordu, aldığı bakışlar da bunu kanıtlıyordu "𝄞♩♩♪♫♬♩♪♫♬♪♪♫? (Beni unutmamak için mi sırtına resim çizdin? )" diye sorduğunda herhangi bir cevap alamadığı için sadece gülümsedi.

Serdar da gülümseyerek "Beğendin mi? " diye sordu. Aldığı olumlu baş sallamasıyla daha büyük gülümserken bedenini çevirerek yüz yüze gelmelerini sağladı ama yerinde sabit duramayan heyecanlı Manta arkadaşı yanından geçtiğinde kuyruğu sevme fırsatı yakalamıştı.

Siyah gözler ona döndüğünde elini kaldırıp "Pardon." diye mırıldandı. "İzinsiz dokundum. "

Kıkır kıkır güldü Manta. Adamın etrafında dönüp başını ,sırttaki dövmeye sürttüğünde kasılan bedenin omuzlarına tutup kuyruğunu çırptı. Yavaşça öne doğru eğilerek çenesini az önce tutunduğu omuza yaslarken sivri parmaklarını kolyeye doğru getirdi.

"Bunu hatırlıyor musun? Seninle tanıştığım gün de vardı. " dedi Serdar, heyecan yapmıştı. "Senin de kolyen olmuş. " parmağını nazikçe güzel kolyeye değdirdiğinde ona bakan siyah gözlerle yeşillerini buluşturdu. "Çok güzelsin.. "

Manta utanarak başını adamın sırtına sakladı. Güzel kahkaha yüreğini şenlendirirken etraflarında gezen vatozların haklarında yaptıkları dedikoduyu bir tek o duyabiliyordu.

Serdar gülümseyerek arasına bakarken "Seni hep rüya sanmıştım. " diye fısıldadı. "Aileme anlattım, arkadaşlarıma anlattım ama herkes 'Oksijensiz kaldın o yüzden. ' dedi. Seni çok aradım, yine denize gittiğimi annemler görünce beş ay cezalı kaldım.. Sen de beni aradın mı? "

Manta, adamın arkasından çıkarak önünde durdu. Başını olumlu anlamda salladı.

"Çünkü seninle tanıştığımız yerden uzun zaman önce taşınmıştık. " dedi Serdar, babası ile televizyonda gördüğü piçin babası büyük bir kavgaya tutuşmuştu.Psikopat herif, evlerine tüfekle geldiğinde basit(!) bir 'Canlıları katlediyorsun. ' kavgası 'Gerekirse seni de katlederim'e döndüğünden taşınmak zorunda kalmışlardı.

Tabii bu taşınma onun için hiç iyi olmamıştı..

Her yerde arayıp durduğu Manta arkadaşını bulamadan, yeni açtığı sosyal medya hesabının ismini veremeyeceği,veda edemeden bırakmak zorunda kalacağı için her gün düzenli sinir ve ağlama krizleri geçirmişti.

Arabaya zorla bildirildiğinde ise tepinmekten bir hal olmuş kendisini hasta etmişti. Sonunda kabullenme evresine denizi izleyerek geçerken 'Yine deniz kenarında bir yere taşınıyoruz oğlum. ' tesellilerini dinleyerek sessiz sessiz gözyaşları dökütmüştü.

"Rüya değilmişsin." diye fısıldadı o anda fark ettiği şeyi sormadan edemedi. "Tanıştığımızdan beri mu beni arıyorsun? " yine olumlu bir baş sallaması alınca hem mutlu oldu hem utanmadan edemedi çünkü o taşındıktan kısa bir süre sonra Aksan ile tanışmış, ailesinin 'Rüya görmüştün. ' laflarını çocuk aklıyla kabul ederek hayatına dönmüştü.

Ayrıca kaşarlanmış arkadaş grubundakilerden çok daha önce sihirli bir varlıkla tanışmıştı! Kahkaha attığı anda onu izleyen beden hiçbir şey anlamayarak sırf o gülüyor diye gülerken kollarını kaygan bedene sarıp belini sağa sola kırdı.. Balık adam eşek ölüsü gibi ağır olduğundan pek fazla hareket edememişlerdi ama olsundu!

"Bunu yazmasam gözlerim açık gider. " dedi heyecanla. "Gel benimle. " bu sefer kaybetmeye merakının olmadığı sarılmadan sonra afallamış bedenin bileğinden tutup çokça uzaklaştığı yüzeye doğru gitmeye çalıştı ama beraberinde çektiği beden çok ağır olunca bir milim hareket edememişti.

Güldü Manta. Kanat gibi olan kuyruğunu bir kere güçlüce çırpmasıyla öne geçti bu sefer o yeşil gözlünün bileğinden kavradı ve hedefe doğru bir kuyruk daha çırptı.

Sudan çıktıkları zaman Serdar yüzündeki suları aşağıya attırdı sonra saçlarını geriye yatırıp ellerini salladı. Yanındaki beden yüzüne sıçrayan sularla gözlerini hafifçe kısarken "Pardon." diyerek güldü. Tekneye çıkacağı sırada belinden tutan eller gitmesine engel olunduğunda "Gitmiyorum, telefonumu alacağım. " biraz öne uzanıp telefonunu aldığında merakla uzatılan buruna sonra siyahlara baktı. "Telefon."

Ekranı açtığı zaman siyah gözler büyüdü.

Öne uzatılan sivri parmakla ekrandaki kendi resmine baktı. "Evet, o benim. "

Manta "Hem orada hem burada nasıl olabiliyorsun? " diye sordu merakla. Ekrana parmağını bastırdığında adama dokunamadı, herhangi bir tepki de alamadı. Dehşetle yanında haline gülen adamın yanağına parmağını bastırıp bir tepki aldığında "Bu fotoğraf, canlı değil. " açıklaması durumu yalnızca azıcık idrak etmesini sağlamıştı.

"Bak şimdi. " dedi Serdar, ıslak parmaklarının el verdiği kadarıyla hızlı bir şekilde kameraya girdi. Ekranda kendisini gören beden korkuyla geriye kaçtığında "Bir şey yok, bak. " diyerek garip yüz ifadeleri yapmaya başladığında yanına tekrar yaklaşan beden de onu taklit etti.

Balığın komik haliyle gülerken birkaç fotoğraf çekti. "Bu benimle sır olarak kalacak, merak etme. "

Başını olumlu anlamda salladı Manta, ikisinin hareketler yaparken donmuş resmine bakarken "Senin ismin ne? " sorusuyla dudaklarını araladı.

Serdar aldığı balık sesiyle buruk bir tebessüm etti, en azından bu sefer cevap alabilmişti. "Çocukken sana verebileceğim isimler araştırmıştım. Belki ismin bambaşka bir şey bilmiyorum ama Arel ismini sana çok yakıştırıyorum. "

Siyah gözlü bedenin kalbi güm güm atmaya başladı. Arel, ne kadar güzel bir isimdi.

"Sana Arel desem rahatsız olur musun? En azından gerçek ismini bir şekilde öğrenene kadar böyle seslensem? "

Başını olumlu anlamda salladı Arel.

Serdar gülümseyerek arkadaşlarına başına gelenleri anlatmak için mesajlara girdi ama üç gündür attığı yirmi mesaja verilmemiş cevaplarla saniyeler içinde vazgeçti.. Telefonunu kapatıp bıraktı ve yanındaki bedene döndü.

"Teknede oturmak ister misin? " bu teklif ileride bel ağrısı çekmesine sebep olabilecek bir işle sonlandı. Balina ölüsünden hallice olan adamı tekneye çekip oturtmaya çalışmış, beş kere devrilme tehlikesi atlatmışlardı. Sonunda kuyruğunun bir kısmı suda vücudunun bir kısmı teknede olan adamın yanına kendisini attığında gökyüzünde bu gece çok daha fazla parlayan yıldızlara bakarken buldu kendisini. "Senin hiç arkadaşın var mı? "

"𝄞♩♪!♬♫♪♩♬♪♩♪ (Bir sürü var! Pankek, Krep, Ray, Roomba, Flap.. Ve daha bir sürü arkadaşım var.) "

Serdar heyecan dolu söylenen şarkıyla gülümsedi, anlaşılan bir sürü arkadaşı vardı.

"𝄞♪♫♬? (Senin var mı?) "

"Benim de var. " sanki anlamış gibi mırıldanı Serdar. "Ama hepsi kendi hayatının kurdu, eskisi kadar konuşmuyoruz. Hatta polis arkadaşımın aradığı elamanlar bunun arabasına çarpmış,hastayene kaldırılmıştı onu bile geç öğrendik. "

Hayatında ilk defa polis, kaza, hastane terimlerini duyan balık merakla adamı dinledi. "𝄞♫♬♪♪♩? (Hastane nedir?) "

Serdar, meraklı siyah gözlere baktı."Keşke ne dediğini anlasam.. " diye mırıldandı gülerek ama tahmin yürüterek cevap vereceğim sana. Hmm.. Arkadaşım iyi öncelikle, polis toplum güvenliğini koruyan insanlara deniyor, hastane hasta olan insanların tedavi gördüğü yere deniyor, kaza ise şöyle bir şey. " ağzından araba sesi çıkartıp ellerini çarpıştırdı. "Bunun gibi şeyler. "

Arel de ellerini kaldırıp aynı sesi çıkarmaya çalıştı. Ellerini çarpıştırdığı zaman yeşil gözlünün gülüşüyle heyecanla baktı.

"Harikasın." baş parmağını burnuna kadar kaldırıp güldü Serdar. Balık da baş parmağını burnuna kaldırıp "𝄞♩♪♫♬ (sen de öyle.) " dediğinde yine bir şey anlamamıştı. "Biliyor musun bence sen bu Dünya'nın hazinesisin. "

Arel sertçe yurkundu, kuyruğunu oyanatarak adama biraz yaklaşırken utanarak ellerini karnı üstünde birleştirmişti.

"İyi ki beni buldun. Seni çok özlemişim balık. " eski bir o kadar da yeni arkadaşının siyah gözlerine bakarken aldığı gülümsemeyle kocaman sırıttı. "İşin var mı? İstersen sabaha kadar muhabbet edebiliriz. "

Başını olumlu anlamda salladı Arel. "𝄞♩♩♪♫♩♫♬♪♩(Senden başka işim yok. )"

"Bak, bak nasıl da kur yapıyor! " dedi Vatoz Pankek.

"İyi halt ediyor. " huysuz Ray homurdanırken başına yediği kuyruk darbesiyle ters ters arkadaşına baktı.

"Çocuğun mutluluğunu bozma huysuz bunak. " dedi Vatoz Krep.

"Başımıza gelmeyen kalmayacak, sırf bir insan için sürüden-"

"Sus! Bir şey konuşuyorlar. "

"Bir şey soracağım. " dedi Serdar, denizin altında dönen dedikodularından bir haber. " Benekli Kartal Vatozusun değil mi?" sorusunun cevabı olumlu bir baş sallaması olduğunda "Peki zehirli misin? " diye sordu.. Dev manta vatozu haricinde tüm vatozların zehirli olduğunu okumuştu.

Başını olumlu anlamda salladı Arel ve kuyruğunu kaldırıp zehrin olduğu dikeni gösterdi.

"O zaman oradan uzak duruyorum. " diyerek güldü Serdar, kuyruğunu tekrar suya indiren beden de gülümsemişti."İnsanlardan nasıl saklanıyorsun? "

"𝄞♩♪♫♬♩♪,♫♪♬♪♬♪ (Aslında kuma gömülüyorum, İnsanlardan uzakta duruyorum. " )  elleriyle kuma gömüldüğünü ifade etti.

"Saklanıyorsun ve muhtemelen bizlerden uzak duruyorsun. " dedi Serdar sonra "Peki bu sularda ne işin var? Buraya uygun değilsin sonuçta.. Yanlış anlama burada olduğun için mutluyum. " dedi.

"𝄞♩♪♫♬♫♪♩♪♬♫ (göç etmemiz gerekti.) "

Serdar ise yine mantık yürüttü. Bir balık kendi sularından ayrılıp başka suya neden giderdi? Ya Süveyş Kanalı'nın müdahelesiyle ya insanların işgaliyle ya da gemilerin oluşturduğu akıntılar , besin zincirinin kopması gibi sebeplerle bulunduğu yerden ayrılmak zorunda kalırdı..

İnsanın sadece insana değil etrafındaki tüm canlılara zararı vardı.

Kendisini tekrar açıklamaya hazırlanmış bedenin kuyruğuna dokunup "Ben seni anladım. " dediğinde balıkta nasıl hisler bıraktığından haberi yoktu.

Adamın dokunduğu yer yanarken elini oraya götürmemek için zor tuttu kendisini çünkü sızlama ve yanma hissinin hiç gitmemesini istiyordu. Adam elini çekmek üzereyken bileği hızlıca tutup aynı yerde kalmasını sağladı. Onun da bu hareketi yeşil gözlü fena etkiler yapmıştı ama haberi yoktu!

"𝄞♩♪♫♬♪♪♫♬♪? (Arkadaşın polisti, sen nesin? ) " merakla mırıldandı Arel, yeşil gözlerden ona olan hayranlık ve sorduğu soruyu anlamamış bakışlarla üzgünce nefes verdi. Elini boynundaki kolyeye götürüp oynarken "Özür dilerim, keşke dilini anlayabilseydim. " diyen adama buruk bir tebessüm etti,kenarda duran müzik aletini gösterdi.

"Bu mu? Gitar bu. " Serdar yayıldığı yerden doğrulup gitarını eline aldı. Onun gibi yatan beden de biraz hareket edip doğrulmaya çalışırken "Sen şarkıları seviyorsun sanırım, ben de çok severim. " diye mırıldandı bu sırada tellerde parmaklarını nazikçe gezdirmeye başlamıştı.

Çıkan ses balığın çok hoşuna giderken parmaklarını uzatıp tellere dokundu. Heyecanla yeşillere baktı.

"Dokunabilirsin." sivri parmaklar aldığı onayla birlikte tellerde daha fazla gezmeye başlayınca güldü. "Deniz altında böyle şeyler yok mu? "

Başını olumsuz anlamda salladı Arel, bazen batıklar veya düşen eşyalar oluyordu. Göçebe bir hayat yaşadığı için onları toplamak zor oluyordu, çileden bir çantası vardı onun içine biriktiriyordu bazı şeyleri lakin yolda düşürüp kaybettiği veya bir yeni eşya için eskisinden vazgeçmek zorunda kaldığı çok oluyordu.. Bundan sonra adama getirirdi bulduğu şeyleri, o da saklardı!

Gitardan parmaklarını çektiğinde "Su ister misin? " diye sordu adam. Her yer suydu zaten!

"Bu tatlı su. İçme suyu. Dokunur mu ki acaba sana? " Serdar şişenin kapağını açıp birkaç büyük yudum aldı sonra balığa uzattı.

Arel denizin üstünde veya altında hep gördüğü şişeyi eline alıp incelerken farkında olmadan o kadar çok sıkmıştı ki "Dur, dur! " diyen adam bile müdahale edemeden önce alnında kapak patlamış sonra üstü başı su olmuştu.

"İyi misin? " Serdar adamın yanına çökerek alnını okşadı. "Acıdı mı? " aldığı olumlu baş sallaması ve dolu gözlerle "Oyy canına yandığım! " şeklinde içten bir nida döküldü dudaklarından.

Arel parlayan gözleriyle adama bakarken alnını ovan elle kollarını çıplak bele sarıp, başını yapılı göğse yasladı.

"Oyy! " Serdar ,siyaha kaçan turkuaz ıslak saçları severek şişe kapağının çarptığı yerdeki saç tutamlarını yana taradı. Adamın teni bir değişik olduğundan hiçbir şey anlayamadı bu yüzden "Bir şey olmamış, iyisin iyi. " dedi telkin edici bir ses tonuyla.

Göğsündeki baş kalkmaya niyetlenmeyince 'Gitar çalacaktım sana.' falan demedi,hiç ses etmeden yavaşça geriye doğru uzandı.

"𝄞♩♪♫♬♫♪♩♪♫ (şarkı söyler misin?) "

"Efendim? " kaşlarını kaldırıp ilgiyle baktı siyah gözlere. Balık dudaklarını birkaç kes araladı sonrasında tekrar buluşmadan önce söylediği şarkının mırıldanılmasıyla gülümsedi. "Söyleyeyim mi? "

Heyecanla başını olumlu anlamda salladı Arel.

"Umutsuz olduğu bir anda sevmek, ister her insan..
Birazcık şanslıysan neden olmasın..
Kendinden emin değilsen, sevme..
Bensiz mutluysan...
Hep öyle kal.. "

Hiç mutlu değildi Arel, küçüklüğünden beri bu adamı araması en sonunda sürüsünden ayrılıp denizleri kat etmesinin sebebi de buydu.

"Eğer her gece yattığında..
Büyülü düşler sana..
Benden bahsediyorsa..
Hemen tatlı uykundan uyan..
Çünkü ben hiç uyuyamam..
Seni düşündüğüm zaman..
Ben ki sevmekten hiç usanmam... "

Herkesten uzaktaki denizin bir noktasında sallanan teknedeki eski dostlar o gecenin geri kalanını sarılarak,yıldızları izleyerek , şarkı söyleyerek geçirdi...


∘ 𓆡˙  ˚ 𓇼 ˚  ˙ ∘ 𓆝 •˙   🫧˙  ˙

Kış gelince yaz kurgusu yazmak gibi bir hobim var ayrıca akvaryuma gittiğimde içimdeki vatoz aşkı öyle bir kabardı ki Serdar yavrum yalnız kaldı bir tek, düşüncemle birlikte sonunda bu kurguyu yazabildim.

Sonunda İbibikler grubunun tüm üyeleri kitap sahibi oldu 😌🌸

Ayrıca turkuaz ve fıstık yeşili teması çok güzel oldu bence. Bambaşka nıe havası oldu bu ikilinin 💚💙

Serdar'ın İngilizce ile imtihanı daha çocukluktan başlıyormuş bunu öğrendik 🤭 Nunchi'den hatırlayanlar vardır belki..

SİZLERİ SEVİYORUM BALIKLARIM 🫧

Continue Reading

You'll Also Like

15K 1.5K 45
Stiles Stilinski ünlü bir pastacı. Hale şirketine girmek için tek şansı şirketin patronu hiçbir şey beğenmeyen Derek Hale'ye pastalarını beğendirmek...
45.2K 4.8K 19
[TAMAMLANDI] ✧༺♡༻✧ İyi ve kötü neydi? İyi ve kötü arasındaki fark neydi? Kime göre iyi, neye göre kötüydü? Polisler her zaman iyi miydi? Krallar...
225K 19.9K 58
Eleanor için kurt adam, vampir ve büyücülere inanmak kolaydı. Sonuçta o, anne ve babasının kurt adamlar ve vampirler tarafında öldürüldüğünü savunan...
86.2K 4.1K 33
"Nasıl bir adam böyle bir çocuk ruha sahip olabilir ki" "Sus ve sarıl, lütfen"