TEKRAR EDEN ŞARKI

By birsuskunyazar

186 21 3

"Hayat radyoda tesadüfen denk geldiğiniz şarkıya benzer. Tekrar dinlemek istersiniz ama bunun için radyoyu ba... More

1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
12
13
14
15
16
17
18
19
20

11

6 1 0
By birsuskunyazar

-Mithat bey ben ben çok özür dilerim amacım kötü değil lütfen beni bir dakika dinleyin.

-Amacını bilmiyorum ama bana annenin kızı olduğunu ispatlıyorsun.

-Mithat bey bakın gerçekten üzgünüm böyle olsun istemezdim.

-Gidip istediğin yere şikayet edebilirsin istediğini yap serbestsin.

-Benim öyle bir niyetim yoktu gerçekten ben sadece...

Gözümden yaşlar boşalıyordu.  Yorulmuş harap olmuş bir bedeni taşımakla yükümlüymüşçesine hissediyordum. Elimle gözümdeki yaşları silmeye alışıyordum ama yetmiyordu. Bana odadaki bir şifonyerin üzerinden peçete alıp verdi.  "Teşekkür ederim" bile diyemeyecek kadar yorgundum.  Kendimi biraz toparlamaya çalışıp tam konuşmaya başlayacakken arkadan bir ses geldi:

-Baba! Ne oluyor burada? 

-Rüzgar şu an sırası değil.

-Bunun  burada ne işi var sen ne hakla ne sıfatla buraya girdin ya manyak?

Benim tepemin tasını attıran cümle de bu olmuştu. Ayağa ağır hareketlerle kalktım. Önce Mithat beye bir bakış attım ve sonra da Rüzgar'a doğru döndüm. Onun üzerine doğru gözlerinin içine içine bakarak adım atmaya başladım. Onu bakışlarımla alt ediyordum. Ben geldikçe o kendini geriye doğru attı.

-Ne yapıyorsun  sen?

-Eksiklerini kapatıyorum Rüzgar bey.

-Ne?

-Diyorum ki buraya verdiğiniz şifreli kağıtlarmış şifreymiş bunlar herkesin anlayacağı şeyler. O kadar acemice yapıyorsunuz ki bu işi. En başta yaptığınız hata buranın normal bir oda olmadığını müşterilerinizin gözünüzün içine şifreyle girerek sokuyorsunuz. Bu odanın da diğerlerinden farkı olmamalı. Asıl sistem içeride başlamalı.  İçeride şu koyduğunuz uyduruk kırmızı perdeniz ile mi polisi durduracaktınız acaba? İşte ben de Mithat beye tam olarak bunlardan bahsediyordum.

Kendi söylediklerime ben bile inanamıyordum. Bir yalanın içine düşmüşçesine çaresizdim ama o Rüzgar'a istediğini vermek istemiyordum.

-Baba doğru mu bu?

Mithat bey önce Rüzgar'a sonra da bana baktı. 

-Doğru Rüzgar. Dediklerinde çok haklı. Benden bu odayı göstermemi yoksa şikayet edeceğini isteyince ben de ilk senin gibi korktum. Ama Irmak sandığımızdan daha da zeki bir kız. 

-Ya baba bu kız da polis olmayacak mı? Nasıl böyle bir riske girersin?

-Olmayacağım. Polis olmak bana göre değil, okulu bıraktım.

Bunları ben mi söylüyordum? Nasıl böyle bir işe hayallerimden vazgeçerek girebilmiştim ki? 

Rüzgar gözlerindeki öfkeyle odadan çıktı. Yine Mithat beyle yanız kalmıştık. 

-Dediklerini annen duyarsa-

-Annem hiç bir şey bilmeyecek. Ben size yadım edeceğim. Ben burada istesem de okuyamam. Okursam da size karşı artık aynı şekilde bakamam. Bir süreliğine sizin sistemlerinizi düzenlemek istiyorum. Yaptığım hatayı telafi amacıyla.  Sonra başka bir şehre taşınıp sizi de unutacağım.  Kabul eder misiniz?

-Emin ol sana her türlü desteği ne olursa olsun veririm. Burada artık daha fazla durmayalım. Sen de istersen çıkıp bir kendine gel. 

-Tamam. 

Tam kapıya yönelmişti ki arkasından seslendim:

-Mithat bey...

-Efendim?

-Sizin için böylesine önemli bir yere izinsiz girdim. Ona rağmen bana bağırmadınız, kırmadınız.  Hala bile masraflarımı karşılamaktan bahsediyorsunuz. Benim babam okumamı bile istememişken siz... Siz benim babamdan daha babasınız.

-Herkes hatalarıyla sınanır Irmak. Burada suçlu ikimiz de suçlu değiliz. Bizi bu hale getiren her şey suçlu. Artık bana bey diye hitap etme çok remi bir konuşma gibi geliyor. En iyisi abi demen. 

Tamam Mithat bey- abi . Bir kere sarılabilir miyim Mithat abi?

-Gel.

Öz babama sarıldığımı hatırlamam bile. Ama bana her şeyden daha yabancı bu adam artık benim ikinci babamdı. Yaptığım şeyin pişmanlığı, mutluğu, sevinci, hüznü ile odadan çıktık. Ve benim baba nefretim bir kere daha körüklenmişti.

Bu uğurda hayallerimi ertelemeyi göze almıştım. Bana ne olmuştu anlayamıyordum o zamanlar. Bana sevginin görünmez gücü dokunuyordu meğersem.

O gün odama gidip saatlerce uyumuştum. Bana kalsa bir ömür uykuya dalabilirdim. Ertesi günün sabahında artık açlıktan sırtıma yapışan karnımı doyurmak üstümü giydim. Tam o anda kapıma resepsiyon tarafından bir mektup geldi:

Küçük kedi ağımıza girmişken neden kaybedelim ki? Tabi ki teklifini kabul edecektim ama benim bir düzenleme fikrim yoktu.  Hemen bilgisayarımın başına geçip yazılım programını açtım. Odaya normal her oda gibi kartla girilecek içeride düzenlediğim sistem bütün kral dairelerinden şifrelerle giriş yapılabilecek düzeyde olmalıydı. Oteli rezervasyon bahanesiyle bu sistem uygulanabilirdi. İçeriye uygulanacak sistem için ayrı bir kart tanıma olmalıydı. Bundan sonrasını da Rüzgar bey ile halletmek daha doğru olur. 

Odadan çıktım ve Rüzgar'ın odasının olduğu yere geldim. O da tam o anda oradan çıkıyordu:

-Notum size iletilmiştir umarım?

-Evet ben de bunun için geldim. Kaç gibi ve nerede olduğunu öğrenmek için. 

-Akşam yedide sizi otel girişinde bekliyor olacağım. Sizi İstanbul Boğaz'ına ev sahipliği yapan bir mekana götüreceğim. Be bizzat çok severim.

-Ben de denizin olduğu her yeri severim. Tamam o zaman akşam görüşürüz.

-Görüşürüz.

Bunlarla beraber bir kahve alıp odama çıktım. Güzel bir mekan belirtisini şık giymem için söylemişti. Hala beni alttan alttan küçümsüyor. Onun eline koz vermeye niyetli değildim. Dolabımda tuttuğum acil gün elbisemi çıkardım. Mavi v yakalı, uzun kollu, diz üstü bir elbiseydi. Ama ben bu elbisenin bana çok yakıştığını düşünüyordum. Annem benim için almıştı. Annemin o zaman yaptıklarını bilmeden hala onu düşünüyordum. Çok abartı olmayan bir makyaj ve saçtan sonra hazırdım. Tam saat yedide kapının önüne geldiğim vakit o da gelmişti. Üzerinde siyah ve ona tam oturan bir gömlek altında siyah kumaş pantolon ve ayakkabısı vardı. 

-Çok şık görünüyorsun.

-Teşekkür ederim.

-Lütfen önden buyur.

Kapının önünde arabası duruyordu. Hemen bindik ve gideceğimiz yere doğru yola çıktık. Arabada ikimizden de çıt çıkmıyordu. Parfümünün kokusu her yere sinmişti. 

-Ee İstanbul nasıl, alışabildin mi?

-Alıştım. Gürültüsü bile çok hoş geliyor. 

-Öyledir burası. Bu arada kaç yaşındaydın ya?

-19, Siz?

-Biraz daha sizli konuşursan 35 diyeceğim. 

İkimiz de gülmüştük. Ona gülmek yakışıyormuş. 

-Gülmeyi biliyormuşsun hiç görmemiştim.

-Bundan sonra hep gülerim sen iste yeter ki. Ben 21 yaşındayım bu arada. Yazılım mühendisliği mezunuyum. Şirketin bu işleriyle ben ilgileniyorum. Heh zaten mekana da geldik.

- Ne güzel. 

Arabayı valeye teslim edip bizim için rezerve edilen masaya geldik. gerçekten de çok şık bir mekandı. Pek alışkın olmasam da gerçekten hayli güzeldi.

-Sana buranın en güzel balığını yedireceğim.

-Sana güveniyorum. 

-Evet seni dinliyorum. Şirketimizi nasıl güzelleştireceksin?

Ona yaptığım planlarımı anlattım. Sohbetimiz gittikçe koyulaşıyordu. 

-Sen gerçekten zeki bir kızsın. 

-Övünmek gibi olmasın öyleyimdir. 

Tam o an yemeklerimiz geldi ve yemeye başladık. 

-Dediğin kadar güzelmiş.

-Övünmek gibi olmasın yemek konusunda iyiyimdir. 

Havadan sudan derken konuların biri bitiyor diğeri açılıyordu.  Onunla zaman geçirmek bana o kadar iyi geliyordu ki. 

-Hadi gel biraz yürüyelim sahilde.

-Olur.

-Sahilde yavaş adımlarla yürümeye başladık. Tam o sırada karşıdan üç dört genç geldi:

-Oo Rüzgar hangi rüzgar seni buralara attı. 

-Sizi ilgilendirmez. 

-Anlaşılan o ki yenge buralara getirdi seni. Yenge yanındaki varya tam bir budala. Tek anladığı baba parası yemek. 

-Düzgün konuş benimle!

-Rüzgar hayatım bir dakika, birincisi sizin gibi milletin sevgilisinin yanında böyle ahmakça hareketler yapmadığı için budala oluyorsa olsun ben gayet razıyım. İkincisi baba parası yemekten anladığınız şey bütün gün masa başında ter dökmekse tamam o da kabul. Ama en azından boş gezenin boş kalfası değil kendi işi için kan ter döküyor. Şimdi lütfen buradan sorunsuz gidin yoksa ben sorun yaratacağım. 

Yüzüme herkes şaşkınlıkta bakıyordu. Kim olduklarını merak etmiyordum ama Rüzgar'ın kızmasından korkuyordum. Başımı Rüzgar'a doğru çevirdim. Biraz sesimi yükselttiğim için millet bize bakıyordu. Tam o anda rüzgar iki elini yanaklarıma koydu. Kendini bana yaklaştırıp dudağıma yapıştı! O an o kadar utansam da ona karşılık vermeyi daha doğru buldum ve ben de onu öptüm.  Dudaklarımız birbirinden ayrılıcında gözlerinin içine baktım. O da bana bakmaya başlamıştı.


Continue Reading

You'll Also Like

192M 4.6M 100
[COMPLETE][EDITING] Ace Hernandez, the Mafia King, known as the Devil. Sofia Diaz, known as an angel. The two are arranged to be married, forced by...
1.1M 62.6K 40
Millie Ripley has only ever known one player next door. Luke Dawson. But with only a couple months left before he graduates and a blackmailer on th...
1M 22.6K 48
Luciana Roman was blamed for her mother's death at the age of four by her family. She was called a murderer until she was shipped onto a plane for Ne...
226M 6.9M 92
When billionaire bad boy Eros meets shy, nerdy Jade, he doesn't recognize her from his past. Will they be able to look past their secrets and fall in...