Annemin Hikayesi

By zeeyneep41

66.6K 7.4K 2.8K

Kız gördü adamı içi sızladı... Adam gördü kızı yüreği yandı... "Evime hoş geldin hanımağam. Umarım bu bir sü... More

Kapak Tasarımları
Tanıtım
Bölüm 1
Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39 (Finale bir kala)
Bölüm 40 (Final)
Duyuru

Bölüm 36

1K 108 31
By zeeyneep41

Heyoooo ben yeni bölümle geldim.

Oy vermeden geçmezseniz sevinirim.

Satır arası yorumlarla doluyor mu?

Keyifli okumalar dilerim çiçeklerim ve böceklerim.

~~~~~~~~~~~

Zeynep bebeğini seven elleri sarmış bebeğini severken, bir yandan da yarın olacakları düşünüyordu. Zor bir geceye ve zor bir güne uyanacak olmanın bilinciyle kendini uykuya bıraktığında, Ömer ertesi günün olabileceklerini hesaplıyordu. Kadını için stresi azaltamayacaktı ama doktorları hazırda tutacaktı.

***

Güne yüzüne vuran güneş ışıkları ile başlarken, yerinden asla kalkmak istemiyordu Zeynep. Gerindi ve ışığı engelleyerek yatmaya devam etti. Birkaç saat sonra uyanan kocasının kıpırtısı ile gözlerini araladı.

Güne duş alarak başlayan Zeynep güzelce kendini sıcak suyun altına bıraktı. Bir süre sonra çıkmış ve günlük rutinlerini yapmıştı. Saçlarını şekillendirmeyi ihmal etmeden su dalgası haline getirmişti. Yüzünü biraz makyajla renklendirdikten sonra giyinmek için dolabına ilerledi.

Bugün yöresel kıyafetlerinden birini giyinerek, toplantı için hazırlanması gerekiyordu. Ömer ağada yöresel giyinmişti. Zeynep ise yöresel kıyafetini, altınlarıyla süslemişti. Ailesinin gücünü göstermek için bolca altın takmış ve gösterişini arttırmıştı. Hazır olduğunda ise kahvaltıya indiler.

Onları görenler, konumlarının ağırlığını hissediyordu. Kahvaltı sessiz geçerken, herkesin aklında birçok soru vardı ama kimse de konuşma cesareti yoktu. Kahvaltı bitince, sessizce kahve için koltuklara geçtiler.

Mizgin'in kahveleri getirmesiyle, herkes asıl sorulara değinmeden muhabbet ediyordu. Saat yaklaştıkça herkeste bir gerginlik vardı. Ömer ağa ve Zeynep hariç herkes salona geçerken, Ömer ve Zeynep gelen misafirleri karşılıyorlardı.

İlk defa birlikte toplantı olmasının nedenini merak etseler de sessiz kalan ağalar, içeride öğrenmeyi bekliyordu. Ateş, Havva ve Mehmet Samyeli ailesi de katılınca, toplantı için salonda toplandılar. Zeynep'in o kadını gördüğünde hissettiği o tedirginlik, sadece onu çok iyi tanıyanlar tarafından anlaşılıyordu.

Zeynep vakur duruşuyla, tüm tedirginliğinden kurtularak "Annem için yapmalıyım" diye içinden geçirdi. Derin bir nefes alarak salondaki herkesle göz göze gelmişti. Herkese konumunu ve önemini hissettirdiğini görünce Ömer'e döndü.

Zeynep, böyle ortamlarda Ömer'e "Ağam" demeyi uygun buluyordu. Ömer ağada, Zeynep'e uyarak "Hanım ağa" demeyi tercih ediyordu. Bugünde o günlerden biriydi. İkisi de birbirine saygı ve değer verdiğini gösteriyordu.

"Öncelikle hepiniz konağıma hoş geldiniz. Neden birlikteyiz merak edeceksiniz. Kadınlar ve erkekler... Bu kez bir istisna ile birlikteyiz çünkü bu konu birlikte çözülebilecek bir konu" diye söze başlamıştı. Ömer ağa ufak bir bilgi verdiğinde bile herkes tedirgin olmuş ve konunun ne olduğunu merak etmeye başlamıştı.

Öncelikle herkesin dertleri veya istekleri dinlenmişti. Asıl önemli konuyu sona bırakmışlardı. Şahitlerin getirilmesi ile de asıl konuya geçilmesinin zamanı gelmişti. Önce kadınına bakarak zamanın geldiğini belli etti. Zeynep ise gözleriyle onay vererek, hazır olduğunu gösterdi.

Ömer ağa ise yalancı öksürükle, gözleri kendisinde döndürmüştü.

"Şimdi önemli konumuza geçelim. Yıllar evvel hanım ağanızın annesi ile Mehmet ağanın bir evliliği olmuş. Bildiğiniz gibi töremizde bir kaçarsa verilecek kararlardan biri de berdeldir" diyerek Havva ile Mehmet ağaya baktı.

"Havva Hanımın o dönem Mehmet ağanın kaçan kız kardeşi Berfin Hanımın yerine, Samyeli aşiretine kız olarak verilecekti. Yine aynı töre kan bağı olmasının yeterli olduğunu söylerken, evli bir adamla berdeli onaylamıyor. Kuma aranma durumu varsa, o ayrı bir konu ama Savaş Beyi gördüğünüze göre kuma meselesi yok."

Savaş o sırada dikkatlice Ömer'i dinlerken Ateş'e bakıyordu. Ateş, Ömer ve Savaş arasında gidip gelen gözleri ve konuyu pür dikkat dinlediği kulaklarıyla ortama hâkimiyet kurmaya çalışıyordu.

"Mehmet ağanın amcasının çocukları o zamanlar bekârken, nasıl oluyorsa herkesin kabulüyle Mehmet ağa ve Havva Hanım evleniyor. Demet Hanımın oğlu olmasına rağmen kuması olan tek kadın olduğunu belirtiyorum."

Mehmet hüzünle başını yere eğdiğinde, Savaş ve Zeynep sessiz kalmıştı. Tüm hikâyeyi dinlemek ne kadar zor geliyordu iki yaralı çocuğa. Bugün iki çocuk biraz olsun büyüyecekti ama eksiklikleri hiç bitmeyecekti.

"Demet annenin huzuru bile kalmadığı için, konağından ayrılıp biraz uzakta başka bir konağa geçmiş ama bu bile yetmemiş Havva Hanıma, değil mi Havva Hanım? Ne istedin sen anlat" diyerek Havva'ya döndü. Ömer'in sesi fazlasıyla sert ve tehditkardı.

Havva ise sessizdi. Ölüm saçan gözlerle bakarken, Ateş'in ateş saçan gözleri de Savaş'a dönmüştü. Havva'nın söze girmesi beklenirken, Ateş'in sesi duyulmuştu.

"Ömer ağam, kusura bakmayın ama bu konular geçmişte kaldı. Derdiniz nedir?" Dediğinde hala öfke saçan gözleri ile Savaş'a bakıyordu. Savaş'ın gözlerinde öfkenin yanı sıra bir özlem vardı.

Çocukluğuna olan özlem...

"Hadsizliğe vereceğim cevap, fazlasıyla serttir ama sana şuan susuyorum. Bilesin ki bir hadsizliğinle, sana vereceğim ceza ölüm olur" dediğinde Murat, Ateş'in yanına giderek silahını doğrultmuştu. Ömer ağa bugün asla kimse için geri adım atmayacaktı.

"Ağam, Murat istersen şahitleri getirsin. Ateş ağada o zaman ailesinin yaptıklarından haberdar olacaktır. O zaman hadsizlik yaparsa, cezasını o zaman verirsin" diyerek, Ömer ağa ile Ateş'in arasına girmişti. Zeynep'i üzmemek için bir süre düşündü. Kadınından gözlerini çekmeden Murat'la konuştu;

"Murat hanım ağanı duydun. Kadını getir" diyerek Murat'ın çıkmasını istedi. Fidan'ın gelmesi ile gözler ona dönmüştü. Havva ise gözlerindeki korku ve öfke ile bakıyordu. "Nereden çıktın sen?" diye öfkeyle mırıldandı.

Annesinin korkusunu hisseden Ateş, evlerinde çalışmış olan kadının annesini neden etkilediğini merak etmişti. Ateş artık konuyu merak etmiş ve neler olduğunu öğrenmek istemişti. Gözlerinde öfke değil merak vardı. Artık sadece Fidan'a bakıyor ve dinliyordu.

Fidan'ın içeri geldiğinde tüm gözler ona dönmüştü. Fidan ise tedirgin gözlerle sadece Havva'ya bakıyordu. Havva'nın gözleri ateş püskürürken, Fidan korkudan titriyordu. Mehmet ağada Fidan'a dönmüştü ve gözleri ile onay veren işaretini yaptı.

Mehmet ağa zamanı geldiğinde bunun olacağını biliyordu. Bir gün adalet yerini bulacaktı. Gizli kalanlar ortaya çıkacak ve yapılanlar cezasız kalmayacaktı. Herkes yaptığının bedelini ödeyecekti. Mehmet ağada buna dâhil.

Fidan ağasından aldığı bu cesaretle, sessizliğini bozmuştu. Kısa ama öz olarak, Demet'e yapılanları anlatmaya başladı. Mehmet ağanın gözlerinde hüzün vardı. Koca adamın gözlerinden yaşlar yuvarlanmıştı.

Dinleyen herkesin şaşkın bakışları altında, Fidan bir bir anlatıyordu. Zeynep ise sakinliğini korumaya çalışırken, gözünden bir damla yaş, kendine itaat etmeden yuvarlanmaya başladı. Tüm bunlara rağmen güçlü duruşundan asla ödün vermiyor ve herkese gücünü gösteriyordu.

Ömer ağaysa herkesle ilgileniyor ama en çokta karısını inceliyordu. En ufak bir şeyde yardımına koşmak için bekliyordu. O an aklına yıllar önce babasıyla konuşan miniği izlediği zaman gelmişti. O zamanda Ömer Zeynep'i izlerdi. Şimdiyse yine Zeynep'i izliyordu ama artık Zeynep onun kadınıydı.

Fidan'ın anlattıkları bomba etkisi yaratırken, Ömer ağa sessizliğin korunmasını sağlıyordu. Fidan ise anlattıklarıyla herkesi şoka sokmaya devam ediyordu. Tüm ağalar ve eşleri, hanım ağalarına ve Samyeli'lere bakıyordu.

Fidan'ın anlatacakları bittiğinde, herkes fazlasıyla şaşkındı. Samyeliler'e kötü bakanlar, Zeynep ve Savaş'a hüzün ve gururla bakıyordu. Her şeye rağmen hayatta kalmış ve annelerine yakışır iki genç olmuşlardı.

Kimsenin söze girmesine izin vermeden, Ömer ağa Fidan'ı yurt dışına göndermek için adamları ile yola çıkarmıştı. Bu sırada büyücü Bera bulunmuş ve getirilmişti. Bera, yaşlı ve ağma biri olduğu için korumalar sayesinde odaya girmiş ve her şeyi açıklamıştı.

Hiçbir şeyi tam olarak bilmediği ve yapılan büyülerden sonra başına gelenleri anlatınca Zeynep'in öfkesi ortaya çıkmıştı. Kara büyü yapmanın günahından bile korkmadan, yaptığı büyüyü ve yaşadıklarını anlatıyordu.

Havva'nın söylediği yalanlar ve yaptırdığı kara büyü ritüelleri, ortaya çıktığında, herkeste bir korku bıraktı. Kayınpederi ve kayınvalidesi için kanlı bir ritüel oluşturduğu sahneler, herkesin tüylerini diken diken etmişti.

"Gönderin bu adamı evimden!" diye öfkesini belli eden sesi ile bağırdı Zeynep. Ömer ağa eliyle tuttuğu kadını oturmasını sağladı. "Sakin ol!" diye fısıldadığı kadının gözlerinde gördükleri canını sıkmıştı.

"Bera Köseoğlu, Yarın akşama kadar süren var. Hanım ağanı duydun. Bu topraklardan gideceksin. Yarın akşam, gitmemiş olursan... Götürün!" diyerek kararını belirtmişti. Zeynep'e dönerek sakin olup olmadığını kontrol etti.

Zeynep aslında daha sakindi. Bir an fevri davranmıştı ama kendisini hızla toparlayarak, herkese duruşunu göstermişti. Herkesin gururla baktığı kadın, yaşadıklarından güçlü çıktığı için takdir topluyordu.

"Havva Samyeli, bir kadının ölümüne sebep oldun. Eşinin ailesini ve bir adamı öldürttün ve sana kızını getiren adamı, sevdiğin adamı yüz üstü bırakarak, kızını öldüresiye dövdün. Söyleyeceklerin var mı?" diye sordu Ömer.

Havva kendisini savunacak kelimeler bulamıyordu. Utanmıştı bu kadar insanın içinde, yaptıklarının ortaya çıkmasından. Kendisine bakan kınayıcı bakışlara aldırmamaya çalışsa da bu duruma düştüğünden öfkeliydi.

"Ben, o kadının ne kızını ne de oğlunu hayatımda istemedim. O kadın geldi benim evleneceğim adamın koynuna girdi. Bunu öylece yanına bırakamazdım. Hem pişman değilim! Hepsi bunu hak etmişti" diye çemkirdi Havva.

"Hadsiz. Annem o adamla evliydi. Sen onunla evlenmek için, planlar yaptın. Sen onun ölümüne sebep oldun. Sen katilsin, katil!" diye bağırdı. Zeynep'in elini hissettiği için kalkmıyor ama o kadını öldürmemek için zor duruyordu.

"Demet annenin adını ağzına almak, senin gibi birine yakışmıyor. Demet anne, tertemiz bir kadındır. Ölmüş bir kadına iftira atar gibi konuşma. Onun kızı dediğin çocuk... Çocuk. Küçük bir çocuk... Küçücük çocukların suçu olmaz" diye n Ömer ağa, herkese tek tek baktı. Hepsi aynı fikirdeydi.

"Aslında senin için hükmüm ölümdür ama bu durumda hanım ağanın karar vermesini isterim. Çünkü senin aksine o da annesi gibi temiz ve merhametli bir kadın" diyerek sözü eşine devretti.

Zeynep, önce abisine bakmıştı. Savaş, kendisine bakan kardeşine dikkatle bakıyordu. Zeynep'in gözler Ateş'e döndüğünde, gözlerinde küçükte olsa bir hüzün aradı. Bir hüzün zannedilecek hüzün vardı ama kime üzülmüştü bilmiyordu.

"Ben annemi kaybettiğimde, beş yaşındaydım. Babam ise aslında hiç yok gibiydi. Ateş'in ise hem annesi hem de babası vardı. O konakta, beni gören tek kişi de Ateş'ti. Ona hep öz kardeş gibi baktım. Onun yaptığı gibi..." diyerek gözlerini kırpıştırdı.

"Öz kardeşlerde hata yapar. Onun annesi yaşasın ama uzakta. Ben bu kadının, Kars'taki kardeşinin yanına sürülmesini ve bir daha Mardin'e ayak basmamasını istiyorum. Ateş için yapabileceklerim bundan ibaret. Seni Allah'a havale ediyorum" diyerek soluklandı.

"En azından yaşasın. Keşke annemde yaşasaydı da, uzakta olsaydı. Yürür giderdim ama yine giderdim. Ateş, annesini kaybetmeyi tatmasın. Bizim gibi yaralanmasın" diyerek Ömer'e döndü.

Ateş, Zeynep'ten beklemediği hamle ile pişmanlık duymuştu. Oysaki annesi ona "Hanım ağa olursa bizi öldürtür" demişti. Ne kadar yanıldığını görünce de sessizlikle önüne döndü. Pişmanlık içini kaplamıştı.

"Babanla ilgili de bir kararın var mı?" diyerek Zeynep'e döndü. Zeynep o an babası ile bakışmaya başladı. O gözlerde çok şey görmüştü. Her şeyi görmüştü ama hiç anlamadığı bazı şeyler vardı. Kararı ise ona bırakmak istedi.

"Onun bir suçu yoktur. Karısı ile gidebilir ya da oğlu ile kalabilir. Kararı kendisine ait" diyerek babasını özgür bıraktı. Vakur duruşunun altında çok yorgun bir kız çocuğu vardı.

"Şimdi sizlere birkaç kelam edeceğim. Eğer ağamın da izni olursa" diyerek Ömer'e baktı. Ömer izin veren işaretini yaptığında, Zeynep önce herkese tek tek baktı. Yüzlerinde yaşanılan durumun izleri vardı.

"Sizlerin bu masal gibi dinlediği, dinlerken korktuğu, üzüldüğü, acıdığını görebiliyorum. Benim yaşadıklarım birçok kişinin belki de yaşadığı bir durum. Aslında olmaması ve bir çocuğun bunları yaşamamı gerekiyor."

Zeynep derin bir nefes alarak sesindeki hüznü gizledi. Dik durarak gücünü göstermek istiyordu.

"Anneme yapılanlar ise saf kötülük. Bu dinlediğiniz asıl annemin hikâyesi. Burada olamaması ve kendisine yapılanlar bizi bugün burada birleştirdi. Görülenin ardında gizlenen gerçekleri bulmak için, annemin hikâyesi bizi birleştirdi. Şimdi ise onun kaderiyle oynayanların kaderi, bizim elimizde..."

"Bir kadının kaderinin ve yaşadığı acıların gün yüzüne çıkabilmesi için bir aradaydık. Söyleyecek bir şeyi olan var mı?" Ömer ağa herkese bakmıştı ama hiç kimseden ses çıkmıyordu.

"O zaman toplantımız bitmiştir. Artık dağılabiliriz" diyerek ayağa kalktı. Ömer ayağa kalkınca herkes ayağa kalkmıştı. Sırayla ağalar giderken, Samyeli'ler sona kaldı. Ateş, Zeynep'e geldi. 

"Özür dilerim. Ben... Ben bizi öldüreceksin diye engel olmak istedim ama sen yüreğinin büyüklüğünü gösterdin. Artık arkanda olacağım. Beni affetsen de, affetmesen de..." diyerek annesini tuttuğu gibi çıkardı.

Mehmet ağa ise yorgun adımlarla geldi kızına. Sarılmak istedi ama çekindi. Açtığı kollara gelmemesinden korkmuştu. Mahcup gözlerle kızına bakmaya başladı. Yıllar önce Demet anne olacağını öğrendiğinde, gözlerinin etrafında kızarıklık olmuştu.

İyi bir anne olamayacağından korktuğu için ağlardı. Kızının da gözünün etrafında aynı kızarıklık vardı. Kızı annesine ne kadar da çok benziyordu. İşte o an bir kez daha özledi Mehmet ağa karısını. Bir kez daha yandı içinde bir parça.

Bir kez daha...

"Biliyorum... Konuşulacak o kadar çok şey var ki... Yoruldun, dinlenmelisin. Yarın öğlen... Yarın öğlen tepede buluşalım mı?" diyerek kızına baktı. İkisinin de gözlerinde yaşlar vardı.

Zeynep onayla başını salladığında, Mehmet ağa burukça gülümsedi. "Yarın görüşürüz" diyerek Savaş'a baktı. Uzun uzun oğluna bakan adamın söyleyecek sözleri bile küçüktü. Bu adam mahcuptu oğluna.

"Sende gelirsin belki."

Savaş'ın cevabı hızla geldi.

"Gelmem! Senin olduğun hiçbir yere gelmem ben. Senin oğlun az önce çıktı. Ben Arslanlı'yım. Seninle pekte bir bağım yok" diyerek gözlerini çevirdi. Zeynep biliyordu ki Savaş oraya gelecekti ama inattı.

Mehmet ağa sessizce döndü. Çıkmak üzereyken omuzunun üstünden dönerek, Savaş ve Zeynep'i şok etmişti. "Çok güzel zeybek oynadınız. Annenizde çok güzel oynardı ama ben pek öğrenememiştim. Sizi izlerken, o zamanları hatırladım" diyerek odadan çıktı.

Odada kalan herkes çok şaşkındı. Mehmet ağa, o gün düğüne gelmemişti. Ailesi ve kendisini bilerek getirmemiş ve o düğünde, onlara rahatsızlık vermek istememişti. Peki, nereden görmüştü o zeybek oyununu?

Bölüm Sonu.

Oy ve yorum ile destek olabilirsiniz.

Continue Reading

You'll Also Like

85.2K 2.9K 68
İlk gözünü açtığın andan itibaren birilerine güvenerek başlarsın hayata. İlk elini tuttuğun kişi hep yanında olucak zannedersin. Büyürken yakınlarına...
1.9K 460 28
GERÇEK HIKAYELERDEN DERLENDI!!!! Üniversiteli genç tesettürlü bir kadın. Yedi kızkardeş arasında sevgiyle büyüdü. Üniversiteyi kazanıp okumaya gitti...
11.8K 80 8
KURGUDUR...
50.5K 2.7K 15
"Aysima olmuyor, anlamıyor musun? Bir heves uğruna evlendik ama yürütemiyoruz işte." "Bir heves uğruna mı? Yaşadıklarımız bir heves miydi senin için...