Gecenin bir yarısı.
Hava zifiri karanlık ve ben tek.
Bir evin daha doğurusu o evin içindeki odayı izliyordum.
Odada hiçbir hareketlik yoktu.
Muhtemelen kapıdaki korumalar dışında herkes uyuyordu.
İyiki uyuyorlardı.
Camdan içeri bakıyordum ama o yoktu.
Saat geç olmuştu ve eminim o ağlayarak uyumuştu.
Burdan izlemek çok zordu.
Yanına gitmek,öpmek,sarılmak istiyordum.
Beni ister miydi bilmiyorum ama ben onu deli gibi istiyordum.
En azından bir kez görmeliydim değil mi?
Kapıdaki korumlar bu tarafa bakıyordu bu işime gelirdi.
Ama ya fark ederlerse?
Onun da başı derde girerdi.
Kimin umrunda onları da yakardım.
İçimde bir heyecan vardı.
Sanki liseli bir ergendimde hoşlandığım çocukla göz göze gelmişim gibi hissediyordum..
İçimdeki heycan artınca daha fazla durmadım.
Önce bahçeye atladım.
Fazla ses çıkarmamıştım.
Ellerim duvarın çıkıntısını tutu.
Önceden çok zor geliyordu ama şuan gayet kolayca çıkabiliyordum.
Kısmen düz duvara tırmanıyordum.
İkinci katın balkonuna çıktım.
Kapıyı açmak zaten hiç zor olmamıştı kolayca açıp içeri girebildim.
?:oda neydi?
?:kedi felandır.
Aynen kedi. Adı da;çağan efe ak.
Ben çoktan odaya girmiş ve kapıyı kapatmıştım o yüzden göremediler.
Odaya girdim de buram buram kokusu vardı.
İnsanı sarhoş ediyor,kendinden geçiriyordu.
Yatakta uzanmış öylece uyuyordu.
Ağlayarak uyduğunu söylemiştim yanakları ıslanmıştı.
Üstü açıktı ve bir şort giyimişti.
Bir bacağını kendine doğru çekmişti.
Odaya göz attım.
Fazla bir şey yoktu sadece bir olaydı.
Odadan daha çok o dikkatimi çekiyordu.
Yüzünü inceledim.
Ne kadar uzun süre olmuştu onu görmeyeli,ne kadar da özlemiştim onu.
Yutkundum. Çekinerek de olsa yüzüne yapışan saçlarını çektim.
Elim titredi Sanki yeni doğmuş bir bebek gibi hissetiriyordu dokunmaya kıyamıyordum.
Ama o ona baya zarar vermiş olmalıydı bacağındaki morluklar bana bunu anlatıyordu.
Sadece bacağında değil her yerinde bir iz vardı.
Elimin tersiyle yanağını okşadım.
Çağan:özledim.
Dedim derin bir nefes verip.
Çağan:yemin ederim özledim seni kadın.
Dedim gitmem gerekiyordu ama tek bir adım dahi atamıyordum.
Onu görmüşken bırakmak istemiyordum.
Oda daha doymamışken gitmek istemiyordum.
Ne yapacağımı düşündüm.
Onu özlemiştim biraz durdu giderdim.
Ama yine de biraz yanında durayım,ona dokunmayım istiyordum.
Kokusu içime sinsin istiyordum.
İçime almak bir daha da bırakmamak istiyordum.
Hiç kimseye göstermemek,kimseye anlatmak istiyordum.
Çağan:seni götüreceğim burdan bebeğim.
Dedim üstünü örtüm.
Çağan:alacağım seni bir daha kimse alamayacak benden.
Parmaklarım bacağında gezindi.
Çağan:sadece birkaç gün daha bebeğim. Sonra yemin ederim alacağım seni. Herkesten saklayacağım kendi içinde.
Biraz daha zaman vardı.
İlk önce o adamlardan da kurtulıydım.
Ani bir kararla kapıyı kilitledim.
Çağan:söz veriyorum sadece birkaç gün.
Dedim ayakkabılarımı çıkartıp.
Çağan:sana kavuşmak için sadece birkaç gün. Bu ne kadar zor biliyor musun?
Beni duymadığını biliyordum ama yine de onunla konuşmak istiyordum.
Dudaklarımı ısırdım hala bu konuda kararsızdım.
Sonuç ben Çağan efe ak'dım eğer istiyorsam yapardım.
Onu daha fazla izlemeye dayanamadım.
Yanına gittim ve yatağa girdim.
Belini sıkıca sarıp kendime daha çektim.
Kafası göğsüme çarptı.
Bir şey yapmak yerine biraz kımıldadı ve kendini bana daha çok bastırdı.
Sanki anlamıştı benim olduğum.
Hiç sorgulamadan bana daha çok sokuldu.
Beline sardığım elimi tutu.
Dudaklarımı boynuna bastırdım.
Uzun uzun öpüp,kokusunu içime çektim.
Çağan:Allah çarpsın çok özledim.
Dedim bir kez daha öpüp.
Tuana:çağan...
Diye mırıldandı.
Çağan:güzelim.
Dedim baş parmağım belini okşadı.
Tuana:çağan ne olur gel.
Dediğinde bir an kasıldım.
Rüya görüyordu belki de bir kâbus bilmiyorum.
Çağan:geldim güzelim,geldim bebeğim burdayım.
Bir elim belindeyken diğer elim saçlarını okşadı.
Tuana:çağan özledim,ne olur gel.
Diye mırıldandı tekrar.
Tuana:çağan öleceğim,ölmeden gel.
Olduğum yerde yutkundum.
Çağan:ölmek yok,ölmek yok.
Dedim saçlarına bir öpücük kondurup.
Çağan:öyle bir şey olmayacak yemin ederim.
Dedim daha sıkı sardım onu.
Çağan:alacağım seni yemin ederim yarın sadece benim olacaksın.
ani bir kararla bütün planlarımı yarına hazırladım.
Madem yapacak gücüm vardı neden yapmayayım ki değil mi?
Neden daha fazla uzak kalayım ki ondan?
Hem bu sefer tek olmayacağım.
Bana yardım edecek biri olacak ve bu hiç beklemediğim biriydi.
Aklımın ucundan dahi geçmezdi.
Tuananın hayatını mahveden adam şimdi onu kurtarmam için bana yardım edecekti.
Evet bu kişi Tuananın hayatını sikip atan adamdı.
Tuananın babası sayılacak olan o adamdı.
Serkan Tiryaki...
Neden şimdi böyle bir şey yapıyor bilmiyordum, karşılığında ne isteyeceğini bilmiyordum ama birinin yardımına ihtiyacım vardı çünkü elli adamı bir gece de tek başıma öldüremezdim.
Tuana karşısına çıktığından beri onu seviyor gibi görünüyordu.
Sanki tuanadan başka kimsesi yoktu,nefes almasını sağlayan şey tuanaymış gibi.
Tuananın o adam ile gitiğini öğrendiğinde en az benim kadar delirmişti.
Oda benim gibi intikam almayı kafasına takmıştı.
Belki de artık Tuana için iyi bir baba olurdu.
Geçmişi düzeltmez ama geleceği iyi bir şekilde yazabilirlerdi.
Tuana:çağan.
Dedi yatakta kıvranarak bana doğu döndü.
Kolarını boynuma doladı.
Tuana:gitme.
Dedi boynuma gömülüp.
Uyandığını düşündüm ama hala uyuyordu.
Muhtemelen rüyasında ben vardım.
Çağan:gitmek yok, artık yok.
Belki de hepsinin vakti gelmişti.
Evet, evet yarına kadar dayanamadım her şeyi şimdi yapacaktım.
Çağan:sadece birkaç saat güzelim sonra gitmeyeceğim.
Yavaşa ayağa kalktım..
Tuana:gitmeee...
Dedi bir çocuk gibi.
Çağan:geleceğim.
Dediğimde hala uyanık mı yoksa uyuyor mu anlayamıyordum.
Tuana:gidince gelmiyorsun çağan gitme.
Çağan:efe sözü veriyorum geleceğim.
Omzunu öpüp toparladım.
Tekrar balkona gidip son kez ona baktım.
Çağan:yemin ederim dünyanın en güzel kızı.
Tuana birden sıçrayarak uyanınca kendimi balkondan sarkıtım.
Tuana:kim var!
Dedi uykulu bir sesle.
Tuana:ne oluyor?
Dedi kendi kendine.
Tuana:biri dünyanın en güzel kızı mı dedi?
Balkondan aşağıya indim yavaşça.
Güneş doğmak üzereydi.
Motora bindim ve kısa bir telefon konuşması yaktım.
Birkaç saat sadece.
Sonra tamamen benim olmak zorundasın.
***
Yazarın anlatılmaya...
Leya:nasıl olur?
Dedi leya şaşkın bir sesle.
Hepsinin gözleri televizyonda.
Şaşkın bir ifade var yüzlerinde.
Haber spikeri konuşuyordu.
Söylenenler onları şaşkına çeviriyordu.
'evet gecenin bir yarısı yanan o evin önündeyiz'.
Dedi adam.
Arkada çağanın Kendi eleri ile yaktığı o ve vardı.
'günler geçmiş olmasına rağmen hala bir delil bulunamadı'
Çağan evle Beraber delileri de yakmıştı.
'sadece ev kül olup gittikten üç hafta sora ortaya çıkan bir gerçekle karşı karşıyayız. Evin içinde yanan bir ceset buldu! Tam üç hafta sonra.'
Üç hafta olmuştu. Peki bu sürede çağan nerdeydi?
'polisler bir intihar olabileceğini düşünüyor. Ama kimse o adamı tanımıyor.'
Adamın yanan bedeni gösterildi.
Hiç kimse anlamamış olsada onlar ilk bakışta hayatlarını mahveden o adamı tanımışlardı.
Kadın biraz daha konuştu.
Ülkü:bu,bu gerek mi?
Diye sordu şaşkınca.
Demir:artık gerekten kurtulduk.
Dedi arkasına yaslanıp.
Arda:peki ne oldu,kim yaktı.
Hepsinin aklında tek bir isim vardı.
Bu konu hakkında uzun uzun konuştular.
Hiçbiri bir anlam veremedi.
Çağanın yaptıklarına emindi ama çağan ona haber vermeden nasıl yapardı?
Yapmıştı işte, sevdiği kadını kurtarıştı.
Yağız:eğer çağan yaptıysa çağan nerde?
Nerdeydi çağan,ne yapıyordu?
Arda:o öldü!
Dedi neşeyle.
Arda:kardeşim kurtuldu!
Bu hepsinin dudaklarında bir gülümseme vardı.
Leya:peki Tuana nerde?
Diye merakla sordu.
Demir:çağan yok onuru öldürdü. Tuana yok onur öldü ve artık kurtuldu.
Dedi hepsi demire garip garip bakıyordu.
Demir:çağan onuru tuanayı kurtarmak için öldürdü. Onur öldü ve çağan tuanayı aldı.
Belki de doğru söylüyordu.
Belki de şuan beraber bir yerlerde saklanıyorlardı.
birlikte bir yerlerde....